You are currently viewing ABD’de bir anı kitabı.. İsrail’de hareketlenen meydanlar.. Türkiye dünyada gündemde.. Sevinemiyorum…
İsrail'de protestolar..

ABD’de bir anı kitabı.. İsrail’de hareketlenen meydanlar.. Türkiye dünyada gündemde.. Sevinemiyorum…

Cumhurbaşkanlığı kaynakları “Böyle bir durum asla olmadı” açıklamasını yaptılar; Mike Pompeo’nun anı kitabında abartılı ifadelerle anlattığı olay, herhalde gerçeği tam yansıtmıyordur. 

Mike Pompeo, ismi, dünyanın her tarafında ABD’de Donald Trump’ın başkan seçilmesinden sonra işitilen biri. ABD Kongresi’nde Temsilciler Meclisi üyesi (2011-2017) olarak kendisini seçenlerin bile pek az tanıdığı Pompeo’yu, Trump, başkan olunca önce Merkezi Haberalma Örgütü’nün (CIA) başına atadı (2017-2018), orada istediklerini yerine getirdiğini görünce, fazla gecikmeden dışişleri bakanlığına atadı (2018-2021).

Joe Biden’in başkanlığı teslim aldığı gün görevinden ayrıldı Pompeo.

Unutulmaya yüz tutmuşken şu günlerde yeniden ülkesinde tartışma gündemine taşınmayı başardı.

Yeni yayımlanan anıları sebebiyle.

Kitabın adı ‘Never Give an Inch: Fighting for the America I Love’. 

[Kitap bizde ‘Asla en ufak taviz vermeden: Sevdiğim Amerika için mücadele ederek’ Türkçe adıyla haberlere yansıdı. En ufak taviz vermediği için kitabı eşi Susan’a ithaf ediyor Pompeo.]

İlerleyen günlerde başkanlık seçimlerinde muhtemel aday adayları arasında Pompeo’yu da görürsek şaşırmayalım. Kitap o günlere hazırlık anlamına da geliyor çünkü.

Pompeo’nun CIA başkanlığı ve dışişleri bakanlığı dönemleri, çevresinde meydana gelen gelişmeler sebebiyle Türkiye’nin önem kazandığı hareketli yıllara denk geliyor. Bu sebeple defalarca Ankara’ya geldiğini hatırlıyoruz. Bu sebeple de kitabında sıkça Türkiye’den ve görüştüğü değişik düzeydeki devlet yetkililerinden söz ediyor.

Övgüsünü kazanan kimse yok.

Sanki kendisi pek matahmış gibi.

Trump’un son aylarında o zamana kadar sesini çıkarmayan bazı devlet memurları tanıklık ettikleri yanlışlıkları medyaya aktarmaya başlamışlardı. O günlerde koltuğunda hop oturup hop kalkan bakanlardan biri Pompeo’ydu. Hakkındaki iddialar sebebiyle bakanlığın hukuk bürosu soruşturma açtırmış, o büronun müdürü Trump tarafından azledilse de iddialar rapora dönüşmüşü. Pompeo ve eşinin 100’den fazla usulsüzlük yaptığı olay o raporda sergileniyor.

Köpeklerini devlet memurlarına gezdirmişler, evlerinde ağırladıkları konuklarına ikramlarını devlete ödetmişler.

Neyse.

Pompeo bakanken Suriye konusunu görüşmek üzere başkan yardımcısı Mike Pence’le Ankara’ya gelmişti (2019). Anlattığına göre, Külliye’de Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la görüşmeye sadece Pence alınmış, Pompeo’yu yan odada bekletmişler. Erdoğan-Pence görüşmesi beklediğinden daha uzun sürünce, Pompeo sinirlenmiş ve görüşmeye girmek istemiş. Kitabında “Kapıyı kıracaktım” demekte. Bereket ayaklanıp görüşmenin yapıldığı makam odasına doğru ilerlediğinde görevliler kendisine engel olmamışlar.

Cumhurbaşkanlığı kaynaklarının “Öyle bir olay yaşanmadı” dedikleri işte bu anlatım. Pompeo’nun dışarıda tutulmasını, Erdoğan’la baş başa görüşmeyi Pence istemiş. Öyle kapı kırmayı gerektirecek bir durum da olmamış.

