Trump ve Biden’i yazacakken senin haksız hücumuna isyan etmek.. Bunu bana yapmayacaktın Hasan Cemal…

39
Reklam

Bu sabah her zamandan erken kalktım; Amerikan seçimlerinde çekişen iki başkan adayının aradaki zaman farkı yüzünden bizde 03.00’te başlayan televizyon münazarasını canlı izleyebilmek için…

ABD’nin ve dolaylı olarak da dünyanın kaderini etkileyecek kararlar almış ve dört yıl daha aynı konumda kalmak için Amerikan seçmeninden oy isteyen Donald Trump’ın ağzından birbiri ardına dökülen gerçek-dışı cümlelerin beni şaşkına döndürmesine müsaade ettim.

Doğal olarak baştan sona dikkat yoğunluğu gerektiren uzun münazaraya yaşları bayağı ileride iki politikacının programda sergiledikleri zihin uyanıklığı da ayrı bir şaşkınlık konusuydu benim için…

Trump’ın rakibi Joe Biden için aylardan beri sürdürdüğü aleyhte propagandanın en etkili unsuru olan“Kafası karışık, zihni bulanık” iddiasının bu münazarada çöktüğüne tanık oldum.

İlk münazarada Trump müthiş saldırgan bir tavır sergilemişti; uyarılmış olmalı ki, bu defa oturumu yöneten gazetecinin belirlediği kurallara uyduğu gibi ağzını bozmaktan da kaçındı.

Sonuçta 11 gün sonra sandıktan başkan çıkacak kişi ABD’ye başkan olacak veya başkan olmayı sürdürecek; ancak ABD başkanının aldığı kararlar bizlerin de hayatını etkiliyor. O bakımdan bugünün yazısını ikilinin bizleri de ilgilendiren görüşlerini irdeleyen bir değerlendirmeye ayırmak niyetindeydim.

Hasan Cemal dikkatimi dağıttı

T24’te Hasan Cemal’in yazısına göz atmasaydım, yapacağım buydu.

Reklam

“Bu suskunluğunuz ayıptır, utanç vericidir” başlıklı bir yazı.

Girişi şöyle:

“Günler geçiyor.
Hâlâ tek satır yazmadınız.
Bir çift laf etmediniz.
Eliniz, ağzınız sanki mühürlü…
Ayıp değil mi bu suskunluk?
Utanç verici değil mi?
Eyy silkinin! Düşünün.
Yaşanan acıyı hissetmeye çalışın.
Acıya biraz dokunmaya çalışın.”

“Hayrola, ne oldu” demeye kalmadan meramı hemen arkadan gelen cümlelerden belli oldu:

“Paris’te bir öğretmen öldürüldü.
Başı kesilerek öldürüldü.Öğrencilerine bazı
karikatürler üzerinden
ifade özgürlüğü’nü anlattığı için öldürüldü.
Bir insan…
Başı bıçakla kesilerek hayata veda etti.
Neden susmaktasınız?
Yazacak, söyleyecek hiç mi sözünüz yok?”

Geçtiğimiz cuma günü Paris’te bir öğretmen, İslam Peygamberi’nin Charlie Hebdo dergisinde yayımlanmış karikatürlerini sınıfında öğrencilerine göstermesine tepki duyan biri tarafından boğazı kesilerek öldürüldü.

İğrenç bir cinayet. Terör eylemi.

Charlie Hebdo karikatürler de yayımlayan bir mizah dergisi. Beş yıl önce o karikatürleri yayımlamasıyla gündem olmuş, ardından 12 kişinin ölümüne, 11 kişinin de yaralanmasına sebep olan bir terör olayı yaşanmıştı.

Reklam

Kendilerini ‘el-Kaide üyesi’ olarak tanıtan iki kardeşti beş yıl önceki o terör eylemini gerçekleştirenler…

Dünya ayağa kalktı o eylem üzerine, Paris’te düzenlenen protesto gösterilerine -Türkiye’den başbakan dahil- İslam Dünyası’nın liderleri de ön safta katıldılar.

O terör eyleminin görüldüğü yargılama geçen ay başladı.

Dergi beş yıl önceki iğrenç eyleme sebep olan karikatürleri mahkeme vesilesiyle bir kez daha yayımladı.

Sınıfında karikatürleri öğrencilerine gösteren öğretmen Samuel Paty’i 18 yaşındaki Moskova doğumlu bir Çeçen genç öldürdü.

Fransız polisi de teröristi oracıkta infaz etti.

Hasan Cemal kimi suçluyor?

Hasan Cemal olaydan bir hafta sonra birilerine bu son olay üzerine“Utanmıyor musunuz?” dokundurmasını yapıyor.

Yazısını kaleme alırken aklından kimler geçiyordu acaba?

İğrenç bir olay ve herkes tarafından kınanması gerekiyor.

Nitekim, yukarıda fotoğrafını gördüğünüz çeşitli örgütlerin temsilcisi olan Fransız Müslümanlar etkisi henüz sıcakken en şiddetli biçimde olayı kınadılar.

Fotoğrafını yanda gördüğünüz Hassen Chalghoumi katledilen öğretmenin ‘şehit’ sayılacağını açıkça ifadeden de kaçınmadı, diğer imam arkadaşlarının da önünde…

Emmanuel Macron, Fransa cumhurbaşkanı, iğrenç eylemi bahane edip ülkesinde yaşayan Müslümanları tedirgin edecek bir tavır benimsemese, çok önceden bir yerlerde pişirildiği belli olan ‘İslamofobi’ kokan bir ‘İslam projesi’ni devreye sokmaya kalkışmasaydı daha sert ve şiddetli kınamalar da gelebilirdi.

O kınamayı hepimiz adına yaptığını varsaymamız gereken Hasan Cemal kendisini neden daha farklı bir yerde tutuyor, anlamakta zorlanıyorum. 

Kimden bekliyor kınamayı?

“Neden yazmadınız, neden susuyorsunuz?” sorularını sorduğuna göre muhatabı eli kalem tutanlar, ses çıkarmaları anlam taşıyacak kişiler…

İyi de, eli kalem tutan, sözleri ağırlık taşıyan kişiler arasında Paris’teki terör eylem/lerini tasvip edebilecek birileri olduğunu mu düşünüyor?

