Pazar günü seçim yok, en yakın seçim ‘yerel seçim’ ama o da mart ayının sonunda. Yine de sorumu sorayım: Önümüzdeki pazar günü seçim olsa oyunuzu hangi partiye verirsiniz?
Böyle bir soruyu anket şirketleri belli aralıklarla soruyorlar. Metropoll de 10-16 Ekim tarihleri arasında vatandaşlara sormuş.
Sonuçlar bana çok ilginç geldi.
Mayıs ayında yapılan seçimde %35.32 oranında oy almış olan AK Parti’ye oy vermeyi düşünenlerin oranı %23.2…
CHP son seçimde %25.41 oy almıştı, ona oy vermeyi düşünenler %15.2…
MHP %10.04 oy almıştı, şimdi %4.7 alabiliyor.
İYİ Parti’nin oyu %9.90’dı, o da %5.7’ye düşmüş görünüyor.
Seçime Yeşil Sol Parti adıyla katılıp %8.79 oy almış parti şimdi Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) adını aldı, onun alabileceği oy da %5.9 görünüyor.
Yeniden Refah Partisi’ne oy verebilecekler %1.3, Zafer Partisi’ne verebilecekler %1.4, diğer partilerin oyları da toplam %3.4.
Geriye kalanlar, “Kararsızım” diyenler (20.3), protesto oyu kullanacaklar (11.8) ve cevap vermek istemeyenler (%7.1) olarak %39.2 ile en kalabalık grubu oluşturuyor…
Herhalde bu denli mevcut partilere ilgisizlik daha önce pek görülmüş değil.
Bu tablo bazılarımıza sürpriz gelebilir ama bana gelmedi; son seçimde pek çoğumuz oyunu pek gönülden kullanmadık; kullandıktan sonra olaylar beklentilerimize uygun gitmediği için bazılarımızı pişman edecek gelişmeler yaşandı. Halen de yaşanıyor.
[İktidar cephesi yerel seçime beş ay kala kendilerine yönelik ilgisizliğin farkında gibi. Kendileri de anketler yaptırıyor. Metropoll’ün “Türkiye iyiye mi, kötüye mi gidiyor?” sorusuna verilen cevaplar şöyle: “İyiye gidiyor” %23.0; “Kötüye gidiyor” %66.9… “Ekonomi iyi yönetiliyor” diyenler %20.6’da kalırken, iyi yönetilmediğini söyleyenlerin oranı %76… Olumsuz bakanlar AK Parti’de (56.0) ve MHP’de de (%59.2) yüksek. İktidarda alarm zilleri çalıyor olmalı.]
Tabloya bakarak hayıflanacak tek nokta, siyasi partilerden hiçbirinin oy vermeyi düşündürecek halde görünmemesi…
Normalde, bir veya birden çok parti hayal kırıklığı yaşatsa bile, mevcutlar arasından hiç değilse bir partiye doğru kayış yaşanır. Geçmişte bunun pek çok örneği görüldü, en son örneği ile 2002 seçimi öncesinde karşılaşılmıştı. Seçmen o seçimde kısa süre öncesine kadar iktidarda bulunan partileri -DSP, ANAP ve MHP’yi ve bu arada DYP’yi de- yüzde 10 barajına gömerken, yeni kurulmuş AK Parti’yi oy verilebilir parti olarak görmüştü.
Kamuoyu yoklamalarına da seçimden önce yansımaktaydı o tablo.
Bu defa seçmen mevcut partilere seçimde yüz vermeyecek görünüyor.
Genellikle böyle ortamlarda ya yeni bir parti ortaya çıkar ya da mevcut partiler kendilerini seçmene yeniden tercih edilebilir hale getirmek amacıyla değişime uğrarlar.
Ufukta kurulduğunda derhal ilgileri üstünde toplayacak yeni bir parti yok; varsa da hiç değilse benim bir bilgim bulunmuyor. Yalnızca CHP’de, sıkça kullanılan ‘değişim’ kavramı eşliğinde, kendini yenileme arzusu hissediliyor.
CHP’de değişimin gerçekleşmesi ihtimali var mı?
Metropoll’ün araştırmasında bu soruya da cevap teşkil edebilecek bulgular bulunuyor.
