Vatandaşını aldatan -hatta öldüren- devletleri bu yaptıklarına pişman etmeliyiz…

26
Reklam

Bir Orta Amerika ülkesiyle diğerinin sınırında çekilmiş yukarıdaki fotoğrafa dikkatle bakın. Yaşadıkları ülkedeki şartların bozulması, kundaktaki bebeklere süt bile bulamayacak hale gelinmesi yüzünden onbinlerce insanın komşu ülkeye sığınmak istemesinin tablosu bu. Komşu ülke böylesine bir göç dalgasını kaldıramayacağı endişesiyle sınırını kapattığı için bu insanlar gördüğümüz o köprüde sıkışıp kalmışlar…
Feci bir görüntü bu.
Doğrusunu söylememiz gerekirse biz bu tablonun yabancısı değiliz. Irak ve Suriye’de işler karıştığında da, insanlar çıkınlarını alıp, kundaktaki bebekleriyle yollara düşmüş, ölümü de göze alarak hayatlarını sona erdirmesi muhtemel sandallara doluşarak yeni bir geleceğe doğru yol almak istemişlerdi.
Hala bir yerlerden ülkemize böyle umutsuz insanlar geliyor ve bir yolunu bulup refah ülkelerine erişmenin hayalini kuruyorlar. Öyle yüzbinlercesi için hayal ülkesinin ülkemiz olduğu ve buraya yerleştikleri de biliniyor.

Kaşıkçı’yı aldatan devlet

Yazıya böyle girdim, ama aklım yine Cemal Kaşıkçı cinayetinde.
Devleti tarafından kendisine devletine ait bir binada tuzak kurulmuş, devletinin görevlileri eliyle ve muhtemelen devletinin yönetiminden birilerinin emriyle hayatına kastedilmiş biri Cemal Kaşıkçı.
Basit bir belgeyi vesile ederek İstanbul’daki başkonsolosluğa davet edilmiş, geldiğinde muhtemelen oraya özel gönderilmiş bir infaz timi eliyle öldürülmüş biri…
Her insanın devletiyle arasında daha doğduğu günden başlayarak bir zımni anlaşma vardır. Hiçbirimiz hangi ülkede doğacağımıza kendimiz karar vermiyoruz; sonuçta ‘devlet’ denilen aygıt da bizler gibi insanlardan oluşuyor. Bütün istediğimiz, devletimizin bize asgari yaşama şartlarını sağlaması, her insanın hak ettiği uluslararası belgelerle teyit edilmiş özgürlükleri vatandaşlarına sağlayıp onlara huzur ve güven vermesidir. Bunun karşılığında da bizler yasalara uyan vatandaşlar olma sözünü yerine getirmekle mükellefiz.
Vatandaşı olduğumuz devletten bir şey daha bekliyoruz: Bizi aldatmamasını…
Cemal Kaşıkçı‘yı vatandaşı olduğu devlet aldattı.
Sadece onu öldürüleceği başkonsolosluğa davet ederek aldatmadı; Cemal Kaşıkçı özgür olmadığını, huzur ve güven içerisinde yaşayamayacağını anladığı için ülkesini terk etmişti, devleti kendisini çok önceden hayal kırıklığına uğratmıştı.
Devletler vaat ettiklerini yerine getirmemeye başlayınca vahşileşirler de. Dünyanın en örgütlü acımasız kıyıcıları -o hale gelmeye karar verdiklerinde- devletlerdir. Ellerinde bunu sağlayacak silahlı güçleri, en vahşi yöntemleri uygulamaya hazır görevlileri, yaptıklarında üstünü örtmelerini sağlayacak resmi mekanizmaları bulunur.

