Acaba 100 yıl sonra yaşayacak nesiller bugünleri nasıl değerlendirecekler?  

34
Reklam

AK Parti iktidarı ülkemizde 20. yılını sürdürüyor. Hayli uzun bir süre bu. O sürenin neredeyse bütününde en önemli isim olarak Tayyip Erdoğan yer alıyor. Son yedi yılından önceki dönemin ilk altı ayı dışında başbakandı Erdoğan; son yedi yıldır da cumhurbaşkanı. 

Üniversiteyi yeni bitirmiş veya yaşı 25’e ulaşmış gençlerimiz devlet yönetiminde hep onu gördüler.

Ülkemiz siyaseti açısından Cumhurbaşkanı Erdoğan en uzun süreyle görevde kalma rekorunun sahibi.

Ne büyük bir onur. 

Konuyu aklıma, İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth başında tacıyla 70 yılını doldurduğu için, bugün, ülkesinde büyük şenliklerle kutlanacak olduğuna dair haberler getirdi. 

‘Platin Jübile’ kutlaması diyorlar.

1952 yılında 25 yaşındayken babasının vefatı üzerine tahta geçmişti Kraliçe Elizabeth; şimdi 95 yaşında ve yerini oğlu Charles’a devretmeyi nihayet düşünmeye başladı.

‘Silver Jübile’ diye Elizabeth’in tahtta 25. yılını kutladıkları 1977 yılında Londra’daydım; ülkenin pek çok yönden sorunlu bir dönemiydi ve bu yüzden şenliği az bir kutlama yaşanmıştı.

Reklam

“Bu defa nasıl bir kutlama olacak?” merakındayım.

İngilizler, “Kraliyet kurumu devam etmeli mi etmemeli mi?” konusunu ara sıra tartışır, her defasında kamuoyu yoklamaları “Kalsın” görüşünün az farkla önde olduğunu gösterir ve bir süre sonra konuyu günü geldiğinde yeniden açılmak üzere unutulmaya terk ederler.

Merakım içerisinde bu tartışma da var.

Daily Telegraph gazetesi muhafazakâr çizgidedir ve bu tür tartışmalarda kurumun devamından yana tavır alır. 

Simon Heffer, hafta sonu eklerinden birinde kültür ağırlıklı yazılarla okur karşısına çıkan, gazetenin benim ilgiyle okuduğum yazarlarından. Dünkü yazısını Kraliçe’ye ve 70 yıllık kültürel birikimine ayırmış.

Yazı şu soruya cevap arıyor: “Acaba 450 yıl sonra bugünleri mercek altına alacak olanlar Elizabeth’in tahtta oturduğu 70 yılı nasıl değerlendirecekler?”

Tahtta 450 yıl önce Elizabeth adını taşıyan bir başka kraliçe oturuyordu. I. Elizabeth adıyla anılıyor. Onun dönemi Heffer’in hatırladığı kadarıyla kültür açısından hayli zengin. En başta Shakespeare gibi bir dev yaşamış o dönemde. Edebiyatta Marlowe, Spenser de var. Müzik alanında Tallis ve Byrd, ressam olarak Hilliard. En önemli alan da mimarlık Heffer’e göre. O dönemden 450 yıl sonrasına miras kalmış mimari eserleri bir çırpıda sayıyor.

Peki ya II. Elizabeth’in kraliçe olduğu son 70 yılın bilançosu ne?

Reklam

Edebiyatta, resimde, müzikte, sinema ve tiyatro alanlarında kimini övülesi kimini ise sıradan bulduğu eserleriyle anıp bu yolda hayli kabarık bir liste çıkarmadan önce şu genel kanaatini okurlarıyla paylaşıyor yazar: “450 yıl sonra neslimizden gelenler, Elizabeth’lerin ikincisinin çağıyla ilgili olarak nelere hayranlık duyacaklar? Üzülerek söyleyeyim ki, kendisi şahsen övülecek ve hayranlık duyulacak bir kişilik olsa dahi, 1952’den bu yana ülkeye kazandırılmış kültürel abidelerin aynı saygıyı uyandıracağını söyleyemem.”

