İktidarın deprem sonrası telaşı kaçınmak istedikleri sonucu kaçınılmaz hale getirebilir

18
Reklam

Eski Yunan’da Sokrat’tan da önce yaşamış (d. MÖ 535?) filozof Heraklitos’un yüzyıllar boyunca yaygın kabul görmüş tezine göre, aynı nehirde iki kez yıkanılamıyor. İkinci kez girildiğinde ya nehir değişmiş oluyor ya da nehire giren kişi…

Bu özdeyişi akılda tutalım.

Sebebi, 50 binden fazla insanımızın canını aldığı, 200 bine yakın binayı yıktığı veya yaşanamaz hale getirdiği anlaşılan Kahramanmaraş ve Hatay merkezli depremler ile 1999 yılında Marmara bölgesini sarsan deprem arasında paralellikler kurulmasıdır.

Özellikle de siyasi alanda. 

1999 depremi olduğunda ülkede üç siyasi partili -DSP, ANAP ve MHP- bir koalisyon hükümeti vardı ve sonrasında yapılan ilk seçimde (2002) bu partilerin üçü de %10 barajı altında kaldılar.

Yeni teze göre, Kahramanmaraş ve Hatay merkezli deprem de, iktidarın -AK Parti ile MHP’nin- yakında yapılacak seçimde benzer bir akıbetle karşılaşmasını getirecek.

İçeride muhalefet çevrelerinin dillendirdiği bu tez dışarıda da kendisine taraftar bulmuşa benziyor. Dünya sermaye çevrelerinin yakından izlediği Financial Times gazetesi, önceki gün, “Deprem iktidara seçimi kaybettirir” tezini işleyen bir değerlendirmeye yer verdi.

Doğruluğu ancak seçimden sonra anlaşılabilecek bu teze mevcut iktidarın da kulak verdiğini düşünmemiz için alametler çok fazla. Tarihi yaklaşan seçimden kaçınılamayacağını anlamış görünen AK Parti ile süreci birlikte götürdükleri iktidar ortağı, önceki depremde iflahları kesilen üç partinin kaderini paylaşmak istemiyor…

Reklam

[İki partinin kaderlerini daha önce pek belli etmedikleri biçimde birbirine bağladıkları, depremin ardından iki liderin -AK Parti genel başkanı da olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile MHP genel başkanı Devlet Bahçeli’nin-, deprem bölgesine, biraz gecikmeli de olsa, birlikte ziyarete gitmelerinden anlaşılıyor.]

Muhtemelen, 1999’da hükümette başbakan yardımcısı koltuğunda oturan ve partisi seçim yenilgisi yaşayınca genel başkanlıktan istifa eden Devlet Bahçeli, ortağını bu konuda uyarmıştır.

[Seçim sonucu partisini TBMM’de temsil edilemez hale getirince genel başkanlığı bırakan Bahçeli, bir yıl sonra (2003’te) yapılan kongrede adaylığını koyup yeniden genel başkan seçilmişti.]

Hükümetten dışarıya yansıyan telaşın geçmiş deneyimin bu gün de geçerli olabileceği değerlendirmesine dayandığını sanıyorum.

Depremin altında kalmak istemiyor iktidar ve hükümet bunu engellemenin bir aracı olarak hayli telaşlı bir görüntü veriyor.

Televizyon ekranlarına yansıyan deprem sonrası görüntüleri ile taban tabana zıt mesajlar geliyor bakanlardan… Depremin yerlerinden ettiği yurttaşları yeniden evlerine kavuşturma amaçlı vaatler ile çok daha dikkatli bir muhasebeye dayalı olması gereken o vaatleri gerçekleştirme yolunda adımlar atma çabaları o telaşın bir ürünü.

Enkazı hemen kaldırmak için bir telaş var.

Depremde evleri yıkılan insanların bir bölümünü öğrenci yurtlarında misafir edebilmek için üniversitelerde yüz yüze eğitimden vazgeçilmesi de öyle.

Reklam

Yıkılan evlerin yerine derhal inşaat faaliyetine girişmek de bir başka telaş…

Çalışkanlıklarını bakanların uzayan sakallarından da fark edebiliyoruz.

Bürokratlar da telaşta.