Uluslararası sistem devletleri dizginleyemezse

Tarih boyunca birçok devlet o kara alana sürüklenmiş ve insanlık için en vahşi dönemler onlar yüzünden yaşanmıştır.
Uluslararası hukuk ve o hukukun dünyanın dört bir tarafında geçerli olmasını sağlayacak kurumlar ile örgütler, tarihin karanlık sayfalarının günümüzde de yaşanmaması için oluşturulmuşlardır.
Devleti tarafından aldatıldığını anlayınca ülkesini terk etmiş gazeteci Cemal Kaşıkçı‘nın devletinin kendisine vermesini beklediği basit bir belge bahanesiyle tuzağa düşürülerek öldürülmesi günümüzün hukuka dayalı uluslararası sistemi açısından bir sınava dönüşmüş durumda.
Öyle anlaşılıyor ki, vaktiyle hukuka dayalı uluslararası sistemin oluşmasında başı çekmiş olan ülke, şimdiki yöneticisi eliyle, Kaşıkçı olayının fazlaca üstüne gitme niyetinde değil. Kaşıkçı‘nın vatandaşı olduğu devletin yaptığı açıklamayı ve sorumluları cezalandıracağı vaadini yeterli buluyor.
Başkonsoloslukta yaşanan olayın vahşet boyutunu, bireyle-devlet arasındaki zımni anlaşmayı bozması yönünü önemsemiyor o ülke. Ticari çıkarları çok daha önemli…
Uluslararası sistem üzerinde etkisi olduğu için bunu sağlayabilecek durumda da.
Ne olacak peki?
Cemal Kaşıkçı bir mezartaşından bile mahrum bir devlet kurbanı olarak mı kalacak?
Öyle de kalabilir.
Ancak kaldırmamak da elimizde.
Ne yapıp edip Cemal Kaşıkçı olayının üzerine gitmeli, önce onun vatandaşı olduğu devleti, sonra da vatandaşlarını aldatmayı göze alan başka devletleri bu yaptıklarına pişman edecek bir yol bulmalıyız.
İnsan olmanın haysiyetine her insan sahip çıkmak zorunda.

Cemal Kaşıkçı olayı ile ilgili önceki yazılarım:

1. Cemal Kaşıkçı olayında bilinmeyenler… Tam bana göre bir olay bu…
2. Mükemmel infaz yoktur… ‘Vardır’ diyenler CIA ve Mossad’a sorabilir… İşte gerçekler…
3. Erdoğan neden ‘sivrisinek’ dedi? ‘Kaşıkçı Olayı’ için Türkiye’nin seçilmesinin bir sebebi var…
4. Cemal Kaşıkçı olayı ile Agatha Christie arasında ne ilişki var? Var elbette…

5. Cemal Kaşıkçı olayı üzerindeki sis dağılırken… Ben yıllar önceki başka bir olayı hatırladım…

6. Kaşıkçı için her gün senaryo yazılıyor… Hangisi doğru, hangisi yanlış…
7. Kaşıkçı gazeteciydi, Brunson da dinadamı.. Onların durumuna gösterilen ilgi bizi düşündürmeli…

8. Kaşıkçı olayı giderek ‘komplocu’ yaklaşımlara zemin hazırlıyor.. Farkındasınız değil mi?

9. Kaşıkçı’nın öldüğü resmen açıklandı.. Sorular ise hala cevapsız…

Reklam

ΩΩΩΩ

Reklam

26 YORUMLAR

  1. Kim kimi neye pişman edecek tam anlayamadım. Mesela ABD ve onun ne dediğini bilmez tüccar başkanı Suudi Krallığını yaptığına pişman mı edecek?
    Ya da birbirlerine kükreyip duran ama asla saldırmayan Güvenlik Konseyi üyelerinin aldığı etkisiz kararların sahibi BM, ABD’yi ve Suudi Krallığını yaptığına pişman mı edecek?
    Bu olayı çözebilecek ve sorumlularını cezalandıracak Uluslararası kuruluşların ve sözü geçen devletlerin yapacağı şey el birliğiyle olayın üzerini usülüne uygun kapatmak ve pozisyonlarına göre birbirlerinden azami derecede menfaat temin etmekten başka ne olabilir ki?
    Bu ulıslararası kuruluşlar ve dünyaya nizam verdiğini iddia eden devletlerin Bosna,Irak,Afganistan,Suriye,Libya ve dünyanın başka bölgelerinde yapıp ettikleri bize ne yapıp edecekleri ile ilgili yeteri kadar fikir veriyor zaten.
    Kimin umurunda Cemal Kaşıkçının bir insan olarak yaşam hakkının elinden alınması? Onun bir eş bir baba ya da bir arkadaş olarak kaybını yaşayanların hissettikleri kimin umurunda?
    Bu olayı aydınlatıp sorumluluları cezalandırmaya muktedir olmayan binler/onbinler/yüzbinler/milyonlardan başka kimin umurunda?
    Heyhat ki güçlü, etkili ve yetkili bir avuç azgın azınlık bir yanda, etkisiz, güçsüz ve de yetkisiz çoğunluk diğer yanda.