“Özgür Özel’in mi Kemal Kılıçdaroğlu’nun mu CHP genel başkanı olmasını istersiniz?” sorusu bütün deneklere sorulmuş. Halkımız Özgür Özel’i (%46.5) Kemal Kılıçdaroğlu’ndan (%22.5) fazla istiyor. Bir mislinden bile fazla.
Verilere biraz yakından bakınca, bir önceki seçimde oyunu CHP’ye vermiş seçmenlerin tercihlerinde de durumun pek farklı olmadığı anlaşılıyor: Ö. Özel %58.5, K. Kılıçdaroğlu %27.9…
Daha da önemlisi, Metropoll’ün bir ay önceki anketinde K. Kılıçdaroğlu (%44.2), Ö. Özel’in (%41.9) önünde gidiyormuş. Durum bir ayda tersine dönmüş…
[İki kamptan da tanıdıklarım var. Kılıçdaroğlu’na yakın bir dostum ve Özel’e yakın bir tanıdığım ile kurultaya yansıyacak durumu ayrı ayrı konuştuğumda ikisi de kendilerinin desteklediği adayın önde olduğunu söylediler. Hem de kesin ifadelerle. İki taraftan biri kurultayda sürprizle karşılaşacak.]
Yerel seçimde bu tablo değişir mi?
Değişebilir elbette, ancak bugün durum Metropoll araştırmasına göre bu.
[Araştırmada bütün partilerin ve herkesin dikkatle değerlendirmesi gereken biri ‘100. Yılında Cumhuriyet’ diğeri de ’Cumhuriyet’in kazanımları ve değerleri’ olan özel iki bölüm var. Atatürk, hilafet, laiklik gibi konularda daha önce pek sorulmayan sorular da sorulmuş. Cevaplar toplumun pek çok ayrıntıda büyük çapta buluştuğuna ışık tutuyor.]
ΩΩΩΩ
NOT: Bu yazının ilk versiyonunda AK Parti ile CHP’nin muhtemel oy oranları karıştırılmıştı. Düzelttim ve rapordaki tabloyu da ekledim. Karışıklık için özür dilerim. FK
Ender bey “… köhne anayasa bile iktidarı 10 yılla sınırlandırıyor.” buyurmuşsunuz da, neresindeymiş acaba o sınır?
Bir başkan, 10 yıllık (5+5) iki dönemden sonra eğer tbmm erken seçim kararı aldıysa 3.dönem için de aday olabiliyor, etti mi sana 15 yıl!
Hani on yılla sınırlıydı?
Sınır tanımazlar için anayasaya vız gelir tırıs gider elbette.
Partiler değişim geçirme mevsimine girildiğnin farkındalar ama fakat,..
Kulaklarının üstüne yatıyor, 600 ümüz aylıklarımızı nassı olsa alıyoruz ☹️ Kafasını yaşıyorlar. Muktedirler zaten anlaşılmaz bir telden çalıyor.
Bir sonraki seçimde tekrar seçilemeyeceğini dahi hesaplıyor, lakin..
“Ben ne yapabilirim? Seçmenin tercihine saygı duymak zorunda kalıyoruz!!” bahanesi cepte hazır.
Seçmenin talepleri duymazdan, halkın rezilliği görmezden geline biliyor😡.
Yine cevap hazır:”ama siz böyle istiyor, bunları yapanları destekliyor seçiyorsunuuuuzzzzz”😝😝😝.
YAAA!… sen daha iyisini buldun getirdin önümüze de,
İSTEMEZÜK mü dedik size?🤔😡😡
En önyargılı, en çağdaş, en kutsal düşmanı liberaller-ulusalcılar birliği diye bir parti kurulursa İsrail’in desteği ile iktidar olabilir. CHP’de ve İYİ Parti’de geleceğini yitirenlerde o partide yeniden başlayabilirler. Hatta belki de Kılıçdaroğlu’nu başlarına geçirebilirler. Bu arada Karamollaoğu ve Ümit Özdağ’ın olağanüstü siyasal kişiliklerini de unutmamak gerekir. Erdoğan yakında kaçar. Kılıçdaroğlu’ndan korkusu zaaten dağı-taşı tutuyor.
