Seçime ‘Hoca’ fetvası.. Emeklilere haber: 4 gece 5 günlük bayram tatili.. 11 bin TL’lik veya 350 bin TL’lik otellerde…

37
Reklam

İsminin yanında ‘Hoca’ sıfatı bulunan biri, iki partiye oy kullanmanın caiz olmadığına dair fetva vermiş…

Gönlündeki partiyi de açıklamış mı, onu öğrenemedim. Ancak kendisinin ağzına bakanlar gönlünün kimde ve hangi partide olduğunu biliyorlardır.

Acaba ‘Hoca’ sıfatlı kişinin ağzına ne kadar insan bakıyor ve o dedi diye vereceği oyu değiştirmeye karar veriyordur dersiniz?

Kendisine sorulsa herhalde çok yüksek bir rakamı telaffuz edecektir, ama mensubu olduğu bilinen dini cemaat içinde bile artık sözünün dinlenmediği anlaşılıyor.

Söylendiğine göre afaroz edilmiş…

Bu haberi duyunca şaşırdım. ‘Afaroz’, bilindiği üzere, bir başka dine ait kavram. Kilise asırlar boyu görüşlerini beğenmediği, kendisinin dini otoritesini kabule yanaşmayan kişileri bu yolla cezalandırmaktaydı.

Kilise tarafından afaroz edilen kişi sudan çıkmış balığa dönerdi.

Pek çok afaroz yiyen, genellikle engizisyondan canını da kurtaramazdı.

Reklam

Artık günümüzde Kilise de o uygulamadan vazgeçmişe benziyor.

Yarın sandık başına gidenler Hoca’nın tavsiyesiyle mi hareket edecekler, bunun merakındayım.

Keşke o Hoca ve diğer hocalar, Gazze’de ölenlerin sayısı 40 bini bulmuşken, yakın oldukları siyasi kadrolara, ülkemizden İsrail’e destek anlamına gelecek ticari mallar göndermeyi durdurma tavsiyesinde bulunsaydılar.

Yarın yapılacak seçimde sonucu etkileyecek küçüklü-büyüklü pek çok unsur var da, etraftan aldığım izlenimler beni yanıltmıyorsa, iki konu insanlarımızı diğerlerinden daha fazla etkiliyor gibi.

Bunlardan biri, İsrail ile ticari ilişkilerin Gazze’ye saldırılar sonrasında da devam etmesi… İktidar cephesine sürekli oy vermiş insanların kafalarını bu seçim öncesinde karıştıran konuların başında bu geliyor.

TÜİK verileri ortada, soru yöneltilen bakan, TÜİK’in verdiği bilgiler için ‘yabancıların fitnesi’ iddiasında bulunmuş.

Yabancılar kimlerse, bu iddiaya gülmüşlerdir.

Belki TÜİK’in verileri toplayan memurlarını da güldürmüştür aynı iddia.

Reklam

İkincisi konu da, tam 16 milyon insanı ilgilendiren ‘emeklilerin maaşı’ konusu…

Hepsi de seçmen bu 16 milyon insanın. İçlerinden dokuz milyonu 10 bin TL veya daha altında maaş almakta.

Muhalif TV kanallarını izleyenler, babaları -hatta dedeleri- yaşındaki birilerinin, sahurdan sonra yollara düşüp, Et ve Süt Kurumu önünde sıraya girdiğini öğreniyorlar.

Çoğu erkek olsa da aralarında erkeği olmayan evlerin kadınları da bulunuyor.

Bazen sıra kendilerine gelene kadar et ve kıyma bitmiş oluyor, onlar da ertesi gün daha erken sıraya girme kararlılığıyla evlerinin yolunu tutuyorlar.

Her gün, seçimde tarafını tuttukları partiye hoş görünmek için olayları ters yüz ettiren gazetelerde, emeklilere saç baş yolduracak haberler de çıkıyor.

Dün öyle bir haber, iktidarın amiral gemisinde ilk sayfanın en görülen bölümündeydi.

‘Bu bayramın rotası bol’ diyor haberin manşeti. ‘Bayramın yıldızları Bodrum, Antalya, Kapadokya ve Karadeniz’ imiş… Bazılarını da Yunan adaları bekliyormuş…

Ne güzel değil mi?

Değil.

Okuyalım:

“Peki bu talebin faturası ne? 5 yıldızlı otellerde 4 gece konaklama 11 bin liradan başlıyor. Bir gece konaklamalı kültür turlarının fiyatı ise ortalama 3 bin lira. (..)  Kapadokya’da 2 gece 3 gün konaklamalı turlar da ortalama kişi başı 4 bin 699 liradan başlıyor.. (..) İtalya’ya yedi günlük tur 599 Euro. Yine yedi gün Benelüx – Paris Turu  649 Euro’dan, üç gecelik Prag turu ise 797 Euro’dan başlıyor.”

[Bilin diye: 1 Euro = 35 TL]

Şu paragrafta da en çarpıcı turun bilgisi var: “Antalya’da 5 yıldızlı otellerde her şey dahil 2 kişi için dört gece beş günlük konaklama ücreti ortalama 11 bin liradan başlıyor, bölgenin en pahalı otelinde ise fiyatlar 350 bin liraya kadar yükseliyor.”

Aylık maaşı 10 bin TL olan bir emeklimiz, Türk pasaportlulara vize vermekte nazlanan ülkelere gitmesin, dokuz günlük bayram tatilini eşiyle Antalya’da geçirmeye karar versin.

Daha zor karar şu: 11 bin TL’den başlayan otellerde mi 4 gece 5 gün kalsınlar, yoksa 350 bin TL’liklerde mi?

Zor bir karar gördüğünüz gibi.

