Bir büyük kırılma anı.. Taşların yerinden oynamasından Türkiye de etkilenebilir, ama nasıl?

14
Cezayirli ressam Baya Mahieddine'in eseri..
Reklam

İnsanlık tarihinde derin kırılmaların yaşandığı anlar vardır.

Birinci Dünya Savaşı böyle bir andı. Yaşandı ve ardından imparatorluklar teker teker tarihe karıştı.

İkinci Dünya Savaşı da bir diğer kırılma anıydı; onun ardından da Birleşmiş Milletler başta olmak üzere pek çok örgüt ile çoğu bugün de geçerliliğini koruyan kurallar ortaya çıktı.

O kurumlar ve kurallar iki büyük savaş benzeri bir kapışmanın bir daha olmaması için getirilmişti; nitekim o gün bugündür toplam 60 milyon insanın hayatına mal olan o savaşlar cesametinde kapışmalar yaşanmıyor.

Yine de henüz ucu görünen bazı gelişmelere bakarak “Acaba öylesine derin bir başka kırılma anına tanıklık mı ediyoruz?” diye düşünmeden edemiyorum.

Büyük bir savaş olmadı, ancak kırılmalar ille savaş sonrasında gerçekleşecek değil. Yukarıda belirttim, ikinci savaştan sonra benzeri bir kıyamı ortadan kaldıracak tedbirler alındı zaten.

Günümüzde virüs aynı işi görüyor. Dünya genelinde üç milyon civarında insan Korona yüzünden hayatını kaybetti. Bir büyük savaş yaşanmış gibi.

Korona bir kırılmanın başlangıcı olabilir mi?

Reklam

Öyleyse, ilk vukuatı ABD’de Donald Trump’ın seçimi kaybetmesiyle vermiş oldu.

Beyaz Saray’da Joe Biden’in oturduğu ABD dünyada neredeyse yerleşik bir hal almış sanılan dengeleri kökünden değiştireceği görüntüsünü veriyor.

Dünyanın pek çok ülkesinde (Filipinler’den Macaristan’a, Polonya’ya kadar) yönetimlere gelmiş popülist liderler için alarm zillerinin çaldığını hisseder gibiyim.

Taçlar veya taçlı başlarda değişiklikler olabilir.

İçinden çatlama sesleri gelen İngiliz Kraliyet Ailesi en önemli denge unsuru olan Kraliçe’nin eşi 99 yaşındaki Prens Philip’i kaybetti; 94 yaşındaki Kraliçe Elizabeth tahtını 70’li yaşlarını sürdüren oğlu Charles’a veya torunu William’a bırakabilir.

Ürdün’de tuhaf şeyler oluyor

Kral 2. Abdullah bazısı Saray erkânından olan çok yakınlarını tutuklattı. Baba bir anne ayrı kardeşi Prens Hamza halen saray hapsinde. Kral Hüseyin’den sonra tahta kardeşi veliaht Prens Hasan’ın geçmesi bekleniyordu; ancak hem onu, hem de babasının en sevdiği oğlu Hamza’yı sollayarak tahta geçmeyi başaran Kral 2. Abdullah kendisine karşı bir darbe girişiminde bulunulduğu iddiasında.

‘Darbe’ sözcüğü siyaset literatüründe hiç şimdiki kadar yaygınlık kazanmamıştı.

Reklam

Tutuklananların aileleri ve ailelerin bağlı olduğu aşiretler homurdanıyorlar.

Saray’da gözaltında tutulduğu ilk gün, ülkenin kötü yönetildiğini, yolsuzluklar yapıldığını, babasının açtığı yoldan dönüldüğünü sosyal medya üzerinden paylaşan Prens Hamza amcasının araya girmesiyle tövbekar olduğu hissini veren davranışlar sergiliyor. 

İçin için kaynıyor Ürdün.

Avrupa ve özellikle İtalya ile Rusya

Geçmişleri karanlık, kimisi köle taciri, kimisi kitle kıyımı yapmış ancak ülkeleri tarihinde ‘kahraman’ olarak yer alan isimlere karşı bir hareket başladı Batı’da. Heykelleri indirilen, isimleri okullardan ve meydanlardan silinen pek çok ‘eski kahraman’ var. İngiltere’de iş Winston Churchill’in sorgulanmasına kadar geldi dayandı.

Kafalar karışık.

