Cuma namazından çıktığımda yanıma yaklaşan iki genç, selam-sabahtan sonra, “Siz bilirsiniz diye soruyoruz” açılış cümlesinin ardından, başka ortamlarda da karşılaştığım malum soruyu yöneltti.
“Seçimin sonucu ne olur?” sorusunu…
Hasan Cemal’e, onun bulunduğu ortamlarda, daha doğrudan, “Söyle abi Allah aşkına, Reis bu sefer gidici mi?” diye soruyorlarmış…
Bana yöneltilen bu ve benzeri sorulara, “Sizler daha iyi bilirsiniz; sonucu sizlerin vereceğiniz oy belirleyecek çünkü; söyleyin bakalım, bu seçimde de daha önce tercih ettiğiniz partiye mi oy vereceksiniz?” karşı sorusuyla cevap veriyorum.
Kamuoyu yoklamalarında da, kanaat açıklayanların daha önce hangi partiye oy verdikleri ayrıntısına öncelikle göz atıyorum.
Yarım yüzyılı aşan bir süre boyunca seçimleri mümkün olduğu kadar yakından izlemekteyim. Genel izlenimim şudur: Seçimlere aday olarak katılanlar veya sandık için yarışan partilerin yönetici kadroları ile adaylık ilişkisi bulunmayan veya oy vereceği partinin gözü kapalı taraftarı olmayanların seçimle ilgili tahminleri arasında farklar vardır.
Turgut Özal’ın Necmettin Erbakan liderliğindeki Milli Selamet Partisi’nden milletvekili adayı olduğu 1977 seçimi ilk çok yakından izlediğim seçimdir. Turgut Özal ve onun kazanmasını sağlamak için koşarak İzmir’e gelmiş Devlet Planlama Teşkilatı’ndan eski mesai arkadaşları -bürokratlar- sandıktan çıkacak sonuçtan çok emindiler…
Seçim gününden bir gece önce yaptıkları durum değerlendirmesi toplantısında, iki ay boyunca Özal’la seçim çalışmalarına katılmışlardan bir teki bile, ertesi gün hayal kırıklığı yaşayabileceklerini akıllarının ucundan geçirmiyordu.
Özal o gece tebrikleri kabul etmekteydi.
Kendisi MSP’nin İzmir’den bir değil çok daha fazla milletvekili çıkaracağı tahmininde bulunmuştu o gece.
Ertesi gün kampanya merkezinde büyük hayal kırıklığı yaşandı.
Sonraki her seçimde benzer sahneleri müşahade ettim.
Güncel bir haber: Adlarını günlük olayları izlerken hiç işitmediğim 10 parti, ‘Türkiye İttifakı’ adıyla bir araya gelmiş ve kendi cumhurbaşkanı adaylarını belirlemiş…
Türkiye İttifakı şu partilerden oluşuyormuş: Anadolu Birliği Partisi, Bağımsız Cumhuriyet Partisi, Osmanlı Partisi, Teknoloji ve Kalkınma Partisi, Vatanseverler Partisi, Yeni Anavatan Partisi, Yeni Yol Partisi…
Aday olarak belirledikleri kişi 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın oğlu Ahmet Özal…
Yukarıda aktardığım MSP adaylık süreci içerisinde, o sırada ABD’de eğitim gören Ahmet Özal da, bir ara, babasının seçim çalışmalarını gözlemlemek amacıyla İzmir’e gelmişti.
O da o zaman hayal kırıklığı yaşamış olmalı.
Babasının görev süresi dolmadan vefat etmesini kabullenememişti Ahmet Özal. 2000 yılında yapılan cumhurbaşkanlığı seçiminde, o sırada Malatya’dan milletvekili olarak yer aldığı TBMM’de, aday gösterildiği takdirde, cumhurbaşkanı seçilebileceğini düşündüğünü, kendisinden dinlediğim için biliyorum.
Demek ki adaylık ona şimdi nasip olacak.
Herhalde arkasında bulunan 10 parti sayesinde seçilebileceğini düşünüyordur.
Aday olan ve olacak herkes öyle düşünür çünkü.
Seçilemeyeceğini düşünse aday olur mu insan?
Zafer Partisi’nin öncülüğünde ‘Ata İttifakı’ adıyla bir grup oluştuğunu ve o grubun da kamuoyunun MHP saflarında bulunduğu günlerinden tanıdığı Sinan Oğan’ı aday göstermeye hazırlandığını, aday adayının çıktığı bir televizyon programındaki iddialı açıklamasından öğrendim.