Galiba çoğu, Temmuz ayında enflasyondaki düşüşe göre yapılacağı söylenen maaş zammını bekleyecek… Maaşlarının artacak bölümüyle hiç değilse Yunanistan vizesine -60 Euro = 2100 TL- güçleri yetebilir herhalde…

Bereket sandık vakti geldi çattı.
ΩΩΩΩ

Reklam

37 YORUMLAR

  1. Muallim Haci 30 Mart 2024 De 09:33, Kur’an kaç sahife! dir? Bilmiyorlar canıM!….

    ….
    Ey Haci! ben de sordum kendime,
    Yalan söylemek ne haddime?!
    Kuran kaç sahifedir bilmiYORUM,
    Zira, pek güvenmem ben ezberime!

    Yukarda bir yerde, asılı duran,
    İnsanlığa rehber, Allah’tan armağan,
    Anlamıdır önemli, daha önemli,
    Sayfa küçükdükçe kalındır Kuran!

    Bakın, o “yahudi” ne kadar dindar!
    Ezberine sadakat, bir de merak var,
    Öğrendikçe çalışmış, gelişmiş insan,
    Müslümanlar daha iyisini yapar!….

    “Dünya*Ahiret” için çalışmak gerek,
    “Allah’ın düzeni çetin” alışmak gerek!
    Tevrat, İncil değil, motivasyon Kuran,
    Önyargı duvarlarını aşmak gerek!

    “Paşamız” ne kadar “sadık”tı bilemem,
    “Deha” abartmalarına pek gelemem,
    Katkıda bulunmuştur tabi, o başka!
    Kritik hatalarını pek kabullenemem!!!….
    ….

  2. Giordano Bruno (1548; Nola, Napoli Krallığı[1] – 17 Şubat 1600; Roma, Papalık Devleti), İtalyan filozof, rahip, gökbilimci ve okültist. Giordano Bruno, “Tanrı, iradesini hâkim kılmak için yeryüzündeki iyi insanları kullanır; yeryüzündeki kötü insanlar ise kendi iradelerini hâkim kılmak için Tanrı’yı kullanırlar.” demiştir…
    Yazıda bahsettiğiniz hoca tek, asıl kendilerine Anadolu Alimler Birliği denilen grubun bildirisi daha kapsamlı ve mesajı net: https://www.haber7.com/siyaset/haber/3410692-anadolu-alimler-birliginden-secim-aciklamasi-istanbula-dikkat-cekti
    Ben bu iki din referanslı siyasi yönlendirmeyi yukarıya alıntıladığım Bruno sözü kapsamında değerlendirdim. Bruno sözü kapsamında değerlendirdim.
    Buna karşılık bir grup emekli ilahiyatçının buluştuğu Toprak Hattı diye bir oluşum varmış. Bunların söyledikleri bana daha ilginç geldi ama seslerini duyurma konusunda ciddi kısıtlarla karşılaştıkları anlaşılıyor… https://www.odatv.com/siyaset/duayen-ilahiyatcilardan-din-istismarcilarina-karsi-bildiri-120036373

    • Sn akademisyen hocam, Giordano Bruno, “Tanrı, iradesini hâkim kılmak için yeryüzündeki iyi insanları kullanır; yeryüzündeki kötü insanlar ise kendi iradelerini hâkim kılmak için Tanrı’yı kullanırlar” derken iyi laf etmiş gibi görünüyor! Ancak, bu eksikliği ve yanlışlığı olan bir ifade! Dine aşina bir filozofsa, Bruno’nun idrak etmesi lazım! Şöyle ki:

      Ne insanlar vardır ki çoğu Tanrı’yı kullanmak şöyle dursun, aklına dahi getirmeden kötülük yapar, toplumda kötü örnek olur. (“Nefs”ine uyar Tanrıya değil!). İradesini hâkim kılmak için Allah’ın kullandığı insan örnekleri aralarından seçtiği ve vahyettiği Peygamberlerdir (deist ve ateist inancındakiler buna aldırmaz, o başka). Bu Peygamberler dünyasının işin en iyi özeti de son vahiy kaynağı Kuran’dadır. Ülke/devlet bazında Osmanlıları , bireysel olarak Biruni, İbni Sina, Harzemli Mehmet gibi alimleri heyecanlandıran, meraklandıran bu uğurda motive eden ve hareketlendiren de genelde budur.

      Bruno’nun o ifadesinde geçen “Tanrı” değil göreceli olarak “tanrı” olabilir! ve hatta “şeytan” dahi olabilir. Allahîn tevhid dinini tanınmaz kılmak ve insanlığa pusulayı şaşırtmak şeytanın en önemli amacıdır/iddiasıdır (Kuran’da bu böyle). Bunun içindir ki iyi insanları ve hatta Einstein gibi “deha”ları dahi “nefs”ine fısıldayarak zihnen etkileyabilir. Kötü insanları kullandığını herkes bilir zaten. Yani, işler Bruno’nun önerdiği kadar basit değil!

  3. Emekliler bu seçimde artık lafa karnımız tok masal çocuğu değiliz.
    hadi başka kapıya deyip kırmızıya yakın sarı kartı cumhur ittifakı bahçeli erdoğan ve daha ne kadar bakan bakmayan varsa şiddetle sandığa gömecek şekilde göstermeli.
    temmuz ayı masallarına inanmamalı.
    temmuz da zaten kanunen zam verilecek.
    10 bin altı maaşları olanlar temmuzda enflasyon zammı ile gene avuçlarını yalayacaklar.
    çünkü enflasyon zammı kök maaşlara yapılacak.
    bir zamanlar asgari ücretin üstünde olan emekli maaşı şimdi onun yarısına indi.
    bir dolar 1.15 iken iktidara gelenler şimdi onu 33 tl ye çıkardılar.
    ve hala bu millete umut yalanları söyleyip manipüle ediyorlar.
    55 milyon dolar ödeyip uzaya turistik gezi yapanlar uzayı fethetmiş gibi propaganda yapıyorlar.
    yahu suriye afgan bizden seneler önce uzaya adam gönderdi.