Farklı düşünenin kafasını kesebilecek, kesilmesini tasvip edebilecek birileri?

Eskiler böyle bir ithamla karşılaştıklarında “El insaf” derlerdi.

Gerçekten el insaf vaziyeti…

Bir kişinin yaptığından ötürü çok geniş kitleleri suçlamak büyük haksızlık.

Yeni Zelanda’da 51 kişinin hayatına kast eden Hıristiyan fanatik yüzünden İslam Dünyası bütün Hıristiyanları suçlama ucuzluğuna düşmemiş, olayın meydana geldiği ülkede yaşayan Müslümanlar bundan özellikle kaçınmışlardı.

Moskova doğumlu, eğitimini Paris’te almış 18 yaşındaki bir gencin terör eyleminin sorumluluğu neden doğduğu ya da yetiştiği toplumda aranmıyor da, ‘Müslüman’ ismi ve eylemi sırasında attığı varsayılan sloganlar yüzünden ilgisiz birileri suçlanabiliyor?

Kusura bakılmasın ama esas ayıp bu. 

Birilerinin her iğrenç eyleminin sorumluluğu milyonlarca masumdan mı sorulacak? İğrenç eylem yüzünden özgürlükleri kısıtlanmak istenen masumlardan?

Hasan Cemal gölgeleri suçlayacağına, olayı farklı yönlere çekip derhal kendine özgü bir İslam inancını ülkesi Müslümanları üzerine deli gömleği gibi geçirmeye kalkışan Macron’a ve onun bu tasarrufunu destekleyen Fransız aydınlarına dönüp “Demokrasi nerede kaldı, laiklik bu mu?” diye hesap sormalıydı…

Her delinin yaptığından sorumlu tutulmaktan bıktım usandım.

Beni ABD’deki seçim daha fazla ilgilendiriyor.

ΩΩΩΩ

Reklam

39 YORUMLAR

  1. O kadar laf kalabalığında şunu söylüyorsunuz: “Münferit bir olay nesini yazayım!” işte Cemal’in dediği de budur. Samimi iseniz ilk sesini yükseltenlerden olmalıydınız. Kendi inancınıza ve fikirlerinize saygı bekliyorsanız siz de herkesin inancına fikrine saygılı olmalısınız, eleştirileri soğukkanlılıkla karşılamalısınız ve karşılamayanları sorgulamalısınız.

  2. Geleneksel islamın şeriatına göre, peygambere hakaret etmenin cezası ölümdür. Hakaret edenin Müslüman veya gayrimüslim olması fark etmez. Peygambere hakaret zaten nadiren vuku bulduğu gibi günümüzde modern hukuka göre hafif cezalar verilmektedir. Fakat geleneksel islam şeriatında bir değişiklik yapılmadığı için bazı örgütler veya kişiler bu şer’i hükümleri uygulamayı ‘din’ adına yapabilmekte ve ölürlerse de şehit olacaklarından emindirler.

    Işid, Taliban, El Kaide ve benzeri İslami! örgütler terörist diye nitelenen bazı eylemlerin gerekçelerini kafalarından uydurmuyorlar. İçlerinde müçtehid olarak kabul ettikleri alimlerden! fetva alarak yapıyorlar eylemlerini. O müçtehidler de geleneksel islam şeriatından yararlanarak fetva veriyorlar.

    TV kanallarında bu konu üzerine bazı ‘dini’ tartışmaları izlemişliğim var. Konuşmacılar sorunun Sünni İslamın dışında gördükleri Selefilikten kaynaklandığını iddia ederek toplumu yanıltıyorlar.

    • Yorumunuza itirazlarım var.Birincisi;Siz,yorumlarınızda her zaman temel olarak Kur’an’ı esas aldığınızı,hadislerin dahi rivayet olmaları münasebetiyle değerlendirilemeyeceğini söylüyorsunuz.Ki,bu kapsamda Hz.Peygambere her hakaret edenin öldürüleceğine dair ne Kur’an da ve ne de hadis kaynaklarında bir hüküm yoktur,bunu bir belirtelim.

      Devamla,bu konudaki hükümlerin sonraki dönem müçtehitlerinin yorumlarından kaynaklandığını da belirtelim.

      Bu müçtehit yorumlarına da baktığımızda genel itibariyle hakaret eden Müslümanın öldürüleceği,zımminin (yani İslam ülkesinde yaşayan gayri müslimin) ise müslümana göre biraz daha tartışmalı olarak öldürüleceği yönünde toplanıyor.Hanefilerde bu yorumun kabulü daha da tartışmalı.

      Yine bu tartışmalara ve yorumlara dikkat edilirse bunların,müçtehitlerin yani günümüz anlamıyla hukuk uygulayıcılarının değil de hukuk uygulayıcılarına yani hakimlere yol gösteren hukuk teorisyenlerinin teori bazında tartışmaları olduğu farkedilecektir.

      Peki,bu teorik tartışmanın uygulamada hakimlerce fiiliyata dökülmüş örnekleri var mıdır?Belki de vardır,bunu kesin olarak bilemiyoruz.Ancak varsa da dikkat edilsin,bu İslam ülkesindeki hukuk işleyişine göre,hakimlerin kararıyla delillere göre değerlendirilerek şekillenecek bir durumdur.Öyle her aklına gelen sokaktaki adam kendi kafasına göre çıkıp kendi karar vererek birilerini öldüremez,bunu yapan yargılama makamının yerine kendini koyarak iş yapmakla ancak katil olmuş olur.

      İkincisi;yukarıdaki anlatılan durum ” İslam ülkesindeki gerçekleşmesi muhtemel hakaret olaylarına ilişkin İslam hukuk teorisyenlerinin görüşleridir” dedik.Peki,Müslüman olmayan ülkelerde vuku bulacak hakaret olaylarında durum nedir?Siz diyorsunuz ki;
      “Charlie Hebdo mizah dergisinin Hz. Muhammed’in karikatürlerini yayınlamasının cezası da ölümdür!”

