Muhalefet medyanın hedefi, ama seçimde kendisinin de sınandığının farkında mı medya?

24
Reklam

Partiler hangi il ve hangi ilçede kimi aday göstereceklerini kesin olarak belirleyip listelerini Yüksek Seçim Kurulu‘na (YSK) bugün sundular. YSK yasaya uygun bulmadığı adaylara itiraz edip değiştirilmelerini isteyebilir, ancak partiler açısından bundan sonra aday ismi değişikliği mümkün değil…

Adaylar bu akşam kesinleştiğine göre “Ortalıkta hiçbir kıpırtı yok, bu neye alamet?” sorusunu geçersiz kılacak kampanya çalışmalarının hız kazanması beklenebilir.

Süreci medyaya yansıyan biçimiyle de yakından izlemeye çalıştığım için beni hayretlere düşüren bir yönünü herhalde paylaşabilirim.

Konu, CHP ve adayları…

Aday belirleme süreci her partide sıkıntılara yol açar ve bugünkü yukarıdan aşağıya işleyen sistem yüzünden bunu doğal karşılamak da gerekiyor. ‘Ön-seçim’ olmadığı, adayların belirlenmesinde teşkilatın söz hakkı kalmadığı için, adaylık beklerken elenenler partilerine mesafe koyma yoluna daha rahat gidebiliyorlar.

CHP’de kısmetsiz aday adaylarının kapısını çalabileceği paralel bir parti olarak DSP kapısını rahatsız CHP’lilere açık tuttu bu seçimde. Pek çok kent ve kasabada CHP’li aday ile aslında CHP’li olan DSP’li aday karşı karşıya gelecek.

İsim isim biliyoruz bunları…

Yalnız onları değil, CHP’den aday gösterilecekken çeşitli sebeplerle son anda “Ben yokum” diyenleri de…

Reklam

“Nereden biliyoruz?” sorusunun cevabı, benim hayretimin sebebi.

Gayretli olduğunu bildiğim bir yazar, hiç üşenmemiş, bir ‘CHP’de olanlar tablosu’ hazırlamış.

Okuyalım:

“Gaziantep Şahinbey ilçesinin belediye başkan adayı Sezgin Sönmez teşkilattan elektrik alamadım diye adaylıktan çekilmiş… İşte size canlı ve müşahhas bir örnek… Aynı şekilde Zonguldak Çaycuma İlçesi Belediye Başkan adayı Bülent Kantarcı, Belediye Meclis üyelikleri için yaptığı listenin reddedilmesi üzerine durumu protesto edip istifa etmiş. Karacabey İlçesi Yönetim Kurulu da toptan istifasını vermiş ve 31 Mart’tan sonra kapsamlı bir açıklama yapacaklarını duyurmuş… İki gün önce CHP’den ayrılıp DSP’ye geçen Avcılar Belediye Başkanı Handan Toprak Benli ve görevden el çektirilmiş olan Beşiktaş Belediye Başkanı Murat Hazinedar’ın istifasını da kısaca hatırlatalım.”

Merakım şu: Acaba CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu‘nun kendisi, DSP’den aday olan CHP’lileri ve son anda adaylıktan vazgeçen partililerini, yukarıda alıntıladığım yazar kadar isim isim biliyor mu?

Kuşkuluyum.

CHP medyamızın en ciddi biçimde ve en yakından izlediği parti durumunda bu seçimde. Dikkatler bütünüyle adayları üzerinde yoğunlaşmış görünüyor; özellikle de Ankara, İstanbul ve İzmir’den aday gösterdiği isimler mercek altında tutuluyor.

Mansur Yavaş, Ekrem İmamoğlu ve Tunç Soyer haklarında medyada çıkan yazıları okumaya ve ekranlara yansıyan yayınları izlemeye kalksalar gün boyu başka bir iş yapamaz hale gelebilirler.

Reklam

‘Beka sorunu’ demek ki medyamızı böyle bir yöne sevk etti.

Şimdi sorun şu: Medya etkileyebilecek mi?

Acaba kitleler muhalefet partileri aleyhindeki çığa dönüşen yayınlardan ne kadar etkileniyorlar?

Pek az.

