Cumhuriyet kutlamalarını Atatürk bayramı haline dönüştürenlerin mesajı kimlereydi?

34
Reklam

Devletin Türkiye Cumhuriyeti adıyla yenilenmesinin 100. yıldönümü önceki gün kutlandı.

Ama ne kutlanma.

Türkiye’nin her ili ve ilçesinde insanlar sokaklara taştılar, büyük illerde yüzbinler kutlamalara katıldı.

Ülkenin dört bir tarafından gelenler Anıtkabir’de buluştular; tam 1,5 milyona yakın insan Atatürk’ün mozalesini ziyaret etti.

Yer-gök gerçekten bayrak oldu.

Bayrakların büyük bölümünün üzerinde de Atatürk resimleri vardı.

Cumhuriyet bayramı Atatürk bayramı haline dönüştü.

Ne oldu da böyle oldu?

Reklam

Sorunun kısa cevabı yok, ancak bu gelişme üzerinde durulmayı fazlasıyla hak ediyor.

Mustafa Kemal Atatürk, hiç kuşkusuz, ‘Cumhuriyet’ kavramıyla özdeşleşen bir isim. Osmanlı İmparatorluğu’nun küllerinden yeni bir devlete evrilirken onun sisteminin cumhuriyet olması kaçınılmazdı; ancak yine de bu yolda bir adım atılabilmesi ve bunun kısa sürede gerçekleştirilmesi için kararlılık gerekiyordu.

Öncesi ve sonrasında, Cumhuriyet’in ilanının, kurucu kadrolar arasında tartışmalara yol açtığı ve itirazlara rağmen kararın Mustafa Kemal tarafından alındığı biliniyor.

Ardından yaşatılan köklü değişimler de tamamen Atatürk’ün damgasını taşıyor.

Durum böyle olduğuna göre, Cumhuriyet’in bir asrı devirmesinin yıldönümünde kutlamaların merkezinde Atatürk’ün bulunmasının normal karşılanması gerekir.

Ancak yine de Atatürk figürü etrafında oluşan ilginin bu normalliği fazlasıyla aştığının görülmesi de şart.

Konuya ilişkin yorumlarda, kutlamalar, siyasi iktidara karşı bir tür tepki olarak da yansıtılıyor. Bu tür yorumlara göre, kutlamalar, AK Parti ve iktidar ortaklarının temsil ettiği siyasi anlayışa karşı protesto… 

Yorumlarda kısmen doğruluk payı olabilir, ama kısmen. Sonuçta, 22 yıl sürmüş ve en azından önünde beş yılı daha bulunan bir iktidar var. Cumhuriyet döneminin neredeyse dörtte biri AK Parti iktidarında geçti. Seçimde iktidar partilerine oy vermeyen insanların kutlamalar vesilesiyle rahatsızlıklarını dışarıya vurmaları beklenebilir bir şey.

Reklam

İktidarın 100. yılın kutlanması konusunda fazla istekli görünmemesi de kutlayıcıları teşvik etmiş olabilir.

Acaba kutlayıcılar yalnızca iktidara mı tepkilerini böyle dolaylı yoldan vermiş oldu?

Muhalefete de bir mesajları yok mu?

Özellikle de CHP’ye?

CHP Atatürk’ün kurduğu parti. Kuruluşu ondan önce olduğuna göre, Cumhuriyet’i de kuran parti CHP. Ülkeyi Cumhuriyet’in ilan edilmesinden sonra 1950 yılına kadar CHP yönetti. 1945’e kadar tek parti olarak, sonrasındaki beş yılda da rakip partilerin kurulmasına izin verip seçimi kaybedince iktidarı kazanan partiye devrederek…

Sonraları uzunca bir dönem -12 Eylül (1980) müdahalesi sonrasında askeri yönetim tarafından kapatıldığı için ve daha sonra da seçmenden ilgi görmediği için- Meclis dışı kaldı CHP.  2002 yılına kadar. İktidara en yakın göründüğü son seçimde de başarılı olamadı. 

Kaldı ki, bugünkü CHP’nin Atatürk’ün başında bulunduğu dönemin CHP’si ile de, Bülent Ecevit’in kitlelere heyecan vermek üzere ‘sol’ kulvara yönlendirdiği parti ile de pek az benzerliği bulunuyor.

Zaten galiba da kendisini iktidara taşıyacak bir cevvaliyete sahip görünmediğinden kapandığı dar kalıpları aşmaya mecali de bulunmuyor bugünkü CHP’nin…

Daha da önemlisi şu: Son seçimin ardından CHP’de bir lider ile yeni bir yol arayışı başladı ama o arayışı sahiplenerek mevcut parti yönetimine karşı mücadele verenler, her ne kadar ‘değişim’ kavramıyla yola çıkmış olsalar da, muhalif kitlelere yeterince umut veremiyorlar.

İsimleri müstakbel CHP lideri olarak geçenlerin de partiye canlılık getireceği kuşkulu.