      Oysa Müslüman hukukunun geçerli olmadığı başka bir ülkede İslam hukukunu uygulama yetkisi olmayan hakimlerin gidip orada bu konuya ilişkin yargılama yetki ve hakkı açıkça yoktur!Hukukta böyle teoriler çok üretilir,bir örnek te biz üretelim;misalen müslümanların en güçlü olduğu dönemlerden 16.yüzyılda yine misalen İngiltere’de Müslüman olmayan birisi Hz.Peygambere hakaret etse,Müslüman ülkelerden herhangi birisinin bu olaya ilişkin yargılama yapması ve hüküm vermesi mümkün müdür?Böyle bir şey olamaz,bu her şeyden önce egemenlik aşımıdır ve fiili olarak ta gerçekleşmesi imkansız bir durumdur.Yine vurgulayalım;yukarıda anlatılan istisnaları da olan hukuk teorisyenlerinin tartışmaları,İslam hukukunun geçerli olduğu dönemde bu hukukun yürürlükte olduğu memleketler için geçerlidir, gayrimüslimlerin memleketlerini kapsamamaktadır.

      Buradan hareketle Müslüman olmayan bir ülkede Hz.Peygambere hakaretin cezasının yürürlükte olmayan İslam hukukuna göre (zaten olmayan İslam hukuk sisteminin yargı mercilerince) verilmesi mümkün değildir.Hakim kararı olmaksızın kendiliğinden Hz.Peygambere hakaret etti diyerek birisinin birilerini öldürmesi eylemi de İslam ülkelerinde bile ancak katilliktir,teröristliktir.İslam ülkesindeki hukuk işleyişinde durum böyleyken,Müslüman olmayan bir ülkede böyle birinin yargısız infazı,İslam ülkesindekinden de büyük katilliktir,teröristliktir.Çünkü yaptığı eylem,belki toplumları birbirine düşürecek boyutta bir fitne çıkarmaktır.

      Selefiler,bilmem neler gibi hergelelerin uygulamaları yukarıdaki müçtehitlerin tartışmalarına konu bile değildir, kabul edilemez niteliktedir.Çünkü onlar herhangi bir karar verme ve infaz etme yetkileri bulunmayan serserilerden başka şey değillerdir.Onların halleri de İslama mal edilemez.

    • Her neye kime inanılırsa inanılsın, neye tapınılırsa tapınılsın, (Allah, zeus, tengri, mesih), (yada inek, buda put vb ni kutsal ilah sayssın),
      Kimsenin kimseyi rencide, hakaret, aşağı lama lüksü hakkı yoktur.
      Benim değerli gördüğüme benim cografyamda yada kendi mahallesinde herkes değer vermek zorunda değil, fakat hakaret etme hakkı da yoktur.
      Kendi coğrafyasında inandığı şeylere hakaret edilebiliniyorsa, (hristiyan papaz yada rahibeleri TV de komedi konusu yapabiyor) bizde de yapabileceği anlamına gelmez!
      Eee onlarda bu serbest! Bizde birşey diyemeyiz! ??
      Yok böyle bir uydurmaca.
      Ben onun gelenek huyunu bilirim lakin, (hindistana gidersem ineğe dikkat ederim, batıya gidersem hem isaya hem meryeme hem vatikana saygı duyduklarını bilirim)
      O da benim kutsalımı öğrenip efendiligini yapacak.

    • Uğur bey merhaba.
      Geleneksel İslam ; Kuran, rivayet hadisler ve bunları yorumlayan mezhep imamlarının içtihatlarından oluşuyor. Buna göre dört mezhepte de Hz.Muhammed’e hakaretin cezası ölümdür. Muhtemelen bundan bin küsur sene önce böyle bir hakaret Fransa’da vuku bulursa ne yapılacağına dair bir hüküm vermemişlerdir. Fakat bu yeni durum için mevcut şeriata göre bir içtihatda bulunarak fetva verecek müçtehidler günümüzde de vardır. Işid veya Taliban’ın militanı bu fetvaya göre infazı yapıyor. Fetvayı veren ise yerleşik şeriattan kıyas ile sonuca varıyor…

      Gerçeklerle yüzleşelim. Mezhep imamları kusursuz veya masum değildi ve 1200 yıl öncesinin kültürüne sahiplerdi. Dinde reform Kuran’ı veya Peygamberimizin sünnetini değiştirmek demek değildir. Mezhep imamlarının içtihadlarını günümüz aklı ve tecrübesi ile yeniden değerlendirmektir. Modern hukuk, uygulama hataları bir yana, %90 Kuran’a uygundur bence. Namaz, oruç gibi ibadetlerin ve ritüellerin ise hukukta yeri olmaz zaten. İnsan hukuka/şeriata göre Allah’a inanmaz ve ibadet etmez. Buradan da laik-seküler rejimin gerekliği ortaya çıkar. Laik bir Müslüman olarak böyle düşünüyorum.

      • Merhaba Fatih bey.İtirazımdaki en önemli vurgulamam gereken husus,geçmişin müçtehitlerinin de,günümüzdeki benzerlerinin de veya kendi kendilerini müçtehit ilan edenlerin de egemenlik hakkı olan gayrimüslim bir ülkenin içinde o ülkenin vatandaşları hakkında hüküm verme yetkilerinin bulunmamasıdır.Yine o ülkenin içinde yargılama konusu olan hakaret olayının yargılamasını yapacak,o ülkece tanınmış İslam hukuku adına yargılama yetkisi o devletçe tanınmış bir yargı kurumunun bulunmasıdır.

        Konunun can alıcı noktası burasıdır.Uygulama imkanı bulunmayan bir İslam hukuk sistemi işleyişi yoksa,Hz.Peygambere hakaret eden kişinin vatandaşı olduğu bağımsız bir devletin ülkesindeki hukuk kuralları geçerlidir.Yargı yetkiniz yok,mahkeme kurumamışsınız,fiilen yargılama yapabilir durumda değilsiniz,infaz kabiliyetiniz yok ve bu halde oraya ilişkin bir yargılama yapacaksınız!Resmini kısaca karaladığım bu durum bu işe yeltenen açısından komik ve absürt bir hal değil mi?

