‘Şehitler Tepesi’ ve günümüz tablosu.. Sonra da yapılmaması ve yapılması gerekenler üzerine bir deneme…

43
Reklam

Bir haftayı geride bırakacağımız bugünün tablosu genel hatlarıyla şöyle:

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın dün yaptığı açıklamaya göre, İdlib’te Rusya destekli rejim ordusunun saldırısında hayatını kaybeden askerlerimizin sayısı 36. Bu rakama Şubat ayı içerisinde kaybettiğimiz başka asker sayılarını da eklediğimizde, bir aylık şehit sayımız 56’ya ulaşmış durumda.

‘Şehitler Tepesi’ boş kalmadığı gibi, oraya isimleri kazınacakların sayısı her geçen gün artıyor da…

Avrupa adına Almanya ile imzalanan mültecilerle ilgili anlaşmadan vazgeçilmesi anlamına gelen sınırların açılmasıyla birlikte hareketlenip Edirne üzerinden ülkemizden ayrılan mülteci sayısını İçişleri bakanı Süleyman Soylu 47 bin 113 olarak açıkladı. Bu rakama, durumdan vazife çıkararak deniz yoluyla mülteci kaçırma ‘hizmeti’ başlatanların yolladıklarının da eklenmesi gerekiyor…

Deniz yolunu tercih edenlerin tam sayısını herhalde bilemeyeceğiz; ancak Akdeniz’e açılanlardan tekneleri battığı için hayatlarını kaybedeceklerle ilgili haberler yakında gelmeye başlayacaktır. 

Milli Savunma Bakanlığı da çatışmada yerel unsurlara verilen zayiat rakamını açıkladı: En az 2100…

[Suriye televizyonunu izleyen veya radyosunu dinleyenler bizde ‘etkisiz hale getirildiler’ diye ifade edilenler için onların ‘şehit’ dediklerini fark etmişlerdir.]

Rakamsal tablo bu.

Temaslar, görüşmeler, açıklamalar

Tabii bir de Cumhurbaşkanı, Milli Savunma bakanı, Dışişleri bakanı düzeyinde yürütülen çok taraflı temaslar ve görüşmeler de söz konusu. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan ABD başkanı Donald Trump, Rusya devlet başkanı Vladimir Putin, Almanya Şansölyesi Angela Merkel, Fransa cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile telefon görüşmeleri yaptı. Dışişleri bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ABD ile Taliban arasında varılan Afganistan’la ilgili mutabakata tanık olmak üzere gittiği Katar’ın başkenti Doha’da başta ABD Dışişleri bakanı Mike Pompeo olmak üzere başka ülkelerden mevkidaşlarıyla görüştü. Milli Savunma bakanı Hulusi Akar da ABD ve Rusya Genelkurmay başkanları ve NATO genel sekreteri ile sürekli temas halinde.

ABD başkanı Trump ülkesinde de varlığını hissettiren Korana virüsü ile ilgili görüşlerini açıkladığı sırada kendisine yöneltilen bir soruya cevap verirken, “Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Suriye konusunda bir çok görüşme yapıyoruz; bu arada Patriot füze savunma sistemi konusunu da görüşüyoruz” dedi. Türkiye ABD Patriot vermediği için 2,5 milyar dolar ödeyerek Rusya’dan S-400 sistemi satın aldı; ama anlaşılan son gelişmeler üzerine onları faaliyete geçirmekten vazgeçti.

Bu tabloya çok sayıda şehit verildiği haberi üzerinden üç güne yakın bir müddet geçtikten sonra topluluklar önünde konuşmayı uygun bulan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözlerini de eklemem gerekiyor. Ardından paylaştığı Twitter mesajı görüşlerini daha derli toplu aktarabildiği için ben de buraya onu alacağım:

Tarih boyunca hep işgallere, zulümlere maruz kalmış bu coğrafyada, mücadeleden bir an geri kaçarsak, bir an birliğimize beraberliğimize sahip çıkmazsak çok daha büyük bedeller ödeyeceğimizin bilinciyle hareket ediyoruz. Bu büyük mücadeleyi verirken, kanlarıyla bu toprakları bize vatan kılan tüm şehitlerimize bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum. Zulme karşı verdiğimiz hak mücadelesi, sonuna kadar devam edecektir. Şehitler tepesi boş değildir, boş kalmayacaktır. Türkiye haklı mücadelesinden hiçbir zaman geri durmayacaktır. Hiçbir şehidinin kanını yerde bırakmayacaktır. Hiçbir ihaneti unutmayacaktır. Milletimiz yanımızda olduğu sürece her zorluğun üstesinden gelecek, ülkemizi köşeye sıkıştıracağını zannedenlere tarihi bir ders vereceğiz.

Henüz daha anayasada var olan ‘savaş hukuku’ ve onun zorlayacağı şartlar gündeme gelmedi, ancak yine de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Suriye’de yaşananlar için bir süredir ‘savaş’ sözcüğünü kullandığını biliyoruz.

Türkiye Cumhuriyeti, yüzüncü yılını doldurmaya çok az süre kalmış olan tarihinde ikinci kez (ilki Kıbrıs’tı) sınırları dışına gönderdiği askerleriyle savaşıyor.

“Zulme karşı verilen hak mücadelesi”, “Türkiye’nin haklı mücadelesi” olduğu en yetkili ağız tarafından belirtilen bir savaş bu.

Çelişkiler, çelişkiler…

Ancak, bütün süslü cümlelere rağmen, neden İdlib’te asker bulundurduğumuz konusunda kamuoyumuzun açık-seçik bir fikre sahip olduğunu söyleyemeyiz.

İdlib’te Türkiye’nin ‘tehdit algılaması’ ile paralellik gösteren bir durum söz konusu değil çünkü.

Ayrıca, İdlib’te Türkiye’nin çatıştığı ülkeler, Suriye ile onun her türlü desteği aldığı Rusya; şehitler verilmeye başlandıktan sonra mülteciler gidebilsinler diye Avrupa’yla sınır kapılarımızın açık tutulmasının gerekçesini bu sebeple anlamak zor.

