Geçen hafta izlediğimde Amerika’daki muhataplarıyla eş-zamanlı bir izleme olduğunun farkında değildim ‘The Report’ (Senato Raporu) filminin; ardından başgösteren tartışmalar uyanmama sebep oldu.
ABD’yi demokrasi, insan hakları, özgürlükler, hukukun üstünlüğü gibi kavramlar konusunda ‘örnek’ bir ülke olmaktan çıkarıp kendi vatandaşlarına bile acımasızca davranabilen bir ‘korku tüneli’ haline getiren zaman dilimini olanca çıplaklığıyla beyaz perdeye taşıyor film.
Türkiye’yi de benzer bir yola sürüklemek isteği TBMM tarafından 1 Mart (2003) tezkeresi ile reddedilen George W. Bush, 11 Eylül (2001) saldırıları sonrasında yürürlüğe soktuğu bir dizi yasal düzenlemeyle ülkesini tanınmaz hale getirmeyi başarmıştı.
Donald Trump’a yol açan Bush’un Sekiz yıl sürmüş başkanlık dönemidir.
Her an yeniden saldırı altına düşüleceği korkusunu vatandaşlarının yüreklerine sindirmeyi başardı Bush ve emri altındakilere, bu tehlikeyi savuşturmak için ne yapmaları gerekirse hepsini hiçbir sınır tanımadan yerine getirmeleri talimatını verdi.
İşkence dahil.
Hatta işkencenin o günlere kadar bilinmeyen en şiddetli biçimleri de dahil…
Amerikan yasalarına aykırı bu talimatın yerine getirilmesini üstlenenler, yarınlarda yaptıklarından hesaba çekilebilecekleri endişesiyle, korkunç eylemlerini farklı ülkelerde oluşturdukları işkence merkezlerinde yerine getirdiler.
Gözaltına alınanların beyinlerini bir an bile uyumalarına müsaade etmeden sürekli kahramanlık şarkılarıyla yıkama ve özellikle uygulandıklarında işkence yapılanda boğuluyormuş hissini uyandıran boğazına sürekli su verme (waterboarding) tekniği ile bilgi edinme çabasının sonucunun ‘sıfır başarı’ olduğu görüldüğü halde işkencelerin öldürünceye kadar devam ettirildiği gerçeği…
CIA’nin kendi elemanları yabancı ülkelerde casusluk yaparken yakalandıklarında nasıl davranacakları konusunda yararlandığı iki psikiyatri uzmanı doktor, o tekniklerini, bu defa çoğu Müslüman tutukluları konuşturma amacıyla tersine uygulamaya koyulmuşlar.
Psikiyatri uzmanlarının adları James Elmer Mitchell ile Bruce Jessen…
Bilim insanlarının vahşice işkence seanslarında bizzat yer almaları bir skandal, ama daha büyük skandal, teknikleri amaca hizmet de etmediği, işkence edilenlerden bilgi edinmeye yaramadığı halde, uygulamayı aylar ve yıllar boyunca sürdürmeleri…
İşkence altında ölenlerden yalnızca CIA’nin işkencecileri değil ‘bilim insanı’ unvanlı o iki psikiyatrist de sorumlu.
O işkence seanslarında bizzat yer alan CIA mensuplarından biri Trump tarafından CIA’nin başına getirilmiş bulunuyor.
Yazıya izlediğim bir filmle başladım, ama ardından CIA, psikiyatristler ve CIA mensupları tarafından yapılmış işkencelerle yola devam ettim. Sanki ilgisiz bir yolculuğa çıkmışım gibi gelebilir; ama öyle değil. ‘The Report’ filmi, ABD’nin en karanlık dönemlerinden biri olan 11 Eylül sonrasında ülkenin içine sokulduğu o korku atmosferinde yapılanları perdeye aktarıyor.
Hem de büyük bir başarıyla.
Kongre ‘terörle mücadele’ bahanesiyle yanlış işler yapıldığı iddialarını araştırmaya karar veriyor. Senato’nun istihbarat komitesi başkanı olan kadın politikacı Senatör Dianne Feinstein bu konuyu vaktiyle FBI’da çalışmış bir yardımcısına veriyor. Daniel Jones adlı bu kişi, bir binanın güneş görmeyen bodrum katında aylar süren çalışmalar sonucu yukarıda özetle anlattığım gerçeklere ulaşıyor.
İşkencelere tanık olanlar Jones ve arkadaşlarına anlatıyor; anlatılanları başka tanıklıklarla doğrulatıyor Jones ve ortaya 7 bin sayfalık bir rapor çıkıyor.
Komitenin uzun raporunun 500 sayfalık özeti 2014 yılında kamuoyuna sunuluyor. Rapora göre, yapılan vahşi işkenceler bilgi almaya yaramamış bulunuyor. Senatör Feinstein, “CIA’nin yaptığı, Amerikan değerleri ve tarihi için bir kara leke” açıklamasını yapıyor. Feinstein’in çabaları işkenceyi yeniden yasaklayan bir yasanın çıkmasına da yol açıyor.
Filmi izleyenler, bu süreci, işkence sahnelerine de tahammül ederek, baştan sona izlemiş oluyorlar.
Amerika’yı karıştıran bir film bu.
Şimdilerde Trump’ın dışişleri bakanı konumunda bulunan, daha önceki görevi CIA direktörlüğü olan Mike Pompeo, filmin izleyenler üzerinde bırakacağı etkiyi azaltmak için birbiri ardına mesajlar atmaya başladı.
Biri şu: “İşin açıkçası şu: Kötü olanlar istihbarat savaşçılarımız değil teröristlerdir. Eski meslektaşlarım ve 11 Eylül’den beri bizi güvende tutan CIA’deki yurtseverler, Amerika sizleri destekliyor ve sizlere arka çıkıyor. Ben de.”
Pompeo’nun mesajlarına filmde gerçekleri ortaya çıkarma çabaları anlatılan Daniel Jones da kendi mesajlarıyla cevap vermekte.
Son zamanlarda izlediğim en başarılı siyasi film örneklerinden biri bu. Başrolde yılların eskitemediği Annette Bening (Feinstein) ile son zamanların dikkat çeken karakter oyuncusu Adam Driver (Jones) var.
Ben Amazon Prime sayesinde izledim.
Tavsiye ederim.
ΩΩΩΩ