İçinizde Londra’yı görenler vardır.
Ben orada bayağı bir müddet yaşadım. O dönemde ve sonra İngiltere’nin başka kentlerini görmek de nasip oldu.
İrlanda ve Exeter ile olmayan öykülerim
1970’li yılların ortalarında.. yine İngiltere’ye gidiyorum.. Heathrow Havalimanı’nda pasaportuma bakan görevli ne için ülkelerine geldiğimi sordu. “Gezmek üzere” dedim. Ardından nereleri gezeceğimi de sordu. Ben de lâf olsun diye, “İrlanda’yı” dedim…
Demez olaydım. Sonu gelmez yeni sorularla karşılaştım çünkü…
Kuzey İrlanda o zamanlar İngiltere için tam bir baş ağrısıydı. Ayrılıkçı terör eylemini yöntem seçmiş ‘IRA’ adlı örgüt yüzünden…
50 yıla varan terörle mücadele döneminde, hepi topu 4 binden az can almış olmasına rağmen, IRA, az kaldı İngiltere’nin kimyasını bile bozacaktı.
Geçen akşam (11 Nisan) BBC’nin Panorama programında ‘The Spy in the IRA’ (IRA’daki casus) konusu işlendi.
IRA’nın en tepesinden birini askeri istihbarat devşirip içeride ne olup bittiğini ânında öğreniyormuş… İlişki kimseler fark etmeden yıllarca sürmüş… Kod adı ‘Stakeknife’ olan casustan öğrendikleriyle yüzlerce kişinin hayatta kalmasını sağlamış istihbarat; ancak aynı dönemde ‘Stakeknife’ da bir yandan kimliği fâş olmasın diye, bir yandan kişisel hesaplarını görmek amacıyla, IRA adına infazlar yapıp durmuş…
Tespit edebildiği gerçek şu BBC’nin: 18 kişiyi IRA adına ‘casus’ diye sorgulamış ve infazlarını sağlamış ‘Stakeknife’…
Halen sağ olan casusun gerçek adını da öğrenmişler: Freddie Scappaticci…
Freddie’nin ‘casus’ olduğu ortaya çıkmasın, aksi halde ‘casus’ diye infaz ettikleri masum kişilerin aileleri gözünde değerleri düşebilir diye, gerçek casusun o olduğunu IRA kabul etmediği için yaşıyormuş adam…
İngiltere’nin bir parçası olan Kuzey İrlanda’ya da, ayrı bir devlet olan İrlanda’ya da hiç gitmedim; o yıl gitme niyetim olduğu halde…
Gitmediğim kentlerinden biri de Exeter, İngiltere’nin; öyle oldu, kente hiç ayak basmadım…
Oysa, girin internete, Exeter ve benim adımı yazın, Abdullah Gül ile beraber orada bulunduğum, okuduğum hakkında yüzlerce –hatta binlerce– yazı ve o yazılar üzerine yapılmış sayısız yorum bulabilirsiniz…
Abdullah Gül Exeter’de bulundu, Exeter Üniversitesi eğitim imkânlarından bir süre yararlandı, ama işte o kadar; ne o ne de ben, o yazı ve yorumlarda iddia edilen türden ilişkiler içerisine girmiş değiliz.
Biliyorum, çünkü aynı dönemde İngiltere’de bulunduk: Bir süre Londra’da birlikte kaldık, o sonradan Exeter’e gitti ve birkaç ayı orada geçirdikten sonra yeniden Londra’ya geldi. Türkiye’ye ikimiz birlikte döndük.
Yakınlığı açıklayan benim, fotoğrafları paylaşan o
Türkiye.. benim.. Abdullah Gül’le.. ilk gençlik döneminden beri arkadaştan öte bir yakınlığım bulunduğunu nereden öğrendi?
Ben yazdım da oradan…
Abdullah Gül.. 2002 seçiminden tek başına hükümet kurma başarısıyla çıkan AK Parti’nin ilk başbakanı olduğunda.. yazdıklarımda ondan yana bir denge sapması olabilir diye düşünüp.. gerçeği duyurmaya karar verdim ve yazdım…
Kendisi de, yine o günlerde, Aktüel dergisi adına yapılan mülâkatını süslemek üzere bir grup fotoğrafımızı paylaştı…
Önde elinde tespihiyle bayağı genç ben.. arkada da yine pür genç üç kişi: Hayretle elimdeki tespihe bakan Ali İhsan Mutlu’nun omuzuna yaslanmış Abdullah Gül ve Mehmet Tekelioğlu…
Milli Türk Talebe Birliği (MTTB) kongrelerinden birindeyiz ve yıl 1970 olmalı.
Dergide o fotoğrafı görünce, Başbakan Gül’e, “Ben de Hyde Park fotoğraflarımızı paylaşabilirim artık” diye takıldığımı hatırlıyorum.
Evet, bildiniz, bu yazının en tepesinde yer alan fotoğrafımız: Hyde Park’ta şezlong kiralamış oturan üç sakallı: Bendeniz.. Abdullah Gül.. ve Şükrü Karatepe..
Şükrü Karatepe hukukçu.. siyaset bilimi profesörü.. ve şimdilerde Cumhurbaşkanlığı başdanışmanı sıfatıyla ‘anayasa değişikliği’ paketini savunmak üzere hemen her gece bir televizyon programında…
Londra’da o da bizimleydi.
“Mal bulmuş Mağribi” deyimini hak edecek biçimde sosyal medyada tedavüle sokulan ‘sakallı üçler’ fotoğrafı…
Hani ben “Artık paylaşırım” dedim ya, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül yine bana bırakmamış, hakkında kallavi bir eser kaleme almış Gerald MacLean’e kitabında kullanmak üzere verdiği fotolar arasına onu da katmış…
Kitabın 180. sayfasından sonra eklenmiş fotolardan biri bu…
Anayasa değişikliği konusunda tavrımız
Benim karşı çıktığım anayasa değişikliğini Şükrü Karatepe güçlü biçimde savunuyor.. Abdullah Gül de sessiz…
Merak eden, Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı iken yaptığı konuya ilişkin açıklamalarını arar, bulur ve görüşünü öğrenir…
Farklılıklarımız doğru yorumlansa ya!
ΩΩΩΩ