Murat Kurum’un kampanya ana sloganı ‘sadece İstanbul’ ile anlatılmak istenen bana fazla anlamlı görünmedi

23
Reklam

İstanbulluların her gün bir yerlerde mutlaka karşılarına çıkan Murat Kurum reklamının üstünde gördükleri ‘sadece İstanbul’ sözcük kalıbının anlamını tam kavrayamadığım için bugüne kadar üzerinde durmamıştım.

Kurum’un konuştuğu kürsülerde de en göze çarpan yerde aynı propaganda kalıbı görülebiliyor.

Aynı türden reklamlarla benim yazılarımın çıktığı bu sitede de karşılaşmış olabilirsiniz.

Usul şu: AK Parti, reklamlarını Google’a da veriyor, Google da siyasetle ilgilenen okurların okuduğu sitelere aktarıyor…

Saflığıma verin isterseniz, ‘sadece İstanbul’ kalıbına, reklamların üstünde her gördüğümde, pek anlam veremiyordum. Partisi tarafından İstanbul belediye başkanlığına aday gösterilmiş biri elbette sadece İstanbul’a aday olacak; İstanbul ile birlikte başka illerde de seçmenlerin karşısına aday olarak çıkacak değil ya?

Tuhaf görünüyordu bu yüzden aynı kalıp.

Meğerse maksat başkaymış. Geçenlerde biri televizyonda anlatmış da dolaylı olarak ben de onu dinleyen birinden duyup öğrendim.

Murat Kurum’un seçim kampanyasını planlayanlar, -sanırım yabancı birileridir- o kalıbı, CHP adayı rakibi Ekrem İmamoğlu’na nazire olsun diye kullanıyorlarmış…

Reklam

İmamoğlu bu seçime de geçen seçimde olduğu gibi İstanbul’a belediye başkanı adayı olarak katılıyormuş ama, gözleri daha yukarılardaymış. Seçimi yeniden kazanırsa, önce CHP genel başkanlığına aday olacakmış, oradan da cumhurbaşkanlığına…

Gözü belediye başkanlığından yukarıdaki yerlerde olan birine karşı sadece İstanbul’u hedefleyen bir aday olarak katılıyormuş AK Parti adayı yarışa ve bunu anlatmak için de her reklam afişinde o kalıp kullanılıyormuş…

Bir baktım, dün, Ekrem İmamoğlu da, nedense o nazireden etkilenmiş ve gözü ile gönlünün İstanbul’da olduğuna dair bir açıklama yapma ihtiyacı duymuş. Yine de açıklamasının sonuna eklediği “2028’e dört yıl var, bugünden onu konuşmak benim adıma hadsizlik olur” cümlesiyle, o ihtimali bütünüyle kulak ardı etmemiş…

Kusura bakılmasın ama, niye o kalıptan rahatsızlık duyulması gereksin ki?

İsterseniz şu soruya birlikte cevap arayalım: İstanbul belediye başkanlığının daha yüksek makamlara çıkmak için uygun bir basamak olduğu nereden hareketle düşünülüyor olabilir?

Cevap şu: Tabii ki, Tayyip Erdoğan’ın siyaset macerasından…

Siyasi hayatının başlangıcında Refah Partisi’nden 1989 yerel seçiminde Beyoğlu’na belediye başkanı olmak istemişti Tayyip Bey, nasip olmadı.

Ardından, bir sonraki genel seçimde -1991’de- İstanbul’dan Refah Partisi listesinden milletvekili adayı oldu, 6. bölgede ilk sıradaydı ve o seçimde Refah oradan bir milletvekili çıkardı. Ancak o seçimde tercih oylu sistem uygulandığı ve ikinci sıradaki Mustafa Baş ondan daha fazla tercih oyu aldığı için, Tayyip Erdoğan Meclis’e giremedi.

Reklam

İstanbul’a büyükşehir belediye başkanı seçildikten -1994- sonra ise, önüne siyasi yasak engeli de çıkartıldığı halde, yeni kurulan Adalet ve Kalkınma Partisi’ni iktidara taşıdı, siyasi yasağı Meclis’te kaldırıldıktan sonra, önce başbakan, daha sonra da cumhurbaşkanı oldu.