Onlarca parti, 600 vekilli bir meclis ve milletvekili ordusu var. Ama demokrasi yok. Bu partilerin amacı demokrasi değil, devleti ve milleti nasıl tırtıklarım derdindeler. O yüzden yargıdaki çürümüşlük hiç gündemlerinde yok. Varsa da günlük bir iki lafla geçiştiriyorlar her konuda olduğu gibi. İddiaları tek tek araştıran bunları gündeme getiren dava açan yok. Başkan bile olayı bir başsavcının dilekçe ile şikayeti üzerine öğreniyor da istihbarat yaptırıyor (sonra da bunu yazan gazeteciyi içeri attırıyor). Not: Spoiler alert! Birazdan bu yazının altında Türkiye’nin savunma sanayinde yaptığı atılımları izleyeceksiniz.
Yargıda çürümüşlüğün boyutlarını bilemiyoruz ama tahmin etmek zor değil. Başkan bile bilememiş, kendi bakanına sormak yerine MİT’e rapor yazdırtmış, brifingler almış. Sonuçta olan bunları yazan gazetecinin hapse gitmesi olmuş. Tuhaf ama tahmin edilir bir Türkiye günlüğü yine. Türkiye uçuyor kaçıyor diyen yandaş medyadan ve trollerden tıs yok. Onların görevi başka tabii.
!!!Tanzanya’ya bir ziyarette bulunan Steinmeier “Alman Cumhurbaşkanı olarak , Almanların atalarınıza yaptıkları için af diliyorum. Sizi temin ederim ki biz Almanlar olarak, size huzur vermeyen soruların cevaplarını birlikte arayacağız’’ dedi.!!!
İşte batı medeniyeti
Yarın Filistin içinde özür dileyecekler ama ölen ölduguyle sakat kalan sakatligiyla kalacak.
[…] Yazının tamamına ulaşmak için tıklayın […]
En iyisi İmamoğlu’nun Belediye seçimlerine aday olmaması , Yen’i bir parti kurarak CHP ve diğerlerinden gelen milletvekilleri Meclis’te gurup kurarak 2028 başkanlık seçimlerine hazırlanması . Kılıçdaroğlunu ve delegelerini yok etmenin tek yolu bu . Erdoğan’da bu yoldan ilerlemişti . Yoksa erbakandan ön alması mümkünmüydü . Zaten ak parti yerel seçimleri büyük farkla kazanacak . İmamoğlu risk alarak bu seçime katılmamalı . İmamoğlu kaybederse zaten siyasi hayatı sona erer . Kılıçdaroğlu ve avanesi imamoğlu aday olsunda Seçimi kaybetsin diye ellerinden geleni yapacaklar . Dikkat edin Kılıçdaroğlu hep bıyık altından gülüyor . Adamın lakabı zaten tilki Kemal .
Anket manken tanımam ben.
Belediye seçimleri bir gösterge olamaz genel durumda. İl bazında partilere ön bilgi verir.
Ülkedeki siyasi sorun kimin kaç oy aldığı değildir! Kimin hangi partinin hangi düşüncenin en önde? Hangisinin yok olmakta!!! olduğunun anlamazDan!😴😴😴
geldiğidir😡😡😡😡
Mevcut sistemde BİRLEŞEMESENİZDE,
İŞBİRLİĞİ İÇİNDE HAREKET ETMENİZ GEREKMEKTE🤔.
Not:bunun sağlanması için partilre ödenen benim vergimden paraların limitlerinin artırılarak,
%10 barajın 15’e çıkarılması!!!!
Böylece her köşe başında muhtarlık kulübesi gibi partilerin olmasının önüne geçilmesi ŞARTT VE GEREKLİ DİR ARTIK!!!
(M.Şimşek G.Erkan’a duyurulur 👂👂).
Nasıl siyasetçiye ,partilere güven olsun?Ülke büyük bir ekonomik buhrandan geciyor
bu politikacıların parti ayırt etmeden hangisi eski düzen ve keyiflerinden feragat ettiler.
Bakanlar özel uçakları bırakıp tarifeli uçaklarla mi seyahat ettiler yok, lüks mercedeslari bırakıp sıradan bir araca mi bindiler yok.Sadece devlete kayıtlı 100 bin makam aracın yarısını satsalar emeklilerin alın terlerinden kestikleri bedelleri karsilarlardi.