[Devlete ait kurumların ön planda görünmesi, sivil toplumun kendiliğinden veya organize biçimde devreye girmesinden duyulan rahatsızlıkla bütün imkan ve kaynakların devlet kurumlarına yönlendirilmesi bürokratları yordu. RTÜK buna bir örnek. Fazla mesai yaparak yerinden yayınla yaşananları canlı aktaran TV kanallarını cezalandırmakta ön aldı RTÜK.]

En fazla da bölgenin belediye başkanları telaşlı…

[Devlet Bahçeli’nin Meclis’te temsil ettiği il olan Osmaniye’nin belediye başkanı, lideri Erdoğan ile birlikte kendisini ziyarete gelecek diye, depremden harap hale gelmiş ilinin caddelerini asfaltlamıştı. O sayede iki liderden ‘aferin’ almayı başardı.]

“Aman, bu depremden kısa süre sonra yapılacak seçimde 1999 sonrası ilk seçimde görülen siyasi sonuç tekrarlanmasın” telaşı, bunun meydana gelmesini önlemek için olağanüstü çabalar gösteren iktidar çevrelerini, hiç istemedikleri türden bir akıbete sürükleyecek yanlışlara sevk edebilir.

Covid yüzünden iki yıl eğitimden uzak kaldıkları için istikballerinden zaten endişeli üniversite öğrencilerini, uzaktan eğitime zorlamak akıllıca bir karar değil. Üniversite gençliğini küstürüp iktidar desteğini azaltabilir bu karar.

Depremden evleri yıkılmış ve yetersiz şartlarda hayatlarını sürdüren insanları yeni evlere kavuşturma vaadinin temel atma girişimiyle gerçekleştirileceği görüntüsü oy getirir mi?  

Özellikle de bunu kayıp insanların hepsinin bulunmadığı bir ortamda yapmaya kalkışmak bana çok makul gelmiyor.

Enkazın kaldırılmasında aceleci davranmak da beklenenin tersi bir sonuca yol açabilir.

Heraklitos’un özdeyişini burada hatırlamakta yarar var.

İki deprem -1999 ve 2023- arasında çok ciddi farklar var.

En önemli fark da, teknolojinin ürünü olarak, medya yanında bir de sosyal medya gerçekliği…

Hem TV kanalları bu günlerde 1999’la mukayese edilemeyecek kadar çok ve çeşitli, hem de o zaman bulunmayan, herkesi haberci ve yorumcu konumuna getiren sosyal medya var şimdi.

TV kanallarına verilen cezalar ters tepebilir, tek taraflı yayınlar da aleyhte sonuç verebilir.

Aynı türden olaylar -sözgelimi depremler- her zaman aynı sonuç doğurmayabilecekken, yanlış tavırlar ve söylemler -özellikle de telaş- kaçınılan akıbeti kapıya dayayabilir.

ΩΩΩΩ

Reklam

18 YORUMLAR

  1. muhalefet kentsel dönüşümü rant ..rantiyeciler diye diye iptalettirdi yaptırmadılar .. binlerce masum vatandaşın kanlarına sanki bunlar sebep olamamış gibi .. birde hükümeti suçluyorlar ya .. yüzsüzlüğün böylesi az görülür …. bu millet şunuiyi görüyor YAPARSA TAYYİP ERDOĞAN YAPAR ..GERİSİ HİKAYE

  2. ülkemde deprem felaketi yaşayan insanlara sabırlar diliyorum.
    Ülkemde inşaat firmaları her durumda bi yolunu bulup insanların evlerini başına yıkıyorlar.
    Benimde bi insaat firması sadece evimi degil dünyamı başıma yıktı kızımın ve benim hayatımıza çöktü. 2019 yılında Küçük Kardeşler Inşaat firması sahibi Kemal Küçük ile sözleşme yaptım ve 470 bin tl nakit parayı banka üzerinden verdim. İnşaat firması kaçak temel atarak işleri kilitledi ve 470 bin tl PARAMA da çöktü. Yanı evimi yapmadan başıma yıktı. Beni hukuk yoluna gitmeye mecbur bıraktı meğer inşaat firmasının amacı beni hukuk sistemi içine düşürmek Miş. inşaat firması nufünuzu kullanarak haksızlıkla, HUKUKUN IÇİNDE HUKUKSUZ HAKİM KARARLARIYLA YARGIYI DA KULLANARAK HEM PARAMA HEMDE ARSAMA EL KOYDU. Elimi kolumu tüm imkanlarımı kullanamayacak duruma getirdiler.
    Bütün param 470 bin tl idi. Üzüntüden kizimda bende hastalandık. Yiyecek ekmeğe muhtaç olduk. Dava açmaya bile param yoktu ve borç bularak dava açtım.Başka param olmadığını bildikleri için beni ac susuz çaresiz bırakarak YILDIRIYORLAR ve paramı enfilasyon karşısında alim gücünü yok etmek için beni iflas ettırmek için davaları nüfuzlarını kullanarak KASTEN UZATIYORLAR. Ben bu haksızlığa karşı tek başıma mücadele ediyorum fakat artık gücüm kalmadı. Bi şekilde dünyayı kızımın ve benim başıma yıktılar. Mücadele devam edebilmek ve hayatta kalabilmek için maddi e manevi desteğinize ihtiyacım var.

