Nicedir benzer zevkleri paylaştığım kişilerden “Homeland’ın son (6.) sezonunu izledin mi?” sorusuna muhatap oluyordum. Ben soruyu zihnimde taşırken, daha doğrusu 12 bölümlük 6. sezonun bölümlerini birbiri ardına izleyene kadar, diziyi kotaranlar, 12 bölüm daha (7. sezon) çektiler…
Ben de dün akşam son bölümünü de izleyerek nihayet etrafıma “Homeland’ın 6. sezon bölümlerini izlediniz mi?” diye sorabilecek duruma geldim.
En yüksek düzeyde Amerikan siyasetini -özellikle güvenlik ve istihbarat boyutuyla- ön planda tutarak işleyen bir dizi bu. Başrolleri canlandıranlar CIA’de ‘terörle mücadele’ biriminin elemanları. Bu sezona bir de halkın oyuyla seçilmiş kadın başkan ithal edilmiş; seçilmiş, ancak Beyaz Saray’a taşınıp ülkenin iplerini ele almak için birkaç ay daha beklemesi gereken başkan…
Çekimlerin yapıldığı (senaryo 2015’te yazılmış) 2016 yılı başkanlık yarışında Hillary Clinton’un sandıktan başkan çıkacağı yanlış öngörüsüyle kaleme alındığı belli oluyor senaryonun; dizide karşımıza çıkan yeni seçilmiş başkan kadın olmasına kadın, fakat karakter olarak pek çok yönüyle Donald Trump’ı anımsatıyor…
Senaryo ABD için bizdeki 15 Temmuz benzeri bir darbe girişimi üzerine oturuyor. Yeni seçilen başkanı özgürlükler konusunda fazla liberal, savaşlardan hoşlanmayan ve Müslümanlara diş bilemeyen biri olarak ‘tehlikeli’ bulan asker-istihbaratçı-siyasetçi bir grup, onu ve politikalarını halkın gözünden düşürmek için, yalana dayalı büyük bir kampanya eşliğinde, vücudunu da ortayan kaldırmayı içeren bir planı yürürlüğe koyuyorlar.
“Sen Müslümanlara yapılanları aşırı mı buluyorsun, al o zaman sana New York/Manhattan’ı sarsacak Müslüman birinin yaptığı terör eylemi” diyor grup. Aslında terörle ilgisi olmayan, fakat ABD’yi de politikaları sebebiyle sosyal medya üzerinden eleştiren genç bir Müslüman bulup, sanki o yapmış gibi bir terör olayı gerçekleştiriyorlar… İstihbaratçıların tezgahı, yazılı-görüntülü medyanın da yardımıyla, ‘İslami terör’ olarak sunuluyor.
Grubun elleri kolları her yere ulaşıyor. Gözlerini kırpmadan insan hayatına kast edici eylemler yapabiliyor, komplolar kurabiliyor, ortaya çıkmaması kaydıyla suikastlar düzenleyebiliyor, korkutmalar, sindirmeler ve kirletme operasyonları gırla gidiyor.
Sosyal medya ve kirletme operasyonları
Kirletme operasyonu için medya içerisinden biri bulunuyor; adam seçilen başkandan hoşlanmadığı için onun aleyhine olacak her türlü yıpratma kampanyasına açık. Ona New York’un en güzide köşelerinden birinde bir merkez oluşturuyor ve herbiri onlarca -hatta yüzlerce- hayali kişilik üstlenen kalabalık bir kadro takviyesi yapıyorlar. Orada yalana dayalı dosyalar üretiliyor ve anında internet üzerinden kitlelere ulaştırılıyor.