Bizde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a “Diktatör” dediği için lafı ağzına tıkılan İtalyan başbakanının daha büyük bir dert başını ağrıtıyor. Nazi dönemi yüzünden başı eğik Almanlar ile eş zamanlı dünyaya faşizm örneği vermiş İtalyanlar “Bizin faşistlerimiz farklıydı, kitle kıyımı yapmadılar” iddiasındaydılar.

Aralarında İtalyanlar, Hırvatlar ve Slovenlerin bulunduğu 140 kişiden oluşan bir grup akademisyen ve tarihçi, İtalya’nın Mussolini döneminde Orta Avrupa’da yaptıklarını hesaba çeken bir girişim başlattı.  Bugünkü Slovenya’nın Lyubljana kentinde İtalyan faşistlerin rehin aldıkları bin kişiyi kurşuna dizdikleri, 8.000 Sloveni öldürdükleri, 35 bin kişiyi de toplama kamplarına tıktıkları biliniyor.

140 akademisyen ve tarihçi İtalya’nın Almanya gibi bir sorgulamadan geçip hatalarını kabul etmesi benzeri bir süreç yaşamamasına sebep olarak, bunu yapabilecek dış güçlerin, ülkede taraftarı çok komünist partisinin varlığı yüzünden İtalya’yı buna zorlamadıklarını ileri sürüyor.

İtalya cumhurbaşkanı, başbakanı ve senatörler ile milletvekillerine iletilen mektuplarla 1941 Nisan ayı sonrasında işlenen kıyımları kınayan açıklama yapılması talep ediliyor.    

Daha önce Ukrayna’nın parçası olan Kırım’ı kopartan Rusya’ya sözlü kınama dışında bir mukabelede bulunulmamış iken, şimdilerde yine Ukrayna’nın Dombas bölgesi sınırına asker yığdığında Putin tehdit edildi ve ABD ile NATO Karadeniz’e donanma gönderme kararı aldı.

Galiba Moskova ‘kırılma anı’ dediğim değişim belirtilerini benim gibi görüp değerlendirmiyor.

Ya Türkiye, farkında mıyız?

Bu gelişmelere bakınca aklıma ilk gelen düşüncenin “Acaba Türkiye yeni durumun farkında mı?” olması yadırganmamalı.

Osmanlı’yı yönetenler Büyük Savaş’ın (1914-1918) bir kırılma anına öncülük ettiğinin farkında değillerdi. Geçen yüzyılın o ilk ciddi değişim döneminden en büyük zararı bu topraklar gördü. İmparatorluk yıkıldı, Türkiye Cumhuriyeti ancak bir İstiklal Savaşı verilerek kurulabildi.

İkinci Büyük Savaş (1939-1945) döneminde Türkiye’yi yönetenler, ilk yıkılışı ve ardından yaşananları içeriden gözlemlemiş oldukları için daha tedbirli davrandılar; değişimden yana tavır aldılar da başa gelebilecek büyük kötülüklerden korunulabildi.

Sebebi Korona mıdır, ABD’deki yönetim değişikliği midir, yoksa bunlar daha ciddi (mesela tarafları ABD’nin öncülük ettiği NATO ile Rusya olan bölgesel bir savaş) ve çatışmacı bir gelişmenin öncüleri midir, bilmiyorum; ancak şu sıralarda dünyada bir şeyler döndüğünü görebiliyorum.

Yeni bir kırılma anı ile dünya baş başa kalacaksa onun oluşturacağı girdap pek çok ülke gibi Türkiye’yi de içine çekebilir.

Kırılma anlarının farkında olan ülkeler o dönemlerden yararlanarak da çıkabiliyorlar.

Sonraki günlerin uluslararası arenada Türkiye isminin bolca telaffuz edildiği bir dönem olabileceği beklentisi içerisindeyim. Önümüzde ABD-Türkiye ilişkilerini gerebilecek 24 Nisan Ermeni tasarısı dönemeci var sözgelimi. Joe Biden’in, Beyaz Saray’a taşınmasından bu yana 100 günden fazla süre geçtiği halde Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmemesi hayra alamet değil.

Mayıs ayı ABD ve Avrupa’da Türkiye ile ilgili gündem maddeleriyle dolu.

Böyle süreçler yüreklerin toplu attığı ortamlar gerektirir. Bizde ise iktidar-muhalefet çekişmeleri yüzünden toplumun ortasından ikiye bölünmüşlüğü söz konusu.

Umarım, kırılma anı erkenden fark edilmiştir ve gereken önlemler alınmaktadır.

