Adamlar gerçekten olağanüstü çirkin davrandılar. Bakanlarımıza toplantı düzenleme izni vermedikleri gibi apar topar ülkelerinden dışarıya attılar; köpekleriyle topluluğun üzerine de saldırdılar…
Hollanda böyle yaptı da Almanya, Avusturya farklı mı davrandı; onlar da peş peşe Türk siyasilere ülkelerinde toplantı ve miting düzenleme yasağı getirdiler…
Buradan bakan politikacıların aklına hemen ‘Hitler’ ve ‘Nazi’ sözcükleri geldi ve demeçlerde bol bol o sözcükler kullanıldı.
Herhalde dikkat etmişsinizdir: En ciddi sertleşme o sözcüklerin Türkiye’de kullanıma girmesinden sonra yaşanmaya başladı.
Daha önce sessiz kalan ülkeler bile çirkin koroya katıldı.
Onlar kızdıkça bizde o sözcükleri kullananlar da arttı. O gün bugündür Türkiye’ye karşı tavırları Nazi davranışıyla, Hitler’in yaptıklarıyla kıyaslayanlardan geçilmiyor.
Arada bir algı soru olduğu açık da, bu sorun nereden kaynaklanıyor olabilir?
Mesela tarihi farklı okumamızdan olabilir mi?
Özel tarihimden bir anekdot
Yıllar önce bir gazete yine bugünküne benzer bir ortamda, dönemin Alman başbakanını Hitler’e benzeten karikatürleri çokça kullanan ve hemen her cümlesinde ‘Nazi’ sıfatı geçen Almanya karşıtı bir yayın başlatmıştı. Bu söylemin yanlış olduğuna dair birkaç cümle yazdığımda bana kızmıştı gazetenin yöneticileri…
Ardından ne oldu? Alman hükümeti gazetenin Avrupa baskısının yayınını durdurdu.
Konu hassas olduğu için, bunu yapmayı mümkün kılan yasalar var Avrupa ülkelerinde.
Galiba biz Hitler’i tarihin bir döneminde gelmiş ve bazı kötü işler yapmış bir figür olarak görüyoruz. Bir devlet adamı, bir politikacı, şimdilerde Hollanda ve Avrupa’nın başka ülkelerinde Türkiye’ye karşı çıkış yaptı mı, onu Hitler ile.. yaptığını da ‘Nazi’ olmak ile eş-değerde görüşümüz bundan…
Kendilerine bu isim ve sıfatlarla hitap ettiğimiz kişilerin tepkilerini de anlamakta zorlanıyoruz.
Oysa Hitler ve Nazizm öyle herkes için kullanılabilecek benzetmeler değildir.
Tarih ne anlatıyor
Tabloyu daha iyi anlamak için Hitler’in Avrupa’ya ödettiği fatura ile işe başlayabiliriz:
Hitler’in başında bulunduğu Nazi rejimi aralarında milyonlarca Yahudi’nin de bulunduğu çok sayıda insanın ölümünden sorumludur. Ayrıca, İkinci Dünya Savaşı sırasında 19.3 milyon sivil ile savaş esiri Nazi rejimi tarafından katledilmiştir. İkinci Dünya Savaşı’nda hayatını kaybetmiş askerlerin sayısı da 29 milyondur.
Nereden baksanız 60 milyon insan…
Dünyanın hiçbir döneminde tek başına bir insan veya ideolojiye dayalı bir rejim bu kadar çok sayıda insanın yok olmasının doğrudan sorumlusu olmamıştır.
İdeoloji olarak Nazizm, bazı ırkların diğerlerinden üstün olduğuna, aşağı sayılan ırkların mensuplarının, yok olmak istemiyorlarsa, üstün ırkın emrine girmesi gerektiğine inandığı gibi, bazı ırkların da (Yahudiler ve Çingeneler gibi) ortadan kaldırılmasını savunmaktaydı.
Bunu sağlamak için de, tahmin edilebileceği üzere, sıkı bir güvenlik devleti oluşturmuştu Hitler; Alman ulusunun kaderini elinde taşıyan tam bir diktatördü. Onun döneminde ispiyonculuk teşvik edilmekte, aydınlar tehlike olarak görülmekte, kitaplar yakılabilmekteydi.
