“Bir daha asla” demişti Amerikan siyaseti, fakat McCarthy günleri yeniden hortlamak üzere…

16
Reklam

İsrail Netanyahu’nun bu döneminde giderek milletler camiası içerisinde yüzüne bakılmayacak, ilişki kurulmayacak bir ülke haline dönüşüyor; hatta Netanyahu’nun en yakın destekçisi ABD başkanı Joe Biden bile, dün, bir baktık, onun artık değişmesi zamanı geldiğini söyledi.

Tamam, Netanyahu’yu biraz olsun tanıdı da, İsrail’e verdiği katıksız destek yüzünden ülkesi ABD’nin ne hal aldığını da görmeye başladı mı acaba Biden?

Soğuk Savaş’ın en soğuk günlerinde, ülkesinin kapılarını sıkı sıkıya komünizme kapalı tutmayı amaçlıyordu ABD. Ülkenin ‘kızıl tehdit’ altında olduğu iddiası bunu tekrarlayanlara puan kazandırıyordu. Bir senatör bu alanda şampiyonluğu eline almıştı.

Bir gün, Kongre’de, kızılların her yere sızdığı iddiasını dile getirirken, cebinden çıkardığı bir kağıdı göstererek, elinde dışişleri bakanlığındaki komünist sempatizanlarının listesi bulunduğunu duyurdu. [Elinde tuttuğunun, söylediği gibi isim listesi değil, biraz önce temizlensin diye bıraktığı elbiseleri için kuru temizleyicinin kendisine verdiği kağıt olduğu neden sonra öğrenilecekti.]

O senatörün adı Joseph McCarthy’di. Yaklaşık 20 yıl süren bir döneme kışkırtıcı çıkışlarıyla damga vuran bu senatörün adı Amerikan tarihine yüz kızartıcı bir politikacı olarak geçti.

McCarthycilik o eğilimin adı…

Her taşın altında bir devlet düşmanı arama eğilimi…

Amerikan Kongresi’nde McCarthy’nin zorlamasıyla the House Committee on Un-American Activities (HUAC) (Amerika Karşıtı Eylemler Komitesi) kuruldu ve kritik mesleklerden isimler ifade vermeye ve ifadeleri sırasında meslek alanlarında ve çevrelerinde ‘komünist’ olarak bildikleri kişilerin adlarını açıklamaya davet edildiler.

Reklam

Çağrılanların adını verdikleri kişiler yargılanıp cezaevlerine gönderildiler. 

Pek çok kişi McCarthy tarafından hedef gösterildiği için işini kaybetti.

Sonra gelen yıllarda kendini yeniden anayasasına uygun hale getiren Amerika’da, McCarthy’nin hakim olduğu dönem hayırla yad edilmez.

Dünyanın başka yerlerinde de özgürlüklere insanlar korkutularak müdahale edilmesi hep ‘McCarthycilik’ olarak anılır.

Ülkemizde ABD’nin o dönemine benzer olayların yaşatıldığı 28 Şubat günlerinde McCarthy’i yazı ve yorumlarımda çok anmıştım.

Netanyahu’nun yönlendirmeleriyle ABD yeniden öyle bir havaya bürünüyor.

ABD’nin kabul tarihi 1788 olan bir anayasası var ve bu anayasa her birey için en geniş özgürlüklerin hiçbir müdahaleye uğramaksızın rahatlıkla kullanılabilmesini garanti altına alıyor. 

Fikir özgürlüğü, basın özgürlüğü, gösteri özgürlüğü Amerikalı için doğuştan kazanılmış haklar…

Reklam

Kongre’nin Cumhuriyetçi Temsilciler Meclisi üyesi Elise Stefanik 75 yıl öncesinde McCarthy’nin üstlendiği rolü günümüzde taşımaya aday görünüyor.

Ülkesinin dünyaca ünlü üç üniversitesinin -Harvard, MİT ve UPENN’in- rektörlerini Kongre’de, McCarthy tavrıyla sorgulayan oydu. Karşısındaki hemcinsi rektörlere lafı uzatmadan, ‘doğru’ veya ‘yanlış’ sözcüklerinden biriyle cevaplamaları için aptalca bir soru yöneltti:

“Söyleyin bakalım, ama tek sözcükle söyleyin, okullarınızın kampüslerinde Yahudilere soykırım davetinde bulunulması, cezalandırılması gereken bir suç teşkil ediyor mu?”

Hadi bakalım, bu soruya Amerikan anayasası kampüslerde de geçerli olduğuna göre, rektör hanımlar ne cevap verebilir?

