CB Erdoğan “Netanyahu gidecek”, Hakan Fidan “Nüfuz sahibi ülkeler İsrail’i durdurmalı” diyor ama…

11
Netanyahu ve eşi, Entebbe'de ölen kardeşi Yani'nin mezarını ziyarette...
Reklam

Hamas militanlarının 7 Ekim eylemleri ve onların eylemlerine karşı İsrail’in başlattığı savaşın üzerinden neredeyse 50 gün geçti. 15 bine yakın Filistinli hayatını İsrail saldırılarında kaybetti. İsrailli kayıp sayısı da 1500’ün üzerinde. Hamas’ın elindeki rehine sayısının da 240 kadar olduğu sanılıyor.

Çağdaş savaşlarda bu kadar kısa süre içerisinde bu denli yüksek insan kaybı bir rekor.

Galiba bugün, rehine salıverilmesi karşılığında dört gün sürecek geçici bir ateşkes başlayacak.

Cümleye ‘galiba’ ile başlamamın sebebi, silahların susması konusunda belirsizlik değil, o olacak, ancak buna ‘ateşkes’ denilemez.

ABD başkanı Joe Biden’in sözünü ettiği ‘insani mola’ bu. Ardından savaş kaldığı yerden başlayacak.

Zaten İsrail’in niyeti Gazze’yi yerle bir etmek, orayı mekan tutmuş Filistinlileri yerlerinden etmek; bundan vazgeçmeyeceğini, şiddetini artırdığı dünkü saldırılarıyla gözlere sokmuş oldu İsrail.

İsrail Hamas’ın saldırısına cevap verirken niyetini hiç saklamadı. Durdurulamazsa, savaş, Gazze’de son sağ Filistinli veya ayakta tek bir bina kalmayana kadar devam edecek.

Ülkenin istihbarat bakanı Gila Gamliel’in hazırladığı raporda Gazzelilerin Mısır’a göç etmesi ayrıntısı yer alıyor. Bir başkan bakan da –Amichai Eliyahu– gerekirse Gazze üzerine nükleer bomba gönderebileceklerini söyledi. Netanyahu’nun partisinden milletvekili ve Knesset başkan vekili de olan Nissim Vaturi, Pazartesi günü, bir komite toplantısında, Gazze’yi bütünüyle yakmaktan söz etti. Aynı komisyon toplantısında, bazı vekiller, ele geçirilen Hamas üyeleri için idam cezasının geri getirilmesi teklifinde bulundular. 

Reklam

Bakan veya İsrail Parlamentosu üyesi siyasi kimlikli kişilerin yaptıkları bu sözlü açıklamalara karşı yönetimden bir karşı çıkış duyuldu mu?

Hayır.

Netanyahu suskun.

Onun suskunluğunu bu tür çıkışlardan hoşlanmamasıyla değil, aslında çok daha aşırı görüşlere sahip olduğuyla yorumlamak mümkün.

Netanyahu Filistin konusunda kişisel bir öç duygusuna sahip. Kardeşi ‘Yani’ diye anılan Yonatan Netanyahu, 1976 yılında, ‘Sayeret Matkal’ grubunun komutanı olarak, Filistinlilerin kaçırdığı İsrail uçağına Entebbe’de (Uganda) düzenlenen baskında, 30 yaşındayken öldürülmüştü. 

Her yıl o olayın yıldönümünde kardeşinin mezarını ailesiyle ziyaret eder Netanyahu.

Bir yönüyle, Hamas’ın saldırısı, Netanyahu’ya ve onun gibi düşünenlere, hep akıllarında tuttukları topyekün savaş niyetini hayata geçirme imkanı sağlamış bulunuyor.

Hamas’ın elinde tuttuğu 240 kadar İsrailli rehinenin canlarını düşünmüyorlar bile. [Düşünselerdi, rehinelere zarar verebileceği endişesiyle çenelerini tutarlar, en azından idam cezasından söz etmezlerdi.]

Reklam

Ateşkes veya insani mola gelişmesi sonrasında, savaşın bitmesi yolunda çaba sarf edenlerin umuda kapıldıklarını görüyorum.

İslam İşbirliği Örgütü (İİÖ) adına dışişleri bakanlarından oluşan bir heyetin üyeleri, Londra’da, önlerine çıktıkları gazetecilere, anlaşmanın uzatılması ve çatışmaların durdurulmasını memnuniyetle karşıladıklarını söyledikten sonra, bunun ‘iki devletli çözüm’ için görüşmelerin yeniden başlamasını sağlayabileceği umudunu da paylaşmışlar.

Umarım öyle olur demem gerekir ama diyemiyorum.

