İleride, uzun yıllar sonra, içerisinde bulunduğumuz 21 yıllık AK Parti dönemini ilgi alanı olarak seçip değerlendirecek tarihçiler, dönemin başarıları-başarısızlıkları konusunda ulaşacakları yazılı-sözlü malzemelerle baş etmekte zorlanacaklar; bundan hiç kuşkum yok.
Tarihin ilk yazıcıları sayılan günümüzün siyasi yorumcularının bir bölümüne göre iktidarın ‘başarı’ hanesine yazılan politikalar, bir başka grup yorumcuya ‘başarısız’ görülebiliyor çünkü.
Geleceğin tarihçisinin işi zor: Tarihin hiçbir döneminde olmayan bollukta yazılı-sözlü malzeme ellerinde olacak, ancak o malzemelerden sağlıklı bir değerlendirmeye varmaları hiç de kolay olmayacak.
Hem onlara -geleceğin tarihçilerine- yardımcı olmak hem de günümüzü anlamaya katkıda bulunmak için, iki tarafın da üzerinde uzlaşacaklarını sandığım bir çıkarımım olacak: AK Parti dönemine kişisel damgasını vurmuş olan, ilk dönemin başbakanı, son dönemin de cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, partisinin 21 yıllık iktidarında, Türk siyasi hayatının yerleşik parametrelerini köklü biçimde değiştirmeyi başardı.
Bugün AK Parti ile MHP özde ve sözde birlik ve beraberlik içerisinde; bu ilk kez oluyor…
Zorunlu bir evlilik durumu bu onlar için…
[Geçmişte, 1970’li yıllarda ‘milliyetçi cephe’ hükümetlerinde ortaklık yapmış MSP ve 1980’lerde aynı milletvekili listesinde seçime katılmış Refah Partisi de MHP ile işbirlikleri sergilemişlerdi, ancak her iki dönemde de bugünkünü andıracak bir benzeşme söz konusu olmadığı gibi, birliktelikler de uzun sürmemişti.]
Daha önemlisi ise, AK Parti ve MHP karşısında oluşan cephedir.
Kökleri arandığında Anayasa Mahkemesi tarafından birbiri ardına kapatılmış Necmettin Erbakan’ın partilerinde bulunabilecek iki muhafazakar parti -DEVA ve Gelecek partileri- ile bütün siyasi tarih boyunca CHP’yle mücadele etmiş bir sağcı parti -Demokrat Parti- Cumhuriyet’ten önce kurulmuş CHP ile ortak bir program hazırladıkları gibi, şimdi de bir ittifak çatısı altında seçime gidiyorlar.
Aralarına MHP’ye alternatif olarak kurulmuş İYİ Parti’yi de alarak…
Erbakan’ın partilerinin kapatılmasını desteklemişti CHP.
Refah Partisi’nin DYP ile kurduğu Erbakan başbakanlığındaki koalisyon hükümetine karşı askerlerin giriştiği ‘post-modern darbe’ diye adlandırılan 28 Şubat sürecinin yanında yer almış, AK Parti iktidarında da askerlerin ‘e-muhtıra’ çıkışını alkışlamış bir partiden söz ediyorum.
Bundan çok değil 5 yıl önce, bugün CHP’nin girişimiyle oluşmuş olan ‘Millet İttifakı’ gibi bir birlikteliği, kimse düşünemezdi.
Tayyip Erdoğan’ın en büyük başarısı budur. O olmasaydı böyle bir birliktelik asla gerçekleşemezdi.
Seçimlerde AK Parti’nin sürekli işine yaramış olan ayrıştırmacı siyaset dili, iktidarın karşısında bir ortak cephe oluşmasına yol açtı. Son yıllarda dozu iyice artan o dil, CHP’ye benzemeyen eğilimlerin temsilcisi olan partileri onunla işbirliğine sevk etti.
Ayrıştırma bu bütünleşmeyi sağladı.
Millet İttifakı çatısı altında buluşan altı parti, önümüzdeki seçimde birlikte sandıktan iktidar olarak çıkmayı ve Kemal Kılıçdaroğlu’nu cumhurbaşkanı seçtirmeyi hedefliyor.
