Yeni partiler telaşa sebep oldu, lanetleyen bile çıktı.. Yeniler AK Parti için yararlı olabileceği gibi hayır-dua da alabilir…

41
Reklam

“Tarihe İmam Hatipli cumhurbaşkanını yerinden eden kişi olarak geçeceksiniz” diyorlar… “Ümmetin reisine nasıl karşı çıkarsınız?” sorusu eşliğinde niyet okuyanlar da var… Hatta işi lanet okumaya kadar götürenler de çıktı…

Ahmet Davutoğlu’nun önderliğinde kurulan Gelecek Partisi belli isimlerden bu tepkileri almakta.

Oysa kurulan ve kurulması beklenen birer siyasi parti. Türkiye’de sayıları 100’ü bulan partiler arasına bir parti daha girdi, bir diğeri de yakında girecek. AK Parti ülkeyi 17 yıldır yönetiyor, ancak o da şimdi pek çoğumuzun adlarını hatırlamakta zorlanacağı Anavatan Partisi, Doğru Yol Partisi, Sosyal Demokrat Halkçı Parti, Demokratik Sol Parti gibi varlıklarını sürdürseler bile etkileri kalmamış partilerden birine dönüşebilir pekala.

Belki de endişe bu.

Halktan destek bulmaya devam ederse daha uzun yıllar iktidarda da kalabilir.

Yeni partilerin ortaya çıkması halkın önündeki seçenekleri artırır; hangi partiye oy verme kararı halkın kendisine aittir ve bunu da seçim günü geldiğinde öğrenebileceğiz. O güne kadar ülkeyi yine AK Parti yöneteceğine ve bu da AK Parti’ye halkın hoşuna gidecek icraatlar yapma fırsatı verdiğine göre, yeni seçeneklerin ortaya çıkmasının ona yararı dokunacağı bile söylenebilir.

Rekabet, karşısına rakip çıkacak olanı kamçılar, daha iyi olması için bir fırsat sunar.

Peki de şimdilerde AK Parti cephesinde kendini hissettiren telaşın sebebi ne?

Reklam

Karşısına rakip iki yeni partinin çıkması partinin yönetim kademelerinde yer alanlarda rahatsızlığa sebep olmuş görünüyor. Vaktiyle AK Parti’den milletvekili seçilmiş olanlar ile AK Parti’ye destek verdiği bilinen işadamlarından oluşan 14 kişilik heyetin hazırlayıp ilgilisine sunduklarını öğrendiğimiz raporun varlığı ve aynı heyetten bazı isimlerin yeni parti kuracağı bilinen isimleri ziyaret edip “Yapmayın, etmeyin” tavsiyesinde bulunmaları da aynı rahatsızlıkla irtibatlı.

İyi niyetli bir gayret onlarınki…

Sunulan raporda yer alan ‘ıslahat’ maddelerini benimseyebilir AK Parti, kendisine çeki-düzen verebilir ve bu da telaşa kapılan yönetim kademelerini rahatlatabildiği gibi saflarından kaçtığı görüntüsü veren kitlelerin hareketlenmesini de durdurabilir.

Ya da rapordaki tespitlerin yanlış olduğu inancıyla son yıllarda uygulanan politikalardan sapılmayacağını bir kez daha ilan edip bildiği yolda devam da edebilir AK Parti.

Rakibi partilerin varlığına ve yakın çevresinden gelen eleştirilere aldırmadan…

Tabii bu arada eski-yeni rakip partiler de ülke şartlarında kendilerine daha geniş yerler açmak için çabalarını sürdürecek, doğru-yanlış değerlendirmelerini sonunda sandığa giderek kanaat belirtecek olan halkla paylaşacak ve iktidara gelmek veya ülke yönetiminde pay sahibi olmak için kendi tanıtımlarını yapacaklardır.

Partiler bunun için vardır demokrasilerde.

Demokrasilerde olan

Reklam

Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde siyasi hayata pek çok yeni parti girdi, bazısında güçsüz bilinen partilerin halktan ilgi görmeye başladığı görüldü. Dünün marjinal partileri ile dün zaten var olmayan yeni bazı partilerin iktidara ulaştığı ülkeler var.

Bu partilerin bir bölümü siyasi hayatta daha önce var olan partilerden ayrılan kişiler tarafından kurulmuş, bir bölümü ise sistemden memnun olmayan kitlelerin tepkisini kanalize edebilecek türden isimlerin eseri olarak ortaya çıkmıştır.

İtalya’da şu anda iktidarı paylaşacak büyüklüğe kısa sürede ulaşan partinin kurucusu bir palyaçoydu. Ukrayna’da seçime televizyonda komik roller üstlenmiş biri katıldı ve halkın oyuyla cumhurbaşkanı seçilmeyi başardı.

Hiçbirinde kıyamet kopmadı.

Yine hiçbirinde, iktidarda bulunan parti ‘vazgeçilmez’ görüntüsüne kendisini kaptırmadı. 

Bugün yeni kurulan ve kurulacak partilere yöneltilen türden eleştiriler, 2001’de ilk ortaya çıktığında AK Parti için de söz konusu edilmişti. O zaman da şimdiki gibi tek sesli bir medya düzeni vardı ve ona rağmen AK Parti kurulmasından kısa süre sonra tek başına iktidara gelebildi.

Medyada kendisine yer verilmeyen görüş ve düşünceler, böyle yapıldığı için yok olmuyor, tam tersine merak güdüsü insanları farklı kanallardan haber edinme yollarına itiyor.

İlk ortaya çıktığında sadece bir TV kanalı ve bir buçuk gazete desteğiyle iktidar olabildi AK Parti; aynı AK Parti’nin şimdiki yönetimi, kendi geçmişini unutmuş, benzer bir medya ambargosuyla yeni partilerin önünün kesilebileceği hesabıyla hareket ediyor.

Ne bileyim, belki de onların hesabı doğrudur.

Gözlerden saklayamadıkları bu kadar telaş niye öyleyse?