  2. Bu günkü yaziyi okudum ümidim artti.
    CB RTE in sali günü Kaşıkçı cinayetinin detaylarını açıklayacağıni söylediği konuşmasını okudum, dün de WP ta cinayetin aydınlatılması için Trump dahil hiç kimsenin Erdoğan kadar Araplara baskı yapmadığını okumuştum. hiç olmazsa bu konuda adalete dair bir çaba içinde olunduğunu görüp ümidim biraz daha canlanmışti ki; ardından CB RTE nin Türkiye’de 16 yıldır hiç bir vatandaşın hayatına kastedilmedigini ve hiç kimsenin hak ihlaline uğramadiğını sôylediği konuşmasını okuyunca hafiften bir yalpaladim, ayağım kaydı herhalde.
    Sonra, bir Doğu Perinçek haberi 15 sene önce hafizama kaydedilmiş kiracısı olduğum emekli bir albayın sözlerini fotoğraf eşliğinde gözlerimin önüne getirdi.
    Kira Kontratı imzalamak Kadıköy’de bir tiyatro salonuna çağırmıştı. Gittiğimde emekli askerlerden oluşan bir grup toplanti halindelerdi. Ara olunca arkadaşiyla öfkeli bir halde konuşarak geldiler. İyice yaklaşınca yüzünü buruşturarak ve sert harfleri alabildiğine sertlestirerek ” sallandiracaksin bunlardan bir kaç tanesini Taksim meydanında bak bir daha böyle laflar edebiliyorlarmı” dedi.
    Kontratı imzaladı beklemeden döndüler salona.
    Sonraki zamanlarda aynı sözü aynı şiddette Perincekten de duydum.
    Zaman icinde baskalarininda bu türden ofkelendiklerini okudum,işittim ve gördüm. Öğrendim sonunda, ” irtica”eselesine öfkeleniyorlarmiş.
    Son zamanlar da da ne zaman “mürteci’ lerden biriyle görüşse Perinçek, ardından görüştüğü “murtecinin” kendisi hakkında ki fikirlerim görüştükten sonra değişti açıklamaları duyuyorum, okuyorum.
    İlginç değil mi? Başka bir ilginçlikte şu;
    Aynı Perinçek bir televizyon programında konuşmacılardan birine ki; kendisi cihanın görüp göreceği yegane kahraman! ( öyle çünkü Bülent Arınça tehditler savurarak nasıl susturduğunu! hepimiz gördük) a yukarda zikredilen sertlikte ifadelerle parmak sallıyordu. Cihan kahramaninin! nasıl cevap verdiğini herkez görmüştür herhalde. TV de izleyemeyenlere YouTube da hepimizin gözüne sokuyorlar. Bende oradan izledim.
    Yok yok iyi niyetliliğimi muhafaza edeyim ben.
    “Cehenneme giden yollar, iyi niyet taşlarıyla döşelidir” sözünü daha önce söyleyen hiç olmamış ve bu söz henüz dilimize girmemiş ve ” başıma ne geldiyse hep bu iyi niyetliligimden geldi” yakinmalarini henüz hiç kimseden duymamış olmalıyız ki,
    Didem Kuz hanım efendi iyi niyetlilikten zarar gelmez demişti.

  3. Başlıkta “Vatandaşını aldatan -hatta öldüren- devletler” denmiş.
    Ancak aldatan ve öldürenler, devlet mekanizmasını kullanan insanlık pusulasını şaşırmış, maaşla çalışan korku/endişe içersinde ayakta kalmağa çalışanlardır. S. Arabistanı yönetenler de ufak bir zümre olarak ayakta kalmağa çalışıyorlar. Bunun için ne gerekiyorsa yapıyorlar. Sanki onlar ayakta kalamazsa daha iyi bir ülke meydana gelemeyecek, ülke ortadan kalkacak! Esadın kafa yapısından bir farkı yok.
    Dış basına yansıdığı kadarıyla, Kaşıkçı’nın kayıp cesedi konusunda yeni bir formül ileri sürdüler. Güya Kaşıkçı’ya benzer biri onun giysileriyle Konsolosluktan çıkartılırken, Kaşıkçının cesedi halıya sarılı bir şekilde yerel bir işbikçi tarafından ortadan kaldırılmış. Yani bizimkileri bu işlere bulaştırmış, bir şekilde suça ortak etmiş oluyorlar. Ülkemizin hali hazırdaki imajının bunu kaldıracbileceğini biliyorlar. Bakalım, bizim organize suçlarla ilgili hukuk/emniyet sistemi dünya kamuoyunun Kaşıkçı’nın katline reaksiyonu karşısında bu işi nasıl yürütebilecek? Ortak inceleme yapmak isteyen yabancı kuruluşlar hergeçen gün artıyor.