        Yoksa eski zamanların müçtehitleri o hükümleri verirlerken de,gayri müslimlerin birçok devleti vardı.Oralar hakkında isteseler benzer hükümler kurarlardı.Ama ortada uygulama kabiliyeti olmayan hükümler vermenin saçmalığı var.

        Yine daha önce belirttiğim gibi Işidçiler ve benzerlerinin uygulamaları da,onlar adına kendilerine müçtehit falan diyenlerin de işlerinin ciddiye alınabilir ve İslama mal edilebilir bir yönü yoktur.

        “Mezhep imamlarının içtihadlarını günümüz aklı ve tecrübesi ile yeniden değerlendirmektir. “değerlendirmenize katılıyorum.Ancak İslam hukukunun halen yürürlüğü olmayan bir hukuk sistemi olduğunu da bir kez daha not düşeyim.

        • Macron da sizin dediğinizi söylemek istedi zaten fakat RTE çoğu zaman yaptığı gibi meseleyi çarpıttı. / İslam dünyasının sorunu, yürürlükte olmayan fakat geçerlikte olan bir şeriat/hukuk sistemine sahip olması. Bu çelişkiyi giderecek entelektüel düzeye sahip değil!

  3. Üstadım bunda sinirlenecek ne var? 40 yıllık Hasan Cemali tanımıyor musun? Bunlar prosedür gazetecisi . Ömrü boyunca birilerinin söylediğini yazan, ne derlerse ona inan , sormayan sorgulamayan dünyaya tek pencereden bakan Türk medyasına uygun ve uyumlu protokol ne derse onu yapan. Hasan cemalden ben böyle bir yazı beklerdim sinirlenmeye ve telaşa gerek yok .

  4. Sanırım Fehmi bey yazılan yorumları onaylamak için kendince bir zaman aralığı belirlemiş,ancak o belirlediği zamanda da yorumları onaylamıyor,bir buçuk iki saat sonra butona basıyor ve sınırlı sayıda yorum platforma düşüyor.Misalen ben saat 18 i biraz geçe bir yorum attığımda onay sayfasında 19 yorum görünüyordu,onayladığında o 19 yorum dışında benim belirlenen zaman dilimini geçen yorumum gibi yorumların bir sonraki onay işlemine bırakıldığını gördüm ki,bu da nerden baksanız 3-4 saati bulur.

    Eskiden böyle problemler yoktu,yorum sayısı da çoktu.Gerçi o zamanlar hatırı sayılır bir trol girişimi ve H.Gayret’in farklı karakterlerinin yorumculara daha yoğun dalaşmaları vardı (Bu arada giriş ana sayfasında görünen,ancak onaylanmayan yorumlardan Cihangir gel isimli yorumcunun,hem üslup itibariyle,hem de böylesi bir zamanda tam da h.gayretvari yazı konusunu saptıran tahrik amaçlı bir yorum olması münasebetiyle H.Gayret olduğunu düşünüyorum.) Şimdilerde troller de haylice piyasadan çekildiler,onlarla birlikte trol olmayan AKP destekçisi de -herhalde onların da AKP ye yönelik ümitleri iyice sarsılmış olmalı ki- yorum sayfalarından çekildiler.

  5. 2012-2016 yılları arasında Almanya sokaklarında, yasaklanıncaya kadar milyonlarca Kuran dağıtıldı. Dağıtıma karşı tepki vardı ama dağıtanlara karşı bir saldırının olduğunu duymadım. Yarın hristiyan bir grup insanın Türkiye sokaklarında Incil dağıtmasını biz nasıl karşılarız? Bu ülkedeki insanların gösterdiği hoşgörüyü biz de gösterebilir miyiz?

    2013 yılında Papa Francis’in söylediği şu sözleri ‘Bir insan eşcinselse, tanrıyı arıyorsa ve iyi niyetliyse, ben kimim ki onu yargılayabileyim?’ Katholik dünyada hala tartışılır, sadece tartışılır.

    Ben Hasan Cemal’in yazısını ifade özgürlüğüne sahip çıkılması kapsamında anlıyorum.

    • Sn Almanyalı İstanbul un her caddesinde Çan sesi duyabilirsiniz peki Alman yada hiç Ezan sesi duydunuz mu??

    • Almanyalı arkadaşım, vatikandaki o papazların tanrıyı arayışları en son hastane odasında yatan çocukları tacizle sonuçlanıyor benden söylemesi; tamam hazret kimseyi yargılayamaz ama müdafaa da etmesin yani…

  6. Pek üzerinize alındınız galiba Sn. Koru.. sanki Cemal’in suçlaması size imiş gibi!..
    En azından ben böyle anladım yada kendi üzerine alınacak sebepleri var Koru’nun.

    Değilse, Sn. Koru çok güzel bir iş çıkarmış durumda, eli kalem tutanların adına.. adeta onları temsil edercesine. Tebrik ediyorum.

    Daha bu ayın başlarında (7 Ekim 2020’de) Sn. Koru “Macron ve İslam.. Fransa’da yasalaştırılmak istenen ‘yeni İslam projesi’ nasıl engellenebilir?” başlıklı yazısında meseleye nasıl yaklaşılması gerektiğini irdelemişti. Hasan Cemal bundan haberdardır sanırım.

    Koru’nun aşağıya alıntıladığım cümlesi de manidar; “Emmanuel Macron, Fransa cumhurbaşkanı, iğrenç eylemi bahane edip ülkesinde yaşayan Müslümanları tedirgin edecek bir tavır benimsemese, çok önceden bir yerlerde pişirildiği belli olan ‘İslamofobi’ kokan bir ‘İslam projesi’ni devreye sokmaya kalkışmasaydı daha sert ve şiddetli kınamalar da gelebilirdi.”.. hele cümle içerisindeki “…çok önceden bir yerlerde pişirildiği belli olan ‘İslamofobi’ kokan bir ‘İslam projesi’ni devreye sokmaya kalkışmasaydı..” vurgusu daha da manidar…

    Değil mi ki; bu tür olayların hep arkasında, kamuoyu oluşturacak ya da dünyanın dikkatini başka yerlere çekmeye çalışacak odakların olduğu, “cambaza bak…” misali işgüzarlığı yoktur denebilir mi? Daha neler pişiriyordur bu odaklar, kim bilir?