Heffer, son 70 yılda inşa edilmiş mimari eserlerin hepsinin jübile şerefine yıkılmasını öneriyor.

Dikkat ettiyseniz, Heffer, ekonomiden, devleti yönetenlerin zaten yerine getirmesi gereken doğal görevleri olan bayındırlık türü hizmetlerinden, halka refah sağlamaktan söz etmiyor; üzerinde durduğu, kültür, sanat, musiki, edebiyat, mimari, daha çok da estetik gibi konular…

Elbette 70 yıl pek çoğumuz için bir ömür. Uzun bir süre. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ülke genelinde sorumluluk anlamına 20 yıldır iktidarda. İstanbul özelinde belediye başkanı olarak geçirdiği dönemi de eklersek, şimdiye kadarki iktidarı ancak çeyrek yüzyıl edebiliyor.   

Az değil 25 yıl, bu, demokratik ülkeler için bir rekor.       

Gün gelecek aynı soru Tayyip Erdoğan’ın ülkeyi ve ülkenin en büyük kentini yönettiği dönemler için de sorulacak…

Şu soru: Tayyip Erdoğan’ın başbakan ve sonrasında cumhurbaşkanı olarak ülke yönetiminde bulunduğu uzun yıllar boyunca, edebiyat, kültür, sanat, müzik, gazetecilik, sinema ve tiyatro, özellikle de mimari alanlarında Türkiye ne durumdaydı?

Diyelim bundan 100 yıl sonra gelecek nesiller arasından böyle bir soruya cevap arayan çıkarsa, o kişi, ülkesinde farklı dönemlerde tahtta bulunmuş iki Elizabeth’in dönemleri için İngiliz gazeteci Simon Heffer’in çıkardığına benzer bir listeye 2002-2022 yıllarından bizden kimleri ve hangi eserleri alabilecek?

Kendimi 100 yıl sonra yaşayacak torunumun torununun torunu yerine koyarak bugüne dair bir liste hazırlama çabasına girmedim.

Hayal kırıklığımı yansıtacağından çekindiğim için değil, binlerce hayır.

Soruyu kendi kendilerine sorma işini, bu dönemde önemli görevlerde bulunmuş ve halen bulunmakta olan kişilere emanet ediyorum.

Kısacası, değerler açısından ne haldeyiz bugün?

ΩΩΩΩ 

[Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile eşinin Covid-19 testleri pozitif çıktığını öğrendim. Kendilerine acil şifalar dilerim. FK.]

Reklam

34 YORUMLAR

  1. TÜRK VE SLAV DÜŞMANI NASYONAL SOSYALİST ALMAN BAŞBAKANI ŞÖYLE DEMİŞ:
    “Alman hükümetinin Ukrayna’ya 5 bin miğferin yanında gece görüş cihazları, sinyal bozucu veya telsiz göndermeyi düşünüp düşünmeyeceğine ilişkin soru üzerine Scholz, yıllardan beri Alman hükümetinin net bir yol izlediğini vurgulayarak, “Kriz bölgelerine silah vermiyoruz ve Ukrayna’ya saldırı silahı sağlamıyoruz. Selefim böyle yaptı. Bu doğruydu ve doğru kalacak.” ifadelerini kullandı.

    Scholz, Alman halkının çoğunun da bu konuya Alman hükümeti gibi yaklaştığını belirtti.”
    SURİYE, LİBYA, KAFKAS CEPHESİ DERKEN GALİÇYA VE BALKAN CEPHESİ DE SIRADA!
    ONLAR ORTODOKS OLDUĞU İÇİN SLAVLAŞMIŞ İSKİT(SAKA) TÜRKLERİDİRLER!

