Anayasa ve Anayasa MAhkemesi’nin tartışma gündeminde olduğu günümüzde, beklenen çıkış, Haşim Kılıç’tan geldi…

13
Reklam

Sorunlarla dolu günümüz Türkiyesi’nin tartışma gündeminde, ilk sırada, anayasa ve Anayasa Mahkemesi bulunuyor. Anayasa ortada dururken bir dizi anayasaya aykırı kararlar ve işlemler gözleniyor. Anayasa Mahkemesi’nin anayasadan hareketle aldığı kararlar, anayasa gereği mahkemeleri de bağlarken, bir mahkeme o kararı uygulamıyor, bir başka mahkeme de o kararın alınmasında oy kullanan dokuz üye için suç duyurusunda bulunabiliyor.

Anayasa Mahkemesi kurum olarak, suçlanan üyeleri de bireysel olarak kendilerine yönelik tavırlar karşısında suskun kalıyor.

Yapabildikleri, kararlarında ısrar etmekten ibaret…

Dün ilk tepki sayılabilecek bir çıkış Anayasa Mahkemesi’nin eski başkanı Haşim Kılıç’tan geldi. Demokraside Birlik Vakfı‘nın düzenlediği ‘Türkiye’nin İkinci Yüzyılında Tam Demokrasi Hedefi ve Yeni Anayasa’dan Beklentiler Paneli’nde bir konuşma yaptı Haşim Kılıç ve yaşanan sıkıntıların temelinde var olan yanlışlıklar hakkında teşhislerini paylaştı.

Yaptığı doyurucu bir konuşma; hatta onun seviyesindeki bir kişiden gelmesi bakımından, mesajları bayağı cesur da sayılabilir.

Ortamın gürültüsüne kurban gitmemesi için, konuşmasından can alıcı bölümleri sizler için buraya aktarıyorum.

Haşim Kılıç’ın konuşmasından bölümler:

“Geriye doğru gittiğiniz zaman Türkiye iki konuda çok ciddi sıkıntı çekmiş: birisi ifade özgürlüğü, diğeri de din ve vicdan özgürlüğü ve sorunlarımız hep bu eksende doğmuş.

Reklam

1961 Anayasası’nda Cumhuriyet’in nitelikleri belirtilmiş; demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olarak nitelendirilmiştir. Ancak bu kavramların içleri, doldurması gereken kurum tarafından evrensel hukuk değerlerine uygun olarak doldurulmadığından dolayı maalesef sorunlar yaşayarak geldik. 

İfade özgürlüğünün içerisine basın özgürlüğünü de, örgütlenme ve toplantı ve gösteri yürüyüşünü de katabilirsiniz. 

Din ve vicdan özgürlüğü konusunda da tarihi ve fahiş hatalar yapılarak belli bir noktaya kadar gelindi ve bugün bazı konularda şikayet ediyorsak, bazı konuları eleştiriyorsak, mutlu değilsek, bu, laiklik konusunun içinin evrensel anlamda doldurulamadığındandır.

Biz ne demokrasinin ne laikliğin ne hukuk devletinin ne de sosyal devletin içini yeterince doldurduk. Bunu yapması gereken Anayasa Mahkemesi’ydi. Anayasa Mahkemesi yorum hakkı olan, anayasayı yorumlayan ve ‘Anayasa Mahkemesi ne diyorsa anayasa odur’ olan bir kurum bizim için. 

Ama bunların içi doldurulamadı.

Bugün Cumhurbaşkanlığı sisteminden eğer rahatsız olan varsa -ki rahatsızlık var- ve tepki varsa, bu tepkinin altında bu tarihi gerçekler vardır. 

İfade özgürlüğüyle ilgili… Hepiniz biliyorsunuz, söylemeye gerek yok, bir zamanlar 141, 142, 163 silahlarıyla insanlar tarandı, hapishanelerde yer kalmamıştı. Her ne hikmetse bizim yargı ya da siyasetçilerimiz bu konuda çok kabiliyetli, mutlaka bir şey buluyoruz. 

Rahmetli Turgut Özal 141, 142, 163’ü kaldırdı, arkasından bu sefer 299. madde çıktı. Bugün Cumhurbaşkanı’na hakaretten yüz binlerce dosya soruşturma açıldı ve bu soruşturmanın bir bölümü kovuşturmayla sonuçlandı, o kovuşturmaların sonunda da 25 ile 30 bin arasında insan mahkum oldu. Bu nedir biliyor musunuz? Bu bir yerleri koruma adına cezalandırmak için bir silah olarak kullanma aracıdır. 