Önceleri engeller yüzünden talip olduğu yerlere seçilemezken, İstanbul’a belediye başkanı olduktan sonra, engellere rağmen cumhurbaşkanlığına kadar yükselebildi.

Atamayla bürokraside önemli görevler üstlenen, yine atamayla bakan olan, en son yine atanarak belediye başkan adayı olarak meydanlara sürülen Murat Kurum, bir dahaki seçimde cumhurbaşkanı adaylığı ataması yapılırsa, “Hayır, kabul etmem” mi diyecek?

Elbette kabul edecek.

Siyasi hayat gözlemlerimden çıkardığım önemli sonuçlardan biri de şudur: Siyaset, hırsı olmayana uygun bir alan değildir

Hırslı olmayan ne yapacağını bile bilemez siyasi hayatta.

Dahası da şu: İstanbul’da belediye başkanlığı görevini üstlenmiş hırslı bir siyaset adamı, eğer gözü daha yukarılardaysa, başında bulunduğu kente göz alacak hizmetler yapmak, onu gıpta edilecek bir hale getirmek zorunda kendisini hissedecektir.

Hırsı olmayan, ‘sadece İstanbul’ diyen biri, seçildikten sonra ne yapabilir peki?

Tahminim, bir bürokrat gibi davranır.

Öylelerini de gördü İstanbul; bu gün isimleri bu kentle sürekli anılan eski belediye başkanları, ‘sadece İstanbul’ demeyecek tarzda insanlardı.

İki büyük kentimizde ne kadar kalıcı eser varsa onlara borçluyuz.

Ötekiler çoktan unutuldu. 

Murat Kurum’un seçim kampanyasında yabancı reklamcıların parmak izlerini görmemin sebebini de söyleyeyim: Bu yazının konusu olan kalıp slogan ve benzerleri.

Şimdi merakım şu: Reklamlar acaba hangi yabancı reklamcının eseri?

ΩΩΩΩ 

Reklam

23 YORUMLAR

  1. T24 sitesinde “teknoliji uzmanı Nebil: siyasetciker gerçek verileri kullanmayı neden düşünmüyorlar?” başlıklı yazıda Marmara bölgesinde yapılan bir araştırmada Sakarya ilinin Taraklı ilçesinde sandıklardan akpartiye yüzde 100 oy çıktığı bölgede başka yerlerde de yüzde 100 oy çıktığı bilgisi yer alıyor.

    eğer koca bir ilçede kullanılan oyların tamamını tek bir fire bile vermeden akpartiye yazabiliyorsanız, o zaman ne seçim kampanyasını kimlerin yaptığının ne de propagandalarda ne dediğinizin hiç bir önemi olmaz.

  2. akpartili Erdoğan: “yerel yönetimleri cumhur ittifakına verirseniz ülkenin dört yanını abad ederiz”

    akpartili Numan kurtulmuş: “kimsenin rejimi değiştirme gibi bir niyeti amacı yok”

    Cinali: “sana rejimi değiştirmek istediğini kim söylüyor,böyle rejim yapmışsın niye değiştiresinki zaten”

    • “Ekrem İmamoğlu’nun 5 yılda başlayıp da bitirdiği tek bir iş oldu. O da İstanbul’u bitirmek…” (Murat Kurum’un ilginç saptaması)

  3. Geçmiş belediye başkanlarının, icraatları sırasında bu görevden sonra nerelere aday olacağına dair niyetleri pek bilinmezdi. Çünkü niyetlerini açık etmezler, işlerine odaklanırlardı. “Sadece İstanbul” salvosu, hedef kişinin Cumhurbaşkanı adayı olma niyetini dikkatlere sunuyor olmakla birlikte, bu amaca ulaşabilmek için belediye başkanlığının basamak olarak kullanıldığını ve bu basamağın tırmanılması esnasında İstanbul’a yapılacak hizmetlerin ve İstanbul’un sorunlarının hiç dikkate alınmadığını da içeriyor. Böyle olup olmadığını bir nisanda göreceğiz. Yandaş ve muhalif medyaya bakmayın siz. Bunu en iyi İstanbul’da yaşayanlar anlar. Yazarın bunu anlayamamış olması, onun bir eksikliği. Anlayan anlıyor. Anlamamakta ısrar edenlerin niyeti ise İstanbul değil.

