Yeni Tayyip Erdoğan’lar çıkmasını sağlayacak aday belirleme sistemine ihtiyaç var…

24
Reklam

Tayyip Erdoğan İstanbul’a belediye başkanı seçildiğinde kaç yaşındaydı, hiç düşündünüz mü? Ben günlerdir bu konu üzerinde düşünüp duruyorum.
Düşünmemin sebebi, herkesin gözbebeği illere partilerin aday göstermeyi düşündüğü isimler…
Aralarında neredeyse Tayyip Erdoğan’ın başkan seçilme yaşı kadar siyasi hayatın içerisinde bulunmuş kişiler var.
Fazla vakit kaybetmeden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın belediye başkanı seçildiği sıradaki yaşını yazayım: 40…
Bir insanın en olgun, ondan daha da önemlisi en iddialı olduğu yaş…
O yaşta İstanbul gibi dünyanın imrenerek baktığı bir kentin en üst düzey yöneticisi olan biri, orada elde ettiği başarıdan sonra başbakanlığa ve cumhurbaşkanlığına talip olacak bir siyaset virtüozuna dönüşebiliyor…
Eskişehir’in belediye başkanının 80’li yaşlarında olduğunu ve başarılı icraatlar yaptığını biliyorum elbette. Ancak Yılmaz Büyükerşen’in bir istisna olduğunu kabul etmeliyiz. Sorunlarla cebelleşilen büyükşehirlerde iddialı genç isimlerin daha yararlı hizmetler göreceklerini genel kural sayabiliriz.
Fransa’da cumhurbaşkanlarının bazıları büyük kentlerin başarılı belediye başkanları olarak yola çıkmış siyasilerdir. Bir kenti iyi yönetenin ülke yönetiminde de başarısını devam ettireceği varsayımı iddialı siyasilerin önünü açmıştır orada.

Hep aynı isimler

Bu genel kabullerden hareketle şu sırada önemli kentlerin belediye başkan adayı olarak ismi geçenlere baktığımızda, siyaset alanında saçını başını ağartmış kişilerin o görevler için düşünüldüğünü görüyoruz.
İstanbul için ismi üzerinde en fazla durulan kişi, bakanlık, başbakanlık yapmıştı, son görevi de TBMM başkanlığı… Onun İstanbul için belediye başkanı olarak düşünülmesi, aday gösterecek partinin en büyük kentimize verdiği değerin sergilenmesi sayılabilir; nitekim öyle de takdim ediliyor.
Ancak her geldiği kademede yorulmuş bir deneyim abidesi için İstanbul belediye başkanlığı hayli ağır bir görev değil midir?
Geçenlerde AK Parti’de ağırlığı bulunan siyasi kimlikli bir dostla söyleşirken, isimler üzerinde durmaksızın, şu soruyu gündeme taşımıştım: ‘‘Partiniz 16 yıldır iktidarda. Bu uzunca yıllar içerisinde önemli görevlere getirilebilecek isimlerin yetişmiş olması gerekir. Ancak ne zaman önemli bir koltuğu doldurmak söz konusu edilse, yeni isimlerin ortaya atıldığını pek göremiyoruz. Hep aynı isimler gündemde. Bu neden?’’
Dostum, bu soruyu tebessüm ederek atlattı.
Atama veya tercihte bulunma noktasında bulunan kişi/ler/in yeni yüzleri tanımamasıyla ilişkili olabilir bu durum. Yakınları veya eskiden beri yan/lar/ında bulunanlar ilk akıllarına gelen isimler oluyorsa ne yapacaksınız?
Genç-yaşlı konusunu gündeme getirmenin bugünün Türkiye’sinde fazla bir anlam taşımadığını ben de biliyorum. Önemli görevler ‘‘Başarılı olamazsa görevden alınırlar’’ mantığı içerisinde dağıtılıyor bugün. Nitekim yakın zamanda halk tarafından seçilmiş bazı belediye başkanları ‘metal yorgunu’ oldukları gerekçesiyle görevden alındılar.
Sistem değiştikten sonra bakanlık görevine getirilenler bile, daha ‘Besmele’ çekip göreve başlayacakları sırada, ‘‘Atandıkları gibi, başarılı olmadıkları takdirde görevden alınabilirler de’’ uyarısıyla karşılaşmadılar mı?
Bakanların bazısı hem yeni isim hem de genç; ancak onların da böylesine bir moral baskı altında çalışmalarından hayır gelecek midir, bilemiyorum.
Acaba son zamanlarda yaşanan yalpalamalarda bu yönetim anlayışının da bir etkisi var mı? Yakınların, uzun yıllardır tanınanların önemli görevler için tercih edilmesi, nispeten dışarıdan geldi sayılacak yeni ve genç isimlerin moral baskı altında tutulması sıkıntılara sebep oluyorsa şaşırmamalı.

