“Kaç bu Müslümanlardan, sığın Müslümanlığa…”

  • Post author:
  • Post category:Genel

Nasıl bir örgütle karşı karşıya olduğumuzu hâlâ göremeyenler var…

Dini açıdan verimli geçirildiği için bir hafta sonra bayramını kutlayacağımız kutsal bir ayın içerisindeyiz: Ramazan’ın… Bu ay ‘ibadetlerin’ en yoğun ifa edildiği bir zaman dilimi olarak da biliniyor. Ayın sonuna doğru, şu günlerde, bayramı da içine alacak şekilde, ‘umre’ amacıyla Suudi Arabistan’ın yolunu tutanlarımız çoktur.

Umre yolculuğu Türkiye için İstanbul Atatürk Havalimanı’nda başlar…

Dün o havalimanının dış hatlar bölümüne 7 militan saldırarak ateş açtı, sırtlarına geçirdikleri bombaları patlattı.

Çok sayıda insan hayatını o saldırılarda kaybetti. Bir o kadar da ağır yaralı var.

Artık biliyoruz ki, saldırıları gerçekleştiren militanlar, adında ‘İslâm Devleti’ ibaresi de bulunan ‘dini’ olma iddialı bir örgüte mensuplar…

İslâmi açıdan ‘mübarek’ bir ayda, bir bölümü dini vecibelerini yerine getirmek için umreye gitmeye hazırlanan, farklı istikametlere yolculuk yapacakların da muhtemelen dini bir vecibe olan oruç farizasını yerine getirdiği insanları hedef alan kanlı eylemi ‘İslâmi’ olduğu iddiasını taşıyan bir örgüt gerçekleştiriyor…

O örgütün üyeleri böyle bir eylemi kendilerine nasıl yakıştırıyorlar, bilemiyorum; ancak bildiğim bir şey var: Bu tür eylemler, bireye, onların yaşadıkları coğrafyaya ve bütün dünyaya ‘barış’ getirmeyi amaçlayan İslâm’a hiç yakışmıyor.

Nasıl bir ‘İslâm’ iddialı örgütse bu, varlığından haberdar olduğumuz daha ilk günden başlayarak, İslâm’ı din olarak benimsemiş insanların yaşadığı bölgeler ve ülkeleri hedef seçiyor, onları sindirerek, erkeklerini ‘esir’, kadınlarını ‘cariye’ haline getirerek hareket sahasını genişletmeye çalışıyor…

‘Kurban’ edilecek hayvanların bile canını acıtmadan bu işin ifasını emreden bir dine mensup oldukları iddiasını taşıyan bu güruh, beğenmediği insanların kafasını koparabiliyor…

Akıl alır gibi değil.

Zarar verdikleri coğrafya, İslâm coğrafyası…

İslâmiyet Müslüman ve gayr-ı müslim ayrımı yapmadan herkesin canını, malını, namusunu ‘eman’ altında tutarken, kolayca can alabilen, kendilerinin olmayan mallara rahatlıkla el koyabilen, hâkim oldukları bölgelerde kadınların kendilerini rahat hissedemediği bir güruh bu.

Onların bu coğrafyada ortaya çıkmasıyla birlikte en büyük zararı Müslümanlar ve İslâm gördü. İslâm imaj zaafına uğradı, Müslümanlar ise onların yaptıklarını kimselere izah edemedikleri için yanlış bir inanışa sahip oldukları çarpıklığının gölgesi altına düşüverdiler.

Son bin yılın tarihinde ilk kez, günümüzde, İslâm Dünyası’nda din değiştirme yoluna sapanların çıktığını duyuyoruz. Onlardan kaçanlar kendilerini kiliselerin koruyucu kanatları altına atabiliyor.

Kusura bakılmasın ama, böyle bir güruha asla anlayışla yaklaşılamaz. Birilerinin hafifçe arka çıkmasıyla nasıl bir güce kavuştuklarını ve o gücü hangi amaçla kulladıklarını gördük. Bazılarının sıkça kullandığı bir argüman olan “Düşmanımın düşmanı benim dostumdur” düşüncesi bu örgütle birlikte iflâs etmiş bulunuyor.

İslâm’ı ve Müslümanları İslâmi ve Müslüman olma iddialı bu örgütün tasallutundan kurtarmak gerekiyor.

Etkisi altına düşen insanları aydınlatmak, örgütün yoluna baş koymuş ve aramızda onu bir matah zannederek her emrine uyanlar varsa onları ıslaha çalışmak amaçlanmalı ve en keskin mücadele dinimizin güzel adını karalayan bu güruha karşı verilmelidir.

Hiç tereddüt etmeden hem de.

Not: “Kaç bu Müslümanlardan, sığın Müslümanlığa” ifadesi Pakistan’ın büyük İslâm şâiri Muhammed İkbal’e aittir.  

ΩΩΩΩ