CHP liderini…
Kemal Kılıçdaroğlu da, kendisinden önceki CHP genel başkanlarının uğramayı asla düşünmeyeceği türden etkinliklere katılıyor, onların ağızlarından çıktığı hiç duyulmamış ifadelerle konuşuyor, bir zamanlar yasak olması için çaba gösterdikleri başörtüsü eksenli kadın özgürlükleri konusunda garantiler veriyor…
AK Parti’nin, seçim öncesinde karşı karşıya kaldığı bu durumun önüne çıkardığı sorunlarla baş edebildiği söylenemez.
Bocalıyor AK Parti.
Geçmişte muhalefeti köşeye sıkıştırmakta hiç zorlanmadığı eski söylemler bu defa işe yaramıyor. Vaktiyle kendisinin yanında yer almış, elleriyle başbakanlığı teslim ettiği Ahmet Davutoğlu ile başbakan yardımcısı yaparak ekonomiyi, dış politikayı ve Avrupa Birliği müzakereciliğini tevdi ettiği Ali Babacan’ın Kılıçdaroğlu’nun yanındaki varlıkları görüntüyü bozuyor.
Davutoğlu ile Babacan’a fırlatılan salvolar ise, muhafazakar kesimden beklediği tepkiyi görmüyor AK Parti’nin…
Muhalefetin birlik ve beraberlik görüntüsü geçici de olmayacak gibi; özellikle de seçim iktidar değişikliğini getirirse…
Tayyip Erdoğan, izlediği politikalar ve benimsediği söylemlerle siyasetin dokusunu kalıcı biçimde değiştirmiş durumda.
Bir daha her şey eskisi gibi olmayabilir.
Her yenilik gibi bu da yeniliği eylemleriyle sağlamış olanlar dışında kalanlarca tam benimsenmiş değil.
Parti içerisinde duyulan kaygılar dışarıya gözlem olarak yansıyor.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun muhafazakar seçmene şirin görünme çabasıyla ‘sağ’ limana doğru dümen kırdığı eleştirisi bayağı yaygın.
Dün T24’te Murat Sabuncu şu tespitte bulunuyordu:
“İttifakın ‘milliyetçi kanadı’ sağlam yani. Zaten muhafazakar kanat da son derece kuvvetli. Peki ya sol sosyal demokrat kesim? Yani CHP’nin tabanı? Kemal Kılıçdaroğlu çok önemli bir adımla helalleşme adı altında bir hamle başlattı. Daha önce partisinin bir şekilde uzak kaldığı hatta zaman zaman mutsuz ettiği kesimlerle barışacak adımlar attı. İyi ki attı.
“Ancak bunları yaparken sosyal demokrat kimliğinden uzaklaşmaya başladığını düşünüyorum. Konu sol sağ milliyetçi muhafazakar yarışı değil elbet. Ama eğer seçim kazanılırsa ortaya konması gereken dengede sosyal demokrasi-sol geride hatta eksik kalacak gibi. Cumhurbaşkanı adayı herkesi kucaklamalı önermesi doğrudur, ama o kucaklamada kendi değerlerine uzak kalmak yanlış olur.”
İyi niyetli, hatta kısmen yerinde uyarılar bunlar.
Ancak bir şeyi de unutmamak gerekiyor: Yakınlaşma, birbirini tanıma sürecinde eskiyle araya mesafe koyma yalnızca CHP’de yaşanmıyor; onunla beraber hareket eden muhafazakar kimlikli partilerde de eski kabullerinden uzaklaşma iyice belirgin hale geldi. CHP’ye baktıklarında geçmişte hep olumsuzluklar görürken, CHP’de temsil edilen eğilimin şimdilerde daha çok olumlu yönlerini fark etmekteler.
Seçim bekledikleri sonuca ulaşır ve hazırladıkları kapsamlı programı uygulamadaki mutabakatları iktidarda da devam edebilirse, siyasi hayatımız açısından geleceğe umutla bakmayı getirecek yeni bir döneme kapı gerçekten aralanabilir.