Yukarıda birkaç paragrafla özetlemeye çalıştığım özelliklerden sadece birini alıp hemen onu üzerinde taşıyan kişiye Hitler benzetmesinde bulunmak kolaycılık olur.
Sadece yasakçılıkla veya kendi milletini başkalarından daha üstte görmekle birisi “Nazi” olmaz.
Türkiye gibi İkinci Dünya Savaşı dışında kalmış bir ülkeden o dönemle ilgili değerlendirmeler yapmak ile, Hitler’in etkisini birebir hissetmiş.. Almanya gibi.. veya bir çoğu Nazi çizmeleri altına düşmüş Avusturya, Hollanda, Fransa, Belçika gibi.. ülkelerde yaşayanların değerlendirmeleri farklı olacaktır.
Birine “Hitler” veya “Nazi” dediğimizde, bu sıfatları kendisi için kullandığımız kişi de, onun ülkesinin insanları da ailelerinin de muhtemelen zarar gördüğü biriyle mukayese edilmekten hiç hoşlanmayacaklardır.
Aileden duymadıysa bile, konuya ilişkin binlerce kitaptan ya da yüzlerce filmden edindiği dehşetengiz izlenimleri zihninde canlandıracaktır öyle biri.
Niyetimiz zaten buysa
Galiba herhangi bir Avrupalı ile Türkiye’de yaşayan biri arasında bu konuda ciddi bir fark var ve bu yüzden son ihtilafta taraflar birbirini anlamakta zorlanıyor.
Ülkemizle ilgili hoş olmayan bir cümlenin ağzından çıktığını duyduğumuz bir politikacıya, bakanla birlikte bekleşen kalabalığın üzerine köpeklerini süren polise, hatta toplantı düzenleme talebine geçit vermeyen yöneticiye biz kolaylıkla Hitler’li ve Nazi’li benzetmelerde bulunabilirken.. kendilerinden “Hitler” veya “Nazi” diye söz edildiğini işiten politikacılar, polisler ve yöneticiler hop oturup hop kalkıyorlar…
Aradaki algı farkı bilinse çok daha kolay çözülebilecek ihtilaf, bu yüzden, içinden çıkılmaz bir hal alabiliyor.
Niyetimiz zaten buysa.. karşımızdakini hop oturup hop kaldırmak istiyorsak.. o zaman bu okuduklarınızı ben ayzmamış olayım…
Türklerin yoğun olduğu Avrupa ülkelerinde entegrasyonmu, asimilasyonmu tartışması şimdi tekrar başlayacak. Yeni tartışmalarda entegrasyon taraftarlarının durumları oldukça zor. Çünkü daha önceki entegrasyon tartışmalarında düşünülemeyen bir durumla karşı karşıyayız. Bunu bir örnekle anlatmaya çalışayım. Örneği kendi üzerimden veriyorum ama bu Avrupa’daki her Türkiyelinin başına gelebilir.
Yarın bir Alman komşum bana şu soruyu sorabilir:
„Hüseyin, 30 veya 40 yıldır Almanya’da yaşıyorsun. Almanlar gibi devletin bütün imkanlarından faydalandın. Çocukların burada dünyaya geldi, okula gittiler, meslek sahibi oldular. Şimdi eline bayrağını alıyorsun ve bizi Nazi diye suçlayan politikacılarınızı karşılamaya gidiyorsun. Bunu nasıl anlamam lazım bana açıklar mısın?“
Komşum benim politik düşüncemi bilmez. Ben gitmedim demek sorunun cevabı değil. Peki nasıl bir cevap verebilirim?
