Aklıma güvenirim, ama iki güncel konuda aklım bayağı zorlanıyor

43
Reklam

Bazı konular benim aklımı zorluyor. 

Vatandaştan oy alarak Meclis’e girmeyi başarmış milletvekillerinin, henüz seçim dönemleri sona ermediği halde, haklarında TBMM’ye sunulan fezlekeler oylanarak dokunulmazlıklarının kaldırılmak istenmesi mesela… 

Havsalam bunu almıyor.

Dokunulmazlık yasama görevini millet adına üstlenmiş milletvekillerinin bu görevlerini korkusuz ve rahat biçimde yerine getirebilmesi için düşünülmüş bir koruma zırhı. Milletvekili o sıfat üzerinde kaldığı sürece söyledikleri ve yazdıkları yüzünden mahkemeye sevk edilemiyor.

Haklarındaki dosyalar milletvekili sıfatları düştükten sonra -yani seçimi kazanamamaları halinde- mahkemeler tarafından ele alınabiliyor. O zamana kadar milletvekiline dokunulamıyor.

Öyle değil mi?

Geçmişte öyleydi, ancak şimdi artık öyle değil.

En son örneğini HDP milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun başkasına ait bir mesajı takipçileriyle paylaştı diye dokunulmazlığının kaldırılması olayında gördük. TBMM başkanlığı dosyayı TBMM’nin gündemine aldı, konu görüşüldü ve parmaklar kaldırılarak Gergerlioğlu’nun dokunulmazlığı kaldırıldı.

Reklam

Dokunulmazlığı kaldırılan ve milletvekilliği düşürülen Gergerlioğlu Meclis’te sabahlamaya kalkınca, bir sabah polislerce oradan alındı ve hakkında gözaltı işlemi yapıldı, cezaevine atıldı.

Sonunda Anayasa Mahkemesi devreye girip yapılan işlemleri ortadan kaldıran kararı oybirliğiyle alınca cezaeviden çıkabildi Gergerlioğlu; milletvekili sıfatını yeniden kazandı.

Aktif olduğuna, görüşlerini açıklama konusunda cesur davranmaya devam ettiğine göre, aynı durum onun için bir kez daha tekrarlanabilir.

Benzer yöntemle milletvekilliği düşürülmüş hala cezaevinde bulunan başkaları var.

CHP milletvekili Enis Berberoğlu da milletvekili sıfatını yeniden kazanmış bir siyasetçi.

Her milletvekili onlar kadar şanslı değil.

Üzerinde mutlaka durulması gereken nokta şu: Bir tek milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılması aslında bütün milletvekillerinin dokunulmazlık zırhlarının ortadan kalkması anlamına gelir.

Dokunulmazlık kolayca ortadan kaldırılabilen bir özellik olunca her milletvekili o duruma düşmemek için görüşlerini korkusuzca açıklayamaz çünkü.

Reklam

Milletvekili dokunulmazlığına dokunmamak gerekiyor.

[Dün Meclis’e üç milletvekiliyle ilgili yeni dosyalar ulaştırıldı. Biri muhalefetten, CHP’li, diğer ikisi iktidar cephesinden, MHP ve AK Parti’den bu milletvekillerinin… TBMM anayasa ve adalet komisyonu üyelerinden oluşan karma komisyon bakalım onların dokunulmazlıklarının kaldırılmasını isteyecek mi? Umarım, artık bu yanlış uygulamadan vazgeçilir.]

Havsalamın almadığı ilk konu bu.

İkincisi de, yine şu sıralarda Meclis gündemine taşınmış olan ‘olağanüstü hal’ (OHAL) konusu…

İsmi üstünde, ancak olağanüstü durumlarda başvurulması düşünülebilecek bir yönetim biçimidir OHAL. Öyle durumlarda ilan edildiğinde normal zamanlarda söz konusu olamayacak temel hak ve özgürlükler alanında kısıtlamalar devreye girer. 

Genellikle OHAL’e kısa süreler için başvurulur.

Fransa’da birbiri ardına terör olayları patlak verince ilan edilen OHAL birkaç ay sonra kaldırılmıştı.

ABD’de 6 Ocak’ta meydana gelen Kongre’ye yönelik saldırı sonrasında OHAL ilan edilmesi talepleri uygun görülmemişti.

[Türkiye’de çok uzun yıllar OHAL olağan bir yönetim biçimine dönüşmüştü. PKK’nın varlığı ve terör eylemleri yüzünden. AK Parti iktidara OHAL’i kaldırma vaadiyle gelmiş ve o vaadini tutmuştu da.]

Son beş yılı yine OHAL uygulamaları ile geçirdik. 15 Temmuz (2016) hain darbe girişimi sonrasında ilan edilen OHAL halen devam ediyor. Hükümet Meclis’e sunduğu bir torba yasa içerisine OHAL’in üç yıl daha sürmesini mümkün kılacak bir madde de yerleştirmiş.

Gerekçe belli: Terörle mücadele…

Muhalefetten gelen itirazlar üzerine süre bir yılla sınırlandırılacakmış…

İtiraz edenler esas niyetin bir dahaki seçime OHAL altında girmek olduğu iddiasında.

Eh, iddia doğruysa bir yıl içerisinde seçim olacak demektir.

Konunun benim aklımın almadığı yönü, başka ülkelerin ‘açık ve yakın tehlike’ özelliği taşıdığı hallerde bile başvurmaktan kaçındığı, başvuranın da birkaç ay içerisinde son verdiği OHAL uygulamasının bizde iktidarlar tarafından başvurulacak ilk tedbir muamelesi görmesi…

OHAL’e başvurmadan, yani bireylerin anayasa tarafından tanınmış hak ve özgürlüklerini yine anayasanın ancak açık ve yakın tehlike ortamları için öngördüğü bir istisna durumuna başvurmadan terörle bir türlü mücadele edemeyen bir ülke olamıyoruz.

İktidarını biraz da OHAL karşıtlığına borçlu bir parti bile, sonunda ülkeyi sürekli olağanüstü yetkilerle yönetir hale gelebildi.  

Dokunulmazlık oyuncak gibi, OHAL ise sanki kaderimiz…

Aklım bunları almıyor işte.