“Ayağı yere basan bir siyasetçiyim” diyen Sinan Oğan o programda şunu söylemiş: “Kılıçdaroğlu sürece yüzde 20 ile başladı ve şu an yüzde 40’larda; biz de yüzde 16’larda görünüyoruz. Kazanacağımızı, ikinci tura kalacağımızı düşünüyorum.”
İkinci tur hesabı yapan bir başka isim, bir önceki -2018- seçime CHP’nin cumhurbaşkanı adayı olarak katılan, şimdinin Memleket Partisi genel başkanı Muharrem İnce… Katıldığı bir TV programında, vaktiyle içinde yer aldığı, kendisini cumhurbaşkanı adayı göstermiş CHP’nin lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun sandıktan ikinci tura kalarak çıkması durumunda ne yapacağını açıklamış Muharrem İnce…
“Kılıçdaroğlu ikinci tura kalırsa parti olarak tabii ki onu destekleriz” demiş…
“Ama ikinci tura ben kalırsam onlardan da ben destek beklerim” cümlesini de ekleyerek…
Meral Akşener de, bir önceki -2018- seçimde, seçilebileceği iddiasıyla, cumhurbaşkanlığına aday olmuştu.
Bir önceki -2018- seçimde, henüz iktidara şimdiki kadar yakın durmazken, Vatan Partisi genel başkanı Doğu Perinçek de cumhurbaşkanı adayı olarak seçmen karşısına çıkmıştı.
Seçilebileceğini düşündüğüne inanabilirsiniz.
Vatan Partisi lideri, yakın durduğu AK Parti’nin Cumhur İttifakı saflarına HÜDA-Par partisini de almasından mutlu görünmüyor.
Bakarsınız, o da gereken sayıda imzayı toplamış ve bu defa da aday oluvermiş…
Rekor sayıda -119 adet- partisi olan ve yine rekor sayıda -36 adet- partinin Yüksek Seçim Kurulu (YSK) tarafından seçime katılabileceği ilan edilmiş bir ülke Türkiye. Cumhurbaşkanlığı seçiminde de rekor sayıda aday çıkması kimseyi şaşırtmamalı.
Yeter ki, kendisinin aday olmasını isteyenlerden 100 bin imza toplayabilsin, bunu yapabilen herkes cumhurbaşkanı adayı olabiliyor ülkemizde.
Her imza verenin sandık başına gittiğinde adaylığını desteklediği kişi için oy kullanması gerekmiyor.
[Doğu Perinçek 100 bin imzayla aday olduğu 2018 seçiminde yurt içi ve dışından 100 binin altında oy alabilmişti. Perinçek’in toplam oyu 98.955’de kalmıştı; bu da genel oyların binde 2’sini teşkil etmekteydi.]
Muharrem İnce CHP adayı olarak katıldığı aynı -2018- seçimde, henüz Türkiye’nin yarısında bile oyların sayılması tamamlanmamışken, “Adam kazandı” beklentisini paylaşarak, o sırada kendisinin kazanabileceği yolunda yorum yapanları ters köşeye yatırmıştı.
Bakalım iki ay sonra yapılacak seçimde nelerle karşılaşılacak?
ΩΩΩΩ
KİM KAZANAMAZ? asıl soru bu!
-depremzedeye bedava anahtar veren?
-çetelere yol köprü ihalesi veren?
-batıdan büyük miktar para (borç!) getiren?
-Türk bayrağını asmaktan korkan?
-vatan millet aile ülke inanç diyemeyen savunamayan koruyup kollayamayan?
-kentsel dönüşüm yerine rantsal dönüşüm diyen?
-komşularıyla sevişmeyi değil savaşmayı tercih eden?
-maydanozu bile 10 kaada salataya koyduran kafaya sahip olana?
-patadiz soğana milleti muhtaç edene?
-say say bitmeyecek!…
Bende şunu soruyorum:
Dask parası ödedik ! eeeeee?
deprem vergisi ödedik ! eeeee?
birsürü fakfukfon ödemeleri yapıyoruz her dekontta! eeeeee?
yeni deprem vergisi çıkıyor sanırım! eeee?
son soru:ev bark yapacak vereceksen sıfır faizle kredi ver 20 yıl ödemeli!
niye bol keseden atıyorsun ki?
bir 20 yıl da siz mi kalacağınızı düşünüyorsunuz acaba? aç tavuk darı misali!!!!
