Milli savunma bakanı Yaşar Güler’in son açıklaması gazetelerde gözüme çarptı. Orada şunu söylüyor bakan:
“Terör örgütü yurt içinde bitme noktasına gelirken, sınır ötesinden Türkiye’ye yönelik saldırılar da bertaraf edilmiş, sınırlarımızda kurulmak istenen terör koridoru parçalanmıştır.”
Bu açıklama bana hiç yabancı gelmedi, ama yine de yıllarım terörden yılarak geçtiği için “Ne güzel” dedim.
Yabancı gelmemesinin sebebi, buna yakın cümleleri daha önce de işitmemdi.
İçişleri bakanıyken Süleyman Soylu da, teröristlerin ayakkabı numarasının bile bilindiğini söylemişti; ülke içinde faaliyet gösteren teröristlerin hayli azalmış sayısıyla birlikte…
Soylu’nun verdiği rakamların üç aşağı beş yukarı aynısını önceki bakanlardan da duyduğumu hatırladım.
Bu açıklamaya takılmamın sebebi, şu sıralarda okuduğum, bir dönem Şanlıurfa’da belediye başkanı olmuş, birkaç dönem de milletvekili olarak TBMM’de bulunmuş İbrahim Halil Çelik ile yapılan kitaplaştırılmış bir nehir söyleşiydi.
‘Siyaset ve Kitaplar Arasında’ adını taşıyor Hece Yayınları tarafından yayımlanmış kitap…
Ülkemizde tanımadığı -daha doğrusu dostluk kurmadığı- insan yok gibi İbrahim Halil Çelik’in; kitap “Türkiye’de kim kimdir” öğrenmek için bile okunabilir. İsmail Sert’in muhabbet açıcı sorularına cevap verirken, ben diyeyim yüzlerce, siz deyin binlerce isimle ilgili dar-geniş bilgiler veriyor Çelik…
Kitabın ortalarına geldiğimde, anlattığı konu bana “Ben bunu biliyorum” dedirtti.
Rahmetli Özal’ın en son çıktığı Orta Asya gezisine katılan milletvekilleri arasındaydı İbrahim Halil Çelik.
Özal o geziye özellikle değişik partilerden Güneydoğu kökenli milletvekillerini davet etmişti ve DYP-SHP hükümetinin dışişleri bakanı olarak Hikmet Çetin de değişik Türk cumhuriyetlerine yapılan gezide yer alıyordu.
Çelik, gezinin Taşkent durağında yaşanan, gazeteci olarak sadece benim ve Alaeddin Kaya‘nın tanıkları olduğumuz bir olayı anlatıyor.
O gece, İbrahim Halil Çelik’in, malzemesini ülkeden getirdiği ve kendi elleriyle bizzat yaptığı çiğ köfte partisine davetliydik.
Lezzetli çiğ köfteleri midelerimize indirdikten sonra, sadece milletvekillerinin bulunduğu ortamda sohbeti Özal açtı.
Kitaptan aktarıyorum:
“Rahmetli Özal dedi ki: ‘Arkadaşlar büyük devlet olmak istiyorsak iki şeyi çözmek lazım; Kıbrıs ve Kürt meselesi.’ Kaya Toperi hemen atıldı ‘Efendim programımız çok yoğun ve yorucu’ dedi. ‘Bırak Kaya’ dedi (Özal). Tekrar sözü aldı, ‘Arkadaşlar büyük devlet olmak istiyorsak Kürt meselesiyle Kıbrıs meselesini çözmeliyiz’ dedi. Bu arada ben bir insanın koltuk altıyla göğsünün terlediğini ilk defa gördüm. Hikmet Çetin de ceketi çıkarmıştı sofrada. Dedi ki: ‘Efendim hem çok yorgunsunuz, hem de yarınki program yoğundur’ deyince Sayın Cumhurbaşkanı Özal ‘Bırakmıyorsunuz ki insan bir şey konuşsun’ dedi, konuyu kapattı, kalktı.”
Tarihe tanıklık eden cümleler bunlar…
Merak ettim, o geceden sonra ben orada yaşananları nasıl aktarmışım diye, o gezi sonrası yazdığım yazıma göz attım. (Tarihi: 20 Nisan 1993).
Şunları yazmışım:
“(Özal) orada kafasını kurcalayan en önemli konuyu masaya getirmeden edememişti. / ‘Türkiye’nin daha ileriyle gideceğinden emindi, büyük bir devlet olacağından da… Ancak bunun için temel şart ‘Kürt sorunu’nun çözülmesiydi. O sorunu çözme yolunda ciddi adımlar atılmazsa, büyümek şöyle dursun, bugünkü konumunu bile koruyamazdı Türkiye, küçülürdü. Sorunu çözmek için, kendisi, gerekirse risk almaya hazırdı. Bunları bütün açıklığıyla ifade etti. / Milletvekillerinden hiçbiri, ona, sorunun çözümü için ne düşündüğünü, riskin ne olduğunu sormadı, soramadı. Hikmet Çetin ise bu tür konuşmaları dinlemek istemez gibiydi; duyacaklarının kendisi için bağlayıcı olabileceğini düşünüyora benziyordu. Söz çözüme gelince, Bakan Çetin araya girip vaktin geciktiğini ileri sürüp müsaade istedi, hep beraber kalktık. / Dışarıda milletvekillerine ‘Neden sormadınız?’ dediğimde, ‘Nasılsa bir daha buluşacağız, o zaman sorarız’ cevabını aldım. Bir daha buluşulamadı.”