O zaman “Tayyip Erdoğan’ın en büyük başarısı” daha iyi anlaşılır hale gelecektir.
ΩΩΩΩ
Nedense bütün hırsızlık yolsuzluk ahlaksızlıklar kendilerini, sağcı muafazakar olarak tanıtanlardan çıkıyor. Keşke ABD li yargıç, savcı, ve sıradan vatandaşlardan oluşan jüri üyeleri sadece 2 aylığına bize gelseler. TC de sağci olan ben ABD de Cumhuriyetçi partiliyim.
Trump yargılanmak için Jüri ve savcilar tarafında idda edilen, suçlar nedeni ile
ABD de mahkemeye gelip teslim odu Kelepçelenediler fakat tutukladılar parmak izi gibi prosüdürden sonra mahkemeye çıkıp suçlamaları red etti. Hakim mahkemeye delilleri getirmeleri için Aralık ayına gün attı ve yargılanması için sebest bıraktı.
Peki Bizde olsaydı ne olurdu?
Sn. Koru ile hemen hemen, ayni yaştayız. Yazar değilım. Siyaseti sağ görüşlü bir ailede yetiştim. Ailemin görüşü dayatmaci değil demokrasiyi benimsemış olduğu için, şahsım olarak ayni yerdeyim.
Sn, yazarın tesbitine katıliyorum fakat Erdoğan sayesinde olduğuna katılmiyorum.
Esas erdoğanın gerçek niyetini ortaya çıkartan, Kılıçtar oğlu ve kendin’nın siyasi hayatını bitiren Bahçeli.sayesinde. Hemde bunu bilerek ve istiyerek yaptı. Gene buda
Kılıçtaroğlunun katkıları ile oldu. Tabii ayni okulda okumuş iki kurt politikacı.
Burada. Sadet Peker, içinde bu abisini değil Soyluyu bitirmek istiyor diye yazmıştım. Bahçeli olmasaydı amaçlarına ulaşacaktılar ve ülkede bombalar patliyacakti. Tıpki depremde olduğu gibi Soylu. Akar yardım için toplanip karar veriyor. Fakat azarlanip durduruluyorlar.
Oyunlarını yutanlar oldu yalnız okul arkadaşların yuttuğunu zannetmiyorrum. Baykalı, kasetle yenebildiler fakat Bahçeli ve Kılıçtaroğlu’na iftira bulamadılar.
Türkiye nasıl bir kıskaçta olduğu 2010 sonlarında sağ sol olayi vb değil ülke için hızmet eden buna zamanın C Başkanide dahil, hepsini sinsice rağbetsızlaştırerek amaçlarını yavaş yavaş gerçekleştirmeye korkusuzca başladılar.
Türkiye 2016 dan bu tarafa Perinçekin amaçlarına hizmet ediyor.
Bugün WhatsApp tan bir arkadaş durum yapmış. Rus ordusunun bir kutlama törende yaptığı yüryuşü Erdoğan’ın önunden saygı ile geçiyorlar gibi gösterip Allahu Ekber diyerek geçit töreni gibi llanse etmişler.
Arkadaşta inanmış.
“Tüylerim diken diken oldu” diye yazmış.
Dini suloganlaride sitelerden çakdıkları Rusları askerleri içi kullaniyorlar.
İnşAllh ülkemız
1973- 2023= 50. Sebe evvel. Edip ve Müfit Yüksel’in kardeşleri Metin Yükselin öldürülmesi ile başlayan saltanatlardan kurtarır.
Sayın yazar “Millet İttifakı çatısı altında buluşan altı parti, önümüzdeki seçimde birlikte sandıktan iktidar olarak çıkmayı ve Kemal Kılıçdaroğlu’nu cumhurbaşkanı seçtirmeyi hedefliyor.” demiş ama altı parti değil 7(YEDİ) parti oldular; seçimde cb adayı çıkarmadılar diye HDPyi görmezden mi gelelim?
Bir Afrika atasözü, “Aslan, Ceylan, Sırtlan, Zebra yan yana koşuyorlarsa; Orman yanıyor demektir” der.