YANİ: BİZ NİYE hep KAYBETTİK?
güzel yurdumuzu birilerinin kendi çifliği sanmasından olabilir mi?
Sayın yazarın “Vatan Partisi lideri, yakın durduğu AK Parti’nin Cumhur İttifakı saflarına HÜDA-Par partisini de almasından mutlu görünmüyor.” filan diyor ama bahsi geçen şahıs daha geçenlerde kavalanın avukatlığını yapıyordu, türk yargısının verdiği karar için “bu karar siyasidir, altınçağına bronz karıştı!” diye hükümeti yerden yere vuruyordu;
elemanın mutsuzluğu belki de bu yüzdendir:))))
Bana kimse soru sormaz, bu yüzden de kimseye cevap vermem gerekmedi. Ben de kendi sorumu kendime sordum:
-Hüda-par Hizbullah’ın yasal partisi olarak tanımlanıyor ve yüzde sıfır nokta sıfır bilmem kaç oyu varmış, o oylar da Kürtlerin oylarıymış. Zaten hüda-par da Hizbullah’ın işlediği cinayetleri devletin işlediğini söylüyor.
-Ülkücü mafya ifadesini çok eskiden beri duyarım şimdilerde ülkücülerden de duyuyoruz. Bu ülkücü mafya grupları toplanıp Birinin evinde gövde gösterisi yapmışlar ve müziksiz yayınlanan görüntülerde Erdoğan’a tam biat ettiklerini ifade ediyorlar. Zaten toplandıkları evin sahibi Tolga başaran da devletin emrinde olduklarını ifade eden “devlet bizi nerde görmek istiyorsa biz oradayız” diyerek ilan etti.
– Davutoğlu bir tv mülakatında saraya sızmış Erdoğan’ı yöneten perinçekçiler olduğunu söyledi.
– aynı programda Davutoğlu Erdoğan’ın Bahçeli’den izin almadan Hüda-par ile ittifak yapamayacağını söyledi.
-MİT’e angaje çalışan gazeteci sayısının en yoğun olduğu dönemin bu dönem olduğu yazıyor yorumlarda.
Liste daha uzatıp gidiyor da bu kadarı bile benim sorumu şekillendirmeye yetiyor;
Bı ve benzeri verilere göre Erdoğan’ın temel seçim stratejisi devletin kullandığı suç aparatlarını cumhur ittifakında toplayıp, millet ittifakının oylarını bölmeye çalışmak olarak özetlenebilir.
Benim sorum şu; Erdoğan devletin kullandığı bütün suç aparatlarını cumhur ittifakında toplayabilecek mi, yani millet ittifakına kaçan suç aparatları ne olacak? Mesela işkenceci ve suikastlarda adı geçen Hasan Atilla Uğur oğluyla PR çalışmaları yaparak kurtulacak mı? Yoksa o ve onun gibiler de millet ittifakından mı cumhur ittifakına destek verecek?
Bu konuda benim kafam bayağı karışık!
–
Ben Doğu Perinçek’in seçilebileceğine inandığı için aday olduğuna kesinlikle inanamam. Çünkü adaylık başvurusu için son güne kadar yeterli sayı olan 100 bin imzayı toplayamamışlardı da son gün çoluk çocuk tüm ailecek cami avlularına kadar tezgah kurmuşlardı, imza talep tezgahlarını görünce de çok şaşırmıştım. Allah Allah bunların cami avlusuna tezgah açmaları hiç hayra alamet değil ama hadi hayırlısı deyip geçmiştim. O günü hiç unutmuyorum. Tezgahın başında da şule Perinçek vadı.
Ayrıca ben şuna da şahidim, etrafı tarafından çok itici bir tip olarak tanımlanan ve kendi partisinde bile bulunduğu her ortamda ağız dalaşına sebep olan biri aday olmak istiyordu, bir gün bana bakan olabilirsem diye cümleye başlayınca, ben de ona sormuştum Vekil seçilenileceğinize inanıyor musunuz? O da bana şöyle demişti. Yahu seçilemesem de kartvizitime Millet Vekili Adayı yazacağım, demişti:))
Eeee.. bizim memleket enflasyona alışıktır ,bu konuda şerbetliyiz ; o nedenle CB. adayındaki enflasyonun yadırganacak bir tarafı yok !
Dur bakalım , daha nice adaylarımız çıkacak , maşallah mantar mıdır , nedir !
Esas mesele nedir , biliyor musunuz !
Seçimi kim kazanırsa kazansın ,memleket batıyor kardeşim !