ΩΩΩΩ

Reklam

14 YORUMLAR

  1. NERDE BU 128 MİLYAR DOLAR ? KAÇ UÇAKLA YURT DIŞINA KAÇIRILDI ACABA ?

    ””Ekonomi eğitimi veren okulların birinci sınıflarında öğretilen temel kuralları üzülerek hatırlatmak mecburiyetinde kaldığını dile getiren Canikli, ekonomi biliminin bu temel kuralları görmezden gelinerek, “128 milyarı kime sattınız? Düşük fiyattan mı sattınız?” gibi sansasyonel ve suçlayıcı ifadelerle ekonomide kaotik bir ortamın oluşturulmaya çalışıldığını belirtti. Canikli, açıklamasına şöyle devam etti:

    “Esas sorumuza dönelim. ‘128 milyar dolar nereye gitti? Dolar ucuz fiyattan mı satıldı? Birilerine peşkeş mi çekildi?’. Detaylandıralım, Merkez Bankasının doğrudan veya dolaylı olarak ticari bankalar üzerinden piyasaya verdiği dolarlar piyasada oluşan fiyattan satılır.

    Merkez Bankası, doların fiyatını belirlemez. Fiyat piyasada oluşur. Merkez Bankası piyasada oluşan fiyattan dolar satar. Bu nedenle, Merkez Bankasının doları ucuza veya pahalıya sattığına ilişkin değerlendirmeler en hafif ifade ile cehalet ürünüdür. 128 milyar doların nereye gittiğini olabildiğince basite indirgeyerek anlatmaya çalışalım. 2019 ve 2020’de dolar kimlere satılmış? Cari açığın finansmanı için Merkez Bankası 30 milyar dolar döviz satmış. (2019’da cari denge + 6,8 milyar dolar, 2020’de cari açık -36,8 milyar dolardır.) Yani 30 milyar doları ithalatçılar satın almış. 2019 ve 2020’de toplam 36 milyar dolarlık altın ithalatı gerçekleştirildi. 75 milyar doları Türkiye’de yerleşik gerçek ve tüzel kişiler tarafından satın alınmış. Yani 75 milyar dolarlık Türk Lirası cinsinden hesaplarını dolara çevirmişler. Bu 75 milyar dolar, Türkiye’deki bankalarda hesaplarda durmaktadır.”

    Özel sektörün, dış borcunu ödemek için 43 milyar dolar satın alındığını vurgulayan Canikli, özel sektörün 2018 sonundaki toplam dış borcunun 298 milyar dolar iken, 2020 sonunda 255 milyar dolara düştüğünü anımsattı.

    AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Canikli, 2019 ve 2020’de 12 milyar dolar portföy yatırımcısının çıkışının olduğunu hatırlatarak, şu bilgileri verdi:

    “Yani yabancı yatırımcı daha önceki yıllarda Türkiye’ye getirip Türk Lirasına çevirerek portföy yatırımında kullandığı dövizinin 12 milyar dolarlık kısmını dövize çevirip geldiği ülkeye geri götürmüştür. Yani 12 milyar dolarlık döviz satın almıştır. Bu dört kalemi topladığımızda 160 milyar dolara ulaşılmaktadır. Bu rakam 128 milyar doların bir hayli üzerindedir. Bu durum, Merkez Bankasının 2019 ve 2020’de 160 milyar dolar satış yaptığı anlamına gelmiyor. Çünkü ödemelerin tahakkukunda dönemsel kaymalar ortaya çıkabiliyor. Bu tablo bize 128 milyar doların tamamının yukarıda belirtilen ödemelerin finansmanında kullanıldığını göstermektedir.”

    ‘128 milyar dolar burada, sizin aklınız nerede?’
    128 milyar doların 36 milyar doları ile altın ithal edildiğini aktaran Canikli, açıklamasını şöyle sürdürdü:

    “Bu altınlar, Cumhuriyet altını, bilezik ve benzeri yatırım aracı olarak Türk halkının evindedir. 75 milyar dolar, Türkiye’deki bankalarda gerçek ve tüzel kişilerin hesaplarında durmaktadır. Özel sektör, 43 milyar dolarlık yurtdışına olan döviz borcunu ödemiş. Yabancı portföy yatırımcı 12 milyar dolar satın alarak yurt dışına çıkarmıştır.””’
    GERÇEK TROLLER BI OKUYUVERIN

  2. Türkiye’de “RAĞBETLI ve POPÜLER” olmak için! çalışan değil, çalan, doğru değil yalan söyleyen olmak lazım.
    Bu özeliklerın hepsi birden sağcısı, solcusı, dindarı, dınsızı ihtidari, muhalefet’i fark etmez sadece ve sadece siyasetçilerde var.