    • Bunun en önemli sebebi Rusya’nın Çin’e gaz aktarımını hızlandırmak için botu hattı yapmak için anlaşması ve Almanya’nın gaz ihtiyacının sürekli artması ve alternatif enerji projelerinin şimdilik yetersiz kalması. Bir de Çin ve Rusya Almanya’nın önemli pazarları. Böyle davranması gayet normal yani. 1750 Euro civarında olan asgari ücretin 300 Euro’ya düşmesini istemez herhalde.

  2. Bakın sizlere ufaçık bir girişle Piri Reis konusunda ne bilgiler ortaya çıkardım. İşte “Akıl*İman Sentezi” böylesine bir şeydir; her konuda üretkendir. Pozitiftir. Bilinmeyeni ortaya çıkarmanın en zengin ve en hayırlı yoludur. Bunun böyle olması Allah’ın aktif yardımıyla müslümana has “yaratkanlık”lığın/kendi payına “yaratıcılığın” ortaya çıkmasıyla ilgilidir. Tüm yaratılmışlar arasında Yaradan’ın farkındalığına olması gerektiği gibi, potansiyeli en yüksek yakınlık/yaklaşım müslümanlar arasındadır. Ancak bu durum toplumumuzda “Akıl*İman Sentezi” zafiyetinde bu bir yarı ölü gibi aramızda dolaşmaktadır. Bu durum Osmanlı döneminde T.C. dönemindekinden daha canlı ve güçlüydü ama gücünden düştüğü için yeterli olamadı. Yeterli olmadığı için yapı daha da gücünden düştü ve kendi kendini tüketti. Tükenmişlik dış etkenlerden çok iç etkenlerin rolüyledir. İngilizlerin en büyük başarısının Osmanlıyı yıkabilmek olduğu temelsiz bir savdır. Onların da rolleri hiç yok olmamıştır denemez. Onların en büyük başarısı o kadar küçük değildi. Osmanlı, sürdürülebilir, devam ettirilebilir, uzun soluklu niteliğini “Akıl*İman Sentezi” zafiyetinin gitgide artmış olmasıyla kendi kendine kaybetmiştir.

    Bu senteze göre bir skala yapmak gerekir. Bu bir balans ayarı ölçüsüdür. Bu skalada T.C. nin CeHaPe dönemi, kurucusu M. Kemal Atatürk Paşamız dahil ortalama değer olarak oldukça düşüktür, hatta zaman zaman sıfıraltı değerlere düşmüştür. Kutuplaştırılma fitili o zaman ateşlenmiştir. Böyle bir geçmişten geleceğe yol alınıyor. Osmanlı, T.C. döneminde nasıl ki kötü gözle bakılan bir geçmiş ise, “Akıl*İman Sentezi” zafiyetinden kurtulmuş bir gelecek de geçmişe bakıp T.C. döneminin hastalıklarını görecek ve çok şükür geçti o günler diyebilecektir. Bakın bu durum ülke-yararlı pozitif bir bakıştır. İşin içinde aşağıdaki yorumculardan bazılarında göze çarpan ne bir küfür ve ne de ima edilen bir (bed)DUA vardır.

  3. Bazıları ölümden öyle korkuyor ki, birilerinin duasına bile katlanamıyor. Ama Allah kalplerdekini biliyor. Ve dünya güneşin etrafında dönüyor. Siz inkar etseniz de.

    • İnsanlıktan nasibini almamışlari nasıl savunursunuz?Yoksa aynı zihniyette misiniz.
      Bu mu insanlık ????

  4. Meclis başkanı demokrasinin nimetlerinden ve parlementonun öneminden bahsetmiş tv’de. Mevcut meclis ile demokrasi arasında nasıl bir ilişki kurdu doğrusu merak ettim. Meclisin herhangi bir konuda örneğin İstanbul Sözleşmesi’ne dönmek gibi bir yetkisi var mı? Yada Sarayın gizli harcamalarını denetleyebilir mi?