Muhalif kesim CHP’den bütünüyle umut kesmek üzere…

CHP’den, yani Atatürk’ün partisinden…

Önceki gün sokaklara taşan, ülkenin dört bir yanından çocuklarını da alıp Anıtkabir’e -Ankara’ya- koşan kitleler, illerde ve ilçelerde düzenlenen resmi veya gayrı resmi programlarda Atatürk posterlerini taşıyan, tişörtlerini giyenler, esas mesajlarını muhalefete verir gibiydiler.

Hiç değilse bana öyle geldi.

ΩΩΩΩ

Reklam

34 YORUMLAR

  1. “…esas mesajlarını muhalefete verir gibiydiler.” Ya ya kesin öyledir. Yıllardır (1950 den bu yana) karşı devrimi gerçekleştirmek isteyen ve bunu kısmen gerçekleştiren onlar. Sokaktaki bazılarının kendi yoksulluğundan kendi mutsuzluğundan TC’nin şu anki durumundan KaKa’yı (bir cacık olmayacağını on yıllardır dile getirdiğim zavallı) sorumlu tutması gibi.

  2. Ender efendi 29 Ekim 2023, 22:40 da demiş ki (https://fehmikoru.com/turkiye-cumhuriyeti-nice-yuzyillara/) “….Bir kısım Atatürk zamanının cumhuriyetine özlem duyuyor. Bir kısım bugünkü tek adam cumhuriyetine biat etmiş. Yüzyıllardır öykündüğümüz Batı Avrupa’nın yarısı cumhuriyet değil, krallık. İspanya, İngiltere, Belçika, İsveç, say say bitmez”.

    Yani şunu mu ima ediyorsun Ender Efendi: M.K.Atatürk Paşamız ülkemizi işin aslı esasını bilmeden, o zamanki modaya uyarak ezberine bir şekilde Batı’ya yöneltti. Oysaki Batı, kendine has “sentez”le eskiyi, temel özelliklerini koruyabildi. Bilimsel düşünce bunu gerektiriyordu, bu esasa göre yönetim; DemokrAsi veya adına ne dersen de, bu düşünceden yola çıkıyordu. Gelişme yolunda arkadan gelenlerden Japonya ve G. Kore de asla ezberine hareket etmediler. Eski temel özelliklerini koruyan bir devamlılığı esas alarak Bilim ve Teknik’i motivasyonla kültürlerine entegre edebildiler. Bu açıdan, mukayeseli olarak ele alınırsa, ülkenin ve insanlarının büyük potansiyeline rağmen, Paşamız ülkesi adına başarılı olamadı. Topu dolandırıp durdu, taca attı ve hakem tarafından kırmızı kart yiyerek oyundan erkence bir zamanda alındı. Oysaki, emsallerinden Çörçil 90ının üstünde hep oyunda kaldı ve 5 çocuk sahibiydi. Ülkemiz önündeki yeni yüzyılda rahmetli Paşamızın başaramadığını, “Akıl*İman Sentezi” doğrultusunda başaracaktır. Çünkü ülkemiz ve insanlarımızın o potansiyeline inanıyorum, güveniyorum. Övünmek için vakit çok erken!

    Fehmi bey manşet atmış “Cumhuriyet kutlamalarını Atatürk bayramı haline dönüştürenler…. “ içeriğini ilginç buldum! Oldu olacak ülkenin ismi bunlar için “ATATÜRKİYE” yapılsın! Oysaki onunla hala övünmek, bayram yapmak havanda su dövmekten başka bir şey değil. Yaptığı hataları gören yok! 100 yılda devletin tepesinde kendinin başlattığı tek kutupluluk dalga dalga bu yüzyılın son zaman diliminde bugünkü duruma hakim. “DEHA” diyorlar da hiçbir zaman ikna olmuş değil(d)im. En azından, Paşamız başlattığı kutuplaşmanın ne getireceğini görebilecek kadar zeki değildi! “Akıl*İman Sentezi” zamanında görebileceği en uygun şık idi. Onu da göremedi.

    • Tam tersi, Atatürk’ün hedefinde batı tipi demokrasi vardı. Bu yolda çaba da gösterdi. Ama ondan sonra gelenler bu hedeften ve Atatürk’ün idealinden ülkeyi uzaklaştırdılar. CHP ve İnönü bu yönde en önemli adımı attı ve çok partili demokrasiye ülkeyi taşıdı. Ama daha sonra gelenler ülkeyi eskiye geriye ve nihayetinde tek adam rejimine götürdüler. Burada bir ilerleme veya övünülecek bir durum yok. Halka soran da yok zaten. Onlar ekmek parası peşindeler. Ancak ülkenin her alanda geri gidişinin, tüm uluslarası göstergelerde dip yapmasının, giderek fakirleşmesinin ve çoraklaşmasının birinci nedeni iktidardan 20 yıldır inmeyi bilmeyen bir kişi. Tek sorumlu olduğunu kendisi söylüyor zaten. Etrafında şu da sorumlu diyebileceğimiz yada bunu sesli söylemeye cesaret edecek bir kişi de yok. Sonuçta o bir kişi de aslında köhne düzene teslim olmuş bir zat. Kısaca derin “devlet” dediğimiz yerleşik düzene yine berdevamız. Tek adamdan sonra ne olacağı da meçhul. Demokrasi yine kaybetti. Hem de çok fena kaybetti.