  4. DİDEM 29 Mart 2024 De 23:06

    Didem hnm Osmanlılar döneminin veya başka coğrafyalardaki islam aleminin sorunları olmuş olması ayrı konu demem ayrı bir tartışma konusu oluşu. Gözlerimizi kapayalım demiyorum. Ancak girersek iş uzar ve konu dağılır. Asıl konumuz hatırlarsanız. M.K. Atatürk Paşamızın hataları ve “deha” olup olmadığı. Osmanlıda “deha” niteliğinde “Akıl*İman Sentezi” indeksi yüksek kişiler yok değil. Ancak, Paşamız bunlardan biri değil, kanımca! Fatih S. Mehmet için “deha” niteliğinde diyebilirim. Çünkü amacı için orijinal, yani daha önce hiç denenmemiş bir şey denemiş (karadan gemiler yürütmesi konusu) ve başarılı olmuş (gerçi Cumhuriyet Gazetesi tipi yazarlardı sanırım, karadan gemi diye bir şey yok şeklinde yazmışlardı, sonraları “Seyit Onbaşı” gerçekliği olmadığını yazdıkları gibi. Öyle hatırlıyorum. Sanki bu tayfa iman kuvvetiyle ilişkili başarıları yok sayıp/karalayıp, dine/dindarlara karşı tavır takınan Paşamızı yücelten, göklere çıkartma gayreti gösteren çevreler.

    Paşamız 1920’dan itibaren şöyle yaptı, böyle yaptı diyorsunuz. Millete ve milletin erdem ve değerlerine vurgu yapması eleştirilecek konu değil. Olması gereken o. Kurtuluş Savaşında olduğu gibi. Sapmalar daha sonra konunun din/dindarlara tavır koymasıyla ortaya çıkıyor. Milletin erdemleri, vicdanı, vefa ve yenilenme arzusu da doğal. Ancak milletin değerleri arasında din ve dini duygular da var (Kurtuluş Savaşında olduğu gibi). Bunları dikkate alarak dindarları da entegre etseydi ya! Zamanındaki cemaatleri/tarikatleri/tasavvuf ehlini entegre etmesini kimse beklemiyor. Aynı dönemde M.Akif Ersoy ve benzerleri aydın dindar insanlar olmasa hadi neyse! Vurgu yaptığınız konu adı/kağıt üstünde Cumhuriyet (bu konuda “inanç” var) ancak “amel” olarak Demokrasi yok! Milletin erdemlerine/değerlerine karşı önyargılara sahip olması “deha”lıkla bağdaşan birşey değil (en azından diplomatik değil). Diktatörce amelde bulunmamış da Trabzon milletvekili Ali Şükrü Bey’in katlindeki şüpheli durumlara ne demeli? Ayrıca, daha önce de değindiğim gibi, M. Salim Öztoksoy isimli bir Türk işadamının dine önyargılı tipik laiklik sürecinden sonra dinini tekrardan keşfedip kucakladığını anlatan ilginç hayat serüveniyle ilgili video kliplerinden birinde geçen, o dönemdeki bir Celladın anılarında verilen referansa ne demeli? Eminim daha başka birçok örnekler de vardır. Ancak bunların takibini vazife edinmiş değilim. Bunlar tesadüfen öğrendiklerim.

    Wikipedia’dan okuduklarıma göre Paşamız, aralarında Yunan, Arnavut, Yahudi, Ermeni vs temsilcilerin de üye olduğu Genç Türkler hareketinin peşine takılanlardan biri (kendi değerlerine aidiyet sıkıntısı veya önyargılarıyla bağdaşan bir durum olabilir mi? bunu çağrıştıran bir durum var gibi!). Bunlar Avrupaya öğrenci olarak gidip oralardaki değişimi gördükten sonra biz de yenilik peşindeyiz derken Osmanlıyı yıkma hatasına düşmüş kişiler (“yıkıcı!”). İnternetteki bilgilere göre Osmanlı 1700’lü ve çokçası1800’lü yıllarda Avrupaya öğrenci yollamağa başlamış ve zaten değişim/yenilenme yoluna o zamanlar girmiş. Ancak geleceğe ait endişeleri yok değil. İlk gidenler sonrakilerden daha düzgün insanlar ki ülkeye katkıda bulunmuşlar (“yapıcı!”).

    Osmanlı‘nın o dönemlerinde Avrupaya öğrenciler yollanırken ilginçtir ki Japonlar da yolluyorlar. Ancak onlar ülkelerine döndükten sonra “yapıcı” olarak çalışıyorlar. Eğitim ENönceliğinde şevkle çalışarak yenilenme-Bilim/Teknik gelişmelerini hızlandırıyorlar. Biz ve Japonlardan çok daha sonra Koreli öğrenciler de Avrupaya öğrenci olarak gidiyorlar. Cumhuriyetle birlikte bizden çok daha fazla sayıda resmi öğrenci yollanmasına rağmen bugün Japonya ve G.Kore nerede, biz neredeyiz? Öğrendiğime göre, Türkiye hâlâ öğrenci yollamağa devam ediyor. Neden acaba? Gidip de S. Bayraktar gibi dönenler pek yok galiba. Gidip dönmeyenler de gittikleri yerde aidiyetlerini kaybediyorlar (dil de kalmıyor din de). Paşamız’ın rol model aldığı Tevfik Fikret’in kayıp oğlu Haluk’tan beri kan kaybı aynen devam ediyor….

    Velhasıl, Paşamız taraf olup kutuplaştırmaya kurduğu CeHaPe’yle devam etmeseydi çok daha ileri bir düzeyde olabilirdik. Elinde muazzam fırsatlar varken ENönceliklerini bilemedi Paşamız! Bundan ötürü bir “deha” kategorisinde göremiyorum, önyargılarının etkisi büyük olsa gerek. Oysaki tercüme ettirdiği Kuran’da eğitimle/bilmekle ilgili çok önemli mesajlar vardı. Tenezzül mü etmedi, kibrinden/önyargılarından olabilir mi? Kendisine “dinci”lik mi bulaşır sandı acaba?