İİÖ heyetinin üyeleri arasında bulunan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da, “Gazze’de hedef tam ateşkes olmalı. İsrail üzerinde nüfuz sahibi ülkeler kalıcı barış için baskı yapmalı” tavsiyesinde bulunmuş.

Birlikte düşünelim: Acaba hangi ülkelerin İsrail üzerinde nüfuzu olabilir?

İsrail’in üzerlerinde nüfuz sahibi olduğu ülkeleri saymak kolay da, iş İsrail üzerinde nüfuz sahibi olabilecek ülkeleri tespite gelince bunu yapmak bayağı zorlaşıyor.

Vaktiyle vardı öyle ülkeler, ancak zaman içerisinde nüfuzlarını kaybettikleri gibi İsrail’in peşine de takıldılar.

Netanyahu gidici olabilir mi?

Bu soruyu aklıma getiren, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Cezayir seyahati dönüşünde uçakta gazetecilerle konuşurken sarf ettiği “İnşallah çok kısa bir zamanda Netanyahu pılını pırtısını toparlayıp, buradan çekilecek” cümlesi oldu.

Görüşülen bazı ülkelerin yetkilileri “Bu adamdan kurtulmalıyız” demekteymişler…

Umarım, öyle olur ama zor.

İsrail’de geçen yılın sonunda altıncı kez başbakan olan Netanyahu yedi partiden oluşan bir koalisyon hükümetinin başında. Gazze savaşı sonrası muhalefet partilerinin liderlerini de hükümete aldı Netanyahu. Yeni kurulan ‘savaş kabinesi’, sonradan eklenen dört bakan ile savunma bakanı Yoav Gallant ve Netanyahu’dan oluşuyor.

Yani?

İşin yanisi şu: Netanyahu gitse bile savaş bitmeyebilir. Netanyahu bunu sağlama aldı.

Siz bakın, ‘insani mola’ süresini Gazze’ye yönelik niyetini daha iyi gerçekleştirmek için kullanmasın İsrail.

ΩΩΩΩ

Reklam

11 YORUMLAR

  1. CB Erdoğan “Netanyahu gidecek”, Hakan Fidan “Nüfuz sahibi ülkeler İsrail’i durdurmalı” diyor ama…
    Sence Netenyahu yerinde kalmalı ve firavunca mezalimine devam etmeli ki, Ümmet’in efkârı bozulmalı, gelecek beklentileri kararmalı ve “fetulla haklı” demeliler.
    N’est-ce pas?