ΩΩΩΩ

Reklam

43 YORUMLAR

  1. İnsanlık tarihi boyunca, çobanların en büyük hayali, sürüyü zahmetsiz bir şekilde kontrol edebilme istek ve özlemleri olmuştur.

    Çünkü, uysal, korkak ve yönetilebilir iç güdüsel koyun tabiatı bile, zaman zaman sürüden ayrılıp daha gönlünce yerlerde otlamak ister.
    Ama bildiğiniz gibi sürüden ayrılanı kurt kapar. Ayrılmayanı kesip yerler.
    Kurt tarafından kapılma riski bir ihtimaldir.
    Ama çobanın peşindekilerin yüzde yüz akibeti bellidir.
    Ama kuzular bu işin felsefesini yapmaz. Yapamaz.
    Çobanın hayali, temelinde tüm yönetici sınıfın hayalidir.

    Kadim zamanlardan bu yana yönetici sınıflara aktarılan kolay yönetebilmeye dair sayısız reçete oluşturuldu.
    Her ne kadar birbirinden farklı öğretiler tavsiye edilmiş olsa da:
    Bu reçetelerin tamamının ortak, ilk kalemi ‘korku’dur.
    Korku derken bahis konusu olan ‘ölüm korkusudur.’
    Yönetici sınıf önünde sonunda ‘ölüm’ çağrıştıran her tür korku ile kitleleri yönetirler.
    Bu konuda en büyük sıkıntı ortada korkulacak hiçbir şeyin olmamasıdır.
    İşte, bu kötü zamanlarda aciz kalan yönetici sınıf için ‘toplumda korku yaratacak bir şeyler bulma’ tek çaredir.
    Bugüne kadar becerikli çobanlar, yüzlerce suni tehdit icat ederek toplumun en azından bir kısmını güde bilme imkanlarını muhafaza etmeyi başardılar.
    İcat edilen tehditlerin hemen hepsi ‘varsayım ve soyut kavramlardan’ ibaretti.
    Elbette, sadece etrafında olup biteni fark etmeyen, hayata ve hayatın işleyisine dair az bilgi sahibi olan kitleler dışında toplumun tamamını bu yapay tehditler ile korkutarak idare etmek mümkün değildir.
    Sorgulayan insanlar başa beladır.
    Öyle bir sihirli değnek olmalıdır ki!..
    Toplumun bütün katmanlarını korkutsun.
    Zengini, fakiri, alimi, cahili, kadını , erkeği, sosyalisti, faşisti, dinlisi, dinsizi…
    Alayı korksun!..
    Yalan, yanlış bütün direktiflerinize itaat etsin..
    İnsana dair tüm hak ve özgürlüklerinden feragat etsin.
    Bugüne kadar böyle bir sihirli değnek yoktu.
    Ama çok kötü bir şey oldu.
    Bu CORONA YALANI,bu corona plandemisi,komplosu yönetici sınıfın eline o ‘sihirli değneği’ verdi.olmayan bir pandemi ile insanları korkutuyorlar.
    Beceriksiz yöneticiler bile bu değnek ile,corona komplosu ile nüfusun tamamını kontrol etmenin dayanılmaz hazzına ulaştı.
    Alimi, cahili, zalimi, mazlumu..
    Kaz gibi, koyun gibi güdebiliyorlar.
    Bu sihiri öğrenmeleri çok kötü oldu..
    Çok kötü!..

  2. Geniş düşünürseniz anlarsınız!
    Asıl anlaşılmaz olan şey; eskiden zerre kadar haysiyeti olan entellektüeller dokunulmazlık zırhı veya yargı muafiyetine karşı çıkarlardı, şimdi ise tam tersini savunabiliyorlar, yazık tabii…
    Cumhurbaşkanının bile yeni sistemde meclisin 4te3 çoğunluğu tarafından yargıya sevkedilebildiği bir demokraside bikaç baş mebusun dokunulmazlığının lafı mı olurmuş?

    Evet biraz geniş düşünelim;
    berberoğlu ve diğerlerinin mebus dokunulmazlıklarının kaldırılmasına imkan veren düzenlemeyi ilk teklif ederek meclisten geçirilmesini sağlayan dersimli kemal ve chpnin oylarıdır;
    bu konuyu kendilerine sorarsanız size esaslı bir açıklama yapar zaten:)

    Ohale gelirsek, tercih etmem ama türkiyede ohalin sürekli olmasında fayda var gibi görünüyor;
    tabii akpartinin kaldırdığı eski türkiyedeki ohalden bahsetmiyorum, onu çeken bilir(başta kürtler) son yıllardaki ohalin günlük yaşama yansıyan olumsuz bir etkisi yoktu, yine aynı şekilde devam edilebilirdi, ama şart da değildir yani, faydalı görüyorum o kadar…
    Sadece terörle mücadele açısından değil genel idarenin bir özelliği olarak ohal(olağan olarak) uygulanmalıdır, hepsi bu!
    Şimdi bu mevzularda akıl almaz olan nedir?
    İhtiyaçlara göre proaktif politikalar geliştirebilen bir hükümetimiz var, kıymetini bilelim…
    İtirazı olan?

  3. Ege, Akdeniz, Marmara sahilleri o kadar doluymuş ki, belediye ekipleri açız aç diyen vatandaşlara ekmek dağıtıyormuş. Helal olsun be belediyecilik bu.
    Başkanım  arasıra sizin de hakkınız tabi Bodrumda gidiyorsunuz, Su sıkıntısı çokmuş. Orayada bi temel atma töreni düzenleseniz. Biliyorsunuz Bodrum belediye başkanı çok mesai harcadık iki sene bu heykeli yapmak için kafa patlattık demişti. O na da bi el atsanız ne de olsa aynı ekiptensiniz. Zaten millet aç susuz. Sahillerde ki restoran ve kafelerde su içmek zorunda kalıyorlar. Bir balığa, salataya ve beyaz aslan sütüne fahiş fiyatlar ödemek zorunda kalıyorlar.
    Ayrıca su bulamadıkları için mecburen biralara abanmak zorunda kalmışlar. Belediye temizlik ekiplerinede yazık. Akşam olunca sahildeki kum gözükmüyormuş çöplerden, vatandaş napsın onlarda haklı. En iyisi siz herşey çok güzel olacak deyin iki ay sonra kimse kalmaz sahilde zaten böylece sahillerimiz parıl parıl olur. Benim önerim kafa patlatarak( iki sene olmasın, her an seçim olabilir diyor amcaları sıkı çalışsınlar) sahillerdeki atıklardan bi geridönüşüm heykeli yapsınlar,değerlendirsinler.
    Ha marmara ve istanbuldaki müsilaj sorununu hallediyorlar, dert etmeyin, o bizde, sıkıntı yok.