      • Tam tersi mi! yapma Ender efendi! Gerçeğin fendi, yalanı yendi!.. DemokrAtik katılım verseydi ülkede o kritik günlerde o kadar hır gür, olur muydu? topal Osman mıymış neymiş nereden nereye…. Kutupbaşı olacağına kendisi, kurduğu partiye iyi örnek olsaydı, o partiye de sahip çıkanlar çok daha fazla olurdu. Ayrıntılara giren girer…

      • O baştaki hâkimiyetin ait olduğu millete ne oldu? Bu millet her anayasada yapılan vatandaşlık tanımlarıyla adı, etkisi ve yetkisi kaybolan bir millet haline geldi. 1924 anayasasını açın bakın orada din ve ırk fark etmeksizin Türkiye devleti sınırları içinde bütün “ahali”nin Türk ıtlak olacağına dair anayasada kanun bulursunuz. Ahali! Ahali ehilin çoğuludur. Geçmişten bildiğimiz beraya sınıfı reaya sınıfına irca oldu. Millet vardı, halk vardı, burada ahali olarak bir şey tanımlanarak bu ahali dinine ve ırkına bakılmaksızın “Türk” ıtlak olundu. 1961 anayasasına geldiğinizde “Türkiye devletine vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes Türktür” dendi ki bu madde 1982 anayasasında da mevcuttur. Demokrasiye geçişin de tabii olarak bu vetirede katkısı büyük. Demokrasiyle ağulanmış topluluğa millet denemezdi elbette. Yani 1921 anayasasındaki millet-halk ayrımı önce “ahali” ile; 1961 anayasası ile birlikte ise “herkes”le tesviye edildi. Sonradan uydurulan bir kelime olarak da “ulus” bu tesviye işinde kullanılan bir aparat oldu. Rensiz, kokusuz, seküler ve laikliği vurgulayan bir kelime olarak kendine bir yer edindi. Şimdi yeni anayasa tartışmaları var. “Herkes”ten daha aşağıda ne var diye düşünüyorum, aklıma gelen bir şey yok. Herhalde heybesinde 250 bin dolar bulunan bir merkep vatandaş kabul edilebilir. Başka akla gelebilecek bir şey yok. Yani milletten halka, halktan ahaliye, ahaliden “herkes”lere, “herkes”lerden daha aşağıya inecek bir şey olması gerekir, gidişat o şekilde çünkü. Ama 1921’deki o hüküm hala bugün korunuyormuş gibi gözüküyor: “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” cümlesi hem anayasada hem de meclis kürsüsünün arka duvarında kocaman yazılı. Meclise bir şekilde kapağı atmış vekillerin her birine sorun: Oradaki millet tabirinden ne anlıyorlar? Size en milliyetçi pozu verenler bile vatandaşlık tanımı yaparak cevap verecektir: Oy kullanma hakkı olan herkes o millettendir. Hangi milletten? Cevabı yoktur. Egemenlik gibi uydurma bir kelimeyi ise kimseye sormayın.

        • İlave bilgilerinizi paylaştığınız için teşekkürler Sn yorumcu. Ülke insanlarının alel acale ve zorlayıcı bir şekilde belli kalıplara sokulması T.C. başlangıcında en vahim hatalarından biri. Şekilcilik! Halbuki ilköncelikleri çok farklıydı savaştan başarıyla çıkabilmiş bir ülkenin. Şekilcilik bu ilkönceliklere bariyer oluşturdu geciktirdi lüzumsuz zaman kaybına sebep olduğu gibi kendisine dipten antipati oluşmasını da körükledi Paşamızın. Gelişmeye muhtaç yorgun bir ülkede ilköncelik köşe bucak tüm yurtta eğitime verilmesi gereken önemdi. İnsanlarımızı zamanla standardize edecek en önemli konuydu bu. Yahu, bırak vatandaş geleneksel “potur”u ile gelsin dersaneye, geçmişin hatalarını, gelişmenin esaslarını öğrensin, yaratıcılık kabiliyetini geliştirsin.. Milletin kılık ve kıyafetinden sana ne! Bu konu zamana bırakılarak kendi halinde gelişecek değişecek bir konuyken zorlama niye? Ayağına geçirdiği topu dolandırıp geri kalmışlığa gol atacağına, topu taca atmasının bir örneği budur. Hatta topu taca değil kendi kalesine gol attı denebilir… Ülkede hızlıca kalkınmaya katkısı olabilecekken, potansiyel hıza takoz olmuştur! Bilim-Teknik konusunda daha önce toparlanılsaydı son 75 yılda ortaya çıkan ve gittikçe artan sorunların hiçbiri olmayacaktı.