Bir kere üniversitelerdeki gösterilerde kimse “Yahudilere ölüm” diye bağırmadı, bağırmıyor.

“Evet” deseler, anayasanın herkese -bu arada öğrencilere de- tanıdığı özgürlükleri, döndüklerinde kendi okulları öğrencilerine tanımamaları gerekir.

Öyle değil de “Hayır” cevabı verdikleri takdirde, Elise Stefanik, “Hah hah, yakaladım, sizler birer anti-Semitik’siniz” diyecek…

Rektörler bu ve benzeri tuzak sorulara “Duruma göre” cevabını vermekle yetindiler.

Tahmin edileceği üzere, bu üçüncü tür cevap da, yine rektörlerin aleyhine kullanıldı. Biri istifaya zorlandı.

Bizler 1950’li yıllarda Amerika’da yaşamadık, olan biteni kitaplardan ve biraz da sonradan çekilmiş, çoğu gerçeğe uygun filmler ve dizilerden öğrendik.

Mesela ‘Trumbo’ filminden…

Oscar ödüllü filmlerin senaryo yazarı Dalton Trumbo HUAC Komitesi üyeleri önünde ifade vermeye çağrılan 10 Hollywood senaristinden biriydi. Trumbo beklendiği gibi davranmadığı, isim vermeyi de reddettiği için, 11 ay cezaevinde yattı ve çıkınca da işsiz kaldı. Yazdığı senaryolar -biri Oscar ödülü de aldığı halde- başkasının ismiyle künyede yer aldı.

2015 yapımı Trumbo filmi bu olay üzerinden McCarthy döneminin iğrençliğini anlatıyor.

Bir de ‘Guilty by Suspicion’ (Şüphe ve Ceza) filmi var.

Bu iki filmi izleyip de, ABD’de cahiliyet dönemi sayılabilecek yıllarda işlenen vahim cürümlere nefret duymamak elde değil.

Joe Biden ABD’si hızla o günleri andıran bir görüntüye bürünmek üzere.

Trump yeniden seçilmeyi başarırsa, onun partisinden Elise Stefanik, Kongre’yi yeniden anayasanın çöpe atıldığı McCarthy günlerine döndürebilir.

Netanyahu Amerika’yı Trump’a hazırlıyor.

ΩΩΩΩ

Reklam

16 YORUMLAR

  1. Aşağıdan (10:27 den) devam….

    Altyapı olarak Çek ve İtalyan asıllı bir katolik olan Cumhuriyetçi Elise Stefanik henüz 40 yaşında bile değil, “Trump”çı. Görünüşte kendisinin siyasete girmesi 9/11 olaylarının etkisiyle ile ilgili. Bunun aynı şekilde bir başka örneği var. Hollandalı Joram van Klaveren. Bu kişi de siyasete girme sürecinde 9/11 olaylarından etkilendiğini, böyle olayların kaynağı İslam olduğu için insanlık adına bu din ve mensuplarıyla mücadeleye inanmış ve işe koyulmuş. Hatta İslam’a kötü gözle baktığı o dönemde aşırı sağcı şimdiki Başbakan Geert Wilders’ın sağ koluymuş. Mücadelesine hazırlık olarak altyapı geliştirmek istemiş, öncelikle bilgi toplamağa, okumağa başlamış. Mücadele için İslamı ve müslümanları daha iyi anlamak için Kur’anı incelerken İslam’ın hak dini olduğunu kabul edip müslüman olmuş. Bu da ilginç bir ayrı mesele. Yani, 9/11 olayı van Klaveren ve Stefanik’in herbirinin başlangıçtaki ortak paydası. Bilgi sahibi olunca Van Klaveren dönüş yapıp kendini kurtarmış. Darısı Elise Stefanik’in başına.

    Ancak bu işleri kolaylaştırmak ve hızlandırmak lazım. Petrolün pabucu hepten dama atılmadan, biriken petrodolarların sermayedarlığında Ortadoğuda bir “Huzuristan” ülkesi kuralım. Küçük olsun ama sembolik değeri büyük bir merkez olsun; alt başlığı “Halifelik Birliği-Ahir Zaman” türü birşey olsun ve “Bilgi Merkezi” fonksiyonu ağır bassın. Niye “Bilgi”? Kuran’da Bilgiye verilen önem net bir şekilde vurgulanmış (“Bilenle bilmeyen hiç bir olur mu” ayeti-Zumer 9) buna rağmen cehalet çok, hemen heryerde ve İslam’a karşı. Ortadoğudaki bir “Huzuristan” projesi belki 3-4 ülkeden taviz gerektirebilir ama kürt sorunsalı işini de halletmeğe de katkıda bulunacak şekilde tasarlanır. Siyonistlerin bu konudaki planlarını bozmuş olur.