Kim, nasıl , ne zaman kurtaracak , kimsenin elinde sihirli asa yok ki !
Bir diğer önemli konu ise bu başımıza gelenlerin mutlaka ve mutlaka hesabının sorulmasıdır!
Onu da kim , ne zaman ve nasıl soracak , bilemiyorum !
Bizim siyaset cephesi evrim geçiriyor. Aklıselim düşünmeye, halkı enayi yerine koymak yerine, “kendilerince” doğru olduğu düşünülen yöne sevketmeye çalışıyorlar.
🤔CB seçiminin 2. tura kalmasının doğru olduğu kanaati oluşmuş.
(ilk turda TBMM vekil seçimi tamamlanacak, 2. turda CB seçilmiş olacak herhalde🤗)
Yeni sistem nasıl öngörüyor tam bilemdiğimiz için (işte çoğu seçmen bu bilinmezi yaşıyor) bu çıkarımı yapabildim.
-malum; meclisi muhalefete verip, CB nını RTE seçebilirler!😊
-meclis “yüzde sekseninde sağ partiler”, CB KKılıçtaroğlu!😊
neden olmasın?
Son tahlil tespit:
bu seçim TC nde:
YÜZYILIN SEÇİM OLUR🤗
o zaman.
(böyle olması halinde kaç gerçek siyasetçi yada devlet adamı çıkmış olacak TC siyasetine kazandırılmış olacak göreceğiz! genç nesil kendi geleceğini inşa edecek belkide🤔).
ERDOĞAN ı kim istemiyor?
Batı
Amerika
pkk
fetö
ve içerideki uzantıları.
OZAMAN BİZ İSTİYORUZ.
En büyük ankete az kaldı.
Biraz sabır.
Hasan öyle diyo da,
Emin öyle demiyo.
saydığın kelimeler lahmacun yiyenlr hatta paralel yürüyüşler bop mop altın toplar
kankalar kardeşler ahbaplar ı da kapsıyor gibi sanki.
Hem en son seçimde 50+1 istiyordu,
şimdi 49/51 olsa bile yine tutmadı
senin anket.
Memleketin yarısı olsun varsın vatansever boşver gerisi zaten ne ki?!
yazar çizer gurubu iş başında…..
ÖLÜLERİMİZİ ŞEHRİN DIŞINA GÖMÜYORUZ
“bu seçimde de daha önce tercih ettiğiniz partiye mi oy vereceksiniz?” diye soruyormuş sayın yazar. Ne anlamlı soru değil mi? Nereden mi biliyor önceki seçimde akpartiye oy verdiklerini. Akpartili olmasalar Cuma namazında ne işleri var diye düşünmüş olmalı yazar. Ah bu önyargılar:))
Keşke gençlerde medeni cesaret gösterip “Fehmi bey hakikaten 70 yıllık geçmişinizi hiçe sayıp CHP ye mi oy vereceksiniz ?” sorsalardı. Bütün bu yazılara bakıp aldanmayın ben yine de fehmi beyin chp ye oy veremeyeceğe inanıyorum. Aziz nesin Türk halkı aptal derken bunu domuz yemememize bağlıyordu. Hatta bir röportajında “Çocuklara yediriyorum ama ben yiyemiyorum” diye açıklamıştı durumu.
Ülkenin siyasetinin ENYANLIŞINI bulmuşsunuz hd! çözmek yerine hizmete! devam.
inanç sağ seçmenin tekelinde!!!!
sol zihinler karmaşıklaştırılmış, olmuş örümcek kafa! kara fatma!
AMA LAKİN,…
Halka aptal diyebilen de!..
Domomuz yiyen de!…
göbek dansı yapıp kaşınanda!…
dolmuşta mini etekli bacımı taciz ettiler diyen de!..
HATTA SUÇLUSUDA:CEEE HAAA PEEEREE
ya adamların/kadınların hepsi sola maledilir!
hep NİYE? NİYE? NİYE?
(kolıçtarğluna iş düştü gene).
hd.nin dünkü cevabına :
Vakti zamanında bir paşa , durup dururken birdenbire
sakalını kesivermiş!
Arkadaşları hayretle nedenini sormuşlar,
— Dün gece üzerinden fare geçti, o nedenle kestim !
Arkadaşları buna bir anlam verememişler,
–Fare geçtiyse yıkardın , olur biterdi ?
Paşa,
— Olur mu öyle şey ! Kesmeseydim orası yol olurdu yol !
YSK. da da bu işler yol oldu yol !