Nazi suçlaması yapan politikacılardan da cevap konusunda yardım bekliyorum?
belki şöyle cevap verebilirsiniz,
burada yaşıyoruz, en ihtiyacınız olduğu zamanda buradaydık, çalıştık , ekonominize fayda sağladık, dostça yaşadık, bizden hiç kötülük görmediniz, ama sizin politikacılarınız yine hiç kötülük görmedikleri ülkemize terör pompalıyor teröristler burada üs kuruyor onlara silah bomba sağlıyor darbecilere ev sahipliği yapıyor ajanlarınız ülkemizi karıştırmak için çalışıyorlar gazeteleriniz her gün ülkemizi kötülüyorlar politikacılarımızı karikatürize ediyorlar bunu benim nasıl anlamam lazım. bir alman olarak birlikte yıllardır dostça yaşadığın insanlar için sen ne yapıyorsun??? politikacılarımızı karşılamaya gidip gitmediğimi merak etmediğin zamanlarda…benim alman arkadaşlarım ülkelerinin yanlışlarını eleştiriyorlar ve benim politik görüşlerime göre arkadaşlığımıza ayar vermiyorlar….
Önce cevap verdiğiniz için teşekkür ederim.
Almanya’da yaşayan Türklerin iki ülkesi var. Almanya’ya entegre olmuş bir Türk kendisini hem Türkiye’de hem de Almanya’da evinde hisseder. Iki kültürde insanın kendisini evinde hissetmesi güzel bir duygu. Böyle bir ortamda entegre eden toplumla entegre olan azınlık arasında karşılıklı hoşgörü ve güven çok önemli. Benim endişem bu karşılıklı güven ortamının seçim kampanyalarındaki suçlamalar ve tehditler nedeniyle zedelenmesi.
Almanya’da terör ve terörist kavramı ile Türkiye’deki çok farklı. Bu böyle olduğu sürece karşılıklı suçlamalar durmayacak. Bu nedenle de vize serbestliği gelmiyor.
Alman TV kanallarında politik hiciv proğramlarında politikacılarla adeta alay edilir. Bu komerdyenlerin içinde çok sayıda Türkiyeliler de var.
Aşağıdaki linkte üyesi olduğum bir emekli gurubunun protesto eylemleri var. Federal Meclisin önünde özel emekliliğimizi azaltan bir kanun nedeniyle saatlerce süren bir eylem yaptık. 24. Nisan 2017‘de tekrar ordayız. Plakartlarda partileri hilekarlıkla suçlayan sloganlar var. Bu konuda okuyucu yorumlarımla gazetelerde Alman politikacıları çok sert eleştiririm. Ama şimdiye kadar hiç bir politikacı bizimle konuşmayı reddetmedi.
https://www.dvg-ev.org/
merhabalar hüseyin bey
teşekküre karşılık bende selamlarımı gönderiyorum…
benim endişem yabancı siyasetçilerin türklere yönelik bu işlerinin pek te fazla bizim siyasetçilerimizin cevaplarıyla ilişkili olmadığıdır. yani bir şekilde işleri bu noktaya taşıyacak olma arzusunda olduklarını düşünmemdir. hiçbirinizin en küçük bir sıkıntı duymanızı asla arzu etmem. ama yorumlarımda da yazdığım gibi insanlarını yabancı düşmanlığına bilinçli ve tedricen hazırlıyorlar…nazik olsak ta bu böyle gibi…maalesef zor zamanlara yol alıyoruz…
Adolff Hitler Yahudileri fırınlara canlı verdiği söylenir de itlerine parçalattığını tarih hala yazmadı.Tarihte canlı insanların orta ağ Roma’sında arenalarda parçalandığını da okuduk. Ne kadar insani yanımız varsa hümanist duygularla ölü sevici gibi celladımıza aşık oluyoruz. “Düşmanımın düşmanı dostumdur.” öyle değil mi?
Faizli sistemde ekonomi bir asırda üç defa kriz geçirir. Piyasa doyar. Yeni iş yapılamaz. Bunun için Sermaye dünya savaşını çıkarır. Önce silah satarak iş bulur. Sonra harap ettiği ülkeleri yeniden imar etmek için iş bulur. Birinci ve ikinci cihan savaşları bunun için çıkarıldı. Üçüncü cihan savaşı çabası da bunun içindir.
Sermaye bu arada İsrail Devleti’ni kurmak için Birinci Cihan savaşında Osmanlı’yı yıkıp Filistin’i Yahudilere verdi. İkinci Cihan savaşında İsrail Devleti’ni kurdu. Hitlere baskı yaptırarak zorla Filistin’de toplanmalarını sağladı. Şimdi Sermaye, imparatorluğunu kurmak istiyor.