    • Atatürk normal bir insan mı?
      Dinden tek anladıkları dini duyguları her türlü çıkara alet ermek olan, kainatın en aşağılık varlıkları(Şüphesiz münafıklar cehennemin en alt katındadır. Nisa-145) normal bir insan iseler, Atatürk deha değil, deha üstüdür.
      Önümüzde bir seçim var.
      Sizlere çok net bir soru sorayım:
      Bir belediye ve iki başkan adayı var. Ve birine oy vermeye mecbursunuz;
      –A adayınının hiçbir dini-milli referansı yok ve 2
      milyon TL’lik kesinleşmiş yolsuzluğu var.
      –B adayının dini ve milli referanları var ve 1 milyon TL’lik kesinleşmiş yolsuzluğu var.
      Hangi adaya oy verirsiniz?
      Milletin tarihi ve varoluşsal yanılgısı ve paradoksu maalesef B adayını tercih etmek.
      A adayının verebileceği zarar ve hasar sadece bu Dünya ile sınırlı.
      B adayının verebileceği zarar sınırsız. Bu Dünyamızı da Ahiretimizi de yok etme riski var. Zaten yolsuzluğunu da fırsatını yeterince bulamamış ki diğerinden az yapmış.Fırsatını bulsa diğerini katlayıp geçecekmiş.
      Yargılanmama garantili yolsuzluk projeleri bunun en güzel örneği değil mi?
      Atatürk’ün “laiklik” tercihi o dönemde de günümüzde de en doğru tercihtir.
      Uygulanması ise tamamen ayrı bir konu.
      Peygamberlerin, hatta Allah’ın koyduğu kuralların bile uygulamalarını tartışmıyor muyuz?

      • Ben olaylara partizanca bakmıyorum. Okuduğunu anlayan bilir. M.K. Atatürk Paşamız CeHaPe’yi kurdu ve bu parti de hatalara partizan olarak devam ederek AKePe’yi doğurdu. Özetle, bugünlerin geleceğini kestiremediği için kurucu Paşamızda “deha” tanımına uyan bir içgörü ve ileri görüşlülük yok! AKePe’ye elleştirmemiş değilim. Körlüğe gerek yok!

        Temel olarak, Laiklik nötral bir çizgidir/iptir (Kafirun ile ilişkilendirilebilir). Kuran’dan alıntı yapıyorsun, iyi güzel de Kuran’da geçen “Allahın ipine sarılınız” şeklinde Laiklik konusuna yaklaşsaydı CeHaPe bu günlere gelebilirmiydik diye sor kendine, ondan sonra partizanlığına devam et. Tamam mı canım!

    • bana göre deha, size göre değil,
      bana göre dinciliğe önyargılıydı, size göre dine.
      bir celladın anılarına, bir manavın güncesine bakarak onu tanıyamayız. hiç bir zaman jeune türklerden de sayılmamıştır, nereden çıkmış? üstelik osmanlı genç türklerden asırlar önce zayıflamış ve yıkılmaya başlamıştı üstelik sadece osmanlı değil, bütün imparatorluklar yıkıldı ve ulus devletler devri başladı. paşamız da türkiye cumhuriyetini kurdu.
      ben dinin nasıl dinciliğe evrildiğine coğrafyanın içler acısı haline bakarak ne kadar büyük bir dehası olduğunu şimdi daha çok fark ediyorum bugün bir afganistan değilsek paşamızın ve cumhuriyetin vesilesi olduğunu düşünüyorum. “bu hoca”ların beyanlarını okudukça, holdingleşen tarikatların, cemaatlerin haline baktıkça 100 yıldır kimseye nasip olmayacak şekilde neden bir ulusun onu gönlünde taşıdığını daha iyi anlıyorum.

      • Didem hnm, din ve dinsizliğin olduğu yerde “dincilik” de vardır (daha önce de yazdım). Dini savunma veya istismar yelpazesinde her türlüsü var, dikkatli olmak lazım. Hassas bir konu. Kaynak olarak internet bilgi yüklü. Manav, kasap bigileri olduğunu sanmıyorum. Bir ara aktarırım.

        Osmanlıların zafıylaması tabi ki hatalarından kaynaklanıyor (daha önceleri o konulara da girdim hatırlarsanız). Hataları olmasaydı Avrupa’nın belki de yarısı muhtemelen bizden daha iyi düzeyde müslüman olmuş olabilirdi. Bu hatalara simetrik açıdan hata ekleyen Paşamız’a da “deha”lık bir iş kalmayacaktı.

        Japonya ve G. Kore örneklerini veriyorum siz 100 yıldır kimseye nasip olmayacak bir yerdeyiz diyorsunuz ve Afganistan örneğini veriyorsunuz. Osmanlılar bir yana, açılan tarihi sayfada “Paşamız”ın elinde eşsiz fırsatlar vardı. “Deha” daha iyisini başaran dahi. İyi örnek olamadı.

        • sayın H.B. biz bir olgunun potansiyel yelpazesinden bahsetmiyoruz, biz bir coğrafyanın yüzyıllardır süren somut gerçeklerinden, içler acısı halinden, içine düştüğü karanlık ve cehaletten bahsediyoruz.
          biz g. kore ile 25 yıl öncesine kadar aynı ligde benzer ekonomik görüntüdeydik diye açıklıyorum ve rakam da paylaştım. bu sıralamaya neden olan cumhuriyetin kazanımlarıydı, 206 ülke içinde bizi 17. ekonomi yapmışlar zaten. tarımda kendine yeten bir kaç ülkeden biriydik. son 25 yılda çok kötü yönetildiğimiz için bizi şimdi geçebildiler, öncesinde değil, eğer bu 25 yılı dindar olduğunu iddia eden bir iktidarla verimli geçirseydik biz de bugün onlarla aynı ligde kalmaya devam edebilirdik ama biz özellikle son 10 yılda sefalet liginde boy gösterebildik ve görülmemiş bir krizin içinde hem maddi hem manevi debeleniyoruz. hocaların, tarikatlerin, cemaatlerin halini görüyorsunuz, siz de bizim gibi izliyorsunuz işte. tam da bu nedenle afganistan örneğini veriyorum.
          paşamız, yüzyıllardır gerileyip, çökmüş ve en sonunda parçalanmış osmanlıdan bir ulus devletin ortaya çıkmasına vesile oldu, fatihin gemileri yürütmesine istanbulu almasına ne kadar deha dersem paşamızın bu başarılarına da ben o kadar deha derim. fatih içinde paşamız içinde oturduğumuz yerden şunu yapabilirdi bunu yapabilirdi diye ahkam kesebiliriz kanuni viyanayı da alsaydı, viyanayı almışken portekize de uzansaydı zilyon olasılık kurgulayabiliriz ama bu onların deha oldukları gerçeğini değiştirmez yaptıkları büyük işleri, bize bıraktıkları mirası gölgelemez bana kalırsa. eşsiz fırsatları değerlendiremeyenler varsa onları bugünlerde aramalıyız diye düşünüyorum.

