ABD’nin uluslararası arenada kullandığı iyi yetişmiş ajanlarının dehşetengiz faaliyetlerini bir romanın sayfalarında saatlerinizi vererek gezinirken gözlerinizin önünde canlandırmak için başvuracağınız eserlerin en bilinen isimleri Tom Clancy ile Robert Ludlum’dur.
Onları okurken hep ‘‘Acaba kendileri de bir zamanlar CIA’de miydiler, yoksa konularını kendilerine CIA mi veriyor?’’ kuşkusunu duymuşumdur.
İkisi de en önemli romanlarının beyaz perdeye de aktarıldığını gördüler.
Ludlum ile Clancy’nin bir başka özellikleri daha var: Ludlum öleli 10, Clancy öleli 5 yıldan fazla oldu; ancak her ikisinin isimleri ölümlerinden sonra da sürdürülüyor.
Robert Ludlum adıyla, sanki o yazmış gibi neredeyse her yıl yeni bir roman yayınlanıyor…
Şimdi ölümünden sonra da varlığı bir biçimde sürdürülenler arasına Tom Clancy katıldı: Amazon Prime abonelerine bu hafta sunulan 8 bölümlük yeni bir dizinin daha adında kullanılıyor onun ismi: ‘Tom Clancy’a Jack Ryan’.
Bildiniz: Dizinin kahramanının ismi de Clancy romanlarının sürükleyici tipinin ismi: Jack Ryan…
Clancy, CIA’ye analist olarak girmiş Jack Ryan’ı romanlarında önce sahada dövüşen, vuran, öldüren tam bir ajana döndürmüş, basamakları tırmandırarak kendisini CIA başkanı yapmış, ardından ABD’ye yönelik büyük bir terör olayı sonrası ülkenin başına da geçirmişti.
Türkiye’siz dizi çevrilmiyor ABD’de
Amazon Prime için bu diziyi yapanlar işin başına dönmüşler. Dizide CIA’ye gireli henüz 3-4 yıl olmuş genç analistin nasıl ‘zoraki ajan’ haline dönüştüğü anlatılıyor.
‘‘Dizi konusu da nereden çıktı?’’ demeyin… Amazon Prime abonesi olarak aylardan beri abonelere reklamı yapılan bu dizinin de Türkiye’yi ilgilendireceğini öngörmüş ve merakla 31 Ağustos tarihini beklemiştim. [Clancy daha önce de büyük bölümü Türkiye’de geçen bir roman yazmış, teröristlerin Atatürk barajını berhava etmesini roman kahramanına engelletmişti.]
Öngörüm tuttu. Dizinin neredeyse üçte biri Türkiye’de geçiyor.
’Yeni bin Laden’ diye tanıtılan terörist, çocukluğunda anne-babasının ölümüne, kendisiyle kardeşinin ağır yaralanmasına sebep olan İsrail’in saldırısıyla yaşadığı travmadan etkilenmemiş, ancak Fransa’da iyi bir eğitim aldıktan sonra önemli bir bankaya girme girişiminin derisinin rengi yüzünden akamete uğraması bardağı taşıran damla olmuş…
Tabii bir de Fransa’daki cezaevinde düzgün bir müslümanın teröriste dönüşmesi süreci de işleniyor dizide.
Jack Ryan işte bu tipin Batı ülkelerini dehşete düşürmeyi hedefleyen terör eylemlerini engellemek için devreye giriyor. CIA’Nin etliye sütlüye karışmak istemeyen bürokratlarını doğru yola yönlendiren, teröristin peşine düşmek için sahaya indiğinde aniden James Bond türü bir ajana dönüşen ‘süper kahraman’ o…
Peşine düştüğü terörist Suriye’de olunca yolu doğal olarak Türkiye’den de geçiyor.
CIA özel uçağı istediği havaalanımıza iniyor, CIA ajanları üstleri aranmadan girdikleri ülkemizin yollarında fink atıyor, mülteci kamplarında ellerini kollarını sallayarak dolaşıyor, üzerine can yeleği giymiş Batı’ya botlarla geçmeye hazırlanan mültecileri büyük paralar karşılığı bu ölümcül maceraya sürükleyen insan kaçakçılarının nasıl tipler olduğunu biz izleyicilere gösteriyor, silahlı çatışmalarla sahilde mülteci kaçırması da cabası…
Romanlarında çok daha tutarlı bulduğum entrikalar Tom Clancy adı kullanılarak kotarılmış bu dizide gerçekten sırıtıyor.