    İslam/Müslümanlar söz konusu olduğunda, karşısına devamlı Hristiyan camiayı oturtan bu odakların asıl gayesi, kendi amaç ve çıkarlarını gerçekleştirmektir…Dertleri, ne Hristiyanlığı veya ona tabi olanları yüceltmek ne de İslam’ı yok edebileceği/değersizleştirebileceğidir. Onlar, dini/dinleri bir siyasi ve ticari meta olarak görmekten geri durmayacak kadar dinden-imandan bihaberdirler!

    Dünya kamuoyları, bu sinsi oyunu görmeli, onlara malzeme vermemelidir.

    Hasan Cemal’de…

  7. Günümüz dünyasında, hiçbir ülke tek bir kültüre ait yekpare bir toplumdan oluşmuyor. Milyonlarca insan, şu veya bu nedenle, doğduğu topraklardan başka diyarlarda sürdürüyor yaşantısını -ya da, vakti zamanında ülkesinden ayrılarak başka ülkelere göç etmiş insanların çocukları ya da torunları bunlar.

    Böyle bir dünyada, herkes için doğru ve hayırlı olan şey, çok-kültürlülük dediğimiz şey.

    Bunu, kağıt üzerinde, akademik dünyada, sol ya da liberal gazete ve dergilerdeki köşelerinde söyleyen hayli Batılı (beyaz, ya da etnik olarak ‘halis’ Avrupalı) var. Ama, kağıt üzerinde kalan, sahte bir “çok kültürlülük” onlarınki.

    Çünkü, farklı kültürler saygı görme konusunda, fırsat eşitliği konusunda eşitlenmedikçe, çok-kültürlülükten söz edip bunun destekçisi gibi görünmek, aslında bir aldatmaca ve iki yüzlülük.

    Fransa, en büyük Müslüman nüfusa sahip Avrupa ülkesi. Milyonlarca Müslüman yaşıyor bu ülkede.

    Charlie Hebdo adlı dergi, düşünce ve ifade özgürlüğü adına milyonlarca Müslüman’ı yaralayıp inictecek o karikatürleri yayınladığında, liberaller ve solcular, sol-sendikalar yığınları harekete geçirmeli, o derginin bulunduğu binanın önüne onbinler akmalıydı yapılan işin çok-kültürlülük anlayışına karşı bir saldırı olduğu tespitinden hareket ederek. Toplumsal barışa, çok-kültürlülük iddiasına sahip çıktıklarını gösterebilirlerdi böyle yaparak.

    Bunu yapmadılar.

    Tıpkı, ülkemizde, başörütüsünün siyasi bir sembol olduğu gibi kıçıkırık bir gerekçeyle üniversite hocaları başörtüsü yasağına sahip çıkıp üniversite girişlerinde ‘ikna odaları’ kurduklarında, o ikna odalarının önüne yığılıp, “Bu karanlık, bu faşizan zihniyetin üniversite kampüslerinde yeri olamaz!” diye haykırmamış olmaları gibi.

    Düşünce özgürlüğü, sayısı şu ya da bu olabilecek bir diğer kültürel topluluğun değerlerine saldırmanın meşrulaştırıcı bir gerekçesi olamaz. Türkiye’deki Suriyeli göçmenleri serseri, tecavüzcü, hırsız gibi resmetmeye kalkışmak ne kadar rezil, ne kadar ilkel, ne kadar ahlaksız bir tutum ise, Charlie Hebdo dergisinin yemiş olduğu halt da o denli rezil, ilkel ve ahlaksızcadır.

    Her defasında Müslümanlara dönüp onları bir terör eylemini kınamaya davet etmenin, elde ses düzeyi ölçer aletlerle onlardan yükselen sesin desibelini ölçüp “Beğenmedim, daha gür çıksın sesiniz” gibi çirkin, kibirli, ahlaksız bir tutum takınmanın alemi yok.

    • Bernar kardeşim , değişik bir konuyu içeren yorumunuza ben de aynen katılıyorum , güzel olmuş , elinize sağlık .Selam ve saygılar , iyi geceler

    • Ağzınıza sağlık, hakikati dile getirmişsiniz. Çoğu kişinin kabul ettiği hakikati.

  8. Hasan Cemal, ” herkesi kör alemi sersem sanıyor”. Kendisi, Ali Kırca’nın ” Siyaset Meydanı Deniz Gezmiş Özel Programında” söylediği (arşivlerde kolaylıkla bulunabilir ) “çocukların eline ( Rahmetli Deniz ile, İstanbul Aksaray’daki Bilir Koleji’nde 64-65 ders yılında Lise 2 yi aynı sınıfta okuduk) silahı biz verdik. ben ve Doğan Avcıoğlu perde arkasındaydık sözlerine rağmen Basın kartına sahip ise önce ” aynaya bakmak” nedir onu öğrensin.

  9. önce bir “alkış!” sayın koruya.
    – biden-trump tartışmasını yazmayı tercih ederken, içkiden ölenler için “oh olsun!” diyecek düzeydeki insanları da hasan cemale karşı kışkırtıp, hep haklı ve doğru olmayı becerebildiği için.
    – ikinci alkış sayın bay bernar bey için: hasan cemal gibi, amerikadaki gelişmeleri yazıp başına bela almak yerine, türkiyedeki sorunları yazarak, arasıra ifade vermek gibi basit işlerle uğraşan bir adama saldıranların arasına katılma cesareti gösterip, aynı zamanda “halkın düzeyine inerek halkı anlayabilme” çabasından dolayı.
    – elini kana bulamadan cinayet işlemeyi becerebilen, diğer yorumcular da yetenekleri nedeniyle bir “bravo!” yu, bileklerinin hakkıyla hakediyorlar.
    – hepinize bravo!
    – bir sorum olacak!
    – müslüman nasıl bir insandır?