Reklam

Bugün, biliyorsunuz 312’nci madde terörle mücadeleyle ilgili, yok terörü övmeyle ilgili, ciddi anlamda yorumlar yapılarak mahkemelerimiz kararlar veriyorlar. 10 sene önce bir tweet attı diye insanlar yargılandı ve hapishanelere düştü. Bugün bizim hapishanelerimizde 300 binin üzerinde insan var.

Biz tutukluluk konusunu bile cezalandırma aracı olarak kullandık; yasada yazmasına rağmen keyfi yorumlarımızla, insanları tutuklayarak hapishanelerde bekletmek durumunda kaldık. 

Bir anayasa var, bir de anayasanın uygulanması ve yorumu var. Bir laiklik var, laikliğin uygulanması ve yorumlanması var. Bir hukuk devleti var, hukuk devletinin uygulanması ve yorumu var. Şimdi soruyorum, bunların hangisi suçlu? 

Bugün sorunumuz ne anayasa bence, ne de yasalarımızdır. Bunu uygulayan ve yorumlayan insanlarımızdır. Yargı erkine verilmiş olan yorum hakkı maalesef isabetli kullanılmıyor. Kullanılmadığı için de bu sorunların ülkede bıraktığı yakıcı ve yıkıcı etkilerini maalesef çözemiyoruz, çözemedik.

Anayasa’nın 177 maddesi var, 177 maddenin 121 maddesi değişmiş. Yaklaşık 51 maddesi ikinci ve üçüncü kez değişmiş. Bunun 34 maddesi AK Parti öncesinde değişmiş, AK Parti iktidarıyla birlikte de 79 madde değişmiş. Şimdi bana söyler misiniz, ortada bir darbe anayasası var mı? Dolayısıyla bugün çektiğimiz sıkıntıların altına baktığımız zaman, o yapılan değişikliklerden kaynaklanıyor. 

Eğer Anayasa Mahkemesi’nin 15 üyesinin 12’sini sayın Cumhurbaşkanı seçiyor, 3 tanesini Meclis seçiyor ve Meclis’te de çoğunluğunuz varsa eğer, 15’ini de aynı irade seçmiş dersek yanlış yapmış olur muyuz? Hakimler Savcılar Kurulu’nun 13 üyesi var, 6’sını sayın Cumhurbaşkanı seçiyor, 7’sini parlamento seçiyor. Bu parlamentodaki seçimlerin mevcut iktidar tarafından yönetildiği, onların iradesiyle seçildiği konusunda bir endişemiz var mı?

Türkiye’de üç tane kurum var. Birisi Anayasa Mahkemesi, birisi Hakimler Savcılar Kurulu, birisi de Yüksek Seçim Kurulu‘dur. Bu üç kurumun tarafsız ve bağımsız olmasını temin etmedikçe biz bu sorunlarımızdan asla kurtulamayız. 

Eğer yargıda böyle bir sorun varsa, bunun ekonomiye olan yansımalarını, sosyal hayata olan yansımalarını düşündüğünüzde, bunun temelinde yatan tek şey, hukuk güvenliğinin yaratılamamasıdır. Hukuk güvenliğini yaratamadığımız için de bugün para politikalarıyla, mali politikalarla dövizi indiriyoruz faizi çıkarıyoruz, faizi indiriyoruz dövizi çıkarıyoruz ve ekonomiyi ihya etmeye çalışıyoruz. 

Bunlar yapay tedbirler, gerçek tedbir bağımsız ve tarafsız herkesin rahatlıkla kanatlarının altına sığınacağı bir yargıyı teşekkül ettirmektir.

Önemli bir konuşma. 

