You are currently viewing Darbe girişimi 10 ay önceydi.. artık normalleşme zamanı gelmedi mi?

Darbe girişimi 10 ay önceydi.. artık normalleşme zamanı gelmedi mi?

Türkiye’de ilk yüz nakli ameliyatını gerçekleştiren Akdeniz Üniversitesi’nden tabip hocaların başına geleni duydunuz mu?

Benden duyun öyleyse…

Eş durumunda iki öğretim üyesi, ikisi de profesör, üniversiteden tam 14 hocanın ‘FETÖ üyesi’ olduğuna dair Antalya Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunmuş; 40 hocanın adını da ‘tanık’ olarak ekleyerek..

İhbarda bulunan karı-koca çift, Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile meslekten ihraç edilen öğretim üyelerindenmiş…

Doğrusu ben bu olayın haberini gazetede okuyunca.. ne diyeceğimi bilemedim…

Bir başka üniversitede de, kendi kadrosunu elinden almak istediğini ileri sürdüğü iki öğretim üyesini, önce ‘Alevi’, sonra ‘PKK’lı’ diye ihbar eden biri, bu iki ihbarından sonuç alamayınca, bu defa ‘FETÖ’cü’ yakıştırmasıyla ihbarını tazelemiş…

Her ikisiyle ilgili değilse bile, biri hakkında dava açılmasını bu yolla sağlamış…

İki gazete haberi size…

Mücadelenin bilançosu

Türkiye 15 Temmuz 2016 gecesi siyasi tarihinin en hain saldırılarından birine muhatap edildi. Darbe girişimine katılan askeri kadro ile onları teşvik ettiğine ve yönlendirdiğine inanılan sivil uzantıları ile kıyasıya mücadele ediliyor.

Mücadelenin bilançosu çok ağır: Aralarında çok sayıda generalin de bulunduğu asker yargılanmak üzere cezaevinde. Bürokrasi kadrolarında büyük bir temizliğe gidildi; 100 binden fazla memur tasfiye edildi. En büyük tasfiyeler ise Emniyet ve yargı kadrolarında yaşandı, yaşanıyor. Öğretmenler ve öğretim üyelerinden açığa alınan, görevine son verilenlerin gerçek sayısı bilinmiyor.

Son bir hafta içerisinde, önce 10 bine yakın, ikinci hamlede de 4 bin yeni isim tasfiyeye uğradı.

Mücadelenin hiç eksilmeyen bir yoğunlukla yürütülmesi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın tercihi; irtibatlı olduğumuz Avrupalı kurumlardan, NATO’dan ve ABD’den gelen eleştirilere rağmen, Cumhurbaşkanı Erdoğan, insanlara, FETÖ ile irtibatları varsa, kendi yakınlarını bile ihbar etmelerini istemekten geri durmuyor.

Darbe girişimi üzerinden 10 ay geçtiği halde her düzeydeki insanı tedirgin eden hava devam ediyor. Yüzbinin üzerinde yeni ismin bulunduğu kapsamlı bir listenin daha olduğu.. Sıranın siyasilere de geleceği.. gibi iddialar ortada dolaşıyor..

Tabii böyle ortamları seven ‘sayın muhbir vatandaşlar’ da boş durmuyor; onlar da Antalya ve Mersin’de üniversitelerde yaşandığı türden ihbarlarıyla kargaşayı daha da büyütüyorlar.

“Acımak yok” denildiği için de her ihbara kulak veriliyor, “Öyle olmadığını kendisi ispat etsin” anlayışıyla konuya yaklaşılıyor…

Boğucu bir hava var

Darbeciler ve onları arkadan yönlendirenlerin başarılı olsalardı ülkeyi etkisi altına alacakları türden bir hava bu. Oysa darbe girişiminin bastırılmış olması ve demokrasinin ayakta kalması daha farklı bir havayla karşılanabilirdi.:

Operasyonda yer almış olanlar ile destekçilerine hesap sorulurken, onların bağlı oldukları düşünülen örgüte ‘meşru’ gözüyle bakıldığı dönemlerde, biraz da sevdikleri kadroların iyi gözle bakmalarından aldıkları cesaretle arka çıkmış, yardımcı olmuş kişilerle uğraşmayarak…

Merhamet gibi kutsal bir duyguyu göz ardı etmeyerek…

Evrensel hukuk kurallarından vazgeçmeyerek…

‘Kazan-kazan’ esası ölçüleri uygulanarak…

Hala bu yol tercih edilebilir; özellikle de referandumdan ‘Evet’ oylarının önde çıkması ve önümüzdeki dönemin yeni sisteme geçiş gibi hassas bir dönem olması sebebiyle…

Avrupa’dan gelmekte olan eleştirileri daha rahat göğüsleyebilmek için kurulacağı vaadinde bulunulmuş, haksızlığa uğradığına inananların durumlarını görüşüp karara bağlayacak komisyon bir an önce kurulup faaliyetine başlatılabilir sözgelimi.

Üniversitelerle ilişiği kesilmiş akademisyenler ve öğretmenler ile gazetecilerin durumlarına öncelik verilebilir…

Kaçmayacağı ve delil karartmayacağı belli olmuş kişilerin tutuksuz yargılanmasının önü açılabilir…

Ülkenin şu sırada en fazla ihtiyacı olan huzurdur ve bunu sağlamak da siyasetin görevidir. Huzurlu bir ülkenin siyasi kadroları önlerine çıkan iç ve dış sorunlarla daha iyi baş edebilir, sıkıntıların üstesinden gelebilir.

Hiç vakit kaybetmeden normalleşmenin yolları aranmalıdır.

Aksi halde, zaten zor yetişmiş değerlerimizin heveslerini kursaklarında bırakacak olumsuz gelişmeler yaşanmaya devam eder.

ΩΩΩΩ