İbrahim Halil Çelik o geceyi aktardıktan sonra Hikmet Çetin’in Özal’ın vefatından sonra kendisine, hem de defalarca, “Keşke konuştursaydık” dediği bilgisini de veriyor.
Kitap, İbrahim Halil Çelik’in hayat serüveni içerisinde yakından tanıdığı insanları, içerisinde yer aldığı olayları, onun neslinin yararlandığı fikir adamlarını ve eserleri, İslami kesimin 1960’lardan bugünlere hangi zihinsel aşamalardan geçtiğini öğrenmek isteyenler için bir başvuru kaynağı.
ΩΩΩΩ
Hararetli konulardan biri bu. Gerek oradan buradan kopyalanarak aktarılan görüşler ve gerekse özgün ifadelerle değişik yönlerini dile getiriyor yorumcular. Herbirinde haklı taraflar var. Madalyon iki yüzlü değil, bukalemun danki çok yüzlü! Sadeleşe sadeleşe nihai analizde iki yüzü bulur mu dersiniz. Herbir etnisite bazında, potansiyel ayrımcılık/bölücülük eksenli bizleri ötekeleştiren tüm türevlendirmelerin integrali alınsa iş “Ak ve Kara”ya, “Hak ve Batıl’a döner mi, döner! “Gri” diye bir asli renk yok, gerçekte. “Benim düzenim çetin” der ayetleriyle Allah. Çetin olan düzeninde “Ak ve kara” nano-mikro ölçekte öyle karışmış ki durum karşımıza “Gri” olarak çıkmış bize bakıyor! Bütün “gri” tonlar, zurnanın son deliğinde ya ak ya da kara!
Bilmem kaç parça etnisiteyle, bunların herbirinin kendi nefsiyle “Ak”la “Ka”rayı ayırdetmek oldukça zor. Alaca karanlıkta kalmışız/bırakılmışız. Ancak bizi asırlardır bir arada tutmayı başarmış kohezyon rolündeki manevi değerler aktive olursa bu pek zor değil. Nihai analizde mevcudiyet, maddeden materyalizmden ve yaşanılan sınırlı dünyadan/hayatdan ibaret değil. DiN ve Kainat’a sahip çıkmış Allah, insanı varoluş sahnesine sürdüğü andan beri başı boş bırakmayan aynı Allah (ki ayetler böyle diyor), ortak inancımız. Ortak paydamız bu olduğu sürece, ilham aldığımız, yardım alacağımız kaynak belliyse, hiç bir sorun olamaz, suni bir sorun varsa çözümsüz olamaz…
……
Çerkeziz biz, Lazız,.. Kürdüz ve Türküz,
Hasbelkader olsa da biz “Bütün”üz,
Raslantı olamaz bu! herşey Allah’tan!
“Akıl*İman Sentezi”yle düzgünüz!
…..
*******
…..
Öyle çok ki bahse değen,
Sorunlardan sorun beğen,
Herbirinde herkes suçlu,
Çoktur başı öne eğen!
Hiçbiri yok, kana değsin,
Can Allah’tan, cana değsin,
Ey etnik nefs, Allah’a dön!
Var oluş mu zanna değsin!?
“Alnımız dik” diyenler çok,
“NEFS”en pek bir kıymeti yok!
Ne fırsatlar geldi geçer,
Umutlar şok üstüne şok!
…..
Başımızda Molla Kasım,
Biri Kürtüm, biri “Laz”ım..
Herbiri bölük pörçük NEFS,
Hep insanız “HUZUR” lazım!
Kapıldınsa isteyerek,
Kontrol yoksa bir engerek,
Kulağa hoş, benim türküm,
Etnik “NESF’ten taviz gerek!
İman kalpte, akıl başta,
Kenetlensin her bir yaşta,
Bu olmazsa “Huzuristan”
Kurtlar sofrasında pasta!
İnansak inanmasak ta,
Çember hergün daralmakta,
Bir adı var “Demokrasi”!
Aramıza yol almakta!…..
Model aranırsa eğer,
En uygunu temel değer,
“Akıl*İman Sentezi”dir,
Mahşere dek bize yeter!
……
*******
Demokratik bir ülke olmadığımız için bu konuları konuşmamamız da boşa kürek sallamak elbette. Demokratik bir ülke olsaydık bu iş şöyle olacaktı. Yürütmeye yani hükümete hesap soracak bağımsız organlar olacaktı. Meclis medya ve yargı gibi. Bunlar şu soruları soracaktı. Terörle mücadeleye son 10 yılda 20 yılda ne kadar bütçe harcadınız. Kaç kişi öldü grafikleri görelim yıl yıl. Bu işi neden çözemiyorsunuz. Neden hala yurt içinde seyahat ederken yolda üç kere çevriliyoruz. Ne zaman özgürce seyahat edeceğiz artık. Üniversiteler neden boş boş oturuyor. Bu problemi neden araştırıp çözüm önermiyorlar. Vesaire. Ama dediğim gibi boşa konuşuyoruz. Biz demokrasi değiliz. Bunları konuşamayız. Biz sadece boş konuşmayı seviyoruz. Devam edin çocuklar. İyi ninniler hepinize.
