Kusura bakmayın, bugün biraz geçmişe dönüp arşiv kazıcılığı yapacağım.
Büyük bir keyifle hem de…
İngiltere’de dün sonuçları açıklanınca ‘Çıkalım’ oyu verenlerin bile şaşkınları oynadığı görülen referandum sonrası dünyanın dört bir tarafında adı ‘müstakbel başbakan’ olarak anılmaya başlanan Boris Johnson var ya…
Hani, bizde kendisinden söz edenlerin şimdilerde mutlaka ‘Ali Kemal’in torunu’ veya ‘Ali Kemal’in torununun oğlu’ diye andığı…
İşte onun bizlerle akrabalık bağı bulunduğunu keşfedince, bu gerçeği bir türlü kabul etmek istemeyen Hürriyet’e ve Sabah’a ‘pes’ dedirtmek hiç kolay olmamıştı.
Boris şöhret basamaklarını tırmanırken ben
Keşfim, Boris’in isminin İngiltere’de ‘sıradan bir gazeteci’ statüsünden ‘parlak bir gazeteci’ olarak anılmaya başladığı 2000 yılı öncesinde oldu; iki gazetemize gerçeği kabul ettirmek ise 2000’li yılları aldı.
Henüz internet üzerinden ulaşılamayan dönemlerde bile İngiliz gazetelerini yakın takibe aldığımı daha önce yazmıştım; bu ısrarlı takibimin pek çok yararını gazetecilik hayatımda gördüm.
Merakımı ayaklandıran ilk haberle Daily Telegraph (DT) gazetesinde karşılaştım. Muhafazakâr ‘The Spectator’ dergisinin yayın yönetmeni koltuğuna henüz erken bir yaşta (35 yaşında) oturan Boris Johnson hakkında şunları yazıyordu DT (31 Temmuz 1999): “Boris kendisi de yazar ve çevreci olan büyük Stanley Johnson’un oğludur. Büyükbabası, Osman Ali olan adını, İngiltere’ye gelir gelmez Winfred Johnson olarak değiştirmişti. Osman Ali’nin babası Ali Kemal son Osmanlı sultanının bakanıydı.”
Değinmeyi kaleme alan Auberon Waugh, Boris Johnson’un atanmasını, “Türkler böyle söylerdi” dedikten sonra Türkçe bir cümleyle selâmlıyor: “Merhaba Boris Bey…”
Yukarıdaki iki paragraftaki bilgileri 9 Ağustos 1999 tarihli Kulis’ten aldım.
Ali Kemal’in Türk anneden doğma oğlu Zeki Kuneralp’in anılarına göz attım. Hayrettir, Londra’da büyükelçilik yapmış Kuneralp İngiliz akrabaları olduğundan hiç bahsetmemiş anılarında…
İçime kuşku düştü tabii. (DT’de okuduğum haber ile Kulis yazısı arasındaki bir haftalık farkın sebebi o kuşku.) Biraz daha deştim.
Doktora tezi Ali Kemal üzerine olan Osman Özsoy’un ‘Gazetecinin İnfazı’ kitabında aradığım bilgiyi buldum; o bunu Kazım Karabekir’in ‘İstiklal Harbimiz’ kitabından (s. 105) aktarıyor. Okuyalım:
“Ali Kemal annesinin ölümüyle içine düştüğü manevi boşluğu doldurmak amacıyla, İngiliz olan ilk karısından doğma Selma ve Osman adlı çocuklarını epey aradan sonra tekrar görmek istemiş, onları İstanbul’a getirmeye veya en azından bir kez olsun görmeye yeltenmiş, ama dönemin siyasi koşullarından olacak ki, çok istediği halde bu emeline ulaşmaya fırsat bulamamıştır.” (s. 33).
Neymiş? Ali Kemal’in ilk eşi İngiliz imiş ve ondan Selma ve Osman adında iki çocuğu olmuş; çocuklar yurtdışında yaşamaktaymış…
Karabekir’in Osman olduğunu söylediği adı DT yazarı Waugh ‘Osman Ali’ diye yazmıştı…
Buluşum hoşuma gitti ve oturup akrabalık bağını yeni öğrendiğim ‘meslektaşım’ Boris Johnson’la ilgili ‘Dedeler ve torunları’ yazısını yazdım.
Pek dikkat çekmedi.
Boris bu defa milletvekili
Aradan iki yıldan fazla bir süre geçtikten sonra Hürriyet’te bayağı büyütülen şu haberle karşılaşınca sevindim: “İngiliz Muhafazakâr Parti Milletvekili ve ‘The Spectator’ Dergisi’nin Genel Yayın Yönetmeni Boris Johnson’un Atatürk karşıtı diye 1922’de linç edilen Ali Kemal’in torununun çocuğu olduğu iddia edildi. İddiayı Amerikan New York Times gazetesi ortaya attı.”