Sorun çözülecekse, o süreç içerisinde ABD ile birlikte yanında bulunmalarını isteyeceği Avrupa ülkelerini kaybetmekle sonuçlanabilecek bu girişim Türkiye’nin aleyhine değil midir? Avrupa ülkeleriyle ittifak ilişkisi içerisinde bulunan Türkiye, yardımcı olunması için NATO’nun da kapısını çalıyor.

Gerçekten anlaşılır gibi değil; pek çok çelişki hemen kendisini belli ediyor.

Hamaseti terk edip böylesine netameli ortamlarda demokratik ülkelerin -ve geçmişte Türkiye’nin de- izlediği türden akılcı yöntemlere başvurmak gerekiyor. “Tek ses, tek yürek” çağrıları yerine, muhalefetin itirazlarını da dinlemeli hükümet ve onları gidermek amaçlı ikna faaliyetiyle birlikte, haklı eleştirilerin gereğini yerine getirmeye de bakmalı.

Bu arada, hükümetin her yaptığını desteklemeye kendilerini vakfetmiş olan medya yorumcularının yağ kokulu görüşlerini dikkate almaktan da vazgeçmeli AK Parti kesimi.

Muhalif saydıkları kesimin konuya yaklaşımından daha fazla yararlanmaya bakmalı.

Umarım, öyle yaparlar.

ΩΩΩΩ 

Reklam

43 YORUMLAR

  1. Rus yetkili Peskov demiş ki : “Rusya dışındaki tüm ülkelerin askerleri, Suriye’de uluslararası hukuka aykırı olarak bulunuyor”

    *******

    Vay vay, şu Peskov’a bakın yahu ne uyanık,
    Hep o aynı huy; nefsi azgın, aklı bulanık!…

    Afganistan’a girerken hukuken haklıydı!
    Bu aklı aynen Ukrayna’ya girdiği aklıydı..
    ….
    *******

  2. Erdoğan neden ille de Esad’ı devirmek istiyor?

    Görünen o ki Suriye ikiye bölünecek. Esad Suriyesi ve Suriye Kürdistanı. Halbuki ABD’nin planı 3’e bölmekti bir de Sünni Suriye olacaktı. Fakat Rusya ağırlığını koyunca Esad Suriyesi aslan payını alacak.

    Bu durumda Türkiye’deki Suriyeliler ne olacak? Bunların hemen hepsi Esad’a karşı savaşanların yakınları, iç savaş uzun sürdü ve çok kan aktı. Anladığım kadarıyla Esad bunları almak istemiyor zaten onlar da gitmeye korkar.

    Yani sorunun cevabı şu : “Suriyeliler elimizde kaldı”. Erdoğan’ın sinirli olup herşeyi göze alarak Esad’a saldırmasının nedeni bu bence.

    Üstelik daha bitmedi. İdlip’tekiler tam azılı Esad düşmanı savaşçılar ve onların yakınlarından oluşuyor. Erdoğan öyle bir politika izliyor ki bunların da enaz yarısı Türkiye’ye gelecek. O nedenle eldekilerin bir kısmı Avrupaya gitsin de yeni geleceklere yer açılsın diye kapıları açtı. Fakat Avrupa’ya fazla mülteci gidemeyecek ve yeni gelenlerle birlikte Suriyeli sayısı 5-6 milyonu bulacak. Durum böyle gözüküyor.

  3. 1) İhanet nedir? Bu sorunun cevabını “illet, zillet, ihanet” sözlerini her fırsatta tekrarlayan, iktidar ve saltanatları için değer, ölçü, kural tanımayanların vermeleri gerekiyor… Şimdilik “ihanet” sözcüğünü kullanmayalım, “hata” diyelim: İktidarın dış politikası hatalıdır. Hatadan dönülmelidir.
    2) Türkiye, Rusya’dan doğalgaz alması ‘hata’dır. Almamalıdır. Türkiye’nin Türkmenistan’dan doğalgaz almaması gaflettir. Türkmenistan’dan uygun fiyata doğalgaz almak varken Rusya’dan fahiş fiyata gaz alması delâlettir. Daha AKP iktidarda değilken Türkmenistan’ın başındaki Zat “Rusya’dan fahiş fiyata almayın ben size ucuza vereyim” demişti. Bu konunun üstünü örttüler. AKP bu hatada ısrar etti. Doğalgaz’da Rusya yanlış adrestir.
    3) Füze için açılan ihaleyi Çin kazanmıştı. Bunun üzerine Rus uçağı hemen hava sahamızı ihlal etti. Bizimkiler de sazan oldukları için hemen uçağı düşürdüler. Sonra derhal Nato imdâda çağrıldı ve Çin füzesinden vazgeçildi. Yöneticilerimiz bırak oyun kurmayı kurulan oyunları anlamaktan bile acizler. Füze konusunda Rusya yanlış adrestir.
    4) Füze Çin’den alınmalıydı. Rus uçağı da elbette düşürülmemeliydi. Nükleer Santral için seçenek çoktu: Japonya, Pakistan ve Güney Kore olabilirdi. Doğal Gaz’da da Rusya’ya muhtaç değiliz. Azerbaycan gazı Gürcistan üzerinden geliyor. Bütün doğalgaz ihtiyacımızı Azerbaycan ve Türkmenistan’dan karşılayabiliriz.
    5) Türkiye’nin “9 mart 1971” tecrübesi var. Yani bu ülkede Baas kafalı tipler var. 1812’den beri dış politikası aynı olan Türkiye’nin bu politikayı terkedip, yönünü Rusya, Çin ve İran’a çevirmesini söyleyenler… Evet, onlar… Onların ne olduğunu en güzel Kemal Tahir özetlemiş: “Bunlar alçak oğlu alçak, cahil oğlu cahil, satılmış oğlu satılmıştırlar”.
    6) Türkiye’nin dış politikası 1812’den beri aynıdır dedik. Çünkü dış politika keyfe göre belirlenmez. Acı gerçekler mecbur ve mahkûm eder yöneticileri dış politikayı belirlemeye.
    7) Türkiye’nin Rusya ile haddinden fazla yakınlaşması / iş tutması çok büyük bir hata idi. Yanlış iliklenen ilk düğme buydu. Böyle büyük bir hata yapmak ta kolay iş değil. Epey bir cehalet gerekiyor.
    8) Suriye konusunda Rusya yanlış adrestir. Çünkü Rusya, Suriye’de taraftır. Karşımızdadır.
    9) İktidar dış politikada yaptığı büyük hataların farkına geç mi vardı? Böylece geri dönülemez bir noktaya mı vardı? Öyle görünüyor.
    10) Nükleer, Füze, Doğal Gaz ve Suriye konularında Rusya yanlış adrestir. Rusya daima (1812’den beri) yanlış adrestir. (Sadece 1917-24 arası Lenin dönemi istisnadır.)
    11) Türkiye temiz bir başlangıç yapmalıdır. Ve bundan sonra temiz bir siyasetle yoluna devam etmelidir. Nedir temiz siyaset? Şark kurnazlığını terk etmek, işi ehline tevdi etmektir.
    12) Şark kurnazlığını terk etmek ne demektir? Herkesi sersem kendini akıllı sanmaktan vazgeçmektir. Böylece tehditle, şantajla, esip gürlemeyle, höt zötle siyaset yapılamayacağını idrak etmek demektir.
    13) Milli meseledir, Beka meselesidir, şöyledir, böyledir… Şehitler tepesi boş kalmayacak… Afiyetteler maşallah. Ne olursa olsun keyiflerinde, neşelerinde, ihtiraslarında ve inatlarında bir azalma olmuyor.
    14) Ali Babacan’dan ve partisinden hâlâ haber yok. Troller daha parti kurulmadan kudurmaya başladı. Abdullah Gül’den çekiniyorlar. Kudurmaları bu yüzden. Milletin düzgün insanlara; çalması-çıpması, bağırması-çağırması, hırtlığı, cehaleti, inadı, kibri, görgüsüzlüğü olmayan insanlara meyledeceğini görüyorlar. Bu ülkenin başına yakışmadıklarını biliyorlar. Tez zamanda inşallah yokolup giderler.