          • Didem hnm, coğrafya içler acısı coğrafya diyorsunuz da bunun faturasını siz de CeHaPe’yi ve darbeleri/darbecileri fikren besleyen Cumhuriyet yazarlarından bazıları gibi DiN’e mi kesiyorsunuz ya da sizin tabirinizle “cehalet-yobaz” üretmekten başka bir işe yaramadığını mı ima ediyorsunuz? Paşamızın muhtemelen okumadığı/üzerinde düşünmediği Kuran “Oku” deyip “Bilginin/Bilmenin” önemini vurgulamışken “…onları (müslümanları) dinleri aldattı derler” anlamında ayetler bu yaklaşımın çok yanlış olduğunu vurgular ve bu zihniyete meydan okur. Nihai analizde, ben de bu yaklaşımın çok yanlış olduğuna inanırım. Bu önemli konuda izah istiyorsanız (özgün marka!) ona da varım!

            “Biz G. Kore ile 25 yıl öncesinde aynı ligteydik” iddiası da sorunlu bir iddia (Japonya’yı bir kenara bıraktık, hadi neyse). Bizdeki eğitim/öğretim/üretim kalitesi G.Kore’ninkinden çok düşüktü. Onların bu 25 yıl öncesinde yakaladıkları gelişme düzeyi çok daha önceki onyıllardan hızını almıştı. Zaten onun için Paşamızın hayda hayda vakti varken lüzumsuz işlerle bize vakit kaybettirdi deyip duruyorum. Atı alan Üsküdarı geçti! ENöncelikleri eğitim ve özellikle Bilim/Teknik konusuna verseydi o zaman bu ülkeye ciddi anlamda bir hayrı dokunabilirdi. Cumhuriyet döneminde palazlanan bizim holdingler ArGe diye birşeye girmediler. Özgün tasarım, yerli kaynakları geliştirme, yerli üretime ağırlık vermek yerine hap yap, para kap, fason!!!

            Zaman kesitleri itibariyle, tasavvur ve içgörü gücü açısından Fatih ile Paşamızın pek bir alakası yok. Rönesansı tetiklemiştir Fatih, o bir “deha” iken Paşamız orijinal olarak ne yapabilmiş? Yaptığı işler zaten Osmanlı’nın farkında olduğu ve o yönde yol aldığı işler. Ayrıca, Avrupa’da başkalarından gördüğü şeyler ki tamamen şekil-şemal ağırlıklı. “Süratle teknik gelişme nasıl olmalıdır” konusu eskilerden miras aldığı ana sorumluluk alanıyken “deha”mızın aklı-fikri başka işlerdeydi! Böyle birine “deha” demek gerçeği yansıtmak değil saptırmak olur. Tabiri caizse, ‘Kuzguna yavrusu şahin görünür’ türü bir yaklaşım bana uymaz. Bugünlerin hataları Paşamız ulus devlet döneminin hatalarını görmemize engel teşkil etmemeli. Ahkam kesmek bunun neresinde? Paşamız CeHaPe’yi kurdu. CeHaPe de AKePe’yi doğurdu. Sebep belli, sonuç belli! Velhasıl, ülkenin iki yakasını simetrik olarak iliklemek vardı. Önyargılı Paşamız bu işi beceremedi.

          • benim faturayı kime kestiğim yorumlarımda gayet net aslında, anlamak niyetinde olanlar için.
            belki yakın zamanda paşamızın değeri ve dehası bir çok gerçeğin ortaya çıkmasıyla beraber pek çokları tarafından daha iyi anlaşılacaktır diye düşünüyorum belki siz onlardan biri olmam diyebilirsiniz elbette keyfiniz bilir. amacımız birbirimizi ikna etmek değil sonuçta, inandıklarımızı paylaşmak. siz son derece değerli bir yorumcusunuz.
            selamlar, saygılar.

          • ….
            Yüz yıllık bir ders yeterli, daha ne gelecek!?
            Gözlemci izafi olsa da, objektif mercek,
            Tüm gerçeklik keyfiyetleri Allah’a varır,
            Keyif meselesi değil bu, somuttur gerçek!
            …..

            Bilmukabele, Didem hnm (vice versa!)

  5. Istanbul 25 sene Ak partide kaldı. Trafik sorunu son 5 yılda mi cikti. Yoksa ak partinin seçmeni mi trafiği yoğunlaştırdı. Imamoğlu seçimi kazandı topal ördek muamelesi yaptılar. Kamu bankaları 1 kuruş kredi vermedi. Halen imamoglu eleştirenleri de insafa davet ediyorum. Ekrem imamogluyu iktidar engelledi. Kimse inkar edemez. Kent lokantaları bu ekonomi şartlarda en büyük projelerden biridir.

    • Muhalif bey toplam kaç lokantadır bunlar?
      Batıda evsizler için kış aylarında çorba dağıtan kilise vakıflarının aşevleri gibi bir şey midir bu kent lokantaları, yoksa bildiğimiz restoran filan mı? Paralı mı parasız mı?