Sermaye; ABD ile Rusya bir, Çin ile AB bir olmak üzere üçüncü cihan savaşını planlamaktadır. Türkiye Rusya tarafında olacak, İran da Çin ve AB arasında olacak. Önce Müslümanların işi bitirilecek. Sonra da cetvelle haritalar çizilecek. Hollanda olayı bu planın bir senaryosudur. Türkiye de Hollanda da oyuna gelmişlerdir.
Umarız, Milletimiz ve Hollanda halkı Rusların anladığı gibi oyunu anlarlar ve bu çatışma tatlıya bağlanır.
Önemli bir noktayi atliyoruz. Yaklasik dört yildan beri Almanya ve Avrupada Tayyip Erdogan ile Hitler arasinda sürekli bir bag kurma cabasi var. Basinda cikan yazilardan tevizyonlardaki tartisma programlarina kadar sistematik olarak sürdülen kapkara bir propaganda bu. Dogrusu kendilerine bu suclama yapilirken bukadar alinganlik gösterenler, baskalarina ayni ithami yaparken iki kez düsünmek zorundadirlar.
Sizinde birşeyi gözünuzden kaçırmışsiniz. Onlarin basın bu laflari Erdoğana söyliyor, politikaciları değil. Bizde tam tersi bu laflari onlara söyliyen bizim Cumhurbaşkanı. Gazeteciler değil. Bizdede basın söyleseidi kesinlikle onlar bundan rahatsız olmazdı.
Fehmi bey sizden rıca etsek Hollanda ile olan bu kavgamiza neden olan gerçekleri birde sizin kaleminizden okuyabilirmiyiz. Belki
bu nedenle bu kavgalara ve kirizlere sebep olan olayları güvenilir bir yazardan öğrenmış oluruz.
Dün bizde ve diş basında çıkan haberlerde. Hollanda yetkilileri bizim orada miting yapmak istiyenlere şöle demişler ” siz mitinglerinizi bizim seçimden sonra yapin” bu konu çok önemli bizimkiler onlara inat onları dinlemeyip aksini yapınca uçağın inişini yasaklamışlar. İkinci. Bizim bakanin oraya gideceğini ve büyük elçiliğe gitmiyeceğini bizim büyük elçi oranın belediye başkanina bildirmiş arkasından Türkleri elçilikte miting için toplayınca onlarda kandırılmaktan dolayi bakana elçiliğe girmesine musade etmeyip dön demelerine rağmen o israr edincede dışari atmışlar.
Ayrıcada bu olaylar bizimkiler tarafından tertiplenmiş gibi lanse ediliyor! Nitekim adate bunu doğrularcasına AKP li bir millet vekilinin kanal A da dün yayınlanan bir konuşmasınin o bölümü şöyle “aslında bu olaylar çok iyi oldu evet oylarımız yüzde ikibuçuk artti.”
Oy için ordaki vatandaşlarını köpeklerin önüne attıranları biz halen daha mahsun olduklarını savuniyor ve gerçekleri yazan ve söyliyenleri ” vatan haini, terörist, ve Hollanda taraftari,” ilan ediyorsak, bizlerin aklmizın başımıza gelmesi için daha çook firin ekmek yememız gerek.
Sayın Koru ellerinize ve kalaminize sağlıklı, bir yazı ancak bu kadar güzel ve anlamlı olabilir.
Sayın Koru ,
Sanırım sorunuzun cevabı içinde yaşadığımız zaman dilimidir. Noam Chomsky 2002 yılında iktidarı anlamak kitabında Berlusconi nin seçilmesi ile ilğili olarak tespitlerinde 21. Yüzyılın medya çağı olduğundan dem vurur. İkinci Dünya Savaşı sonrası bu savaş ile ilğili edindiğimiz bilğileri Hollywood yapımı Amerikan kahramanlık hikayeleridir. Ya da Pianist ta anlatıldığı hümanist yaklaşımlardır. İpsiz sapsız suçlu hatta başlarındaki Himmler gibi sadist ruh hastalarının gerçek hikayelerini çok kimse bilmiyor . Bu gerçeklerin bir toplumun geçmişinde bu gün yaşayanları ne kadar rencide ettiğinin de farkında değiller.
