Aynı gazetede bile sütunlarda farklı yazılıyor kentin adı; uluslararası literatürde yazılışı ‘Manbij’; Türkçe okunuşu olarak Menbiç’i tercih edebiliriz.
Daha önce bilmediğimiz coğrafi isimleri ‘Fırat Kalkanı’ operasyonu sonrasında öğrenmeye başladık; bunlardan biri de ‘Menbiç’ işte…
‘El-Bab’ Türkiye destekli ‘Özgür Suriye Ordusu’nun (ÖSO) ilk hedefiydi, ikinci hedefin de ‘Menbiç’ olduğunu Şubat ayı ortalarından itibaren herkese Türkiye duyurmuştu.
Orası da ÖSO’nun veya Türkiye’nin iyi ilişkiler sürdürdüğü ülkelerden birinin (Rusya veya ABD’nin) eline geçtiğinde, ‘stratejik’ hedefimiz tamamlanacak ve Suriye’nin kuzeyinde bir ‘Kürt koridoru’ oluşmasına izin verilmemiş olacaktı.
Galiba olmadı ve galiba olmayacak da.
Olan ne?
Rusya, IŞİD’ten temizlenen Menbiç’i, Pentagon’un eğitip silâhlandırdığı YPG güçlerine bırakmıyor; bir küçük ayak oyunuyla, kendisinin (ve İran’ın) arkasında olduğu Esad’ın hükümet güçlerine terk ediyor.
Bu hamleyle bakın neler oldu:
Türkiye’nin “YPG güçleri Menbiç’ten çıkmazsa vururuz” tehdidi savuşturuldu. Menbiç’te artık YPG güçleri yok… (Buna karşılık Türkiye’nin oluşmasını istemediği ‘Kobani-Afrin koridoru’ ihtimali devamda.)
Menbiç’in IŞİD’ten kurtarılması sonrasında Rusya müdahalesiyle YPG oradan uzaklaştığına göre, ÖSO güçlerinin, Türkiye’nin kendisini rahat hissedebilmesi için gerekli olan.. önemsizden (el-Bab) önemliye (Menbiç) doğru yürümesinin önüne geçilmiş oldu…
YPG ve onun siyasi kolu olan PYD, bölgede varlıklarını fena halde hissettirmiş Türkiye dışındaki bütün siyasi aktörlerle (ABD, Rusya, İran ve Esad ile) stratejik işbirlikçi haline dönüştü…
Beşşar Esad ve Suriye ordusu iç-savaş boyunca kaybettiği iddialarını, önce Halep’te şimdilerde de Menbiç ve çevresinde hakim hale gelerek tazeleme imkânı buldu. Türkiye için bundan sonraki hamlelerde manevraları hesaba katılması gereken bir unsur artık, Esad ve Suriye ordusu…
Satranç gibi…
Bir taşı ustaca oynadığınızda, birkaç hamle sonrasında oyunu kazanabildiğiniz satranç gibi; ancak oyunu tek başına oynayan Türkiye, karşısında hepsi de bu alanda kaşarlanmış çok sayıda usta oyuncu buldu.
Galiba biz onları farklı çıkarlara sahip ve dolayısıyla aynı sonucu istemez sandık ve bu kabulümüz bizi yanılttı.
ABD ile Rusya ve müttefiklerinin kolayca birbirleriyle uzlaşıverdiğini gördü Türkiye…
Şu anda verilen tepkiler onu dışa vuruyor.
Mesela Savunma Bakanı Fikri Işık’ın şu tepkisi:
“Önce DEAŞ bazı yerleri rejime bıraktı. Şimdi de gördüğümüz kadarıyla PYD, YPG, bazı yerleri rejime terk ediyor. Bu, aslında PYD’nin DEAŞ’ın ve rejimin birlikte zaman zaman hareket ettiği iddiamızı doğrulayan, ispatlayan bir gelişme. Yani birbirine düşman gibi görünen pek çok yapının kolaylıkla bir araya geldiğini şu birkaç günlük hareketlilikten gördük.”
Çok daha önce görmemiz gerekirdi bu gerçeği.
Kendisini ‘İslam Devleti’ olarak ilan etmiş olan grubun (IŞİD veya DEAŞ) varlık kazanmasının.. ancak bölgede köklü değişiklikler amaçlanmasıyla irtibatlı olabileceğini görebilirdik.
Bin kişiye bile varmayan derme-çatma bir silâhlı gücün birdenbire ortaya çıkması bizi kuşkulandırmalı, hele kendisine ilk hedef olarak seçtiği Musul’u kolaylıkla ele geçirmesi alarm zilleri çaldırmalıydı.
Saddam’ı devirmek için Irak’a girmiş ABD’nin subay kadrosu eliyle eğittiği 30 bin Irak askeri, hepsi Amerikan-yapımı ağır ve hafif silahlarını da geride bırakarak, 800 kişilik IŞİD karşısında, tabana kuvvet kaçarak Musul’u terk ettiğinde…
IŞİD bölgeye bir ‘İslam Devleti’ kurmak üzere gelmiş değildi; bölgenin dini olan İslâm’ı yaptığı çılgınca uygulamalarla bütün dünyanın gözünden düşürmek ve bir süreliğine bayrak gösterdikten sonra yerini daha kötüleşmiş bir dengesizliğe bırakmak üzere varlığına müsamaha edilmiş bir nevzuhur güçtür IŞİD…
Rolünü oynayıp ortalıktan çekildiğinde çıkacak tablonun ne olabileceğini öngörebilmeliydik.
Kafa kesmeler.. bunu yaparken kullanılan aslında İslâm’ın asla kabul etmeyeceği lâflar…
Acaba kafalar kesilirken mükemmel İngilizceleri ile dünyaya meydan okuyan simsiyah giyinmiş yüzleri maskeli tipler şimdi neredeler?
IŞİD müslümanın bir bahane bulunca başka müslümanlarla acımasızca savaşabilmesi yolunu açan bir güç olarak önemliydi; o rolünü de her ülkeden bulduğu cahil saftiriklerle gayet güzel oynadı.
Şimdi de varlığı bir başka işe yarıyor: Bölgede kartların yeniden karışmasına ve ortaya farklı bir yapının çıkmasına…
Döşenen taşlar yeni bir Ortadoğu mozayiğine aittir.
Kafamızı taştan taşa vurmak istemiyorsak…
Ters mi geliyor Rusya ile ABD’nin bunca çatışmadan sonra birdenbire aynı tablo için işbirliği yapması?
Gelmesin.
Aslında bu noktada ne olup bittiğine bakarak bundan sonra ne olup biteceği üzerinde ciddiyetle kafa yorması gereken iki ülke var: İran.. ve tabii Türkiye…
Her iki ülke şimdiye kadarki gelişmelerde ikincil derecede belirleyici roller aldılar ve yanlıştalar.
Türkiye yanlışını şimdi görmeye başlamış gibi (inşallah öyledir).. İran ise göremiyor..
Oysa görmeli.
Görmezse.. sonraki hedef.. göremeyen olacak çünkü.
ΩΩΩΩ