    • Şimdi artık ABD Başkanı Biden’ın İsrail’in durması gerektiğine dair açıklamalarıyla katliamcı İsrail’in Batı için yavaş yavaş taşınması ağır bir yüke dönüştüğü görülüyor. Vaziyetin hem bir ekonomik faturaya hem artan gösterilerle bir toplumsal faturaya hem de Batı ve ABD imajı bakımından bir sembolik faturaya dönüştüğü görülüyor. Dahası Hamas’ın direnişinin de İsrail’e bedel ödettiği ve zorladığı da görülüyor.

      Yani rüzgâr İsrail aleyhine dönmeye başlamış durumda ve belli ki bir süre sonra İsrail’e “dur” denilecek.

      Peki, o kadar zaman o kadar bebek, çocuk, kadın ölürken İsrail’i durduracak olanın İslam Dünyası değil de Batı olması; Batı’nın da kendi imajı ve çıkarları için İsrail’i ancak binlerce kişi katledildikten sonra durdurmak zorunda kalmasından İslam Dünyası, bilhassa da Arap Rejimleri utanmayacak mı?

      Bırakın İsrail’i durdurmayı, Müslüman Arap çocukları Filistin’de göz göre göre katledilirken katilleri engellemeye dair bir teşebbüste bile bulunmamayı, soykırım karşısında bir duruş sergilemekten kaçınmayı Arap Rejimleri kendi halklarına, çocuklarına nasıl açıklayacak? Kendi rejimlerini bundan sonra hangi toplumsal ve siyasal meşruiyet üzerinde devam ettirecekler?

      Tarih sizi unutmayacak.

      • ……
        Başkalarından belli! buraya etmişsin boca,
        Madalyonun bir tarafından atmışsın bolca,

        Şöyle dön de bir bak bakalım yazdıklarına,
        Sen ne diyorsun bütün bu aktardıklarına?

        Tereciye tere satmaktan utanacaksınız,
        Belki de utanmayacak, ibret olacaksınız!
        ……

  2. Gazze’de 86 gazeteci öldürülmüş…ülkemizde gazeteciler hapiste… demir parmaklıklar arkasında diye mangalda kül koymayanlatdan tık yok…

    • art niyet aranacak bir konu değil,
      ülkede hapisteki gazetecilerden, yol kenarında ölüp üstü kapatılan kuryelere zilyon konu var tıklayacak, tık çıkaracak, vakit kalmıyor herşeye,
      sizin böyle dertleriniz yok hazır,
      siz yazın.
      hakkı yazıyorsunuz da, itiraz mı ediyoruz? 🤨

    • *******
      …..
      Fikirler hep farklı farklı,
      Bazıları yandan çarklı,
      Ölçülüyse saygı değer,
      Bazen din, ırk odaklı!

      Emme basma tulumba!
      Kabuldür her makul çaba,
      Nereye gitti gayretli,
      Küstürdük mü ne, acaba?
      ….
      Uğraşalım yane yane,
      “Aşk boyamış beni kane”,
      Böyle demiş Yunus Emre,
      Bize miras bu anane!
      ….
      Barışalım yane yane,
      Konuşalım tane tane,
      Ulaşalım sorunlara,
      Uzlaşalım hane hane!….
      …..
      *******

        • *******
          ….
          Emin ol ki o Molladan,
          Ben de şikayetçiyim!
          Kırpar durur hiç sormadan,
          Hiza verir anlamadan!

          Boşver gönül sen aldırma,
          Usul usul yaklaş yine,
          Özgün şeyler de yaz ama,
          Ortalığı bulandırma!
          …..
          *******

  3. İLLA Kİ “ERİHA DUVARI” , İLLA Kİ NYT
    “Eriha Duvarı” isimli istihbarat raporu her ne kadar Netenyahu yönetiminin Hamas saldırısını bir(1) yıl önceden en ayrıntısına kadar bildiğini açıkça ortaya koysa da, görmek isteyenlere daha doğrusu “görmemeye yemin etmemişlere” Hamas saldırısını saldırısını muarızlarının “organize ve koordine” ettiğini ortaya koyuyor.
    Gazze saldırılarına “meşru” zemin oluşturabilmek için “Allah’ın lütfuna” ihtiyaç duymuşlar.
    Mevcut şartlarda bunu yapamayacaklarını düşünmüşler.
    Birileri de ne demişti?
    “–Bu tasfiyeleri mevcut hukuk sisteminde yapamazdık”
    Yani “gerçek hukuk sistemi”nde.Bize de KHK hukuku gerekiyordu.
    Rektörlerin Elise Stefanik’e cevaben şu soruyu sormaları gerekiyordu:
    “–New York Times gazetesinin Eriha Duvarı isimli istihbarat raporu haberini okudunuz mu?
    –Lütfen evet yada hayır diye cevap veriniz”

      • FED defada bizim Gayri Safi Yıllık Hasılamızın 4-5 katı para basıyor.
        Yani yıllık kârımız değil ciromuzun 4-5 katı.
        Kârımızın belki yüz(100), belki bin(1000) katı.
        Bunu tabii ki ,sebepler planında ifade ediyorum.