  4. Yeni düzenleme ile birlikte asgari ücretinde altında maaş alan köy korucularının maaşları net olarak 2 bin 822 TL’ye çıkarıldı.  Ancak köy korucularının maaşlarına yapılan zam kararına CHP ve HDP’li vekiller Meclis’te karşı çıktı.

    “HDP TAMAM DA CHP’YE NE OLUYOR”

  5. Nurdan abla dün
    “Nurdan
    17 Temmuz 2021 At 22:47
    Not: bizim doğuda her köyün ve kasabanın özel lehçeleri var ben genelde yazılarımda doğunun ortak lecelerini kullaniyorum. O lehceler sayesinde Rusyadakı Türk asilli devletleri vatandaşlari ile çok rahat konuşabiliyorum.”
    buyurmuşsunuz da;
    eminim öyledir ama maalesef bizim burda bitek uğur beyle ve bazen de baran beyle anlaşabiliyorsunuz, yani nail beyle anlaşmanız zaten imkansız görünüyor, ama ben sizi anlıyorum, yetmez mi?

    Yorumu Cevapla

  6. Netflix’in Nasıl Zorba (Tiran) Olunur belgeselinde iki diktatörün acıklı sonu da anlatılmış.

    Birisi Uganda’nın İdi Amin’i. İşler kötüye gidince kitabı takip ediyor ve Tanzanya’ya savaş açıyor. Ama hazırlıksız ve yetersiz olduğu için çabuk kaybediyor ve ülkeyi terkederek Suudi Arabistan’a kaçıyor. Yani savaş açacaksan dişine göre bir düşman seç!

    Diğeri Kaddafi. En uzun kalan o. 42 yıl. Ama sona doğru yılların verdiği yalnızlıktan kurtulmak için kitaptan sapıyor ve demokratik ülkelere yanaşıyor. Ülkede iletişim ve medyayı serbest bırakıyor. Sonu biliyoruz. Ölürken “ben ne yaptım size” diyor halkına. Yani bir kere diktatörlüğe girdin mi yoldan hiç sapmayacaksın. Geri dönüşü yok. Ya öldürecek ya öldürüleceksin.

    En başarılı diktatörler serisi olarak da Kuzey Kore verilmiş. Dede, baba, şimdi de torun üç kuşak. Onlar herşeyi kitabına uygun yapmışlar. Acıma yok asla ve kitaptan sapmak da yok.

    Tüm diktatörler aynı kuralları uyguluyorlar ve uygulamaya devam ediyorlar. Bunları bilmek önemli. Hepimize önemli dersler var. Diktatörlerin kodlarını çözmek gerekiyor. Çünkü dizide de söylendiği gibi “herkes diktatör olabilir”. Bunu hiç unutmamak ve gücü kimseye teslim etmemek gerekiyor. Çünkü güç, diktatörlüğü tetikleyen ve sürdüren bir şey. Sınırsız verilen güç mutlak diktatör yapıyor, hatta mutlaka yapıyor!

    • Aynı Kılıçtaroğlu. 10 kere yenil koltuğu bırakma. Avrupa da olsa böylemi olur canım.

  7. K A Z A. S Ü S Ü
    Muhalefet en kritik anlarda ” sonunu tahmin edemedik estek köstek , beka, vs.”
    bahaneleriyle taammüden ve tasarlayarak iktidara her türlü desteği veriyor.
    En son HSK seçiminde olduğu gibi.
    Sanki görünmez bir el başlaına silah dayamış.

    • Sayın yk, bahsettiğiniz “görünmez el” ekonomideki “görünmez el” gibi bişey midir yoksa nedir bilemiyorum ama sanki “milli iradenin hakimiyeti”ne de benziyor biraz:))))

      • Peker ifşa ederse öğreneceğiz.
        Milli hakimiyetten kastınız Londra mahkemeleri mi?
        Dolar- Euro üzerinden geçiş garantileri mi?

        • Peker i bu kadar güvenilir buluyorsunuz, her dediğini doğru kabul ediyorsunuz. Getirin adamı millet ittifakının başına yürüyün peşinden.
          Zaten bi aday bulamadınız. Aday bulamayıp bi de seçim istiyorsunuz. Hazır aday var.
          Muhalif seçmene sorsanız Kemal Kıĺıçtaroğlu mu daha güvenilir, Sedat peker mi diye. Açık ara Peker çıkar. Zaten Peker Hdp ye de güzellemer yapıyor.Demirtaş falan diyor. İyi partiden zaten ses çıkmaz.Mehmet Ağar dan sonra içişleri bakanı olmuştu Meral hanım Sedat pekeri o zamanlar biliyor zaten. Chp her an hazır tiyatroya. Fuat Avninin tapelerini kullanıyordu, şimdide peker amcanın videolarını kullanıyor. Baskı kurun millet cephesine yürüyün pekerin peşinden.Pekeri istiyoruz deyin. 128 milyarı o bulur. Yanlız komisyon vermeniz gerek.40 yaş altındaki kardeşler bilmez ama pekerin komisyonlarını, ama siz bilirsiniz.
          Yalniz Pekeri aday gösterirseniz bi bozulan imamoğlu çıkabilir, sonra size yaptığız basitlik der, sonra Bodruma gider. Zaten Bodrumun nufusu 10 kat olmuştur.Coğu da istanbulun açız aç ekibi. Biraz onlara belediye hizmeti yapar. Hayra vesile olursunuz

        • H.gayret de Fatih Kurnaz gibi kurnazlık yapıyor. muhalefet Gladyonun AKP nin karşısına dikildiğini görünce meclisi boş vermiş görüntüsü var.

          benim kafam İsmet Büyakatamanın fezlekesine takıldı. mhp genel sekreteri ABD büyükelçisine kafa mı atmış ne! ABD büyük elçisi Ergun Babahan’ın Bahçelinin sağlığıyla ilgili bir tivitini beğenmiş. genel sekreter de büyük elçiye vermiş vericinmiş. bu gün de fezlekesi meclise gelivermiş.