  6. Partili yada hacı hoca tartışmalarını izlemem ben. Çünkü, birbirlerini küçük düşürmek yada aşağılayarak rezil etmek yolunu seçerler hep:(
    Oysaki, herkes kendi alanında işin nirvanasına ermeyi denese ve değerlendirmeyi üçüncü şahıslara bıraksa!..
    -bir siyasetçi ilk önce park bahçe yapacam la başlıyor, sonra SOSYAL KONUT ile devam ediyor mesela! (Rakip 5 veriyorsa ben 6 vereceğim diyeni Allah’a havale ettim zaten)
    -bir hoca diğer hocayı cahil, kendini daha alim göstermek için karşısındakine öyle bir okkalı soru yöneltir kiii!…
    Karşısındaki bunu bildiği için, sürekli zırvalayıp saldırarak soru sormasına mani olmaya çalışır!
    (Örnek deve sidiği vs ..)
    İkiside halbuki birbirinden eksik, ufuk dar beden var üstünde kafatası ama fakat, içi boş!
    İlgilendikleri şey orucu ne bozar? 5 rekat değil Namaz aslında .. (ömründe namaz kılmamış yada oruç tutmayan sorar birde!)
    (Başörtüsü meselesine girme bile..)
    -birde tarikat ehli var ki, sürdürebilmek için tekkesini, düzenini, kur’anı bile nerdeyse inkar edecek hadisler peşine düşer:(
    -Belediye Başganı olursa ilk işi önceden belirlediği arsaları!….. (bu kadar yeter)
    Ama lakin, halka söylediği yalan: süt ekmek dağıtacam, lokanta açacam, kreş mreş derken!…
    Ulaşım pahalı gıdaya erişemiyor halk ev araba rüyada görür artık çocuğuna okul erzakı koyamıyor, işsiz kocaya bakmak için boşandı gösterip ölmüş babasının aylığını alıyor!!!
    Bizim agalar ha bire vaadediyor!:(((

  7. İstanbul seçmeni iki istikbal için oy kullanacak. Bir tarafta İstanbul’un ikbali, diğer tarafta Ekrem İmamoğlu’nun siyasi ikbali. Bir tarafta çizme-baret, diğer tarafta kar gözlüğü-kayak takımı. Bir tarafta İstanbul’un geleceği için mücadele, diğer tarafta CHP’yi satın alma mücadelesi.

  8. Ona adıyla sanıyla Cübbeli Ahmet Hoca derler. Gönlündeki partiyi de açık açık söylüyor; Ak Parti!
    Aklınız sıra ismini anmamak için “hocanın biri ” tabiri kullanıyorsunuz ya, bütün millet biliyor.
    Korkunun ecele faydası yok.

  9. Yanmaz kefen satın alan insanlar söz konusu din tüccarının son söylediklerine de itibar edecekler. Yapacak bir şey yok.
    Emeklilere gelince çok büyük bir kısmı bu durumdan memnun, onları dert etmeyin. Ne tatili, bir çoğu götürseniz de gitmez Antalya’ya veya başka bir yere tatile…

  10. Biden, Macron, Israil ve onların metresleri Kandil, HDP, Duran Kalkan vb teröristler CHP ye ve ittifakına çalışırken, oy isterken kimse rahatsız olmuyor, bu demokrasi, ama Hoca nın biri Ak partiye oy isterse olmaaaaaz, kötü, “laiklik” tanrınız çarpar değil mi ? Sizleri gençken bir “vicdan sahibi, bizden” bilirdim. Erdoğanın en büyük hizmeti herkesin maskesini düşürmesi oldu. Emekliyim ama vatan haini değilim, bir kez daha şükürler olsun ki sizin gibi değilim.

  11. Hep söyledim:HAYIR GELMEZ seyyanen ithalen emaneten işlerden!
    -Emekli çalışırken aldığı aylığın yol yemek vb giderleri çıkartıp (örneğin 30 alıyordu ise 20-25 emekli olunca alsın) biraz eksiğini almalıdır!
    -sosyal yardımlar ile dul yetim aylıkları ayrı ayrı dillendirilmeli! Emekli kategorisinde değil ayrı açıklanmalı!
    -asgari ücret iki ayrı rakamla (birisi enflasyon vb rakamlara göre diğeri verilecek iş nev’ine göre belirlenmeli!)
    -15-20-25-30-40 gibi arasında uçurum olmamalıdır!

  12. Kur’an kaç sahife! dir? Bilmiyorlar canıM!
    😡. 100kişiye sorsan 5 kişi biliyor 😯.
    Ve devam ediyor:Zamanında bize okuturlardı ezbere! Annamazdık! Diyor yanındaki yolcuya (sonradan yahudi bir din alimi olduğunu anladığını da anlatarak!)
    Yani dinini Kitabını nassıl öğrenmesi gerektiğini başka bir dinin hocasından!!
    ÖĞRENEN BİR SÖZDE İSLAM ALİMİ☹️.
    Bazı kişiler kendini yetiştiriyor, lakin…
    Nedir ARANAN? Varmı özlenen??
    (Var:bana maddi manevi işime gelene oy!)

  13. İstanbul ülkeye yeni bir Cumhurbaşkanı seçecek bugün. Herkesin gözü orada olacak. Ve kehanet yerini bulacak. İstanbul’u alan Türkiye’yi alacak. Sonuçta İstanbul ülkenin ana merkezi, her il, her kesim, her millet, her cemaat orada temsil ediliyor. Türkiye’nin kalbi orada atıyor. Ülkeyi ne kadar belli bir kalıba sokmaya çalışsalar da bu tutmadı tutmayacak. Ülkenin dışa açık yüzü İstanbul seçimini demokrasiden özgürlükten yana koyacak. Yeni baştan başlıyoruz. Sistemi yeniden demokrasi rayına sokacağız. Bu karanlık dönem de son bulacak. Tramvaydan inenlerin de bileti kesilecek. Hadi İstanbul, şimdi bilet kesme zamanı.