Bir kere gazetelerin eskisi kadar satılıp/okunduğu, haber kanallarının da bir zamanlar izlendiği kadar dikkate alındığı kanaatinde değilim. Bugünkü medya düzeni içerisinde yer alan isimler de, kendilerine dönük kanaatlerin olumlu olmadığını biliyorlar ve kendileri de bunu şikayet konusu yapıyorlar.

Ne derece sağlıklı bir değerlendirmedir bilemem, ancak dün bir araştırma kurumu tarafından açıklanan ‘Türkiye’nin en güvenilir insanları’ listesinde yer alanların yarıdan fazlası medya mensubu, ancak aralarında ilaç için olsun bir tek AK Parti’nin itibar ettiği gazeteci ismi yok.

Üç yıldır sadece yazdıklarımı okumak zahmetine katlanan ve herbirini dostum olarak kabul ettiğim insanlara ulaşabildiğim için kendimi yarış dışı sayıyorum. “Neden sizi ekranda görmüyoruz, neden sizi gazetelerde okuyamıyoruz?” sorusunu yöneltenlere, gerçeği açıklamaktan yorulduğum için, “Yerimi yeni yüzlere bıraktım ve çekildim” cevabını veriyorum.

İyi de, gazete köşelerinden ve ekranlardan her gün insanlara ulaşan yeni medya yüzlerinden hiçbiri araştırmadan çıkan listeye girememiş.

Medya zaten bizim insanımızın ‘güvenilir’ saydığı kurumlar arasında kendisine yer bulamıyor son zamanlarda, demek ki, medyada görünür olmak da işe yaramıyor.

Medya düzeni sarsılabilir

Acaba bu tablodan bir ay kadar sonra yapılacak yerel seçimde iktidar parti/leri için sonucu değiştirecek çapta bir başarı hikayesi çıkar mı?

Çıkarsa ne ala, çıkmazsa -yani medyanın tek ses halinde muhalefet karşıtı tavrına rağmen iktidar parti/leri kan kaybederse- acaba bu sonuç medya düzenini de sarsar mı?

Galiba sarsar.

Aslında doğru olan, medyanın çok sesliliğini koruması, farklı görüşlerin seslerini duyurabilmesi ve insanların her görüşü dinleme imkanına sahip olarak kanaat belirlemesidir.

Medyanın varlık sebebi bu.

YSK’ya verilen listelerle seçim yarışı başlamış oldu ve CHP’nin yönetimi bu seçimde ciddi biçimde sınanacak; ama esas sınanacak olan, medya düzeni.

ΩΩΩΩ

NOT: Bu yazının ilk halinde YSK’ya listelerin dün verildiği bilgisi yer alıyordu. Süre bu akşam bitti, yazıda bu hatayı düzelten değişiklik yapıldı. FK

Reklam

24 YORUMLAR

  1. Bence o anket tarafsiz ve isabetli bir anket.
    Uğur Dündarda mesleğinin hakkıni veren ve durduğu yerden taviz vermeyen bir gazeteci yazar.
    Dündarin kiz kardeşi ile bir işyerinde 1yillik arkdaşliğimiz olmuştu, ikimizde orada çalismak için değil mesleki konuda is yeri sahibinin bize ihtiyaci olduğu için geçici olarak çalisiyorduk.
    O beni bende onu çok sayar ve severdik. Kendisi benden 6 ve 7 yaş büyüktü bir abla kardeşten daha yakındik.
    Bir gün bana şu soruyu sordu,” Nurdan sen bu kadar Akıllısın neden MHP yi tutuyorsun,” ben cevap vermedim ve sadece gülümsedim.
    Abisi ile 1976 son günlerinde Iş yerinin şovunun sunuculuğunu yapmak için geldiğinde tanişmistik.
    Biz Uğur beye neler söyliyeceğini ve nasil sunum yapacağini yazip hazirlamistik. Uğur bey kağidi dahi okumadan bir saatlik gösteriyi kendi bilgisi ile sundu. Ozaman onun mesleğinin hakkıni verdiğine bilakis şahit oldum.
    2. Şahitligimde 1996 veya 97 de yaptiği gizli kamerede birisini gerçek yüzünü teşhir etmisti.o teşhır ettiği insanin kendisini değilde mağdur ettiği kadinin ile ayni yerde çalisiyorduk ve o bana o adamin göründüğü gibi değil tam tersi olduğunu anlatmişti.
    O zaman herkes Dündara kiziyordu fakat o Meslağinin zirvesinde bir Medya mensubu idi
    43 yıl önce karşılaştığim U Dundar arkadaş olduğum kiz kardeşi ne siyasi görüşlerinden nede duruşlarinda taviz vermediler.
    Ya ben ve benim gibiler? Ben 1980 ne kadar MHP yi 1980 den sonra Özalin Anavatanini Mesut Yilmaz genel başkani seçilinciye kadar destekledim, dah sonra MSP ye mağduriyetlerinden dolayi oy verdim ve 2016 ya kadarda, Türkiyeyi dişarda iyi tanıttığı içinde AKP yi beyenırdim.
    Ya şimdi?
    Şahsen ben kendimden fazla Dündar ve onun gibilerine güveniyorum, çünkü onlar oy için Dini kullanarak milleti kandirmadilar ve duruşlarindanda asla ve asla taviz vermediler.
    Sadece kız kardeşi, (DİNİ tacirlerine inanmamam konusu hariç) benim cok akkili olduğum konusunda yanılmiş.
    Akıllı olsa idim RAHMETLI YAZICIOĞLU VE ECEVITIN haricinde kimseye inanmazdim ve oy vererek de onlarin günahlarına ortak olmazdim.
    Turkiyede CHP nin haricinde ki partilerin en iyi becerdikleri hiz limitinin üzerinde TUVIST dansi oynamalari.
    En son örnek! MHP, AKP ve onlarin liderlerinin izleyicilere sunduklari inanilmaz abidik gubidik Tuvistleri en güzel örnek….