Adam gerçeğin tam tersi olduğunu, seçilen başkanın oğlunun emri altındaki bir eri kurtarmak için kendini feda etmiş bir komutan olarak öldüğünü bildiği halde, bu özelliği sebebiyle ölümü ardından madalyayla ödüllendirilmiş olan genç komutanı ‘korkak’ olarak yansıtan bir sosyal medya kampanyası başlatabiliyor. “Bunun oğlu da böyleydi, korkaklık bunların genlerinde var” alt-mesajıyla…
[Dizinin son bölümünü izleyip ekranda yaşananları içime sindirmeye çalıştığım dün akşam bir dostum bizdeki sosyal medya ürünü bir mesajı iletti. Orada Abdullah Gül, eşi, Ali Babacan, ben ve kardeşim Naci Koru ile eşi arasında gerçeklerin çarpıtıldığı akrabalık ilişkileri kuruluyor (Naci’nin eşi Hayrünnisa Gül ile kardeş çocuğu değil) ve Ankara İlahiyat Fakültesi’nde en eski (1970’li yıllar) başörtüsü mücadelesini vermiş bir hanımefendi (Ali Babacan’ın halası, ama benim eşim değil ve halen sağ) sanki gayr-ı müslim biriymiş gibi yansıtılıyor. Acaba bizdeki bu tür sosyal medya tezviratlarının kaynağı neresi olabilir?]
Hayatına da kast ediyorlar seçilen ancak henüz göreve başlamamış olan yeni başkanın ve az kalsın başarılı da olacak hale geliyorlar. Grubun içerisinden bizdeki ‘Yeşil’ türü tetikçiler devreye sokuluyor, ‘terörle mücadele’ konusunu ciddiye alan komutanlar farklı kimliklere bürünerek kadın başkanı öldürecek komployu sahneye koyuyorlar. Başarılı olabilselerdi, “İşte bu komployu beyni sulanmış şu ajan yaptı” diye kamuoyuna sunacakları beyni gerçekten sulanmış bir ajanı da gölgede bulunduruyorlar; işte o kişi seçilmiş başkanın hayatına kast eden operasyonun başarılı olmasını kendi hayatını feda ederek engelliyor…
Dizinin yan konularından biri ABD ile İran arasında Barack Obama devrinde imzalanmış nükleer anlaşmanın ortadan kaldırılması girişimi. Grup doğru olmadığını bile bile, İranlı önemli bir ismi korkutup yalan bilgi verir hale getirerek yeni başkanı anlaşmayı iptal etmeye yönlendirmeye çalışıyor. Onların gözünde İran ‘en büyük düşman’… Grup bu aldatma kampanyasında en büyük desteği İran’ı ‘baş düşman’ gören İsrail’den, oranın istihbaratçılarından alıyor. Bu uğurda pek çok kişi hayata veda ettiriliyor.
Diziden al haberi
‘Homeland’ dizisinin 12 bölümlük 6. sezonu bizde 15 Temmuz’da yaşanan türden hain bir darbe girişimini öngörmesi bakımından önemli. Dizinin kahramanlarından biri, yeni başkan “Sahi mi, biz -Amerika- böyle şeyler yapar mıyız?” diye sorduğunda, “Evet yaparız, ama bunun hep Gana gibi, Kenya gibi ülkelerde yapılmasını sağlardık, 1950’lerde İran’daki darbe ile başlayarak” cevabını veriyor.
Liberal, özgürlükçü yeni başkanın Beyaz Saray’a taşındıktan sonra kendisine karşı girişilmiş ‘darbe girişim komplosu’ içerisinde yer almış-almamış herkesi gözaltına aldırıp tutuklatması da dikkatimi çekti.
Uzun uzun anlatıyorum, ama bu anlattıklarımın diziyi ekranda izlemenin etkisini yansıtamayacağını da biliyorum. Dizi şimdiye kadar çekilmiş bütün bölümleriyle Netflix’te var. Diğerleri de muhtemelen önemli mesajlar içeriyordur, ama bana kalırsa izlemeye 6. sezondan başlayın.
Ve mutlaka izleyin.
ΩΩΩΩ