  4. Arapların yaptığı DEAŞ pisikolojisiyle aynı. Bu malesef yörenin gelişmemiş beyinlerinin eseri. Burada dikkat edilecek nokta beyin ezber bilimlerle gelişmiyor.

  5. Bu olay üzerinden genelleme yapmaliyiz F. Koru’nun dediği gibi uluslar arası toplum bu zihniyetteki devlet/hükümetleri yaptığına pişman etmeli.
    Bu olayda da T.C. yargısı ucu değil prense, krala bile varacak olsa yargilamayi yapmalı.
    Ama hiç UMUTLANMAYIN. Ayinesi işidir kimsenin bakılmaz lafına.
    Bu yargilamayi yapacak olan mahkemelerimiz mi bağımsız ve tarafsız.
    Bu yargılamaya imkan verecek hükümetimiz mi hiç yargıya müdahale etmeyen, yargıyı siyasallastirmayan, yargıyı insanları rehin almak – zulmetmek icin kullanmayan, yargıyı kendini meşrulaştırmak icin kullanmayan, muhalifleri ajan vb ilan etmeyen.!
    Geçin bunları.
    Türkiyenin yurt dışı temsilciliklerine benzer korkularindan dolayı gidemeyen insanlar yok mu sizce….
    Elin Kanada’sı bile Kaşıkçı olayına en başından net tavır aldı.

  6. Kutsal kitaplarin hepisinede yalan sölylemek yasak ve günah.
    Kurani Kerimin bir noktasını dahı değiştirmek imkansız ve mümümkün değil.
    Bilindiği gibi diger kitaplar insanlar tarafindan tahrip edilmesine rağmen onlardada yalana dokunulmamiş ve büyük günah.
    Her meslekte yalan söyleniyor! Örnek doktor hastasina ölümcül derdi olduğunu soylemiyor, fakat hastasi sorarsa gerçeği söylemek zorunda kaliyor.
    Virgül ve noktasına dokunulmayan BİR KİTABA İNANLAR, BIZ MÜSLÜMANLARIN HALIMIZE BAKALIM.
    her devirde Devleti idare edenlerin yalanlari ve yalnişlari halklari tarafindan alkişlanip o kişiler dünyayi ve ülkelerini cehenneme cevirmis ve çevirmeye devama edenlerde hep mevcut ve hic eksik olmamis.
    BUNLARI YAPARKENDE TRUMP GIBI DINDAR OLARAK KENDILERININ HALKA GERCEK YÜZLERINI DEĞIL TAM TERSINI KABUL ETTIRIP, güçlerine güç, servetlerinede servet katiyorlar.
    Muslumanlar arasindada pek fark yok zengi ülke fakir ülke yoneticileri şatavatli yaşamayi sürdüriyorlar.
    Örnek: Suudilerinde uçan saraylari var bizimde ucan saraylarimiz var onlari eleştirenler onlara göre vatan haini bizimkileride eleştirenler bize göre vatan haini.
    TRUMPA ABD halki hesap sorabiliyor ve sen yalancisin diyebiliyor. Onun taraftarlari da dahil.
    Peki bizde ve İSLAM ALEMINDE bunlari yapa bilen varmi?
    En basiti bu sitede gözümuzün icine baka baka YALANCILARI SAVUNMAK IÇIN HEM YALAN SÖYLIYORLAR HEMDE TEHDIT EDIYORLAR.
    Hadi biz neyise laiklikle yönetilyoruz (aslinda tam terside öğle sayalım) politikacilarimiz bizlere ve dünyaya yalan söylemeleri İSLAM dinine mal edilmiye bilir.
    Ya SUUDI ARAPLARINA NE DEMELI? TRUMP’IN PEŞINE TAKILMIŞ ARKALARINI YALAN DUVARINA DAYAMIŞLAR
    BÜTÜTÜN DÜNYAYA YALAN IHRAÇ EDIYORLAR.
    Demeki! KUR-AN’İ Kerimde şikrk ayari günahlardan sayilan yalan makinesi suudiler tarafinda icat edilmiş bizim bunda Rahmetli Kaşikci sayesinde haberimiz oldu.
    Gene Bizim başkan her ne kadar yalan söylesede bazen doğrularide söyliyor.
    O Meshur Dogru Sözünü tekra Hatirliyalim.
    “BENIM BU YÜZÜKTEN BAŞKA SERMAYEM YOK. EĞER BIR GÜN OLURSA ONU IYI BILIN’KI diger kelimeleri unuttum hatirinda olan varsa bir zahme eklesinler.