  4. Sn Sami Oğuz! At gözlüğmü dediniz? Şimdiye kadar akrabalarınızdan kaç kişi (erdoğane göre tane yani kelle)Ne zaman
    Erdoğanın yolsuzlukları (içerde havuzdan başka basin kalmadığından) diş basında ucundan kulağından dillendirildiği nde hemen “Şehitler”tepesine muracat ederek gõnderdi? Sorguluyanlar hain vb vb suçlamak için taktığınız erdoğan marka bir noktaya odaklanmiş ne üdüğü belli olmayan sadece ağzı açık, kulaklarda dahil yüzünüzü ve vijdanınızi hipotik altina almiş erdoğan markali aleti bir anlığına çıkarabilecek cesaretiniz varsa çıkarın. Bende size erdoğanın hırslari için Şehit olmuş Şehitler tepesindeki şehit yakınlarımın listesini ve son Şehitlerden olmaktan Yüzbaşılarının üstün zekasi ve taktiğı vastasi ile kurtaran yakınımın telefon konuşmasini gõndereyim.
    Atalarımız keyf için UTAN UTANMAZDAN KORK ALLAHTAN KORKMAZDAN. Dememişler.

  5. sayın yazar çok safsınız,neden iblideymişizde neden sınır kapıları açılmışta,dış dünyadan bile bukadar tepki yok.siz neyi anlamadınız hala.

    • Beyefendi ,lütfen saygılı ol , fikrini eleştirirsin ama hakaret edemezsin ! Ayrıca şunu da unutma ki hakaret eden insan seviyesini gösterir .

    • Düşürülen SİHA’ nın başında toplananların elindekilere dikkat ettin mi? Bazısının elinde silah yok sapan var. Tıpkı Filistinden bildiğimiz görüntülerin aynısı. Sosyal medyada her yerde var video görüntüleri.

  6. Fetö nün haşhaşileri tweetleri ona ,yakanları yirmiye ,fesatı otuza katlamış
    ABD papaza yiyecek vermiyormuş
    Müritlerin iyi çalışmıyor seni aç bırakacağım demiş
    Hadi biraz daha bastırın haşhaşlar yoksa papaza mama yok
    Yırtınsanızda tek başımıza olsak da bir ABD ye bir Rus’a vuracağız
    Siz ABD elinde vatansız olarak yaşayacaksınız

    • Bu cahil cesaretiyle kimse tutamaz seni… doğru şehitler tepesine! Ama acele etme biraz dinle istersen beni… Boş ver mi diyeceğiz gerisine!…

      Saddamın askerlerini aynı İranlı cahil Süleymani gibi uzaktan ördek gibi vurarak o tepeye yolladılar. Çünkü o da senin gibi “fiske” vurmağa kalkıyordu. Neticede n’oldu! o erdi muradına… Ancak, geride kalanları düşünmeden yokuş yukarı tepeye koşmak akıl karı bir iş mi? Ayrıca bu biraz bencillik değil mi? Geride kalanlara bir bakalım ABD amacına ermeğe devam ediyor.. Rus’un yaptığı ise komunizmden iflas bayrağını çekeli beri ABDyi kopye çekmek. Madalyonun bir başka yüzünde ise senin geride bıraktığın garibanlar, Vatanın. Sen ise onu düşündüğün yok aslında, yokuş yukarı tepeye koşuyorsun! Adeta “Batsın bu dünya” modunda……

      • Cehaletse benim de çok bilgili sayın Bayım.
        Hep şu soruya cevap vermeden sayfalar dolusu yazıp duruyorsunuz.
        ABD bizim papazı neden besliyor.İslama Hizmet etmesi için mi?
        Bütün Türkiye ve dünyayı yönetirken ses çıkarmadan öyel tutuyor değil mi?
        Buna çok büyük iliminizle cevap veren bir haşhaşi bulursam her türlü ithamınızı Kabul edeceğim.
        sizlere fiske yemeyin ama CIA ajanı olarak ABD de vatansız yaşayın.
        sonar Haçlılar birşey yapmaz deyin
        Bu yaşamaksa bu millet ölmeyi yeğler.ama kime anlatıtorsun siz çoktan Haçlı oldunuz