  2. Didem Hanım’a kısa açıklama (pek de kısa olmadı ya neyse):
    Konu burada tartışılacak kadar kısa değil, bu nedenle birçok şey ‘ortaya karışık’ oluyor. Problem empati yoksunluğu olduğu için herkes kendi durduğu yerden gördükleriyle ve kendi yankı odasından duyduklarından hareketle en doğruyu bulma iddiasında. Bu durum laik mahalle (bu tabir için özür dilerim, bunun yerine CHP’ye oy veren, belli hassasiyetleri olan kitleyi ifade edecek çok kısa bir terim yok, bir öneriniz olursa dikkate almaya hazırım) için fazlasıyla geçerli. Burada çok az kişiyi (figür desek daha doğru olur belki, kimseyi görmüyoruz, sadece temsil ettiğini varsaydığımız fikirleri dikkate alıyoruz) muhatap alıp birşey yazıyorum.Sebebi de malum, epeycesi görevli yazıcılar, birçok yorumcumuz da zaten Nirvanaya ermiş, birşeyleri tartışmak ve başkalarının ne düşündüğünü merak etmek zahmetinde değil.
    Ortaya karışık oluyor, çünkü çok asılsız ama yoğun propaganda yapılıp gerçekmiş gibi kabullendirilmiş yalanları ortaya dökmek zorunda kalıyoruz. Sizin ifadelerinizden (buna inanan sanırım % 80’lik bir kitle var Türkiye’de, fazla bile olabilir) sanki 2014 öncesinde onyıllar boyunca ülkeyi Gülen Cemaati yönetiyordu, herşey onlara bağlıydı gibi bir anlam çıkıyor. Oysa 2010 yılındaki referanduma kadar Türkiye’de en etkili iktidar gücü laiklerdeydi, yüksek yargı, basın ve Ordu eliyle kullanıyorlardı bunu, tabii ki ikinci sırada siyasi iktidarlar geliyordu. Başta bunda anlaşalım ki sonraki tartışmalar birşey ifade etsin.
    Kişisel kanaatime göre Türkiye’de çok büyük bir siyasi boşluk var. Aslında iktidarıyla muhalefetiyle tek bir zihniyete sahip partiler var. Hepsi aynı şeyleri söylüyor, sadece ‘ben daha iyi yaparım’ iddiasındalar. CHP’nin hangi konuda MHP’den farkı olduğunu bilen bize anlatsın. Bu boşluğu dolduracak gerçekten ciddi ve kucaklayıcı bir partiye ihtiyaç var. Bu parti mevcutlardan birinin söylem değiştirmesiyle de olabilir. Tıpkı ikibinlerin başında o zamanki Ak Parti’nin programı ve geniş kadrosu gibi bir çıkış yapabilir. Bu parti illa muhafazakar-demokrat olmak zorunda değil, değil sol-demokrat da olabilir. Ancak milletin değerlerini örselemek için değil herkese eşit vatandaşlık ve eşit hizmet yaklaşımı ile yola çıkarsa başarılı olur. Ak Parti projesi çok yerinde ve başarılıydı ancak uygulayıcılarının bazıları projeyi ele geçirip yoldan çıkardı. Ama yol belli. Modern dünya ile barışık, kendi kültürü ile de barışık, herkesi eşit vatandaş kabul eden, özgürlükçü bir siyasi hareket ciddi hazırlık yaparsa başarılı olabilir.
    Kısaca sizin yazınızda geçen şu ifade üzerine birşeyler söylemek isterim ‘bugün amma da dindarım, nasıl da muhafazakarım diyen kimi tanıdıysam aşağı yukarı benzer anlayışta, kadınlarla, teknolojiyle, gelişmeyle, gönenmeyle sorunu var,…’. Açıkcası “amma da dindarım” diyen tiplerden hiç hazzetmem. Dindarlık turnusol kağıdı gibi bir aletle ölçülmediğine bu tarz pazarlamalar ancak samimiyetsizlik olabilir. Türkiye’de hakikaten dini pratiklerini yapan % 20 gibi bir kitle olabilir ama o bahsettiğiniz grup bunlardan değil herhalde. Onlar kamuoyu (TV de diyebilirsiniz) dininden olanlar, kendi maço kültürlerini din zanneden cahiller. TVler ne diyorsa onlar da oradalar. Laik kesim sizin bu argümanlarınızı çok kullanıyor ama bu argüman ülkenin bu hale gelme nedeni değil. Türkiye’de herkes kızını okula gönderiyor, karısını işe yerleştirmek için uğraşıyor, teknoloji de tepe tepe kullanıyor. Sanki bu iddianız (siz bunu düşünmemişsinizdir, etrafta öyle bir kabul var ve siz de kullanıyorsunuzdur) başka bir amaca yönelik. Buradan yapılan çıkışla dindar insanlar 2. sınıf muamelesi görüyor ve buna bir zemin oluşturulmuş oluyor. Türkiye’de kadına şiddet uygulayanlar daha mı dindar? Şimdilerde ne kadar kriminal tip varsa dindar ve muhafazakar olduğunu iddia ediyor. Bu sanki, benim o ortaya karışık dediğiniz yazıda bahsettiğim, ayrıcalıklı konumu (en azından söylem bazında) korumak için kullanılan bir argüman. Bugün herkesin tukaka dediği Anayasa bile uygulansa Türkiye şimdikinden çok daha yaşanılır bir ülke olur. Tam da sizi eleştirdiğim konu bu, lütfen ayrımcılık yapmadan herkesin eşit vatandaşlar olarak hakkına sahip çıkın, en azından ama sizde … diyerek adaletsizliği desteklemeyin.

    Benim size eleştirim kendinizden olmayanların ne başarısını kabulleniyorsunuz, ne de onlara yapılan haksızlıkların haksızlık olduğunu kabul ediyorsunuz. Geçmişe takılıp kalmasak bile bugün de aynı şeyler oluyor. Hiçbir şiddet olayına karırmamış insanlara sırf fikirlerinden dolayı müebbet hapis cezaları veriliyor ve sizin cenahtan bir tane itiraz gelmiyor. Muhafazakar kitle böyle bir topluluğa nasıl güvensin?

    • tmm.
      empati yoksunluğunu minimize edebilir, yargılamaya değil anlamaya çalışabiliriz. beni dar kalıplarda değerlendirdiğinizi düşünmek yerine kendimi iyi ifade edemediğim noktalar olduğunu kabul edebilirim, bu konuda belki yeterli özeni göstermiyorumdur. yoksa niçin herkes için adalet istememi talep edesiniz değil mi?
      ortaya karışık olmasın diye konu konu ilerleyebiliriz. şehir dışındayım, dönünce pek kısa olmayan bir cevap yazayım.