  8. “Nail
    18 Temmuz 2021 At 11:49
    Bilmiyorsunuz,daha kötüsü bilmediğinizi de bilmiyorsunuz. Her doğrunuzun yanına ekseriyetle bir de yanlış katıyorsunuz,fakat o yanlışın yanlış olduğunun da farkına bile varmıyorsunuz. Ben iktidarın muhalifiyim,ancak sizin gibi yanlışı doğrusundan çok muhaliflerin yanlışlarının da muhalifiyim. Çünkü ben önce yanlış olanın muhalifiyim. Muhalif olmanız,Baran Beyin yaptığı gibi sizin yanlışlarınızı savunmamı da gerektirmiyor,o iş de bence yanlış. Ve nihai tahlilde bu agresiv tabiatınız,hırçın üslubunuz ve doğru içine kattığınız bolca yanlışlarınızla trol dediklerinizin yapamadığı tahribatı yapıyorsunuz ve bence siz bu halinizle bu sitedeki muhalif cenahın tek kişisi olmayı da fazlasıyla hak ediyorsunuz.”
    ××××××××
    Herkes kendisinden sorumludur. Benim yalnışım sizi ilgilendımez.

    Bu site’de! yarim yamalık Din bilgisi ile fetva verenlere benim ihtiyacım yok. Başkalarınında ihtiyacı olacağını zannetmiyorum. Heleki Türkiyedeki uygulanan Diyanet başkanlığının icat ettiği bilgilere hiç mi hiç itibar etmem vede okumaya gerekde gõrmem. Kurani Kerimin tevsirini, dahi doğru dürüst beceremiyenler’in bilgilerini burada paylaşanların paylaşımlarını değil okumak dönüp bakmam bile.
    Kuran’I Kerimde ikindi ve Akşam namazı arası kerâât saatı olduğu için nafile namazı kılınmaması açık açık yazarken! Bizde farzdan sonra ikindi namazı sünneti kılıniyor.
    Benim küçük oğlum bunu Diyanet’in Canadaya gönderdiğ genç imama sormuş, imam evet kılınmaz fakat 500 senelik bu yalnışa kimseleri inandıramiyacağımızdan dolayı,açıkcası Din cahilleri ile başa çıkamaycaklarından dolayı sineye çektiklerini söylemiş.
    Kurani Kerimde Dinlerini param parça edenlerın akibetleri’de açık açık yazarken, bizde yüzlerce tarikat var, ve Şeh Arapça anlamı öğretmen fakat bizde evliya ermış bilmem Peygaber efendimiz SAVS tarfından görevlendırılmış kalp gözü açılmış Reklamları eşliğinde milleti soyup soğana çeviriyolar ve ülkeyı Dini kullanarak soyanlara teslim ediyorlar.
    Ben, Türkiyedeki uygulan ve çifte Cennet anahtarları dağıtan Diyanetı başkanlığının tevsiride dahil müslûm gündüzler gibilerine inanmadığım gibi diyenetnde fetvalari ve tevsirlerine ne güvenırım nede inanırım.
    Benim tevsirini okuduğum Arapca ve İnglizceyi Akademik seviyede çok iyi bilen, zannedersem islamiyeti iyi bildiği içinde 1. Dünya savaşında Osmanli’yı desdeklemeyen Abdullah Yusuf Alının kuran tevsirini okuyorum. Her namazdan sonra okumuş oldğum sürelerin tevsirlerini’de okuyorum.
    Bu nedenlerden dolayi
    siz doğruyu bilmeye devam edin bende yalnışları öğrenmeye ve uygulamaya devam edeyım. Tarıkatlardanda elimden geldiğı kadar uzak durayım ve rehber olarak Şehleri değil SAVS. Tavsiyelerini tercih etmeye devam edeyım.
    Bundan sonrada siz ve sizin gibilerine’de cevap vermek yerine vermemey tercih edeyim.

    • Ayrıca biraz doğru düzgün okuma yapmış olsaydınız
      “Devletullah,” devlet Allah değıl!.
      Ullah orada yok anlamında kullanilanılıyor.
      Allah CC 99 ismi arasında ullah diyede bir isim yok.”
      diyecek boyutta büyük bir cehalet örneği sergilemezdiniz.
      Yine şu”Allahın askeride Olmaz.Allahın ordusuda. Olmaz.”sözleriniz yarım yamalak din bilginizle verdiğiniz fetvaların nadide örneklerinden.

      Ben sizin okudum dediğiniz tefsirleri,mealleri de okuduğunuza inanmıyorum. Okusanız bu kadar açık hatalar yapmazsınız. İşiniz gücünüz okudum diye hava atıp dayanaksız sözlerinize gaipten dayanak üretmek sadece.

  9. Uluslararası Demokrasi ve Seçim Destek Kurumu (IDEA) nun ; yıl sonlarına doğru yayımladığı 2019 yılı Demokrasinin Küresel Durumu raporuna göre , Türkiye , Haiti ile beraber , dünyada temel hakların en düşük olduğu iki demokratik ! ülkeden birisidir .
    Bu temel haklar ; adalet ,her türlü özgürlükler, sosyo-ekonomik haklar, hukukun üstünlüğü , insan hakları vs. gibi alt konuları kapsamaktadır.
    Türkiye ; ‘çok zayıf performanslı demokrasiler ‘ kategorisinde ise Irak, Haiti, Madagaskar, Gine Bissau ile bir arada ve 5nci olarak yer almaktadır .
    Yine rapora göre ‘Denge ve Denetleme ‘ bileşeninde , demokratik ülkeler içinde en düşük seviyede kalan tek ülkedir !
    Yani her şey ayan beyan ortadadır vesselam !
    Herkese ve öncelikle ‘demokrasiye ‘ ! selamlar saygılar.