        • Sn Turhan sadece cehalet olsa…. Burada senden başka papazı ararken papazı bulmuş birisi yok! Aynı şeyi sayıklayıp duracağına o soruya kendin cevap ver analiz yap, fikir olarak birşeyler yaz millet aydınlansın. Bunu yapamıyorsun hep aynı şeyi sayıklıyorsun Konuya katkıda bulunacak yeni birşeyler yaz.. Abuk sabuk, ulu orta siz Haçlı oldunuz gibiler sapık hallerini de bırak. Kendi payına konuş. Milliyetçi isen vatanperver isen o işin seviyesini bu kadar düşürme. Senin kadar okuduğunu anlamayan, gördüğünü tanımayan, senin kadar bencil ve şöven provokator bir tip yok burada. Sana bunu birilerinin anlatması lazım(dı)…

          • Bütün işi gücü her konudan bir provatörlk çıkaran haşhaş ordusu tweetleri yorumları ona katlamasını yüzünüze vurmam galiba sinirinizi bozmuş.
            Türkiye nin en büyük sorunu ipi AND elinde olan haşhaş ordusudur.
            Burada da bir sürü laf kalabalığı yapan bu haşhaş ordusunun yüzüne papazlarının “Haçlılar namusunuza dokunmaz ” diyen bir CIA ajanı olduğunu yüzlerine vurulmasıdır.
            Bir papazı ABD neden beslere cevap veremyen bir kişinin yorumlarıda bu ordunun uzaktan aldığı troll emirleri yerine getirmesidir.
            Yani yorumlarla gündemi değiştirmeyin haşhaş ordusu sizden daha büyük b,r tehlike yok Türkiye için

          • *******
            Yok mu düzgün bir kelam?
            Çok radikalsin vesselam!
            ….
            Ne yani, doğru düzgün fikir-içerikli bir şeyler yazın, adam gibi yorum yapın diyen sana göre haşhaşi mi oluyor? Kargadan başka kuş tanımaz mısın sen? O at gözlüklerini çıkar, bak neler göreceksin! Aklına mukavvet ol, doğrulara ereceksin! Burası ne agora meyhanesi, ne de bir sayıklama yeri! burası ülkeyi ilgilendiren her konuda bilgi paylaşımına imkan veren, fikir alışverişini ve eleştiriye açık serbest bir platform. Gündemi değiştirmeyin demek ne demek? Haşhaşi edebiyatı sevenlerin gönlüne göre konulardan farklı konular da var, ülke insanını ilgilendiren. Türkiye için en büyük tehlike ne biliyor musun? – Her telden çalan radikaller! Darbeciler, teröristler aklını kullanmayanlar hep bu tiplerden çıkıyor. Haşhaşi dediklerinin en yukarda tepe noktalarını ve en alçakta sürüngen bütün radikalleri toplayıp kargo ile uzaya yollayacaksın…, ne alıp vermedikleri varsa orada görsünler; bütün kozlarını orada paylaşsınlar! Geriye kalanlar bir araya gelip makul şartlarda anlaşarak ülkeye, yıkmadan bir şeyleri kırmadan da, sahip çıkarlar.
            ….
            Tek kargo ile uzaya!!…
            Bakın bu yeni bir kavram!

            *******

  7. Çelişkiler,çelişkiler , çelişkiler… Suriyede kırk tilki dolanıyor ancak kuyrukları birbirine değmiyor ! Bu günkü yazısında O. Bursalı bu tilkilerden ayrıntılı bir şekilde bahsediyor. Ama sonuç yok tabii ki ! Benim oğlum bina okur ,döner döner gene okur ! Selam ve saygılarımla.

  8. Sayın Koru, Bernar ve sayfa “kadrolu sakinleri” işi çığırından çıkarıyor.
    Bu kadar at gözlüğü takılabilir.
    Allahtan elinizde yetki yok.
    Ali Beyin partisi de geciktikçe gecikiyor.

    • Sami bey! Gece boyu rejim güçleri bir yandan diğer yandan da TSK ve rejime muhalif gücün taarruzları devam etti f16 lar sabaha kadar sınır hattı boyunca uçtu, idlib semalarında bir tane ANKA İHAmız vuruldu. Yorumlarda bizim yanlışlıkla vurmuş olabileceğimiz vurgulandı.

      Bu operasyonun adı “BAHAR KALKANI OPERASYONU”

      ‘Bahar kalkanı’ ne manaya geliyor? Bu ismi seçmenin özel bir manası olmalı. Çünkü kurmay zekaya sahip generallerimiz yaptıkları operasyonlara manasız isim koymazlar.

    • Gerçek canınızı çok sıkabilir, ama, sizin canınız çok sıkılacak diye, gerçek gerçekliğinden vaz geçecek değil, Sami Bey. Gerçek şu: Recep Tayyip Erdoğan da, Genel Kurmay Başkanı da, kabinedeki tüm bakanlar da, bu halkın memurlarıdır.
      Geçimlerini, en azından teorik olarak, biz (yani ülke vatandaşları) sağlıyoruz.

      Bütün memurlar, Recep Tayyip Erdoğan da dahil, yaptıkları her şeyden, verdikleri her karardan sorumludurlar. Verdikleri yanlış kararların sonucunu siyaseten öderler -ödeyecekler de.

      Bunun yanısıra, memuriyetten aldıkları yetkiyi kötüye kullanmak, kanunlarla düzenlenmiş bir yargı konusudur.
      Sizin muhtemelen duygu dünyanızda halife yetkileri ve dokunulmazlığıyla donattığınız Recep Tayyip Erdoğan, benim ve daha milyonlarca insanın gözümde, aynı zamanda AK Parti Genel Başkanı olan, benim beceriksiz, bilgisiz ve basiretsiz bulduğum bir kamu görevlisi. Ne samimiyetine inanıyorum, ne söylediklerine -tıpkı bu ülkedeki seçmen çoğunluğu gibi.

      Devletin bir memuru olduğu, R. Tayyip Erdoğan’a sık sık hatırlatılması gerekiyor -özellikle de ülke kritik bir dönemden geçtiğinde.