  4. Hangi MHP’liye niçin AKP’nin yanındasınız diye sorarsanız, hepsinden aynı cevabı alırsınız. Derlerki; Ya zurnacıya ya davulcuya gider misalini verip, biz olmazsak AKP yeni bir çözüm süreci başlatır, yeni bir tarikatla yine hizmet hareketleri başlatır. Türkiye’yi bitirir. Tebasınıda geçmişte olduğu gibi anında ikna eder. Onun için biz muhafız gibi orada varız. İşte AKP bu.

  5. bu muhalefetten bir şey olmaz diyor bir yorumcu.
    katılmamak mümkün değil.
    bu iktidardan bir şey olur mu?
    çok şey olur; derin bir ekonomik kriz. yüksek enflasyon. yüksek döviz kuru. yüksek işsizlik. hızla yükselen yoksullaşma. hızla yükselen yozlaşma. adaletsiz paylaşım. her gün yüzü değişen dış politika. şimdi artık ödeyemediğimiz eser siyaseti. 15 temmuzu getiren iç hesaplaşma. on milyonu aşan göçmen. neredeyse her alanda yaşadığımız gerileme. kutuplaşma. ahlaki çürüme.
    coğrafyamız “herhalükarda” kazanmasını bilen liderlerle dolu.
    lakin bazen bir şey olmaması çok şey olmasından iyidir.
    istanbulda murat kurum da herhalükarda kazanır mı bilmem, devletin tüm gücü, imkanları seferber edilmiş durumda, yine de biraz zayıf kaldığını düşünüyorum.
    bakanlık performansı ortada, deprem zamanı ekranlarda kendisinin iki sözünden biri sayın cumhurbaşkanımızın önderliğinde ile başlıyordu. sayın erdoğan da “biz istanbula ihanet ettik” itirafı etmişti, zaten şehirde bir tur atmak ona nasıl şefkatten ve vefadan yoksun davranıldığını anlamak için yeterli. zamanın ve mekanında ruhu vardır derler öyleyse onlarında alacak hakları, soracak hesapları var demektir.

    • bu muhalefetten bir şey olmaz
      bu muhalefetten bir şey olmaz
      bu muhalefetten bir şey olmaz.
      olmaaazzzz 🙂

      • bu iktidardan bir şey olur mu?
        çok şey olur; derin bir ekonomik kriz. yüksek enflasyon. yüksek döviz kuru. yüksek işsizlik. hızla yükselen yoksullaşma. hızla yükselen yozlaşma. adaletsiz paylaşım. her gün yüzü değişen dış politika. şimdi artık ödeyemediğimiz eser siyaseti. 15 temmuzu getiren iç hesaplaşma. on milyonu aşan göçmen. neredeyse her alanda yaşadığımız gerileme. kutuplaşma. ahlaki çürüme.
        coğrafyamız “herhalükarda” kazanmasını bilen liderlerle dolu.
        lakin bazen bir şey olmaması çok şey olmasından
        iyidirrrrr.😊

    • Didem hn iktidarı görüyoruz peki muhalefet neyi yapabilir.Dibin dibini görmüş bir ulkede bu millet mi aptal halen onu birinci parti yapıyor da muhalefeti neden iktidar alternatifi olarak gormuyor.
      Beterin de beteri varmış dememek için mi acaba.

      • hiç bir iktidar akparti iktidarından daha kötü olamaz. muhalefet iktidara gelse akpartiden daha kötü idare sergileyebilir ama asla devam ettiremez, bir yılıni bile dolduramadan istifa etmek zorunda kalır. bu sırada yeni bir muhalefetin doğmasını sağlayabilir..bu da onun en büyük iyiliği olur.