    • “Biz Uğur beye neler söyliyeceğini ve nasil sunum yapacağini yazip hazirlamistik.”
      Bu turkceyle sizi orada calistirmis olmalari garip.

  2. “Muhalefet medyanın hedefi, ama seçimde kendisinin de sınandığının farkında mı medya”
    Demiş sayın yazar.
    Muhalefetten başlarsak
    Sanki Muhalefet hayatımda hiç göremdiğim kadar batmışken onun kötü bir şekilde konuşulması sadece yandaşlıktan ve hiçbir haklı yanı yok.
    Hiç hayatınızda ortam bu kadar elverişli iken şurada seçime 1 ay kalmışken muhalefetin bu kadar batak olduğu bir dönemi hatırlıyor musnuz?
    Sanki her seçim kendi dip rekorunu kııryor ve bu kadar da olmaz dedirtiyor değil mi?
    Bu durumda aslında az bile konuşuluyor muhalefetin durumu. Sanki kendisi Medya değil.Gazetede yazmasa da sitesi top okunan yazarlar arasında
    Her seçim öncesi işi gücü sadece PIAR ama sorarsan onun dışındakiler hep yandaş.
    Kaç seçimdir Sn Gül’ü CHP nin başına yamamak için akla gelmedik senaryolar yazıyor.(ki O chp tabanı 10 yıldır Gül’e etmedikleri hakareti bırakmadılar).
    Her seçimde öngürüleri yerle bir .Yaptığı piar lar yerle bir ama hiçbir şey olmamış gibi başkaları yandaş.
    Ben bu “tarafsız taraftarlardan” bıktım artık.
    Herkes yandaş ama onlar tarafsız yersen

  3. Gezici Araştırma da son dönemde popüler olan ve Gezici ailesine ait olan bir araştırma şirketi… Şirket, Atatürkçü kimliği ve CHP’ye yakınlığıyla tanınıyor…. Bu yapılan anket bile Türkiye de düşünce özgürlügü yok diye algı çalışmasına cevap niteliğinde. Aslında kendi kendilerine bir cevap….Baksanıza en güvenilir isimler;…Uğur Dündar, Yılmaz Özdil, Fatih Portakal, Müjdat Gezen, İsmail Küçükkaya, Emin Çölaşan, ihsanEliaçık….Aralarada Acun,Ali Ağaoğlu, Nihat Hatipoğlu gibi serpiştirmişler… Kendin çal kendin oyna misali bir anket çalışması…. Eskiden medya tarafsız olmadığı gibi şimdi de tarafsız değil…. Bu anket çalışması Sol görüşün en güvendiği isimler olabilir ama benim de en güvenmediğim kesim…. bunlardan bi cacık çıkmaz sadece gürültü patırtı o kadar…..