Tüm bu partileri ülkemizin geldiği zor durum bir araya getirdi. Ak Parti 21 yılda ülkemizi aldığı noktadan çok daha kötü yerlere getirdi.
Hukuk devleti, kişi başına düşen gelir, dünya ekonomisinden ülkenin aldığı pay, dünya mutluluk endeksi, dünyanın en yüksek enflasyonlu ülkeleri tarzındaki endeksler açısından olaya objektif açıdan bakıldığında durum çok açık gözükmekte.
İktidar ortaklarının ortaklığı ise tamamen duygusal (!).
Tek Adam ve çoğunlukçu demokrasi anlayıṣı bir araya gelince otoriter sistemin oluṣtuğunu Türkiye’de deneyerek öğrendik. Hergün benim dediğim olacak anlayıṣının değiṣik örneklerini yaṣıyoruz.
Murat Sabuncu’nun uyarıları koalisyon ve çoğulcu demokrasi anlayıṣına tam uymuyor sanıyorum. Koalisyonlarda ve çoğulcu demokrasilerde benim dediğim olacak anlayıṣına pek yer yok. Azınlık hakları da gözetilir ve konuṣularak anlaṣılır.
bir yıl önce, kemal beyin bu kadar destek göreceğini kim derdi?
aday olamaz, erdoğanın karşına çıkamaz diyorlardı, açık ara fark atar diyorlardı,
N’oldu?
kemal bey umulanın ötesinde ilgi ve sevgi görüyor, deprem bölgelerinde, miting alanlarında, ziyaret ettiği yerlerde en son trabzonda gördünüz.
helalleşmeye icabet ediyoruz diyen, mektup yazan imam hatipliler var. zaten kindarlardan değilse de dindarlardan destek gördüğünü hep söylüyoruz. hdp ziyareti bütün uğraşlara rağmen istenilen etkiyi yakalamadı bu defa iş seccadeye düştü.
yanlışlıkla basılan bir seccadeden medet umar hale gelmiş insanlar,
sırada ne var, tespihin üstüne oturdu falan mı?
seccade dediğin ya da tespih, sakal olsun, cübbe ya da örtü olsun sadece bir araçtır, kutsal değildir. isteyen manevi anlamlar yükleyebilir ama kimi traş olduktan sonra çöpe atılıyor, kiminden eskiyince kurtulunuyor.
kılınçdaroğlu seccadeye basmış-mış,
insanların temel gıdalarını bile alamaz hale gelen bir ülkede insan onuruna basılınca ses çıkarmayanların seccadeye basılınca ses çıkarmaları bir istismar değilde nedir?
her gün çıkan yolsuzluk haberlerine sessiz kalıp ta seccadeye basıldı diye zıplamak nasıl bir müslümanlıktır? ortadoğu coğrafyasının dinden ne anladığı ve dolayısıyla hali ortada? keşke saça, sakala, seccadeye, tespihe gösterdiğimiz hassasiyeti
ahlaka, etike, hakka hukuka adalete, iyiliğe de gösterebilseydik değil mi?
akp dönemine ilgi gösterenler sadece tarihçiler olmayacaktır, ilahiyatçılar, gazeteciler, psikolog ve psikiyatristler, sosyologlar da bugünden çok daha fazla ilgi göstereceklerdir tahmin ederim. büyük ihtimalle ilk 10 yıllık nispeten başarılı dönem ve son 10 yıllık bütün zamanların en başarısız dönemi diye iki kısımda incelenecek, sebep ve sonuçlar olarak irdelenecektir. güya stratejik hamleler yapıyorum derken ters tepen hamleler nedeniyle muhalefetin bu kadar güçlenmesini sağlayan akp iktidarının muhalefete bu katkısı başarı olarak kendi hanesine yazılmasa da son dönem ülkeye nadir bulunan hizmetlerinden biri olarak anılacak kuşkusuz.
sosyal demokratlığın kendi değerlerinden uzaklaşması saptaması gerçekçi değil, biz uzun zamandır seçimlere kilitlendiğimiz için dünyadaki gelişmeleri yakından takip etmiyoruz oysa kollektif alanda büyük değişimler oluyor,
kendine odaklı, kendini zengin eden sistemlerin sonuna geldik. kapitalizm devrini tamamlıyor, para anlayışı başta pek çok değer değişiyor,
bunun arkası daha sosyalist eğilimlerdir.
muhafazakarlar da değişiyor. algılar da değişiyor.
ülkemizde de değişim talebi halkta oluştu.
çok büyük acılar yaşadık,
şimdi umut etmek için nedenlerimiz var.
yine baharlar gelecek.
Atatürk bir zamanlar nelere göğüs germiş neleri değiştirmiş kimleri karşısına almış, yaz yaz bitmiyor yüzyıldır🤗. Allah yokoluşu yazdırmasın yeter.
Rte onlarca şey yapmış mı yapmış. İyi kısmı için Allah razı olsun,
yetimin öksüzün doğmamış çocuğun hakkına girmiş, hırlıya hırsıza yedirmiş yol vermiş kim varsa da Allah yine onlara ne layık görüyorsa onu yapsın; Duam dır.
Seçimden sonra kısa bir süre (2yıl kadar) kimse sesini çıkaramaz. sonra eski bardaklar şangırdamaya başlar yine yeniden! neden mi? Eski kafalar bu koltukları bırakmadığı bu koltuklardan kalkmadığı sürece bu ülkeden bir Atatürk kalkınma yeni yüzyıl muasır medeniyet beklemek kendini kandırmaktır.
Gelecekle ilgili kehanette bulunayım:
Meydanlarda kitap sallayan Trlamp şimdi kodesin yolu nerde diye araştırma yapıyor!
Hendek falan kazılmışmı düşmiyeyim kazdırdığım kuyulara diye de olabilir.
Yurtdışına kaçmayaçalışan göçmenlerin denizde boğulduğunu gören Z kuşağı, döner elbet birgün evine, dönecek!
Bu travmayı yaşayan neslin ne yapa bileceğini kestiremiyorum bile sizlere🤔
Son tahlilde, varlığını bu dönemde yaşanan ve yaşayanlara borçlu olan sayın yazarında Z kuşağını tahlilini değil (robotun zekanın aklına soran) mevcut düzenin sürmesini isteyeceği ve sağ sol diye …
her neyse…
yaşayıp göreceğiz bakalım🤔.
Yazar en büyük başarının kime ait olduğunu hepimizden daha iyi bilir, kendisi iyi bir yazar olmasının yanında iyi bir habercidir. Gözünden de haber kaçmaz kolay kolay.
Bir haber: “piyasalarda sahte dolar paniği; kapalı çarşıda ardışık numaralı 100 dolarlık banknotlar sahte dolar paniğine neden oldu. Kuyumcu ve döviz bürolarının bankalardan döviz talebinin artışı dolar sevkiyatını hızlandırdı. Yaşanan yoğunluk nedeniyle seri numaralarda düzenleme yapılamadığı anlaşıldı.
Tartışmalara katılan Kronos haber sitesi ekonomi yazarı Turhan Bozkurt, “FED’in en yakın depolarının bulunduğu Almanya’dan Türkiye’ye uçaklarla dolar sevkiyatı yapıldığını söyledi”
Kaynağı bilinmeyen para girişlerine bir açıklama olabilir mi acaba?
KKILIÇTAROĞLU 418 milyar dolarım var onu getirip ev yapacam size deyip duruu.. meydanlerde.😊
o olmasın sakın?
Siz bana getiremez diyemezsiniz!
ben kendim getiririm ancaakkk😂😂
Kemal Kılıçdaroğlu da, kendisinden önceki CHP genel başkanlarının uğramayı asla düşünmeyeceği türden etkinliklere katılıyor, onların ağızlarından çıktığı hiç duyulmamış ifadelerle konuşuyor, bir zamanlar yasak olması için çaba gösterdikleri başörtüsü eksenli kadın özgürlükleri konusunda garantiler veriyor…”
Bu son haftada AK Parti’nin başörtüsü anayasa değişikliği teklifini gündeme taşıyıp “geterin meclise 400 ün üzerinde oyla meclisten geçirelim ” derse neler olur? Hayırlısı olur inşallah.