ΩΩΩΩ

Reklam

13 YORUMLAR

  1. Allah rahmet eylesin. 12 şehit konusunu aşağıdaki yorumlardan yeni öğrendim. Bu tür kaza ve kederler eskiden de, AKP olmadığı dönemlerde de olmaktaydı. Partiler-üstü bir durum haliyle ama görünen o ki TSK’nde bu işleri daha iyi planlayabilecek, koruyucu nitelikte uzman stratejist eksikliği var herhalde. Sanayi üretim sistemlerinde “Tehlike ve İşletilebilirlik” şeklinde bir kavram vardır. İş kaza ve kederlerini en aza indirecek kullanım kılavuzları geliştirir. Bu şekilde daha etkin tedbirler alınarak zaiyat yok denecek seviyeye düşürülür. Ancak bizim “Keder” kültürümüz “Kader”e bağlandığı için maalefes çok zengindir. Tedbirini en iyi şekilde alma kültürü de bir “Kader”dir. Ancak bu kültüre geçiş için daha gidecek çok yolumuz olduğu kesin. Yola devam.

  2. Kenan Evren’in iki kırmız çizgisinin olduğunu….. Adalet konusundaki hassasiyetine…. Keza Diyanet konusuna da” demiş Sn Y.K.

    Kenan Evren din ve evren konusunda biraz düşünmüş biri olmalı. Belki şekli ve zamanlaması itibariyle alet olduğu/başını çektiği darbe öncesi, belki darbe sonrası, veya da emekli olunca yağlı boya resim yapmağa ayırdığı zaman aralıklarında gideceği kürkçü dükkanını biraz daha düşünme fırsatı bularak olmuştur, kimbilir. Hatta bir zamanlar kendisinin dini bir konuda “.. demek ki cennet kapasite olarak yeterince geniş değil..” türünden bir ifadesini okuduğumu hatırlıyorum. Bizim gibi geri kalmış ülkelerde hayat şüphesiz daha çetin, doğumundan itibaren hayat dinamiklerinin baskısı altında “DiN” ve rehberliği gürültüye gidebiliyor. Tek başına aklın rehberliği de çokçası “NEFS”e çalışıyor. Nihai analizde bu da genellikle toplumu oluşturan “Bütün”ün alayhine oluyor.

    Vaktiyle nasıl bir amaçla kurulmuş olursa olsun “DiYANET” sözde bu konuda işlevi olan bir kurum. Maaşlı maneviyat ordusu adeta, diğer yandan Kenan Evren’in mensubu olduğu bir ordu, hepimizin ucundan kıyısından veya ortasından geçtiğimiz milli emniyet ordusu adeta. Adeta diyorum, çünkü bu çoksası yurt içindeki emniyete hakim ki “darbeler” güdümünde olan birşey, çokçası bununla sınırlı. Gelişmiş yurtdışına karşı caydırıcılığı şüphe doğuracak kadar düşündürücü. Her iki ordunun da, gelişmesini hızlandırma ihtiyacında olan bizim gibi bir ülke açısından, ekonomiye maliyeti öyle yüksek ki bu aslında “Gelişme Ülküsü”nün kabullenemeyeci bir durum. Ekonominin motoru “kaliteli üretim” olduğuna göre ne yapmalı. Gayet basit! her iki kurumu da üretken hale getirmeli. Bunu AKP iktidarı başa geldiğinde, hayali bir umutla, çeşitli şekillerde dile getirdiğimde sadece 1-2 yorumcu “iyi ama, orduyu yönetenler buna asla razı olmaz” deyip Menderes’in başına gelen şeyi hatırlatmıştı. Oysaki, ülke gelişmesini hızlandıracak potansiyel her zaman var. Ben buna inanıyorum.

    Tabi bütün bunlar, “Akıl-İman Sentezi”ne göre böyledir…. Konu önemi nedeniyle devam edilesi önemdedir, bir başka bahara….

  3. Milletimiz başı sağ olsun…12 şehidimizin olduğu ortamda mecliste terörü kınayan ortak bildiri yayınlandı…ve CHP ve dem partisi buna imza atmadı..ve hala kendine bu ülkenin kurucu partisi deyip üstünlük taslayanlar..kendilerini devletin cumhuriyetin bağımsızlığın garantisi sayan bu eğitimli eğitim seviyesi yüksek bu seçmen grubu bunları göre göre milim gram oylarından fire vermeden yine ne yaparsa yapsın CHP ye oylarını verecekler…..hemde bu seçmen grubuna sorsan ağızlarından akıl bilim mantık özgürlük vatan bağımsızlik bayrak kelimeleri eksik olmaz.. ben niye bunları yazıyorum..bazıları iktidar ne yaparsa yapsın oyveriyor diye deyip kınayan küçümseyenlere ve CHP ye gelince sus pus olanlara …. birileriniin CHP seçmenini de uyarması ve ne yaptıklarının farkına varmalarını ve bunları açık açık suratlarına vurması gerekli…çunki hala buseçmen grubu devlet vatan bayrak bilim akıl deyince bunları kimseye bırakmiyor ve millete tepeden bakıyorlar…

