Bir dostum, “Sürpriz, sürpriz” sözleriyle başladığı cümlesini “Senin tez doğrulanıyor galiba” diyerek tamamladı.
Her sabah Külliye’nin resmi internet sitesinden duyurulan günlük programında bulunmadığı halde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan iktidarın küçük ortağı MHP’nin lideri Devlet Bahçeli’yi evinde ziyaret edecekmiş…
“Öğle saatlerinde” dedi dostum.
Onun beklediği, AK Parti genel başkanı sıfatıyla yapacağı ziyarette Tayyip Erdoğan’ın iktidarın küçük ortağı Devlet Bahçeli’ye “Bizden bu kadar” mesajını iletmesiydi.
Geçen gün burada “Herkes erken seçimi Devlet Bahçeli’nin zorlayacağını düşünüyor, ancak ben herkesin tersine bu defa Tayyip Erdoğan o sürpriz açıklamayı yapacak” anlamına gelen bir beklentimi dile getirmiştim.
Dostum ziyaret haberini işitince tezimi hatırlayıp “Galiba gerçekleşiyor” havasına girmişti.
Ben de öyle.
Ziyaret saat 14.00’da gerçekleşti.
MHP lideri kapısında ‘Devlet Bey Konağı’ levhası bulunan bir villada oturmaktaymış.
Görüşme bir saat sürdü, güleç yüzle girilen evden güleç yüzle çıkıldı.
Devlet Bahçeli konuğunu evinin bahçesinde karşıladı, kapıya kadar uğurladı.
Ne konuştular açıklanmadı.
Açıklanan tek şey, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ev sahibine altın varaklı çerçeve içerisinde öğrenci kütük belgesi levhası hediye ettiğiydi.
Meğer ziyaret günü Devlet Bey’in doğum günüymüş. Hediye de doğum günü hediyesi…Liderlerden birinin diğerine ‘hediye’ takdim ettiğini öğrenince, Truva olayını da hatırladım ama yine de “Herhalde erken seçim sürprizi söz konusu olmamıştır” diye düşündüm.
MHP lideri seçimin 2023 yılı Haziran ayında -yani zamanında- yapılmasını AK Parti liderinden daha da fazla arzu ediyor. Bunu da her fırsatta konuyu tekrarlamasıyla bayağı belli ediyor.
Sorun şu: Zamanında yapılacak bir seçim, şimdilerde henüz kendini yeni belli etmeye başlamış olan ekonomik sıkıntıların tam bir krize dönüştüğü bir döneme denk gelebilir.
Uzmanlar “Böyle gider ve sorunlar derinleşirse o zaman yapılacak seçim iktidar açısından şimdi gidilecek bir seçimden çok daha kötü sonuç verebilir” diyorlar.
Çeşitli kamuoyu araştırmalarında AK Parti’nin oylarının her ay biraz daha aşağıya indiği açık seçik görülüyor.
[Hürriyet yazarı Abdülkadir Selvi dün farklı bir firmanın anket sonuçlarını paylaştı. Onda ise tam tersi, ekonominin bozulmasıyla birlikte AK Parti oylarında artış gerçekleştiği görülüyormuş. Şaka gibi.]
Ekonomi uzmanları da şimdiye kadar alınan bütün tedbirler ve ilan edilen modellere rağmen -biraz da tedbir diye başvurulan ve model denilerek denenenler yüzünden-, önümüzdeki aylarda enflasyonun etkilerinin şimdilerde karşı karşıya kalınan sıkıntıların da ötesinde hissedileceğini söylüyor.
Yalnız bizim ekonomistler değil yabancılar da…
İşin tuhaf yönü, çok uzun yıllardır siyasi hayatın içerisinde bulunan Devlet Bahçeli de meslekten ekonomist; onun da şimdi yaşananlarla ilgili olarak diğer ekonomistlerden farksız bir teşhiste bulunması beklenir.
Bence diğer ekonomistlerin görüp uyardığını o da görüyordur.
Görüyorsa neden görmemiş gibi davranıyor?
Şimdikine benzer ekonomik sıkıntılara yol açmış bir siyaset ikliminde yanlış cephede yer aldığı için, kendisinin davetiyle gidilen erken seçimde, diğer hükümet ortaklarıyla birlikte partisi MHP’nin de baraja takıldığı gerçeğiyle karşılaşmıştı Devlet Bahçeli.
20 yıl önce. 3 Kasım 2002 tarihinde.
İlk kez ondan sonraki dört yılda Meclis dışı kaldı MHP, Devlet Bey de parti lideriydi, ama milletvekili olamamıştı.
Böyle bir deneyimi de var.
Zaten bu sebeple “Neden?” diye sorma ihtiyacı duyuyorum.
Dünkü olağanüstü samimi görüntülere bakıp “Sebep sevgi herhalde” desem de öyle olmadığını biliyorum.
“Getirin istediğiniz başkanlık sistemiyle ilgili anayasa değişikliği teklifini birlikte geçirelim” teklifini yapana kadar, Devlet Bahçeli, AK Parti ve özellikle lideri Tayyip Erdoğan ile ilgili, CHP ve İYİ Parti sözcülerinin bugün bile kullanmadıkları türden -en aşırı- sözleri sarf etmekteydi.
Teklifi yaptığı güne kadar sarf ettiği ağır sözlerle dolu konuşmaları arşivde duruyor. [O günlerde yaşananları hatırlamayanlar için örnek bir haberin linkini buraya koyuyorum.]
Sebep sevgi değilse ne o zaman?
Cevabını aradığım soru bu.
[Aynı türden bir merak da Tayyip Erdoğan ile ilgili. Hakkında yapılmış yumuşak eleştirilere bile tahammülü olmadığı bilinen ve o eleştirilerin sahiplerini asla unutmayan Tayyip Erdoğan, kendisine dönük çok ağır konuşmaları nasıl oldu da unuttu?]
Ziyareti bana duyuran dostum da sorularıma cevap veremedi.
ΩΩΩΩ