    • Sayın namlı aleykümselam!
      Seçimlerdeki katılım oranlarını mı yetersiz bulmuşlar, yoksa kıran kırana geçen seçimlerden sonra ucu ucuna çıkan sonuçlardan mı korkmuşlar?
      Ya da iptal edilen bir seçimi çok daha büyük bir farkla yine muhalif adayın kazanmasından mı ürkmüşler?
      Dünyada ve özellikle batıda %50nin altında(en kralı %50yi zorla geçiyor) katılım oranlarıyla seçimler yapılıyor ve hükümetler işbaşına geliyor!
      Bizim yaklaşık %85 katılım ve %100 demokratik temsille işleyen demokrasimizin neyini beğenememişler biraz açar mısınız?
      Efendim?
      Estek köstek…
      Hıı, neyse, bırakın dağınık kalsın!

  10. Seçim çalışmaları meyanında Seyhan’ın Hadırlı köyüne gelen AKP li kadınlar, yaşlı bir teyzeye,
    – Teyzeciğim , biz Allahın Kulları Partisinden (AKP) geliyoruz , seçimde oyunu bize ver , derler .
    Teyze , kendinden oldukça emin bir şekilde itiraz eder,
    – Evladım , ben oyumu az önce gelen Cenabı Hakkın Partisine (CHP) vereceğim , size veremem
    Bizdeki demokrasi , seçim , siyaset vs. bu kadardır işte !
    Selamlar,iyi günler

  11. Yaşım itibarıyla baya tecrübe sahibiyim anadoluda bir söz vardır insan oglu yemek yediği sofraya pislerse bu asıl millet hiç affetmez ve etmemiştir hiç boşa uğraşıp kendinizi yormayın bu asil millet bütün olayları çok yakından izliyor takip ediyor kimlerin en yakınına ihanet etiklerini kimlerin kendi beyanlarıyla kendilerini madara ettiklerini hepsini izliyor inanın çok açık ve bariz olarak görünüyor bu millet ne yapacagını gazete manşetlerine ve köşe yazarlarının yazılalarına göre karar verme devri geride kaldı insanlar dünyayı takip ediyor bırakın türkiyeyi

    • Arif bey buralarda okuduğum en güzel en kısa yorumlardan birini yazmış, %100 katılıyorum ve destekliyorum, hakikati söylüyor, teşekür ediyorum.
      Uzun uzadıya tezek yığını gibi yorum yerine küfürnameler döşenip duran halk düşmanları ise okusunlar bakalım…

    • hangi türkiyenin halkından bahsediyorsunuz acaba, bunu da belirtseydiniz iydiniz iyi olurdu. okuduysanız (ki h.gayretin yazıyı okumadan yorum yazdığını kendi itirafından biliyoruz) daha geçen gün “tam ortasından bölünmüş iki Türkiye var” diye yazdı. ben o yazıyı okurken ne iki türkiyesi en azından 4 türkiye var diye geçti içimden. hadi ben biraz abartıyorum diyelim ama en az 3 türkiye olduğundan eminim. 1) iktidar kanadı türkiyesi 2) muhalifimsi siyasal türkiye 3) ikisini birden idare eden Gladyo türkiyesi 4) siyasete güvenini yitirenlerin türkiyesi.

      siz hangisinden bahsediyorsunuz?

      • Baran bey hemen altta serdar arkadaşımız sizin “4) siyasete güvenini yitirenlerin türkiyesi.”nden sözediyor galiba;
        sahi siyasete değilse ya neye ya da nereye/kimlere güveniyorlar ki bu bahsettiğiniz kitle, biraz açar mısınız?

  12. FETÖ’CÜLERE ÇOK GÜLDÜM

    FETÖ’cüler şöyle zannediyormuş:

    *

    “Biden gelecek, Tayyip Erdoğan’ı haşlayacak, Erdoğan gerileyecek… Bize de gün doğacak.”

    *

    Acayip hayal kırıklığına uğramışlar.

    “Biden’dan da bize hayır yok” demeye başlamışlar.

  13. 600 vekil içinde 1 kişi mi doğruyu bilir?
    Meclisteki 4-5 partiden sadece birisi mi dünyadaki en kaliteli bilgili insanların buluştuğu yerdir?
    -aeropada bir vekil işe bisikletle gidiyor diye yada kafasına çürük yumurta yiyiyor diye bizdemi aynı şekilde olmalıyız?
    -sarayda oturmak padişahlara mı mahsustur sadece?
    *Bu gibi işlere kafa yormak yanında:
    -mesela bir suçlanacak kişi vekil olursam yırtarım belki! diye vekil olabilir mi bizim ülkemizde?
    -eskiden seçimi etkileyecek herşey! “Bir sonraki seçimden sonra…” Uygulanır dıye bir yasa vardı diye biliyorum kaldırıldımı acaba?
    **Öncelikle bunları bilmeden, bunlarda bir eksik yanlış varsa tartışıp düzeltme den ..
    -Koca bir şehir bilgisayarda kuşbakışı bakarsan maus ile bir kıtadaki küçük ada gibi,
    Koca bir ülke uzaydan bakınca nokta kadar küçük bir parsel halinde görünüyor.
    -Evin çatısından hele birde elektrik kesikse şehirde bak bi gök yüzüne: senin baktığın yerden uzaydaki koca yıldız bir küp şeker kadar görünüyor!
    *At bardağın içine…?

  14. OHAL in uzaması tamamen duygusal.
    Ohal ilanı ile TMSF nin kayyum atadığı aralarında Koza Altın,
    Naksan Holding,Güllüoğlu baklava(Kayyum kaldırıldı),Aydınlı giyim,Boydaklar,Dumankaya inşaat,İstikbal mobilya,Orkide yağ,Uğur derin dondurucu..gibi 600 kadar şirket bulunuyor.SANKO Holding,Sembol inşaat (Rixos) gibi şirketlerde sırasını bekliyor
    Sadece Koza altın yılda 8 ton altın çıkartıyor. Koza altının yeni keşfedilen Ağrıdaki madeninin rezervi 20 ton.
    Yeni TMSF başkanına hayırlı uğurlu olsun

  15. Bakalım Peker ve Anonymous’un ağız dalaşlarından daha neler öğreneceğiz.
    Bizim Devletullahın baş pehlivanının’da özel silahlı ordusu varmış.
    Kopi
    ××××××××
    Anonymous’tan bilgi sakladığını açıklayan Peker’e cevap
    Organize suç örgütü lideri Sedat Peker’in uluslararası hacker grubu Anonymous’a verdiği yanıta, Anonymous karşılık verdi. “Sedat Peker bize hitaben laf salatası yapmış” denilen mesajda “Yürü git, faşist” ifadesi kullanıldı.