Hadi iktidar tu kaka ya muhalefet ibret olsun diye bir fedakarlık yapamazmiydi ki bu rezil dönem de biraz oy kaysin onlara ama yok post ve koltuk kavgalarını bırakmadılar.
Bu milket bunlara nasıl güvensin.Zaten mahalli seçimlerde bunlar protesto edilmezse o zaman boşver gitsin .
Yine algı,yine malipülasyon.Bunun üzerine atlamaya ve yorum yapmaya hazır atletçiler.
Şu çuvallayan ve açıktan açığa manipülasyon ve nefret saçan metropoll ü ikide bir ciddiye alarak bu maipülasyona isteyerek alet olma durumu komik değil mi?
Daha seçinden yeni çıktık.
Kaldı ki anketi kararsızlar dağıtmadan yorumlamak nasıl bir analistlik.
Üşenmedim kararsızları dağıttım.
Çıkan sonuç aşağıda.Allah aşkına seçim sonuçlarından çok mu farklı.
RTE düşmanı Metropoll un bile çıakrdığı sonuç bu
AKP %38,15
CHP %25
mhp %7,7
İYI %9,3
HDP %9,7.
…
..
Kararsızlar, oy kullanmayacaklar vs çıkarılınca değişen bir şey olmuyor.
AKP %40, CHP %26 MHP %8 İYİP %9,8 Yeşil SOl%10. Diğer:%5
Seçim propagandaları başlamadığı için vatandaşın bir kısmı kararsız o da gayet normal. Bugün seçim çalışmaları başlasın 2 ayda %40’lık kararsız, iptal vs oranı %15’e düşer.
Okunma kaygısıyla çok büyük değişiklikler varmış gibi sunuluyor. Değişen bir şey olmadığı görülüyor.
değişimcilerden yana esiyor görünse de Özel o değişimin esas aktörü değil. Yeni bir siyasi aks ortaya koyamadığı gibi partiye yenilgi üzerine yenilgi yaşatan Kılıçdaroğlu siyasetinin de bir parçası. Hiç eleştirmediği için de güven vermiyor. Bir diğer zayıf nokta ise İmamoğlu’nun yine siyasi cesaret göstermemesi.
Bu tablo içinde Kılıçdaroğlu ile sütre gerisinde de olsa İmamoğlu kurultayda ikinci kez karşı karşıya gelecek. İmamoğlu “vekâletle” bu savaşı da kazanırsa artık önünde kimsenin duramaz. Tersi olursa “Ben kaybetmedim” bahanesine sarılsa da kimseyi inandıramaz.
Birilerine göre Enver Paşa Almanların adamıydı, Mustafa Kemal İngilizlerin adamı.
Merhum Necmettin Erbakan mı?
O da askerlerin adamıydı.
General Muhsin Batur tarafından parti kurup sağı bölmesi için yurtdışından getirilmişti.
Merhum, yurtdışında tatil için bulunmuyordu tabii. Türkiye’nin yetiştirdiği dünya çapında bir mühendis olarak Almanya’da Leopard tanklarının motor tasarımında yer almıştı.
Hatta bundan sebep, “Askerlerin adamı” diyen aklıevvellerin yanı sıra, “Almanların adamı” diyenler de vardı.
Almanlardan Erbakan’ın nasibine düşen, “eroin ticareti” yapmakla suçlanmak oldu.
“Askerlerin adamı” olmanın karşılığını da kurduğu tüm partilerin (Milli Nizam Partisi, Milli Selamet Partisi ve Refah Partisi) askerler tarafından kapatılmasıyla ödedi.
“Sağı bölmesi için parti kurduruldu” ithamına gelince…
Merhum Erbakan siyasete girdiği günden itibaren Türkiye’deki sağ ve solun birbirinden farkı olmadığını, her iki kesimin de “Batıcı” veya “Batı Kulüpçü” olduğunu biteviye dillendirdi.
Hülasa sağı bölmedi, mahut “maskeli baloyu” bitirdi.