İnsan ne bekler? NYT’ın dillendirdiği iddianın daha önce Kulis’te yer aldığı bilgisinin eklenmesini, değil mi? En azından ben bekledim. Onun yerine, Hürriyet, Boris milletvekili seçilip NYT’ın radarına da yakalanınca tekrarlanmış iddiayı inkâr yoluna gitti. Aynı habere eklenen şu cümleyle: “Ancak Boris Johnson’un, Ali Kemal’in İngiliz eşinin başka bir evlilikten gelen torunu olduğu anlaşıldı.”
Nasıl anlamışlar, hayret!
Hemen ertesi gün yeni ayrıntılar da ekleyerek Hürriyet’i uyardım (8 Nisan 2002).
Nafile…
Boris Londra belediye başkanı oluyor…
Aradan yine bayağı bir vakit geçti. Boris Johnson siyasette başarı basamaklarını tırmanmaya devam etti. Daha önce sürekli İşçi Partili adaylara oy vermiş Londra’da Muhafazakâr Parti’den Belediye Başkanı seçilmeyi başardı (2 Mayıs 2008).
Bu kez Sabah’ta akrabalığı inkâr eden bir yazıyla karşılaştım.
Galiba Ali Kemal’in Mustafa Kemal Atatürk’e karşıtlığı sebebiyle linç edilmiş biri olması bu inkârlarda rol oynuyor. İyi ama, biz hoşlanmıyoruz diye, adam kan bağlarından mahrum mu edilmeli?
Londra’yı yönetmeye başlayan Boris Johnson’un ‘Türk kökeni’ ön plana çıkarıldı diye konuya giren Erdal Şafak, Sabah’ta, Boris’in büyük dedesinin Ali Kemal olmadığını yazdı. Ali Kemal’in eşi İngiliz’miş, ama kadın daha önce bir İngiliz’le evliymiş ve ondan bir çocuğu varmış… “Evet, Ali Kemal, Boris Johnson’ın büyük ninesiyle evlendi. 1906’da. Ancak kadın bir çocuklu duldu. O çocuk da Johnson’ın dedesiydi. Zaten bir yıl evli kaldılar” demekteydi Sabah yazarı…
Bu defa bildiğim doğruları bu yazı üzerine tekrarladım.
Yine de “Acaba?” diyenler olabilir; ne malum, belki de inkâr edenler haklıdır da, ben yanlış yazıp duruyorumdur.
Rachel ve Boris Johnson
Devreye kızkardeş giriyor
O zaman burada bir başka Johnson’un tanıklığına başvuracağım; Rachel Johnson’un…
Rachel Hanım Boris’in kendisi gibi gazeteci olan kızkardeşi. Son referandumda tıpkı Boris gibi ‘Çıkalım’ tezini çılgınca savunan Daily Mail (DM) gazetesinde yazıyor.
Boris’in tersine, Rachel Hanım ve babaları Stanley, ‘Kalalım’ kampanyasına müthiş destek verdiler.
Donald Trump ABD’deki seçim kampanyasında “Müslümanları ülkeye sokmayalım, olanları da fişleyip arkalarına hafiyeler takalım” diye bir şeyler söyleyince, Rachel Johnson dayanamadı ve gazetede ‘Mr Trump size bana özel Müslüman sorununu takdim ederim: Ben’ başlıklı bir yazı (13 Aralık 2015) yayımladı.
Yazının girişi şöyle: “Ali Kemal adlı bir Türk’ün torununun torunuyum; adımın yanındaki fotoğrafıma bakıp ‘Ama sen Müslüman değilsin’ diye bağırmadan önce, görünüme aldanmamanı tavsiye ederim. Benim Müslüman bir eltim, Müslüman kuzenlerim, sakallı ve bereli Müslüman bir amcam var. Kardeşlerimden birinin nikâhını imam kıydı. Kardeşim nikâh öncesi ‘İslâma geçmesi’ gerekip gerekmediğini sorduğunda, imam, ‘Sen zaten Müslümansın, bizde inanç çocuklara babadan geçer’ dedi.”
Tekrar sorayım: Neymiş?
Kampanya sırasında ağız değiştirene kadar Boris de Türkiye ve İslâm yanlısı açıklamalar yapıyordu.
Bu yazı neden yazıldı?
Boris Johnson birkaç ay sonra İngiltere’ye başbakan olursa bu ayrıntıları bilesiniz diye bu yazıyı yazdım.
Unutmayın, Rachel Hanım gibi Boris Jonhson da Müslüman bir dedenin sülbünden geliyor.
ΩΩΩΩ