    Anonymous’un, Sedat Peker’in bilgi sakladığını belirterek, “Sedat Peker sadece kayıp silahlardan söz ediyorken, biz diyoruz ki Erdoğan’ın eğitim kamplarında yetiştirilen özel ordusunda sözü edilen silahlardan kat kat fazlası var. Ayrıca Sedat Peker’in bazı bilgileri sakladığını ve tek tarafa saldırdığını tekrarlamak gerekir” yayınladığı mesajına Peker yanıt vermişti. Peker “Doğru söze bizim inancımızda ‘amin’ denir. Ben bunu zaten açıkça söylemiştim, yani bu bir sır değil. Bilgi saklıyor muyum? Evet saklıyorum, ancak her bilginin paylaşılacağı bir zaman elbet ki var. Kimse kusura bakmasın, ben kimsenin işine karışmam, ancak kendi işime de kimseyi karıştırtmam” sözleriyle bilgi sakladığını itiraf etmişti.
    Anonymous, kendilerine yanıt veren Peker’e ilişkin Twitter hesabı üzerinden şunları yazdı:

    “Sedat Peker bize hitaben laf salatası yapmış. Kendisine cevabını sonra vereceğiz. Şimdilik kendisine diyebileceğimiz tek şey: ‘Yürü git, faşist'”
    ××××××××

    • Bilmeyenler ve anlam kayması yaşayacaklar için Nurdanca dilinde devletullah kelimesi Allah’ın devleti anlamında değil,olmayan devlet anlamında kullanılıyor. Kelimenin tam açılımı şöyle: devlet=devlet,ullah=olmayan. Ayrıntılı bilgiye erişmek isteyen yazarın dünkü yazısının yorum köşesindeki Nurdan Larousse ansiklopedik bilgisine başvurabilirler.

      • Bu sitede beni bıktıtırip yorum yazmayi birakmam için sizin gibi Kulla kulluk eden niceleri geldi geçtı, sizde özel olarak bana sataşmak için ya onlardan birisiniz yada birileri tarafından ellinize yazı verilmiş ve onlar gibi isim dahi yazmayacak kadar ödlek olan sizde yakında onların saflarına katılıp toz olur uçarsınız. Bizde bu tiplere insan atıklları çüplüğünün rezidenti derler.
        O kadar cahilsinizki daha başįnızı o çöplükten çıkarmadan aklınızca ortalıği kum firtinasına boğmaya kalkışiyorsunuz.

        • Elbette benim de cehaletlerim var,fakat sizin cehaletiniz yanında yine de oldukça bilgili olduğum gerçeğini de saklamayacağım.
          En başta bir “kula kulluk ettiğimi nerede görmüşlüğünüz var? Bu kadar rahat yalan söylemeyiniz” demiş olayım.
          Sonra niye bozulup,köpürüyorsunuz ki hem. Ullah kelimesinin yok anlamına geldiğini ve devletullahın olmayan devlet anlamına geldiğini siz yazdınız,ben değil. Şimdi buna mı bozuluyorsunuz.
          İsmimi yazmamamın başkaca özel bir sebebi var,yoksa ne diye sizden korkacağım ki?beni mi döveceksiniz yoksa? Geçiniz bu çocukça sözleri de,biraz ciddi olun ve ciddiye alınacak şeyler yazın.
          İktidara sövüyor olmanız,birçok muhalifin hoşuna gittiği için yazdığınız diğer tuhaflıkları görmüyor ve hepsini de hoş görüyor olabilirler. Ama bu durumunuz ben de tam aksi tesir gösteriyor. Gerçekte ise sırf “okursam dokunulması kaçınılmaz olan” yazdıklarınızdan ötürü size sataşmayayım diye çoook uzun zamandır yazılarınızı okumadan geçiyordum,vallahi dün istemeyerek nasıl olduysa işte,bir an gözüm çarptı ve kendimi yine yazmadan alıkoyamadım. Hem vallahi yazarken de kendi kendime dedim ki:”Çamura taş atıyorsun.yapma!” Kendimi tutamadım,yaptım ve siz de beni yalancı çıkarmadınız…

          Şunu da söylemeliyim ki, yorum yazmanızın bence sıkıntılı bir tarafı yok,fakat yalan yanlış şeyler yazmanız bence çok sıkıntılı. Rahatsızlık verici…Bunu çok yapıyorsunuz. Daha dün “Allah’ın ordusu olmaz.Allah’ın askeri olmaz.olmaz.” diye fetva verdiniz. Devletullahın olmayan devlet anlamına geldiğini yazdınız. Ullah kelimesinin yok anlamına geldiğini yazdınız ve sonra da böylesi bilgilerle bir de tefsir falan okuduğunuza inanmamızı istiyorsunuz…birazcık olsun okuyan biri böyle hatalar yapmaz Nurdan hanım. Sonra bütün bu absürtlüğe varan bilgisizliklerinizle sizden çok çok doğru şeyler yazan insanlara kalkıp “yarım yamalak din bilgisiyle fetva verenler” diyerek iftira atıyorsunuz. Sizinkilere hata demek bile az gelir oysa ki,çam üstüme çamlar deviriyorsunuz Nurdan hanım ve bütün bunlara rağmen üstünüzde bir kibir,bir böbürlenme ki sormayalım gitsin artık.

          Yanlışlar,ufak tefek yalanlar falan…dünya sizin için fani değil galiba Nurdan hanım? Hem iktidarın yanlışları iktidarı götürür,sizin yalan,yanlışlarınız da sizi…benden söylemesi.
          Ayrıca “benim yanlışım sizi ilgilendirmez” diye bir reçeteniz de olamaz. Çünkü hepimizin olan bu fikir platformunu yanlışlar çöplüğüne çevirmeye kimsenin hakkı yoktur ve her buradaki hak sahibinin de bu zemini korumaya hakkı vardır. Sizin yanlışları doğru göstermeyi kendinizde hak görme hakkınız varsa,elbette bizim de o yanlışları ve doğrularını gösterme hakkımız bulunuyor.