      • seni kekleyenle bizii kekleyen aynı kişi, yani Erdoğan’dan başkası değil. sen koskoca cumhurbaskanisin yetmedi dünya liderisin ümmetin lideri milletin bekasisin! seni bekleyen onlarca çözümsüz sorunlar dururken sen kalk bir yerel yöneticiyi kendine muhatap seç, sanki kendine muhatap bulamıyormuş gibi belediye başkanını diline dola her gün sanki beldiyee başkan adayı değilde ülkeye cumhurbaşkanı adayıymış gibi ekranlardan ismiyle sıfatıyla muhatap alıp seslen seslen.

        millet alavere dalavereye bakmaz madem sen İmamoğlu’nu kendine rakip seçtin ahanda bizim cumhurbaskani adayımız İmamoğlu deyiverir netekim.

        dün kavede biri İmamoğlu bir pröcedir dedi, ben de evet öyle pröcenin sahibi de Erdoğan, yüzde yüz yerli ve milli bir proce merak etme dedim:)))

        • Barancığım İmamoğlu 28 mayıs ta cumhurbaşkanı adayı değil mi idi???😂😂haşhaşlı kek demek ki..iyiki kafa yapıyor herhalde..

      • pardon yanlış yazmışım doğrusu şöyle,

        sen koskoca cumhurbaşkanı kendi dünyanın lideri Anadolu alimler birliğinin bekası cüppelinin rabıta şeyhisin.

        ben daha önce hiç duymamıştım Anadolu alimleri birliği diye bir birlik varmış internette aradım tarafım öyle bir birliğe rastlamadım. internette hakkında hiç bir bilgi yok kendini alım görenler birleşmislermiş hiç olacak bir şey mı Allah aşkına!

  14. Çevremde kadınlı erkekli bir çok emekli var , bunlar RTE. aleyhinde somut olarak ve hatta gözünün içine sokarak ne söylerseniz söyleyin asla kabul etmiyorlar , bir yolunu bulup etrafından dolaniyorlar.
    Çok sıkışır ve çaresiz kalırlarsa ” Onun bir bildiği vardır, o bilerek kötülük yapmaz , mutlaka onu
    düzeltecek ” gibi bir mazerete sığınıp işin içinden çıkıyorlar!
    Ben bu seçimde de pek bir şey değişeceğini zannetmiyorum .

  15. dinini tilkiden öğrenirsen, yumurta çalmayı sevap zannedersin demişler.

    “bu hoca” magazin konularını ve fetvalarını seviyor en son yanmaz kefen işi aklımda kalmış. “yakmayan kefen” satışı yaptığı ve hatta bu ürünün internet sitesinden satışını sohbetinde anlatarak cemaati satın almaya teşvik ettiği iddiası vardı,
    tabi yalanladı.
    https://www.milliyet.com.tr/milliyet-tv/cubbelinin-yakmayan-kefen-sohbeti-ortaya-cikti-video-4587410
    konuyla ilgili açıklaması şöyle;
    “Kefen bir kere talep üzerine yapıldı. Ceylan derisi, safran mürekkebi, Allah’ın bazı isimleri filan yazıldı. Kaynaklarımda bunlar var. Kitaplarım var, bu yüzden talepler geldi. Kendime bile kenara bir kefen bile ayırmadım. Ama hazırlamam lazım. Bunların birçoğu hediye dağıtıldı. Fiyatı 200 TL olarak belirlenmişti. Yani iki katı ilmek ile yapıldı. Bunları Bursa’da 380 TL’ye satan biri ortaya çıktı. Bu konu dile getirildi. Bana hesap sorulmaya başlandı. Bu kefenler sipariş üzerine yapıldı, satışı filan olmadı. Bunu Bursa’da satan adam durumu istismar etmiştir. ” tamamı linkte.
    https://www.yeniakit.com.tr/haber/cubbeli-ahmet-hocadan-yanmaz-kefen-aciklamasi-829330.html
    şimdi “bu hoca” saadet ile yeniden refah partilerine oy vermenin günahkarlık olduğu fetvası veriyor. oy vereni yanmaz kefen de kurtarmaz anladığım kadarıyla.
    böyle bir hocanın gönlünde yatan parti hangisi olabilir? öcalangiller televizyonlardan, mafya liderleri meydanlardan oy istiyor da hoca neden istemesin değil mi?
    “bu hoca” yaşadığımız ekonomik krizin sebebinin de kadınların çalışması nedeniyle olduğunu söylüyordu, ona göre böyle fitne-fesat görülmemiş. kadınların çalıştığı yerde erkek sinek bile olmamalıymış. öyle diyor. kadınlar parka da gitmesinler zaten efenim, ne olmaz? etrafta erkek kedi falan olabilir mesela. maazallah.
    coğrafyamızın içler acısı haline hiç şaşırmamalıyız. agnostizmin ve deizmin yükselmesine de. böyle bir zihniyetin ilim, bilim, teknoloji üretmesi, gelişmesi, gönenmesi beklenebilir mi? birbirini sürekli tekfir eden holdingleşen tarikatlar, cemaatler, kedicikli olanlar, cuf cuf hocalar, cehalet, bağnazlık ve yobazlık arasından gerçek dindarları bulmak yolda altın bulmak kadar ender hale geldi…

    bizi pek çok konuda afrika ilkel kabileleriyle aynı sıralamalarda gösteren uluslararası endeksler dış güçlerin saldırısı olarak etiketleniyordu da rakamlar hoşa gitmeyince, tuik verileri de mi yabancıların fitnesi durumuna düşmüş? bunca makyaja rağmen mi? akp dışında kalan her şey fitne sayılır oldu gibi ya da fetöcü ya da dış güç ya da terörist ya da ajan ya da bir şey olmasa da olan bir şey olmuştur hale geldi.
    bir adı olacaktı bunun sanki.

    memleketimden insan manzaraları genellikle ucuz ekmek başta gıda kuyruklarında bekleşenler… türk insanının az bir kesimi hariç öyle kafelerde kahve içmek neyine? ailesiyle dışarda yemeğe çıkmak, konserlere, sinemalara gitmek hele de tatil yapmak!!! yok artık!!!
    bir de yurt dışına gitsinler.
    sonra gidip chp ye oy verir bunlar.
    ne kadar yoksul, o kadar oy…

    sandık vakti geldi.
    geçen seçimde istanbulda sayın imamoğlunun önde olduğu anlaşılınca uzun süre veri akışı durmuştu, resmen durdurmuşlardı, kazandığı anlaşılınca seçim yenilenmişti, bazı oylar çeşitli nedenlerle sayılmamıştı. şimdi biz bunun 5 yıl sonraki versiyonunu görebiliriz.
    geçen genel seçimde yurt dışında 15 yeni sandık kurulmuş ve sonucu büyük oranda yabancı oylar belirlemişti.
    muhalefet sandık güvenliği işini ciddiye almıştır umalım.
    özellikle istanbulda…