Önseçim olsa…

Eskiden, 1980 öncesinde, tercih etmeleri için vatandaşın önüne konulacak isimleri, siyasi partiler, önce teşkilatlarının beğenisine sunar, ‘önseçim’ denilen mekanizmayla isimler belirlenirdi. O mekanizmanın yerini son zamanlarda anketler ve temayül yoklamaları aldı. Anket sonuçları gizli, temayül yoklaması ise yukarılara bakılarak elde ediliyor genellikle; bu yöntemlerin sağlıklı olduğu herhalde söylenemez.
CHP bile, bazı yerlerde ‘önseçim’ yöntemini kullanacağını beyan etmişken, büyük kentler söz konusu olduğunda merkez yoklamasından vazgeçemiyor.
Partileri yönetenlere aday belirleme hakkını elde tutmak daha kolay ve işe yarar görünüyor.
Oysa, adaylar geniş bir tabanın eğilimini yansıtacak bir yöntemle belirlenmiş olsa, ortaya çıkan ismin çok deneyimli veya hiç deneyimi bulunmayan biri olması fark etmezdi; sonuçta demokrasinin genel kuralı ‘halkın sesi Hakk’ın sesidir’ anlayışıdır.
AK Parti’nin yüzde 50’ye kadar çıkmış oyunun son zamanlarda ancak ‘ittifak’ yoluyla iktidarını koruyabildiği gerçeğiyle yer değiştirmesi, CHP’nin de oyunu ‘iktidar namzedi’ görülmesine yol açacak biçimde artıramaması aday ismi belirlemede uygulanan sistemle ilgili olamaz mı?
Bana olabilirmiş gibi geliyor.
Yeni Tayyip Erdoğan’ların çıkıp ‘‘Ben varım’’ diyecekleri bir ortama ihtiyaç var.
ΩΩΩΩ

Reklam

24 YORUMLAR

  1. Allah’ı ve müminleri aldatmaya çalışırlar. Halbuki sırf kendilerini aldatırlar da farkına varmazlar. (sure 2 , ayet 9)
    Hayatın her alanında geçerli olan bu ayet Siyaset alanında geçerlidir…. Buradan hareketle , siyaset alanında tutulmayacak sözler söylemek , halkı aldatmak amacı ne olursa olsun büyük suçtur. Aşağıdaki YOUTUBE adersinden Tayip Erdoğan’ın sözlerinin karşılaştırılmasını izleyip siz yorumlayın….. Yukarıdaki ayet sanırım herkesi bağlar…. Arkasından gittiğiniz liderleri de bağlar , sokakta ki adamı da bağlar.. .. “Ne altadatan olun , nede aldatılan”.. Onun için Yeni R.T.E. lerden Allah bu milleti esirgesin…. Bize özü sözü doğru olan yönetici lazım….
    https://www.youtube.com/watch?v=bW6bem3ACa0

    • Videonuzda resmedilen turden siyasetciler, Kuran’in (ya da Incil’in veya Tevrat’in -farketmez) Allahin kelamı olduguna, yani O’nun tarafından indirildigine inanan insanlari aldatabilirler.
      O insanlar, Kuran’a “Allah Kelami” derler; Allah’i yolda görseler tanırlar mi acaba?
      Allah’in, insanlara, gökten adeta zembille indirir gibi kurallar, kanunlar indirebilecegine inanan bir insan, çok kritik bir esigi asmistir. Video’da resmedilen turden siyasetçilerin onlari kandirabilmeleri, o esigi aşmanın tabii bir sonucudur. Birinciye gore, adeta bir cocuk oyuncagidir.
      Kuran’in, Allah’in kelami olup olamiyacagi konusun tartisilmasi, en basta saygin islam alimlerinin bir tartisma konusu olmalidir. Muslumanlar bu konuya usulune uygun bir sekilde uyandirilmadigi surece, Turkiye dahil, tum islam dunyasi, video’da resmedilen siyasetciler, idareciler tarafindan idare edilmeye mahkumdur.