  7. Hepimizin kulak vermesi gereken bir çağrı!
    Fevkalade önemli bir yazı ve yorumcuların harika yorumları.
    Teşekkürler!

  8. Olayı en başından beri bilen ama bildiklerini herkesten saklayan, adam gibi açıklama yapmayan TC yöneticileri Suudlar kadar suçludurlar. Hep yapageldikleri gibi işlerine gelmeyen konularda üç maymunu oynadılar. Kandırıldık demelerine az kaldı. Ne için aşşağılık bir devletle aynı dinden oldukları için .YAZIK

  9. Halk türkülerimizden birinde de denildiği gibi “elleme körolası arap/uykularda adam vurulmaz!” arap feodalizminin günümüzde sergilediği ilkellikler kerbeladan beri pek az değişmiş diyebiliriz. Bu türden faili meçhullere, elçilik binalarında mapusluk gibi vakalara 3.dünyada olduğu kadar uygar dünyada da sıkça rastlıyoruz. Nitekim sayın yazarın da onaylacağını düşündüğüm bu gerçekliğe rağmen nato, bm, lahey gibi kağşamış küresel vesayet kapılarından medet umulmasına da bi anlam veremedim! Yani daha dün katara amborgo diye irili ufaklı arap aşiretlerini seferber ediveren kirli ilişkiler ağından bir de insanlık dersi/güvencesi dilenmek de ne oluyor? Batının kendisi muhtacı nimet bir dede… Doğrudur, belki fetönün natoyu türkiyeye müdahale etmeye çağırırken dediği gibi “haçlı sizin karınıza kızınıza ilişmez, caminize dokunmaz” diye düşünülüyor da olabilir ama yakın ve uzak tarihte yaşananlar pek öyle demiyor… En basit insani prensiplerin icrasında bile batılı vesayet araçlarının kurtarma programlarına kaldıysak vay halimize! Önerim şu: zengin kaynakların fakir bekçileri konumundaki ezilen halklar, başlarındaki kukla yöneticilere karşı sivil itaatsizlik başlatsınlar; tabi kendilerini değil yöneticilerinin kuklasını yakarak:)

  10. “İnsan olmanın haysiyetine her insan sahip çıkmak zorunda ”
    Cok dogru bir ifade .Bireyler olarak bu cinayete her kesin tepki vermesi gerekir.Ama nerde o tepki.Biz muslumanlar bir yerde yanlis varsa elimizle , dilimizle veya kalbimizle bu yanlisi duzeltmeliyiz.
    En basta arabistan ve onun muhtemel ortagi amerikayi email bonbardimanina tutmaliyiz.
    Sonrasinda ise bireysel verecegimiz diger bir tepki ise UMRE ziyaretlerine bir sure ara vermeliyiz.Bu site belki bunun onculugunu yapabilir.
    Eger bu tepkiler verilmezse yarin Cemaller Hasanlar Aliler veliler binler milyonlar oldurulmeye devam edecektir.

  11. Sayın Koru çok önemli konulara dokunuyorsunuz. Bütün dünyada tarih boyunca devlet; mutlaka gerekli ama aynı zamanda sınırlandırılması gereken, asla kutsanmayacak ve hesap vermeye zorlanması gereken bir varlık olarak kabul edilmiş. Tabii akıl ve ilim sahipleri tarafından. Yoksa devlet zaten güç demek ve her zaman devlekutsant gücünü kullanıp zulme, talana, yalana, yalakalığa yönelecek zayıf ruhlar her zaman var. Günümüzde de bu yalaka ve zayıf tipler devletin arkasına sığınıp önemli adam olmaya çalışanlar her yerde var. Hatta bu sitede bile devleti kullanıp yorumcuları tehdit edenler olabiliyor.
    Burada ikinci problem devletin dinle sarmalanıp kutsanmış hali var ki maalesef Müslümanlar arasında hakim olan anlayış budur. Devlet zaten kendisi problemli bir yapı iken bunu bir de dinle efsunlayıp, bize “dokunulmaz bir yapı” olarak sunuyorlar. Bu kolay çözülemez bir problemdir, zira İslam aleminin bunu açık yüreklikle tartışıp gerçek bir aydınlanma (dini anlamda) yaşamaları gerekiyor. Bu epey alengirli ve bizim burada tartışabileceğimiz boyutta değil.
    Üçüncü problem ise fikir özgürlüğüdür ki öncekilerle doğrudan ilişkilidir. Farklı her söylemi “hainlik, düşmanlık, küfür, başka ülkelerle anlaşma, isyan, başkaldırma” gibi söylemlerle susturmaktır. Bunu günümüzde “söz konusu vatansa gerisi teferruattır” diye sıradan halka kolayca yutturuyorlar. Bu kolay değişmeyecek bir durumdur. Umarım ki idrakler gelişir ve iyileşiriz.