Hitler/Nazi kavraminin Avrupa icin neyi ifade ettigini anlayamiyoruz. Cok agir ve artik “mitolojik boyutlara” ulasmis bir sey.
Bu aslinda toplumumuzdaki (ve tabii siyaset hayati da buna dahil) genel bilgisizlik, vurdumduymazlik, yuzeyselligin ve iki uc kulaktan dolma bilgi ile strateji uretebilecegini zannetmenin guzel bir ornegi.
Bu işi bizim basın ve yazarlarımız çok basite alıyor nazizm kelimesi. almanyadaki olaylardan sonra ortaya atıldı.
Artı bu almanyanın tavrına karşı bir tepki olarak konuşuldu
Horlanda ve isveçi danimarkayı bağlayıcı bir durum varmıydı burada
Hep Türk yönetilerine itidal çağrısı yapılıyor sanki konuşturulmayan koğulan dövülen köpeklerle atlarla saldıran onlar deyilde biziz gibi bir algı oluşuyor ve buna pes diyorum
Biraz vicdan biraz adalet ve en önemlisi (VATAN )diyorum
Bize avrupalılar ermenileri katlettiniz diyorlar bu doğrumu. biz avrupalılar. bunu dedi diye vekillerine yasakmı koyyoz
Malesef milli meselelerde bile haklı olduğumuz halde hep yöneticilerimizi döğmeye çalışıyoruz
Bu VATAN duygusundan uzak malesef
Avrupa toplumu ve siyasetcisi bir nazi kelimesinde yumruk olup üstümüze geliyorsa
bizim kavgamız niye?
Bayan Merkel, Erdogan’ın Nazi suçlamasına şu cevabı verdi:
„Erdogans Vergleich verharmlost NS-Verbrechen“
(Erdoğan’ın Nazi benzetmesi, Nazilerin suçlarını önemsizleştiriyor.)
Şahısa veya devlete karşı olsun, Nazi benzetmelerine Almanya’da hep benzer cevaplar verilir,” Nazilerin yaptıkları o kadar büyük bir vahşet ki, birisine Nazi demek, bu vahşeti küçümsemek, önemsizleştirmek anlamına gelir, bu vahşetin bir benzeri yoktur”.
Hitler, belki, çok çok nefret edilecek bir kişi olabilir.. Ancak Hollandalıların, gerek, Bakan ve korumalarına ve oradaki Türklere yaptığı köpekli muamele, gerekse, Sbrenitzada yaptıkları ” insan olan” ın yapamıyacağı katliamlar, HİTLER’inki ile kıyas edildiğinde pek de aşağı kalmaz. Sbrenitza 24.000, hadi belle, mültecileri ile 60.000 nüfuslu bir küçük kasaba. Katledilen kişi, (kayıplar hariç) 6-7.ooo ‘den aşağı değil. Hitlerin katlettiği nüfus ise, 60.000.000 civarında. O zamanki Avrupa + Rus nufusuna kıyasla her iki katliamın boyutu hakkında gerçekleri daha rahatlıkla görmek mümkün olabilir. Bir ırkın diğerine üstünlüğü bugün Avrupa ülkelerinin kendi içlerinde bile terk edemedikleri bir hastalık (kuru guruntu). Buna bir de islamfobi eklenmiş durumda. Bu bakımdan Hollanda ve Almanlar için halen, diri tuttukları bu hastalıklarını yüze vurmak o kadar da anormal karşılanmamalı. Kaldı ki, halkın canı ve namusu Birleşmiş Milletlerin Güvenli Bölge ilan etmiş olduğu Sbrenitza’da Hollandalı askerlere emanet edilmişti. General Thom askerlerini çekip – silahları toplatılan – Sbrerenitzalıları korumasız bırakınca, katliamı sağladı. Nitekim, Birleşmiş Milletler bu katliamı soykırım olarak tescil etmiş bulunmaktadır. Hele, medeni geçinen kimselerin – vaktiyle Romada yapıldığı gibi – Konsolos’luklarına gelmiş kimselerin köpeklere ısıttırılması, usul ve diplomatik nezaket hatası değil, saldırganlığın dik alasıdır. Her türlü yergiye layıktır. Affedilez, gereği yapılması gerekmez mi?
