Televizyonda Amerikan dizileri izleme meraklısı olanlar, özellikle polisiye meraklıları, CSI adlı yapımdan mutlaka haberdardırlar. ‘Mükemmel’ olması için özel gayret gösterilmiş cinayetleri, 15 yıl boyunca, tıp ve suç teknolojisinin son ürünlerini kullanarak TV’de çözen ekibin adıdır CSI.
Bir yerde cinayet işlenmişse onu kimin işlediğini mutlaka bulur CSI uzmanları.
Suudlular da -diziyi izlemiş veya izlememiş olmaları fark etmez- bugünün ortamında ‘mükemmel cinayet’ olamayacağını, Türk polisi ve adli tıp uzmanlarının elinde bulunan teknik altyapının bunu sağlayacak yeterlilikte olduğunu bilir.
‘Mükemmel infaz’ olamayacağını ise CIA ve Mossad tecrübeyle öğrenmiştir.
Cemal Kaşıkçı’nın İstanbul’a yönlendirilerek bir infaz ekibi eliyle öldürüldüğü tezini bunun için pek makul görmüyorum.
Suudlular çılgın veya aptal değilseler tabii…
Türkiye ile Suudi Arabistan, ikili ilişkiler açısından en verimli çağda bulunulmasa bile, istihbarat alanında yakın işbirliği içerisinde iki ülkedir ve Suudlular Türk istihbaratının yeteneklerinden haberdardır.
Safari Kulüp adıyla bir örgüt
İki ülke daha 1970’li yıllardan bu yana istihbarat alanında işbirliği halindedir.
’Safari Kulüp’ bunu sağlamaktadır.
Mısırlı gazeteci Muhammed Hasaneyn Haykal, İran’da Şah’ın devrilmesine yol açan devrim sonrasında, bizzat devrim lideri Humeyni’nin özel izniyle, gizli tutulacağı varsayımıyla oluşturulmuş arşivlere girdiğinde karşılaşmıştı ‘Safari Kulüp’ gerçeğiyle…
Kulüp, Suudi Arabistan istihbaratının başındaki Kemal Adham’ın fikir babalığını yaptığı, Fransız istihbaratının başındaki Kont Alexadre de Marenches’in hararetle destekleyip güvenlik ve iletişim altyapısını sağladığı, Enver Sedat’ın Kahire’de karargah oluşturduğu bir örgüttü.
Örgüt, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu altı ülkenin istihbarat birimleri arasında işbirliğini sağlıyordu.
Haykal bu keşfini ‘Iran: The Untold Story’ kitabında anlattı (s. 112-115).
Kulüp üyeleri, 1 Eylül 1976 tarihli bir belgeye göre, her yıl bir ülke olmak üzere, başkanlığı dönemsel olarak üstlenirler
Fikir babası Kemal Adham’ın Suudi Arabistan’ın o zamanki kralı Faysal’ın Adapazarlı Çerkes bir ailenin kızı olan eşinin ağabeyi olduğunu da buraya kaydedeyim.
Suudlular herhalde çılgın veya aptal olmalı
Ortadan kaybolmasını istedikleri bir gazeteci için İstanbul’a iki uçak dolusu özel tim göndermesi, kameraları kaydetmez hale getirip Türk çalışanları ‘eylem’ sırasında odalarına hapsetmesi, başkonsolosun üç gün boyunca görevinin başına gelmemesi ve bunların ortaya çıkmayacağını düşünmesi için Suudluların çılgın olması gerekir.
Yapacaklar ve üstü kapalı kalacak diye düşünmüş olabilirler mi?
Bu ise tam bir aptallık…
Uçaklardan biri, İstanbul’dan kalktıktan sonra Kahire’ye, diğeri de Dubai’ya inmiş…
Kahire ve Dubai denildiğinde kaşım kalkar
Hassan Mustafa Osama Nasr, ya da dostlar arasındaki adıyla ‘Ebu Ömer’, Milano’da yerleşmiş Mısırlı bir dinadamıydı. 17 Şubat 2003 tarihinde, İtalya’da, güpegündüz kaçırıldı ve kendisinden uzun bir süre haber alınmadı. Ta ki, bir yıl sonra, 2004 yılı Nisan ayında, işkenceye tabi tutulduğu Kahire’deki evden bir yolunu bulup telefonla ailesini arayana kadar…
CIA tarafından kaçırılmıştı Ebu Ömer...
İtalyan hükümeti, topraklarında cereyan etmiş bu ‘eylemi’ yargı konusu yaptı ve İtalyan mahkemesi 22’si CIA ajanı, biri havacı albay olmak üzere 23 Amerikalı’yı gıyaplarında, onlara yardım eden 2 İtalyan’ı da huzurda yargılayıp mahkum etti.
Kahire’nin ismi bunun için önemli.
Ya Dubai?
Filistinli, Hamas’ın beyin takımından Mahmoud al-Mabhouh 19 Ocak 2010 tarihinde Dubai’deki bir otel odasında infaz edildi. Odasına giren infaz timi, uyuşturucu ile kendini bilmez hale getirilmiş Filistinli’ye elektrik şoku verdikten sonra onu boğarak öldürdü.
19 Ocak 2010; dakika dakika infaz | |
2:29 gece yarısı | İnfaz timi lideri Dubai’ye varıyor |
15:25 | Mabhouh oteline geliyor |
15:51 | Ekip karşı odaya yerleşiyor |
16:23 | Mabhouh otelden ayrılıyor |
20:24 | Mabhouh oteline dönüyor |
(Mabhouh öldürülüyor) | |
20:46 pm | Ekip oteli terketmeye başlıyor |
(20 Ocak) | |
1:30 gece yarısı | Mabhouh’un cesedi bulunuyor |
İnfazın gerçekleştiği otelin güvenlik kameraları incelendiğinde iki düzineden fazla Mossad ajanının infazda görev aldığı ortaya çıktı. 26 ajandan 12’si İngiltere, altısı İrlanda, dördü Fransa, üçü Avustralya ve biri de Alman pasaportu taşımaktaydı. Pasaportların hepsi çakmaydı.
Mossad ajanı oldukları belirlenen 26 kişinin fotoğraflarını İnterpol ‘en çok arananlar’ listesinde yayınladı.
Kahire ve Dubai bu eylemlerin gerçekleştiği iki adres olarak önemli.
Şimdi de, İstanbul’a ne için geldikleri henüz tam ortaya çıkmamış Suudlu ‘ekip’ kendilerine çıkış için aynı iki adresi seçmiş…
Merak etmeyin bu olayın da ne idüğü çok geçmeden anlaşılacaktır.
Cemal Kaşıkçı olayı ile ilgili yazılarım:
1. Cemal Kaşıkçı olayında bilinmeyenler… Tam bana göre bir olay bu…
ΩΩΩΩ