    • sayın çakan!
      bizim herşeyi tartışmamız gerekiyor. önkabullerimizi, doğrularımızı, yanlışlarımızı, din anlayışımızı, ahlak anlayışımızı, hukuku, adaleti, özgürlüğü, osmanlıyı, cumhuriyeti, devleti, laikliği vs. vs. Daha önceki insanlar tarafından oluşturulmuş düşünceler, duygular, birebir bizim tarafımızdan kesin doğru olarak kabul ediliyor, bütün herşey de bu doğrular üzerine bina ediliyor. Hem de açık ve net gerçeklere rağmen. geçmişten bize kalan doğrular, düşünce sistematiği ve duygular, açık gerçekleri bile görmemizi engelliyor. bu durum da gelişmeyi, dönüşmeyi, ilerlemeyi engelleyen bir etken.
      – Daha önceden de bu konuda defalarca yazdım. bu konuyu gündeme getirmenize sevindim.

      • Sayın Akyol,
        Kesinlikle katılıyorum, biz hala kabilecilik seviyesindeyiz ne yazık ki. “Benim kabilem/mahallem/grubum/partim/cemaatim/devletim her zaman haklıdır”, yada “haksız da olsa bunu dillendirmeyelim” çizgisini geçemedik. Kazım Karabekir Paşa’nın 1940’larda Türk Tarih Kurumuna yazdığı bir mektupta belirttiği gibi tarihin bir din gibi algılanıp öğretilmemesi gerekiyor. Örnek olarak son dönemdeki Osmanlı tartışmaları bir din gibi algılanıyor. II. Abdülhamit büyük sultan mıdır, yoksa kızıl sultan mıdır? Birini söyleyen bir tarafta, diğerini söyleyen öbür tarafta oluyor. Oysa bu tarih, artık olan olmuş, üzerinden yüz yıl geçmiş, bu bir bilimsel araştırmanın konusudur.
        Siyaset biliminde “political animal” diye bir tabir vardır. Bir kısım siyasetçiler toplumun ayak takımı denen kısmını (trolü, kefen giyip sokağa döküleni, şakşakçısı, her devrin adamı olan yalakası vs.) onların diliyle konuşarak kolayca yoldan çıkarabilir. Okumuş yazmış taifesinden ve zenginlerden de menfaat beklentisiyle bunlara destek olur ve ortaya dört dörtlük popülizm çıkar. Trump’un konuşmalarını analiz eden uzmanlar konuşmaların seviyesini İlkokul 3. sınıfa hitap ettiğini söylüyor. Bizde de, başka ülkelerde de durum aynı.

        • Hakan bey, politik ya da değil hayvan hayvandır sonuçta! Gezi olaylarındaki vandalizmi ve hdp lideri selonun çağrısıyla intifada başlatan kürtçü militanların diyarbakırda işlediği vahşeti hala unutmadık:( haklısınız, sorumsuz siyasetçi daha ne halt yemez ki…

      • H Çakan Ve H Akyok, her zaman ufuk açici yorumlarınz icin sizleri ictenlikle kutluyorum?

        • destekleyici yorumunuz için teşekkür ederim nurdan hanım. ben de sizin yorumlarınızı ilgi ile takip ediyorum.

      • Sayın akyol, kolay gelsin, tartışmanın başlangıç cümlesi benden olsun: dünya ateşten bi toptu, sonra avcı ve toplayıcı yabanıllar diye uzatalım mevzuyu… H.akan arkadaş doğrudan ‘kabilecilik’ falan diye başlamış ama o senin bulunduğun dönemin epeyce bi ilersinde kalıyor sanki:)