Biz demokrasi değiliz oýlemi mesela ňehirden denize desek içeri atiliriz veya pkuma hakkımız elimizden alınır değil mi .Demokrasiyi Almanya’dan ABD den öğreneceğiz.Bebekler katledilirken ses çıkarmamak gerçek demokrasi.
Biz ne aňlariz demokrasiden
Bir siyasetçi xxx sorunu var diyorsa,
Aynı konuyu 20-30 siyasetçi daha dile getiriyorsa!..
Meclis gündemine alıyorsa, oylanıyor ise:
Tamam! o iş halloldu mu demektir?
-etnik yada inanç temelli politikalar bizim gibi ülkelerde ve bu coğrafyada katliamlara varan sonuçlar doğurabiliyorken!
-ülkenin yüzde 80-90 lara varan nüfusu aynı dili kültürü hatta inancı paylaşıyorken!..
-iki komşudan birisinin oğlu şerefli bir asker olarak vatanına hizmet için gerekirse dağlara çıkıyor!
Öbür komşunun çocuğunu ise birileri kandırıp dağa ölüme götürür ken!!!
NEYİ TARTIŞIP HALLEDİUORSUNUZ?
Vatanınımı bağımı bahçemi zeytin ağaçlarımı bırakıp Avrupaya mı kaçmayı hayal edeceğimizi düşündünüz???🤔
Iraktan Suriye den kaçırtılan Aylan bebeler de mi ders olmadı sizlere?
O boş! Çorak sandığınız araziler şimdi kimlerin elinde???
hayret ediyorum, hala hiç utanıp sıkılmadan yandaş medyadaki yorumları hatta soruları kendi yorumlarıymış, kendi sorularıymış gibi hala copy-paste yapanlar var.
hiç kendi düşünceniz yok mu?
hiç kendi sorularınız yok mu?
M.kaya 15 Aralık 2023 De 11:57
iktidar ne yapsa da evet diyor sayın kaya.
bütün zamanların en kötü verilerine sahibiz, ekonomiden, adaletsiz gelir dağılımına, yargıdan eğitime kadar.
paramız cumhuriyet tarihinin en değersiz günlerini yaşıyor.
sayın kaya yine de evet diyecek-miş.
keyfi bilir, kime ney?
lakin kıyası anlamaya çalışıyorum, iki ağaçtan filistine gelene kadar suriye politikasından, çözüm sürecinden, yokluktan intihar edenler, parasızlıktan okuyamayan gençlere kadar neler oldu oysa?
kendi insanımız bu kadar acı çekerken…
hadi bir zihniyet filistine duyarsız diyelim,
duyarlı olan zihniyet mi var?
ne yapmışlar?
mavi marmarada bırakalım başkalarını kendi insanlarımız öldü ve ne oldu?
israil para ödedi, konu kapandı.
bir itirazınız yok galiba
filistinin ihtiyacı olan ziyaretti ürettiğini satmaktı
organize edenler mi oldu?
destek mi vardı?
kudüs ziyaretlerine teşvik mi verildi?
bir şikayetiniz yok galiba.
israille ticaretimiz hiç olmadığı kadar iyi, katar katar gemiler israile gidiyor.
hatta savaş sonrası arttığı iddia ediliyor.
mecliste çok enteresan iddialar gündeme gelmedi mi?
bir diyeceğiniz yok galiba.
sadece iktidar ne yapsa evet diyeceksiniz,
ne diyeceğimiz olabilir,
keyfiniz bilir, kime ney?
Muhalefet ne yaparsa yapsın ..ister PKK kandil destek versin…PKK ya tezkereye hayır desin …PKK cenazelerinde vekilleri katılsın… yine muhalefete oy veren muhaliflere tepki vermiyorda 😂bana şaşırıyor…bu muhalifler siyaseti de bilmiyor..
sadece iktidar ne yapsa evet diyeceksiniz evet..
çunki karşıdada muhalefet ne yaparsa yapsın oy veren bir kitle var…
siz eğer gerçekten değişim istiyorsanız ilk önce muhalif seçmeni eğitmeniz lazım😂çünki muhalefet güven verecek ki tercih edilsin….burda esas eğitilmesi gereken muhalif seçmen…türkiyede değişim muhalif seçmenin yanlış yapan muhalefeti desteklemeyip… doğruya doğru diyen yanlışıda cezalandıran bir muhalif seçmen grubu olmadıkca hiçbir şey değişmez…muhalefet iktidarı eleştirirken apo diyor ..Oslo diyor ..çözümsûreci diyor eleştiriyor…sonra kendi gidip seloya selam çakıyor…bunu gören muhalif seçmen muhalefet ne yaparsa yapsın oyunu veriyor ..hemde milliyetçilikten dem vurarak..sonra Didem hanımcim bana şaşıriyor…😂iktidar benim anam değil babam değil..ben bakıyorum kim daha iyi diye..bakıyorum ki muhalefetin her türlü yanlışına ramen ideoloji uğruna muhalifler muhalefete desteklerinden milim gram vazgeçmiyolar….sonra benden vazgeçmemi bekliyolar.laiklik atatürkçülükve din tarikat cemaat düsmanligi veya dostluğu veya düşmanlığı üzerine sıkışmış bir siyasette insanların özgürce oy verdiğini mi zannediyonuz..gerçekten milliyetci devlet bayrak vatan diyen bir CHP lide olsa CHP ye oy verir mi..veya bayrakvatan millet türklük diyen bir CHP li iyi partili seloya selam çakan PKK cenazesine katılan vekili olancjp ye oy verir mi..veriyor işte ..chp ne yaparsa yapsın 😂Didem hanım biraz objektif bakın…
ben oy verdiğiniz kapıya itiraz etmiyorum,
saikleri tartışıyorum.