  5. Türkiye’de 100 yıl 80 yıl 60 yıl önce kurulmaya başlanan şehirlerimize bakınız, üniversitelerimize bakınız; çok sonraları şehirlerimize eklenen mahalle ve semtlerden daha büyük yollar, daha büyük meydanlar, daha büyük alanlar bırakıldığını görürsünüz. Tüm şehirlerimizin şimdiki durumlarına bakıp zavallı ülkemizin ne kadar aşağılık siyasetçiler (öngörüsüz, beceriksiz, rant sevdalısı…) tarafından YÖNETİLEMEDİĞİNİ anlarsınız. Hala nerede verimli ova var, nerede orman var yok etmekle meşguller. Doğayı katleden insanlardan sanat adına, kültür adına bir şeyler beklenemez. İnsanlar 100 yıl sonra ülkenin yönetiminde geçmişte söz sahibi olan, imar planlarını yapan, ekonomik kalkınma adına doğayı katleden, bilim ve ilimi es geçip tüm teknolojik gelişmelere seyirci kalan, bunun için önlem almayanları küfrederek, lanet okuyarak anacaktır.

  6. Ben milli sporcuyu çok espirili buldum şahsen. Bu nasıl bir dengesizlik, birinin dilini kopartacağını camide ilan etmek nefret suçu ve açık tehdit değil. Ama dua etmek suç! Allah sizi bildiği gibi yapsın. Dua ettim galiba. Ay aman durun yanlış anlaşıldım 🙂

  7. Mimari, coğrafi, iktisadi, siyasi ve tarihi olarak en büyük edebi/kültürel eser ve miras kanalistanbul projesidir, yapan kazanır!
    İtirazı olan?

  8. “orta sınıf çöküyor, satın alma gücü sıfırlandı”
    Cehape ekonomist üyeleri bugün Tv’de bunu tespit etmiş olmalılar ki ifade ediyorlar.
    Biraz geç mi kaldılar ne?
    Neyse zararın neresinden dönseler kardır.
    Bu dönem hakkında 100 yıl sonra bunu mu anacaklar acaba sorusu takıldı kafama.
    Özal zamanı için de,
    “Orta direk! Özal göbeği idi”☺️
    Şimdi şekil ne olacak acaba şöyle mi:
    ……….x…………
    ………xx………..
    ………xx………..
    ………xx………..
    …..xxxxxxx…..
    xxxxxxxxxxxxx
    (Piramit biraz fazla zayıflamış gibi?)

  9. Seküler toplum olmanın önemini anlamayanlara bir örnek:

    İtalyan bilim insanı Galileo Galilei, 389 yıl önce Dünya’nın Güneş’in etrafında döndüğünü söylemişti. Bu fikirleri kilise önderleri tarafından yanlış olarak kabul edildiği için ölümle yargılandı. Galilei, 20 Eylül 1642 yılında ölünceye kadar ev hapsinde kaldı. (Google)

    Galileo Galilei‘ yi yargılayan dini muktedirler dünyayı döndürenin de Allah olduğunun farkında değilllerdi…

    Dini muktedirler ilme müdahale ederlerse böyle bir netice ҫıkıyor ortaya…

    • Almancı arkadaş biz burda bir haftadır ne galile bıraktık ne engizisyon ne de piri reis haritalarını, bakıyorum sen de filmi sarmışsın en başa, ha gayret:)))

      • H Gayret arkadaṣ,
        keyfiniz yerinde gibi.
        Sizin elektrik, gaz ve benzin fiyatlarıyla probleminiz yok galiba…