Amerikalılara mesaj: Tehlike daha geçmedi
Dizinin sunulduğu platform Amerikan seyircisini daha fazla muhatap ettiği için, diziyle verilmek istenen mesajın alıcısı da doğal olarak Amerikalılar… 11 Eylül uğursuz eylemleri sonrasında paranoya derecesinde ‘İslam’ konusuna yaklaştığı görülen Amerikan halkı, aradan geçen yıllarda, o ilk dönemdeki keskinliğini yitirmeye başlamıştı.
Donald Trump’lı ABD’nin halkına o tehlikenin hala geçmediğini, tam tersine bu dizide ‘yeni bin Laden’ diye takdim edilen Musa Süleyman türü iyi eğitim görmüş, paraya ve çevreye de sahip yeni terörist nesli yüzünden her an hayatlarının tehdit altına düşebileceği sürekli vurgulanmış oluyor.
Bereket eşine ihanet eden kadınlar, babalarından kaçmayı göze alan kızlar var; ancak oğullar babalarından pek farklı değil. Sonunda ‘teröristin oğlu’ da ABD’deki annesi ve kızkardeşlerine kavuşturulunca, yanındaki CIA ajanının ‘‘Artık o da düzgün bir hayat sürer’’ temennisine Jack Ryan ‘‘Bakalım, göreceğiz’’ cevabını veriyor.
Yenilerinin yapılacağı duyurulan dizinin bundan sonraki bölümünde, bir de bakmışsınız, o çocuk, kendisine ve ailesinin kadınlarına kucak açmış ABD’de yeni nesil bir ‘terörist’ olarak karşımıza çıkarılıvermiş…
Daha önce tam 5 Tom Clancy romanı beyaz berdeye aktarılmıştı; Clancy’nin yazmadığı, roman olarak çıkmamış ama Clancy adını taşıyan Jack Ryan dizisi yakında bizim ülkedeki TV platformlarından birinde karşınıza çıkabilir.
Asit tehlikesi gibi bir dizi bu.
Sekiz saatlik bir izleme maratonundan sonra sizleri uyarayım istedim.
ΩΩΩΩ
Dünyanın yakın ve uzak gelecekte verileceği durumları haber verme açısından aydınlatıcı
Dünyanın yeni şekli ne olması gerektiğini büyük oyun kurucular medyayı kullanarak DÜNYA kamuoyunu hazırlarlar.
TV,dergi, film,dizi,gazete,kitap,tiyatro,konferanslar toplumları yeni düzene hazırlama araçlardır.Yani kitle iletişim araçlarının en etkin kullanana büyük oyun kurucular toplumların aydınların daha önceden bunun ipuçlarını gösterir.
Bizde çoğu zaman medyada kutup saydığımız yazarlardan bunların haberlerini alırız.Sagolsunlar, ancak hayatımızın akışında pek değişiklik yapmaz, kararlarimizda geleceğe dönük planlarımızı pek etkilemezer.
SADECE durum tespiti olarak kalırlar.
Oysa bulunduğumuz gemide sağa sola yürümenin gideceğimiz istikameti değiştirdiği gibi geleceğe ait bence gerçekçi bu bilgilerde çoğu zaman istikametinde değişikliklere neden olmuyor.
Devlette etkili konumda olanlar için önemli bilgiler .Kaptan koskunun mudavimlerinin dikkatine.
Biz avam olarak daha kısıtlı kendimiz için verdiğimiz kararlarda bu bilgilerine dikkate alma durumundayız derim.
Yakında 15 Temmuz dizisinide izlemeye başlariz.
Yalniz yapimcılar TC nin iflas bayrağını çemesini bekliyorlarki rüşvet verip adam kaçirma işi sonunçlansınki dizide geçenleri görüp taktik değistirmesinler.
Hamzabeyin yazdiklari gelecek olan “non fiction” 15 Temmuz ve sonrasinda geçen bilinmeyen olayları da Hamza beyin yazdiklarna eklendiğimiz zaman, buğunku yorumunda geçen olaylar yenilerini yaninda devede kulak kalir.
Cumhuriyet Gazeteside tıpki MHP gibi hakkın rahmetine kavuşutu desek yalniş olur, nereye kuvuştuklarının fetvasinida
Saray fetfacilarina birakalım!
Onlar zamanın Adamlari, needer eder bir takacak bir kulp bulurlar.
ben türkiye gerçek yaşamındaki olan bitenleri hiçbir diziye değişmem doğrusu.