          Son zamanlarda daha bir kaçan kaçana olsa da kendine benzetip Batı Batı diye diye özenle yetiştirdiği elit tabakanın önemli bir kısmı ülkeyi 50-60 yıl öncesinden terketmeğe başlamıştı, bunlar değişik gerekçelerle yurtdışına çıktı aidiyetini kaybetti (veya ancak pamuk ipiyle denebilecek bir bağla bağlı. Gittikleri yerde eriyip kayboldu. Hani nerede kaldı ideolojik Türklük, yetti mi?). Motivasyon ve katılım yetersiz olduğu için gelişme yolunda aşılması gereken eşik enerjiye hiçbir zaman ulaşamadı ülke. Ülkede geriye kalanların bir çoğu da işe yaramaz ideolojik kukla/robot tadında, devleti eline geçirmek için kıyasıya yarışan/çarpışan tipler… Arkalarından idealojilerine göre her birini kur gitsin…; sabah-akşam kavga etsinler izafiyet çukurunda! hatta birbirlerini öldürsünler. Kaş yapayım derken göz çıkarıldı, göz!

          Oysaki, Japonlar ve G. Korelilere bak, böylesine boş işlerle uğraşmadılar! Bugünkü kıyafetleri de zorlamayı veya bir devrimi gerektirmiyordu. Kendiliğinden zaten oluşacak normları anormal bir takıntıyla zorlamanın alemi ne?

  3. BARAN cığım yine beni çook güldürdün…hala tek adam repliği……ya bıkmadınız mı😂😂😂😂😂😂28 Mayıs ta size kafaya dank ettirmesi….bunlarla gelmeyin.bunların halk nezninde bir karşılığı yok.siz yani komple CHP li zihniyet kendinez çalıp kendiniz oynuyonuz..ne oldu 28 mayısta tek adam rejimi 😂😂😂😂gidiyordu…ya halka ramen halkçılık tasliyonuz 😂😂😂😂 zaten Erdoğan’ın da eminim en sevdiği muhalefet argümani tek adam söylemidir..ama bu kafa ile sizin bunu qnlamaniz çok zoor…28 mayısta anlamamışsa……….😂😂😂

  4. Yıl oldu 2023 mezarlara gidip ağlamalar, boş yatakları seyretmeler, heykellere tapınmalar …

    Türkiye başaramadı yine. Ne seçtiği Özal ne Erdoğan dişe dokunur sıçrama gösteremedi. Hep konjoktürel. Akp geleli 20 seneyi geçti, bu sürede ülke ekonomik özgürlüğünü elde edebilir bu laik faşizmin kokuşmuş propagandası boğulup gidebilirdi. 2023, geldiğimiz nokta emekliye ne kadar zam olacak ?

    10 yıl Türkiyenin ekonomisinde dümen kırmış adam 128 milyar nerde diye soru sorabiliyor. Değişmiyor embesillik, en zekisine bile sirayet ediyor. Tayyipte şikayetçi gel velakin onun bakanıydı Ali :))

    Rahmetli Erbakan bu ülkenin talihini siyasetle değişeceğini umdu. Ama değişmedi. Çünkü patron olan halk kendinin değişmesine izin vermiyor. Siyaset bu ülkenin yamuk kenarı zaten. Eğri yolda doğru gitmek mümkün değil. Bu iş yine bireysel eğitim ve doğru dürüst ticari ahlakla değişecek.
    Hükümete kim gelirse gelsin bu faşist cahalet rejiminde düzelme olacağını düşünmüyorum. Lokal kalkınma ve bireysel eğitim çalışmaları daha önemli.

    • Osman bey “Çünkü patron olan halk kendinin değişmesine izin vermiyor.” diyorsunuz ama değişti değişti, ayaklar baş oldu:)
      Ölsek de sevinin eve dönsek de!
      Sizin gibiler bir türlü uyanamadı tabii…

  5. 28,28
    Bu rakam bugünkü dolar kuru.
    100.yıla, arka kapıdan en az 200 milyar dolar yakmasaydık 1 dolar= 100 lira ile girerdik.
    Hedef–28 yazan arkadaş tam isabet tutturdu.
    Bir de Hedef–53 ve Hedef–71 yazanlar vardı.
    Anlaşılan 2024 hedefi 53 lira, 2025 hedefi 71 lira.

  6. Cumhuriyetle neyi kutluyorlar ki. Biz cumhuriyete geçmekle meşrutiyetden mutlakiyete geçtik. Halkın yönetimde söz sahibi olması kısmen de olsa 1950 yılında gerçekleşti. Kutlayacaksak onu kutlayalım. Chp liler cumhuriyet bayramını çok çirkin ve kurnazca ,bencil bir şekilde suistimal ettiler, kendi emellerine alet ettiler !
    Bu tavırlar artık iyice mide bulandirmaya başladı!
    Tabii yandaş yalakalar her şeyi yutuyor , ama herkes yutmuyor !