    • Allah Yardımcınız olsun. Sıkıntıları baş edemediğiniz için psikolojik olarak yıpratır onun için Allaha sığının. Dualarla Allahdan yardım isteyin.

      Dualarla Allaha içinizi dökün Stresin yıpratıcılığı azalır. Sıkıntılarda okunacak Dualarla Allaha sığının.

  3. Depremde şimdilik 50 bine yakın insan hayatını kaybetti , geride kalanlar ise her biri içler acısı bir trajedi yaşıyor, yakınlarını, ailesini , evini barkını , her şeyini kaybetmiş , kendisi sakat kalmış …!
    Bu insanlara saraylar verseniz ne olacak ,bu emsalsiz acılar ne zaman ve nasıl dinecek !
    Felaketin bence bunlardan başka bir yönü daha var ; bir zamanlar Italya’da olduğu gibi Temiz Eller operasyonuna benzer bir şekilde bu felakette ihmali, kastı, yanlışı olan herkesten ama istisnasız herkesten -eskiler de dahil – özel ve tam yetkili bir mahkemede mutlaka ve mutlaka hesap sorulması gerekir!
    Belki bundan sonra milletin vicdanı biraz rahatlar !

  4. Az önce bir vidyo izledim Jandarma akparti belediye başkanının yardım tırını geçirmesine izin vermiyor. Belediye başkanı Jandarma ast subayını geçenlerden rüşvet almakla suçluyor jandarma da başkana videoya çekildiğini hatırlatarak belediye başkanına engel oluyor.

    Hulusi Çetin mi Arif Çetin mi?

  5. Fehmi beye, seçmenler konusunda değil, seçimler konusunda pek katılmiyorum.
    En son örneğı, halkin yardımlari ile dönen kızılay, Çadirlarını halka dağıtmak yerine gene halk tarafından kurulmuş yardım kurumuna halka dağıtmasi için para ile satiyor.
    Biz bunlarda Kul hakki ve Allah korkusu olmadığnı biliyoruz’da onlarda zerre kadar utanmada yok.

    2016 yılında kurulan bu siteyi defalarca çökertip susturmak için ellerinden gelen herşeyi yaptılar. Burdaki yorumcularından dahi korkan bir otorite var.
    Acaba neden? Nedeni bugünler ve sindirilen, hayatları karaltılan halkın hesap soracak olmasından korkuyor olmalari
    Youtu.be dahi yasaklatıracak kadar paniklediler, nedende halkın gerçekleri öğrenip zamani gelince hesap sorması.
    Ama bizim ülke vatandaşlarına müstahak oluyor.
    Ihtidar (özde yalan iftira kurumu) sözde medyanın %90 elinde ve durmadan iftira ve yalan üreterek ülkenin batmasına yardım ederlerken, doğru söylenleride trol ordularına linç ettiriyorlar.

    2016 da 15 Temmuz Allahın lütfü darbesi ülkeyi ve ayakta tutan beyinlerini yok ettmek için yapılmış darbeyi darbe girişimi diye yutturanlara,hiç inanmadım ve
    O zaman bu sitede darbeye darbe girişimi diyerek ihtidari savunanlar sadece savunmakla kalmayip o gün ne ise bugünde ben ve benim gibi yalanlara inanmiyanlari linç edip terörist ilan ediyodular.