Entrikalar (hem de bizans etnrikası denilen cinsten), soygun, hile, dalavere, aldatma, “aldanma” ve aldanma, şiddet, gizemli ölümler, makam ve parayı görünce şeytana dönüşen melekler, fırıldaklar, dönekler, hokkabazlar, cambazlar, büyücüler, yediği tavuğu dirilden şeyhler, şeyhin yediği tavuğu dirilteceğine inanan müridler, efendilerine sadık köleler, utanmazlar, ahlaksızlar, vicdansızlar, vatanı kurufasulye pilavdan fazla sevip ejder menü yiyenler, ülke itibarı için sarayda yaşamak zorunda kalan halk kahramanları, düşmana haddini bildirmek için yoksullaşan tebaa, salak olmakta erdem gören aptallar, kendi ülkesinden kaçanlar, koskoca ülkeyi açık cezaevi yapanlar, kendi insanını ülkesinden kovanlar.
– dünyadaki bütün filmleri izlesen bu ülkedeki durum, eylem, olay örgüsü, kişilik, dönüşüm, macera, dram, komedi, kara mizah, aşk, entrika, ihanet vb bulamazsın.
– ayrıca da, bu ülke ve bu ülke insanı, “dünya lideri”nin liderliğinde, bütün bilimler ve sanatlar için (psikoloji, sosyoloji din, ahlak, mantık, ekonomi vb) dünyanın en eşsiz kaynağını oluşturacak seviyeye yükseldi. venezüella bile bizimle yarışamaz.
– böyle bir ülke dururken, amerikan dizilerinden bahsetmek olacak iş değil.
– bu ülke hala necip güven gibi adamların yorum yazabildiği bir ülke. daha bu ülkenin büyüklüğü nasıl anlatılabilir bilemiyorum.
??⭐⭐⭐⭐⭐
Şöyle anlatılabilir hamza akyol; Bu ülke senin gibilere rağmen büyük ve benim gibi adamların sayesinde daha da büyüyecek inşaallah.
necip güven!
Ülkeden geçen yıl 250 binden fazla kişi kaçmış. bir yılda ingiltereden 85 bin konut alımmış. 5 milyar sterlin para gitmiş. bunlar sizin sayenizde. doların 6.50 tlye geldiğini bile, ülkenin mahfolduğunu bile anlayacak düşüncesi olmayan insanların utanmaması da normal. dolar 6.50 tlye gelmiş hala büyük ülkeden bahsediyor.
ülkenin durumunu bile anlayamıyorsun
Madem sen ülkenin durumunu anlayabiliyorsun kapı açık, eğer hala buradaysan bahsettiğin diğerleri gibi arkanı dön ve çık hamza akyol. Askeriye, polis nasıl temizlendikçe kuvvetlendiyse, bu ülkenin geneli de safralarını attıkça daha da güçlenecek. Bu ülke kimseyi zorla tutmayacak kadar özgüvenli.
Sn arkadaşlar Hamza bey ve Nurdan hnm boşuna o güzel nefesinizi yormayın lütfen; bu tebaa taifesinin makarnasını ve kışlık kömürünü aldığı sürece Eğitim,sağlık,tarım,ülke itibarı gibi konulara kafaları basmaz anlatacağız diye kafa patlatmayın,biz şahsi olarak neler yaparıza kafa yoralım…”Onların gözleri kör görmez,kulakları sağır duymazlar” Allah görmeyen ve işitmeyenlere hidayet versin.
Hakemlik
Sermaye kendi dünya devletini kurmak için uluslararası mahkemeler oluşturmakta hakimleri kendisi atamakta, yeryüzünün adaleti yerine Sermaye’nin hakimiyeti bekçiliğini yaptırmaktadır.
İnsanlık devlet aşamasına geçince de hakemlik sistemi ile yaşıyordu. İnsanlığın yaratılışında tek dünya devleti yoktur. Onun yerine hakemlik sistemi vardır. Hakemlerin kararlarını uygulama da ulusal devletlere aittir. Bunlar mümin devletlerdir.
Hakemliği kabul eden devletler İslam devletleridir. Dünyaya bunlar hakim olacaklardır.
Ben TV izleyicisi sayilmam, bu yazı için söyleyecek sözüm yok.
Ama reisçi arkadaşlardan bir isteğim var.