  2. ulkemizde siyaset çıkar için yapılıyor , arada bir idealist vatan ve hizmet edasıyla birileri çıkınca da sistem onu bertaraf ediyor. beceri liyakat maalesef bizim dünyamızda bulunmuyor.halkımız da siyaseti futbol takımı tutar gibi takip ediyor.Siz hiç bir CHP linin muhafazakar bir partiye oyverdiğine tanık oldunuz mu veya tam tersi.Maalesef biz halk takımı siyasetçileri bu duruma getiriyoruz. ölümüne destek ölümüne oy.
    Fakat bu sefer durum biraz farklı AKP İstanbul belediye başkanlığı ile geldi onunla da gidecek gibi gözüküyor.
    16 yılda çok işler yapıldı ancak filmin sonu hoş olmadı:Batan bir ekonomi , guguk olan hukuk ,
    cahiller ordusu yetişen nesil. Bunların bedeli maalesef bu seçimde ödenecek.
    Ondan dolayıdır ki son demlerindeki siyasiler sahaya sürülüyor.
    Oysa bu seçim AKP nin fabrika ayarlarına dönme seçimi olmalıydı.Yeni bir başlangıç taze kanlar .Olmadı
    olmayacak da .

  3. Belki yazının konusu bu degil, ama basligina bakarak, “Yeni bir Tayyip Erdogan, oyle mi?! Allah yazdıysa bozsun!’ diyorum. Sonra, “Dusman basına…’ diye mirildaniyorum, ama onu bile düşmanin haline aciyarak.

  4. Yazının başlığı ve son cümlesi beni güldürdü.
    12 eylül darbe yönetiminin siyasal partiler yasası hala yürürlükte ve partilerin tek adam yönetimini sağlıyor.
    Partiyi bir kere ele geçirdin mi 7 düvel gelse istisnalar dışında ki o da çok nadirattan seni kimse koltuktan edemiyor.
    Aslında denmesi gereken tek adamlar üretmeyen bir sistem hayata geçmeli.

  5. Günaydın mı demek lazım? Biraz geç oldu galiba. kaşıkçı cinayeti gibi ‘bu ülkede milyonları ilgilendiren’ bir sorundan demokrasi gibi önemsiz bir konuya geliş haliyle biraz zaman alıyor. E tabi demokrasi ile eve alınan gıda maddesi arasındaki mesafe de fehmi bey için biraz uzun. anlayışla karşılamak lazım.
    – gün akşam olmuş. bundan sonra partileri önseçim yapmaya zorlamaktan bahsedemiyorum, zorlamaya çalışmanın bile anlamının olmadığı bir zaman.
    – fehmi bey, demokrasi ile evine aldığı ekmek arasındaki mesafe kısaldığında (bu mesafe o kadar kısalır mı onu da bilemiyorum) önemsiz sorunların öncelikli olduğunu kavrar artık ama kavraması o aşamada herhangi bir işe yarar mı pek emin değilim.
    – 2008 yılından beridir, değişik yerlere, durumun buraya gelebileceğine dair görüşlerimi bildirdim. İnsanlar, varolan düzenden yararlanıp, işin buraya gelmesine razı oldular. şimdi de, bu ülkenin imkanlarından yararlanan insanlar, bu ülke için birşeyler yapmaktan kaçınıyorlar. Ülke, onlar için sadece nimetlerinden faydalanacakları toprak, bizim içinse, daha çok, külfetlerini üstlendiğimiz toprak oldu.
    – buraya yorum yazanlar da dahil, apayrı dünyalarda yaşıyoruz. Ben türkiyede yaşıyorum ama diğerlerinin nerde yaşadığını birtürlü çözemedim. Yandaşlar da dahil…

  6. Dün yazdım. Değişecek her şey gibi seçme sistemleri de değişecek. Sadece batıya bakarak yeni şeyler öneriyorsunuz. Kelin merhemi olsa başına sürermiş. Verilen tekil başarılı örnekler geneli yansıtmıyor.
    Siz adil düzeni de bilirsiniz. Fıkıha dayalı, matematik tabanlı değişik seçme ve seçilme yöntemleri vardır.
    Sıkıntı, doğrudan demokrasi/doğrudan temsil yöntemindedir. Aysun Kayacı haklıdır. Bunu izale etmek için, nispi temsil/dolaylı demokrasi tercih edilmelidir. Şimdiki yöntemle seçmenler reklamlarla, yani sizin çok sevdiğiniz medyatik usullerle enformasyon bombardımanına tabi tutulur ve öyle istenen sonuç alınır.
    Nispi temsilde ise; köydeki/mahalledeki kişi her konuda bucaktaki/semtteki tanıdığı birini kendine temsilci seçer, o kişi vekâleten ildeki birini temsilci seçer, ildekiler de başkentteki birini seçer. Böylece herkes birebir tanıdığı, bildiği ve kontrol edebildiği kişileri seçmiş olur. Bu en adil bir yöntem, gerçek bir demokrasi olur.
    Bu nispi temsil; ilmi, mesleki, siyasi ve dini/ahlaki kurumların tüm seçimlerinde uygulanmalıdır.
    İşin esası, kişinin bildiği ve kontrol edebildiği kişilerden birini secmesidir. Yoksa medyanın oyuncağı olacaktır.
    Saygılarımla.

  7. Erdoğan atanmadı
    Erdoğan, partimizin kuruluşunda vardı. Parti içinde il başkanlığına kadar yükselmişti. Millî Görüşçü yönetici bir arkadaşım bana “Biz Recep Tayyip Erdoğan’ı İstanbul’da belediye başkanı yapmak istemiyorduk ama yapmasaydık belediye başkanlığını kazanamazdık.” demişti.
    AK Parti’ye muhalif olmayan yeni bir parti kurulmalı. O, Adil Düzen Partisi olmalı. O partinin il başkanı İstanbul belediye başkanı olmalı ve işte o başbakan ve cumhurbaşkanı adayı olur. Erbakan veto edildikten sonra Akevler ile çalıştı. Erdoğan iktidardaki bir partinin adayı değil iktidara getirdiği bir partinin adayı olmuştur.
    Mevcut düzeni yıkmak için değil yen düzeni oluşturmak için ortaya çıkan adaya ihtiyacımız vardır.

  8. özel sektörün teknolojiyi kullanım oranı
    düşük teknoloji kullanan işletme oranı % 59
    orta düşük seviye kullanan % 30
    abd 25 yılda 5 861 401 makale üretmiş
    İngiltere 1 443 131
    Japonya’nın 1 371 470
    Almanya 1 318 960
    Türkiye ise 98 186 (atıf sayısı 112 705 yani oldukça düşük yani yayınların kalitesi düşük)
    Japonya da bir yılda yapılan patent başvurusu 496 000
    abd de bu rakam 375 000
    almanya da 292 000
    türkiye de ise 3 219…

  9. Siyaset tarlasında adam az yetişiyor. Ben varım diyene; buyur gel, sen de otur denilen bi sofra da değil bu. Kabiliyeti olan, hevesi olan, memlekete bi katkısı olabilecek adaylar önden buyursun. Şahsiyet sahibi ehil insanların işi biçok yerde olduğu gibi siyasette de daha bi zordur:) siyasetin doğası icabı akrabacılık, kayırmacılık, omurgasızlık, üçkağıtçılık her devirde rağbet görmüştür. Önseçim sağlıklı sonuçları garanti etmez, hatta dar alanda tam tersi sonuçlar da verir. Şimdi chp merkez yoklamasıyla aday tespiti yapıyor, genel başkan kimi seçerse aday odur! Aynı kişiyi önseçimle aday gösterseniz de doğrudan aday gösterseniz de chpli seçmen oyunu aynı kişiye tıpış tıpış veriyor zaten:) yani önseçimin de bir hükmü yok aslında…