burada muhalif yazan yorumcular muhalefeti sizden daha çok eleştiriyor, benim yüzlerce yorumum var muhalefeti eleştirdiğim, bütün zamanların en kötü muhalefeti diye sıfatlamıyor muyum? ağır eleştiriler yöneltmiyor muyum?
aynı şeyi kendiniz için söyleyebilir misiniz?
siz her şeyi kabul ediyor, üstüne destekliyorsunuz, savunmaya çalışıyorsunuz, yanlışlarla yüzleşmemek için muhalefeti sorumlulukları olmayan alanlarda bile suçluyorsunuz. ananız değil, babanız değilse neden kendinizi özdeşleştiriyorsunuz? yanlışısiz yapmıyor iseniz neden savunuyorsunuz? çocuklarınız yok mu? bu kadar derin adaletsiz paylaşımın olduğu ve daha da derinleşeceği yarınlar bırakıyoruz onlara. siz oyunuzu istediğinize verin elbette. kim karışabilir? kime ney? kimse sizi muhalefete davet etmiyor, oyunuzu istemiyor. ama yanlışa yanlış deyin, kötüye kötü, yolsuzluğa karşı çıkın. hırsızlığa tepki verin. yoksulluğu kabul etmeyin. yine muhalefeti eleştirin, güven vermediğinin altını çizin.
chp yüzyıllık bir parti. uzun zamandır kötü yönetiliyor, türkiyenin yönetildiği kadar değil ama hayli kötü. hdp hiç birimiz için muteber değil ama bu ülkenin bir gerçeği. mecliste yeri olan, legal bir parti. oy veren milyonlar var. bir kaç onbin silahlı pkk lı bizi bölemezler ama oy veren milyonlar bizimle yaşıyorlar.
oy için karşı çıkıp, kapalı kapılar ardında görüşenle oy için kapısına giden ve selam çakan çok mu farklı? hepsi çıkarı doğrultusunda hareket etmiyor mu?
biz prensipte kim yaparsa iktidar muhalefet yanlışa, yalana, haksızlığa, hırsızlığa, yolsuzluğa karşı çıkalım arkadaşım,
daha doğru olanlar gelecek elbet.
oy için karşı çıkıp, kapalı kapılar ardında görüşenle oy için kapısına giden ve selam çakan çok mu farklı?…tam da anlatmak istediğim bu…muhalefet iktidarın yaptığı hataları kendisi yapmayacak…iktidar öyle amaa biz değiliz diyecek..onlar kapalı kapılar arkasında görüşüyor ama bizim onlarla hiçbir ilgimiz yok..deyip güven sağlayacak…ama muhalefet ne diyor…ama onlarda görüşüyor.bu bahane mi…
biz prensipte kim yaparsa iktidar muhalefet yanlışa, yalana, haksızlığa, hırsızlığa, yolsuzluğa karşı çıkalım arkadaşım,
elbette..
hangi muhalefet özellkle chp muhalefeti kendi yolsuzluklarına karşı çıktı..
burda özellikle muhalefet dürüst olacak ki güven verecek ki…memnuniyetsizler tutunacak bir yol bulsun…ama seloya selam çakan bir muhalefet var…sizde diyorsunuz ki ıktıdarda görüşüyor..tamam ..ama muhalefette ittifak yapıyor..farkı ne…farkı şu…en azından iktidar dinime ORTAÇAĞ demiyor..
işin esası insanlar ideolojik duruşuna göre oy veriyor….adam iktidar olmayacağını bildiği halde 9 seçimdir yenilen insana yenileceğini bilerek yine oy verdi.niye ideolojik aidiyet..
niye iktidara oy veriyorum…dinime ortaçağ demiyor.dinimi yaşamam noktasında bir endişem yok..aksine iktidar değişirse endişeleniyorum…bu endişe de hayali olmayan bir şey değil..28 şubatı ve öncesini de ve bu zihniyeti çok iyi biliyoruz..didem hanım siz daha önceki bir yorumunuzda baş değişme ile zihniyet değişmiyor diye yorum yapmıştınız..diyelim ki chp zihniyetinin başın a erdoğan geçti..bu zihniyet hemen yok mu oldu…
siyasette yarışan zihniyetler…zihniyetlerin iktidar yarışı….
kürt sorunundan ne anlamalıyız?
enterasan bir şekilde bazıları bir sorun-lardan söz ederken kimileri de bir sorun-lar yoktur diyor. bugünden çok geçmişle ilgili bir takım yaşanmışlıklar ve birikimlerden söz ediyoruz gibi daha çok. özlük haklar konusunda fazla bir sorun yok,
herkes istediği gibi dilini konuşabiliyor, aidiyetini açıklayabiliyor artık.
bazı yaşanmışlık ve birikimlerin sonucu meydana gelmiş bir şiddet sarmalı var ve bu organize bir yapıya ve sonrasında kanlı bir örgüt haline dönüşmüş, siyasi açıdan dengesiz bölge iç ve dış güçler tarafından daha istikrarsız hale getirmek isteyenlerin oyuncağı haline gelmiş ne yazık ki. onbinlerin öldüğü kanlı eylemler.
bugün aslında açık bir şekilde görülüyor ki bunca acıya rağmen
kimse çözümden yana değil.