  10. Siyasi liderler ülkenin kültürel zenginliğine nasıl katkida bulunabilirler.Mesela siparişle Yaşar Kemal ler aziz Nesin ler mi yaratabilirler ?
    Siyasi lider ülkenin refah ,kalkınma ve insani mutluluğundan sorumludurlar.Kulturel zenginlik toplumun doğasından kaynaklanır.
    Sn Erdoğan ülkenin 20 yıllık kaderine hükmetti.
    İyisiyle kötüsüyle birşeyler yaptı bunu ancak torunlarımız değerlendirecek.Nasil ki biz Rahmetli Adnan menderesi yaşadığı dönemden çok farklı degerlendiriyorsak Erdoğan da öyle değerlendirilecek.Dun türlü yalanlarla astigimiz adam bugün milli kahraman.
    Gelelim zamanımızın diğer liderlerine Biden efendi sizce neden muhalefeti destekliyoruz dedi?Neden İngiliz Amerikan büyükelçileri Parti’nin başkanı varken İmam efendiyi ziyaret edip emir ve arzularını bildirdi?Acaba son dönemde Erdoğan’ın bagimsiz dış politika ve batı emperyalizmine karşı çıkmasından olmasın?
    Mesela şimdi devirmeye çalışılan Erdoğan in yerine kılıç efendi veya imam efendi gelirse acaba ASELSAN ,roketsan nasıl bir firma olacak ?acaba daha ucuza silahlar verilip onlar pasifize mi edilecek.
    Neden Batı şuan muhalefeti destekliyor hiç düşündük mü.Bizim karakasimiz karagozumuz için mi?
    20 yıl sonunda bu soruları da sormalıyız.

    • Bence o zaman isinmmak icin tezekleri,aydinlanmak icin gaz lambalarini,yolculuk icin at eşekleri hazir tutmmmak lazim.Valla kara kara dusunmuyor degiliz Erdogan giderse ne yapariz.

      • Babacan ve eşi at üzerinde resim vermişler. “Son benzin zammından sonra biz” diye. Oraya doğru gidiyoruz. Enflasyon resmî yüzde 50, gerçek yüzde 100 üzerinde. Çalışana da yüzde 30 zam verip susturuyorlar. Ama emekçiler susmaz. Hesap sorma zamanı yaklaşıyor.

    • batının muhalefeti desteklediğinden nasıl emin olabiliyorsunuz? iktidar tepeden tırnağa batı aleyhinde konuşuyor, şimdi iktidar da Çin’i ve Rusya’yı mı destekliyor yani?

      hazine bakanı Nebati nereye gitti, Londraya gitti. niye gitti? çini destaklemek için mi?

        • boksörler sol gösterip sağ, sağ gösterip sol vururlar. antrenmanlar da hep bu tekniği çalışırlar. boksörler bu tekniği nerden almış. bu tekniğin kökü taa Kabil’e kadar uzanır herhalde.

          yıllardır sol gösterip sağ vuruyorlar ama biz hala görüntüye göre değerlendirme yapıyoruz.

  11. 10 YIL BİLE
    Bu kadrolarla ülkemiz ne 100 yılı, 10 yıl bile devam edemez.
    Özellikle üst düzey kadrolarla.
    Geçenlerde bir makamdan bahsedilince ben bu makam ve daha üstünü işgal edenlerin istisnasız iki(2) vasıfları var. Birincisi “vasıfsızlıkları” der demez muhatabım “ben bu makamda bulunan kişiyi tanıyorum, ben olsam bu kişiyi bu makama odacı bile yapmam” demek zorunda kaldı.
    Zorunda kaldı zira bu kişi AKPli hatta yetkili birisi.

  12. Yüzü geçtim elli yıl bile bin yıl önce gibi geliyor bize. Nedeni ise teknoloji ile alakalı. Şimdi bir tuşla 20 yıl önceyi gün begün irdeleyebilmemiz. Kraliçenin parmağında bir yüzüklemi çıkmıştı acaba tahta? Bilemeyiz.
    Ama şimdi..
    Kim derdi ki Sovyetler dağılacak, Türk Cumhuriyetleri bağımsız olacak?
    Birgün coğrafya mızda aynı aeropa taklidi sınırdan pasaportu gösterip gir çık beleş Bağdat Şam hatta Kudüs…
    Ya da!!!!
    Paramparçaaaa şarkısını söyleyeni de övecez?
    Ekmek dilimi 10 yuro, hıyar tanesi 20.
    Birileri yine fonlarla çete kıyaklarıyla..
    Halkın çoğunluğu aç belkide egede botları batırılacak.
    Tercih!??!
    Kendi elimizle gidip kuzu kuzu yine biz yapacaz belkide.
    Allah herdaim doğru olanı bildirsin, doğru olanı göstersin, doğru olanı terch ettirsin İnşallah.