Ocak medyada da yer alan Yalçın Doğan in bugünkü yazısını okusunlar ve önümüzdeki dönem cumhuriyet gazetesi ni ara ara takip etsinler; önümüzdeki dönem yasayacaklarimizin ip uçlarını veriyor çünkü.
bi türlü güclü Türkiye olamadik. her basa gecen her yönetim uzun soluklu toplumuda teknolojiye paralel degisime yönlendiremedi.toplumda su an paronaya derecesinde birbirine karsi kin nefret var. konusturdugunuzda en bariscili kendileri. ve sürekli cep doldurma derdindeler. bir cemaati devirdiler diye tanimlanamaz bir hiddet ve siddet tepkisi gösteriyorlar. atalarinin sevgi sefkat merhamet affetme duygulari bu insanlara miras kalmamis. gözler kör. kulaklar sagir. yanlisa susan dilsiz toplum olduk. seytanla ortak miyiz acep? bu toplum bu kafayla düzelmez diyorum neden mi biri cikmis aynen sunlari söylemis : Allah’tan okuma oranı yüksek değil. Türk milleti mübarektir ve feraseti dillere destandır. türk milletinin çok okumaması allah vergisi olan o mübarek fıtratının değişmemesi neden oluyor. bizim okul yüzü görmemiş anadolu insanımız feraseti ile harvard mezunlarına ders verir.” hala israrla bu toplumdan bi cacik olur diyen varsa katkiya hazirim… p.s. Allah ve Türk kelimeleri orijinalde kücük yazilmis ben büyük harflerle degistirdim…
İsmin fanteziliği dikkatimi çekti! (sonradan okudum). Bu söylenmiş ama bunlar ezbere önyargılı bir şekilde söylenmis boş laflar. Evet, Anadolu’da okul yüzü görmemiş, ferasette Harvard mezunlarına örnek olacak pratik zekalı insanlarımız vardır. Askerdeyken şahsen öyle birine rastladım. Okul yüzü görmediği için “onbaşı’ seviyesinde kalmış. Ancak Harvard tipi okullardan mezun olmuş yurtdışından gelenlere manga komutanıydı. ‘Harvardlılar’a “emret komutanım!” çektiriyordu onbaşım. Anadolu’nun bir köyünden çıkmış gelmiş… Bence o günkü tabur komutanı Yarbay’dan daha ferasetli biriydi o onbaşı! Ancak, bu tür istisnai durumları genelleştirme yaparcasına ortaya atmak ferasetsizliktir. Türk milletinin mübarekliği “Akıl-İman Sentezi”ne göre aklı tımar etmemişse ve eğitimle/okumakla beslenmemişse, yani çokçası “ezbere” dayanıyorsa dillere destan olacak olan feraset değil cehalettir ve bunun beraberinde getireceği geri kalmışlıktır (bugünkü genel manzara da bundan ibarettir zaten). Bu arada, büyük harflerden bir-ikisini kaçırmışsın (milleti gaza mı getiriyorsun jack ?!).
Akıl-İman Sentezini layıkıyla becerebilen bir müslümanın böyle kasıtlı roman ve film-dizilere vakit ayırmaya, hele hele birini okuyup/seyredip mahiyetini anladıktan sonra bunların müdavimi olmaya, bunlar için vaktini öldürmeğa ihtiyacı yoktur. İsrafın her türlüsü haramdır. Bu dünyada çok sınırlı bir zaman için varız. Vaktimiz çok önemlidir. Vakit israfı müslümanın devamlı aleyhine olan bir durumdur. Doğru dürüst çalışıp bir baltaya sap olmak ve daima faydalı işler peşinde koşmakla yükümlüyüz. Kuran’daki “zamana and olsun ki insan kayıptadır” ayeti ve S.A.V. Peygamberimiz “iki günü birbirine eşit müminler kayıptadır” sözü muazzam derecede önemlidir. Ayet, insanların dünyada vaktini harcamasının çok faydalı şekilleri olabilecekken kendileriini kayba götürecek konulara saplanıp kalmasının dehşetine dair muazzam bir ikaz vardır. Hadis ise dünyadaki vakti harcarken daima üretken olma yükümlülüğünü bize hatırlatır. Faydalı konularda üretken olmak, Allah rızasına göre yaşamanın temelidir. Bu sadece dini anlamda hayır-hesanat yapma konusu değildir. Tabiki bunlar da olacaktır, ancak toplumun meşru bir ihtiyacını karşılayan, bir eksikliği gideren konularda bir şeyler üretmek öncelikler arasında olmalıdır. Örneğin, yaşadığımız rekabetçi dünyada emsallerimizden geri kalmamamız konusunda eksikliklerimizi giderecek şekilde üretken olmak son derece önemlidir. Bunun için insanlarımız öğrenmeye-bilim ve teknolojiye motive edilmelidir.