çünkü herkes için kullanışlı olan işler var.
bir çözüm süreci başlamıştı ama ne oldu?
şeffaf olmayan bir sürecin ardından
sadece hendeklerde 1000 den fazla 25 yaş ortalamasında askerimiz öldü, birilerinin sevgili oğlu, birilerinin sevgili nişanlısı, birilerinin sevgili eşi ve en acısı birilerinin sevgili babası olan. ve binlerce terörist. pek çoğu evinin önünden kaçırılmış, beyni yıkanmış, aldatılmış, kandırılmış, sahip çıkmadığımız niceler…
onyıllardır süren kanlı bir tarih.
ne büyük bir vebal.
çok yazık cidden…
Sorunun ne olduğunu görmek için sormak lazım taraflara. Ama bu yapılmıyor. Örneğin siz gençler kaçırılıyor beyni yıkanıyor kandırılıyor vs diyorsunuz. Acaba öyle mi? Yani bunca yıldır yaşadığımız bir problem var. Bu kadar Kürt genci ölmüş, ben bir belgesel görmedim ki bu teröristlerden biri ile konuşulmuş olsun. Neden örgüte katıldığını, nasıl kaldırıldığını anlatsın, ne yaşadı öğrenelim. Özellikle karartıldığı için bu konular gerçeği sadece propaganda makinelerinin ağzından tekrarlıyoruz. Gerçeğe yakın bile değiliz. Tahminlerimizi söylüyoruz. Kürtler bölünmek istemiyorlar. Acaba öyle mi? Bilmiyoruz sadece öyle zannediyoruz belki. Bunları sorma öğrenme imkanını kanunlar vermiyor. Terör propogandası diyerek yazanı araştıranı da içeri atıyorlar. Bu kadar üniversite var güya. Hiç biri bu konuyu hiç bir açıdan araştıramıyorlar. Çünkü karartılması isteniyor. Propagandaya mahkum olmak zorundayız. İktidar da bu karanlıkta çözüm bulmak zorunda değil elbette. Derin devlete teslim olup güvenlik politikalarını paşa paşa uygular, hesap da vermez. Kimsenin sormaya cesareti yok çünkü. Buna demokrasi denmiyor. Otokratik derebeyliği deniyor kısaca.
o kadar karanlık değil sanki ender bey.
elbette karanlık olan noktalar da çok, bazı söylediklerinize itiraz etmek mümkün değilse de dağa kaçırılan binlerce çocuk on yıllardır bilinen bir şey değil mi? beyni yıkanan örgüte katılanlar da öyle. fakirlik, yoksulluk nedeniyle çaresiz ve seçeneksiz binlercesi de bilinmiyor değil.
nöbet tutan annelerin anlattıkları yok mu?
araştırmalar, belgeseller hiç yok değil ki.
pek çok gerçeğin saklandığını ise inkar edemeyiz tabi
yaşadıkları topluma pek çok değer katabilecek onbinlerce gencimiz telef olup gitti. bunu biliyoruz.
dün demokrasiden söz etmek mümkün değildi,
bugün hiç değil.
DEM’in yeni eş genel başkanları Sultan Özcan ve Cahit Kırkazak açıklasın şu sorunları ve nasıl çözümler önerdiklerini, biz de bilelim…
Örneğin, döviz kurlarının yükselmesinin önüne nasıl geçecekler?
Ne yaparlar da enflasyon düşer?
Diyarbakır’a ne yatırım yapacaklarını az çok tahmin edebiliyoruz da, Çamlıhemşin’e yatırımları ne olacaktır?
Kırmızı pul biberi anlarız da fındığa ne taban fiyat verecekler acaba?
İstanbul’un belediye otobüsü skandalına, madem oylarını İmamoğlu’na yağdırdılar, hadi çözüm getirsinler.
Dış politikada ne yapacaklarını biliyoruz ama.
Kuzey Suriye’deki YPG ile birleşmenin yollarını arayacaklar.
Yani muhalefetin “Esad’la görüşme ve anlaşma” politikası yatar…
Peki diğer muhalefet liderleri buna ağızlarını açıp da iki laf etmeyecekler mi?
Yoksa DEM’i fazla ciddiye almıyorlar mı?
“Oylarını derleyelim yeter” mi diyorlar?
engin ardıç yorumu değil mi?
https://www.sabah.com.tr/yazarlar/ardic/2021/09/23/anlat-derdini-selahattin-agabeyine
emeğe saygı lütfen
PKK ve HDP’nin Kürt sorunu adı altında talep edecekleri bir hak yok. Olanlar da sadece Kürtleri değil diğer bütün vatandaşları ilgilendiren anayasa kaynaklı sorunlardır.
