Çoktandır film izleme zevkimi evde değerlendirdiğim için, Saadet Partisi’nin yeni vizyona giren ‘Organize İşler 2: Sazan Sarmalı’ filmi öncesinde gösterilmek üzere hazırladığı ve büyük ilgi gördüğü anlaşılan reklamları kaçırmışım.
YouTube imdadıma yetişti.
Son zamanlarda kotarılmış en ince mesajın en çarpıcı bir dille beyaz perdeye yansıtılması olmuş bu iki kısa reklam filmi.
Yalnız düşündürmüyor, keyif de veriyor.
Politikada nicedir ortadan kaybolmuş zeki bir tavırla yapılmış, basit ama güzel işler…
Reklam filmlerinin sinemada gösteriminin yasaklandığı haberi gerçek olabilir mi? Sahiden mi? Yasaklamayı duyunca, onun da Saadet Partisi’nin reklam yoluyla mesaj verme hamlesinin tamamlayıcısı yeni bir haber olabileceğini düşündüm.
Öyleyse bunu yapanları zekalarından dolayı tebrik etmek gerekir.
Değilse ve haber gerçekse? Herhalde değildir, aksini düşünmek bile istemiyorum.
“Filmler evde izlenmez, yenileri izlemek için illa sinemaya gideceksin” diyenler yanıldılar. Saadet’in iki reklam filmini YouTube‘dan izlediğim günün akşamı, yaklaşık 2,5 milyon kişinin izlemek için sinemalara koştuğu ‘Sazan Sarmalı’nı ben yine de evimin sıcaklığında temaşa ettim.
Netflix‘ten.
Filmcilerden sinema salonu sahiplerine tokat
Amerika merkezli, abonelerine filmleri ve dizileri internet üzerinden indirip izleme imkanı sağlayan Netflix şirketinin mi sürpriziydi bu, yoksa filmin aynı zamanda yapımcısı ve yönetmeni de olan başrol oyuncusu Yılmaz Erdoğan‘ın bizlere hediyesi miydi, bilemiyorum. Galiba, filmcilerle sinema salonları arasındaki kavganın eseri bu.
İşini bilenlerin birbirine kazık atabildiği bir ülkeye dönüştürülmek istenen güzel ve yalnız Türkiye’de, Koreli bir firmanın hakim olduğu sinema salonları da, bir süreden beri filmcileri kazıklamakla meşgulmüş. Film izlemek isteyenlerin ödedikleri bilet ücretlerinden filmleri üretenlerin haklarını küçülten bir hileyi devreye sokmuş Korelilere yardımcı olan bizden arkadaşlar…
“Öyle mi yaparsınız, işte biz de sizlere böyle nanik yaparız” anlamına geliyor taze çekilmiş ve henüz sinemalarda gösterimde olan filmlerini basit bir ücret mukabili binlerce filmi abonelerine izleten Netflix‘ten de ulaşılır hale getirmek…
Bir yönüyle ‘organize bir iş’ yani…
‘Organize İşler’ filmlerinin ilki bir çokları için şimdiden ‘kült’ statüsüne kavuştu. Yılmaz Erdoğan‘ın canlandırdığı Sülün Osman zekasındaki her yönüyle tatlı dolandırıcının, gayet basit yöntemler uygulayarak, ‘saf’ bulduklarının canını acıttığını sergiliyor film.
Bir yönüyle, ‘saf’ olan ve bu yüzden aldatılan kurbanların da gerektiğinde ‘acımasız’ olabileceğini sahneye yansıtıyor.
‘Sazan sarmalı’, filmde ikinci başrolü oynayan Kıvanç Tatlıtuğ‘un canlandırdığı Sarı Saruhan karakterinin kullandığı deyimle, ülke gerçeğinin ‘bir tık daha’ yükseltildiğine bizleri tanık haline getiriyor.
Sülün Osman‘lar varsa, onun kadar tatlı, duygusal ve kan dökmeden çalışmaktan yana olmayan ‘baba’ tipliler de var. Sorun çözen ‘abiler’ oluyor onlar, gerektiğinde Sülün‘leri de cezalandırabiliyorlar.
İki saatin nasıl geçtiğini anlamadan gözlerinizi ekrandan alamıyorsunuz.
İkisi de ulaşılabilir halde ‘Organize İşler’ filmlerinin Netflix‘te…
Abone yöntemiyle çalışan platform, Türkiye’ye dönük reklamlarında “190’dan fazla ülkede” aynı anda gösterime sunduklarını belirtse de, duyurunun abartılı ve bu iddianın ABD’de yaşayan aboneler için doğru olmadığını söyleyebilirim.
Yurtdışında yaşayan yakınlarımın telaşla sorgulamalarına bakılırsa, başka ülkelerde de henüz gösterime sokulmamış…
“Bugün Pazar, hava da kapalı, zaten dışarıya çıkmak artık çok pahalı” diye sızlananlara tavsiyem, henüz abone olmadılarsa bile ilk birkaç haftayı deneme mahiyetinde ücretsiz sunan platformdan yararlanarak iki filmi peş peşe izlemeleri…
Peş peşe olmasa da, önce yenisini, sonra ilkini izleseler daha iyi olacağına eminim.
Organize işlerle kimler dolandırılmadı ki…
Telefonla dolandırılan bazıları çok ünlü profesörlerin de bulunduğu ülkemizde, aynı tuzağa düşmek durumunda kalabilecek başkalarının da, ‘Sazan Sarmalı’ filminde sergilenen taktikleri öğrenip kendilerine çıkaracakları dersler var.
İsimler verilerek “Gelen telefonu gerçek sanıp bankadaki yüklü hesaplarını dolandırıcılara kaptırdılar” türü haberler gazetelerde ve haber kanallarında yapılıyor ya, yeni filmi izleyenler herhalde aynı tuzağa düşmeyecektlerdir.
Filmleri izledikleri halde benzer dalavere tuzaklarına düşecek kadar saflar var mıdır?
Şimdi beni etkisi altına alan soru da bu.
Neyse. Aşağıdaki iki kısacık reklam videosu da benim sizlere Pazar hediyem olsun:
Bu Sülün Osman videosu:
Bu da Penguenler videosu: