You are currently viewing Önümüzdeki dönemde her şey Bahçeli’nin dediği gibi değişecekse, değişime nereden başlamalı? Önerilerim…

Önümüzdeki dönemde her şey Bahçeli’nin dediği gibi değişecekse, değişime nereden başlamalı? Önerilerim…

Dün yeni oluşan bakanlar kurulu -kabine- ilk toplantısını yaptı. Sonuçta bakanların hepsi AK Parti içinde veya çevresinde bulunan insanlar olduklarına göre birbirlerini zaten tanıyorlar.

Büyük çoğunluğu bakan unvanını ilk kez taşımaya başladı.

Toplantıyla ilgili haberlerde gözlerim hükümet üyelerinin isimleri açıklandığı ilk andan itibaren  gündemi işgal etmeye başlayan ‘üst aklı’ aradı.

O da oradaydı. Daha doğrusu, toplantıya o başkanlık ediyordu.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan

Herkesi şaşırtan bir bakanlar kurulu ile ülkeyi yönetmeye karar vermiş, görüşünü ‘hükümetin küçük ortağı’ diye bilinen MHP’nin lideri Devlet Bahçeli ile de paylaşmış olmalıydı.

Nereden mi biliyorum? Kulis bilgisi mi bu?

Hayır değil.

Devlet Bahçeli’nin cumhurbaşkanlığı seçiminin kesinleşmesinin hemen ardından yaptığı açıklamadaki şu sözler bana bunu düşündürüyor:

“Önümüzdeki dönemde çok şey değişecektir, her şey değişecektir. Öyle gözüküyor. İnşallah Türkiye değişmez.”

Türkiye Bahçeli’nin haberini verdiği gibi değişmeye başladı. 

Süleyman Soylu artık içişleri bakanı değil…

Nureddin Nebati de hazine ve maliye bakanlığını terk etmek zorunda kaldı.

Bekir Bozdağ bile fazla uzun olmayan bir süre önce üstlendiği adalet bakanlığında bundan böyle olmayacak.

Sadece bu isimlerin sahneden ayrılması dahi toplum tarafından ‘değişim’ işareti olarak görüldü.

Yerlerine gelen isimlerin herhangi bir icraat yapmaları gerekmeden yeni bakanlar kurulu tablosu ortama rahatlık getirdi.

Devlet Bahçeli “Her şey değişecektir” dediğine göre, değişimin yalnızca bakanlardan ibaret kalmayacağı da anlaşılıyor.

Herkes, ilk günkü değişimi önemseyen ne kadar insan varsa, dikkatlerini ekonomik alanda atılacak adımlara dikmiş görünüyor. Mehmet Şimşek ne yapacağının işaretlerini verdi, herhalde sözünde duracak ve ekonomiye olan güveni tazeleyecektir. 

Ben ise, ekonomi için de ‘olmazsa olmaz’ olduğu bilenlerce tekrarlanmış başka bir alanda meydana gelmesi gerekecek adımların beklentisindeyim.

Hak ve özgürlükler konusunda…

İnsan hakları konusunda…

Adil yargılanma konusunda…

Kanun hükmünde kararnamelerin açtığı yaraların kapatılması konusunda…

Darbecileri cezalandırma amacıyla başlatılan ve bundan böyle benzer maceralara atılabilecekleri caydırması hedeflenen yargı sürecinin, hayatları demokrasi mücadelesi içerisinde geçmiş insanları bile kodese tıkmayla sonuçlanacak kadar geniş tutulmasından vazgeçilmesi konusunda…

İçte dışta adaletin yanlışa hizmet ettiğine dair simgeler yerine geçen bazı isimlerin tutukluluk hallerinin sona erdirilmesi, hüküm giymişlerse yeniden yargılanma yollarının açılması konusunda… 

Halkın oyuyla seçilmiş milletvekilinin cezaevinden çıkarılıp Meclis çalışmasına katılmasının sağlanması konusunda…

Hakim ve savcıların eksikliği hissedilen teminatlarının iadesi konusunda… 

Ez cümle, görevi devralan içişleri bakanı Ali Yerlikaya’nın, devir teslim töreninde, selefi Soylu’ya bakarak sarf ettiği, “Görev ve sorumluluklarımızın bilincindeyiz, temel referansımız hukuk ve insan haklarıdır, bundan asla taviz verilmeyecektir” sözünün yerine gelmesini bekliyorum.

Mehmet Şimşek’in vaatlerini yerine getirebilmesinin önünde ciddi engeller var; üretimi artıracak, israfın önüne geçecek, yabancıları ülkeye yatırıma teşvik edecek, bütçeyi denkleştirecek ve bunları yaparken yeni kaynaklar bulacak…

Onunki zor bir görev… Eminim, üstesinden gelmenin yollarını bulacaktır.

Adalet ve içişleri bakanlarının kendilerinden beklenen değişiklikleri hemen, hiç vakit kaybetmeden yapabilmelerinin önünde ise herhangi bir engel yok.

Her iki bakan da, ülkemiz insanını rahatlatacak, gözü yurtdışında olan gençleri yerlerinde kalmaya ikna ederken ekmeklerini uzak diyarlarda aramaya başlamış gençleri yeniden yurtlarına dönmeye teşvik edecek icraatları daha ilk hafta başlatabilirler.

Dünkü fotoğraflara bu gözle baktım: ‘Üst akıl’ da bunu onlardan bekler gibiydi.

ΩΩΩΩ