    Eğer siyasetçi iseniz ve ayni zamanda da yukarda sıraladığım o özeliklere sahip değilseniz, ağzınız ile kuş tutsanız dahi siyasi ömrünüz uzun sürmez.

    Siyasetciler arasında sıraladığım o özeliklere sahip olmayan ve ne olduklarını gizlemeyen iki siyasetçi hariç. Bunlarda biri partisini kurduktan sonra kendisine teklif edilen makam mevkiler için idolojisinden vaz geçmeyen Rahmetli Şehit Muhsin Yazıcıoğlu.
    Hayata olanda
    Doğu Perinçek.
    Bu ikisini kimseler satın alamadı.
    ve idolojilerindende zarre kadar taviz vermdiler.
    .
    En iyi örnek! Hayatta olan, .
    Perinçekte bunların hiç biri yok, adam ne popiler nede rağbetli.
    çünkü o kendini gizlemiyor ve korkmiyor… Fakat şu an kendilerini gizleyen ve korkanlara her istediğini yaptırıyor.

    Yapmasınlarda görelım…
    Milliyeci bahçeliye Uygurları terörist ilan ettirtı. Dindar Erdoğana oldu bitti düşman olduğu Gülen cemaatını terörist ilan ettirtti…
    Şu an Türkiyede hem uygurlar hemde banka asyanın önünden geçenleri teröristlikten yakalatıriyor.

    • Nurdan abla bakıyorum artık sen de perinçekgillere hayranlığını gizlemiyorsun; ama çimentocunun nesini ona benzetip de ikisini bir tutuyorsun ki?

  3. Bir sonraki bahara safları sıkılaştırın aman ha çözülmeyin itirafçı olmayın.
    Haçlılar namusunuza dokunmaz.
    ABD islama hizmet için vardı ve adaletlidir o yüzden büyük zat ABD tarafından beslenmekte ve korunmaktadır.
    Siz hapislerde sıkı durun yırt dışında haçlıların korumasında toplanan paraları cukkalayan bir sürü abileriniz var.