😀yine anket muhabbetine girdik mi? akıllanmadınız…..şimdi kesin iktidar şöyle puan kaybetti böyle kaybetti de…bu muhalefet varken hiçbir şey değişmez.birde CHP deki muhtemel başkan değisimini öyle güzel pompalıyonuz ki😂😂😂😂😂sanki byby kemal gidip yerine özel gelse CHP iktidar olacak..yüzde 51 lik başkanlık sisteminde CHP iktidar olamaz..zaten bütün dert dava bu değil mi idi…parlementer sisteme dönüş hayallerinde😂….
Masadaki hesaplar sahada tutar mı bilinmez.
Evdeki hesap çarşıya uymaz.
Onun için anketteki sonuçlar seçimde tutmaz.
Görünen köy (14 / 28 Mayıs 2023) kılavuz (anket) istemez.
100. yıl kazanımları diyebileceğimiz bir şey yok ortada. Cumhuriyeti demokrasi ile taçlandıramadık, Atatürk’ün mirasına ve hedefine sahip çıkmadık. Epey top dolaştırdıktan sonra getirdik tekrar tek adam cumhuriyetine teslim ettik ülkeyi. Bunu yapanlar az buçuk demokrasi ile iktidarı yakalayıp sonunda demokrasiyi toptan rafa kaldırma basiretsizliğini gösterdiler. Böylece siyasi İslamı da toptan tarihin çöplüğüne gömmüş oldular. Eh bu da bir kazançtır. Ama demokrasiye yaptıkları ihanet uzun yıllar, belki de hiç bir zaman geri dönüşü mümkün olmayan bir yola soktu ülkeyi. Ülkenin birliğini ve beraberliğini, insanların birbirine güvenini toptan yıktılar. Bunun acısını şimdilik yüksek enflasyon ve fakirleşme olarak çekiyoruz. Bunun nasıl daha ne sefaletlere yol açacağını da görmeye devam edeceğiz gibi.
TÜİK, Cumhuriyetin 100. yılına özel olarak “100 Yılın Göstergeleri” adlı veri dizisi yayınlamış. Buna göre; 1927 yılında 13,6 milyon olan nüfus, 2022’de 85,3 milyona, kentte yaşam oranı yüzde 24,2’den yüzde 93,4’e yükselmiş. 1935’te yüzde 18,7 ölçülen okuma yazma oranı yüzde 97,3’e çıkmış. 1923 yılında 77 liralık (45 dolar) kişi başına gayrisafi yurt içi hasıla, 2022’de 176.651 liraya (10.659 dolar); gayrisafi yurt içi hasıla 964 milyon liradan (milyon dolar) 15 trilyon liraya (905,8 milyar dolar) yükselmiş. 1923 ile 2022 karşılaştırıldığında; ithalatın 86,9 milyon dolardan 342,2 milyar dolara, ihracatın 50,8 milyon dolardan 235,2 milyar dolara, ihracatın ithalatı karşılama oranının ise yüzde 58,5’ten yüzde 68,7’ye ulaştığı görülüyor. En şaşırtıcı düşüş ise sinema izleyicilerinde tespit edilmiş; 1978 yılında yerli film izleyicisi 58,3 milyon, yabancı film izleyicisi 22,8 milyon imiş. Bu rakamlar 2022 yılında sırasıyla 18,8 milyon ve 16,9 milyon olmuş. Ülkemizin aştığı eşikleri, gösterdiği değişimleri anlamak için detaylarıyla incelemekte yarar var. Ne demiş Peter Drucker; “Ölçmüyorsan yönetemezsin…”
[…] *Bu yazı fehmikoru.com adresinden aynen alınmıştır. […]
CHP’nin milli bir dış politikası olmadığı gibi Türkiye’nin milli savunma sanayindeki gelişmelere de köstek olma, şaibe bulaştırma çıkışlarını unutmuyoruz.
İHA’lar, SİHA’lar konusunda sadece “damat” gördüler.
Hâlbuki Karabağ’ın kurtuluşu, Libya’da Batı oyunlarının bozulması, PKK ile mücadele, sınır ötesi harekâtlar, milli savunma sanayimizin büyük hamleleri sayesinde başarıldı.
Türkiye’nin sınır güvenliği için hayatî olan sınır ötesi harekâtlarda Meclis’te tezkerelere, HDP ile birlikte hayır diyen de CHP’dir.