    • Yine bir kazı,kozu,tozu birbirine karıştıran bir Hamza Akyol yorumu.

      Sürekli yazılarınızda zeka,mantık vurgulamaları yapıyorsunuz ama ben sizin mantığınızı bir türlü çözemedim Hamza bey.
      Bir gün harikulade mantık örgüsüyle kurulmuş çok güzel bir yorum yazıyorsunuz,
      başka birgün (tıpkı bu yorumunuzdaki gibi) saçmalığın dibine vuran bir yorum döşeniyorsunuz.Doktor tavsiyesiyle her türlü stresten uzak olmam gerektiği söylenilen ve bu yüzden bir süre hiçbir şeye karışmama kararı aldığım bir zaman diliminde yazdığınız şu saçmasapan,ÇOCUKÇA,mantık kurgusundan yoksun yorum,yine bütün sinir hücrelerimi ayağa kaldırdı.

      Ya kardeşim!herkes her konuda konuşmak zorunda mı?Her itin öldürdüğü masum bir insan sonrasında herkes (çocukça bir yaklaşımla) bir kınama yapmak zorunda mı?Ayrıca niye bu yazı Hasan Cemal’e karşı okuru bir dolduruş yazısı olsun?Diyorsunuz ki yazara adeta,”deli dananın bostana daldığı gibi dal bostana,sonra da gir cezaevine duvarları tırmala!”Böyle bir şeyi beklemek akıllı insan işi mi?Adam şurada kendi halinde söylenecek şeyleri belli bir üslup çerçevesinde anlatmaya çalışıyor,yorum sayfalarında da bizlere kendisinin söylemediği şeyleri söyleme imkanı veriyor,(Bu arada geçen ki benim yayınlanmayan yorumumda da dönemin şartlarında benim kendime uyguladığım her zamanki otosansürümü aşan bir kaç paragraf yüzünden sansüre takıldığımı sonradan farkettim ve yine yazara hak verdim,bu devirde ancak bu kadar kardeşim;girdik, gördük,cezaevine girmek te marifet değil yani) az şey mi yapıyor?Fehmi Koru’nun şu platformunun -yorumcu ilgisi az olsa da- Karar gazetesi dahil,Türkiye’de benzeri yok…Bence siz ne dediğinizi bilmiyorsunuz,çan çan çan boş boş kulak tırmalayıp,benim gibilerin sinir hücrelerini öldürüyorsunuz.

      Bir söz de sayın FKT.ye.Peygambere her hakaret edenin öldürüleceğinin hükmünü nereden buldunuz,gösterin görelim…Işidçiler gibi zibidilerin uygulamalarını mı göstereceksiniz bize yoksa?

      Vallahi kafatasım karıncalanıyor,biraz mantık,biraz insaf yahu!

      Bir eleştiri de yazara:Yorumları çok geç yayınlıyorsunuz,bunun da diğer yorumları etkilediğini ve sayısının düşmesine yol açtığını düşünüyorum.

      • uğurbey! sizin anlamamanız yazıda bir bütünlük, bir mantık olmadığı anlamına gelmiyor.
        – sadece sizin anlamadığınız anlamına geliyor.
        – öncelikle senin anlamadığın her konuyu anlatacak durumum yok.
        – ikincisi, sansür, yanlışları senin de doğru bilmene neden olur. insanların en korktuğu şey, gerçeklerdir. burası için de aynı durum geçerli.
        – senin ve anlamak niyeti olan insanlara anlatmam için gerçeklerden bahsetmem lazım.
        – hasan cemalin yazısında sayın korunun ismi geçmiyorken, korunun, kendisine kötülük yapmış gibi hasan cemali suçlamasını ve ardından da, bay bernar dahil hasan cemali aşağılama çabalarını bile göremiyorsan, benim mantığımı nasıl göreceksin.
        – ayrıca, hasan cemal koruyu eleştirmiş de olabilir. koru eleştirilemez mi?
        – koruyu eleştirmek koruya kötülük yapmaksa, dünya liderinin suçu ne?
        – bütün bunlar açık gerçekler iken göremiyorsanız, beni değil, kendinizi sorgulayın ya da istemiyorsanız sorgulamayın; “ben iyi insanım” diye yeteri kadar söyleyin. vicdanınızı susturmak için ne kadar gerekiyorsa artık…
        – bir de ufak sır: amerika yazmak; türkiyeyi yazmamaktır. ne dediğimi anlayacak kapasiteniz var mı bilemiyorum.

  10. Müslüman! teröristlerin eylemlerinin, İslam dünyası toplumlarında kınanmasının yetersizliği açık bir gerçektir. Bu konuyu eski sosyalist darbeci yeni liboş Kürtçü Hasan Cemal üzerinden değerlendirme hatasına düşmeyelim derim.

    İnsanlar bazı konularda pek açık davranmaz, hislerini gizlemeye çalışır. Fakat açık bir kötülük olduğunda da en azından görünürde olayı kınar. Bu kınama, olay kendisine yönelik olduğunda daha kuvvetli olurken olay başka tarafa yönelik olduğunda daha zayıf olur. Hemen her toplum böyle davrandığı için de terör olaylarının kınanmasındaki dozaj farkı anlayışla karşılanır.

    Fakat terörün kınanmasında, dozaj farkından ötede bir içerik ve samimiyet sorunu vardır. Belirleyici olan da budur. Geleneksel İslam kültüründe (Kuran değil), açık bir küfre girenin katli caizdir. Bunlardan birisi bir Müslüman din değiştirdiğinde (mürted) cezasının ölüm olmasıdır. Bu ceza pek uygulanmasa da halen şer’en geçerlidir. Bunun gibi pek çok ölüm veya hapis cezası vardır. Charlie Hebdo mizah dergisinin Hz. Muhammed’in karikatürlerini yayınlamasının cezası da ölümdür!