O kızgınlıkla Pompeoİçeride daha önce 2017 yılında CIA başkanı iken geldiğimde bana izlettirdikleri 15 Temmuz’la ilgili üç saatlik videoyu Pence’e de seyrettirmiş olabilirler diye düşündüm” de diyor. Video için “O kadar uzun ve o kadar iğrençti ki, akıl sağlığı sorununa bağlamıştım” cümlesi de var kitapta.

Darbe girişimine dışarıda kuşkulu yaklaşanlardan birinin o olduğunu biliyorduk zaten. 

Ankara’dan Pompeo’nun kitabında yazdıklarına itirazlar bizim gazetelere yansıdı; ancak kitabın çıktığı ABD’de ve ulaştığı pek çok ülkede kitaptaki olumsuz ifadeler geniş kitlelere yayılacaktır.

F-16 satışı bekleniyor ya, o konuyu bile etkileyebilir Pompeo’nun başka tezviratlara da yer verilen kitabı.

Kafam bu kitapla meşgulken gözlerim İsrail’de onbinlerce kişinin katıldığı protesto gösterilerindeydi.

İsrailliler, Netanyahu’nun altıncı kez başbakan olarak kurduğu kıl payı bir çoğunluğa sahip yeni hükümetin çıkarmaya hazırlandığı ‘yargı reformu’ paketini protesto ediyorlar. 

Adında ‘reform’ sözcüğü olsa da, Netanyahu’nun yapmaya çalıştığının, İsrail parlamentosu Knesset’ten çıkan yasalar üzerinde iptal yetkisi bulunan Yüksek Mahkeme’nin yetkilerini budamak olduğunu düşünüyor protestocular.

Ben neden dikkatimi biraz da o gelişmeye veriyorum?

Şundan: Netanyahu’yu ve hükümetini eleştiren muhalif politikacılar ile ülkenin öndegelen hukukçuları ve aydınları, orada yapılmak istenen ile Türkiye’de yaşananlar arasında paralellik kuruyorlar da ondan.

Yüksek Mahkeme üyelerini tarafsız cumhurbaşkanı atıyor İsrail’de; Netanyahu atamaları Meclis’e aktarmak istiyor.

Onbinleri meydanlara döken bu girişim.

Önce mahkemenin emekli bir üyesi, Aaharon Barak, ‘reform paketi’ için ‘demokrasiyi ortadan kaldıracak bir zehir’ benzetmesinde bulundu ve o arada “İsrail günümüzün Türkiye’si gibi yapılmak isteniyor” cümlesini de sarf etti. 

İsrael Hayom gazetesinde yazan Yoav Limor bir adım daha ileri giderek, “Bir zamanlar her haliyle demokrasi olan Türkiye yakın tarihte yargı ve basın üzerinden geçilme sonucunda otoriter bir ülkeye dönüştü” türü cümleler içeren bir yazıyla tartışmaya katıldı.

O günden sonra, muhalifler, İsrail’in benzeyeceği ülke olarak Macaristan, Polonya ve ardından Türkiye’nin adını mutlaka geçiriyorlar.

İsrailli karikatürist Mish bakan Gvir’e Filistin bayrağı giydirmiş..

Düşünün ki, Netanyahu, hükümetini kurup ulusal güvenlik bakanlığına ülkenin en aşırı sağcı ve Arap karşıtı politikacısı İtamar Ben Gvir’i getirince, Gvir’in ilk talimatı Filistin bayraklarını yasaklamak olmuştu.

Filistinliler o topraklarda çoğunluğu teşkil ettikleri halde. Filistinlilerin bir bölümü İsrail vatandaşı.

Ve o zihniyetin yönettiği İsrail ile Türkiye karşılaştırılıyor…

Acaba Külliye’nin, İsrail’de gündemi işgal eden ve onbinlerce insanın protestolarına yol açan tartışmada, Türkiye’nin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın isminin olumsuz ifadelerle geçtiğinden haberi oldu mu? 

Pompeo’nun kitabı ABD’de piyasaya çıkar çıkmaz orada anlatılanların gerçekleri yansıtmadığı yolunda açıklamalar yapıldığı halde, İsrail medyasında çıkan yazılar ve yapılan yorumlarda kurulan benzerliklere neden itiraz gelmedi Külliye’den?

Haberleri olsa itiraz edilirdi herhalde değil mi?

ΩΩΩΩ