Özgür Özel, Kılıçdaroğlu’nun çırağıdır.
Onun da zihniyeti gayri millidir, Batı çıkarlarına paraleldir.
Bu zihniyet sahipleri ABD’yi kınayamaz, İngiltere’ye, Fransa’ya Almanya’ya laf edemez.
Sadece kendi ülkelerindeki iktidara, halkın seçtiği cumhurbaşkanına saldırırlar.
İktidarı dışarıya jurnallemek, Türkiye’nin itibarını sarsmak için Erdoğan düşmanlığı yapmak bunların siyaset anlayışıdır.
Muhalefetin amacı dış güçlere muhalefet değil, iç güçlere muhalefettir. Demokrasinin amacı içerdeki iktidarı değiştirmektir. Eğer hep birlikte dışarı muhalefet edeceklerse iç muhalefete de gerek olmazdı. Tek parti ile idare ederdik. Ama bizim tek adamcı zihniyet sahibi milletimiz bunu anlamadı bir türlü.
Sayın yazarın ballandıra ballandıra paylaştığı bu anket firması ve diğerlerinin daha son seçimde nasıl çuvalladıklarını hep birlikte görmedik mi? Yalan dolan rakamları evirip çerip yine burnumuza dayamışsınız ama sizce de artık kokmadı mı bu ayaklar?
Yahu 20 yıldır ne değişti de son seçimlerden bugüne yine değişmiş olsun? Bugün seçim yapılsın, sandık sonuçlarında tek oy değişmez, sonuçlar aynıyla tekrar eder! Belki birkaç vefat ve yeni seçmenden kaynaklı üç beş oy değişir hepsi bu…
Ne anketi, ne araştırması! Son seçimin sonuçları ortada, buyrun konuşacaksak o rakamları konuşalım, en doğru en gerçekçi sonuçlar önümüzde duruyor!
Seçimden önce de söyledik, bırakın bu anketçi yavelerini ayak oyunlarını, gerçek anket çankırı orta nahiyesi sonuçlarıdır, afyon ili güney beldesi sonuçlarıdır, onlara bakın dedik dinletemedik, bakın şimdi de şapa oturacaksınız, benden söylemesi…
Herkes biliyor ki gerçek başka, ekran (anket) başka!
Seçimlerin ülkede iktidar değişimini sağlayamaması elbette büyük bir handikap. Bu yüzden demokrasi değiliz diyoruz zaten. Demokrasi iktidar değişimini barışçıl bir şekilde yapmayı becerebilen rejimlerin adı. Öbür türlüsü otokrasi oluyor. 20 yıl değişmeyince artık başka bir yöne gidiyor. Neden gerek var değişmesine diyorsanız, zaten tartışmaya gerek yok elbette. Böyle yola devam. Ancak hatırlatalım, bu köhne anayasa bile iktidarı 10 yılla sınırlandırıyor. Ama anayasayayı dinleyen kim değil mi?
İngiltere de tathcher 20 yıl kalınca demokrasi.
Almanya da Merkel ha keza
bizde halk seçerse diktarör.
Neden çünkü ABD böye fonluyor foncuları.
Neden yüzyılın liderini değiştirelim.
%80 yerli sialh geliştirdiler diye mi?
atketçiler istedi diye .
Ha ahah aha .
siz haçlıların namusa dokunmadığı sevdiğiniz ülkelerde demokrasi vardır oralara diyelim ne diyelim.
Almanya ve İngiltere’de demokrasi var elbette ve istikrarlı yönetimler uzun süre iktidarda kalabiliyorlar. Ancak bizdeki durum öyle değil. Enflasyonu üç haneye çıkarmış, parayı 10 defa değersizleştirmiş, TÜİK eliyle yalan söyleyip enflasyonu düşük gösterip milletin maaşlarından çalan (bu çalmanın bir yönü sadece) adrese teslim devlet ihaleleriyle hazineyi soyan ve bütün bu yıkıma rağmen anti-demokratik yollarla iktidara çöreklenen bir güruh var. Bu çeteyi canla başla savunan maaşlı trol ordusu, propaganda başkanlıkları, milletin parasıyla satın alınmış tüm medya da cabası.