  4. medya düzeni kötü.
    hep kötüydü.
    hemfikiriz değil mi?
    onlarca yazı konusuydu, her açıdan söylendi, söylenmedik açısı kalmadı.
    geçen bir kaç seçim öncesi de benzer hep yazdı -yazıldı lakin bu ve benzeri konular seçmen üstünde etkili olmuyor, olmaz, biz bizi biliriz çünkü. bu seçimde iktidar oy kaybederse ekonomik sıkıntılar nedeniyle olur. oy kaybetmezse muhalefet partileri gidip kendilerini uçurumdan aşağı atsınlar derim.
    muhalefette kıyametler kopuyor, insanlar yüzler kişilik gruplar halinde chp den, ip ten ayrılıyor… fehmi bey de sağolsun medya bunları parmağına doluyor diye sezlenişte bulunuyor, belli ki olanları normal buluyor. belli ki birbirini yemekten, kavgadan gürültüden seçim çalışmalarına bile fırsat bulamayan muhalefet onu hiç rahatsız etmiyor. partilerin ileri gelenleri bile ileri geri konuşuyor, resmen parti içi kaps hüküm sürüyor…tek adamın verdiği kararlardan herkes rahatsız. fehmi bey sistemin tek adam meselesini en ayrıntısına kadar eleştirirken ana muhalefetin tek adamcılığını sözü edilmeye değer bulunmuyor. öyleyse sorun tek adam olma meselesi değil galiba, hiç olmadı belki…bir yerde yanlış olan bir yerde doğru olamaz çünkü… parçası olduğu bu muhalefet anlayışıyla, iktidardan daha iyi olacak ne öneriyor bilemiyorum. yarın medyada kendisi yer alacak ve bugün yer alan biri yer alamayacak. öyleyse ne değişecek? bugün yer bulan kendine göre yazıyor, siz de öyle, öyleyse…iktidarın bütün yanlışlarını yazıp -ki yazmak doğrudur, itirazım buraya değil- doğru yaptığı şeylere ilişmemek, doğrusunun arkasında durmamak, muhalefeti ise mağdur gösterip, yanlışlarına hiç ilişmemek kimseye faydası olmayan bir muhalefet anlayışıdır. hak, hukuk, adalet, doğru, yanlış kavramları önce aydınlar tarafından hiçe sayıldı, arkasını alamadık.
    muhalefet partilerinin özellikle ana muhalefetin içinde bulunduğu karmaşaya tek söylemeden, medyanın eleştirmeyi sonuna kadar hak eden hallerini eleştirmenizi, beceriksizliği mağdur göstermenizi ben talihsiz bir yazı olarak yorumluyorum. herkes kadar yanlış yaparken medyadan neden bu kadar çok şikayet ettiğinizi de doğrusu anlamıyorum …

    • yorumumun bir kısmı makaslanmış.
      olabilir.
      doğrudur.
      saygılıyım.
      çok sık olmuyor,
      bir fayda gözetilmiş olmalı.
      sansür konulu yazılara yorumlarım var, keyfi olmadıktan genel bir faydaya dönük olduktan sonra ben sansüre karşı değilim. rahatsız edici bile olsa her türlü özgürlüğü savunanlardan değilim. hiç olmadım.

      • Didem hanım sizin yorumlarınız sansürlense de aydınlatıcı nitelikte! Güneş balçıkla sıvanamıyor işte:) yerden göğe kadar haklısınız bugünkü paylaşınızda da…

      • sansür çok can sıkıcı, bende sizin kadar anlayışlı değilim. Özellikle sansürden şikayetçi bir sitede….

  5. Medya mı?
    Türkiye’de hatta bütün dünyada medya Dolar’ın sözcüsüdür. Sermaye AK Parti’yi destekliyor. Ona yanlışlıklar yaptırarak birden yıkmayı planlıyor. Hedefi AK Parti’yi ele geçirmektir, bunu başaramazsa CHP’yi ele geçirmeye çalışacaktır. Bunu da başaramazsa Türkiye’de iktidar boşluğunu oluşturmak için uğraşacaktır. Medya aldığı emir gereği iktidarı destekliyor. Yarın alacağı işaretle Gülen benzeri saldırılara uğrayacaktır.
    AK Parti ve Erdoğan’ın bunları görmesi gerekmektedir. Sermaye’nin başarıya ulaşmaması için bu oyunlar görülmelidir. İktidar ve muhalefet baş başa verip ülkeyi bu oyunlardan kurtarmalılar. Ordu bu hususları tespit edip Milli güvenlik kurulunda anlatmalıdır.
    AK Parti ve Ordu Kur’an’a kulak vermeliler.