      • iki kişiden biri oyunu muhalefete veriyor.
        beterin beteri varmış demek için mi acaba?
        kim doğru nasıl anlayabiliriz peki? yıldızlara, bulutlara ya da manzaraya mı bakalım? meditasyon yapabilir ya da dua edebiliriz bir içdoğuş için lakin en basiti kıyastır. muhalefet dediğimiz zaman eski politikacıların yeni kurmuş oldukları partilerle, köklü partilerden bahsediyoruz yeni bir şey yok. ne yapmışlar rakamlara bakabiliriz.
        TL örneğin, bütün zamanların en büyük ve en derin değer kaybını yaşıyor demek ki öncesinde paramıza bu kadar büyük kırılma yaşatmamışlar,
        bir emekli, ikramiyesiyle ev alabiliyormuş, şimdi o evin mutfağını alamaz değil mi?
        bu partilerin döneminde yapılan kuruluş ve fabrikalar satılıp durmuyor mu hala?
        tarım ve hayvancılıkta kendine yeter ülke olmaktan her şeyi ithal eder hale ne zaman geldik?
        toplumun ahlakında, etiğinde olan çürüme için bir gözleminiz yok mu?
        ben, kim gelse X100 kat daha iyi yönetir diyenlerdenim.
        sayın ekrem imamoğlu geçen seçimi kazanmış olmasaydı,
        bugün yapmaya çok hevesli oldukları kanal istanbul nedeniyle X10 kat daha yoksullaşmış, 5 kuşak daha borçlanmıştık, beşi bir yerde müteahhitlerimizde dünyada ilk beşten uzayda ilk beşe fırlardı herhalde…

  6. İstanbul önceki yönetim ve bugünkü yönetim tarafından ihanet edilmiş bir şehir.Resmi 18 gerçek 20-22 milyon nufuslu bir şehir böylesine harcanmamalıydı.Bugün ciddi vatanperver bir savcı çıksa bunların topunu yargılar ama nerde bizde öyle cesur yürekler.
    Resmi planlarda tüm binaların altında normalde otopark vardır ama kontrol edin hangisi buna uymuştur.Bastır parayı al RUHSATI İSKANI .bUgünkü yönetim sanki çok mu farklı .
    Bina lara suyu bağlamak kanalı bağlamak belediyenin görevi , aykırı imalat varsa neden bağlıyorsun RÜŞVET RÜŞVET .
    İstanbul geçmiş seçimlerde 2019 da ise Cumhurbaşkanlığının hayaliyle heder edildi.
    Tek kurtuluş mevcutlara sıfır OY VERMEK

  7. “Gezginci” ben. Yani “Gezginci oy” dürüst hizmetin kimden gelgiği değil, hizmetin gelmesi önemli benim için ve benim gibi düşünenlerin.
    Bu yazıyı az önce yolladığım yazının altına koyarsanız. “Birileri” okuyorsa, yol haritasını ona göre belirleyebilirler…
    “umutsuz beklenti halleri”

    • “Demek ki
      7 Mart 2024 De 11:30
      Neymiş? Yüzer gezer oy!”
      Ben hiç yüzer gezer oy veya seçmen görmedim, yıllardır tanıdığım herkes yine yıllardır benim ve herkesin bildiği aynı partilere oy veriyorlar!
      Öyle ki partisi veya lideri doğal yollardan ya da metal yorgunluğu nedeniyle ortadan kalkmış olan kitleler, yine benzeri ya da yakın akraba başka bir partinin çevresinde kümeleniyorlar, ama asla “yüzer gezer” nitelemesini hakedecek bir kayma değildir bu…
      “Gezginci oy” ya da “yüzer gezer” seçmen dediklerimiz her toplumda görülebilecek avara kasnak takımıdır ve çoğu zaman oy bile kullanmazlar, kullanırsa da geçersiz filandır yani:)
      Sandığa kadar gidip mührü bir partiye ve adayına verebilen kişiler öyle yüzerek gezerek oy vermezler bence:)