      Hadi devletin bir memuru olan Recep Tayyip Erdoğan, bir devlet memuru değil adeta bir halife olduğuna inandırılmış diyelim. Ortada bir yargı kurumu kalmamış olduğu için, önüne geleni vatan hainliği ile bilmem ne ile suçlama ve bu bağlamda yasalar karşısında açıkça suç işleme özgürlüğüne sahip olabiliyor. Devletin bütün baskı ve zor aygıtlarını elinde tuttuğu için, karnımız ağrısa da, ortada bir yargı düzeni kalmamış olduğu için, gidip kendisini hakaret ve aşağılama iddiasıyla mahkemeye veremiyoruz.

      İyi de size ne oluyor? Erdoğan’ın yanısıra sayısı bilmem kaç milyonu bulan her Reisçi’yi memnun etmek, haddimizin ne olup olmadığını gidip onlara sormak gibi bir yükümlülüğümüz mü var?

      Size mi soracağız neyin makul, neyin çizmeyi aşmak olduğunu? Evet ise, niye?

      Reisçi olabilirsiniz. Tayyip Erdoğan’ın kendisini vatan için paraladığına, halife yetkilerine sahip olması gerektiğine vs. de inanabilirsiniz. Gelip inançlarınızı üç adet A4 ebadında uzunca bir yazıyla burada da paylaşabilirsiniz -kimimiz ciddiye alır baştan sona okur, kimimiz iki paragrafını okuduktan sonra, “meczupluk bu” der geçer. Kişisel özgürlük alanınız. Bana, “Tepe tepe kullanın özgürlüğünüzü” demek düşer.

      Ama, şunun da farkında olun -mümkünse elbette: Reisçi olmanız, benim karşımda size hiç, ama hiçbir üstünlük ya da ayrıcalık kazandırmıyor. Bu sayfalarda, sıfat ismim “yorumcu”. Sizin de öyle.

      Yorumlarımda çizmeyi aşıp aşmadığıma karar verecek yegane otorite, bu sitenin editörlüğüdür.

      Canınızın sıkılması, canınızın pek çok sıkılması, gerçeği değiştirmiyor: Recep Tayyip Erdoğan, bu ülkenin en yüksek kademedeki memurudur. Tayyip Erdoğan’ın geçimini biz sağlıyoruz. O bizim bir memurumuz. Bütün kararlarında, kamunun çıkarını, ülkenin güvenliğini gözetmekle yükümlüdür Erdoğan.

      Bu yükümlülüğü yerine getirip getirmediği konusundaki hükmü halk verir. Siyaseten ödüllendirir ya da cezalandırır. Ama, her bir ülke vatandaşının, bir kamu memurunun görev ve yetkisini suistimal etmiş olduğunu düşünme hakkı vardır. O memurun adı Recep Tayyip Erdoğan olması, hiçbir şeyi değiştirmez.

      Recep Tayyip Erdoğan, bir kamu görevlisidir. Devlet memurudur. Bir devlet memurunun kendi kişisel ikbali uğruna görevini kötüye kullanma potansiyeline sahip olduğundan kuşku duymak, o memurun uyarılması gerektiğini düşünmek, bir vatandaşlık hakkıdır.

      Seçmenin çoğunluğu oluşturan bir bölümü, azınlıkta kalan bölümünün aksine, bu memurun en azından beceriksiz olduğunu, değiştirilmesi gerektiğini düşünüyor.

      Ben, öyle düşünen milyonlarca insandan sadece bir tanesiyim.

      Erdoğan’ın tebaası değilim.

      Paşa gönlüm nasıl isterse öyle düşünürüm bir devlet memuru hakkında. Dahası, o memurdan adıyla söz ederken, önüne arkasına şu ya da bu saygı sıfatı eklemek zorunda değilim. Recep Tayyip Erdoğan der geçerim.

      İtirazı olan?

      • Hayır değildir, devlet memuruyla devlet adamı arasındaki farkı bilmiyorsan ulu orta da atıp tutma! Sade memur kamu görevlisidir, seçilmiş lider ise devlet adamıdır.

        • Kamu yönetiminde “devlet adamı” diye resmi bir kategori mi var? Tansu Çiller neydi? “Devlet kadını” mı?

          Bu saatten sonra oturup bunu tartışmanın da anlamı yok zaten -çünkü gidici.

      • Begenirsiniz begenmezsiniz ama O TC nin cumhurbaskanidir en azindan adindan bahsederken basina SN ibaresini eklemeniz gerekir.Herhalde APO nun onune SN ibaresi eklenen bu ulkede ondan daha fazla bu saygiyi hakediyordur.

        • Apo’nun adının önüne sayın ifadesi ne zaman eklenmişti? Kimler Apo’nun mesajını Diyarbakır meydanında okutmuştu? Kim Peşmergeyi Kobaniye yardıma TC toprakları üzerinden göndermişti? Daha sayayım mı! Bunların hepsini o sayın dediğin kişi yapmıştı. (Daha sonra devlet duruma el koymuştu)

  9. NATO desteği, Patriotlar ve mülteci sorunu

    NATO’nun askeri destek sağlaması için Türkiye’ye yabancı bir ülkenin saldırması gerekir. Oysa İdlip meselesinde durum tam tersinedir. Soçi mutabakatının NATO’yu bağlamadığı ise açıktır.

    ABD daha önce Türkiye’ye Patriot hava savunma sistemi vermemişti. Şimdi Rusya ile bozuşup tekrar ABD tarafına dönmemize rağmen Pentagon bir ABD-Rusya çatışmasına neden olabilir diye buna karşı çıkmıştır. Zira Patriot’lara sahip olursanız, Rusya Suriye hava sahasını kapatsa bile Türkiye’de konuşlanan bu füzeler ile Suriye füzelerini vurduğunuz gibi uçaklarını da vurursunuz. Bu durumda Türk ordusu kolaylıkla Şam’a girebilir. Peki Türkiye böyle bir şey yapar mı? Sözde derin devletin siyasi temsilcisi Bahçeli Şam’a girmekten bahsetmedi mi?