  7. Sana öyle gelenler öyle değil. CHP özgürlük düşmanıdır. Özgürlüğün olmadığı ortamda kültür, sanat, düşünce gelişmez. CHP’nin lider ekibine ve liderliğine oynayanlara bakmak bunu anlamaya fazlasıyla yeter. Konuştukları temaların gelişmeyle, iyi bir gelecek kurgusuyla, ideolojik tutarlılıkla ve gerçekle hiçbir alâkası yok. Politikayı yalana, iftiraya, kışkırtmaya ve küreselciliğe özdeşleştirdiler. Buradan lider çıkmaz. İktidar da çıkmaz. İktidar çıksa bile ülke için felaket olur.

  8. Yazıdaki görüşlere tamamen katılmakla beraber benim
    kanaatimce esas tepkinin AKP. ye ve bizzat RTE .na karşı oldugunu zannediyorum.Çünkü bunlar 29 Ekim yüzüncü yıldönümü kutlamalarını tamamen siyasi propagandaya dönüştürdüler, çok çirkin ve kurnazca ,bencil bir şekilde suistimal ettiler, kendi emellerine alet ettiler !
    Bu tavırlar artık iyice mide bulandirmaya başladı!
    Tabii yandaş yalakalar her şeyi yutuyor , ama herkes yutmuyor !

  9. Atatürk yada Özal veya RTE değil mesele sayın yazar, hâlâ annamadın mı😂.
    Muasır medeniyet vadedilen toprakların, kendi ata tohumuyla…!
    İşte bütün mesele bu 🤗.
    -TC’nin kurucu/ileri ataklar yapıcı-yapan liderlerinin diskalifiye edilmesinden!!, ha bire yenilip yokedilip yada bir kazaya kurban gitmelerinden!!!
    Artık bezdi bu halk! bu seçmen😡.
    -Ve en son RTErdoğan’a sahip çıkmak ihtiyacı hissetti, makus talihini yenmeyi başardı🤗.
    -CHP yada bir başka parti adı farketmez aslında seçmenin nezdinde.
    ÜLKENİN COĞRAFİ KONUMU İLE,
    ETNİK-İNANÇ ALTYAPISINI BİLİP KORUYACAK KOLLAYACAK!!!!
    ona göre politikalar üretip geliştirecek siyasetçi yetişsin istiyor büyük çoğunluk🤔.
    -komşum aç yatarken ben tok yatamam!
    derken!!…..
    BENİM 1 ₺’liram varken 30 lirası olan komşuma bakıp….😡😡😡😡
    (Onun gelip 1$€’su ile benim memleketimde 30 ekmek alabilirken, benim hergün 8-10 ekmekle anca doyan çoluk çocuğumun..
    YATAĞA AÇ GİRMEMESİNİ TEMİN EDEN!!!
    Siyasetçi istiyor halk, bütün seçmen🤔).

    • Abi senin komşun kim? Irak mı suriye mi ermenistan mı, iran mı. Yoksa yunanistanı kasdediyorsan o hep senden zengindi merak etme. Özal türkiydeki turizm yatak kapasitesinin yunanistanın sadece girit adasındaki kadar bile olmadığını söylerdi. Deniz taşımacılığında ise bizim on katımız idiler. Git biraz araştır sonra ağla.

      • Didemin antidotu arkadaşım.
        -Komşusu aç iken boğazından lokma geçmeyen, eskide kalmış anlaşılan; sen bile bu sözü annamazdan geldiğine göre..
        -1 demir parasıyla TR’ye gelen (ama 30 lira ile alabildiğim şeyleri alabilen) tam da yunan komşun oluyor!
        -yani onun benim ülkemde 1 €’ya aldığını benim yurdum insanı 30 tane 1₺ para ile alabiliyor!
        İşin acı kısmı batılı kazanırkende Win Win yapıyor.
        -yunan adalara boş ta olsa tekne kaldırır çünkü “imar affından” faydalanmış😂. Adalar kendinin sanıyor. İşi sağlama almak için.
        Lozandan dekont dahi vermişler🤣🤣
        Man adasından geçerken tekneyi sahil güvenlikçileri kaçak göçmen teknesi sanıp batırmışlar, dekont ta o tekneyle birlikte deniz dibinde🤣🤣🤣.

        • Nasıl bir milletsiniz ya, okumuyorsunuz, okuduğunuzu anlamıyorsunuz. çarpıldınız mı ne oldu. Tek güvencimiz Allah size bu ülkede fırsat vermiyor. Akparti sayesinde Almanyanın bizden ilerde olduğunu öğrendiniz hadi iyisiniz. Dedelerinizde dişlerine kadar muayene yaptırıp berline turistik gezi yapmaya gitti 60 sene önce. Bir de gülücük koymuş tövbe estağrirullah.