Kusura bakmayin ama vence yanlis degerlendiriyorsunuz. Olay sayilarla v.s olmanin cok otesinde. “Hitler/Nazi” kavramlari Avrupa’da “vahsi kotulugun zirvesi mitosudur”. Bunu anlamamiz gerekir.
Ufak bir benzetme yapmak gerekirse, nasil ki Abdulhamid bir padisah olmanin cok otesinde, nasil baktiginiza gore degisen, bir anlama isaret ediyorsa gunumuzde, Hitler/Nazi kavrami ondan yuzlerce kat daha agirlikli bir algidir.
Fehmi Bey’in yazısındaki uyarılar pek yabana atılacak cinsten değil. Ancak basın özgürlüğü, OHAL gibi konularda bize ayar çekmeye kalkanların kendi ülkelerindeki en küçük bir hareketlenmede neler yapabileceklerini de görmek gerekiyor.
Ayrıca Avrupa’da meydana gelen Türkiye aleyhtarı tavırlar konusunda Ahmet Kekeç’in bugünkü yazısında işaret ettiği Fetö parmağını da gözden ırak tutmamak lazım:
“Hollanda’daki faşist saldırının arkasında FETÖ’cülerin bulunduğu sır değil. Bu ülkede geniş bir örgütlenmeye gittiklerini; okulları, dershaneleri, dernekleri, vakıfları, gazeteleri ve düşünce kuruluşları aracılığıyla Türkiye karşıtı lobiye içerik ürettiklerini biliyoruz.
Firari savcı Zekeriya Öz, uzunca bir süre bu ülkede eğleşti. Bazı FETÖ’cüler Hollandalı siyasetçilere ve yerel yöneticilere danışmanlık hizmeti veriyor.Hepsi isim isim tespit edilmiş durumda. Hollanda’daki faşist saldırı, aynı zamanda bir FETÖ hamlesidir.
FETÖ, ayrıca, Almanya’daki Türkiye aleyhtarı kampanyayı da koordine ediyor. Fransa’da onlar var…İtalya’da onlar… İsviçre’de de onlar çıktı…
Hatırlarsanız, İsviçre’de yayın yapan Blick gazetesi, Türkçe bir manşet atarak “Hayır” cephesine destek vermişti. O manşeti atan Blick gazetesi yöneticisi Christian Dorer ile FETÖ’nün İsviçre İmamı Cebrail Tertemiz bir etkinlikte aynı karede görüntülendiler.
Blick, Türkiye düşmanı bir gazete olarak biliniyor.
O manşeti atarken, mutlaka Cebrail Tertemiz’den tercüme desteği almıştır. Hiç kuşkunuz olmasın.”
bekir bey. yorumunuz özelinde türk diasporasının ne kadar önemli olduğunun altını çizmek isterim. 5 milyona yakın bir nüfus çok daha ciddi organize olmalıdır…
hakaret niteliği olan hiç bir şey doğru olmasa gerek. nazi olmakla suçlamak suçlanan için suçlayandan daha ağır bir hakaret olarak anlaşılıyor da olabilir. fehmi beyin son derece güzel tanımladığı gibi nazi olmak geçmişte yaşamış kişiler olmanın dışında bir duyuş ve biliş meselesi. kibirin hastalıklı hali öyle çarpık ki belli bir zümrenin varlığına bile tahammül edemiyor. belki de pek çok kişinin artık açık açık 3. dünya savaşının eşiğinde olduğumuzu dillendirdiği şu günlerde bazı kodlarla nazi benzetmesi gibi geçmişte yaşanan büyük katliamlara dikkat çekmesi bir ihtara yönelik olabilir her ne kadar devletlerin böyle birbirlerine hakaret etmelerini doğru bulmasak ta. benim kaynaklardan öğrendiğim dünya savaşlarındaki kaybın 60 milyondan çok daha fazla olduğudur. insanlar öldüler ama maalesef zihniyetler ölmediler. hala aynı kibir bugün yükselen sağla hortlamak üzere. buna bir şekilde dikkat çekilmesi gerekir. bu nahoş durumun sadece iki ülke ile bizim aramızda olduğu da sanılmıyordur herhalde. zira biraz şartlarımızı zorlayarak da olsa sadece burnumuzun dibine değil çok daha geniş bir konjonktüre bakmamız gerekir… her yere füzeler selam yollamak amacıyla yerleştirilmiyor değil mi…silah satışları ve ülkelerin savunma harcamalarında ki anormal artış kutlamalar için değil değil mi…AB konseyinin trump (abd) abnin varlığı için tehdit açıklamaları , Amerika iran gerginliği, Avrupa rusya gerginliği, abd ile rusyanın da en gergin zamanları, kore falan uzanmıyorum bile. Ortadoğu söylemeye gerek bulmuyorum ….nereye gidiyoruz????