    Mülteciler için sınırın açılması ne anlama geliyor? Erdoğan “Bizde 4 milyon mülteci var, 2 milyonu da yolda. Biz bu kadarına bakamayız alın biraz da siz bakın” diyerek gerekçelendiriyor. Oysa Almanya önderliğinde AB ile bir anlaşma yapılmış ve mültecilere bakmak için Türkiye’ye yardım anlaşması imzalanmıştı. Bu paralar Türkiye’ye düzenli gönderiliyor. Önemli bir kısmı ise işi garantiye almak için Kızılhaç üzerinden Kızılay’a gönderiliyor. Erdoğan ise buna kızıyor ve neden kızdığını herkes kendisi yorumlasın. Türkiye’deki mülteci sayısının çokluğu AB’nin bir kabahati değildir. Erdoğan Esad devrilsin diye muhalif savaşçıların yakınlarını buyur etti, kapıları sonuna kadar açtı. Bunu yaparken AB’ye danıştı mı?

  10. Dünya uzaydan atmosfer ile bir nevi izole edilmiş.Olan bir göktaşı bile Atmosferi geçemiyor. Atmosferde yanıyor.
    Beynimiz de ayrı bir koruma kalkanı olan beyin zarı ile korunuyor.Vücudumuzun dlğer yerlerinde dolaşabilen bir çok madde beyninize giremiyor.
    Bunlar doğal bariyer ve kalkanlar.
    Bir de yapay ve sunî olanlar var.
    İktidarın çevresinde oluşturulan bariyerden bahsediyorum.
    Bu bariyerden;
    Gerçeklerin geçme imkan ve ihtimali sıfır (0).
    Yalanlar ise ivmelenerek, bire bin katılarak ve ışık hızında geçer.
    Bu nedenle artık rasyonel karar alınamaz.
    Bu nedenle tüm kararlar irrasyonel olacak.

    • TC devleti suni bir beyin zarı ile kuşatılmış durumda … Mükemmel bir benzetme.

  11. Dün gece yani bu günün ilk saatleri saat 01.00 gibi Yurt Gazetesi ve Aydınlık Gazetesi internet sayfalarında “Türkiye’nin Suriye!ye verdiği Şubat’ın sonu mehiline dakikalar kala F-16 lar ve kara unsurları ile ateşin başladığı iki askeri hava alanının bombalandığı bir çok hedefin imha edildiği vb” haberi yer aldı. Hatta Yurt gazetesi haberi “savaş başladı” başlığı ile vermişti.
    Daha sonra tekrar diğer gazeteleri ve ajansları dolaştım bu yönde bir haber göremedim.
    Haliyle bu habere bir anlam veremedim.
    Bir yandan Suriye ile barışalım diyenler, diğer yandan savaş haberi mi yapıyor?

  12. Epey bir süredir başka kaynaklara girerek değişik görüş açılarına bakma fırsatım olmadı. Burada okuduklarım önyargı paylarını da biçerek şimdilik yeterli oluyor. Bu içinde bulunulan durum aslında Başkanlık Sistemi için de ayrıca bir testtir. Tek otorite Partizan Cumhurbaşkanı olmasaydı böyle bir duruma düşüldüğünde iş başındaki partide/kabinede bazı istifaları ister ve kendine özel prestijini/karizmasını çizdirmeden ülke adına makul bir geri dönüş yapabilirdi. Şimdi içinde bulunulan durum pek iç açıcı değil; Burada yazılanlardan anlaşılıyor ki yukarı tükürsen bıyık, aşağı tükürsen sakal. Sağa tükürsen danışman/muhtemelen Bahçeli, sola tükürsen danışman/muhtemelen Perinçek. Önüne tükürsen ayna. Okyanus aşırı tükürsen Trump ve Pensilvanya. Putin için zaten tükürük bezi falan yetmez….

    Şehit tepesi hem bizim tarafta ve hem de Suriye tarafında kalabalıklaşıyor. Bu işin edebiyatı, günlük siyasete sakız edilmesi şehitliği bayağılaştırmaya hizmet eder. İşin içinde partizan Bakan ve Belediye Başkanları, milletvekili çocukları veya yakın akrabaları olmuş olsa ve ayrıca kim olursa olsun çetrefilli durumlar şehit vermekle düzelebilse keşke…

    Amerika 18 yıl savaştığı Taliban ile anlaşma yaptı. Demek ki radikallerle/cihadistlerle bile anlaşabilmek mümkünmüş. Bu açıdan Trump’ın danışmanları bizimkilerden daha etkili sayılır. Bizim şu durumumuzla ilgili olarak Katar gibi bir ülke araya girsin sıkılan dişlerle, sıkılan yumruklarla sabrın önderliğinde masaya oturulsun. Ne İran, ne Ruysa, ne de Türkiye Suriye’de kalmasın. Hayır diyemeyeceği bir güç bu konuyu Esad’a şart koşsun. Bu kim olabilir? Düşünmeğe değer bir seçenek…

    • YPG/PKK’ya karşı Suriye’de verilen mücadeleyi hepimiz destekledik. İdlip neyin davası ki savunalım, ancak Erdoğan’ın mezhepçilik davası.

  13. Sevgili Fehmi Bey yapıcı eleştiri demokrasilerde önemli.Farklı sözcüklerle tenkit,özeleştiri otokritik vb. sözcüklerle de ifade edebiliriz muhalefeti.Ama sizin Türk basınında ayrı ve seçkin bir yeriniz olduğunu biliyoruz.Belli bir zamandan beri yazılarınız eski ağırlığını taşımıyor.Siz kendiniz için nefis muhasebesi yapmayı düşünmüyor musunuz?

    • Yazarın burada yaptığı bir nevi nefis muhasebesi değil mi zaten. Eğer değil diyoranız o zaman nefis muhasebesi nasıl oluyor tarif edin lütfen. Ben de sizin gibi nefis muhasebesi yapmak istiyorum.