          • 1960 sonrası gene turizm meselemiz var. Bugün mesela Türkiye niye tehdit edilebiliyor? Türkiye’nin elinde niye bir koz yok? Çünkü gavurlar bize doğrudan dediler ki 1960’dan sonra, hani gavurlar diyorum bu adamın ismi falan da var, Fritz Baade diye bir isim. Dediler ki “Sanayileşme yok turizm ve ancak ziraatla kalkınabilirsiniz.” diye ve o gün mesela, 27 Mayıs’tan sonra Devlet Planlama Teşkilatı falan kurulmuştu ama Türkiye’de bunu savunan, Türkiye’nin turizmle kalkınabileceğini savunan tek kişi var: Fritz Baade. Kim o? Almanya’dan kaçan Yahudilerden biri bu adam. Tamam böyle büyük titri var falan işler yapmış hatta Kırşehirliler ona fahri hemşehrilik unvanı vermiş… Bir tek bu adam Türkiye’de turizme önem verilmesini istiyordu diğer sahalara değil. Ve misali de şu: Kuşadası’na gidiyor Türkiye’ye geldiği zamanlarda. Kuşadası’na o gün işte gemiler yanaşıyor, İtalyan ve Yunan gemileri. Yüzlerce insan iniyor., Efes’e gidiyorlar. Efes’te ancak yanlarında getirdikleri yiyecekleri yiyorlar, bir kartpostal atıp geri dönüyorlar. Yani turistler geliyor, Türkiye’ye para bırakmıyor, Türkiye’nin böyle bir imkânı var. Para bırakmıyorlar sadece kartpostal atıyorlar, orada bir çay içiyorsa içiyor geri dönüyor. “Hâlbuki” diyor “bakın İspanya” diyor “turizmle döviz açığını kapattı. Türkiye de bunu yapabilir.” diyor. Bir rapor yayınlıyor. O rapora devlet planlama teşkilatında hiçbir Türk evet demiyor. Hatta mesela hiçbir entelektüel de “Türkiye turizmle kalkınsın.” Demiyor. Doğan Avcıoğlu mesela “Türkiye’nin Düzeni”nde “Turizm mi?” başlıklı bir yazı yazıyor ve bunun deli saçması bir şey olduğunu söylüyor turizmle kalkınmanın. Ama adamın dediği oluyor yani. Ve bugün işte Türkiye, yani gavurların keyfine kalmış. Çünkü turizme ekonomini bağlarsan elalemin keyfine kalmış bir durumda olursun. Aynı zamanda turizme kendini bağlayarak kendi toprağın ve kendi insanınla ne yapacaksan onu da bırakmış olursun. Kendi kendini dilenci durumuna düşürmüş olursun. Ama mesela bize örnek gösterdiği ülke diyelim ki o gün için turizm konusunda İspanya. İspanya hiç bizim durumumuzda değil. Yani kendisini tamamen turizme endekslemiş bir şekilde bir kalkınma gütmedi adamlar ve bugün mesela dünyada “turismfobia/turistfobia” diye ifadeler İspanya’da çıkmış ifadeler. Bize örnek gösterilen ülkeler bizim durumumuza düşürülmedi. Nasıl? İspanya bugün dünyada zeytin ve zeytinyağında birinci sırada yani dünyada zeytin ve zeytin yağında İspanya birinci sırada. Ama mesela o Fritz Baade’nin Kuşadası’nda gördüğü o günkü zeytinliklerin yüzde 60’ı bugün yok. Turizm yapılacak diye Türkiye’de Kuşadası’nda zeytinliklerin yüzde 60’ı yakıldı, imha edildi. Yani Türkiye’de böyle şeyler yapıldı. Bunun aklı da Türkiye’deki insanlardan çıkmış değil. Baade 1945’ten sonra Batı Almanya’da milletvekili yani Yahudi Alman milletvekili Türkiye’nin planlarını yaptı. Ve mesela Fransa’da diyelim ki turist sayısı, turizm bakımından çok ileride bir ülkedir, belki birincidir İspanya’nın da önündedir ama Fransa şeker pancarında da Avrupa’da birinci dünyada ikinci sırada.

  10. Dönüştürülmesine gerek yok ki. Nasıl ki bir bina ve sanat eseri mimarı ile anılıyorsa Cumhuriyet’in de Atatürk’le anılması çok doğal.

    • 7 Ekim sonrasında yaşanan uluslararası kriz sadece İsrail-Filistin çatışması değil. BM sisteminin ve uluslararası hukukun çözülmesi ve çöküşü yaşanıyor. Batılı yöneticilerin aksine Batı şehirlerinde Filistinlilere destek veren kitleler uluslararası toplumun vicdanı olmak açısından çok değerli.
      Bu vicdanı harekete geçirmek için elinden gelen her şeyi yapan ve zulme en gür sesle karşı çıkan elbette Başkan Erdoğan. Cumartesi günü Atatürk Havalimanı’nda 1.5 milyon insanımızla gerçekleştirdiği Büyük Filistin Mitingi’nde Erdoğan yeniden Batı’ya seslendi: “Siz yeniden bir hilal-haçlı mücadelesi mi estirmek istiyorsunuz?” Bu uyarının bazı Batı medyasında “din savaşına çağırmak” olarak değerlendirildiğini görmek çok şaşırtıcıydı. İsrail’in katliamını durdurmak bir yana bunu kutsayanlar Batı dışı dünyada Yahudi ve Batı karşıtlığını kendi Yahudi-Hristiyan söylemleri ile besledikleri yetmiyormuş gibi bir de uyarıları mahkûm ediyorlar. Netanyahu’nun açtığı yolda Batı seküler medeniyetinin köküne kezzap döküyorlar. Ne dersiniz bu teolojik savrulmadan kim daha sorumlu?