Bütün siyasi partiler yeni anayasa isterken her biri bu anayasal sorunların bir kısmını gündeme getirmektedirler.
Temel haklar bağlamında çözülmemiş bir Kürt sorunu yoktur.
Geriye Kürt Sorunu kılıfı giydirilmiş bir terör sorunu vardır. Bunun adı PKK terörüdür.
Bu hususta da dağdakileri kazanma istikametinde barış sürecini başlatan hükümettir.
Hükümet büyük bir olgunlukla bu süreci devam ettirirken maalesef PKK süreci istismar etmiş, verilen sözleri tutmamış, aksine terör eylemlerine yenilerini eklemiştir.
PKK’nın önceki yıllar bir kenara sadece 2015 yılındaki şiddet eylemleri süreci kimin baltaladığının en müşahhas delilidir.
Kürtler bölünmek istemediklerini dost ve düşmana göstermişlerdir. Devleti yönetenler de bunu net olarak görüyorlar. ama onların istedikleri Kürtlerin de Lazlar ve Çerkezler gibi asimile olup yok olmalarıdır. Kürtler de buna direnmektedirler. Olay bu kadar basit. Adamın babası ve dedesi Rumca(Lazca) konuşuyor. Adam diyor ki, bizim soyumuz oğuzlara dayanıyor. Şu Türk boyundanız bu Türk boyundanız. Yalan söylemeyin neyseniz osunuz.
Lazların ve Çerkezlerin asimile oldukları çok doğru değil bence. Kendilerini saklıyorlar 🙂 Ama herşey ortada, görüyoruz. Kürtlerin asimile olma problemi yok, feodal bir hiyerarşi problemleri var. Bir yandan devlet bir yandan toprak ağaları işbirliği yapmışlar Kürtlere hak hukuk tanımıyorlar.
Bir kere bu ülkede Kürt sorunu yoktur, terör sorunu vardır. Bu ülke bir imparatorluk bakiyesidir ve çeşitli etnik unsurları bünyesinde barındırmaktadır. Söz gelimi Kürtlerle beyaz Türkleri ele alalım: Kürtler, beyaz Türklerin sahip oldukları hakların hangilerinden mahrumlar?
Bu memlekette Kürtler ne olmak istediler de olamadılar veya olamıyorlar? Kürtlerin, Türklere veya diğer etnik unsurlara göre çözümsüz kalan ve çözüm bekleyen hangi meseleleri var? Daha doğrusu var olan ve sürekli dillendirdikleri tüm sorunları halledilmedi mi?
Diğer birçok etnik grubun sahip oldukları haklardan fazlası Kürtler için var.
İktidarın Kürt sorununu çözme konusunda sadece bir zayıf girişimi oldu. Ama durduruldu ve ciddi bir şey yapma olanağı verilmedi. O aşamada derin devlet devreye girdi. Derin devlet aparatı Fetö de hızla pozisyon aldı. Ve bir kaç patlama, cinayet, karışıklıklar ve tutuklamalarla iktidarı hızla o yoldan döndürdüler. Koltuğun kaydığını gören iktidar da ne mutabakatı haberim yok falan diyerek yan çizdi ve kendini derin devletin kollarına bıraktı. Bunları zaman tünelinden geçerek anlatan güzel bir belgesel var mı acaba? Ülkemiz öyle hızlı yaşıyor ki olayları. Geri dönüp ne olmuştu diye referans olarak bakacağımız bir kaynak da olmuyor. Hep bir gürültü patırtı. Problemler de duman altı. Elde var sıfır. Gazeteci olsam belgesel yapar YouTube’da yayınlardım bunları. Ama yok işte. Memleketin heryeri çorak. Var diyenler buraya link göndersinler. Görmedim gerçekten.
“Kitap kültür eğitim teknoloji tabiat ile,
Silahların geri kalmışlığın kendi b.k.nda cebelleşip durmanın savaşıdır” yıllardır yaşadığımız bu durum😔😢😡
Sonuç: sen bunlarla oyalan! (Yalan dünya al birazda sen oyalan).
Ben uzaya antartikaya deniz diplerine tapu çıkarmaya giderken sen “Allahın bin kilometrelik verdiği topraklarla eşelenndur”
diyor batılı sana!!!!🤔.
Annamadınmı hâlâ???🧠🤕😵
NOT:herşeyin çözülmesi!! Diye bir zorunluluk yoktur! Çözümsüzlük te çözümdür🙂.
Son söz:
TR BÖYYÜÜÜKKK BİR DÖVLET OLMAK İSTİYOR MU?🤔
(Örneğin ABD bin türlü millet bile olmayanların bir arada yaşadığı bir yer!
Eyaletlere bölünmüş! Bizdemi bölünelim mesela?)
Bölününce (kıbrıs gazze gibi) daha mutlu mes’uutt mu yaşanılıyor?).
Herşeyi biz halletmeyelim;
ÇOCUKLARA GELECEK NESİLLERE DE BİRŞEYLER BIRAKALIM!