  12. Dünyadaki insan haklarından her devlet gücü ölçüsünde sorumludur.
    Güçlü devletler bu güçlerini insanlığın hayrına kullanmıyorlar.
    Varsa yoksa ülkemin menfaatina uygun mu ölçüsü başı çekiyor.
    Bu nedenle kimine insan hakları ihlali nedeniyle ambargo uyguluyorlar.
    İşine gelen ülkelerde demokrasi imiş insan hakları imiş umurunda olmuyorlar.
    Menfaatlar adına her yerde çifte standart olağan hale getirilmiş durumda.
    Gelişmiş ülkelere fayda sağladığında, en zalim yönetimlerin insan hak ve hürriyetlerinin ihlallerini nasıl hemen unutuverdiklerini görmekteyiz.
    Sözüm ona menfaat sağlayan güçlü ülkeler sözde birkaç kınama ile gönül alma göz boyama, iş yaptırımların uygulamasına gelince kulak üzerine yatmalar.
    İnsanların ülkelerini terk ederken sınırlarında önlem almalar.
    Gerekirse gelmesinler diye bazı ülkelere sende kalsınlar daha ucuza gelir diye para teklifleri yapmaları.
    Ülkemin insanlarının rahatı bozulmasın sonra seçimleri kaybederiz korkusu.
    Günümüzde de her devlet kendi halkının haklarını ön planda tutuyor.
    Oysa Dünyadaki her insan için her devlet aynı kaygıyı yaşamalı.
    Devleti duvarlarla çevir sadece fayda sağlayacak bilim insanları,iş insanları ,sermaye sahiplerine kapıları açmak kendilerini düşündükleri içindir.
    Gelişmiş ülkeler ürünlerini satmak için başka ülkelerin gelişmesini istemezler.
    Ancak ürünlerini satabilmek için fakır ülkelerin biraz zenginleşmesini isteyebilirler.
    Bunun içinde öncelikle fakir ülkelerin doğal kaynaklarından zenginleşerek gelişmiş ülkelerden mal almalarını çok ister ve teşvik ederler.
    Hesaplar Dünya üstünde en çok mal biriktirme maxımum fayda sağlama üstünedir.
    Ahlaki veya etik normlar hep tribünlere haykırılan ama, uygulamalarda yukarda ki cümlenin gerçekleştiğini görmekteyiz.
    Dünyada henüz B.M. gayesine uygun işler başardığını pek göremedik.
    Belki her ülkeden nitelikli insanlar bazı uluslararası legal örgütlerin üyesi olarak kendilerine bazı güvenceler sağlayabiliyorlar.
    İlerde her insan yine kendi gayretleri veya gücü ölçüsünde
    devletleri aşarak uluslararası bir kimliğe kavuşmanın yollarını bulacaktır.
    Her devletten ve etnik kökenden kişilerden oluşan bu legal uluslararası örgütler B.M. lere daha etkin işler yaptıracak güce ulaşacaktır.
    İnsan haklarından ve evrensel hukuk kurallarının geçerli olmadığı ülkelerde ki nitelikli nüfus gelişmiş ülkelerin de isteği ile bu ülkelere göç edecektir.
    Zalim yönetimler daha da fakirleşecek ve o oranda da zalimleşeceklerdir.
    Otoriter ve totaliter yönetimler ülkelerinde kendilerine biat etmiş bir yüzde otuzluk kesimle ortak menfaat ilişkisi içinde geri kalan ortalama yüzde yetmişlik kısma hükmedecektir.
    İktidarlarini korumak için her yol mubah fikriyle aklımıza gelmeyen her çareye başvurmaktan geri durmayacaklardır.
    Bu zorba ülkelerden kaçabilen kaçacak kaçamayanlarda kaçmanın yollarını arayacaktır.
    Bu durum ülkenin imkanlarindan nemalanan yüzde otuz adanmış biatçilara ülke kaynakları yetmemeye başladığı ana kadar devam edecektir.
    Otoriter ve totariter ülkelerde imkanlar yetersiz hale gelip susuz kalan baliklar gibi kuyrukları birbirine değmeye başlayanca kızılca kiyamet kopacak ve yönetimlerini sorgulamaya başlayacaklardır.
    İş çok has biatçılarla az has biatçilar arasında ki kavgada ilk turda az has biatçilar elenecektir.
    Sonunda bu iş tek baitçi kalana kadar devam edecektir.
    ASLINDA DÜNYADA ÖLMÜŞ İNSANLARIN BİRAKTIKLARINA BAKTIĞIMIZDA YAŞAMALARINA İZİN VERİLSEYDİ ACABA NASIL OLURDU.
    BU KADAR KISA BİR SÜRE İÇİN BU KADAR ZALİMLİKLER,GADDARLIKLAR YAPILIYORSA YA ÇOK BÜYÜK BİR BEDEL ÖDENEREK ÇOK UZUN YAŞAMA VEYA ÖLÜMSÜZLÜK İMKANI OLSAYDI HERHALDE ÇOK AZ KİŞİ DOĞAL YOLDAN ÖLÜRDÜ.
    İŞTE GERÇEK ADALETİN İŞLEYİŞİ BURADA İŞLİYOR.
    HER KİM OLURSA OLSUN YAŞLANIYOR VE KESİNLİKLE ÖLÜYOR.
    YARADAN ÖLÜM DAĞİTMADA HERKESE EŞİT DAVRANİYOR.
    SONUÇTA ENGEÇ 50-100 YIL İÇİNDE KESİN ÖLECEĞİZ.
    KESİN OLAN GERÇEK GELECEKTE HEPİMİZİN ÖLECEK OLMASIDIR.(bir iktisadçi görüşü Keynes demiş herhalde)