Kul hakkı yemekte saniye tereddüt etmeyenlerin domuz yemediğini mi düşünüyorsunuz?
Yada kul hakkı yedikten sonra domuz yese ne olur yemese ne olur?
tayy…kk..Sinan..Özal.. Perinçek..ınce…
memleket sevdasından
hey canım rinanay Rinna Rinanay
NE 3-5 OYU, EN AZ 20, HATTA 30 OY
Benim ülke genelindeki siyasi gelişmeleri ve eğilimler takip ettiğim bir yerleşim yeri var.
15 gün önce oraya gittim.
Bu yer, epey önceleri seçim sonuçları ile tamamen Türkiye’yi yansıtır idi.
Son zamanlarda kırsal olmanın doğal bir sonucu olarak iktidarın neredeyse kalesi haline geldi.
Son gittiğimde orada ikamet eden ve siyasi gözlemleri epey objektif birine şu soruyu sordum:
–Burada daha önce yani 2018-2019 da AKP’ye oy
verip de şu an vermeyecek 3-5 kişi var mı?
Şaşırtıcı cevabı şu oldu:
“– Ne 3-5′ i, en az 20, belki 30 olur.”
Cevaba inanamadım.
Hatta tanıdığım bildiğim yer olması nedeniyle
teker- teker saydırdım.
İktidarı kesin terkedenler ile terketmeyi düşünenleri, yani terk sayısını 20’den 30’a çıkarabilecekleri tereddüt yaşayanları saydı.
Ben de bu değerlendirmeyi karşılaştığım muhalefet yetkililerine de aktardım.
Sizlerle de paylaşmak istedim.
Bu örneklem yerin bir özelliği de, kimsenin oy vereceği yeri hiç bir şekilde gizlememesidir.
Seçimden bir gün önce gidip, nereye oy vereceklerini sorarsanız, bir(1) oy bile yanılgısız seçim sonucunu alırsınız.
Bu veriden hareketle kanaatim iktidarın kesin olarak kaybettiğidir.
2015 yılında iktidarı teslim edemeyenler, üzerine binler hatta milyonlarca suç işledikten sonra mı iktidarı teslim edecekler?
Seçim takviminden önce kaos takvimini çoktan hazırlamışlardır.
CHP ittifakının tek derdi iktidar olmaktır. Bunun için şeytanla bile ittifak kurmaya razıdırlar.
Ümit Özdağ gibi inşa edici akıldan yoksun olanların milletin birliği/birlikteliği gibi dertleri yoktur. Tüm dertleri, popülist milliyetçi söylemler marifetiyle MHP’den oy tırtıklamaktır.
PKK ve FETÖ’nün derdi de, malumunuz, AK Parti’yi yıkmaktır.
PKK’nın Kandil’deki elebaşılarından Mustafa Karasu tevekkeli, “Erdoğan ve AK Parti’yi yıkamazsak bizi yok edecekler…” dememiştir.
Gördüğünüz gibi dertleri büyük…
HÜDA PAR’ın “Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet” diskurunu dilinden düşürmeyen Erdoğan’a destek vereceğini açıklaması bu yüzden bunlara bu kadar dert olmuştur.
Madem öyle, şuncağızı da hatırlatayım da dertleri tamama ersin:
HÜDA PAR her şeyden evvel ABD’nin binlerce TIR silah verdiği örgütün siyasi kolu değildir. Tam aksine, Amerikan emperyalizmine alabildiğine karşıdırlar.
Zaten Amerikancı olsalardı, CHP ittifakına destek verir, Bay Kemal’i “duble mücahit” yaparlardı.
sayın sever şimdi de hizbullahçı, dinci hüdapar destekçisi olmuş, hey maşallah.
parti tüzüklerinde yazan federasyon talepleri falan sizi rahatsız etmiyor herhalde,
işinize gelirse eyalet, gelmezse tek bayrak, tek millet…
biraz ülkücü, biraz dinci, ortaya karışık.