  11. Demokrasinin tabutuna son çiviyi bu iktidar vurdu. Tek adam “cumhuriyetine” ülkeyi elbirliğiyle taşıdılar. Burada Erdoğan son karar verici değildi. Devlet (evet o kişi ve temsil ettiği devlet) bu işe karar verdi ve Erdoğan’ı da buna ikna ettiler. Erdoğan’ın başka şansı da yoktu zaten. İktidarı ve oluşturduğu devlet imkanlarından beslenen çevreyi korumasının tek yolu buydu. Pragmatist bir faydacı olduğu için de hiç tereddütsüz kabul etti. Yoksa yüzde 30 destekle iktidar imkanı artık kalmamıştı. Bu koalisyonun amacı, ülkeyi demokrasiden uzak tutmak ve ittihatçı zihniyetlerine uygun şekilde Erdoğan ve sonrası ipleri hep ellerinde tutmaları. Böylece devlet imkanlarının hep onlara akması.

    CHP, Atatürkçü muhalifler, Kürtler ve diğer ufak tefek muhalif partiler bu koalisyona ve paylaşıma dahil değiller. Devlet onları ustalıkla bölmeyi başardığı için de mevcut iktidar koalisyonu karşısında başarı gösteremiyorlar. Bu daha uzun süre böyle devam edebilir.

    Sonuçta demokrasi olmaması, Erdoğan’ın iktidardan inmesini zorlaştırıyor. O istese bile iktidar paydaşları buna izin vermiyorlar (kullanışlılık süresi dolmadığı için). Demokrasi olmadığı için diğer muhalifler de bir araya gelemiyorlar ve alternatif oluşturamıyorlar. Yine demokrasi olmadığı için muhalifler ve medya etkin bir şekilde iktidarı eleştirip tüm kirli çamaşırlarını ortaya dökemiyorlar. Demokrasi olmadığı için, hukuk sistemi de iktidara hesap soramıyor. Zaten kendisi felç olmuş, İstanbul başsavcısının dilekçe ile şikayet ettiği üzere çetelerin elinde.

    Sonuçta demokrasi olmaması her türlü kötülüğü besliyor ve ülkeyi içinden çıkılmaz bir girdaba ve tabii ortadoğu çöplüğüne çekiyor. Bunu da dış güçler bizi bitirmek istiyor, İsrail bizi işgal edecek diye millete satabiliyorlar.

    100.yılda halimiz kısaca budur. Fırın fırın ekmek yemeye devam. Bu maaşlarla başka ne yesinler zaten.

    • enderciğim Varol bugün yine çok güldürdün beni😂😂😂😂
      Demokrasinin tabutuna son çiviyi bu iktidar vurdu. Tek adam “cumhuriyetine”…😂
      ….koalisyonun amacı, ülkeyi demokrasiden uzak tutmak..😂
      Sonuçta demokrasi olmaması, Erdoğan’ın iktidardan inmesini zorlaştırıyor😂😂
      Demokrasi olmadığı için diğer muhalifler de bir araya gelemiyorlar ve alternatif oluşturamıyorlar. 😂😂😂
      bu kafa erdogan için o kadar büyük bir şans ki😂😂😂😂😂😂senin anlaman mümkün değil.
      iyiki varsın yorum yapıyorsun.renk katıyorsun😂😂😂😂😂😂😂

      • Muhalefet iktidar nimetlerinden mahrum, devlet nimetlerinden mahrum değil. Tek adam rejimleri dahil büyün rejimlerde iktidarlar devlet nimetlerini muhalefet partileriyle seve seve “kazan-kazan” yöntemiyle paylaşırlar. Bu bilgiyle daha iyi gülersin!

        • barancığım şimdi sen bunu demekle …”bütün rejimlerde iktidarlar devlet nimetlerini muhalefet partileriyle seve seve “kazan-kazan” yöntemiyle paylaşırlar.”😂😂😂😂😂😂😂gerçekten daha çok güldürdün….ya bu zavallı muhalifleri kekleyen kekleyene desene (laf aramızda kalsın kazanıyoruz😂😂😂😂)zavallı halk muhalefet yaptığını zannediyo 😂😂😂😂 o zaman…..

          • Tek adam rejimlerinde halk yoktur, sadece devlet vardır ve devlet imkanlarını tepe tepe kullanan siyasi partiler vardır. Halk sadece iktidarıyla muhalefetiyle siyasi partilere hizmet edip onları beslemek için vardır. İktidar partileri eğer lütfederlerse halkın sadece kendi mitingine gelenlerine ayran tavuk döner lutfedebilir.