  8. Siz -sadece İstanbul- derken bu kalıbın aslında ne anlama geldiğini bal gibi biyorsunuz. İmamoğlu’nun sorunu şu:

    İstanbul’ da dile dokunur bir hismet yapmadı yapamadı. elinde kuş varken, kendine daldaki kuşu hedef seçtiği. Bugün ona daldaki kuşu hayal etme, demek isteniyor. “Tayyip’le kendini bir tutma…” da deniyor tabi. O İsTanBul’u başardı da buralara geldi. Benim bile oyumu aldı. Siz bunları benden iyi biliyorsunuz.
    Bu kadar saflığınız, sadece retori… Haliyle geçelim. Bize önce İstanbul’a hizmet eden sonra gözünü daha yukarıya dikan hizmetkarlar lazım. Yani biz vatandaşlar için. Tabi çalmasın çırpmasında. Türkiye’de sıkıntılı olan kısım burası. Ayırmadan söylüyorum:
    Kimse hismet etmeye gelmiyor götürmeye geliyor öncelikle.
    Metinin özetini yaparsak:
    “Yok birbirimizden farkımız…”
    Bu sloganı hatırlamışsınızdır.
    Bu proplemi çözecek hizmetkar lazım… Ama efendi olmaya geliyorlar hep.

    • Neymiş? Yüzer gezer oy! Yada hizmet deyip milleti önünde eğdiren el etek öptüren sümüklü mendilini koklatan kişilerden! Bir fayda gelmiyor muş!
      Ne efendi ol nede hizmetkar !!!
      Bilgin birikimin üzerine tecrübe ile sabitle kendini,
      Senin gibi düşünen aynı amacı taşıyan aynı görüşte olduğun yada
      ORTAK PAYDADA BULUŞTUĞUN İNSANLARLA BİRLİKTE YÜRÜ🤗.
      tek istemen gereken bu belkide🤔.

  9. ATAKAN 6 Mart 2024 De 14:33
    Muhalefet deyince herhalde CHP yi kastediyorsun. Zaten İYİP cumhura yapışma yarışında, DEM ise cumhurla kayyum pazarlığı yaptı adaylarını çıkardı. Bu iki parti performanslarına göre seçimden sonra yandan montajla cumhura eklemlenecek. Yani CHP hem Cumhurla, hem devletle, hem sermayeyle, hem yan masa eklemleriyle, hem %95 medyayla, hem siyasi yasak tehditleriyle, hem seçim oyunlarıyla, vs, vs ile mücadele ediyor. Buna rağmen suriyeli ve dış oylar olmasaydı muhalefet %52 ile kazanacaktı. CHP belki dünyada en çok çalışan Sosyal demokrat parti. Dünyada olduğu gibi ülkemizdede üç görüş hakimdir. Sosyal demokrat, Miilliyetçi ve Muhafazakar görüşler. CHP kurduğu 6 lı (Chp+İyip+Dp+Sp+Gp+Deva) masa ile Cumhurun 8’li (Akp+Mhp+Bbp+Dsp+Vp+Hüp+Yrp+Suriyeli oylar) masasına karşı efsane bir mücadele verdi. Yani bu muhalefetten (Özel+İmamoğlu) çok şey olur.

    Atakan bey, uzatmak istemediğim konulara da girerek bana destek vermiş ; )

    sonuç yorumu farkıyla…

    Velhasıl kelam Akparti özelinde Recep Tayyip Erdoğan her halükarda kazanmasını biliyor..

    muhalefeti destekleyen kıymetli dostlarda şu yorumda bulunuyor ”- Efsane bir mücadele verdik…”

    Kaybetme bahaneleri çok… Aynı, iktidarın başka biri iktidardaymış gibi eleştiri yapması.

    Baktı muhalefet görevini yapamıyor, bari muhalefet görevini de ben yapayım diyor…

    bu muhalefetten bir şey olmaz
    bu muhalefetten bir şey olmaz
    bu muhalefetten bir şey olmaz.