  4. Çok uzun zamandan beri aklımda olan ancak uygun bir konunun çıkmasını beklediğim için yazamadığım , kıssa ile fıkra arası bir hikayem var ; buyrun !
    Yeni gelin , maalesef bazı nedenlerden dolayı , istemeye istemeye kaynanasıyla birlikte oturmak zorunda kalmış . Başlangıçta yaşanan ters bakışlar, aksi sözler , cevap vermeme veya aksini yapma gibi hafif sürtüşme ve tartışmalar zamanla , şiddetli ağız kavgalarına , hatta ufak tefek itiş kakışlara dönüşmüş . Uzunca bir süre devam eden bu durum artık dayanılmaz hale gelmiş ; kara kara düşünen gelin ne yapacağını bilemez bir halde adeta kahrolup duruyormuş .
    Derken bir gün mahallede , sağdan soldan , komşuların yaptığı konuşmalardan , yakın bir köyde bu konuda kendisine yardımcı olabileceğini düşündüğü iyi bir hoca efendinin var olduğu haberi kulağına gelir .
    Başka çaresi kalmayan gelin ; düşünür taşınır ve nihayet münasip gün kimseye bir şey söylemeden gizlice bahsedilen köydeki hoca efendiye gider . Durumunu , yaşadıklarını , kaynanasının yaptıklarını inceden inceye ayrıntılı bir şekilde anlatır ve artık bu kadından kesinlikle kurtulmak istediğini söyler.Gelini dikkatle ve sessiz bir şekilde dinleyen hoca efendi yan odasına girer , bir süre sonra elinde içi sıvı dolu küçük bir şişeyle dışarıya çıkar ve geline şöyle der,
    – Kızım, bu şişenin içinde etkisini yavaş yavaş gösterecek bir zehir vardır .Her gün kaynananın yemeğine bundan bir damla damlatacaksın .Bu zehir etkisini 6-7 aydan önce göstermez dolayısıyla kimse de şüphelenmez ancak sen de bu arada zaten ölecek olan kaynanayla iyi geçineceksin , böylece kimsenin de dikkatini çekmemiş olursun .
    Gelin hanım , hoca efendinin söylediklerini hemen tatbik etmeye koyulur .Haliyle ona karşı olan o eski ve kötü tutum ve davranışları da yavaş yavaş değişir .Her konuda gayet anlayışlı , cana yakın , sevgi ve saygıyla davranmaya , her konuda yardımcı ve destek olmaya , adeta annesi imiş gibi bir dediğini iki etmemeye çalışır .Haliyle bu tutum ve davranış değişikliği kaynanayı da son derece olumlu bir şekilde etkiler , o da gelinine karşı son derece anlayışlı , müşfik , cana yakın davranmaya , gelinini adeta öz kızı gibi bağrına basmaya başlar .
    Bütün bu olup biten hayret verici değişikliklerden sonra gelinde büyük bir pişmanlık uyanmaya başlar ; artık kaynanasıyla aralarında hiç bir sorun kalmadığı gibi adeta ana kız
    son derece sevgi ve saygıyla kenetlenirler . Her gün yemeklerine damlattığı damlayı da zaten uzun zamandan beri kesmiştir .Ancak o güne kadar damlattıklarının nasıl bir etki yapacağından emin değildir , hemen atlar hoca efendinin yanına varır ve olan biten her şeyi en ince ayrıntısına kadar anlatarak ,
    – Hocam ben artık kaynanamla bir ana kız gibiyim , ikimiz birbirimizi çok seviyoruz , ona kesinlikle bir şey olmasını istemiyorum .Ne olur şimdiye kadar verdiğim zehirin etkisini yok edecek bir panzehir ver Hocam!
    Bilge hoca efendi gelinin endişesinin aksine gayet rahat ve sakin bir şekilde ve candan bir güleryüzle , muhabbetle ve şefkatle şöyle cevap verir ,
    – Kızım , hiç endişe etmene gerek yok ; benim sana verdiğim sade bir su idi , panzehiri de zaten siz gelin kaynana olarak kendiniz bulmuşsunuz , hayırlı uğurlu olsun ,Allah mesut ve bahtiyar etsin !
    Selamlar saygılar

      • Ahmet bey, finali pek olmamış sanki; biz böyle şeyler olmasın diye istanbul sözleşmesinden çekilmedik mi?

      • Teveccühünüze teşekkür ederim Ahmet Bey , sağolun .
        Evet , inşallah herkeste sağduyu galip gelir , barış ve huzur kazanır .
        Selamlar saygılar

  5. Korona salgını başladığı günlerde eski akpli, epeydir chpli konya mebusu latif abi twitrdan coşkuyla cikleyivermişti: “salgın bu hızla yayılmaya devam ederse, 6ay sonra hiçbir hükümet koltuğunda kalamaz!” diyerek…
    Salgın bir yılını çoktan geride bıraktı; hiçbir yerde hiçbir hükümet düşmedi; birtek lübnanda teknokratlar hükümeti değişti, o da beyrutun havaya uçmasından sonra…
    Trampın gidişi salgından bir yıl sonra oldu ama sebebi virüs müdür değil midir bilemem?
    Sonuçta ne israildeki topal ördek düştü, ne de karabağ mağlubu paşinyan, ne esad!
    Bilakis herkes kendi koltuğunu ve mevzisini iyice sağlama almakla meşgul görünüyor!
    6 ay değil 12 aydan fazlası geçti; hani niye kimse oturduğu koltuklardan kalkmıyor?
    Niye hükümetler paldır küldür düşmüyor?
    Bu kafayla koltuk sırası sana zor gelir; daha çoook beklersin!

  6. Uzun aradan sonra eski yazılarınız tadında bir yazınızı okudum.Aynen devam.Yalnız Ukrayna konusunda teşhisiniz doğru değil.donbass krizi 2014 ten beri dondurulmuştu.Mart ortasında Ukrayna ordusu bölge sınırlarında operasyona başladı.Rusya kontrolündeki milis (!)güçlerde direniyor.Ben süreci başlatanın ABD olduğunu düşünüyorum.ABD stratejisi şu.gerilimi adım adım yükseltecek.Rusya cevap verirse orta ölçekli bir savaş çıkacak ve ABD Rusya’ya olan yaptırımları arttıracak.ABD de rusyanın swift sisteminden çıkarılması dahi tartışılıyor.Yok Rusya bir noktada gerilimi düşürürse Rusya prestij kaybetmiş olacak.Ukrayna NATO ve AB sürecine dahil olmuş olacak.ABD salgın,petrol ve gaz fiyatlarının düşüklüğü,Mevcut yaptırımlar,Suriye ve Libya harcamaları gibi nedenlerle Rusya ekonomisinin çok zayıf olduğunu düşünüyor.Neticede her durumda ABD kazanacak ve Rusya kaybedecek.

    • peki türkiye n’olcak?

      yandaş medya zaten batı bize mecbur havasında. Muhalif gibi davranmaya çalışan medya da ise önemli tartışma maddelerinde mikrofon uzatılan deneyimli asker sivil bürokratlar ( genelde emekli oluyor) dar çerçevede kısır iç tartışmaların dışına çıkamıyorlar.

      en son dinlediklerimden kafkaslarda NATO komutanı olarak katıldığı büyük operasyonların siyasi planlarını yapan tüm general Haldun Solmaztürk bir saat iç siyaset konuştu. Lale hn. özellikle güç dengelerinde amerika rusya çatışmasını montrö bağlamında değerlendirmesini istemesine rağmen o kunuda dar çerçeveli bir iki cümleden başka bir şey söylemedi.

      başka bir muhalif kanalda khk’lı iki albay, Alb.Hüseyin Demirtaş ve Montrö’nün uygulama takip birimine komutanlık yapmış Alb. Halis Tunç Ahmet Nesin ile Kanal İstanbul, Montrö ve 104 amiral konusunu konuşuyorlar. Ahmet Nesin “bu 104 amiral konusunun Montrö ile bir ilgisi yok” deyince iki albay da onaylar biçimde evet anlamında kafa salladılar. şaşırmamak alde değil gerçekten.

      Rusya Türkiyede bulunan vatandaşlarını geri dönene kadar uçak seferlerini azaltarak durduracağını açıkladıktan sonra Lavrov Mısır’a her tür uçak seferlerini artıracaklarını açıkladı.

      104 amiralin sadece 10 tanesi göz altına alındı onlar da serbest kaldı.

      bunun bir anlamı yok mu?

      kanal ve montrö tartışmalarını hararetle yürütenler neden anlaşmanın ” savaş halinde Türkiye kendi güvenliği için boğazlar geçiş rejimini istediği gibi uygulama hakkına sahiptir” maddesi çevresinde konuşmuyorlar?

  7. 1-Önemli ekonomik olayların mutlaka siyasi sonuçları olur, siyasi gelişme ve değişimlerin de ekonomik sonuçları olur. Koronavirüs sağlık problemi olduğu kadar belki daha fazla ekonomik bir problem ve olaydır . Mutlaka önemine uygun siyasi sonuçları olacaktır.
    2-Akıl ve vicdanın kullanılmadı oranda maalesef olumsuz ekonomik, sosyal ve siyasi değişimler kaçınılmazdır.
    3- Ukrayna hadisesi:
    Bir tarafta yoldaş Putin, diğer tarafta kanka Zelenski.
    Bir tarafta S-400, diğer tarafta İHA.
    Bir tarafta NATO, diğer tarafta Avrasya.
    Bunun anlamı ne?
    Köktenci bir anlayışın yanlışlığı Suriye ve Mısır politikaları ile ortaya çıktı.
    Jeopolitiğin gerektirdiği esneklikler mutlaka gösterilmeli.
    Türkiye’nin Batı İttifakı için vazgeçilmezliğine vurgu yapılmak isteniyor olabilir mi?
    Burada Batı İttifakı için yapay bir ihtiyaç oluşturulmuş olabilir mi?

  8. Karadeniz kaynıyor ciddi olaylara gebe muhalefetten tek bir söz var mı yok.Yarin bir sıkıntıda tonlarca laf sayarlar.Bugun fikrini söylemeyenin yarın söz hakkı olmaz

  9. Taşlar yerinden oynadı zaten Ortadoğu ve Afrika fay hatları kırıldı .ırak Suriye Libya yemen mısır Gürcistan vs. Vs 15 temmuzda da bizi denediler olmadı.simdi sıra Ukrayna da .
    Bakalım batıya bu kuruluş ne zaman yansıyacak.İlahi adalet elbet yerine gelecek.İnsallah bizler de görürüz onların kirişlarını.ABD. Olmak üzereydi yarım kaldı.kim derdi ki ABD de darbe olacak !!!

Yoruma kapalı.