ülkelerin anlaştıkları dönemlere karşılık gerginlikler yaşadığı dönemler olur, hele böyle geçiş zamanlarında. anlaştıkları dönem kazanabilir gerginlik zamanında da kaybedebilirsiniz. bu durumu elbette kimse istemez hepimiz hayat bayram olsa isteriz ama her zaman olmuyor işte. kimilerinin sandığı gibi de böyle durumlar ateş düştüğü yeri yakarla sınırlı kalmıyor çünkü başkasının zararı en azı ekonomik olmak üzere gelip sizi de buluyor. mutlu olan yok maalesef. alttan almayla da çözülmüyor maalesef. yine sanıldığının aksine iki ülkede zarar görüyor. rusya ile olan gerginlikte en az türkiye kadar zarar gören rusya en sonunda italya ya giden devlet başkanı putin aracılığıyla defalarca yaptığı çağrıyı türk cumhurbaşkanına yineledi ve bir adım at artık biz de yumuşayabilelim dedi. bunun üzerine yazılan işleri düzeltme mektubu kendi kamuoyumuzdaki kadar özür mektubu olarak algılanmadı ve bizzat devlet başkanı istediğimiz bu değildi yeterli değil demesine karşın ilişkiler onarılmaya başlandı. gerçi gerçekler çoğumuzu ilgilendirmiyor.
konumuza gelirsek hassas noktalarına dokunulmasını istemeyenler başkalarının da hassas noktalarına dokunmasalar iyi olur. türk devlet yetkililerinin hakaret içeren sözleri sarfetmesini doğru bulmadığım gibi devlet eliyle yapılan erdoğanı itibarsızlaştırma faaliyetleri altında yürütülen türklere yönelik faaliyetleri de asla dğru bulmuyorum. devlet eliyle ki açık bir siyasi duruş nedeniyle yapılmaktadır bir ülkenin cumhurbaşkanını karikatürize ederseniz siz de dünya önünde naziye benzetilir hop oturur hop kalkarsınız. ancak sahip oldukları malum biliş ve duyuş nedeniyledir ki bu insanlar sizin olmanızı asla istemezler bunun için ellerinden geleni yaparlar eşit konumda konuşmaktansa savaşmayı tercih ederler.
yönetime gelen zihniyetlerden bahsediyorum elbette. halklardan değil. benim en yakın arkadaşım bir Avusturyalıdır. okuldan sonra ilişkimiz devam etti ve birbirimizi ziyarete hep devam ettik. çok yakın alman arkadaşlarım var. hiç sorun yaşamadık. öğrenciliğimde erich maria remarque ın batı cephesinde yeni bir şey yok romanını okumuştum. 1. dünya savaşını konu alan bu romanı herkese tavsiye ederim. bir bölümde siperdeki çok genç bir alman askeri Fransızlara karşı birlikte savaştığı yanındaki askere soruyor sen hayatında hiç bir Fransız gördün mü diye. ikiside hayatlarında hiç Fransız görmemişler. hiç sorun da yaşamamışlar. şimdi neden hiç görmedikleri ve sorun yaşamadıkları bu Fransızları öldürmek zorunda kaldıklarını sorguluyorlardı. devlet büyüklerinin kendilerinden bunu neden istediğini anlamaya çalıştıkları bu bölüm nedense hep aklımda kaldı…
Yoruma kapalı.