    • Rusya’da Putin %80 , Suriyede Esat %98, Mısırda Sisi %90, Venezuellada maduro %65, Vs. oy alıyor. Çünkü bu ülkelerde Sistem aynı tek lidere kilitlenmiş. Propaganda makineleri, seçim sistemi, medya, yargı, devlet imkanları, sistem köleleri o lidere hizmet eder. Muhalefet cılızlaştırılır ve hain olarak damgalanır. Sen söyle bu dört ülkede demokrasi varmı ki, muhalefetleri bir şey olsun. Rusyada daha yeni oldu, bir muhalefet lideri hapisteydi, oda yetmedi şaibeli bir şekilde öldü. Neyseki Türkiye farklı.

  10. Bazan siyaset medya yada iş dünyasında normal olmayan şeyler görüyoruz (ne normal ki zaten).
    Halkın yaşam sıtandardını ortadirek ten döndürüp tekrar kendi kalesine gol atar pozisyona getirebilmek için çookk çok uğraşmak gerek!☹️ Ama fakat bizim coğrafyada bir gasteci bir medyacı bir acan aldınmı yananına😡!…
    (İşadamı maskelileri unuttum sanmayın)
    Şimdi buraya mütahit mühendis gukukçu neyin de yazarım da!…
    Ne yapayım;
    -Belediyeler süt dağıtıp çocuk büyütüyor,
    -Devletin koca koca binalarında yardım! dağıtıyor (kömür karası çıkarmı ki?)
    -Hökümat işi gücü bırakmış siyaset dizaynı (yap yap bitmiyor ne meretse😯), seni baş yaptım öbürünü k.ç!… derken…
    VATANDAŞ BAY BAĞYAN EMEKLİ DUL YETİM ERKEK KADIN ÇOCUK İŞSİZ GENÇ İŞ BULDUM DİYE SEVİNEN VESAİRE..
    yaşam cenderesinde hallaç pamuğuna dönmüş halde😳.
    YOK OLDU KIRK YILDIR BİR NESİL DAHA OLDU İKİZNESİL😡😡
    (Devlet paralel olurda nesil olmazmı?)
    Neticeye gelirsek,
    Bir özal vardı!… bir de Erbakan !..
    Ecevit de vardı diyen olursada,
    (Ben tasvip etmedim o politikayı hiçbir zaman) demek ki ülke ne haldeymiş? O okumuş görmüş sadece;
    ülkeyi de siyaseti de geleceği de malesef ☹️.

  11. Bazı yorumcuların yazdıkları şiirlere özenerek bir şiirimsi de ben kaleme alayım dedim.

    İSTANBUL SEVDASI

    Ama İstanbul başka,
    Akıl ermez bu aşka.

    Ben İstanbul olsaydım,
    Sadece ben derdim.

    Sen İstanbul olsaydın,
    Sadece sen derdim.

    O İstanbul olsaydı,
    sadece o derdim.

    Ben kimim?
    Peki ya İstanbul?

    • İstanbul aşkı!
      taşına toprağına,
      25 milyonu bulan nüfusuna
      gişeleri bol olan yıllarına
      boğazına, denizlerine

      ah bir de kanalları yok mu
      tatlı hayaller kurduran
      doğal ya da yapay…

      İstanbul bir miras!
      tarihten.
      İstanbul bir ana
      geçmişten bu güne
      sayılı dünya zenginine

      İstanbul bir mekan
      en büyük holdinglere
      milyona varan ticarethanelere

      İstanbul bir öğretmen
      bu günden atiye

      İstanbul bir ülke

      ah İstanbul, yar etmem seni kimseye
      benimsin, bilesin!

  12. Sayın yazar “Murat Kurum’un kampanya ana sloganı ‘sadece İstanbul’ ile anlatılmak istenen bana fazla anlamlı görünmedi” diyor ama
    geçen seçimlerde imamoğlunun kullandığı “İstanbul Senin..!” sloganını ise eminim çok beğenmiştir! Biraz fazla ağırdı bir sözdü ama dediğini de yaptı sayılır ibb başkanımız:)

Yoruma kapalı.