  4. Fehmi Beyin izniyle ,
    Iki günden beri Suriye /Irak’ta 12 genç vatan evladı şehit oldu , devlet her seye rağmen nerdeyse yarım asırdan beri bu terör belasının üstesinden gelemiyor , aynı hamaset lafları ise hep devam ediyor , bir çıkmaz sokakta debelenip duruyoruz !
    Allahım sen bu yetkililere, sorumlu olanlara doğruyu göster, akıl fikir ver Yarabbim!

    • Senin meclisinde PKK terörünü kınamayan ve onlarla ittifak yapan ana muhalefet partisi var..nasıl çözecen….burda buna bakmayıp bazıları hemen yine topu iktidara atacak ve iktidarda çözeceksin diye CHP nin yaptığını yine küçümseyecek …hoş görecek…siyasettir diyecek…ondan sonrada niye çözemiyorlar diye iktidara yüklenecek…

      • Bak M.Kaya kardeşim, bir kere ben CHP. li değilim, ben hiç bir partiyi tutmam çünkü hiç biri beş para etmez !
        Ikincisi başka partilerin yediği haltlar da AKP. ‘nin terör konusundaki sorumluluğunu ortadan kaldırmaz !
        Bu konuda hemfikirsek anlaşabiliriz .

        • 🙂birde ben sana CHP lisin demedim ki..ve bu yorumu senin yorumuna muhalefet olsun ..senin fikirlerine bir karşılık olsun diye yazmadım.sadece senin yorumunu okuyunca bu aklıma geldi ..benim yorumuma katılırsın veya katılmazsın. sana niye CHP lisin diyim🙂veya hangi cümleden bunu üzerine alındın..şaşırdım…

  5. Bir yasa kanun Tanrının buyruğu her ne isim verirseniz verin,
    Yorumlanmaya muhtaç! ise yada herkese göre başka yorum çıkıyorsa ağızlardan kafalardan!
    onu komple atın çöpe daha ortaya çıkarmadan!😡
    OLMASI GEREKEN ŞUDUR:(olmaması gereken neyse herkes biliyor zaten)
    -kur’anda faiz haram! diyorsa, faizin azı çoğu ev için olursa!! sı OOLLLMMAAAZZZ!
    -Anayasa yapıp, oraya “bireyin hakları” nı tek tek nerdeyse sıralayıp, Hatay vekili olursa şöyle, Trabzon Rize ise böyle!!
    OOOLLMAAAZZZZ!
    -her köşe başına bir cami olmadı okula bile mescit açmaya kalkarken!
    10-20 milyon insan banada cem kültür ibadet eğitim uygulama yerleri açılsın!
    talebine kulak tıkamak OLLMASZZ!!
    -Ülkenin yüzde 98 i müslümanken, okullarında inanç din eğitimini onca imam hatip ve ilahiyat mezunu varken! (Ve işsiz ken onca öğretmen!😡),
    ne eğitim aldığı bile belli olmayan tarikat cemaat müritlerine akıl danışmak!!!!
    OLMAAZZ demiyexeğim başka bişey denir ama fakat!..
    bende saklı kalsın!😡😡😡😡😡😡

  6. Evet “Önemli bir konuşma” fazla söze hacet kalmamış.

    Ancak ben yinede Yunus Emre’yi anmadan geçemeyeceğim.

    Çıktım erik dalına
    Anda yedim üzümü
    Bostan ıssı kakıyıp
    Der ne yersin kozumu

    (Adam erik dalına çıkmış tam da erik yediğini zannederken, aslında yediği üzüm değilmiymiş. Bu arada bahçenin sahibi de gelmiş adamı cevizleri yemekle suçluyormuş.)

  7. Hukukta bir söz vardır: Dünyanın en iyi yasası da olsa art niyetli hakimlerin elinde en kötü neticeyi verir ama dünyanın en kötü yasası da olsa iyi niyetli hakimlerin elinde en iyi neticeyi verir !
    Bunun dışında ne söyleseniz boş !
    Bir de benim her zaman ifade ettiğim bir görüşüm var : Bizde toplumun ve ve tabii
    ona bağlı olarak siyasetin ahlaki altyapısı yoktur !
    Böyle olunca da sittin sene iki yakamız bir araya gelmez !