ΩΩΩΩ

Reklam

41 YORUMLAR

  1. Yıl 1999! PKKli Eski bir teröridtle aramızda geçen konuşmadan bir bölüm…
    “N, teyze! gör bak abdullah öcalani İran Süriye ve Türkiye… Türkiyede besleyecekler…. onun uğruğruna iğdami kaldıracaklar. Çünkü onun liderliği PKK nin malzemesi olan Türkiyeden kandırılark, kaçırılarak ve tehdit edilerek terörist yapılanlar tarafindan benim gibi sorgulamaya başladıklari için bitirildi, hatta ben dağdaiken o dahi sorgulamaya başladığını duydmuştum….”
    “X bu sorgulamanın, sebebi ney, ve neden?”
    “Nedeni İran Kürtleri Sünnü ve onlari bastırmış 2. Sınıf vatandaş muamalesi yapiyor…
    Süriye Kürtleri zaten vatandaş olarak bile sayılmiyor…İşte bu sorgulaniyor.
    İrak ve Türkiye Kürtleri, öle değil.
    Teyze Sizce PKK nin İran Sürriye ve Türkiyeye değilde kandile üst kurmasının sebebi ne olabilir?”
    “Ne ki,biliyormusunuz?”
    “Irak kürtlerini dünyaya terörist olarak kabul ettirmek. Görün bakı bunlar irak kürtlerini kandıramiyacaklar.
    Ailemden korkmasam ben burada gazetelere ve dünyaya anlatırım.”
    “Yaho X sen zaten buraya pkk teröristi olarak sığınmışsın benden başka kim sana inanırk, bende zaten buraya turist olarak geldim ve şu an 1 yıllık iş vizesi ile kaliyorum. Ha ben sizin söylediklerinize tamamen inaniyorum hatta sizin anlattiklarınızdan daha vahim olanlaride tahmin ediyorum.”

    O gün bende İranın Şiia veya müslümanlıkla uzaktan yakından alakası yok İranın derdi Türkler Araplar ,Kürtla ve diğer müslümanlari ortadan kaldirmak.
    Istersen Şahın düşürlme sebebinide eşlerinden başlayarak ben size söyleyim.
    İlk eşi Arap, 2.Kürt, 3.Azeri…
    1.cinden ayırdılar, ikincisindende çocuğu olmadığı için bahne ile ayırdılar,3. nede bir bahane bulamayınca şahi bitirmek ićin düğmeye bastılar ve şahın bitimine ramak kala PKK yi kurdular…

    “X bakın siz bunları anlatmadan ben zaten tahmin ediyordum ..”
    “Nasıl tahmin ediyordunuz N teyze?”
    “PKK nın ilk kurbanlarını Kürtlerden seçmesinden dolayi.”
    “N teyze benim anlattıklarım aramızfada kalsın sakın kımselere anlatmayın, birde sizde pek bu tip konulari kimselerle konuşmayın.
    Bakın ben her türlü üşkağtçılık hırsızlık yapatım fakat asla yalan söylemem. Sena.( burada beni onunla tanıştıran çocuğun ismini sõyleyerk) benim X mağazayi nasıl dolandırdığımı anlattmı?” ” Evet anlattı,çünkü sana yardımci olmam için sorduğunda “Anne dikkat et X senide dolandırmasın” dedi.”

    Şimdi bir sorum olacak! Hangi parti proğramina PKKyi diyalog yolu ile hatta bu diyalğa Õcalan ile başlayacağiz ve bu işi HDP ile birlikte çõzeciğız. Bu sorumluluğu’de S. Demirtaşa vereceğiz….. diyen bir baba yığıt çıkarmı?
    Barışıtan sõz edenleri Terõrist ilan edin İran gibi Terörist ihrac edenleride dost ilan edin. Bu siyasetcilermi güveneceğiz?

  2. sayın F.K.T.!
    – Sizin dünkü yorumunuza eleştirimde “ruh vardır” ya da “yoktur” anlamında veya bu anlama gelecek herhangi bir ifadem yok.
    – ben, sadece, ruhun bilinçaltı ve duygular ile bağını çözemediğimi söyledim. Yani, bilinçaltı ve duygular ile ruh arasında bağlantı kurmanızı eleştirdim.
    – Ruhun var olup olmaması ayrı bir tartışma konusu ama benim cevabıma yazdığınız cevabi yazıda, ruhun matematik-mantık ile açıklanabileceğini yazmışınız. Ruhu, matematik-mantık ile nasıl açıkladığınızı yazarsanız sevinirim.
    – Tekrar vurgulama gereği duyuyorum:
    – Sizden ruhun varlığını matematik-mantık ile açıklamanızı isterken, “ruh yoktur” düşüncesi ile sormuyorum. Ben sadece, doğru düşünmeye çalışıyorum.
    – Carl Gustav Jung’un bilincin ruhun kendisi olduğuna ilişkin inandığına ilişkin yazınıza ise, eğer yanlış bilmiyorsam, hindistanda 300 binden fazla tanrıya inanılıyor. Yani inançlar üzerinden gidip biryere varamayız. Jung, karakedinin uğursuzluk getireceğine de inanabilir. Jung, böyle inanıyor diye “karakedi uğursuzluk getirir mi” diyeceğiz.
    – Tahmin ediyorum jung, böylesine “canım öyle istiyor” tarzıyla bu iddiada bulunmamıştır ama bana nasıl bir mantık kurduğunu yazmanız lazım ki, jung’un inancını tartışabilelim.

    • Ruh yada o anlama gelen kavramı bilimsel olarak açıklamaya çalışan bir makale yazdım. Fakat biraz uzunca olduğu için başka birgün bağımsız bir yorum olarak yazacağım.