  16. Yıldıray Oğur, Netflix’ten “Nasıl Zorba Olunur?” belgeselini ve kaynaklık eden kitabı güzel değerlendirmiş.

    https://serbestiyet.com/featured/nasil-zorba-olunur-65527/

    Okuyunca, birileri bu kitabı ezberlemiş diye düşünüyorsunuz. Hatta kitabı yeni baştan yazabilirler de 🙂

    Güzel bir derleme olmuş. Yaşayarak öğreniyoruz zaten. Ancak kitabın bazi tespitleri önemli, çözüm ve umut için. Muhalefet ve umutsuz seçmene ders olacak tespitler.

    “Güç yolsuzluğa, yolsuzluk da güce yol açar. Yolsuzluk liderleri güçlendirir ve mutlak yolsuzluk onları kesinlikle güçlendirir.”

    “Hangi türden insanlar zorba olabilir? İç karartıcı bir cevap vereceğim. Herkes zorba olabilir.”

    “Öğreneceğimiz önemli bir ders, siyaset söz konusu olduğunda ideoloji, milliyet ve kültürün o kadar da önemli olmadığıdır. Siyaseti ele alırken ulusal çıkar, ortak çıkar gibi bulanık fikirler hakkında düşünmek ve konuşmak yerine belirli, adlandırılmış liderlerin eylemleri ve çıkarları hakkında konuşun. Liderlerin iktidara gelip iktidarda kalmasına neyin yardımcı olduğunu düşündüğümüzde, siyaseti nasıl düzelteceğimizi de görmeye başlayacağız. Siyaset, tüm yaşam gibi, her biri başkaları için iyi olanı değil, kendileri için iyi olanı yapmaya motive olmuş bireylerle ilgilidir.”

    ‘Ama yazarlar zorbaların ilmine sahip olmanın okurlarında hayal kırıklığı ve ümitsizliğe neden olmamasını da istiyor:’

    “Bu kitapta, birçok -belki de çoğu- lideri karakterize eden sefil davranışı anlamlandırmanın bir yolunu sunacağız. Amacımız, ad hominem iddialarına başvurmadan hem iyi hem de kötü davranışı açıklamaktır. Çizdiğimiz resim hoş olmayacak. İnsanlığın yardımseverliği ve fedakarlığı için umudu güçlendirmeyecek. Ama gerçek olacağına inanıyoruz ve bu daha parlak bir geleceğe giden yolu gösterecek. Ne de olsa siyaset, liderlerin oynadığı bir oyundan başka bir şey olmasa da, kuralları öğrendiğimiz takdirde, hepimizin oynadığı bir oyun haline gelebilir.”

    Kısaca: vatan, millet, birlik laflarını bırakalım. Bunlar diktatörlerin oyuncağı zaten. Liderin foyasını ortaya çıkaralım önce. Aynısını bir sonra gelenin de yapacağını unutmayalım. Siyaset bireysel ikbal için motive olan bireylerin işidir, bunu da unutmayalım. Sistemi yolsuzluğa izin vermeyecek şekilde tasarlamak gerekiyor. Gerçek bir demokrasi.

    Davutoğlu, “Akp davadan koptu” demiş. Demek ki o da davacı. Bu siyasilerin tamamı böyle. Şu dava nedir bir türlü açık seçik söylemiyorlar. Milletin ensesinde boza pişirme davası diye okuyorum hep.

    Dava diyeni silelim bir kere. Unutmayın Hitler’in kitabının ismi aynen bu “Kavgam”, yani davam.

    Yeni siyaset artık bu milleti uyutma davasından vazgeçmeli. Bunun yolu da halkın akıllanıp siyasi diktatörlük peşinde olanlara izin vermemesi. Ancak bu daha çok ekmek yemeyi gerektiriyor.

    Netflix dizisi mutlaka izlenmeli. Nasıl diktatör olunur adım adım göstermişler örneklerle. Saddam’ın partisinde kendisine itaat etmeyenlere ne yaptığını gösteren gerçek video ibretlik. Kendi damatlarını nasıl öldürttüğü de. Diğer diktatörler de hep aynı. Mao ve Lenin başta beraber yürüdükleri kimseyi bırakmıyorlar hayatta.

    Dizi ülkemizde epey izleyici bulmuş. Ne de olsa diktatör heveslimiz çok 🙂

    • Vatan millet laflarını bırakırsak, kısa kısa, parça parça, bölük parça hatta binparça, belkide paramparça olmazmıyız zaten?
      Bin bir tane diktatör olur mu gerçekten!
      Bu seferde “bizler kendimizi bile yönetemeyoz, bize lazım bir Koru yucu gelsin osu busu” mu deyivercez?
      Suriyelileri netçez, bizde onlar gibi olursak nereye gitçez?

      • Diktatörler de aynen bu korkuları kullanıyorlar ve kendilerine “razı” ediyorlar. Bir süre sonra diktatörü gönülden seviyorsunuz, korku dolu olarak 🙂 Belgeseli izlemenizi tavsiye ederim. Diktatörün el kitabı da bedava internette duruyor.

        • Çoğu şeyi canlı/live izliyoruz zaten enderbey. Para virip almaya ne hacet?
          Önce ıraktan sonra Suriye’den karakaplı pasaportla gidenleri duyduk.
          Sonra hiç unutamadığımız o sahne: b.k kuyusunda yakalanan kocca diktatör!
          Bence fazla film izliyorsunuz sonrada uzaylılar gerçek deyiverip..

  17. EVEEEET , bu gün de H.GAYRET arkadaşımıza iş düşüyor ! Fehmi Bey de niye doğrudan ona sormuyor da ben aracılık yapmak zorunda kalıyorum ! Neyse o kadarcık çorbada tuzumuz olsun canım , taş atıp kolumuz mu ağrıyacak !
    Hadi bakalım H.Gayret, bu gün de mesaidesin, göreyim seni , beni mahçup etme e mi !
    Selamlar ,iyi günler

    • Mucib bey haklı olarak yakınmış: “Fehmi Bey de niye doğrudan ona sormuyor da ben aracılık yapmak zorunda kalıyorum !” diye ama sağolsun nurdan abla bugünkü yorumunda manşetten cevaplamış zaten bu soruyu:
      “Nurdan
      18 Temmuz 2021 At 09:11
      Fehmi bey! Tabiiki sizin ve sizin gibilerin’in aklı bunlara ermez.”
      İtirazı olan???