  14. Yetiş Abdullah Gül… kur partiyi… sana ihtiyacımız var…Sen gel ortalık Gül gülistan olacak…

  15. Korona Virüsü korkusuyla Avrupa ülkelerinde panik alıșveriși yapanlar gittikçe artıyor. Insanlar evleri dıșındaki kontakları azaltmaya çalıșıyorlar. Bazı ülkelerde Virüs görülen bölgelere giriș çıkıșlar engelleniyor. Böyle bir ortamda ülkeden ülkeye kontrolsüz geçmeye çalıșan onbinlerce insanın sebep olacağı endișeyi küçümsememek lazım.

  16. Fehmi bey! Siz son Şehitlerin 36 olduğunu söyleyenlerein sõzlerine halen daha inaniyormusunuz?

    Butün bu olaylardan Rusya, ABD ve AB sorumlu.
    Esas siçlu onlar.

    ABD’li hakimler Erdoğanın emirlerini değil kendi kanunlarını uyguluyor! Uygulamaklada kalmayıp üstüne üstlük birde aile boyu mal varlığını açıklamak ve milli damadın verdiği bilgilerlede Halk Bankasına cezaya hazirlaniyorlar.
    Rusya Videolar ve 2014 de BM ye verdiği belgeleri takrar piyasaya sürmuş onlari dillendiriyor,
    AB de Erdoğanın istedediklerini terörist ilan etmeyip onlardan õc almasını engeliyor ve emir erleri olan imamların bütün foyalarını ortalığa saçiyor.
    Mubarekler sanki Erdoğanın tek becerdiğ “GÜNDEM” saptırma uzmani olduğunu bilmiyolarmış aynen bizim muhalefetin yaptığı gibi onun tuzağına düşüyorlar.
    Bakın işte İranın Süriyeye Türk birliklerine saldırmak için soktuğu 1000 kişilik Hizbullah ekibinin yardımı ile Gündemi allak bullak etti.Zaten PKK yi besleyen İran, PKK bahanesi ile Süriyenin en güvenli şehrini bombalayan Erdoğan 1,000 000 daha mülteci üreterek dünyayi karıştırmaya ve gündemi saptırmaya devam ediyor.

    Yazının girişinde,Fehmi beye, sorduğum sorunun cevabını
    Süriyede uzman çavuş olan yakın bir akrabam dan ayni gece Türkiyede internet yavaşlayınca ailesi ile helalaşmak için onlara ulaşamayınca beni aradı.Şehitlerin onlarin yanındaki tümenden olduğunu ve kendulerininde her an vurulabileceklerini anlatti
    Sadece ordaki paniklemiş ve çaresiz sesleri duyuduktan sonra dûnyam karadı.

    Gerçekleri halktan gizlemelerinin sebebi ne olabilirki?
    Şimdiye kadar 2 şiyasetcinin akrabalari hariç
    Neden Şehit olanların arasında hiç bir millet vekili bakan ve genarel çocuğu yok? Hatta akrabalari dahi yok.
    Akrabalari şehit olan
    Siyasetcilerden biri Rahmetli Mühsin Yazıcıoğlu, teymen yiyeni ve bir kaç akrabasi diğeride Kılıçtaroğlu onunda bir akrabasi Şehit olmuştu.

    Emin Çõlaşan
    Abdullatif Şenerin erdoğani 13 Eylül 2012 anlattığının õzetlediği yazı.
    https://www.sozcu.com.tr/2012/yazarlar/emin-colasan/abdullatif-sener-tayyipi-anlatiyor-40689/

    • Abdüllatif Şener 2012’de çok önemli bir demeç vermiş. Tarihi bir uyarı yapmış.

  17. Ne manidar ki; bu tür netameli konular ve bağlı olarak “savaş” sözcüğünü de hak edecek çatışma ve operasyonlar, ülkemiz halkının siyaseten kutuplaştı(rıldı)ğı, ayrıştığı; eleştirel yaklaşanın, sorgulayanın ve kendini muhalefet diye tanımlayanların görüşlerine itibar edilmediği gibi “hain” diye yaftalandığı bir süreçte yaşanıyor.

    Hakkını vermeli; halkımız yek vücut olmuş, analar kuzularını cepheye salarken bile vatanın selametini düşünüyor; gerekirse varını yoğunu bu uğurda feda etmeye hazır olduğu halde; gel gör ki, siyaset kurumu ve siyasallaşan -en üst dahil- kurumlar meseleye hala ideolojik yaklaşabiliyorlar!

    Bu ideolojik yaklaşım içinde kalındığı içindir ki, en küçük bir olguyu fırsata çevirmek varken aksine sorunu büyütecek ve içinden çıkılmaz hal alacak işgüzarlık yapılıyor. Tam da ABD ile AB’nin bir kaç ülkesinin BM nezdinde ve en azından NATO’nun yükümlülüğünü yerine getirme çerçevesinde -onlar hala ayak sürürken- onların desteğini ısrarla (Patroit) talep ederken bile mültecileri Avrupa’ya salmak da ne demek oluyor?

    NATO 4. ve 5. maddelerinin işletilmesine atıfla “ulusal bütünlüğümüze tehdit var” talebi ile NATO’nun yükümlülüğünü yerine getirmesini istiyoruz; yanında Montrö Boğazlar Sözleşmesinden kaynaklı “Türkiye kendisini pek yakın bir savaş tehlikesi tehdidi karşısında sayarsa, Türkiye’nin, işbu Sözleşmenin 20. maddesi hükümlerini uygulamaya hakkı olacaktır. (Madde. 21)” hakkımızı kullanmıyoruz..Rus savaş gemileri de Boğazlardan salına salına geçiyor. Böyleyse “savaş ilanı olmadığı halde” en yetkili ağızdan “savaş, savaşıyoruz” sözcükleri çıkıyor. Üstelik bütün ticari anlaşmalarımız da Rusya’nın lehine -ticari üstünlüğüne rağmen- devam ediyor. Olay bu kadar basit mi?

    Hayır, bu kadar basit ve kolay değil. Ciğerparelerimiz canını veriyor, millet kenetleniyor; vatanın selameti için bedel ödüyor. Basit olan nedir?

    Muhalefete bilgi vermemek, onu yok saymak; TBMM’de toplanmayı ötelemek, bilgi vermekten kaçınmak, kusura bakmasınlar; bu yapılan, “kendi başına buyruk olmak, bildiğini okumak, milleti kaale almamak” demek olur ki, MİLLET bunu yemez, sillesi de ağır olur!