    Temmuz 2016 darbesinden sonra sayın Korunun sitesi çökertilmişti, arşivi falan geri yüklediler. benim en çok okunanlar sıralamasında 3.sırada olan “Darbenin Beyni Gülenmi? Olmasada oldu bile” yazısına yazdığm yorum yayılanmıştı, daha sonra siteden kaldırıldımi yoksa, o zamanmi silindi bilemiyorum.
    O yorumda ne yazdi isem aynısı gerçek oldu. O zaman iftiraya inanmiyan ben ve benim gibi yorumcular troller ordusu ve yandaşlar tarafında hakeret ve iftira taruzu ile susturmak istekleri bazen yazar tarafından da engellensede halen daha ayni yerde duruyoruz ve
    vijdanende rahatız çünkü zalimin karşısında zülümden yana olmadık. Beni lnç edenle kayıplara karışti veya gerçekleri gördü.u dönüşü yaptı. O zamanı trollerinde bir kişi harç eser kalmadı.
    Bende zarre kadar değişiklik olmadı. Burada yazamadıklarımı sosyal medyada yaziyorum.
    halk götürür götürmesinede, bunlar giderlermi?

  6. 1999 depreminde ölenlerin sayısı 18 bin civarında ölüm kayıtlarında görünmediği için kayıp olarak kayıtlara geçen insan sayısı 5000 kişi. üzerinden 24 sene geçmesine rağmen hala kayıp olarak görünüyor.

    10 ili etkileyen depremde ölenlerin sayısı 50 000 civarında bu güne kadar kayıp olarak kayda geçenlerin sayısı 100 000 kişi. Kayıp olarak kayıtlara geçen bu 100 bin kişi cesetleri çıkarılamayan ve enkazla birlikte molozla hiçliğe giden insan sayısı. Kayıpların toplam sayısı yaklaşık 150 bin kişi. Kayıp görünen 100 bin kişi göçük altında kalarak öldükleri düşünülüyor. 100 bin kişinin kaçı hiç bir yara almadığı halde soğuk nedeniyle donarak öldükleri ise bilinmiyor.

    Yetkililerin yara almadığı halde yardım ulaşmadığı için donarak öldükleri anlaşılmasın diye aceleyle enkaz kaldırma yapıldığı ve ölüm nedenleri anlaşılmasın diye de ölüm nedenleri raporlaştırılmayıp ölüm kaydına kasten sokulmadığı iddia ediliyor.

  7. Sayın Koru lütfen şu yolsuz iktidara akıl vermeyi bırakın. Bunlar akıllanmaz asla. Ayrıca bu yıkımın bedelini ödeyecekler. Bundan kaçış yok. Ne yapsalar faydası yok. Ölenler geri gelmeyecek. Bunun bir tek sorumlusu var. O deprem değil.

    • Eee peki seçim dediler de ortada bir aday var mı? Yok! Geçenlerde enkaz kurtarma çalışmaları devam ederken bir toplantı yaptılar. O toplantıda rutin toplantılara devam etme kararı aldılar. Mart’ın bilmem kaçınca bir toplantı daha yapılacakmış. O toplantıda aday meselesini konuşmayı umut ediyorlarmış. Sonra adının açıklanmasını istemeyen bir CHP’li gazetecilere açıklama yapmış. Demiş ki, artık kimse Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşı çıkamaz. O iş bitti, demiş. Ben de ister istemez o “artık” ifadesine takıldım. Arada geçen zamanda ne oldu da Kılıçdaroğlu’nun adaylığı “artık” kesinleşti. Binlerce insanımız enkaz altındayken, geri kalanımız yardım seferberliği içindeyken nasıl bir gelişme yaşandı da “artık” Kılıçdaroğlu garanti aday. Yoksa enkaz üzerinde çıkıp siyaset yapması mı Kılıçdaroğlu’nu “artık” aday yaptı. Bir nevi itiraf…

  8. KAÇINMANIN SONUÇLARI
    “Sorumluluklarını yerine getirmekten kaçınabilirsin. Ancak kaçınmanın sonuçlarından kaçınamazsın” Anonim.
    Evet seçmen de, seçilenler de sorumluluklarının gereğini yerine getirmediği taktirde sonuçları ile bugün olmazsa yarın, yarın olmazsa öbür gün mutlaka yüzleşecektir ve yüzleşiyor da.
    Deprem de maalesef bir yüzleşme tablosu.
    Sanallığın, illüzyonun gerçek duvarına tüm hızıyla çarptığı bir tablo.
    Seçmen kendi yasa dışı uygulama ve taleplerine göz yuman, hatta teşvik eden karoları seçti. Seçilen evrensel kurallara aykırı vaatlerle seçildi.
    Deprem maalesef toplumun MR’ını ve röntgenini çekip önümüze faturası ile koydu.
    Hasta tartışmasız şekilde 4. evrede.
    Ne yerse yesin evresinde.
    Son günlerini evinde geçirsin evresinde.
    Ülkemiz, sonuçları ve belirtileri ekonomik, ancak asıl sebepleri sosyal, hukuksal ve siyasal olan çok ciddi bir kriz yaşıyor.
    Bu krizin;
    3. evresi 7 Haziran 2015,
    4. evresi 15 Temmuz 2016dır.