  6. YENİ MEDYA DÜZENİ
    Medyanın yeni bir düzene evrileceğini öngörebilmek için hali hazırda medya denen cenahın “ne” olduğu sarih bir şekilde tespit edilmeli. Eğer yapılacak incelemede ismi kalmış cismi ve cesameti muhayyel bu varlığın bir “şey” olduğu sonucuna varılırsa gittiği-gidebileceği bir yön olduğu konusunda tahminlerde bulunabilir.
    Epey oldu ama tarih kitabında çok ta eskilere gitmeden medyada bir zamanlar “tanrı yazar” kavramının tartışıldı dönem bir başbakanın medya patronu tarafından pijama ile karşılandığı gün hızla zevale eğrildi.
    Matbuatın bu itibar kaybının sorumlusu yahut sorumluları kim? O dönemin anlı şanlı yazarlarının foyaları meydana çıktı, aslında meyhanede geviş getirip, sarhoş kafa ile yazdıklarının, hatta bazılarının zahmete girmeyip yazısını başkasına yazdırdığı, aynı konularda aynı yazıları okuyucuya sundukları çok sesli medya sayesinde öğrenildi ve büyülü atmosfer bozuldu mu desek. Teknoloji ve sosyal medya ile çoğalan haber alma kanalları klasik medyayı bitirdi mi desek.
    Fakat mesele sadece bir dönem hakim olan medya düzeninin çökmesi değil, çok kapsamlı ve derin. Her iki tarafında (aslında her tarafın demeliydim) kalem erbabını itibarının daha kötüsü sözün itibarının yere indiği bir dönemdeyiz.
    Çocuklar Aleyna Tilki leri, türlü türlü artist ve şarkıcıları, dünyanın öbür yanındaki adını sanını telaffuz edemediğimiz koreli sanatçıları bile tanıyorlar ama söz gelimi Süleyman Çobanoğlu, Ali Ayçil, Mert Mevlüt Gökçe, Fatma Şengül Süzer, Serdar Kacır gibi şair ve yazarları tanımıyorlar. Sezai Karakoç, Nuri Pakdil zaman zaman güncel siyasetin polemiğine konu olsa bile arkaik varlıklar olarak anılıyor. Bütün bunlar sık sık kürsüden şiirler okuyan bir Cumhurbaşkanı devrinde oluyor hem de.
    Sonuç olarak medyanın bir imtihandan geçtiği ve yeni bir düzene evrileceği savı çok iddialı ve temelsiz. Sözün değerinin yitirdiği günlere geldik. Bu gidiş iyi bir gidiş değil. Çünkü “başta söz vardı” diyen inandığı kitaba “Kelam” diyen bizler için kağıda çizilen her harf kazanılan bir seçimdir.

