Ülkemizin en büyük kamu bankası olan Ziraat Bankası‘nın ABD’deki şubesinin bireysel müşterilere kapatıldığını biliyor muydunuz?
Ben de yeni öğrendim.
Amerikan yetkililerinin açtığı soruşturma sonucunda gelmiş kapatma kararı.
Öyle ani olmuş ki, ABD’de yaşayıp tasarruflarını Ziraat Bankası’nda tutan vatandaşlarımız, şimdi ne yapacaklarını bilmez haldeler.
Telefon numarasını arayınca cevap alamıyorlar çünkü.
Sarraf’la başladı.. devam ediyor..
Halkbank genel müdür yardımcısı Mehmet Hakan Atilla‘nın New York’a iner inmez gözaltına alındığını.. kendisini bekleyen bir iddianame ile derhal mahkemeye sevk edildiğini.. ve nöbetçi hakim tarafından tutuklandığını öğrenince.. aklıma Ziraat Bankası New York Şubesi olayı geldi.
Tabii bir de Rıza Sarraf…
Rıza Sarraf da, yaklaşık bir yıl önce, eşi ve bazı yakınlarıyla seyahat ettiği uçak Miami Havalimanı’na indiğinde derhal gözaltına alınmış, New York’a kadar hayli zahmetli bir karayolu macerasından sonra cezaevine tıkılmıştı. Ciddi iddialara muhatap Rıza Sarraf…
Kendisini her gün yenilerini eklediği bir pahalı avukatlar ordusu savunuyor, ama galiba umutsuzca…
Yeni başkan Donald Trump‘ın atamayla gelen 45 bölge savcısıyla birlikte görevden aldığı New York Güney Bölgesi Savcısı Preet Bharara‘nın yerinden edilmesi, Sarraf ve onun yargılanmasını endişeyle izleyenler için bir umut ışığı olmuştu.
Ancak devamlılık sadece devlette değil, yargıda da var olmalı ki.. Bharara’dan görevi devralanlar Atilla’yı tutuklamakta tereddüt etmediler…
Sarraf kendi ayağıyla gidip tutuklandığında.. bunun bir pazarlık sonucu olduğunu söyleyip ”Yargılanmak üzere İran’a götürülmektense Amerikan yargısını tercih ettiği” gerekçesini kabul edenler..
Halkbank genel müdür yardımcısının New York’a ayak basmasını da benzer bir senaryonun parçası olarak görebilir mi?
Hiç değilse bana garip bir tutuklanma olarak göründüğünün bilinmesini isterim.
ABD ile İran.. düşmandı, dost oldu, şimdi yine bozuşuyorlar
Türkiye’nin bazı kamu bankaları ABD’nin yakın takibi altında. Takibin sebebi hukuki görünse de siyasi yönü ağır basan hukuki bir takip bu. ABD İran’a yoğun ve kapsamlı bir dizi yaptırım uygularken.. yaptırıma muhatap ülkenin (İran).. bazı ihtiyaçlarının.. iki ülke (İran ve Türkiye) vatandaşı bazı işadamları aracılığıyla Türkiye tarafından karşılandığı iddiası var.
Kamu bankalarının yaptırımların delinmesinde rol oynadığı iddiası…
İyi de, alış-veriş ve yaptırımları delme işlemleri bütün hızıyla devam ederken, İran Washington nezdinde ‘sakıncalı’ görülürken bu iddiaların peşine düşülmemesini.. İran ile nükleer anlaşma yoluyla ara düzeltildikten sonra dosyaların işleme konulmaya başlanmasını.. nasıl yorumlayacağız?
Yaptırımların delinmesinde birincil rolü oynadığı söylenen Babek Zencani’nin İran’da yargılanıp idama mahkum edilmesi de nükleer anlaşmadan sonra vuku buldu.
Sarraf da, bir pazarlığa taraf olduysa, bunu Babek’in durumunun kendi başına gelmemesi için yapmıştır.
Aslında konunun üzerine gidilmesinin ABD-İran anlaşması sonrası başlamasını.. bunun.. anlaşmanın bir parçası olmasıyla açıklayabiliriz. Anlaşmanın şartı olarak, İran’a, yaptırımlar döneminde yürütülmüş faaliyetin ortaya çıkartılması görevi verilmiş olabilir; sonucu ne olursa olsun İran’ın hesaba çekilmeyeceği garantisiyle…
Öyle midir? Bilmiyorum, ancak bu senaryo bana çok makul geliyor.
Senaryoyu yazanların derdi, İran’ı değil, o dönemde yaptırımları delmesi için İran’a yardım edenleri cezalandırmak olabilir pekala…
”Kimi?” sorusunun cevabını Sarraf’ın tutuklanmasıyla almayanların gözleri, Halkbankası genel müdür yardımcısının uğradığı muameleden sonra herhalde açılmıştır.
Hedefte Türkiye var çünkü.
17-25 Aralık 2013…
Halkbankası ve Sarraf isimlerini Türkiye ne zaman yüksek sesle tartışmaya başlamıştı?
Evet doğru, 17-25 Aralık (2013) sürecinde…
Bankanın o zamanki genel müdürünün evinde ayakkabı kutuları içinde yüklü miktarda yabancı para çıkmış.. birkaç bakanın Sarraf’tan pahalı hediyeler ve para kabul ettiği iddiaları ortaya dökülmüştü…
Bugünden o günlere dönüp baktığınızda.. o sürecin arkasında.. o zaman varlığı fark edilmeyen.. bir yabancı ülkeyi görür gibi oluyor musunuz?
Amerika’yı…
Mehmet Hakan Atilla.. New York’a indiğinde.. kendisini derdest edenler çok önceden hazırladıkları onunla ilgili sayfalar dolusu iddianameyi eline tutuşturduklarında.. neler hissetmiştir acaba?
Şaşırmış mıdır? Yoksa…
Peki de neden şimdi?
Hatta bir de şu soru: Arkadan başka ne/ler gelecek?
Trump’ın başkan oluşuyla başlayan dönem Türkiye ve siyasi iktidar için tuzaklarla dolu.
Dikkatli olunmasını tavsiye ederim.
Bu arada: Ziraat Bankası New York Şubesi’nde tasarruf hesabı açtırmış Amerika’da yaşayan Türkler ne yapmalı? Paralarının nerede olduğuna dair bilgiye nasıl ulaşabilirler?
ΩΩΩΩ