    • Virtüöz, müzikte bir enstrümanı ustalıkla çalabilen kişiye denirki, siyasetteki karşılığı da usta siyasetçi manasına gelir.
      Örneğin yanlış tarım politikaları sonucu( tarımın bitirilmesi) üretimi azalan soğanın, ekonomik kriz etkisi, dolar kurunun yükselmesi, enflasyonun iki katına çıkması dolayısıyla da zaten azalan üretimin yüksek maliyetlere bağlı olarak fiyatının aşırı yükselmesi tamamen hükümete fatura edilecek bir mesele iken, siyasetçi kendi iktidarına zarar gelmesin diye faturayı yılda birkez hasadı yapılan soğanın, halka dağıtımı bir seferde olmadığı için ( kimse evine bir senede yiyeceği soğanı bir seferde almıyor neticede) sene boyu halkin ihtiyacı miktarınca dağıtımını yapmak üzere yıllardır kullandığı deposunda muhafaza eden toptancılara ” firsatcilar, stokcular peydah oldu, bunlar soğanı stoklayarak pazara sürmüyorlar ve fiyatın aşırı artmasına sebep oluyorlar, ama biz bunlara bu fırsatı vermeyeceğiz” diyerek soğan depolarına göstermelik operasyonlar yaparak faturayı soğan toptancılarına kesmesine ‘siyasette ustalık’ diyoruz.( siz buna deha! da diyebilirsiniz.)

  10. Partilerin kurultay secimlerinde dahi tek liste oluyor.Insan kendi partisinde bile bildigi secmek istedigi adayi dahi listede goremiyor ki…Oysa siyasi partilerin kendi secmenlerinin tercihleri ile belirlenecek adaylarla yonetime talep olmali oysa pek cok secmen milletvekili seciminde dahi sectigi ildeki milletvekilini tanimiyor kim oldugunu kendi sehrinin beldenin yorenin sorunlarini nasil haledecegini bilmeden basiyor oyu.
    Ornegin acaba Chp de baskanlik icin on secim olsaydi kac delege Kilicdarogluna oy verirdi ? Her defasinda yenilen yeni yuzler, degisikligi savunanan aday cikaramayan bir partiye halen insanlar niye oy verir ki
    Akp bu yone gidiyor,secim kaybetme korkusu yeni yuzleri yeni sahislarin hizmet etmesinin onune geciyor,
    Sanirim siyasi partiler katilimciliga kapilarini tamamen kapatmis yoneticilerinin agzina bakan koltuklarini koruma pesinde olan kurumlara donmusler.Yazinizda belirtiginin gibi Sn.Erdogan Istanbul a yeni bir nefes getirmis onunla birlikte bu gunlere gelinebilmistir.
    Demokratik sistemin en gerekli parcasi olan secebilme hurriyetin den men ediliyoruz.Aslinda hangi siyasi partiye yakin olursak olalim buna ses cikaramiyor olmamiz bence biz secmenleri de suclu cikariyor.Eger belli bir kitle bizlere sectirilmek istenen kisileri secmeyip bi rcesit boykot veya itiraz gibi tepkilerimizi gosteremedigimizden bastaki ler milletin sesine degil kendi seslerine gore aday belirliyorlar.
    O yuzden bunu secmenler olarak once kendi tuttugumuz partiden birey olarak talep edip genelestirebildigimiz takdirde sanirim halkin adaylarini basta gorme sansimiz olacaktir.Yoksa sadece bize bunu sec buna oy at gibi bir nevi