    • Aleyna tilki deyince oda TV de gördüğüm bir haberi hatırladım. CHP li tutuklu eski millet vekili Eren Erdem in ” İÇ ” isimli kitabından bir alıntının yer aldığı haber Aleyna Tilki nin dipsiz kuyu şarkısının Eren Erdem’ e düşündürdüğü harika düşünceleri sunuyor bize.
      ” Geçtiğimiz günlerde Aleyna Tilki’nin yerden yere vuruluşuna tanık oldum. O programa kadar Aleyna Tilki diye bir kişi yoktu hayatımda. Sonra, zihnimin uyarilariyla daha fazla dikkat kesildim. Ve, ” dipsiz kuyu” adında bir şarkıyı dinledim kendisinden.
      Mevlana Celaleddin Rumi’ye ait olduğunu bildiğim o şiir, Aleyna ile hayatıma girmişti. Aleyna, kınayıcıların kınamaları karşısında belki yitip kaybolmuş ve kendisini arar olmuştu.
      Bu, kınayıcıların sözlerine yüklediğimiz büyük anlamlardan kaynaklanır. İnsanlara ihtiyacımız olduğuna inanırız. Oysaki Hz. İbrahim; Nemrut’un ateşine atılırken “bana ALLAH yeter” demiştir. Müstağni olmuştur. Müstağni, ” hiçbir şeye ihtiyaç duymayan” demektir. Kutsal kitaplarda sıkça vurgulanır. Hatta Kur’an da iki tip “müstağni’ vurgusu yer alır. ALLAH dışında ihtiyacı olmayan ve zenginliği nedeniyle kimseye ihtiyacı olmadığını düşünen.
      Aleyna Tilki…
      Kınayıcıların zehirli oklarının sağanağında, nereye savrulursa savrulsun; sadece bir ” dipsiz kuyu” ile vazifesini yapmış olabilir. O şarkı, hiç tahmin etmediği yüreklerde çatışmaları sona erdirebilir. Ve bundan habersizce debelenir durur belki kendisi.
      Kim demiş ALLAH’ın sustuğunu. O, her gerçeğin dile getirilmesindedir. Ve kınayıcılar, attıkları taşın kime dediğinden çoğu kez haberdar dahi değildir.
      Bu örnekleri Justin Bieber için de verebiliriz. Aslolan, kimin; hangi maksadı gerçekleştirdiğini görebilmektir. Ve ALLAH, Firavun’da dahi görünür. Şu halde, Firavun’u değil; Firavun’da da, biz de de olan benliğimizi taşlamalıyız. Ki ağzımız her açıldığında O (cc) konuşsun.
      Haberin linki: https://odatv.com/aleyna-tilkinin-o-sarkisinin-bu-hikayesini-hic-bilmiyorduk-14021949.html

  7. Yorumcunun biri taban değişmeden tavan değişmez demiş. Oysa tam tersi… Türkiye de tavan değişmedikçe taban değişmez. Çünkü bizim insanımız adamcıdır. Adam gidince avanesi dağılır. Demirel Ecevit Erbakan Özal gitmeden partilileri onları bırakmadı. En azından sağda bu böyledir. Bizim sağ cenahta kurumsal bir parti yoktur. Lider gidince partisi dağılır.
    Medyamız ise güce tapar. Güç kimdeyse onun arkasında hizalanırlar.

    • İkinizin görüşünü de yanlışlayamam, aranızdaki görüş farkını şöyle ifade edebilirim herhalde: AVAM’ ın bakışı, meselelerin detaylarıyla beraber asıl köküne inen, çıkış kaynağı vahiy olan ve buzdağının su alti- üstü dahil tamamını ifade eden bir görüş. Sizin görüşünüz de meselelere siyasi bir gözle, asıl kaynağına inmeden sadece su üstündeki kısmını ifade eden bir bakış.

    • Tavana göre şekillenen taban kalıcı bir değişim vaad etmez.Bu halde Öbür gün başka bir tavan gelir,taban yeniden adaptasyon ihtiyacı duyar.Kalıcı ,samimi ve olumlu değişimin ancak,her vatandaşın kendini ortak insani değerlere ulaşmak üzere eğitmesiyle olacağı düşüncesindeyim.Yoksa “nasılsanız öyle idare edilirsiniz.”

  8. Fehmi Bey’e ve alıntı yaptığı yazara göre listelerin YSK’ya verilme süresi dün dolmuş oluyor.YSK’nın önceden açıkladığı seçim takvimine göre süre bu gün doluyor.
    Yanılıyor muyum acaba?Ya da partiler son günü beklemeden verdiler mi listelerimi?
    Önceden açıklanan seçim takviminin ilgili
    kısmı şöyle:
    “19 Şubat Salı: Siyasi parti ilçe başkanlıklarının belediye başkanlığı, belediye meclisi üyeliği ve il genel meclisi üyelikleri seçimlerine ait aday listelerini ilçe seçim kurullarına, büyükşehirlerde siyasi parti il başkanlıklarının büyükşehir belediye başkan aday listelerini il seçim kurullarına alındı belgesi karşılığında elektronik ortamda DVD, flash bellek, hard disk vb. ile fiziki ortamda kağıt olarak en geç saat 17.00’ye kadar vermelerinin son günü. Bağımsız olarak adaylıklarını koyacak kişilerin adaylık için saat 17.00’ye kadar başvuruları için son günü.”
    ***
    31 Mart Seçimlerinde muhalefet için bir başarı hikayesinin çıkması çok zor görünüyor.Özellikle CHP’nin önceki seçimlerde kıl payı kazandığı yerlerde kaybetme ihtimali yüksek.
    Seçimlerde kazanılan başkanlık sayısı kadar,ittifakların Türkiye genelinde alacakları toplam oy oranı da önem arz ediyor.
    Seçim sonuçlarının medyayı fazla etkileyeceğini zannetmiyorum.

  9. Halk ne ise medyası da o dur.
    Dün de öyleydi,şimdide böyle,yarında öyle olacaktır.
    Halkımız şimdilik böyle istiyor.
    Yarin ne ister, yaşarsak göreceğiz.
    TABAN DEĞİŞMEDEN TAVAN DEĞİŞMEZ.

    • Halkla medyanın arasında ne alaka var avam arkadaş? Medya halkın düşmanıdır, hepsi bu…

  10. Eskiden tarafsız (objektif) medya vardı; şimdi ise medya çoğaldı. Yandaş medya, paralı medya, korkak medya ve iftiracı medya olarak çoğaldı.
    Böyle bir medyadan da sağlıklı haber beklemek doğru olmaz herhalde. Antalya’da seracının haberini montajlayıp halka sunmak ve Ahaber gibi birkaç tane kendi elemanı köşeye çekip röportajda iktidarı öven bir medya var karşımızda. Söylenecek söz yok maalesef!
    SAYGILAR SEVGİLER

  11. Türkiye! 1980 den önce kardeşin kardeşe düşman olduğu Sağ ve Sol olaylarla yiprandi ve acı cektı.
    Kardeşi kardeşe düşurenler, gece 3 te ihtilal yapip aninda kardeş kavgasini bitirip bir gün önce günlerce tüp,yağ,şeker gibi temel ihtiyaçlari sirada bekleyipde alamadan eli boş dönerken o gecenin sabahi, her aradığinizi rahatlikla bulur oldunuz.
    Oysaki, Her ne kadar sivil hükumet iş başinda olsada Sıkı yönetim vardı ve idare Cuntacıların elindeydi.
    Cuntacilar! Resmen partilerin genel merkezlerine silah koyup daha sonra TV ve radiyolardan tek tek sayıları markaları ile açikliyordular. O zaman millet adeta bayram ediyordu.
    Olan Tükiye ve asılan, öldurulen ve hayatları kararan gençler oldu.
    Şimdi o zamanki Cuntanin görevini Üniformasizlar ve onlarin MEDYA musvetteleri yapiyor…. Hemde CUNTACILARIN cesaret edip de yapamadiklarinin BIN KATI fazlasını
    yapiyorlar.
    Sayin Karagülle Hocamiz dahı 25 yıldir milleti parmağında oynatan, Türkiyeyi hem içerde hemde dışarda bitirıp milletin yarısını terörist ilan edip, mallarini mulklerini ellerinden alip ve ödedikleri vergiler ile kendisini günün 24 saati övüp biat edenleri haraca bağlar gibi onlara yediren birisi için ” Erdoğan’a şükretmeliyiz. Ya o da olmazsa.”
    BUMU ADİL DÜZEN? Şu an Türkiyede, atilan iftiralar ile hayatları karartirmiş insanlara yaptiklari zülumler, kendilerinden başkasina hayat hakki tanimayanlar, bir Sarayla yetinmeyip ormanlari keserek saraylar yaptiranlar devletin işine ehliyetlisine değil sulalesini yerleştirenleri.. hayati boyunca Kuran’i Kerimi kendisine rehber etmiş birisi böyle derse gazeteciliğin G sini bilmeyen ellerine verilen emirleri okuyup yazip ve tv lerde tartişanları kinamamak gerek.
    Zaten 12 Eylülü yapanlaride bu millet baş taci etmemişmiyidi?
    Demeki bizim millet kullanilmaya laik bir millet.

  12. -…..Medyamı dediniz,Sizlere ömür, Rahmetliyi iyi bilirdik.Artık medya yok Onun yerine, KİFAYETSİZ MUHTERİSLER KOROSU VAR.Koronun en önemli vasfı Liyakatsizlik,Yalakalık ve her havadan çalabilmelerie ile her. Çalınana oynayabilmeleri,zavallılar çok acınacak durumdalar çok….

Yoruma kapalı.