Ender bey, 2.savaştan beri japonyada aynı parti iktidarda, noolmuş?
birşey olmamış bir yerinden yumurtlluyor
tweetleri 10 a katla diye talimat gelmiş
saçmalamda parayla değil
kendince takılıyor
Yeni anayasa tartışmaları yeni meclis açılışı sebebiyle önümüzdeki aylarda, önümüzdeki yıllarda en hararetli konuşmaların, tartışmaların yapılacağı bir şey olacak anlaşıldığı kadarıyla. 12-13 senedir bir yeni anayasa mevzuu var. Kendilerine verilen bu ödevi yapamadılar, beceremediler. Niye yeni anayasa istiyorlar? Bunu sorarsanız şu anki mevcut anayasanın darbe anayasası olduğunu söylüyorlar. Sivil bir anayasa lazımmış Türkiye’ye! Hâlbuki merak edip azıcık tarihe ilgileri olsa saçma bir şey söylediklerini fark edecekler. Tarihte bütün anayasaları açıp bakabilirsiniz. Bir adım öncesinde darbe veya savaş vardır. Dünyada ilk anayasa olarak gösterilen Magna Carta 13. yüzyılda İngiliz baronlarının krala meydan okuması sonucunda, hatta sarayı işgal etmesi sonucunda bir metne imza atılmış, sonradan adına anayasa denen bir mutabakat metni sayılmıştır. Şu an yürürlükteki en eski anayasa olan Amerikan anayasası yine İngiliz kralına, Büyük Britanya’ya meydan okumuş kolonilerin ayaklanması, bağımsızlıklarını ilan etmesi neticesinde yapılmıştır. Fransa’daki anayasalara bakın bütün anayasaların bir adım öncesinde savaş, darbe, ihtilal vardır. Her anayasa bir darbe anayasasıdır. 1921 ve 1924 Teşkilat-ı Esasiye Kanunları dâhil! Anayasaya sebep olan darbeye / savaşa müspet veya menfi anlam yüklemenize göre o anayasa müspet veya menfi kabul edilir. Bütün hikâye bundan ibarettir. O zaman düşünmemiz lazım; bu adamlar yatıp kalkıp 13 senedir uğraştıkları ve beceremedikleri bu anayasa meselesinin darbesi nerede? Darbe! Kim kime darbe yaptı, bunu düşünmemiz lazım. 2002 Kasım ayında Adalet ve Kalkınma Partisi’nin Türkiye’de iktidara getirilmesi Türkiye’ye yapılmış son darbeydi. Onun için bunun anayasası eksik kaldı. Yapılmak istenen şey bu anayasadadır. Hele başkanlık sistemiyle tamamen anayasasız bir sistem oturtulmuş oldu. 1960’ta cumhuriyetin başına ne geldiğini es geçsek, cumhuriyeti devam ediyor kabul etseniz bile başkanlık sistemiyle cumhuriyet zaten fiilen ilga edilmiştir. Cumhuriyetin açın bakın en başından beri ne olduğuna, başkanlık sistemi cumhuriyeti ilga eden bir sistemdir, fiilen ilga edilmiştir şu anda. Sadece resmi kâğıtlarda bir cumhuriyet var.
Ender: konulari birbirine karistirmasan iyi edersin. Secimlerin yapilmasi demokrasi oldugunu gosterir. Secimlerde degisimin saglanip saglanamamasini oylar tayin eder.
Serdar Turhan: bizimki ABdekiler gibi demokrasi dagil. Bizde demokratik secimle is basina gelen sonradan otokrat kesiliyor yakismayacak cirkefliklere giriyor. Demokrasi muhalefete tahammuldur, saygidir ulke-yararli degisik fikirlerden faydalanabilmektir. Bircok konuda AK partinin aldigi kararlar ve yaptigi icraatler radikal partizanlarinin disinda secmenlerini bile tatmin edemiyor ki ulke cogunlugunu tatmin etsin. Ekonomik dar bogaza mahkum edilen ulke cogunlugu AK partiden nasil memnun olsun ki. Yonetiminin ilk yarisinda memnundu cunku daha demokratik idi. Sonradan otokratik padisaglik gibi bir seye dondu is.
Yoruma kapalı.