            Tek adam rejimlerinde halk denince iktidar partileriinin sahibi olduğu devlet için çalışan memurin takımı akla gelir. Halk diye bir şey yoktur, halkın oylarına da ihtiyacı yoktur, 65 milyon oy kullanacaklar için 250 milyon oy pusulası basıp fazla bastığı oy pusulasını kullanarak her seçimi her referandumu iktidardaki tek adam partisi kazanır.

            Sen de biz kazanıyoruz diye sevinme boşuna tek adam en çok da senin gibileri kekliyor. Sen hiç oy kullanmasan da tek adam seçimleri kazanacak zaten. Üzümlü kekim benim!

  12. Hala CHP seçmenini gerçekten ne yaptığını bilen bir seçmen grubu olarak görüyor sayın yazar…onlara laiklik de atatürkde dinciler başa gececek de yine tıpış tıpış CHP ye kim olursa olsun oy verirler..tepki şu bu hep hikaye 😂😂ya adamlar 10 senedir 10 seçim kaybetmiş adama oy verdiler.(ellerinde bayrak dillerinde istiklal marşı birde bu devleti biz kurduk kibri ama kandilin destekledigi adama sorgusuz sualsiz destek😂😂).sayın yazar CHP seçmenini gerçekten objektif ideolojik ezberlerinden arınmış aklı ile hareket eden bir seçmen grubu zannediyor ve şuraya buraya mesaj veriyor zannediyor😂nasıl sağ seçmen beka diye kandırıyolar diye suçlayıp sağ seçmeni aptal saf yerine koymaya çalışiyolarsa CHP seçmenine laiklik de ..rahat içemiyecen de..karına kızına başörtüsü takacaklar de tıpış tıpış oyları topla…
    türkiyede sağ siyasetin hegemonyası ancak CHP seçmeninin realist davranmasına ezberlerinden vazgeçip tıpış tıpışlıktan kurtulmasına bağlı.peki bu mümkün mü? imkansız..çunki bu seçmen 1950!den beri devamlı kutuplaştırıcı tepeden bakan ve bu devletinde milletinde bayrağında sahibi kendileri imiş ve herkesinde onlara ve onların değerlerine koşulsuz itaat etmeleri ezberleri ile beyinleri yıkandığı için çooook zor..

    • Cumhuriyet, Osmanlı sisteminin modernleşmiş, zamanın ruhuna entegre olmuş bir formudur. Cumhuriyet müesseleri ile bir anda ortaya çıkmış bir fenomen değildir. Bu akla, ve tarihin ruhuna aykırıdır. Hanedandan başka her şey cumhuriyete Osmanlıdan kaldı. Temel kurumlarımızın kuruluş tarihlerine bakalım:
      İstanbul Teknik Üniversitesi 1773
      İstanbul Tıp Fakültesi 1827
      Danıştay- Yargıtay 1868
      Kuleli Askeri Lisesi 1845
      Polis Teşkilatı 1845
      TCDD 1851
      İtfaiye Teşkilatı 1714
      Jandarma teşkilatı 1839
      İlk Meclis 1877
      Batılı anlamda ilk belediye teşkilatı 1850
      İlk mühendislik okulu 1775
      İlk kız Lisesi 1859
      İlk Kız Öğretmen Okulu (Darulmuallimat) 1870
      Boğaziçi Üniversitesi 1868
      Yıldız Teknik Üniversitesi 1911
      İstanbul Üniversitesi 1453
      Fenerbahçe Spor Kulübü 1907
      Beşiktaş Jimnastik Kulübü 1911
      Galatasaray Spor Kulübü 1905
      İlk çok partili seçim 1908
      İlk telgraf kullanımı 1847
      İlk metro açılışı 1875
      İlk kadın dergisi 1886
      Ziraat Bankası 1863
      İlk Elektrik Santrali 1902
      İlk Bakteriyoloji Enstitüsü 1893
      İlk çiçek hastalığı aşısı çalışması 1721
      İlk sinema filmi gösterimi 1896
      İlk kağıt fabrikası 1741
      İlk sanayi okulu 1860

      İstenilen ölçüde olmasa da atılan bu adımlar modernleşme hikayemizin cumhuriyetten çok önce başladığının kanıtıdır.

  13. Türk siyasetinden ve Türk siyasetçilerinden ne köy olur ne kasaba! Alayını koy çuvala salla salla vur duvara! Erdoğan’ı da ölene kadar iktidardan kimse indiremez. Erdoğan’a Allah bin sene ömür versin, bin sene muhalefeti idare etsin!

    • Türk siyaseti elbette milletin birebir aynası. Siyaseti beğenmiyorsanız kendinize aynada bakacaksınız.

    • Baran bey bakıyorum bugün ağzınızdan bal damlıyor, siz ender beye aldırmayın…

Yoruma kapalı.