      • Sivri sinek gene saz caliyor. Allaha tapmayıp kula tapanlar cehenneme gidecekler yazan bir yazidan ‘tapmayip ve kulu silimiş kurnazlığı yapmaniz sizi iyice kayya kuyusunun dibine düşürmüş.
        Erdoğan sadece kendisi için değil ona secde edn sizler için de Cehennemdeki odunları şimdiden bitirdi.

  18. AKP iktidarını devam ettüretilmek için kuruluş felsefesinin tam tersi hareket ediyor.
    Yolsuzluk yoksulluk yasaklar olağanüstü hal kürt sorunu üniversitelere ve bürokrasiyi liyakatsiz atamalar.
    Dış temsilciliklere ismi rüşvetle anılan büyükelçi atamaları.
    Ve daha neler neler.

  19. 1-Meclise gelen fezlekelerin detayına bakın.yüzlerce cinayet,dolandırıcılık,nitelikli yaralama ve terör dosyası var.Bunlar görmezden mi gelinsin?Ülkemizde Dokunulmazlık fikir ifade etme temelinde var.mutlak dokunulmazlık yok ve olmamalıdır.Aym kararları sonrası vekillik sıfatının kazanılması doğrudur.Vekillerin cezaevine girmesini Aym kararı sonrasına bırakan bir yasal düzenleme yerinde olur.
    2-Ohal konusunda kulağı tersten göstermişsiniz.Akparti 3 yıl uzatma isteyince muhalefet haklı olarak seçimi gündem yaptı.Akparti de ohal talebinin seçimle ilgili olmadığını göstermek için süreyi 1 yıla çekti.şu an Meclis dağıldı ekimde açılacak.dolayısıyla seçim kanunu ekim kasım gibi çıkacak.yani 2022 kasımdan önce seçim olmaz

    • ohal gerektirecek her hangi bir durum var mı sence türkiyede. bence ohal uygulamasının hiç bir gerekçesi yok. o zaman ohal niye uzatılıyor?

      çünkü ohal sayesinde şirketlere çökülebiliyor, milli servetler gasp edilebiliyor ve nereye harcandığını bile soramıyorsun sorsan da cevap alamıyorsun. ohal sayesinde istemediklerini hapse atabiliyorlar. ohal sayesinde khk’larla her istediği kararı uygulatabiliyor. ohal olmazsa khk da olmaz. khk ile yönetebilmeleri için ohal’e ihtiyaçları var. ohal olmazsa hükümet bir hafta dayanamaz çürümüş sistem kafalarına çöküverir. çöküntüyü ohal ile durdurabiliyorlar. e haliyle seçime de ohal altında gidecekler. seçim sonuçlarını da ohal sayesinde %51 ile kazandık diyebilecekler. şimdiden etki altına aldıkları anket şirketlerine oy oranlarını %51 olarak açıklatıyorlar.

      dokunulmazlıkların kaldırılması meselesi de muhalif kanadın ileri gelen etkili siyasetçilerini seçimlere girmelerini engellemek için tutuklayacaklar. seçim kazandıklarını iddia edebilmeleri için buna benzer hazırlıklar yapıyorlar.

      khk’ larla tasfiye edilen binlerce hakimlerin geçmişe dönük mahkeme kararlarını da iptal ederek yok sayıp yeniden yargılamalar yapıyor gibi yapıp eski kararları kendi menfaatlerine uygun hale getirecekler.

      kısaca iyi gelişmeler bunlar yani kötü değil. ne derler: ” zulmün artsın ki zeval bulasın”

      • Baran bey “ohal olmazsa khk da olmaz. khk ile yönetebilmeleri için ohal’e ihtiyaçları var.” demişsiniz ama bu tespit yanlış, çünkü mevcut sistemde zaten khk ile yönetilebiliyoruz, yani ohal şart değildir.

        • teorik olarak dediğiniz doğru ama ben gene ısrancıyım düşüncemde. pratikte durum farklı. ohal olmazsa kayyum khk’ları, şirketlerin içinin boşaltılması, terör bahanesiyle el koymayar tutuklamalar ve diğer khk’lardan ziyade ohal kalktıktan sonra bir kaç gün içinde iktidarı terketmek zorunda kalacakları fikrini savunuyorum.

          hani yazdıklarımda hiç bir fikir yoktu, bak bu konuda bir fikrim var işte!

  20. Fehmi bey! Tabiiki sizin ve sizin gibilerin’in aklı bunlara ermez.
    Eğer Insanların aklı şeytanın oyununlarına erse, onların hareket alanını darartır ve devre dışı bırakır.

    Bahçelı gibi birisini bu millet yutuyorsa gerisi tefarruat.

    Rahmetli Yazıcı oğlü MHP den ayrilmasının nedenlerinden biride Bahçeliydi.

    Zatten bizim milleti Erdoğan ve Bahçelı gibilerinın emrine amede olduklarından dolayı onlar aileleri dahı birbirine düşman etirmek ve kavga’dan başka maharetleri olmayan’lar yönetebiliyor! Doğru söylüye ler değıl, biz millet olarak doğrulardan nefret ettiğimiz içın doğru söyliye leri 9 köyden koviyoruz

    Bunların ikiside her hangı batılı bir ülkede olsalar değıl vekil yapmak bunları, meclisin yanına dahı yaklaştırmazlar.

    Bizde onların tam tersi uygulaniyor.
    Onun için TBM demek komutan Bahçeli’nın emir erleri demek o emir veriyor, Erdoğan’da o emeri derhal yerine getırıyor.
    Getirmesinde görelım. yoksa $128 miliyar ve 178 ton Altının aktında kalır ve nefesi kesilir.

    Erdoğan, harcamak istediğı Soyluyu yakında mükafatlandırırsa hiç şaşırmam.

    Büyük bir ihtimale yüksek hızmet madalyası verır. Tıpki Milli damada Türk bayrağının önûnde batırt’tığı Türk ekonomisını kalkındırma ödüllü verildiği gibi,
    Soyluyada 15 temmuzda millete sılah dağıtıp barış ōdülü verir.

    • Yukardaki yorumda yazdıklarímí millet Şeytanın değilde Alahın bir lütufu olarak kabul ediyor ve mutluluktan uçuyor.

Yoruma kapalı.