    Hem “Ensar ruhuyla!” kabul ettiğimiz “Muhacir!” kardeşlerimizi, onları yurtlarından çıkaranların eline teslim etmeyi İslam’ın hangi şiarıyla açıklayacağız? “Sizi politik bir meta olarak” kullandık mı diyeceğiz? Madem biz Ensar onlar Muhacir idi, neden bizi terk edip kendini düşmanının kollarına bırakıyorlar? Bu yaşananlar bir ütopya mıydı, serap mıydı?

    Şimdi biz İdlip’te, mazlumların hakkını korumak, zalimin zulmünü def etmek için orada isek sınırımıza dayanan yeni milyonlarca mülteci akınını ne ile açıklayacağız? Milli, ekonomik çıkarlarımızla mı? Bunda da bir tezat yok mu?

    Rusya’nın kontrol ettiği Suriye hava sahası ABD ile İsrail’e açık; bize kapalı kalmasının sebebini neden düşünmüyoruz? Yoksa ABD, Rusya gibi biz de İsrail’in “Arz-ı Mevdut” emeline bilerek/bilmeyerek alet mi oluyoruz?

    İçeride on yıllardır açık olan terör cephesinin yanında Suriye’de, Libya’da yeni cepheler açmak; Ukrayna ile Azerbaycan’da bu tür siyasi cephe hazırlığında olmak ve uluslararası ilişkilerde yalnızlaşmak,”değerli yalnızlığı” politika edinmek hiç mi hiç işimize yaramayacak, aksine bizi güçsüzleştirecektir.

    Umarım aklı selime dönülür; devletin iktidarı ile muhalefeti, kurum ve kuruluşları, STK’ları ve aydınları, tecrübeli selef politikacı-bürokratlarıyla hep beraber akıl birliği edilir, istişare yapılır ve inşallah bu badire de atlatılır. Bunun yolu da, iktidarı temsil edenlerin biraz kulaklarını açması, anlatılanı anlama kabiliyeti göstermesinden geçiyor.

    Bütün şehitlerimize Allah’tan rahmet, başta aileleri olmak üzere milletimize başsağlığı ve sabr-ı cemil diliyorum.

    • Hasan bey eğer gene bir dezenformasyon çabasında değilseniz veya az sonra hayır aslında o hasan bey ben olan değil diye ortamı germiicekseniz şu ifadeniz için bir düzeltmede bulunmak istiyordum: “İçeride on yıllardır açık olan terör cephesinin…” demişsiniz ya; işte o cephe artık kapalı, uydurmasak iyi olur..!

  18. Erdoğan’ı (ve dolayısıyla ülkeyi) İdlib tuzağına çekerek Suriye çukuruna düşüren Rusya. Rus stratejisi tıkır tıkır işliyor. Merkezi Suriye hükümeti, İdlib dışında (ve Kürtlerin kontrolündeki cepler dışında) bütün toprakları üzerinde söz sahibi oldu. Arap ülkelerinden Avrupa’ya, Latin Amerika’dan Uzak Doğu’ya, bütün dünya da bu durumu çoktan kabullendi. Suriye hükümeti, Rus desteğini arkasına alarak, elbette ki İdlib’i de kendi konrolüne geçirecek.

    Erdoğan, kendisini çukura düşüren Putin tarafından esir alındı.

    Putin, Erdoğan’ın önüne iki seçenek koyacak:

    (1) Sana, kendi halkın nezdinde madara olmuşluğunu kısmen telafi edecek bir ip uzatabilirim. Bununla yetin. Daha önce yaptığımız gibi, yine aramızda bir pazarlık yapıyormuş gibi yaparız. Sana da bir şeyler vermiş gibi yaparız. Sen, sana vermiş gibi yaptıklarımızı dönüp Türk halkına “Aldım” diye anlatırsın. Kazı çevrirsin. Bence sen, Dr. Kerim Has, Soli Özel, Fehim Taştekin gibi insanlar neler söylüyorlar, otur bir dinle. Ülkeyi ateşe atacak işlere kalkışmakta ısrar edersen, benim bu işin şakası olmadığını 27 Şubat’ta olandan çok daha ağır bir biçimde sana yeniden göstereceğimden kuşkuları olmadığını söylüyor bu uzmanlar. Söyledikleri doğru.

    (2) Sana ve ülkene, altından kalkamayacağın ikinci bir Sarıkamış Vakıası yaşatabilirim. Dilersen bir dene.

    Erdoğan, bilgisiz bir siyasetçi.

    Bu bilgisiz, hiç bir işten anlamayan siyasetçiyi tehlikeli kılan şey, çevresindeki yalakalar topluluğu tarafından, gerçek yaşamla uzaktan yakından ilgisi olmayan bir fanusta yaşatılıyor olması. Hep birlikte, çıkar ve yaşadıkları gelecek korkusuyla, birbirlerine tutunmuşlar, düş dünyasında yaşıyorlar.

    Ülkeyi, ülke insanını düşünebilecek durumda değiller.

    Erdoğan, Putin’in önüne koyduğu iki seçenekten hangisini seçer, kestiremiyorum.

    Bildiğim, ikincisini seçerse, yaptığı akılsızca kararın sonuçlarından ve sorumluluğundan kaçamayıp yargılanacağı.

    Karar alıcı konumundakiler, girişilmiş bu aptalca macerayı sürdürmekte inat etmeleri durumunda, yargılanacaklarını bilmeliler.

  19. Bazı basın ve medyada Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Putin anlaşmaya vardı deniliyor. 36 ana kuzusu şehit edildikten sonra Rusyanın bu sinsi oyunları ve Türkiye’yi oyalama çabası bitmek bilmiyor. Zaten hepimiz biliyoruz ki: Rusların desteği olmadan Suriye rejimi Türk askerlerine saldıramaz. Şunu merak ediyorum: Acaba bu Putin halen halkın gözünde Türkiye’nin müttefiki mi yoksa düşmanı mı?

Yoruma kapalı.