    • Hayreti bey olayı çok güzel ifade ettin teşekkür ederim. Bu memleket adalet diye İstiklal madalyası almış Menderesi asmış, yine istiklal madalyası almış Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ı hapsetmiştir. Üstelik idam ipini ve masraflarını ailesinden almıştır. Yalan ve sahte belgelerle Erbakan’ın kaç tane partisini kapatmış, hatta Ak Partiyi bile kapatmak istemiş ancak daha kuvvetli gelecek korkusundan kapatamamıştır. Şu anda PKK partisine milyonlarca lira seçim yardımını kesmemiş hala daha kapatmamak için oyalanıp millete biz buyuz demek istiyorlar. Bunlar gibi yüzlerce karar önümüzde duruyor. Daha fazla konuşup kötümser olmak istemiyorum, eğer haksız kararlara hep beraber karşı çıkmazsak herkes işine geleni över işine gelmediğini yererse adalet diye bir şey kalmaz, ne yazık ki memleket sahtekar insanlarla dolu, bir mahkeme 18 yıl cezası kesinleşmiş birini nasıl Milletvekili yapmaya çalışır, işte daha önce aynı hataları yapınca böyle memleketin altını oyarlar, Anayasa genel kararları alan metinlerdir, detaylar kanunlarla açıklanır, anayasada detaylı açıklanmamış diye kendine göre bir karar alınırsa artık anayasa mahkemesi tarihte görülmemiş hatta askeri vesayetten daha tesirli bir uygulama alır. Ne yazık ki kendilerinden ders alacağımız kişiler en kötü örnekleri vererek insanları yozlaştırıyorlar, ne yazık ki bunlara dahil olan Prof’ların öğrencilerinin vay haline yazık ki ne yazık.

  8. ENFLASYONU ADALET BAKANI DÜŞÜREBİLİR
    Geçenlerde sosyal medyada bir tespit görmüştüm:
    “–Enflasyonu maliye bakanı değil adalet bakanı düşürebilir”
    Evet adalet olmadan para da gelmez, yatırım da olmaz, üretim de olmaz.
    Uluslararası yatırımın iki şartından birinin başta vergi ve ihale olmak üzere temel kanunların stabil olması, ikincinin ise hukuk güvenliği olduğunu dile getirmiştim.
    Sayın Haşim Kılıç da hukuk güvenliğine vurgu yapmış.
    Anayasa Mahkemesi Çankaya’da iken kendisini ziyaret edip tanışmıştım.
    Sayın Kılıç’ın dile getirdiği görüşlere aynen katılmakla birlikte son derece yetersiz buluyorum.
    Biraz suya-sabuna dokunmama olarak görüyorum.
    Bu kadar hak-hukuk ihlâline bu dozda bir eleştiri!
    Askeri darbe dönemlerinde bile hukuk bu derece ayaklar altına alınmamıştır.
    Bu gerçeği bu yalınlıkta olmasa bile açık olarak dike getirmek bu kadar mı zor.
    Merhum Ekrem Pakdemirli’ye neden kendi dönemlerinde adalet ve yargı ile ilgili ciddi adımlar atmadıklarını sorduğumda (emeklilik döneminde Torbalı’daki çiftliğinde) bana şunu söylemişti:
    “–Biz üniversitesi öğretim üyelerine adalet reformu paketi hazırlattıklarını, paketin takdimini zamanın Cumhurbaşkanı Kenan Evren’e bizzat yaptığını,
    Kenan Evren’in iki kırmız çizgisinin olduğunu, bunlardan birinin Diyanet, diğerinin de Adalet olduğunu, bu konularda herhangi bir değişikliğe müsaade etmeyeceğini, siyasilerin bu konudaki değişikliklerine müsaadeyi topluma anlatamayacağını beyan etmesi nedeniyle bir değişiklik yapamadıklarını” açıklamıştı.
    Yani darbe yapmış birinin Adalet konusundaki hassasiyetine, bir de günümüz anlayışına bir bakar mısınız?
    Keza Diyanet konusuna da.

Yoruma kapalı.