    • Dikkat ettiyseniz hep biz biryerlere giriyoruz ?
      Fakat girme şekli başka, anlaşarak konuşarak ticaret yaparak, eğitim öğretim hatta gaz petrol yağ çıkarırken bile kanka gibi..
      Ama şu diş güçler yokmuuu???
      Ah vah

    • Aslı hanım siz hangi dünyada yaşıyorsunuz?
      “Kim derdi ki Sovyetler dağılacak, Türk Cumhuriyetleri bağımsız olacak?
      Birgün coğrafya mızda aynı aeropa taklidi sınırdan pasaportu gösterip gir çık beleş Bağdat Şam hatta Kudüs…” demişsiniz de;
      yahu bizim dedelerimizin ve babalarımızın ömrü, kulağımızın dibinde “bir gün Sovyetler dağılacak, Türk Cumhuriyetleri bağımsız olacak” sayıklamakla geçti ve dedikleri gibi de oldu, sen de hala kim derdi ki diye soruyorsun, pes!!!

      “sınırdan pasaportu gösterip gir çık beleş” muappetinize ise ne desek boş!
      Yav daha suriye içsavaşından önce “şamgen vizesi” diye bir şey vardı;
      türkiye, suriye, ürdün ve lübnanı tek vizeyle dolaşabiliyordunuz, milyonlarca turist bu ülkeyi o şamgen vizesiyle dolaştı…
      Sen de şimdi tutturmuşsun şamın üzümü, arabın yüzünü!!!

      • Ben de, Devlet Bahçeli’nin “Türkiye kötü yönetiliyor diyorlar ama iktidara geldiklerinde ‘enkaz’a ne yapacaklarını söylemiyorlar” sözünü duya duya büyüyorum.

      • Bağımsız Türk cumhuriyetleriymiş. Nereden bağımsız pardon? Bir de oraların vatandaşlarına sor istersen. Nasıl diktatörlükler olduğunu. Ayrıca kim gitmek görmek istiyor oraları. Paris, Londra, Berlin, Roma varken gerçekten kim ister o yokluklar ülkelerine gitmek. Su bulamazsınız temiz içecek. Geçiniz oraları, vizeli de vizesiz de ayak basmam!

  13. Dünden bugüne devam: Piri Reis’in denizcilik hayatı boyunca edindiği tecrübelerden kaynaklanan bir de kitabı olduğunu öğrendim, Kitab-ı Bahriye. Kitabını ön sözünde Padişah’a ve okurlarına kafiyeli bir şekilde takdim ediyor, ne güzel!:

    Yazdılar ki, bilsinler hep yollarını
    Her sahili, denizlerin kulvarını

    Yazmakla bilinmeyen oldu ayan
    Tam on altı kısma böldüler inan

    Her bölüm ele alındı birer birer
    Merkez tam orta yerine düşer

    Bu onaltının birinden diğerine
    Ki çekerler çizi hep yerli yerine

    Bir çizinin iki başını edip hesap
    İkişerle olur otuz iki cevap

    Dinle ki şimdi işbu harita ilmini
    Ta bilesin bununla halini ahvalini

    Belli rüzgârlar sekizdir, hepsi siyah
    Yeşil olur iki rüzgâr arası, ey padişah!

    Kırmızıyla tam on altı olur tamam
    Otuz iki eder hepsi ey dost adam!