YOKSA CAN SIKINTISI ONLARI YÖNELTİR CAN ALMAYA! DÜNYAYI YOK ETMEYE! DÜNYANIN TEK HAKİMİ BEN OLAYIM HEVESLERİNE!!!😡😡😡
Türkiye Cumhuriyeti sinirlari içersinde yaşayan Arnavut ,Çerkes ,laz gürcü ,Kürt Türk vatandaşlarının hangisinin bir ayricaligi veya eksikliği var söyler misiniz.Kurt olup cumhurun en tepesi olmak istedi de engellendi mi ? veya şunu yapacağım dendi de olmadı mı?
Kürt sorunu dedigimiz nedir ?Ayrılıp bağımsız devlet kurmak mi o zaman 72 parçaya bölelim bu ülkeyi
Bize dayatılan sorun Batı’nın İsrail’e arkadaş olacak uydu bir devlet kurma sorunudur.Sorun bakalım siyasete bulaşmamış kurt kardeşlerimize dertleri ne ?
Bu ülkenin sadece Adında Türk kelimesi var onun dışında kendini bu ülkenin vatandaşı ve bu toprakları vatan olarak goren herkes eşit vatandaştir kederde de mutluluktada.
Asıl sormamiz gereken bu problemin miadi dolunca hangi SORUNU ortaya atacaklar.
Evet , dediğiniz doğru Engin kardeş , her şey olabiliyorlar ama bir türlü Kürt , Laz , Çerkez vs. olamıyorlar!
Kürt sorununun hal edilmesi zor gözüküyor..çunki 1.engel Kemalizm…2.engel cehalet…
Kemalizm cenahında bu sorunun çözülmesi imkansız…
Cehalet cenahında her türlü milliyetciliğin ayaklar altına alınıp insaların eşit sayılması ile olabilir…
Birde kendilerine kürtlerin hakkını savunuyoruz diyenlerin de bu sorunu çözmedeki esas engel…(PKK kandil)
Birde bunu yazarken utanıyorum ve kızıyorum…iki ağaç için İst birbirine katan ağaç severler Filistin’de 18 bin insan öldü…tık yok.18 bin Filistinlinin iki ağac kadar değeri yok bu doğa tabiat insanseverlerin..bunları gördükce bu zihniyetin Allah etmesin başımıza gelmemesi için iktidar ne yapsada evet…
Kürtlere sorulmalı elbette. Ama sorulmuyor. Partiler ve iktidar Kürtlerin temsilcisi diye aşiretlerle yani orta çağdan kalma feodal sistemle muhatap oluyor, böylece Kürt sorunu da olmamış gibi oluyor. Ama sorun orada duruyor. Terör örgütüne sürekli bir akış olmaya devam ediyor, ama güzellikle ama zorla. Sorun da çözülemiyor tabii ki. Sonunda geliyoruz temel problemimize. Demokrasi olmadığı için bu sorun da çözümsüzlüğe mahkum oluyor. Bu problemi başta derin devlet çözmemeye yeminli. İktidarlar da bu politikaya yazılarak iktidar olabiliyorlar ancak. Bu problem diğer problemler gibi demokrasi ile çözülebilir ancak. Demokrasi de insan haklarına saygıyı, düşünce özgürlüğünü, milletlerin kendi kaderlerini tayin etme haklarına saygı göstermeyi gerektiriyor. Bu demokrasi bize çok geniş geldiği için de sandık demokrasisi ile oyalanıyoruz ve sorunları çözdürmemeye devam ediyoruz. Ülkemiz demokrasiye ulaşma imkanı kısa ve orta vadede mümkün olmayan bir ülke. Bunun tarihsel ve sosyo ekonomik sebepleri pek çok. Bu sebeple zaten iyice apolitik olan genç profesyonel nesil ülkeyi terketmeye karar verdi ve akın akın gidiyorlar. Dolayısıyla uzun vadede de artık çözüm mümkün görünmüyor. Orta doğunun diğer tipik otokrat ülkelerinden biri olarak yola devam edeceğiz. Beklentiler çok düşük, kimse buraya model olarak bakmıyor artık. O safhaları bitirdik.
Bu sorun 1860 dan bu yana mevcuttur , derin , karmaşık ve çözümü yürek isteyen bir sorundur.Devlet hep halının altına süpüre gelmiştir , çözümü hep silahta ve şiddette aramıştır.
Eskilere gitmeyelim ; son 40 senedir kesintisiz mücadele devam etmektedir , asker-polis-sivil tahminen 20 bin insan şehit oldu , yine teröristlerden tahminen 70 bine yakın insan hayatını kaybetmiştir ki bu insanlar netice itibarıyla Güneydoğudaki Kürt ailelerimizin çocuklarıdır.
Yine yapılan tahminlere göre bir milyar dolarlık bir maliyeti olmuştur.
Bu durum ve şartlarda bu sorun bitmez , yetkililerin dediği gibi dağlarda faraza tek terörist kalmasa da bu iş bitmiş olmaz , geride kalan acılar , yılların kini , husumeti hep için için yanacaktır ! Nitekim bu günlere tarihi süreç içinde biraz da öyle gelinmiştir , kartopu gibi hep büyümüş , büyümüştür.
Devletin , bir büyük ve güçlü devlet olarak korkmadan , çekinmeden, gocunmadan oturup sorunu her yönüyle görüşmesi , konuşması , gerçekleri görmesi , kabul etmesi ve radikal çözümler araması gerekir , devekuşu gibi yaparak bir yere varamayız!