    • Didem hanım “türk insanının az bir kesimi hariç öyle kafelerde kahve içmek neyine? ailesiyle dışarda yemeğe çıkmak, konserlere, sinemalara gitmek hele de tatil yapmak!!! yok artık!!!
      bir de yurt dışına gitsinler.” diyorsunuz ama
      tüm uçaklar neden dolu, tüm hızlı trenler neden dolu, neden hiçbir otobüste boş yer yok?
      Boş koltuk bulabildiğimiz tek araç marmaray metrosu, çünkü istanbulda herkes özel arabayla dolaşıyor, yollar tıka basa araba…
      Eh, avrupada en ucuz benzin bizde nasılsa:)

    • size bir tavsiye ….
      olanla yetinip mutlu olmak yerine ,elde olmayanla meşgul olup mutsuz olmayı tercih ediyorsunuz…halbuki elde olmayan hadsiz….ve elde olmayanlar göreceli …..ve …..herkese göre değisir…..önemli olan insan kendi aleminde bir komutan olduğu için kendini ve duygularını aklın ve hayatın gerçekleri muvahecesinde komuta etmesidir..bir pisikolog… şikayet insanı mutsuz eder diyor.bence siz siyaseti bırakın😂çinkü tarafınız hep yanlış..ve hep şikayet …hep mutsuzluk…hep umutsuzluk…sonuçta insanlara ve milletine olan sevginin azalması ve sonucu insanlara hakaret 😂tepeden bakma..işte bunlar böyle falan…ve kendini de çok haklı bilgili görmek ..
      😂😂😂1nisan şakanız şimdiden mübarek olsun…

      • acaba diyorum,
        elinde olanla yetinip mutlu olma tebliğini milletin parasıyla saraylar, köşkler yaptırıp, araba, uçak filoları alan, itibar dünya malındadır sanan, duygularını aklın ve hayatın gerçekleri muvahecesinde(muvacehesinde) komuta etmekte sorun yaşayan sizin zevata iletmenin bir yolunu mu bulsan?
        daha bi faziletli olur sanki.
        hem bi hatırlatırsın kul hakkı yersen kurtarmıyormuş,
        yanmayan kefen de hikaye çıktı,
        şaka gibi değil mi?
        1 nisan şakası gibi:)))

        • 😂😂didem hanım sizin benim zevat dediğiniz zatlar mutlular..şikayet yok onlarda..adamlar 2073 hedef koymuş..gözlükleri ak…millete güveniyor…
          Ama bakıyorum muhaliflere..istediğin olmuyor…bi hırçınlık😊olumsuzluk..hep bi negatiflik😊hep şikayet….insanları cografyanı milletini yani kendini red beğenmemek …yanmayan kefenle uğraş.dünyayı düzeltme telaşesi ve hüsran..☺28 mayıs dediniz …fiyasko…şu bu….böyle yaşanır mı..iyiki muhalif değilim😂😂
          Hayallerle yaşa….inan…gerçek san.hüsran sonrası milleti küçümse eğitimsiz cahıl ..kömür makarna ….kısır döngüsü…
          Gerçekten muhaliflik zooor zanaat.
          Elhamdülillah demek ne güzel….tabi bunu deyince siz hemen yine saydıracanız😂😂😂😂iste tamda anlatmak istediğim bu…

          • benim zevat dediğiniz zatlar mutlular-mış,
            efenim nası olmasınlar?
            5 milyona yakın aile sosyal yardımla geçiniyor yani 20 milyona yakın kişi…
            emekli ve asgari ücretliler, dar gelirliler açlık sınırının altında yaşıyor yani diğer milyonlar…
            2073 hedefleri de böylesi parlak rakamlardır zannedersem.
            ne diyelim:)))
            maşşallah, elhamdülillah, tebarekallah…

  16. Nasıl futbol takımı tutar gibi parti tutuyorsak Mahalli seçim ile genel seçimi birbirine karıştırıyoruz.
    Sn yazar İstanbul’u kim Ankara’yı antalyayi kim yönetecek onu sececegiz.
    Lokanta açmakla İstanbul yönetilmez kreş açarak da yönetilmez.İmam efendiden bir tane proje duyabildik mi her gün 2 ila 5 saati yollarda geçen insanlarin çilesi nasıl bitecek bunu sorguluyormuyuz .Brakin tatil turlarını onun hesabını 4 sene sonra sorarız.Siz evinizde oturup dışarı cikmadiginiz için bol bol salliyorsunuz.İstanbul u kim kurtaracak ona bakalim

  17. Emeklilik çağındaki insanların bu et yeme merakı da nedir?
    Tabiattan yabani otlar toplayıp onları yesinler, her öğün et yiyen insanlardan daha uzun yaşarlar:)
    Devletimiz emeklilere veremediği paradan çok daha fazlasıyla şehirlerimizin ortasında, açık alanlarda başıboş köpek sürülerini taze et parçalarıyla besliyor(belediyeler, jandarma, polis vesair kurumlar eliyle…)
    Yetişemediği yerlerde ise çeteleşmiş olan köpek sürüleri yoldan geçen vatandaşlarımızı,
    okula giden çocukları çevirip yiyorlar!
    Belediye başkan adayları ise sokaklardaki köpek sürüleri için beş yıldızlı otel gibi barınaklar yapmaktan, masaj salonu açmaktan, estetik cerrahi, küpeleme kısırlaştırmalardan bahsediyorlar, tabii ki milletin parasıyla:(

Yoruma kapalı.