  11. Daha onceki yorumlarda belirtmiştim. Halkın çoğu Erdoğan’a yani şahsiyete oy veriyorlar. Ve Erdoğan giderse ülke batar, bölünür diyorlar. Aklıma şu soru geldi. Milattan önce devlet adamları ölünce atlariyla değerli eşyalariyla ve eşleri ile gömülürdü. Acaba Erdoğan ölünce Erdoğan sevenler de aynı mezara girecekler mi? Elbette hayır! Çünkü ruh tatlıdır. Hayat vazgeçilmezdir. Yeni Tayyipciler cikmamissa bunun sebebi Erdogandir. Çok baskıcı tavrı var. Ahmet Davutoglu görevden alınması bir gozdagiydi. Nihayet Sayın Fatih Erbakan liderimiz parti kurdu. Allahın izniyle bu düzene son vereceğiz. Evet belki belediyelerde alternatif yok ama; iktidarda taze kan (fatih erbakan) var. Yeniden Refah partisi halkın alternatifi olacak bir partidir.
    SAYGILAR SEVGİLER

  12. Allah Korusun! Yeni Erdoğanlar çıkarsa bir o kadarda onları ihtidara taşıyıp her tökezlemsinde kol kanat gerecek Bahcelilerde çikmasi gerek.
    Bunlar gibi ikililere bundan sonra birakın Türkiyeyi Amerkanin başina gelseler orayi dahi haritadan sildirırler.
    Erdoğan Turkiyeyi Cahiller için Cennete Ahiller içinde Cehenneme çevirdi.
    O kadar fazla cahiller ordusu kurdularki Incir ağacinin kökleri gibi her yere kök saldılar.
    F Korunun günlüğünü dahi nerde ise havuza çevirdiler.
    Kaliteli yorumcularıda buradan kaçirtilar.
    Turkiye yalancilar ve cahiller için tam bir cennet.
    Erdoğan bunu iyi başardı.
    Hangi bakan demişti, bize cahil insan lazim kültürlü insan değıl.
    Cahilleri yönetmek kolay olur.
    15 Temmuz olayi gibi bir olay demokrasi ülkelerin her hangi birisinde olsaidi.
    GenelKurmay başkani aninda istifa ederdi. Başindaki kurum darbe yapiyor onun haberi olmuyor.
    Bizde ne oldu istifa etmesi şöyle dursun Daha GK başkanı iken M.S Bakanı yaptılar.
    Madalyasıni geri iade eden 15 Temmuz Gazisi,Tankların önüne kendini attiğı için kendisini Aptal olarak ilan etti.
    Millet uyanmasin diye durmadan seçim yapiyorlar.
    Bu kadar israfa dağlar yalanda milletler dayanmazlar.

  13. Çok haklısınız. Belediyeler özellikle büyükşehirler ülke yönetimini test etmek ve deneyim kazanmak için ideal. Nitekim hepimizin bildiği gibi Osmanlı imparatorluğunda da şehzadeler Manisa, Trabzon, Bursa gibi şehirlerde yöneticilik yaparak padişahlığa hazırlanırlardı. Dünyada da benzer uygulamalar var ve faydalı bir yöntem.
    Ama maalesef bu yöntemi kolaylıkla ve rahatlıkla uygulayabilmek için insanlara güvenebilmek, onların görünen yüzü ile iç yüzünün aynı olduğundan emin olmak gerekiyor. Yarım yüzyıldır ülkedeki tüm tüm kurumların içine yerleştirilmiş, solcu, sağcı, milliyetçi, komünist, dinci, asker, memur, doktor, mühendis, gazeteci, politikacı ve benzeri görünümlü ama esasında belki kendilerinin bile neye-kime hizmet ettiğini tam ve doğru olarak bilmediği binlerce insanın mevcut olduğu bir memlekette bunu rahatlıkla uygulamak ne ölçüde bir risktir düşünmek gerekir. Bu yüzden belki aksini herkes arzu etse de, gerekli temizlik yapılıp, devlet ve ülke tamamen emin hale gelmeden, bu tür görevlendirmelerde önceliği güvenilir kişilere verme uygulaması bir müddet daha tercih edilecektir.

    • Yani diyorsunuz ki herkes tek tip elbise giysin. Düşünce de Saddam ve Kaddafi gibi tekli adama dönüşsün. İşte bu imkansız bir şey……

      • Tek tip düşünen insan olsun demiyorum, sadece paraleline değil meşru devlete bağlı insan bulabilmekten bahsediyorum.

Yoruma kapalı.