Bir iktidarı 16 yıl sürdürebilmek bayağı zordur; dünyada da AK Parti iktidarı gibi dayanıklı bir yönetim bulmak, özellikle demokrasilerde, neredeyse imkânsızdır.
AK Parti bu yönüyle olağanüstü başarılı bir siyasi organizasyon sayılabilir.
Metal yorgunluğu mu, o da ne?
Başarısını pek çok unsura borçlu AK Parti; bunlardan biri de süreç içerisinde yaşadığı değişimler… Meclis grubuna, il ve ilçe yöneticilerine bakınız, ilk günden bugüne değişmeden hâlâ ortada görünen simalar hayli sınırlıdır.
Cumhurbaşkanı ve AK Parti genel başkanı Tayyip Erdoğan’ın ‘metal yorgunluğu’ tespiti, partiye dışarıdan bakanlar üzerinde etkili olmuşsa bile, partinin içerisinde yer alanlar tarafından, bu yüzden, şaşkınlığa sebebiyet vermiş durumda.
“Göreve başlayalı çok olmadı, ne yorgunluğu?” diye soran sorana…
AK Parti’ye yakın bilinen kalemler konuyu ele alıp tartışma ihtiyacı bile duymadılar.
‘Metal yorgunluğu’ diye farklı bir alana (mühendislik alanına) ait bir deyim olarak sunulduğu için olabilir…
Oysa Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kast ettiği, bildiğimiz yorgunluk.
Malzeme mühendisliği alanına ait o deyimi kullanarak, “Teşkilâtlarımızda yorgunluk alâmetleri belirdi, yorulanlar yerlerini taze güçlere bıraksın” demek istiyor.
Teşkilâtı şaşkınlığa düşüren de bu.
Başka partilerle mukayese edildiğinde teşkilâtı en hızlı değişime uğrayan partidir AKP…
Şaşırmalarının bir sebebi de, kendisine ‘partili’ sıfatını da kazandıran anayasa değişikliği sonrasında, ‘metal yorgunluğu’ tespiti yüzünden değişim çağrıları eşliğinde yükselen beklentiye rağmen, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bakanlar kurulunda az sayıda değişiklikle yetinmesidir.
Bakanların birkaçının yeriyle oynandı, birkaçının yerine yenileri geldi.
Hepsi bu kadar.
Sohbet etme imkânı bulduğum AK Parti’ye karşı saflardan bakan bir siyaset emektarı, dün bana, “Cumhurbaşkanı 16 Nisan referandumu sonrasında neşesini kaybetmiş görünüyor; sanki bu kadar geniş yetkileri üstlenmekten memnun değil, sanki geriye dönüş mümkün olsa eski düzeni tercih edecekmiş gibi…” diyordu.
İddialı bir tespit.
Geniş yetki çok daha büyük sorumluluk demek. Tespit doğruysa, bundandır.
Devlet Bahçeli.. yine Devlet Bahçeli..
Anayasa değişikliğini ve cumhurbaşkanı odaklı yeni sistemi getiren süreç gerçekten fazla hızlı gelişti. Şimdilerde “Erken-baskın seçim ister mi?” diye ağzına bakılmaya başlanan MHP lideri Devlet Bahçeli’nin “Getirin değişiklik paketini, inceleyelim, beğenirsek, birlikte Meclis’ten geçirelim; halka sunulma aşamasına geldiğinde de sözümden dönmeyeceğim” çıkışı süreci başlatmıştı.
Hem de AK Partili ağızlar ve Cumhurbaşkanı Erdoğan artık başkanlık sistemi gereğini telâffuz etmez hale gelmişken…
Devlet Bahçeli bu tür âni çıkışları hep yapıyor ve sonuç da alıyor.
Bu son hamlesiyle aldığı sonuç, AK Parti’yi kendi çizgisine çekme başarısıdır.
Hükümet sözcüleri, ikide birde, “MHP ile aramızı açmaya çabalayanlar var, bunda başarılı olamayacaklar” açıklamasını yapma ihtiyacını neden duyarlar dersiniz?
İktidar partisini kendi çizgisine çekmek hiç de küçümsenmeyecek bir başarıdır Devlet Bahçeli için…
Yarın, “İdam cezasını getirmekten söz ediyorsunuz, getirin yeni düzenlemeyi, destek verelim” derse MHP lideri, AK Parti ne yapar, bundan geri durabilir mi?
Muhtemelen Devlet Bahçeli’nin ajandasında bunun da zamanı vardır ve o bekleniyordur.
En uzaktan en yakına
Buradan benim çıkardığım sonuç şu: Kurulduğu 2001 yılında ve iktidara geldiği 3 Kasım 2002 tarihinde, kuruluş felsefesi ve temel ilkeler bakımından, AK Parti’nin en uzak olduğu partiydi MHP; aradan geçen 16 yıl sonra, bugün, iki parti siyasi tarihimizde hiç benzeri görülmemiş bir yakınlaşma içerisinde.
Önceki gün burada yazdım: Bazıları, iki partinin (AKP ve MHP’nin), yakınlıklarını, yapılacak ilk genel seçimde bir ‘ittifaka’ dönüştürebilecekleri görüşünde ve beklentisindeler.
AK Parti içerisinden veya yakın çevresinden yükselen aykırı sözlere, davranış tarzlarına, karşı çıkışıyla Devlet Bahçeli ayar veriyor. AKP’nin eski MKYK üyesinin “Devleti yeniden kuruyoruz” değinisine önce Bahçeli tepki verdi, AK Parti’den tepkiler ondan sonra geldi.
İyi bir şey mi bu gelişme?
Bir yönüyle iyi tabii. Bu sayede AK Parti 16 Nisan referandumunda kıl payıyla da olsa ‘Evet’ oylarına kavuştu; parlamenter sistemden yana AK Partililerin bıraktığı boşluğu Bahçeli’nin telkinlerine duyarlı MHP seçmeni doldurdu.
Siyasi açıdan yakınlaşmanın iki parti arasında vazgeçilmez bir ilişkiye dönüşmesi bundan.
Öte yandan mahzurları da var doğal olarak.
En büyük mahzuru da, tabanda siyaset yapan AK Partililerin kendilerini yeni duruma ayarlamakta zorlanmaları. Düne kadar en sert karşı çıktıkları kişiler ve fikirlerle şimdi dost olmak durumundalar.
Acaba ‘metal yorgunluğu’ biraz da bundan mı kaynaklanıyor?
Muhtemeldir.
Devlet Bahçeli, MHP lideri olarak, iktidar partisi üzerinde kıskanılacak bir etkiye sahip hale geldi.
‘Metal yorgunluğu’ tespitini bir de bu bakış açısından düşünün istedim.
ΩΩΩΩ