Bu yılın başlarında, 9 Ocak 2021 günü, Avusturya hükümetinde işçiler, aileler ve gençlik bakanlığı koltuğunda oturan Christine Achbacher görevinden istifa etti.
İki ay olmuyor, 19 Mayıs 2021 tarihinde, Almanya’nın aile bakanı Franziska Giffey’in istifasını başbakan Angela Merkel’e sunduğu duyuldu.
Bakanların görevlerini bırakması, medyada kendileriyle ilgili çıkan olumsuz haberler ve o haberler yüzünden yapılan yorumlar üzerine gerçekleşti.
Avusturya’da muhafazakar hükümetin üyesiydi Aschbacher; kendisini istifaya zorlayan süreç, yüksek lisans tezinde başkalarına ait bilgileri kendisine aitmiş gibi kullanmaktı. Yani intihal.
Franziska Giffey’in istifasını getiren de kendisi hakkında da benzer iddiaların yayınlanmasıydı. O da 2010 yılında yazdığı doktora tezinde atıf yapmadan başkalarına ait görüşleri kullanmakla suçlanmaktaydı. İntihal iddiası onu da görevini bırakmaya zorladı.
Norveç’in balıkçılık bakanı Per Sandberg ise onlardan iki yıl önce görevinden istifa youyla ayrılmıştı. Bakan yanına İran doğumlu arkadaşını alarak kadının yıllar önce ayrıldığı ülkesine tatile gitmişti. Bakanlar da tatile gider; ancak Per Sandberg tatile eşi olmayan bir kadınla gittiği için değil, resmi telefonuyla gittiği için eleştirilmekteydi. Gideceği ülkeyi de başbakana bildirmemişti.
İstifa etmek zorunda kalması bundan.
Daha önce Millet Meclisi başkanlığı da yapmış Fransa’nın enerji ve çevre bakanı Françoise de Rugy de, 2018 yılında, kendisinin ‘medya tarafından linç edilmek’ diye tanımladığı yayınlar üzerine istifa etmişti. Medya, bakan ve eşinin meclis başkanlarına ait ikametgahda masrafını devlete ödettirdiği şaşaalı davetler verdiğini, eşiyle birlikte krallara layık bir hayat sürdürdüğünü yazmaktaydı.
Yayınlar istifa getirdi.
Şu yakınlarda bir istifa olayı da İngiltere’de yaşandı. Sağlık bakanı Matt Hancock’un makam odasına gizlice yerleştirildiği anlaşılan bir kamerada kendisi gibi evli bir danışmanıyla öpüştüğü kayda alınmış, görüntüler sosyal medya üzerinden paylaşılmıştı.
Hancook hiç tereddüt etmedi, istifasını sundu.
Yılın ilk ayında iki de hükümet başkanı istifa etmişti.
Hollanda başbakanı Mark Rutte ülkesinin göçmen nüfusuna ayrımcı davrandıklarının bir skandal halinde ortaya çıkmasından sonra sorumluluğu üzerine aldı ve hükümetinin istifasını Kral’a sundu.
İstifa mektubunu Saray’a bisikletiyle götürdü. [En yukarıdaki fotoğrafta görüldüğü üzere..]
Korona virüsüyle mücadelede aşırı harcama yaptıkları halde Avrupa’da en fazla hayat kaybı yaşamış İtalya’da Guiseppe Conte’nin başkanı olduğu hükümet ağır siyasi eleştirilere muhataptı. Conte istifa etti. Hukuk profesörü olan Conte istifası sonrasında daha güçlü bir hükümet kurulmasına yol açmak için böyle davrandığını duyurdu.
Hepsinden önemli bir istifa olayını listenin sonuna bıraktım.