    İslam dünyası, geleneksel Müslümanlık ve bunun içeriğindeki baştan beri yanlış olan veya sonradan yozlaşmış veya çağdışı kalmış içtihatlarla yüzleşmek durumundadır. Her toplumun (milli mezhebin) sorunu diğer bazı mezheplerin içtihatlarında görmeye çalışması, örneğin Türkiye’de bu sorunu selefiliğe indirgemek çözüm değildir.

    • sayın f.k.t!
      – bir cümle kuramadığın için mi “Bu konuyu eski sosyalist darbeci yeni liboş Kürtçü Hasan Cemal üzerinden değerlendirme hatasına düşmeyelim derim.” şeklinde bir cümle kurdun.
      – kendine layık gördüğün cümle bu mu ya da kurduğun cümlenin vehametini nasıl anlatayım bilemiyorum.
      – Ben hasan cemalin okuru da değilim. birkaç kere t24’te okumuşluğum vardır. geçmişini de bilmem. ancak, görebildiğim kadarıyla, hem t24, bana çok donuk gelse de, tutarlı, hem de hasan cemal tutarlı bir görüntü veriyorlar.
      – “sosyalist darbeci”! vb. derken, bilemiyorum. olabilir. bir dönem darbeyi destekleyici tavır alabilir.
      – Ancak bu ülkenin namussuzlardan oluşan bir ülke olduğunu hatırlatmam gerekir. şimdi, geçmiş hatalarımızı (ya da namussuzluklarımızı) bir kenara koyma zamanı, tabii geçmişte yaptıklarının hata olduğunu kavrayacak kadar zeka ve dürüstlük sahibi isek.
      – siz ise, yaptı mı bilmiyorum, hasan cemalin eskiden yaptığı hata üzerine cümle kuruyorsunuz ve kurduğunuz cümle de 9. sınıf insan kalitesinde. kusura bakmayın ama öyle.
      – Bir de hele o “liboş!” kelimeniz var ki, bir yüksek mühendisten böyle anlamsız cümleler duyunca, boşuna kürek çekiyoruz duygusuna kapılıyor.
      – Diğer bölüme gelince. yani hasan cemalin yazısına. yazıyı okumadım. fehmi koru sitesindeki kadarını biliyorum.
      – hasan cemalin baştan sona kadar siteminde haklı olduğunu düşünüyorum.
      – niye haklı olduğu konusunda konferans ve burda yazan şahsiyetlerin kendi tavırlarından örnekler vererek açıklamalar da yapabilirim.
      – Ancak, insanın doğruyu bulma ahlakı ve beyni yoksa (ki yaşanılan süreç durumun aynen böyle olduğunu gösteriyor), böyle bir çabanın bir anlamı olmayacak.
      – birileri “ne istedilerse” verirken, birileri de “ne istedi” ise alırken, buraya yorum yazan islamcıların bu soyguna seyirci kalmaları bile (ki orda yetim hakkı da var.) , bir diğer insanı şeytan, kendisini ise melek görme hakkının olmadığını çok net ortaya koyuyor.
      – üstelik bu yetim hakkı paylaşımı için çıkan cıngarda, arabulucu konumunu kabul etmekte bir mahsur görmeyenlerin ise hiç böyle bir hakkı yok.

      • Tepki gösterdiğiniz cümle düşük değildir. / Liboş kelimesi ütopik, tutarsız, menfaatçi sıfatlarından enaz birini hak eden liberaller için yaygın olarak kullanılmaktadır. / Hasan Cemal liberalliği Kürtçülüğe indirgediği için tutarsız bir liberaldir. / Hasan Cemal üzerinden tartışmak, konuyu başka yerlere çekebilir diye ikaz etmek istedim. / Ben Hasan Cemal’in yazısını okudum, uyarısını doğru buldum ve buna göre bir yorum yazdım. / Birisine liboş demem, onun her görüşüne karşı çıkmamı gerektirmez. / Sizin neye tepki gösterdiğinizi ise anlayamadım!

      • Hamza Akyol kardeşim, yorumunuz güzel, beğendim ; teşekkür ederim. Selam ve saygılarımla

  11. HOCAM,BU OLMADI İŞTE ! Ben o yazıyı da dikkatle okudum , sizin doğrudan doğruya alınmanızı gerektirecek bir durum yok, bizim göremediğimiz bir ima mı var , ancak siz öyle bir şeyden bahsetmiyorsunuz ? Eskiye dayanan özel bir sürtüşmeniz, tartışmanız veya bir hesaplaşmanız olsa bile aleni olarak en azından bizler tarafından bir şey görülmediği için o yazarı baştan aşağı yazı konusu yapmanız ve ismen hedef almanız affınıza sığınarak söylemek isterim ki hiç doğru değil !Sizinle beraber belki daha bir çok yazarı kastediyor olabilir ama bunların arasından bence sizin alınmanızı gerektirecek bir durum görünmüyor ; bana biraz duygusal davranıyorsunuz gibi geldi ! O yazarla sizin çok farklı dünyaların insanları olduğunuzu , görüş ve düşünce farklılıklarınızı , anlayışlarınızı herkes iyi kötü biliyor ; bizler ise köşenizin müdavimleri olarak sizi daha iyi ve yakından tanıdığımızı düşünüyoruz dolayısıyla böyle bir cepheleşmeye gerek yoktu ancak artık olan olmuş , bundan sonrası ne olur bilemiyoruz , umarım devam etmez ! Lütfen iyi niyet ve samimiyetime inanmanızı istirham eder selam ve saygılar sunarım.