  3. Yeni sistemle birlikte konjonktüre göre tek kullanımlık partiler çoğalacak gibi gözüküyor… Kullat at… Demekki ihtiyaç hasıl olmuş..Faydalı ise zararı yok…

  4. Fehmi Bey’in bu yazısından,desteğini
    Babacan’ın partisine sakladığını anlıyoruz.
    Davutoğlu’nun partisi ile ilgili hiç bir şey yazmadı demesinler diye yazılmış bir yazı gibi geldi bana.

    Bu günkü yorumumu yazarımızın şu cümlesinden hareketle yazacağım:

    “Oysa kurulan ve kurulması beklenen birer siyasi parti. Türkiye’de sayıları 100’ü bulan partiler arasına bir parti daha girdi, bir diğeri de yakında girecek…”

    Mütedeyyin halkımız CHP zulmünü görmeseydi,28 Şubat sürecini yaşamasaydı,2007 yılında bile başörtüsünü ve imam hatipleri savunduğu için iktidar partisi hakkında kapatma davası açılmasaydı biz de Fehmi Bey gibi düşünebilirdik.2 değil,isterse 20 parti daha kurulsun der,Abdullatif Şener kurdu da ne oldu der geçerdik.Köprünün altından çok
    sular aktı,o günler geride kaldı denemez.
    CHP zihniyeti iktidara gelsin,aynı baskıyı
    gene uygular.Daha dün diyeceğimiz 2000’li yıllarda başörtüsünün üstündeki peruğa bile müsade edilmiyordu.12 yaşından küçüklere Kur’an eğitimi yasaktı.
    Yasaklar 2011’lerden sonra kaldırılabildi.
    Bazıları 2011-2012’lerden sonra kötüye gitmeye başladığımızı geveler sürekli.
    Halbuki halkımızı bunaltan yasaklar o tarihten sonra kaldırıldı hep.O tarih iyiye
    gidişimizin başladığı tarih olarak görülebilir pekala.

    Davutoğlu’nun kurduğu,Babacan’ın
    kuracağı partiler Ak Parti’nin yerine geçmek için kurulmuyorlar.Kendilerine
    onca makamı altın tepsi içinde sunan
    eski partilerini iktidardan indirmek için
    kuruluyorlar.Kendilerinin iktidara gelemeyeceğini biliyorlar.Durum böyle
    olunca Ak Parti seçmeninin Davutoğlu ve Babacan’a sitem etme hakkı yok mudur?

    Davutoğlu’nun partisinin kurucularının
    pek çoğunun son seçimlerde Ak Parti’ye
    adaylık başvurusunda bulunan kişiler olması,ortaya çıkan yapının ne denli kof ve boş bir yapı olduğunu göstermeye yeter
    sanırım.

    Sık sık başvurulan şöyle bir söylem var:
    Ak Parti de Refah’ın içinden çıkmadı mı?
    İyi de, Refah iktidardaydı da Ak Parti onu
    iktidardan indirmek için mi kuruldu?Refah
    iktidarda olsa Ak Parti diye bir parti olur muydu bugün?Üstelik Ak Parti kurulduğunda Erbakan Hoca siyasi
    yasaklıydı.

    Hülasa hiç kimse ortaya 2 yeni partinin daha çıkmış olmasına itiraz etmiyor.Medeni hakları kullanma ehliyetine sahip vatandaşlarımız 200 tane yeni parti kursa umurumuzda olmaz.

    Yasal olarak Babacan ve Davutoğlu da
    parti kurabilir.Hiç kimse kuramazlar demiyor.Ben de demiyorum.Ama yaptığınız iş,ayıp bir iş diyorum,17 yıllık
    Ak Parti seçmeni olarak.Sokakta pijama
    ile dolaşmaya da yasalar engel değildir.
    Ama ayıp diye bir şey var.

    • Yeni parti kuracak eski AKP’lilerin tek ayıbı, vaktiyle parti içi muhalefeti ‘yeterince’ yapmayışlarıdır. Yoksa A.Gül ile A.Babacan’ın Erdoğan ile ters düştüğü birçok örnek internette hala görülebiliyor. Diğer yandan AKP’nin iktidarda olduğuna gelince, bundan emin misiniz? Böyle bir parti yok AKP=Erdoğan oldu ve ayrıca ipler vesayet rejiminin elinde değil mi? Türkiye bu şekilde gidemez nitekim gidemiyor da.

  5. Partilerin kurulması iyi olsu Chp ye ve Hdp ye giden emanet oylarda toplanır en azından.. Heba olmamış olur

  6. Birileri saray kelimesini duyunca dayanamıyor. yiyesi geliyor.
    – Yok, yok, merak etmeyin. simit yemiyecekler. milletin parasını yiyecekler.
    – boğazlarına dursun.
    – herkesten birer “Amin” bekliyorum.

  7. Yan gelip yatmaktansa siyasette tatlı bir telaşın oluşması bence de daha iyidir… yeniden eskiden bi yığın iri ufak bit yavşak particik her daim ayakaltında dolanagelmiştir; bugüne kadar da bir tanesinden bile bir cacık olmamıştır. Niye vardırlar; köşe ve kemik kapmaca oynamaktan başka kimi yönetici tabakaya sağlanan yeşil pasaport imkanları falan işin asıl cazibe merkezidir heralde… sayın yazarın bugün iktidar canibinde gördüğünü söylediği telaş aslında epeycedir ve hatta başkanlık sistemiyle beraber artarak tüm siyaset tarlasında gözlemleniyordu zaten. Nihayet yeni türkiyenin siyasi dinamikleri önceki dönemlerde hiç rastlanmamış bazen de tuhaf hareketlilikler sergilemiyor mu? Eski türkiyede olsa hadi canım sen de denebilecek türden yepyeni siyasi flörtleri ve izdivaçları şimdilerde doyasıya yaşamıyor muyuz? Daha dün madamın biri; lazım olursa bizde fazladan mebuslar var, isterlerse yeni partilere 20 başa kadar hibe verebiliriz gibisinden şeyler söylüyordu… mübarek tarım kredi kooperatifinden çiftçilerimize damızlık sığır hibe ediyor..! Dayanışmak güzel şeydir ama memleketi çamlıbelin mal pazarına çevirin de demedik yani..! Neyse, allah kimseyi ibretlik etmesin…

  8. Ahmet takan ın dünkü köşesinde “Abdullah gül den beklenmeyecek işler” diye bir yazısı çıktı. Erdoğan-soros buluşması, abdullah gül suskunluğu vs bir anısından bahsetmiş.Beni asıl ilgilendiren kısmı bunlar değil. Allah herkese layığını verir zaten. Ben yazıyı bitiriş cümlesine takıldım. Babacan parti kurar ve akp ile ittifak yaparsa şaşırmayın diyor! Bu siyasette hiç kimseye güven mümkün değil mi? Sayın koru siz söyleyin güvenecek kimse kalmadı mı???

    • sayın nerde mertlik!
      – bütün toplum yönetimi ilişkisini güven üzerine bina edersen ve bütün yetkileri de siyasetçilere verirsen, ben siyasetçi olsam, ben bile erdoğanla anlaşırım.
      – geçtiğim günlerde yazdığım bir yorumda aşağıdaki ifadeyi kullanmıştım:
      “– biraz sivri bir dil olacak ama araştırınca aslında ne kadar doğru olduğunu görürsünüz: siyasiler bu üllenin en tehlikeli ve hain kesimidir.”
      – Siyasiler, devletin parasını, düşmanın parası gibi harcamaktan çekinmiyorlar. bu durum sadece akpye özgü bir durum da değil.
      – Yıllar önce, sayın karamollaoğlu’nun bir konuşmasını hatırlıyorum. Sivasta yaptırılan altyapı çalışmalarında, yapılan çalışmaların denetimi için bir ekip kurduklarını (belediye altyapı ihalesinde yetkili değilmiş hatırladığım kadarıyla. iller bankası ihaleyi yapıyormuş), o dönem sivasta altyapı için kullanılan boruların pekçoğunun hasarlı olduğunu anlatmıştı.
      – Dünyadaki hiçbir ülke, düşman bir ülkenin altyapısını berbat etmek için çok büyük masraflara giremez. Ancak bu kadar zararı, siyasiler verebilir.
      – Onun için de, hiçbir toplum, hiçbir ülke, kaderini siyasilerin iki dudağı arasına bırakamaz. bırakmamalı.
      – Mutlaka ama mutlaka, siyasilerin canının istediği gibi karar alamadığı sistemi kurmamız gerekiyor.
      ( Bu noktada, yıllardır hep tersinin propagandası yapıldı ama, ben, bir ülke için, özellikle de siyasilerin ülkeye en fazla zararı verebildiği bizim gibi gelişmemiş ülkeler için, en iyi iktidarın, koalisyon iktidarı olduğunu da belirtmek istiyorum. )
      – Çünkü, siyasilerin düşünmeden ya da çıkarları için aldıkları herhangi bir karar, toplumun büyük çoğunluğunun hayatını zindana çevirebiliyor, ülkenin mahfına neden olabiliyor.
      – Osmanlı imparatorluğunun savaşa girmesi de böylesine bir karardı. şu an türkiyenin düştüğü durum da böyle.
      – Demirel, ılıcaklara kredi verdirdiğinde, sanki babasının parasını verir gibi rahat “vedimse ben vedim” diyebilmişti.
      – sokakta sorsak, hiçkimse, demirelin, babasının o kadar parasını ılıcaklara, karşılıksız vereceğini düşünmez.
      – Ama devletin parası olunca, düşmanın parası gibi rahatlar.
      – Onun için, tekrar ediyorum. Ülkenin yönetimi, siyasilerin iki dudağı arasına bırakılamayacak kadar önemli.

  9. Türkiye’de siyasetin ağırlık merkezi olan muhafazakar-sağ kesim, eğer hayalindeki adalet ve hukukun üstünlüğünün -ki; ikisi de İslam’ın şiarıdır- işler olduğu idari sistemine kavuşmak istiyorsa ve bunu demokratik sistem üzerinden sağlamaya çalışıyorsa, yapacağı tek şey dine ait değerleri siyasete malzeme yapmamak; dine dair argümanları kullanan siyasilere pirim vermemektir.

    Bakınız, ağızlara pelesenk olmuş o tanımlamaları parti tüzüğünde yazabilmişler mi?

    Bu kesim oyunu kuralına göre oynamayı öğrenmelidir.

    “Ümmetin hamisi”, “ümmetin reisi”, “ya Allah bismillah Allahuekber”, “zalim-mazlum”, “…vasıflarını üzerinde toplamak” “elde Kur’an, dilde iman”, “yetimin hakkı” gibi birçok sloganik söylemler, realitede, yani demokrasinin işleyişinde yeri olmayan öğelerdir. Bununla sadece (muhafazakar) insanların elindekini aşırmak, yetki almak, iktidar olmak (muktedir olamamak), ama yönetimde müesses nizamın dışına çıkamamak vardır ve biz bunu hep tecrübe ederek yaşıyoruz.

    Dine dair değerlerin bu kadar yoğun kullanıldığı ve zirve yaptığı, siyasi liderine “kutsallık” atfedilen başka bir dönem yaşadığımızı hatırlamıyorum.

    Buna rağmen dinde yozlaşmanın, dini-milli değerlerin yerle yeksan olduğu, genel ahlak olgusunun değiştiği; deizmin-ateizmin tavan yaptığı bir dönemi de yaşıyoruz.

    Bir tezat var.. Çelişki var. Söylemle eylem arasında bir uyumsuzluk, uygunsuzluk var…
    “Ey iman edenler! Niçin yapmayacağınız şeyleri söylüyorsunuz? (Saf suresi, ayet 2)
    Niçin?

    Madem Demokratik bir sistemde hükumetler iş başı yapıyor, öyleyse parti tüzüğüne bakalım; bu bir sözleşmedir -ki; bu sözleşmelerde müesses nizamın yasalarına aykırı bir kural söz konusu değildir- bakalım; ilgili siyasi hareket sözünü yerine getirdi mi, getirmedi mi; sözleşmenin dışına çıktı mı, çıkmadı mı; buna göre kanaat oluşturalım, işte parti değiştirme, saf değiştirme bu arada gerçekleşir ve normal olan da budur.

    “Tarihe İmam Hatipli cumhurbaşkanını yerinden eden kişi olarak geçeceksiniz” diyorlar… “Ümmetin reisine nasıl karşı çıkarsınız?” diyorlar; böyle bir şey yok. “İmam Hatipli” olmak “Ümmetin reisi” gibi tanımlamalar oyundaki kural dışılığını gösterir.

    Ya yaşadıklarımız gerçek değil ya da bu tür tanımlamaları kullananlar, realite dışında kendi “kurgulanmış gerçeğini” yaşıyorlar.

    Bundan sonra seçimler yapılmayacak, halkın hakemliğine başvurulmayacak, Demokrasi içinde kalınmayacaksa eğer yeni partilerde kurulmasın artık! Değil mi?

    • Zihninize sağlık Hasan Bey.

      Dindar kesimde İnşallah bu bilinç genel kabul görür.

      Siyaset yapılırken, dini sembol ve esasların kullanılmaması; siyaset meydanındaki tüm aktörler tarafından bir centilmenlik anlaşması olarak benimsenmelidir.

    • Hasan bey, mevcut parti stokumuzdan her biri dönüşümlü olarak birer yıl iktidarda dursa yaklaşık 80yıla filan ihtiyacımız vardır; yeniler kurulmasın diyen yok zaten ama çok beklerler yani… ayrıca madem din bezirganlığı tarzında siyasete karşıydınız da neden “m.ince her gün cuma namazı da kılıyormuş” diye yeri göğü inletiyorduz seçimlerde? İmamoğlu demişsin zaten soyadından belli diye teneke çalıyordunuz buralarda..! Şimdi de siyasetçi mi beğenemiyorsunuz; yahu bir dediğiniz de öbür dediğinizi tutsun arkadaş yaa…

  10. Lanet”in manası, “insanın Allah’ın rahmet ve affından uzak kalmasını istemektir.”Bu konuda sakındırıcı hadisler var. “Allah’ın laneti, gazabı ve cehennemi ile lanetleşmeyin.”Timizi Birr:48. “Hem sıddikler hem de lanet ediciler… Hayır, Kabe’nin Rabbine yemin olsun ki, bu olamaz.”. et-Tergib ve’t-Terhtb, 3:469. “Her kim bir mü’mine lanet ederse, bu, onu öldürmek gibi günahtır. Her kim bir mü’mine küfür isnat ederse, bu da onu öldürmek gibi günahtır.” Tecrid Tercemesi, 12:139. “Mü’min ne ta’n edici, ne lanet edici, ne kaba ve çirkin sözlü, ne de hayasızdır.”Tirmizi, Birr 48. “Birbirinize, Allah’ın laneti, Allah’ın gadabı ve cehennem temennisiyle bedduada bulunmayın.”Ebu Davud, Edeb 53, (4906); Tirmizi, Birr 48. “Bir kimse diğer bir kimseyi fıskla veya küfürle itham etmesin. Aksi taktirde, itham edilen arkadaşında bunlar yoksa, kelime kendine gönderilir.”Buhari, Edeb 44.Müslüman olduğunu söyleyip de lânet etme konusunu dikkat etmiyorsa;üstelik bunu arka çıktığı lider ve partisi için yapıyorsa;böyle kişilerin ardından gidilmez.Böyle kiilere selam dahi verilmez.

  11. MHP vekili Enginyurt, “Türkiye’de mafya babalarının çakarlı arabası var. Bu gündeme gelmiyor, milletvekili gündeme getiriliyor. Bunun kime ne rahatsızlığı var” ifadelerini kullandı. Enginyur,mafyayı kıskanmış olmalı.Siz de mayfasınız,siyasetin mafyası.Tıpkı AKP liler ve Erdoğan gibi.Tabi ,çakar kullanmak sizinde hakkınız Enginyurt. Bilkent Üniversitesi’nde Dünya İnsan Hakları Günü kapsamında düzenlenecek ‘Her İnsan Bir Dünya’ temalı programda yaptığı konuşmanın ardından öğrencilerin sorularını yanıtladı. “Sizin zihin dünyanızı inşa etmenizde örnek aldığınız düşünürler, liderler, ön açıcı isimler kimler?” sorusuna Erdoğan, ”Çok zor bir soru sordun şimdi” yanıtını verdi.Örnek aldığı olarak da Peygamberi verdi.Şimdi Erdoğan a soruyorum:Yaptığın bunca haksızlık,yolsuzluk,hırsızlık,zulümler peygamber döneminde yapılıyordu da oraya mı kendine örnek aldın?Mesela;yolsuzluk ,hırsızlık yapanları ,rüşvet alanları kollamak ;sonra da partimizde hjırsızlık,yolsuzluk ayapan,rşvet alan pislikler var deme taktiği peygamber zamnaında yapılıyor muydu?mesela;toplumu kürt-türk,alevi-sünni,kadaradenizli-akdenizli ,akp li-CHP li diye kaplara bölmek biribirine düşman etmek pegamber zamanında yapılıyor muydu?Memelekette muhaliflere karşı,dışarıda dünyaya karşı hasmane ve kabadsyolık usulü ile iç ve dış siyaset taktiği gütmek peygamber zamanında yaıpılıyor muydu?Partili cumhurbaşkanlığı adı altında tek adam idaresini eğemen yapıp,sadece yandaşlarının menfaatlarını kollamak peygamber zamanında yapılıyor muydu?Kin duydukalrının mal,can,ırz ve geleceğini karartıp toplum iinde iitibarsızlaştırmak peygamber zamannda yaıplıyor muydu?Böyle böyle örekleri çoğaltmak mümkün.Şimdi yi düşün Erdoğan.Geçekte örnek aldığın ve etkilendiğin kişi kim?Metçe söyle!Yaptığın icraatlar ,tavırların,söylemlerin,taktiklerine göre senin örnek aldığın kişiler eski diktatörler olduğu belli oluyor.Mesela, Hitler,Mussolini,Franko,Stalin Erdoağn ın örnek aldığı diktatörlerdir.

      • Fetöcülerin 2011 den beri ebü süfyan söylemlerine baya uyuyorsun mim…sadece onlar kullanıyor bu litaritörü kendini bu kadar açık etme…Abilerin başka kelimeler türetti… Aydınlık vatan doğu perinçek gibi…sen eskilerde kalmışsın… gitmiyorsun madem istişarelere.youtup izle. bak şefkat tokadı yersin.. herkül de dinlemiyorsun yoksa..

        • Hitler de çarpım cetvelini doğru biliyordu şimdi sen de ben de Hitlerci mi oluyoruz. Ruhunda asgari bir ahlak varsa benzetmenin doğru olduğunu görebilirsin.

  12. Bir AKP vekili evvelki gün,Kılıçdaroğlu nu diline doladı,Diktatörlükle suçladı.Şimdiye kadar hiç seçim kazanamadı dedi.Diktatörlük seçim kazanamayınca mı oluyor?Bu vekil,diktatörlüğün anlamını mı bilmiyor?Mesela Hitler,Mussoliini,Franko,Stalin;bunlar seçim kazanamadığı için mi diktatör sayılıyor?Reisiniz,Erdoğan,şimdiye kadar seçim kazandı diye diktatör sayılmayacak mı?Siyasi tarihin tabirini de kendinize göre değiştirdiniz.Seçimi kazanamamakla ilgili ,Bahçeli örneği karşınızda duruyorken; niçin, ona lâf yok? Bahçeli,6 Temmuz 1997 den beri MHP genel başkanı.22 yıldır MHP genel başkanı.Genel başkanlık koltuğuna bir yapıştı,naha da kalkmıyor.Üstelik,bu güne kadar bir tane seçim kazanmış değil.7 genel seçim,5 yerel seçim,2 cb.seçimi (2007 cb. Seçiminde,MHP’nin adayı Sebahattin Çakmakoğlu;2014 de açtı aday,Ekmeleddin Mehmet İhsanoğlu idi.);toplamda 14 seçim kaybetti.Bahçeli nin 22 yıllık genel başkanlığında ,bir tane bile seçim kazanamış.2018 de cb ayadı olamadı.Çünkü seçimi kaybedeceğini iyi biliyordu. Üstelik partisinde demokrasi haraketi başlayınca;rakiplerinin genel kurul toplantı isteklerini ,ellerinde yargı kararı olmasına rağmen iptal ettirmiş,antidemokratik usüllerle yargı kararını tanımamıştı.AKP nin kör ,sağır,dilsiz vekili,evvelki günkü meclis toplantısında,Kılıçdaroğlu nu ima ederek;onu diktatörlükle suçlamıştı.Daha önce başta Erdoğan olmak üzere,AKP mensupları defalarca aynı suçlamaları yapmışlar,ama bir türlü Bahçeli yi örnek gösterememişlerdi. Bu vekil de aynı izden gitti,Bahçeli nin diktatörlüğünü dile getiremedi.Bir de ,gerçekler karşısında susan dilsiz şeytandır demişlerdi Bu AKP zevatı.Nedense Bahçeli ye tık eleştiri yok.Varsa yoksa Kılıçdaroğlu,varsa yoksa CHP.Erdoğan ve yandaşları,iyi bir iş yapacaklarsa,MHP yi demokratikleştirsinler.MHP nin genel başkanı Bahçeli yi koltuğundan indirip,kendi istekleri doğrultusunda birini geçirsinler.Yosa Erdoğan ın buna gücü yetmiyor mu? Erdoğan ın MHP operasyonu için gerekçesi de var. Bahçeli 8 Nisan 2014’te yaptığı konuşmada ,AKP’yi ve Erdoğan’ı eleştirerek: “İki yanlıştan bir doğru çıkmaz, tekeden süt sağılmaz, bardağa tuz bulunmaz, suda ateş yanmaz; Recep Tayyip Erdoğan’dan da cumhurbaşkanı olmaz” demişti.Hodri meydan Erdoğan;”Sen böyle böyle demiştin.Şimdi in bakalım MHP koltuğundan !”de.

  13. AKaPe maalesef sürekli en üst makamların ifade ettiği gibi rayları döşeli bir trendir. Sıklıkla trenden inenler ve binenler olmaktadır. Garip olan trene inen ve binenlerin konuşulduğu kadar tren raylarını kim döşemiş ile gidilecek visalin neresi olduğu kimsenin umrunda değilmiş gibi duruyor. Bu durumu sadece ellerini oğuşturarak takip eden demiryolu hattının döşeme ihalesini yıllar önce almış olan DoğuPerinçek ve ortakları anonim şirketidir. Eğer bu nasıl olabilir ? derseniz sonradan mühtedi, aşık işadamının, derin perinçekci kodlarını, AKaPe’ nin devşirilme noktasını deşifre etmek için tekrar okuyun. Bu yüzden tren döşeli rayların istikametinde gidecek ve son durak olan visali olan VP’ye erecektir. Treni kimin kullandığı değil rayları kimin döşediği her zaman daha önemlidir. Makas değiştirmek veya U dönüşü imkanı artık kalmamıştır.

  14. GELECEK Partisi hayırli ve uğurlu olsun Ahmet DAVUTOĞLU’nun manifestosuda partinin ilan edildiği gün yaptığı konuşmada gerçekten çok güzel hazırlanmış metinlerdi. En başta yeni anayasa söylemi ana dilde eğitim vaadi güclü parlementer sistem ve din devlet ilişkisi gerçekten kafa yorulmuş bir metin. En kısa zamanda parti programını baştan sona ikuyacağım. Keşke kurucular kurulunda liberal ve ortanın soluna yakın insanlar ve gençlerde ağırlıkta olsaydı. Tam bu noktada sayın Babacan ın partisinin daha güçlü olacağını düsunuyorum. Hiçbir devlet ve hükümet ve makam baki degildir partilerde öyle Sayın Cumhurbakanı da bunun farkinda bence bazıları bunu sindiremesede günü geldiğinde Sayın Cumhurbaşkanı nın kendisine yakışır bir şekilde görevi veya emaneti diyelim demokratik yollarla seçilmiş Cumhurbaşkanina teslim edeceğine inanıyorum. Sayın Babacan a da Davutoğluna da başarılar diliyorum.

  15. Ak parti kurucuların tamamına yakın Merhum Necmettin Erbakan hocamızın partisinden ayrılıp da parti kurmadilar mı? Kendilerine her şey mubbah iken neden başkası için kötü yada yanlış olsun ki? Demokratik bir ülkede herkes parti kurmaya hakkı vardır. Şartlar uyuduktan sonra neden parti kurulmasın ki?

  16. “Gözlerden saklayamadıkları bu kadar telaş niye öyleyse?”

    Fehmi bey! Bunun cevabı çok kolay.
    Türkiyeyi soyduklarına şahit olanlar
    tarafından kurulmuş partileri TUZAĞA düşeemez,İftira atamaz, meydan okuyamaz, ve milleti soymayada devam edemez.

    Bunları yapmamakla birlikte, o partileri kuranlarada onlardan valizler dolusu dişariye götűrűlen dolarların hesabınıde soracak olmalarından korkuyorlar.
    Bu arada Dünyaya casusda ihraç edemez.
    Adam kaçırmak için ödediği rüşvetlerinde hesabını vermek zorunda kalacağından dolayı taleşlanmaları gayet normal.

  17. Allah C.C. yer ile gök arasında çeşitli dönmelerde , insanlara iktidar nasip eder. Bunlardan biride RTE … Ancak her kes gibi inan insanlar Allah rızası ve islam -ümmet kavramları ile RTE ye oy verdik. Ancak 2010 yılı referandumundan beridir vermiyorum.. Çünkü RTE görüldü ki nefsi emmerasine kapılmış , iktidar hırsı, dünya da saray ve saltanat hırsı ile hareket edip milyonlarca insanı gözünü kırpmadan KHK lı terörist ilan edebildi. Hak yedi, Parmağındaki yüzük dışında sevetim yok dedi… Bu gün kendisinin ve ailesinin etrafındakilerin karunlar kadar serveti var… Bunu Yaparken ne kullandı… İslamı , müslümanlığı, … Bu aslında kendisi ve ailesi ve çevresi hatta ümmet dediği …. kitlenin bir ilahi imtihanıydı… RTE ve ve çevresi bu imtihanı kaybetti… Çünkü Allah ile kitleler RTE tarafından kandırıldı… Yaşantısı bir müslümana uygun değil… Şan , şöhret , ihtişam, makam ve ve mülk insanı bitirir. RTE de bitti….

  18. Devir değişiyor ama karakter değişmiyor. Yani değişen bir şey yok. Demokrasiden hiç nasiplenmedi iktidarlar. O yüzden demokrasi mezarlığımız çöp partilerle dolu. Geçmişten ders alalım, demokrasimizi güçlendirelim hesabı hiç yapılmadı. Kasaba siyasetçileri hep küçük hesaplar peşinde oldular. Kupon arsalar, yandaş müteahhitler, ne yersen kardır hesabı. Halbuki AK Parti en mağdur olanıydı bu konuda. Dersini almış olması gerekiyordu. Anlaşılıyor ki nasıl anti demokrat olunur dersi almışlar ve şimdi misliyle gösteriyorlar. Böyle olmamalıydı. Avrupa birliğine yapılan öykünmeler sahte ve birer kandırmacaymış. Yani takiyyeden ibaretmiş.

    Davutoğlu anayasa sözü vermiş. Umarız öyle olur. Sözde kalmaz. Ak Parti sermayeyi harcadı. Artık yapacak ne gücü ne de isteği var. İktidara yapışmak dışında bir gayreti de olmayacak görünüyor.

    • Bi okur, döner döner bina okur; demokrasi demişken askeri darbelerden filan da bi parça yakınmak gerekir, usuldendir hani..?öykünmelermiş…

      • 13 yıl ak Parti’ye oy veren mütedeyyin insanlar şu anda oy verecek parti bulamıyor ve bumiktar okadar az değil bende sizin görüşlerinize katılıyorum minnettarım yaptıklarına ancaj seçimlerde verilen uyarıların hiçbirini almıyorlar lüks satafat paraların çarçur edilmesi akıl alır şeyler değil haram helal bilen insanların yapmaması gerekir .bununicindirki alternatif lazımdır herkesi hain mantığıyla degerlendirmeyin tamam siz daha 100 yıl ak Parti’ye verebilirsiniz ama ben benim gibi düşünen insanların bir alternatifi olmasinmi

        • Nuri bey siz hangi 13yıldan bahsediyorsunuz kardeşim, ben bildim bileli akparti iktidarı var, ondan önce de demirel mi ne varmış, bi de ecevit galiba..? 30yıllık akparti iktidarını 13yılda bitirince her şey eskiye döner mi sanıyorsunuz? Bunların alayı sapıtmış..!

  19. Bernar hocamı istemeyerek sinirlendirmişim galiba. Halbuki ben cevap olsun diye yazmadım açtığı konuya muhabbet olsun diye yazmıştım. Neyse kısacık bir fıkra anlatayım da inşallah hocamı güldüreyim.

    Kendisi hacı da olan sakallı ve başında fesi de olan bir saadet partili abiyle (adı suat) birlikteyken biri gelip ev kredisi faizi oranını sordu. o da bilmiyorum kardeşim ben Müslümanım cevabını verdi. Adam birden ciddileşti ve ben gavur muyum ben de Müslümanım deyince Suat abi sormadım ki kardeşim dedi. Adam sinirlendi ve arkasını dönüp gitti.

    Bunu şunun için yazdım.

    Müslümanlar kimsenin aleyhine konuşmaz bunun gıybet olduğunu ve giybetin de büyük günah olduğunu bilir. Suç işlemiş olsa bile mi? Evet suç işlemiş olsa bile.
    Yalnız bu prensip, suçun anlatılmasına mani deyil. Bunu anlatmanın bir ibadet olduğunu şu hadisden anlıyoruz;

    “Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki, bu imanın en zayıf derecesidir.”

    (Müslim, İman 78

    Fakat her ibadetin bir adabı olduğu gibi bu ibadetin de bir adabı olmalı. islam dini bu ibadet adabının çerçevesini de çizmiş. Kitaplarda yazılı dileyen dini kaynaklardan bakabilir.

    Yoksa siz bakmayın benim sokak ağzıyla gelip buralarda adaptan yoksun bir şekilde sağa sola Müslümanım diye ahkam kesmeme. islam dini benim yaptigim bu tür cahilane tavirlari yasaklar. Ben de bu tür platformlarda eksiklerimi farkedip tamamlamaya çalışıyorum.(benim için bu platform Fehmi Koru Üniversitesi)

    Dini aslına uygun olarak yaşamaya çalışan bir grubun mensuplarını tamamen siyasi konuların konuşulduğu bir platforma konuşmaya çağırmanız anlamsız kaçıyor.
     
    Mustafa Çağrıcı hoca “diyanet mensubu olmasam ben de konuşmam” diyor

     Neyse Bernar hocam sizi seviyorum. Yorumlarınızdan gerçekten istifade ediyorum.

    • Merhaba Baran. İçtenliğime inan, en ufak bir kızgınlık ya da can sıkıntısı yaşamış değilim yorumunuzu okurken. Nasıl böyle bir izlenime kapıldınız?

      “Dini aslına uygun olarak yaşamaya çalışan bir grubun mensuplarını tamamen siyasi konuların konuşulduğu bir platforma konuşmaya çağırmanız anlamsız kaçıyor.”

      Tamamen siyasi konuları işleyen bir yazarın sitesinde siyasi yazılar okuyan Cemaat sempatizanı arkadaşlara düşüncelerini herkes gibi kamusal ortamda paylşamaya çağırmak neden anlamsız olsun?

      Cemmat’in TR7/24 adlı haber sitesinin son üç gündeki program başlıklarını paylaşayım. Bunun üzerine sizinle bu programların siyasi konular kapsamına mı, yoksa “Türkiye’nin dört bir köşesinden lezzetleri usta ahçılarımızdan öğrenin” tadında mutfak-yemek programı konusu kapsamında mı değerlendireceğimiz üzerine bir müzakere yapalım:

      “AKP’nin sonu ‘Gelecek’ mi? [Erhan Başyurt]
      Bir ‘çoğul kişilik’ vakası olarak Hulusi Akar [Bülent Korucu]
      Varlıktan yokluğa düşerken Simit Sarayı’nı kurtarmak… [Hakan Taner]
      Davutoğlu geldi, geliyor, “Gelecek” [Mehmet Efe Çaman]
      ABD’den ikinci yaptırım paketi geliyor; Tasarıda Erdoğan da var | GÜNDEM ÖZEL

      “Dini aslına uygun olarak yaşamaya çalışan bir grubun mensuplarını tamamen siyasi konuların konuşulduğu bir platformda konuşmaya çağırmak anlamsız, ama “dini aslına uygun olarak yaşamaya çalışan bir grubun mensupları”nın haber sitesi 7/24 pürüpak siyasal konuşarın işlendiği yayınlar yapıyor. . .

      Zihnim karşıtı, Baran.

      Bi daha tane tane anlatsanız?

      Mümkün mü?

      “Dini aslına uygun olarak yaşamaya çalışan bir grubun mensuplarının kendilerine lider ve hoca seçtiği adamın Anadolu’yu karış karış dolaşıp Komünizmle Mücadele Dernekleri kurucusu bir militan olmasını nereye koyacağımızı da söyleyin zihnimiz aydınlansın.

      Yahu adam sadece siyasetin daniskasını değil, hangi AK Parti’li yüksek yöneticinin hangi kadına gideceğini Pensilvanya’dan görüp biliyor, “Uyardık, gitmedi” diyor, siz bize “İyi yürekli sevigili Gülen Amca” portresi çiziyorsunuz. 🙂

  20. İstanbul’da31 Mart seçimlerinde AKP ye oy vermiş 400.000 e yakın seçmen 23 Haziranda saf değiştirip rakip partiye oy verdi.
    Bu rakam bize, alternatif olmadığı için AKP ye oy verdiğini söyleminde kayda değer bir haklılık payı olduğunu gösteriyor.
    Şahsen 23 Hazirana kadar bu söylemin samimiyetine inanmıyordum.
    AKP sisteme yönelik eleştirileri “oy”a ve son tahlilde siyasi güce tahvil etti, etmesine de, bu gücünü siyasal, sosyal,hukuksal ve etik tüm kurum ve kavramları yerle bir etmekte kullandı.
    Genel güven endeksi Avrupa ülkelerinde en düşük % 80 li rakam.Bizde % 20 li bir rakam.
    Kullanılan antidepresan ilaç miktarı da bunu gösteriyor.
    Yani müthiş bir güvensizlik ve kuşkuculuk hakim.
    Yeni kurulan partilerin en çok bu hususa dikkat etmeleri gerektiğini düşünüyorum

    • Ahmet takan yazisina ek olarak; Bu arada sizde bir yazinizda konu neden mal beyanina kaydi demistiniz? Sizin bildiginiz neler var ki?

Yoruma kapalı.