Almanya’nın başbakan Angela Merkel’e yakınlığıyla tanınan cumhurbaşkanı Christian Wulff, 2010 yılında seçildiği makamından, henüz iki yılını bile doldurmamışken usulsüzlük iddiaları yüzünden istifaya zorlandı. Bild gazetesi, Wulff’un emekli olduğunda oturmak üzere satın almayı düşündüğü ev için bir işadamının eşinden düşük faizle 500 bin Euro borç aldığını belirlemiş, araştırması sırasında bu yayını yapmaması yönünde sıkıştırılmıştı. Yayın üzerine istifasını sundu Wullf…
Görüyorsunuz, bakanlar, başbakanlar, hatta bir cumhurbaşkanı, görev başındayken, geçmişte yaptıkları yanlışlar yayın yoluyla yüzlerine vurulunca, fazla direnmeden istifa yolunu tutuyorlar.
Demokrasilerde devlet adına görev yapanlardan basit sayılabilecek türden yanlışlıklara imza atmaları beklenmiyor.
İntihal, yani başkalarının görüşlerinin kendilerine aitmiş gibi yüksek lisans ve doktora tezlerinde kullanılması istifayı gerektirecek bir nakise midir?
Evet, öyledir. Başkalarına ait bir şey, o şey ister mal veya para olsun ister görüş ve fikir, izinsiz alınıp kullanılamaz. Hatta mal veya paraysa bu, asla yanına yaklaşılamaz.
Devletin kendisine verdiği imkanı cömertçe harcamak, hatta bir başka ülkeye giderken bakan olduğu için kendisine verilmiş telefonu yanında götürmek de görevi sırasında haddini aşmak olarak görülür ve istifayı gerektirir.
Hükümetlerinin yetersizliği veya ülkeyi ayrıştıracak türden politikaları yüzünden başbakanlar da istifa eder.
Almanya’da olduğu gibi, aslında tamamen protokoler bir görev yeri sayılan cumhurbaşkanlığı makamında oturan birinin iş dünyasından birileriyle borç-alacak ilişkisi kurması, açıklaması gerektiği sırada bunu saklaması, gazetede yayın yapılacağını öğrenince engellemeye çalışması, sonunda istifaya yol açar.
Biraz daha vakit ayırabilseydim, yukarıda verdiğim örneklere ek daha pek çok olay bulabilirdim. Birkaç örnekle yetindim.
Neden bu örnekler?
Ülkemiz de demokrasi olma iddiasında. Ancak başka demokrasilerde sıradan görülen uygulamalar bizde günümüzde pek görülmüyor.
‘‘Günümüzde’’ dememin sebebi geçmişte Avrupa’dakilere benzer örnekler bizde de vardı da ondan.
Tek parti döneminde, hakkında gazetelerde çıkan yolsuzluk iddiaları üzerine, hakkında soruşturma açılmasına imkan sağlamak için, bir gümrük bakanı istifa edebilmişti.
Çok eskiden değil, 1980 sonrasında, yolsuzluğa bulaşmış bir bakanla ilgili iddialar kulağına gelince, Turgut Özal bir yakınını o bakanın peşine takmış, yolsuzluğunu kasete aldırmış ve ardından onu hükümetten uzaklaştırdığı gibi Yüce Divan’da da yargılattırmıştı.
Yüce Divan’da yargılanan başbakanlar da oldu ülkemizde.
Günümüzde iddialar tavan yaptı, ancak gereğinin yerine geldiği yok.
Tersi ise söz konusu. İddiaların hedefindeki kişiye hükümetin küçük ortağının lideri açıkça sahip de çıkıyor. Hem de bir değil birkaç kere. Sonuncuda, ‘‘Hakkında ne söylenirse söylensin, bizim denilenlere aldırış etmemiz mümkün değildir’’ de denilerek…
Farklı olmak iyi bir şeyse, Türkiye Avrupa ülkelerinden bayağı farklılaştığı için sevinmeliyiz.
Yoksa yerinmeli miyiz?
Medyanın güçsüzlüğü, kamuoyunun sessizliği, siyasilerin vurdum duymazlığı iyice belli oldu.
Bence bunların hepsine yerinmeliyiz.
ΩΩΩΩ