    • Siz bakmayın muhalefetin her seçim mağlubiyetinde seçmene cahil, akılsız, aptal dediğine. Bizim seçmen akıllıdır. Durumu değerlendirir.
      Kendisi için neyin iyi neyin kötü olduğunu bilir. Hesap kitap yapar ve oldukça stratejik oy verir. Şimdi seçmen her küpün dışına ne sızdırdığına bakıyor. Siyasetçilerin depreme verdikleri tepkileri tartıyor, biçiyor. Bugün bunları yapan kişilerin yarın Cumhurbaşkanı olduğunda kalıcı konutlar, depremin yaralarının sarılması, ekonomik yükünün taşınması gibi konularda ne yapıp ne yapmayacağını hesap ediyor.
      Bugüne bakıp yarın ne olacağını anlıyor ve oyunu ona göre kullanıyor.

  9. “telaş”

    asil telas muhalefette ve onun medya ordusunda kabak gibi siritiyor ve hepsinin ortak telaslari hukumeti olabildigince aciz ve beceriksiz gosterebilmek..

    Dun kentsel donusumler’e ‘rantsal donusum” diye alayli bir sekilde karsi cikan, aleyhinde binlerce dava actirip engel olanlarla bugun piskin piskin hukumeti suclamaya calisanlar ayni istemezukcu muhalifler ve onun medya ortaklari.. nihayetinde binlerce insani topraga gomerek netice de almis oldular..

    chp nin ibb basindaki militani: “yilda 20bin 5 yilda 100 bin konut yapacagim” su ana kadar yaptigi adet:0/SIFIR 🙂

    • Depremin yol açtığı felaketin sorumlusu da muhalefet size göre. Sorumsuz, hesap vermeyen, beceriksiz, aciz, yönetemeyen iktidar ise yine yırttı ve Allah’a havale etti suçu. Öyle değil elbette. Herkes görüyor, kör değil. Milleti aciz, kimsesiz, çadırsız ortada bırakan bu iktidar. Kızılay çadır satışına başlamış. Tek bildikleri para devşirmek, rant devşirmek, milletin sırtından geçinmek. Bunların hesabı sorulacak ilk seçimde. Kaçmak yok.

  10. Domuz resimli duvar kağıtları var diye Tanrı evleri insanların başına yıkarmı?
    Siyasetçi kendi geleceğini sağlama almak için halkı harcarmı?
    Enkazı kaldırmakla sorumluluk yok olurmu?
    Mütahitler tutuklanınca vicdanlardaki kor ateş sönermi?
    Fay hattının üstüne 8-10 kat bina yapan yaptıran ve izin verenlere !!!
    Buna çanak tutup ön açanlara kızsak darılsak assak onları!….
    Binaaleyh, ev çadır baraka yapana, yaptırana gönderene parasını verene!…
    YAPMAAAAA!!!!
    ETMEEEEEE!!!!
    desek mesela…
    40bin insanımız geri gelir mi???

  11. Yazınızda bilgi yanlışı var. Bahçeli genel başkanlıktan istifa etmedi.Sadece basın toplantısı yapıp, bir sene sonraki kongrede aday olmayacağını duyurdu. Siz sanki istifa etmiş,bir yıl sonra aday olup kazanmış gibi yazmışsınız.

    • Mutlaka istifa etmemiştir. Ölünceye kadar tutkalla yapışık o koltuğa. İktidarların sırtına yük, ülkenin sırtına yük bir siyasetçi ve geniş yiyici ekibi. Devletin bürokrasisi ellerinde, ancak ülkeye hiç bir katkısı olmamış bugüne kadar. Her iktidar olduklarında da felaket üstüne felaket getirmişler. En son ülkeye bir otokrat ve rejimini hediye ettiler. Ama cezasını tüm ülke çekiyor. Allah’ın sopası yok diyorlar böyleleri için. Ama millet akıllanmıyor, aynı yolda devam.

Yoruma kapalı.