  12. Harika bir yazı. Özlediğim kalem geri dönmüş. Böyle devam etsin isterim…

  13. ABD başkanlık seçimlerini Trump kazanırsa,Türkiye ile olan sıtratejik ortaklığını devam ettirecektir.Ancak Trump un İsrail in güvenliği projesi bu ortaklığı etkiler mi?Sanmam.O taktirde,Türkiye bir taraftan ABD ile sıtretejik ortaklığı sürdürecek ,öbür yandan koftiden İsrail karşıtı söylem yapıp koftiden salvolar atacak,böylelikle AKP ye oy veren bazı kesimlerin memnuniyeti sürdürülmüş olacaktır.Yani ABD yine yapacağını yapacak,ama Türkiye buna göz yumacaktır.Biden kazanırsa,ABD sıtretejik ortaklığı tehlikede.Hele,Temsilciler meclisi ve Senato çoğunluğu Demekrat Partinin olursa;Türkiye,ABD ile ortaklığı unutsun.Karşısında Trump ‘ta olduğu gibi Erdoğan kardeşliği olmaz.Sıkı bir Erdoğan ve Türkiye karşıtlığı olur.Peki o zaman Türkiye ,ABD ye karşı rakip ve acımasız muhalif mi olur?Sanmıyorum.Dünya dengeleri açısından bu tutum olası değil.Yazarın;”Paris’te bir öğretmen, Peygamberi’nin Charlie Hebdo dergisinde yayımlanmış karikatürlerini sınıfında öğrencilerine göstermesine tepki duyan biri tarafından boğazı kesilerek öldürüldü.Moskova doğumlu bir Çeçen genç öldürdü.”sözlerine gelince.Bu olay düpedüz bir terör olayıdır.İslamya yakndan uzaktan ilgisi ve ilşkisi kattiyen yoktur.İslamda adam öldürme iki haklı nedenle olur.Savaş esnasında ve kısas için.Savaşın da bir kuralı vardır.Aklın esince savaş açar ve ben savaş halindeyim diyemezsiniz.Kişiler ,legal veya illegal örgütler,çeteler kendi kendilerine savaş açma yetkisine sahip değildir.Devlet düzeyinde alınan kararla savaşa gidilebilir ve savaş için de haklı sebeplerin olması gerekir.Kendilerine savaş açılanlara savaşma izni verilmiştir. Çünkü onlar zulme uğratıldılar. Allah onlara yardıma elbette kadirdir. (Hacc suresi,39.ayet).
    Saygılar.

  14. Fikir özgürlügünü bütün Müslümanları rencide eden, ahlaksız , hakaret içeren karikatürler üzerin devamlı Müslümanları tahrik ederek yapmanın haklı bir gerekçesi olabilir mi?
    Fikir özgürlüğünün başka yolunu bulamıyor mu bunu yapanlar.
    Dünyada başka örnek yok mu?

  15. 1-İslam-Müslüman kimliği ile katliam ve diğer suçları işleyenlerin eylemleri maalesef Müslümanlıkla irtibatlandırılıyor.
    2-Bu kimliklerini öne çıkararak yada referans göstererek suç işleyenlere, açıkça ve net tavır almalıyız.
    3-Benzer eylemlere yüzlerce hatta binlerce kez net tavır almış kişilerden her eylem için bunu ayrıca beklemek iyi niyetle açıklanamaz.

  16. Allah razi olsun.Son zamanlarda begendigim en guzel yazilarinizdan biri oldu. Hep bir kompleks…Hep bir üzerimiza alinma….Hep bir kendimizi aklamaya çalişma ezikliği..

    • bozcan! “üzerimize alınma…” derken fehmi beyi mi eleştirdin anlamadım. çünkü fehmi beyin aktardığı bölümde “sayın koru! neden sesin çıkmıyor” gibi bircümle göremedim. dolayısıyla üzerine alınan sayın koru görünüyor.
      – haklı olmak için yanlış yöntem seçmişin yani.
      – sadece, “alkış!”, “bravo!” vs deseydin düşüncen var zannedilirdi

  17. Az bile yazmışsınız yazınızda,
    Çok bile karalamışsınız sayfanızda.
    Ben eğitim öğretim kısmını yazayım. Sistem ne olmalıdır, ne olması gerekir?
    -öğretmen mi öğrenciye bir şeyleri öğretmeli? Öğrenci mi öğretmenden birşeyler öğrenmeli?
    -eğitim öğretim ayrımı sınıflandırma nasıl olmalıdır?
    -öğretmen kendi bilgi dağarcığından potpori yapıp mı sunmalı? Bu kadar çok mu güveniyoruz belletmene?
    Yoksa müfredatta kitapta ne yazıyorsa onu mu papağan gibi okuyup belletmeli?
    (Tabi bu sorular lise ve üstü eğitim için) anasınıfı olayını bile yeni anladık.
    Saat saat ders ders nelerin öğretileceği yazılı mı?
    Birgün bir öğretmen öğrencileri ibadethaneleri göstermeye, diğer öğretmen ağrı dağına tırmanmaya, başkası denizde yüzmeye götürmeye kalkabilir mi acaba? (Eskiden okullara tüm Kağan imparator vb büyüklerin heykellerini her yere dikmeye kalkarlardı mesela).
    Bunun sınırı ucu bucağını hesaplayarak, yazıya kurala dökmenin gerekliliği hakkında ne düşünür eğitim muktedirleri acaba?
    Yada olay olsun sonra bakarız mı dır tüm çözüm mantığımız?

  18. Hasan Cemal önünü görmekten aciz, sahte, yetmez ama evetçi, kürtçülük yapmayı marifet sayan bir zavallıdır. Dünkü köşesinde yine sallamıştır. Sanılanın aksine dikkate alınmaması gerekir.

  19. Bizim canımızdan, anamızdan, babamızdan daha kıymetli ve bu sevdiklerimizi O’nun SAV için feda etmekten tereddüt etmeyeceğimiz PEYGAMBERİMİZ’e SAV yapılan iğrenç saldırılara ırkçı haçlılara demokrat Hasan Cemal neden bir söz söylemiyor.

  20. Çok yerinde bir yazı. Onyılların biçimlendirdiği zihniyet, kendisini samimiyetsizlik ve tutarsızlık olarak yine ele veriyor. İki sorunun altında ezilip un ufak oluyor bu kibirli ve şımarık zihin:

    “İyi de, eli kalem tutan, sözleri ağırlık taşıyan kişiler arasında Paris’teki terör eylem/lerini tasvip edebilecek birileri olduğunu mu düşünüyor?”

    “Birilerinin her iğrenç eyleminin sorumluluğu milyonlarca masumdan mı sorulacak? İğrenç eylem yüzünden özgürlükleri kısıtlanmak istenen masumlardan?”

Yoruma kapalı.