Bizim dünyamızda kaliteli TV programlarına ihtiyaç vardır. Eğitici niteliği olmayan dizi yapımcıları büyük vebal altındadırlar. RTÜK kurumu Milli Eğitim ve Kültür Bakanlıklarıyla ortaklaşa çalışıp medyanın önemli parçası/işlevi olan TV program ve dizi yapımcılarını bu konuda teşvik etme işini asli görevleri arasına almalıdır. Faydalı iş üretecek, eğitici nitelikte olmayan program ve dizi yapanlardan bunun hesabı sorulmalı ve hatta lisansları iptal edilmelidir. Bunu layıkıyla yapanlar da ödüllendirilmelidir. Bu şekilde bu yapımcılar yaratıcılıklarını kullanarak insanları bir taraftan eğlendirirken diğer taraftan eğitmeyi görev edinirler ve zamanla becerilerini geliştirecek topluma Allah-rızasına göre katkıda bulunmuş olurlar.
Kapitalist-materyalist Batı dünyasında vakitin karşılığı paradır. İnsanlar abartılı bir şekilde daima buna şartlandırılır. Örneğin piyangodan külliyetli para kazanmanın insana ulaşmak istedikleri konusunda büyük zaman kazandırdıgına vurgu yapılır. Böylesine bir mesaj verilirken bununla birlikte olayın gerçekleşme şansı katiyetle ıska geçilir. Vakit öldürmek demek para kaybetmek demektir. Bu gerçeğe vurgu yapılırken, para kazanmanın insan ömrünü uzatmadığı gerçeği de ıska geçilir. Diyeceğim o ki ne kadar sürükleyici olursa olsun “dizi”lerin tuzağına düşmemek önemlidir. Onları zengin ederken kendi vaktimizi boşa harcamış oluyoruz. Bu aslında katmerli bir günah çeşididir. Diğer taraftan, eğitime-öğretime, insan gelişime katkıda bulunan programlar ülke kaynağı ne olursa olsun daima öncelikli olmalıdır.
Adınız Fehmi Koru ise bu diziyi seyretmek size sevap kazandırır. Bu adam Türkiye üzerinde oynanan küresel oyunları anlatabilmek için bunları seyretmek, başka gereksiz gözüken bir sürü şeyi de seyretmek ve okumak, bunların hepsini bir süzgeçten geçirip birşeyler anlatmak derdinde…İNŞALLAH memleketin içinde şer planları bozacak evlatları hala vardır….
Adınız Fehmi Koru ise araştırmacı tür bir yazar olarak sizin vazifenizdir zaten. Yani haber-analiz üretmek için bu yapılır. Benim derdim Fehmi bey gibi üretken insanlarımız değil günün önemli bir kısmını dizi seyretmekle geçiren, vaktini boşa tüketenler……
Fehmi Bey,
Ben ettim siz etmeyin diyorsunuz anladığım kadarıyla….
Maalesef ben de amerikan dizilerine -dil geliştirme bahanesiyle- epey vakit harcıyorum.
Ben de sizin tespitinize katılıyorum. Dahası batı dünyası halklarının türkiye menşeli yeni bir binladine hazırlandığını düşünüyorum..
türkçealtyazı.com sitesinden “emirsude” adlı yorumcu dan bir alıntı:
“tek kelimeyle mükemmel bir dizi.olmuş şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki 2018 yılının en kaliteli dizisi. kıytırık ne olduğu belirsiz netflix dizisi izlemek yerine, bu dizi ile gününüzü gecenizi şenlendirebilirsiniz baştan söyleyeyim, bu dizide amerikan propagandası yapıyorlar diyecek kişiler bu diziyi izlemesin. orta doğu senaryolu amerikan dizisi çekiliyorsa illaki amerikan propagandası yapılacak. amerikalıların iyilik meleği olduklarını baştan kabulleneceksin ve senaryonun tadına bakacaksın”
Klasik Bond filmlerinin dizi hali.
Amerikan propagandası yani.
Bu tür kitapları ve dizileri fazla okuyup seyretmenin iki tür yan etkisi olabilir; ya insan yaşadıklarını tamamen senaryo olarak algılar, ya da yazdığı bir senaryoyu her pahasına hayata geçirmeye uğraşabilir. Her iki durum da insanı gerçeklerden kopartma tehlikesini barındırmaktadır. Ülkemizde bazı kanalların uzatılmış ağdalı dizi bombardımanından aşırı etkilenen, dizi karakteri gibi davranıp yaşayan ya da hayatını bir dizide gördüğü gibi kurgulamaya çalışan insanları maalesef günlük hayatta bolca görmekteyiz. Abd toplumunda da dizilerin ve filmlerin insanların bakış açısını etkilemek ve yönlendirmek maksadıyla sıkça kullanıldığını bilmekteyiz. Bu yüzden popüler kitap ve dizi filmlere evet ama dozunu ve hayatımızdaki yerini iyi ayarlamak şartıyla.
Yoruma kapalı.