    Ahmet Muhiddin Piri
    (namı diğer “Piri Reis”)

    Kafiyelerde daha uyumlu olması için ufak bazı değişiklikler yapmadım değil ama genelde Piri Reis’in yetenekli biri olduğu açık. Kanuni dönemi Osmanlı’nın en parlak dönemlerden biri. Portekiz’liler Piri Reis’i çok iyi tanıyorlar (onları peşine takabildiğine göre sebebi haritalar mı acaba). Portekiz ve İtalyan bazı kişilerin İstanbul’a gelerek direkt veya dolaylı olarak Reisle temasları ve ticari ilişkileri de olduğuna dair bilgiler de var. Doğruysa, Piri Reis o meşhur dünya haritasının kaynağı olarak Poztekizlileri göstermiş. Korsan gemilere baskınlarla dolu bir dönem. Bunlarda da bir gerçek payı olabilir. Ancak, Portekiz tarihi kayıtlarında böyle bir şey yok deniyor. Portekizliler dahil o dönemlerde Antartika kıtasını gösteren bilgilerin kim olursa olsun o döneme ait olamayacağı ve çok eski dönemlerden hernasılsa miras kaldığı konusunda hemfikir olanlar çoğunlukta.

    • Ne yazık ki Osmanlı o dönemlerde; Yavuz Sultan – Kanuni Sultan’lı dönemlerde, yani Piri Reis’ten önce Barbaros kardeşlerin denizlerde en aktif olduğu dönemlerde 2/3ü denizle kaplı dünyaya pek açılamamışlar. Demek ki tersanelerimiz Akdeniz’e dayanıklı gemiler inşa edebiliyorken okyanusa da dayanıklı gemiler yapabilecek durumda değildi.

      O dönemler Amerika’nın (1492) ve Brazilya’nın (1500) keşfi dönemleri. Arkadan Avrupalıların sülalesi sökün etmiş “yeni dünya”lara ama bizimkiler “Ya bu adamlar, biz üzerlerine gittikçe nereye gidiyorlar böyle” diye meraklanıp gidip görmemişler veya gitmişler ama sıla hasretine dayanamamışlar. Rakipleri Portekizliler Brezilya’ya yerleştiler orada kök saldılar. Kuzey ve Güney Amerika İngiliz ve diğerlerinin kök saldıkları yerler. İspanyollar daha sıcak bölgelere inip Kuzey Amerikayı İngiliz-Fransız-Alman ve diğerlerine bırakarak Güney Amerika’ya yerleşiyor. Bizimkiler entrikalarla birbirleriyle uğraşa uğraşa birbirlerini yemeğe devam ediyor.

      Bugün de olanlar beş aşağı beş yukarı pek farklı değil. Saray ve entrikalar devam ediyor. Kendine gelme-toparlanma ancak ve ancak 7den 70 e “Akıl*İman Sentezi”yle mümkün. Yoksa eriyerek kaybolma kaçınılmaz! Bu konu kurtuluş savaşı kadar önemli. Uzun ömürlü bir Osmanlı geldi geçti. Müslüman olmalarına rağmen “Akıl*İman Sentezi”nin yeterince farkında olamadıkları için kendi kendilerini tükettiler. Sonraki etapta M. Kemal Atatürk Paşa ve silah arkadaşlarıyla tükenmişlikten zar zor kurtulabildiler. T.C. ile serüvene devam ediliyor! Ancak, geleceğe hatalı bir giriş kapısından girildi. İşte buna “Monkey see monkey do (maymun gördüğünü yapar)” kapısı deniyor. Oysaki geçmişten ibret alınabilmiş olunsaydı bizimkiler için “Akıl*İman Sentezi” kapısının en hayırlı ve en uygun kapı olduğu çok aşikardı.

      • Bütün insanlık uygarlığını bence uzaya taşıyacak… Geçmişi pek umursamayacak… Canlı tarih hep yaşayacak.. Bakıp örnekleme yapacak…
        Şöyleki…
        Türkler ve müslümanlık yaşam tarzı, iç kavgaları, ile geçmişe zaten ışık tutacak… ??
        Hala belki de faiz neden enflasyon sonuç diyecekler.
        Hala uzay resmi parası kur korumalı ekonomi ile kripto paralarının köpüğü alınacak…
        Ah o marslılar yok mu o dış güçler deyip suçu venüslülerde arayacaklar…