“PKK’nın Kandil’deki elebaşılarından Mustafa Karasu tevekkeli, “Erdoğan ve AK Parti’yi yıkamazsak bizi yok edecekler…” dememiştir.” diyor muzaffer bey,
verdikleri beyanları alıntılayın,
demediklerini yoruma yazmak neyin kafası???
terör örgütleri iktidara düşmandırlar iktidardaki falan partiye değil, geçmişte her iktidar onlarla mücadele etmiştir, gelecekte de her iktidar onlarla mücadele edecektir,
devletlerin refleksleri iktidarlara göre değişmez, iktidarlar gelirler, giderler, devlet kalır. terörle mücadele iktidarların işi değil, devletin işidir. devlet iktidarlar üzerinden erki icra eder, bu mücadele de kim iktidar olursa olsun onun ukdesinde sürecektir,
ta ki aklı selim birileri çıkıp, batının çözdüğü gibi,
ben şahsım çözerim gibi oy hırsı olmadan,
gizli kapaklı görüşmelere dalmadan,
milli bir mutabakatla şeffaf bir şekilde çözene kadar.
bunun akp iktidarı olmadığını ,
gelecekte de olamayacağını çok net görüp anladık,
çok acı sonuçlarını da yaşadık.
ellerinde her imkan olduğu halde hdp yi kapatma dalgası üzerinden ne siyasi hesaplar döndürüyorlar, muhalefeti hdp üzerinden etkilemeye çalışıyorlar.
geçen yerel seçimlerde de sisiye mi oy vereceksiniz, binaliye mi diyorlardı,
N’oldu?
millet artık bu bu arabeskten usandı,
bu masallara inanmıyor.
çıkarı olanlar dışında tabi.
Muzaffer bey “CHP ittifakının tek derdi iktidar olmaktır.” savınızı neye dayandırıyorsunuz, çünkü bana tam tersi gibi geliyor da?
Ümit Özdağ kafasına soracak olursanız, HÜDA PAR’ın PKK’dan farkı yoktur.
PKK’ya soracak olursanız da HÜDA PAR’ın devletten farkı yoktur.
HÜDA PAR’a soracak olursanız…
PKK ile Ümit Özdağ kafasının “bölücülük, ayrıştırıcılık ve ırkçılık” bakımından hiçbir farkı yoktur.
Gördüğünüz gibi konu epey girift. Uzun uzadıya analiz etmek bu yazının sınırlarını zorlar.
Gerçeklerin yerini algıların aldığını her daim akılda tutmak lazım gelir.
CHP ittifakının, PKK ile girdiği “yasak ilişkiyi” HÜDA PAR’ın üzerinden meşrulaştırmaya çalışması bunun son örneğidir.
PKK’nın en rahatsız olduğu yapılanma, bidayetinden beri HÜDA PAR, yani Hür Dava Partisi’dir.
Bu da gayet doğaldır.
HÜDA PAR nihayetinde bölgedeki Kürt sosyolojisinden neşet eden bir partidir. Haliyle PKK’nın siyasi kolu HDP’nin de bölgedeki rakibidir.
PKK networkü söz konusu rekabet dolayımında HÜDA PAR’ı itibarsızlaştırmak için “devletle” iltisaklı olduğunu her fırsatta dile getirmiştir.
Mesela, Demirtaş’ın çağrısıyla 6-8 Ekim’de başlayan kalkışmaya HÜDA PAR’ın karşı çıkmasını bile bu minvalde değerlendirmişlerdir.
Hatırlarsanız…
Söz konusu olaylarda, kurban eti dağıtırken PKK’lılar tarafından hunharca katledilen 16 yaşındaki Yasin Börü ve arkadaşları HÜDA PAR’lı ailelerin çocuklarıydılar.
sinan oğan ve muharrem incenin adaylıklarını içtenlikle kutlarım,
demokrasi bir yerde seçenek demektir.
seçim ise matematiktir.
depremden önce sayın erdoğana oy vermem diyenlerin oranı % 55 hatta biraz üzerinde idi bizler de bu sonuçlara ve kararsız oylara bakıp, millet kimi seçeceğine karar vermedi ama kimi seçmeyeceği konusunda daha net diyorduk. depremden sonra bence çok da sağlıklı olmayan bazı anketlere göre iktidarın 4-5 puan kaybettiğini söylüyor. depremin bir faturası hep olur ve genellikle iktidarlar öderler. deprem sonrası yaşanan organizasyon başarısızlığı ve kızılay rezaletinin de ayrıca bir faturası oldu.
millet ittifakı olması beklenen ama beklenenden şiddetli olan krizden güçlenerek çıktı, aday isim bellirlendi kemal beyin her aday gibi avantaj ve dezavantajlarını olası adaylığından önce çok yazıldı, çizildi. geniş kesimden oy almak gibi önemli artılarının yanında partisinin bagajı gibi önemli eksileri de var diye özetleyebiliriz. aday olabilir kemal beyle bugün yarışan kemal bey arasında dağlar fark var diyebiliriz değil mi? iktidar çevresinde bile “ya kazanırsa” “kazanırsa ne olacak” sesleri çıkmaya başladı. gerçekten ciddi bir yükseliş grafiği izlediğini kabul etmemiz gerekir ki bunu en iyi gören iktidar kendi benzemezlerini hatta neredeyse yoldan geçenleri cumhura çağırmaya çabalıyor.
erdoğan rahat kazanır anlayışından kemal beye bile yenilecek erdoğan anlayışına…
altını çizeceğimiz en önemli başlık ise muhalefet oylarıdır.