Bay Kemal ağzıyla kuş tutsa da ben inanmam! 14 Mayıs seçimleri onun için jübile maçı olacak!
Siz de inandınız.Başörtüsünü mahkemelere vermiş,ikna odaları kurmuş,şimdi birdenbire özgürlükçü olmuş.Pehh
Kartal Imam Hatipliler bile Kılıçdaroğlu’na destek açıklaması yapmışlar. Daha ne olsun. Kökten değişim ve devrim oldu ülkede. AKP de eski CHP oldu bir bakıma. Tek partici, tek adamcı, doğmacı, tutucu, hatta ittihatçı. Yani değişim 180 derece her iki tarafta ve yer değiştirdiler. Cumhur ittifakı otokrat, vatandaşı, özellikle muhafazakar olmayanları, hor gören, tepeden bakan ayrımcı bir zihniyet. Millet ittifakı ise paylaşımcı, her görüşe açık, demokrat ve sosyal. Değişim gerçekten çok boyutlu.
“Günümüz solu halktan kopuk, halkla teması yok” deniyor ya, iyi ki öyle.
Denebilir ki, solun halkımıza en büyük iyiliği halktan kopuk olmasıdır.
Bir defasında halkla temas kurmuşlar, Bakanlar Kurulu’nun Hatay’da 6 mahalle için aldığı kentsel dönüşüm kararını mahkemeye taşıyıp engel olmuşlardı.
Halkla kurdukları bu temasın bedeli Hatay’da çok ağır oldu.
Bunlar maazallah halkla biraz daha temas kursalardı, TOKİ’ye Türkiye’de tek bir ev bile yaptırmazlardı.
Engel olan mahalleli değildir belkide Muzaffer bey. Hukuka uygun olmadığına karar veren Yüce Mahkeme! olabilirmi acaba?
Solcular kendine pay çıkarmış sadece.
sanırım esas sorun dünya üzerindeki sosyal demokratlığın özünün bizim mahallede yanlış anlaşılması
Ben siyaseti , ‘İyi saatte olsunlar ‘ diyerek geçiyorum .
Dün ABD. de eski başkan Trump , mahkemeye gidip ifade verdi , böylece bir çok suçlarla suçlanan eski başkan için ABD tarihinde ilk defa yargılama süreci başlamış oldu !
Dünya tarihinde iz bırakmış bir çok meşhur davalar vardır ; Sokrates, Galileo, Calas ,Dreyfus , Hallacı Mansur , Nesimi, Mithat Paşa … vs. , bu dava da herhalde ileride bunların arasındaki yerini alacaktır !
Ne yapalım ; Nuşirevan adaletinden sonra ABD. adaletine şapka çıkarıp selam durmaktan başka elimizden bir şey gelmiyor !
İnşallah bir gün bizde de görürüz !
Tavuk darı ambarı.
Reis elmas ile kömürü birbirinden ayırdı.
Görelim Mevlam Neyler Neylerse Güzel eyler.
ABD ve Batı’nın 7’li koalisyona yüklediği misyon şudur: Seçimi kazanırlarsa Türkiye’yi Zelenski Ukrayna’sına çevirmek, kaybederlerse Venezuela yapmaya çalışmak.
7’li koalisyonun yol haritasında Türkiye için kaos, istikrarsızlık, iç karışıklık ve savaştan başka bir şey yok. Toplumsal muhalefetin de süratle görmesi ve anlaması gereken gerçek budur.
Kemal beyin ailesi neden soy ismini değiştirmişdir ?
Tuncay özkan onu seçimlerden sonra rahat bırakır mı ?