        • “Bütün insanlık uygarlığını bence uzaya taşıyacak…” düşüncesini ben çocukluğumdan beri ateizmi ve komunizmi savunanlardan duyuyordum. Kıyamet inancına karşı söylüyorlardı. Kıyameti sadece dünyadan ibaret sanıyorlardı sanırım. Herhalde biz bir yolunu buluruz ve ölümden kurtuluruz diye bir düşünce…:)

          Amerika’da çalışan bir Türk bilimkadını SMA hastalığına deva ararken bir kimyagerle beraber geliştirdikleri kimyasal ile ölmüş bir sinir hücresini 60 saat (ya da 60 gün) süren bir tedavi ile canlandırmayı başarmışlar. Karar sitesinde haberi vardı. Bu haberden de iman tazeleyeler çıkar içlerinden mutlaka.

          Bizim Türkler de hep yabancı ülkelerde bir şeyler buluyorlar, tütkiyedeyken niye arayıp da bulmuyorlar acaba?

          • Evet Baran haklısın. Türkler ve müslümanlar, eşit şartlar ve imkanlar tanınsın diğerlerinden geri kalmaz. Hatta, “Akıl*İman Sentezi” zafiyetini gidermiş olanlar daha da iyisini yapar ve daha da ileri gider. Bizimkiler M. Kemal Atatürk Paşamızın kutuplaştırma hareketiyle birbirine musallat edilince kafa göz yarmak/patlatmakla uğraşa dursun yabancı ülke insanları bu işlere çok daha önceleri başladı ve bu işlerin adeta zevkine vardı. Aslına bakılırsa bizimkiler daha henüz bu işlerin alt yapısını kurabilmiş değil, malesef.

            Cami mi istiyorsun, cami yapalım, her ile üniversite mi istiyorsunuz üniversite açalım…. iyi de ekonomin ne alemde? Önce ekonomini düzelt. Milletin karnı doysun. Gerisi gelir. Önce ülkenin temel konularda kendine yeten üretimini garantiye alacak ar-ge araştırmalarına ağırlık verilmeli. Ayranı yok içmeye modunda SMA hastalığına çare bulmağa çalışmak öncelikli bir konu değil. Üniversiteler-devlet-özel sektör el ele verip ülkedeki bütün yetenekleri önce ülkenin kendi kendine yeterliliğine yönelik konulara engaje etmeli. Akademik şan-şöhret-elaleme yarayacak masraflı araştırmalar şimdilik yerinde kalsın (hatta yerin dibine girsin!). Öncelikler kendi temel ihtiyaçların. Dışarı kaçma namert! Dışarı kaçırma namert! önce kendi ülkeni kalkındır. Tabi bu “Akıl*İman Sentezi” içerikli düşünebilirsen böyle.

      • Evet mümkündür. Uzay serüveni zaten başladı. Bu belki de insanlığın bir türlü kıymetini bilemediği, yerleştirildiği yörüngesinde verilen ilk hızla fırdöndü gibi döne döne muazzam bir hızla yoluna devam eden, kainatın nazar boncuğu dünyamızın kıymetini daha çok bilmesine vesile olacaktır. “Akıl*İman Sentezi” zafiyetinden kurtulmuş Türkler ve Müslümanlar dünyanın örnek alacağı potansiyele sahiptir. Bunu böyle bilin. “Gelişmiş” dediğiniz ülkelerin ve “modern” insanların da büyük eksikleri vardır. Onlar da zafiyetlerini gidermekle meşgüller. Parmakla gösterilen İskandinav ülkelerinin birinde bazı iğrenç zafiyetlerin giderilmesi yönünde henüz yeni kanunlaştırılmış olanlar vardır. Misal, havyanlara cinsel istismarın yasaklanması olayı oldukça yenidir (bu bir abartı falan değildir; ciddi olarak araştırılırsa şak diye ortaya çıkabilir nitelikte bir gerçektir). Dolayısıyla, insanlığı ceşitli zafiyetleriyle aynı sepete koymak gerekir.

Yoruma kapalı.