şimdi, iktidara oy vermek istemeyen bir seçmenin tek seçeneğinin kemal bey olması kesinlikle doğru değildir, muhalif seçmenin önüne seçenek sunmanız gerekir, kemal beye çeşitli nedenlerle oy vermeyecek bir seçmenin oyu doğal olarak karşı bloğun işene yarar bir oya dönüşebilir. o nedenle sayın oğanın ve incenin adaylıkları son derece değerlidir. seçmene sunulan seçenektir, oyunun blokta kalması adına bir hizmettir. seçim iki aday arasında olsa bile 2. tura kalması olasılığı yüksekti, şimdi kim hangi oyla 2. tura kalırsa yüksek alan aday lehine diğerleri yarıştan çekilir,
oyların büyük kısmı blokta kalır.
iktidar zaten tek adayda gücünü toplamak zorunda. karşısında sadece muhalefet yok, kurun içler acısı halinden enflasyona ekonomi var, kurumların hali var, yolsuzluk iddiaları var, israf dağı var ama yanı sıra 4.5 milyon yardım alan kitle, parti aracılığıyla iş, aş sahibi olanlar var dolayısıyla toplamda zaten değişmeyecek/değişemeyecek iktidara bağımlı olan % 30 seçmeni havada karada var. kazanmaya çalıştığı, benzer, benzemez bakmadığı, kafaya takma lüksü olmadığı küçük partiler var.
istediği gibi yönlendirdiği medyası,
istediği gibi kullandığı devletin gücü,
istediği gibi harcadığı milletin parası var.
tabi bir de büyük bir ilahi plan, büyük resim var.
herkesin ektiğini biçeceği bir zaman var.
hayırlara vesile diyelim.
SEÇİM NASIL YAPILIR?
Sandık kurullarında, son seçimde en çok oy almış 5 partinin üyesi var.
Yani AK Parti, CHP, İYİ Parti, HDP ve MHP’nin…
Ayrıca müşahitler (gözlemciler)…
Oy kullanılırken, kurallara uygun olup olmadığını denetlerler, itiraz ederler, kayda geçirirler, ayrıca partileri için not alırlar.
Sayım yapılırken, sandık görevlileri ile birlikte onay verirler.
Ayrıca kendileri de ayrı listelere kaydederler.
Sayım ve sonuç tutanaklarını kendi listeleriyle karşılaştırır ve ıslak imzayla onaylarlar.
Uyumsuzluk varsa itiraz ederler, gerekirse yeniden sayım yapılır.
Nihai sonucu kendi partilerindeki seçim masasına gönderirler.
Her parti, kendi genel merkezinde kendi görevlilerinin verdiği listelerden seçim sonuçlarını dakika dakika çıkarır.
Kullanılmış oylar sandıklardan çuvallara boşaltılırken de parti temsilcileri oradadır, mühürlü çuvalların tutacağını imzalarlar.
Çuvallar da yine parti temsilcilerinin gözetiminde depolara taşınır ve korumaya alınır.
Hangi haber ajansının kimi önde, kimi geride gösterdiğinin bir önemi yoktur.
Zaten önde gösterme diye
bir şey de yoktur.
Ancak, bazı parti veya adayın yüksek oy aldığı sandıklar erken açıldıysa, doğal olarak o aday veya parti ilk sonuçlarda yüksek görünür, sonra normale döner.
İlk oylarda kimin önde olduğu, sonucu değiştirmez.
YSK sonuçları açıkladığında, partilerin ellerindeki rakamlarla uyuşmazsa, itiraz ederler.
İtirazlar, bilgisayar kayıtlarına göre incelenmez. Doğrudan ıslak mühürlü oy pusulalarına bakılır.
Sonuç kesindir.