  13. Ön tekerlek nereye arka tekerlek oraya. Bir ülkede ön tekerlek aydınlardır.
    Genel olarak zaten devletler bireylerini korur bireylerde devletlerini korurlar. Biri diğerine ihanet ederse sonuçları çok ağır olur. Çünkü bu yaşayan bir organizma gibidir. Bütünün cüze cüzün bütününe ihtiyacı vardır. Tehdit kanserli hücrelerden gelir Kanserli hücreler de ya organizma tarafından yok edilir ya da çogalır ve onlar organizmayı yok ederler. Sonuçta herkes kaybeder.
    Malesef bugün göreve çağırdığımız uluslarası sistemin kendisi kanserli hücrelerden oluşmaktadır çoğalıp metastas yaparak dünyanın çeşitli yerlerine kan ve acı götürerek yayılmaktadır. Ya bu kanserli sistem dünya organizmasını yok edecek ya da organizma bu sistemi çökertmenin bir yolunu bularak hayatta kalmayı başarabilecektir. İnsanlığın geldiği yerden iklim olaylarına kadar herşey hastalığın seyri hakkında yeterince bilgi veriyor kalan vaktimiz hakkında bir fikrimiz oluşuyordur herhalde.

  14. Suudi arabistan yalan söyliyor…..
    Birisini Elçilikte öldurmek için 18 kişiye ne gerek vardı, herhalde bir veya iki kişi yeterli’di.
    Bugün Nişanlisina twitter den insanlar baş sağlığı messagelari yazmişlar, orda bir adam “sen neden 4 saat sonra polisi aradan daha erken aramadın” diye,sitem ediyordu.
    Esrarengiz bir ölüm.
    Herhalde Kaşıkçıyı öldürenlerde onu nerede öldurdüklerıni bilmiyorlardırlar.
    Benim kafami kariştiran en büyük başkan bizim başkanın hakkındaki aşağiya kopilediğim sorum ve gorüşümü canli tutuyorum. Hatta olaylarda öğle gelişiyor.
    ×××××××
    Nurdan
    16 Ekim 2018 at 07:31
    Acaba Trump bu işin neresinde?
    O adamin infazina ne zaman karar vermişler?
    Trump Pazar akşami 60 dakıka programinda hareketleri ve söylemleri Kaşikçınin akibetinin ne olacağıni önceden biliyormuş gibi bir hali vardı.

  15. Öldürülen bir gazeteci, arap uyruklu bir amerikan vatandaşı ve insan olmasına insan lakin o bir müslüman. Hergün yüzlercesi hatta binlercesi öldürülüyor, değişen birşey yok. Evanjelist bir rahip olsaydı çok şey değişirdi, islamiyet dışında bir dini olsaydı yine birşeyler değişirdi ama müslüman ve hiçbirşey değişmiycek. Değişirse ve zahirdeki neden de o olursa perde arkasını iyi irdelemek lazım gelir.

    • Evet müslüman olduğu için bir şey değişmeyecek. Çünkü aşşağılık bir müslüman ülkenin konsolosluğunda yine müslümanlarca öldürüldü. Müslümanlar suçu başkalarına atmada çok beceriklilerdir her yerde. Baştan beri üç maymunu oynayan TC’nin yöneticileri dindar müslüman, konsolosluk öyle, öldürenler de… İlimden, bilimden, insan haklarından uzak yaşamayı matah sayanlardan bir şeylerin değişmesini beklemek beyhudedir. İki haftadır ne olduğunu baştan beri bilen iki müslüman ülke yöneticileri tüm dünyanın gözünün içine baka baka yalan söylemişler, kıvırtmışlar, delilleri karartmışlardır.

Yoruma kapalı.