        • ‘Bize ne ‘ derken gayet yabii ki büyük bir güç olarak bize olan olumlu olumsuz etkilerini inkar ediyor veya görmemezlikten gelmiyor değilim , dediğiniz gibi bunlar bir gerçek, ne yapalım.
          Yine de canı cehenneme gitsin insallah !

  4. natanyahu uzun süredir israil siyasetini yönetiyor.
    her seçimi bir şekilde kazanıyor.
    muhalefet bir şekilde kazanamıyor doğal olarak.
    natanyahunun gitmesi gerektiğini söyleyenler abd başkanı başta daha dün esadında gitmesi gerektiğini söylüyordu ve N’oldu?
    bir kişi hem önemlidir hem önemsizdir,
    sorun zihniyet meselesi.
    biri gitsin bini duruyorsa ne anladım?
    zihniyetlerin ve
    toplumsal bilincin değişmesi lazım.
    birlikte barış içinde yaşamak isteyen yahudilerin sayısının artması gerekiyor.
    siyasilere kalırsa sadece çıkarlar kazanır.

  5. Amerikanın (sisteminin) dünyevi başarısı rekabete tutuşturulan insanların ehliyetinden istifade etmeleriyle de ilgilidir. Her alanda ehliyetli kişileri cezbedebiliyorlar. Bunların gerek rekabetinden ve gerekse sinerjisinden ortaya çıkan pozitif sonuçlarla kendilerine bilim ve teknoloji esaslı güç katıyorlar her geçen gün. Dünyadaki her etnik ve dini gruptan, siyasi ve ahlak eğilimi ne olursa olsun ihtiyaç sahiplerini seçerek alıyorlar. Sisteme taze kan olarak, gelen öğrenciler önemli bir kesim. Bunların birçoğu parasıyla gelen yabancı öğrenciler. ABD’ye (iki yıl önceki rakamla) ortalama 34 miyar dolar katkıları olmuş bu yabancı öğrencilerin. Parası olmayan ama üstün başarılı olan öğrencilere maddi destek vererek sistemlerine katmayı iyi biliyor ABD. Bunların bir örneği, Türkiye’den vaktiyle öğrenci olarak giden Nobel Ödüllü Aziz Sancar. Onun gibi üst düzeyde sisteme katkıda bulunan daha niceleri var. Başka bir deyişle, “İnsan”ın Allah-vergisi potansiyelini en avantajlı biçimde kendine kullanmakta en başarılı ülke ABD. AB’nin başını çeken de onlar.

    • Dünya arenasında, rakip tayini dünyada olan olaylara bağlı. Düşmanlaştırılabiliyor rakipler. Bir zamanlar komunizm idi rakip, günümüzde de malesef İslam. Birkaç nesildir Amerikada ve Batı’da yaşayan müslümanlar “yahu n’apıyorsunuz biz de İslamız” deyip bu tanıma karşı çıkınca, bütünden ayırd etmek için İslamcı (İslamist) ve bir alternatif olarak da “cihadist” tabirini kullanmağa başladılar. Biz ne düşünürsek düşünelim Hamas, onların gözünde İslamist/Cihadist (2+2=4). Ana akım yayın organlarında bu çok bariz. Gelelim Elise Stefanik’in Kongrede rektörleri sorgulamasına. Muhtemelen Siyonist merkezi teşkilatı ileri gelenlerinin eline tutuşturduğu siyasi nitelikli sorular, kendi istedikleri cevabın dışında hiçbir şıkkı kabul etmeyecek şekilde tasarlanmış sorular. Tıpki, Gazze’deki orantısız zulmü dünyaya normalmiş gibi kabul ettirmeğe çalıştıkları gibi. Normal şartlarda, Stefanik’in entelektüel seviyesi rektörlerinkiyle boy ölçüşecek seviyede olamaz. Sorguladığı her rektör bilgi seviyesi olarak 100 tane Stefanik’i cebinden çıkarır.

Yoruma kapalı.