İnceye destek veren gençler(beş kuruş almadan) ince seçimden sonra hazine yardımı aldığı zaman kendisini destekleyen gençlerin uzmanlaşmasını
sağlayacak adımlar atmaz mı ? O gençler incenin oyu düşükken yamında durdularsa oyları (hadi sizlerin dediği gibi olsun ) biraz daha yükselince (ki öyle olacak) daha çok motive olmazlar mı ? Hadi C.B seçimini kaybeden ince o gençlerle belediye seçimlerinde iyi partiyle ittifak kurup chpnin elinden belediye alamaz mı?? (Mesela izmir belediyesi ve Bursa belediyesi) Kemal bey ileriyi göremiyor danışmanları tarafından yanıltılıyor. Kendisi kaybedecek C.B olsa bile İnceyle anlaşmazsa CHP nin oylarının düşüşe geçmesine sebep olacak. Unutmayın: Gençlerin başlattığı kalkışmalar iz bırakmadan silinmez.
Muharrem İnce’ye bir hatırlatma:
Son gün çekilirsen, milli iradeyle dalga geçmiş olursun… Çekileceksen şimdi çekil…
CHP, son 20 yıldır en zor dönemini yaşıyor. Çünkü karşısındaki Müslüman rakip, Türkiye’de ilk defa Müslüman iktidarı; her gün biraz daha “muktedir” yapıyor. Bu ise muhafazakârlığı arttırıyor. Bu yüzden CHP de, muhafazakâar görünmeye çalışıyor. Kılıçdaroğlu, onun için; başörtüyü AYM’ye şikâyet etmekle, kanun güvencesine almak arasında gidip geliyor. Ancak hayatlarında hiç olmayan İslâmiyet’i ve hiç sevmedikleri Müslümanları taklit etmeleri kolay olmuyor. Bu yüzden “seccade” gibi ayrıntılar fark edilmiyor!
CHP gerçekten değişmişse, halkı buna inandırmak çok basittir. Yıllardır “helalleşme” muhabbeti yapan Kılıçdaroğlu’nun, “CHP’nin tek parti döneminde yaptığı inkılâplar büyük hataydı. Çok saçmaydı. Bunların tamamını kınıyorum ve CHP genel başkanı olarak sizden özür diliyorum” demesi yeterlidir. Oysa Kılıçdaroğlu bu taraftaki çarşaflılara rozet takarken, diğer taraftakilere de, “CHP, kurulduğu çizgiden kıl kadar ayrılmamıştır” diyor.
Aslında CHP’yi Müslümanlar iyi biliyor. Bu yüzden CHP’yi iktidara getirmiyor.
CHP’yi desteklemek siyasî değil; itikadî bir meseledir. Hiçbir siyasî hırs, kin ve öfke; “kurumsal din düşmanlığı”nın kısaltılmış adı olan CHP ile birlikte saf tutmak için gerekçe olamaz.
Saadetli dindarlar, bu CHP’ye mi oy verecek?..
İtikat ne demek, itikadi mezhepler hangileri, itikadi mezhep imamları kimlerdir ve siyasi görüşleri nedir, siyasi yanlışlara karşı hangi fetvayı vermişlerdir?
Mesela “CHP’yi desteklemek siyasi değil, itikadi bir meseledir ve hiçbir gerekçeyle CHP desteklenemez” cümlesi hangi itikadi mezhebin imamının fetvasıdır?
Sen bu sorulara doğru cevap verebilirsen ben oyumu sana verecem:)) hodri meydan, hadi bekliyorum!
Bu söz KKILIÇTAROĞLU nun. (Abbas G. proğramı) Genç! soruyor: okullardan peygamberimizin öğretildiği dersler kaldırılsın diye …! cevap:
Biz öyle bir dava itiraz etmedik!!!
4+4+4 sistemi için dava açtık!
Devam:
enson okuduğum bir kitap, “kuran’ın tercümesi” ““okuyun, okuduğum en güzel kitaplardan!!! birtanesi!🤗””
Gence şöyle dese sorun kalmayacak aslında belki (yinede duyar bir hırafe ya😡!):
““KUR’ANIN EN GÜZEL TERCÜMELERİNDEN (OKUDUĞUM) BİRİSİ!””
İşte bu farkı o seçmeli ders veren din alimi mualimi öğretemiyor olabilir mi?
KKILIÇTAROĞLU nun ne suçu var şimdi?
Bizi duyacak durumda olmayabilirsiniz ama yine de bizden uyarması…
“El-Mer’u Me’a Men Ehabbe…”
Yoruma kapalı.