Şu sıralarda, ülkenin ne kadar hanesinde, “Bunlar yine ne yapıp edecek ve seçim sonuçlarını değiştirecekler” diye özetlenebilecek bir görüş etrafında tartışmalar yapılıyordur dersiniz?
Tüm hanelerin en az yarısında böyle tartışmalar yapılıyordur sanırım.
Bazı evlerde de “Hileyle kazandılar, sonuç değişecektir” konuşmaları yapılıyordur.
Tarih bizde sürekli tekerrür eder. Yaşça bayağı bir olgunluğa erişmiş olmasam seçimlerden hemen sonra başlayan sandık sonuçları üzerine tartışmaları ben de şaşkınlıkla izlerdim.
Gençlerin o durumda olduğuna eminim.
Oysa bizde hemen her seçim sonrasında aynı tartışma yapılır.
Yıllar önce yaşananlar
Hafızam beni hemen Tayyip Erdoğan ile Melih Gökçek‘in İstanbul ve Ankara belediye başkanlıklarını ilk kazandıkları 1994 yerel seçimine götürdü. Her ikisi de tartışmalar sonucunda göreve başlamışlardı.
1994 yerel seçiminden bir gazete manşeti..
İstanbul’da gazeteler son dönemece girilirken eğilimlerine göre kimi SHP adayı Zülfü Livaneli‘yi, kimi deANAP adayı İlhan Kesici‘yi anketler kullanarak önde gösteriyor ve Refah Partisi’nin adayı Tayyip Erdoğan‘a pek şans tanınmıyordu. Sonunda ipi göğüsleyenin Erdoğan olduğu ortaya çıkınca itirazlar yükseldi. Kaybedenler, sandıkların kurulduğu mekanlarda bulunan atık oy pusulaları üzerinden, ‘şaibe’ iddialarıyla yeri göğü inlettiler.
Ankara’da RP’li Melih Gökçek‘in belediye başkanı mazbatası almasından sonra da SHP’nin gürültülü itirazları uzun bir süre devam etti.
İşte size o günden bir gazete haberi:
“Çöplük, cami ve okul tuvaletlerinde yakılan, yırtılan, tahrip edilen oylar içinde RP tercihli oy çıkmaması dikkat çekti… SHP seçimin yenilenmesini isterken, ANAP lideri Mesut Yılmaz, olayı demokrasinin yüz karası olarak nitelendirdi… Siyasi partiler, 1994 genel yerel seçimlerinin, Türkiye tarihine ‘en şaibeli seçim’ olarak geçeceğini vurguladılar… Ankara Mamak çöplüğünde bulunan, yakılmış oy pusulası, kayıt defteri ve tutanaklar, halkın protestosuna neden oldu. Mamak’ta Ege ve Tuzluçayır mahallelerinde toplanan binlerce kişi, RP aleyhine slogan attı. Seçimlerin iptal edilmesini istedi… ‘Türkiye laiktir, laik kalacak’, ‘Adil düzen çöplükten çıktı’ sloganlarını atan topluluğu dağıtmak için polisin cop kullanması gerginliği arttırdı.”
Aynı türden iddialar sonraki birkaç seçimde de aynen tekrarlandı.
Bizim ülkemizde olaylar sürekli tekerrür eder çünkü. Geçmişte çöplüklerde oy pusulası aranıyor, bulunduğunda hemen yaygara başlatılıyordu; şimdilerde itirazlar sandık müşahitlerinin doldurduğu tutanaklar üzerinden yapılıyor.
İtirazlar hiç değişmiyor ama; itirazsız seçim neredeyse yok gibi siyasi tarihimizde…
Bazen sonuç alınıyor da. 1994 yerel seçiminde (o zaman adı ‘mahalli idareler seçimi’ idi) Ankara’da ilk elde SHP’nin adayı Korel Göymen‘in kazandığı duyurulmuştu. Melih Gökçek‘in itirazı üzerine oylar yeniden sayılınca, Gökçek‘in 6 bin kadar oy farkıyla belediye başkanı seçildiği ilan edildi.
Şimdi de oylar sayılacaktır.
Binali Bey üzülmesin
Kargaşa içerisinde Ak Parti’nin İstanbul’da aday gösterdiği Binali Yıldırım‘ın “Ben kazandım” iddiası eşliğinde bir görevi kabul konuşması yapması CHP’yi kızdırdı. Genellikle sakin ve sürekli sevecen davranan CHP adayı Ekrem İmamoğlu‘nun sesini yükselttiği tek olay da sanırım o oldu.
Ardından birileri, bakanlıklar ve başbakanlık yapmış, en son görevi TBMM başkanlığı olan Binali Yıldırım‘ın nasıl olsa kazanacağı umulduğu için hazırlanmış seçim sonrası konuşmasını gözden geçirirken çekilmiş bir fotoğrafını servis etti.
Herhalde bu seçimden geriye kalacak en hazin tablolardan biri olmaya namzet o fotoğraf…
Binali Bey‘in belediye başkanı seçilemedi diye fazla üzülmeyeceğini sanıyorum. Üzülmesin.
Turgut Özal 1977 seçiminde İzmir’den Milli Selamet Partisi milletvekili olarak Meclis’e gidemedi ve üzüldü; ancak Semra Özal‘ın ise bu duruma sevindiğini biliyorum. Seçilseydi Turgut Bey‘i sonradan cumhurbaşkanlığına kadar götürecek yol o yüzden kapanmış olacaktı.
Seçim gecesi televizyon kanalları yüzlerce konuk ağırladı. Bazı kanallar Yüksek Seçim Kurulu (YSK) savcılığa suç duyurusunda bulunacağını açıklayana kadar yasaklı saatlerde sandıklardan çıktığını duyurdukları oyları ekranlarına yansıttılar. YSK’nın tehdidi üzerine oy duyurmaya ara verildi.
YSK da zaten erken bir saatte (19.15’te) yasağı kaldırdı.
AA ve alternatif kanallar
Anadolu Ajansı‘nın (AA) kendisi için büyük bir başarı hikayesine dönüşecekken İstanbul sonuçlarının son yüzde 1’lik diliminde veri akışını durdurması büyük bir talihsizlikti. “Şaibe” iddiaları bu defa AA’ya yöneldi; özellikle de YSK’nın “AA sonuçları bizden almıyor” demesinden sonra…
Peki AA sonuçları YSK’dan almıyor idiyse nereden alıyordu?
Herkes bir senaryo yazıyor, ama galiba en makul açıklama, AA’nın o bilgileri kendini yanıltmayacağına güvendiği bir partinin kaynaklarından alıyor olması… Parti veri akışını durdurunca AA ne yapabilirdi ki?
Ben o gece alternatif ekranlardaydım. Önce Deutsche Welle adına Nevşin Mengü‘nün programındaydım. Oradan çıkıp t24‘te Şirin Payzın‘ın yaptığı programa katıldım. t24‘te yayına çıkan veya çıkmak üzere bekleyen bayağı bir kanaat önderi vardı; artık ekranlarda kendilerine yer verilmeyen kanaat önderleri… En son da Ruşen Çakır öncülüğünde ilk alternatif örneği sunmuş olan Medyascope.tv kanalına gittim.
Alternatif kanallar da yaptıkları işi ciddiye alıyorlar. Bunu anlayasınız diye yukarıda Medyascope.tv‘nin seçim gecesi yayınında çalışanların toplu fotoğrafını sunuyorum.
Bir seçim gecesi ve ertesi günü böyle geçti.
ΩΩΩΩ