Bir tarafta en son eylemini (ki çoğu pkk ya karşı)20 yıl önce yapmış bir örgüt var diğer tarafta 40 bin adamı halen silahlı, 50 bin askerimizi öldürmüş, depremde bile cinayetlerine devam eden bir örgüt var. Durum bu.
sevgili hd,
ben de genel olarak yorumlarınıza toplu bir yorum yapayım.
bu ülkede akp den önce cuma namazı kılınmıyordu ya da sadece akp liler cuma namazı kılıyorlar aklıyla ve zannıyla, meselenin bir tarafta en son eylemini 20 yıl önce yapmış bir örgüt olduğu gibi bir sonuca indirgenmesi şaşırtıcı değil. din, dinciliğe ve dindar dinciye döndü, kredibilitesinin bu kadar zarar gördüğü bir dönem de olmadı. çalıyorlar ama çalışıyorlar gibi akla zarar bir yakıştırma kime zarar verdi acaba? ne kadar çalışıldığını da geldiğimiz noktada gördük, geriye ne kaldı?
keşke cami ve cuma namazı siyasete alet olmasaydı.
terör örgütleri kullanışlı aparatlardır, herkes için, kendi başlarına yaşayamazlar, insan ticaretinden uyuşturucuya yasa dışı işlerden ve istihbarat örgütleri dahil her türlü güçten ve çıkar uman her yerden farklı yardımlar ve çeşitli destekler alırlar.
işte tam da bu nedenle gri listede yer almamak çok önemli diye düşünüyorum. türkiye suriye iç savaşının başladığı dönemde de gri listeye girmiş, yükümlülüklerini yerine getirince çıkarılmıştı.
doğru mücadele edip onların maddi ve kutuplaşmamızdan, birinin diğerini terörize etmeye çalışmasından sağladıkları manevi alanları daraltırsak övünülecek ordusu olan bir devlet için 40.000 silahlı adamlık bir örgüt ancak bir sivrisinek hükmündedir.
son olarak, sayın akşener, siyaseten büyük bir hata yapmıştır, karşılığında bazı sıkıntıları olacaktır. olmalıdır.
sizin yazarlar da bize bakan dinden soğuyor başlığı atıyorlar değil mi?
ben sizin aksinize devamını okumakta hayli fayda olduğunu düşünüyorum.
Sayın hd!
Bilgisizlik ne kadar kolay bir şey.
Bir birine karşı terör örgütü falan yok.
Zira iki örgütün lideri de çok samimi arkadaşlar.
Biri Beykoz’da hücre evinde baskında öldürüldü.
İki örgütü de kurduran aynıdır.
Sizin tapındığınız yapılardır.
Sadece emniyet güçlerinin toleranslı davranmasını sağlamak için göstermelik diğer örgütün ayak takımından bazılarına saldırmışlardır.
Eyy Akşener! Bu yaptığın demokrasiye ihanettir, siyasi ahlaksızlıktır!
Sayın yazarın sitayişle bahsettiği hasan cemalin önceki yazısının başlığı, devamını okumanıza bile gerek yok.
Bu seçim farklı karşımızda şuc çetelerle işbirliği yapmış AKP partisi var.
Bu seçimi Kılıçdaroğlu ilk turda almalı.
Kılıçdaroğlunun oyları ilk turda bölünürde hafif farkla Erdoğan alırsa iş değişir.
Onların her zaman b,c,d planları var. ikinci tur riskli en ufak seneryo söyleyim, ufak farkla geçerse Kuvvetli aday diye patlama çatlama duyabilirsin.
ilk turda seçimi almayı hatta açık ara bir fark atmayı ben de tercih ederim tabi ki ama demokrasiye de sahip çıkmayı doğru buluyorum, insanlara tercih hakkı vermeyi önemsiyorum.
b, c, d planları konusuna itiraz edemem, hak vermemek zaten mümkün değil lakin kendi yorumuma bir büyük resim ekledim çünkü bazen ne yapsan işe yaramaz. seçim sistemini güya lehte değiştirdiler mesela, ne oldu?
muhalefeti birleştirdi, güçlendirdi. o değişiklik olmasa kendi aralarında bir araya gelme gereği duymayabilir, çok farklı bir tablo karşımızda olabilirdi değil mi? şimdi kendileri bir kaç oyu olan partilerin kapısına gitmek zorunda kaldılar, şart şurt ileri sürenlerin kaprislerini çekiyorlar,
milletvekili pazarlıkları cabası.
hinlik eken cinlik biçer.😉
tedirgin olmamızı gerektirecek nedenler olduğunu yadsımıyorum ama
“kalıcı” bir başarı getirmeyecek inşeAllah diye düşünüyorum.
Yoruma kapalı.