You are currently viewing Seleflerinin beceremediği ‘yeni dünya düzeni’ni Trump zorlayabilir mi? Türkiye ne yapar?

Seleflerinin beceremediği ‘yeni dünya düzeni’ni Trump zorlayabilir mi? Türkiye ne yapar?

‘Yeni dünya düzeni’ kavramını, ilk, ABD’nin 1991 Irak macerası sırasında.. şimdilerde ileri yaşla ilgili rahatsızlığı yüzünden memleketi Teksas’ta hastaneye kaldırılan.. ABD’nin o zamanki başkanı George Bush‘un (Baba Bush) ağzından işitmiştik.

Aradan kaç yıl geçmiş? Yaklaşık 25 yıl…

Bu 25 yılda Bush‘un beklediği düzen dünyaya gelmedi, gelemedi.

Hâlâ 2. Dünya Savaşı sonrasında oluşmuş ‘düzen’ ile idare etmek zorunda dünyamız.

O sebeple de, yani 1945 dolayımındaki şartlar bugünkü dünya için hantal ve sorunlu kaldığı için, sıkıntılarla başbaşa yaşamak zorunda kalıyoruz.

1945 dünya düzeni ne durumda

En son açıklanan OXFAM Raporu herkes için göz açıcı olmalı:

Dünyadaki bütün varlıkların yarısının 8 işadamına, diğer yarısının da yüzde 99’a ait olması…

Zenginler tahayyül edilemeyecek kadar varlık içerisinde yüzerken, fakirlerin kırıntılarla ve ilkel hayat şartlarında yaşamak zorunda kalması…

Kamusal kaynakların büyük bölümünün eğitime ve kalkınmaya değil ‘terörle mücadele’ye ayrılması; ‘terör’ denilen olgunun da büyük çapta mevcut dünya düzeninin ürünü olması çarpıklığı…

En köklü ihtilâfların ağırlıkları hiç eksilmeden günümüzde de süregitmesi…

Buna karşılık her geçen gün böyle giderse köklü hale gidecek yeni ihtilaflar çıkması…

Dünyamızın bugünkü tablosu budur…

Tablodan bugünlerde ‘çare’ olarak çıkan ise, ‘farklı’ olacağı umuduyla iş başına getirilen, ancak hem kişiliği hem de içinde yer aldığı çevre açısından sorunların kaynağı sayılması gereken türden kişiler oluyor…

Donald Trump türü kişiler…

Amerikan halkı sekiz yıl önce Barack Obama‘yı ”Yes, you can” (Evet, yapabilirsin) mesajının zihinlerde canlandırdığı değişime kapı aralama ihtimali sebebiyle seçmişti; aldığı misyonun farkında olduğunu belli eden bir çizgiyi bir süre sürdürdü Obama; ancak başarısızlığı, aynı denemenin Trump‘lı versiyonuyla yapılması sonucunu getirdi.

Yapar mı, yapabilir mi Trump?

Hayli zor.

Düzen ile ilgili her şikâyet Trump konusunda da geçerli. Ancak ‘sistem-dışı’ birine (Obama’ya) yapması gerekeni yaptırmayalara.. ‘sistem-içi’ bir kişilik olan Trump‘ın kafasında ve kampanyasında var olan programını yaptırabileceği düşüncesi yabana atılamaz..

Böyle bir ihtimal var.

Trump ABD’den başlayarak ‘eski dünya düzeni’ ile hesaplaşma başlatabilir ve onun tahribatçısına dönüşebilir…

Ekonomide göze alınamayanları göze alabilir.. dış ilişkilerde, savunmada yerleşik kural ve kurumları yenileriyle değiştirmeye kalkabilir.. krizler üreten düzeni, kendisi kriz üreterek hiç değilse bir süre kriz üretmez hale dönüştürebilir…

Federal Reserve de denilen ABD Merkez Bankası‘nın aldığı ve hatta almadığı bir kararın, kelebek etkisiyle Türkiye dahil her ülkenin ekonomisini sarstığı gerçeğinden dünyayı uzaklaştırabilir pekâlâ…

Yerleşik kurumlara hoş gözle bakmadığını NATO için (”Devrini tamamladı” diyegeldi) ve Avrupa Birliği için (‘‘İngiltere AB’den çıkmakla doğrusunu yapıyor, diğer üye ülkeler de aynısını yapmalı” demekte) söylediklerinden biliyoruz.

Kendi ülkesindeki yerleşik kurumsal güçler hakkında da iyi şeyler düşünmüyor Trump; özellikle de istihbarat birimleri hakkında…

Değişimi hep iyiler yapmaz

Doğrudur-yanlıştır değerlendirmesine girmeden söyleyebileceğim şu: Yarın törenle ABD’de başkanlığı alacak kişi, belki de ‘yeni dünya düzeni’ lâfını ağzına bile almadan, hem ülkesini hem de dünyamızı değişime zorlayabilir…

Hep olumlu ve dünya iyisi insanlar eliyle gelmez değişimler; tarihin pek çok kırılma ânını hayırsız liderler sayesinde yaşadı insanlık…

Bugün hâlâ varlığını kör topal sürdüren, ancak 1990’a kadar pek çok olumlu gelişmenin sayesinde yapılabildiği 1945 sonrasının ‘yeni dünya düzeni’, pek çok bakımdan varlığını, 2. Dünya Savaşı’na borçludur ve onu çıkaranlara…

Trump da farkında veya farkında olmadan böyle bir yolu dünyamıza açabilir…

Aslına bakılırsa, doğru olan, dünyaya düzen getirmeyi tek bir ülkeye ve onun liderine bırakmamak, halkların yerelde başlatacakları değişim iradesini global plana çıkartan bir oydaşmayı gerçekleştirmektir…

Uzak Doğu’nun, Ortadoğu’nun, Afrika’nın, Balkanlar’ın, Kafkasya’nın, Avrupa’nın ve Amerika kıtasının insanları, hiç değilse şimdilik, bunu becerebilecek bir kabiliyete sahip görünmüyor…

Böyle bir büyük kalkışmayla oluşacak ‘dünya düzeni’, belki bir sonraki aşamada mümkün olabilir…

Neden olmasın?

Şimdi yapılması gereken.. içlerinden biri olduğu halde kendi ülkesindeki yerleşik düzen tarafından benimsenmemiş görünen Donald Trump‘ı.. verdiği vaatler istikametinde izlemek.. yanlışa saptığında uyarmak.. doğru yaptıklarında desteklemek olabilir.

Türkiye bunu yapabilir mi?

Bu soruya şimdi gönül rahatlığı içerisinde olumlu cevap vermek güç; henüz daha kendi düzenini bozma arayışında ülkemiz ve bundan nasıl bir sonuç çıkacağını bozarak yapma yöntemini seçmiş olanlar bile iddialı biçimde söyleyemiyor.

Halkın nihai kararına bakarak soruyu cevaplayabileceğiz.

Ancak şu aşamada diyebileceğimiz, Türkiye’nin böyle bir potansiyele hem tarihi hem de coğrafi konumu sebebiyle sahip olduğudur.

Kötümser olmayı gerektiren bunca şeye rağmen halkların tercihinden hayır umabiliriz.
ΩΩΩΩ