Çözüm süreci çok doğru ve çok gerçekçi ve yerinde idi ama ne yazık ki içi boş bırakıldı , bir yandan da siyasi emellere alet edildi , terör örgütü de sahtekarca davrandı, durumu kötüye kullandı adeta fırsata çevirmek istedi ve neticeten heba olup gitti !
Allah herkese akıl fikir versin inşallah.
Devlet şunu yapsın bunu yapsın demekle olmuyor bir şey. Ben derin devlet engel oluyor derken aslında halktan tamamen bağımsız bir devletten bahsetmiyorum. Halkın önemli bir kısmı böyle derin bir devleti onayladığı için öyle gölge bir yapı var. İktidarlar da bunu devam ettiriyorlar. Bugün Erdoğan örneğin bu derin devlete tamamen teslim oldu ve artık ondan bağımsız varlık göstermesi mümkün değil. Buna bir tür koalisyon da diyebilirsiniz. Tek başına Erdoğan derin devlet değil elbette. Sonuçta halk çözüm istemiyor. Kürt meselesi var ve çözülmüyorsa aslında halk çözüm istemiyor. Çünkü yanı başında yarı özerk yarı özgür bir farklı yönetim istemiyor. Bunu bölünmeye gidecek bir yol olarak görüyor. Bu sebeple halkı sebepleri var. Ama bunun maliyetini herkes ödüyor. Kürtler daha fazla ödüyor. Bu maliyete razı olduğunuz sürece çözüm de olmayacak. Gençler ölecek. Yüz milyarlarca dolar heba olacak. Ülkenin gelişmesi kısıtlı olacak. Hep bir güvenlik problemi olacak. Vesaire. Sonuçta bu çözümsüzlüğü bu halk getiriyor. Derin devlet eliyle. Bana göre son derece akılsızca bir çözümsüzlük bu. Bölünmeyi bir problem olarak görmüyorum örneğin hiç bir şekilde. Eğer bir halk mutlu değilse ve ayrılmak istiyorsa hakları diye düşünüyorum. Modern ülkeler öyle yapıyorlar. Oyluyorlar bölünüyorlar yada birleşiyorlar. AB bir birleşme projesi. Balkanlar bir bölünme projesi. Birleşik Krallık da bir bölünme projesi artık. Araplar ayrıldılar örneğin bizden. İyi de oldu. Ama birileri hala Osmanlı hayali gördüğü için bunlara razı değiller. Ayrı devletler kurmalarına razı değiller. Bu da şiddeti ve çözümsüzlüğü getiriyor. Ukrayna bir bölünme projesi aynı zamanda. Bir kısım bölgeler oyladılar ayrıldılar. Putin tekrar zorla birleştirme projesi uyguluyor zorla kalan Ukrayna’yla. Yanlış elbette. Demokrasi her derdin çaresi. Ama geri ülkeler demokrasiye engel oluyorlar.
Ayrılmış bölünmüş bir ortadoğu daha kaç parçaya bölünmüş olursa yeterli olur? şii arap sünni ikinci bölüşüm!
Sonra? Batının itleri ve muhafazakar lar diye mi bölünsünler bundan sonra?
Belkide bir sebebe bile gerek yok!
Çinsiyeti kalmayanlar ile halâ insan olarak kalmışlar!! Ayrı olsun mu?
Marabalsr ile sömürgenler de aynı havayı solumamalı derler mi?
Ama bir ayraç varki:
Kullanışlı olanlar!…
Ve deliğe süpürülerek imha edilmesi gerekenler😡.
(Bakın bu ayrım bahanesi daha çok tutar! Heleki içlerinden birde kasap buldunmu!.. oh oh gelsin küfte kokuları kanlı canlı)
Zorla, şiddetle ve savaşla birleştirmeye çalışmak bir halka zulüm etmek demektir. Herk halk kendi kararını özgürce vermelidir. İnsan hakları bunu gerektiriyor. Katar veya Kuveyt diye bir ülke gözünüze batıyor olabilir. Saddam’ın da gözüne batıyordu. Sonunda başına gelenleri biliyoruz. Kuveyt ve Katar halkına sorarsanız asla Türkiye vatandaşı olmak istemediklerini yüzde 99 göreceksiniz. İkisi de Ankara’nın Çankaya ilçesi büyüklüğünde ülkeler. Sizce özgür ve bağımsız kalma hakları yok mu?
Ortadoğu insanları ve ülkecikleri büyütmeyin gözünüzde.
Onlar birer bedevi kimlik yoksunu haketmediği şeylere zamanından önce kavuşmuş şanslı keratalar olarakta bakabilirsin onlara.
Arap bile değildir çoğu sanıldığının aksine! Ama fakat,
Bizim insanımız öylemi?
Tüm etnik kimlikleriyle, inançları gelenek görenek leriyle TC nin asli vatandaşlarıdır hepside!!!
Tıpkı Amerika daki siyahiler gibi!
Zencikistan United states ZUS diye bir devlet kurmak isteyen!!!
bir batılı amerikalı siyahi beyazi gördünüzmü duydunuzmu bu güne kadar???
Yoruma kapalı.