      • Biz ise didem hanımın bırakın empatiyi, sempati yoksunu yorumlarına bile hasretken sayın çakanın hem haksız hem hem saldırgan ifadeleri karşısında kendisinin böylesine uysal ve itaatkar mukabelesi karşısında şaşmamak mümkün değil!

    • Önce operasyonu MHP içinde başlattılar. “İyi yönetilmediğini” iddia ettikleri MHP’yi “adam” edeceklerdi.

      Olmadı, hedeflerine ulaşamadılar.

      Sonra ülkücülere “iktidar” sözü vererek ayrıldılar oradan. Parti yönetimi de genellikle MHP’den ayrılan isimlerden oluşturdular.

      Zaman içinde de evrildiler çevrildiler, başka bir noktaya geldiler. Ülkücülükten milliyetçiliğe geçiş yaptılar. Sağdan soldan gelen isimlerle ayrı bir yapı oluşturdular. Geçmiş iddialarını bir kenara bırakıp, Kemal Kılıçdaroğlu’nu Cumhurbaşkanı yapmaya soyundular. Orada da istikrarlı bir görüntü vermediler. Bazen Kemal Bey’i yüceltip, bazen yerin dibine gömdüler. Kimi zaman yanına oturup, kimi zaman terk ettiler. Gün oldu, “Ondan Cumhurbaşkanı olmaz, seçilemez” dediler, gün geldi, “Kesin seçilecek” nutukları attılar.

      Bu arada, yola birlikte çıktıları isimleri, yürüdükleri yollarda döktüler. Mesela, Yavuz Ağıralioğlu gibi isimleri kadro dışına attılar. Koray Aydın gibilerin yetkilerini budadılar.

      Her defasında parti içi kavgalar alevlendi. Parti, sürekli olarak birbirlerini suçlayan isimlerin mücadele arenasına döndü. Zikzaklar, keskin manevralar birbirini izledi.

      Daha kurulduğu gün “Toplama bir partidir, dağılır” demiştim. Üstüne bir de kötü yönetim eklenince o süreç hızlandı işte…

      Tablo ortada: İyi Parti kaç kişi ile kuruldu? Kaçı yolda döküldü? Bugün kaç kişi kaldı? Ayrıca, dün ne diyordu? Bugünkü söylemleri ne?

      Elbette bir siyasi partide farklı görüşler ortaya çıkabilir. Anlayış farklıları ve hizipler oluşabilir. Ama İyi Parti’ye baktığımızda durum çok farklı. Orada fikri ya da ideolojik bir çekişme yok. Sadece karşılıklı suçlamalar var. Herkes birbirini karalıyor, her kafadan ayrı bir ses çıkıyor…

      Ortalık, kelimenin tam anlamı ile yangın yeri gibi!

      Biri bir iddia ortaya atıyor, diğeri “ispat etmeyen şerefsizdir” cevabını veriyor. Biri bir savunma içine gidiyor, değeri “hadi savcılığa gidelim” çağrısı yapıyor.

      Taraflardan biri karşısındakini yok edebilmek için ne gerekiyorsa onu yapıyor. Bu mücadelede taciz iddiaları dahi malzeme olarak kullanılabiliyor. Hatta “Rezil kepaze olacaklar” sözleri bile sarf edilebiliyor.

      Kırk yıldır siyaseti izlerim. Hiçbir siyasi partide böylesi bir karmaşa ve kargaşa görmedim.

      Büyük iddialarla Türkiye’ye şekil vermeye çalışan Meral Akşener’in İyi Partisi, bugün bu durumda işte!

      En tepeden en aşağıya kadar istifalar birbirini izliyor. Üstelik o istifalar, ağır suçlamalar ve ciddi iddialar eşliğinde yapılıyor…

      Önümüzde mahalli seçimler var. Merak ediyorum, İyi Parti kurmayları seçmenin karşısına geçip ne söyleyecek? Millete ne anlatacak?

      En önemlisi de vatandaşlar karşılarına çıkıp, “Bizden oy istiyorsunuz ama seçilirseniz şehrimizi de böyle mi yöneteceksiniz” dediğinde, onlara ne cevap verecekler?

      Merak ediyorum!

  3. Natanyahu vazifesini istenenden de öte, hızlı bir şekilde! yerine gitirdi. Hediyesi ne olmuştur biz bilemeyiz. (Kellesini kurtarmak garantisi olabilir mi?)
    Bizde ve diğer bazı ülkelerde “kullanışlı olanları!” tercih ediyor muktedirler😯
    Bize öğretilen ise kısaca “Atatürk gibi olmak!”🤗 idi bunca zaman..
    Şimdi, kalleşlik! Düşmanını bulup onunla birlik olmak! Rakibine en zarar vereceğine inandığına ölümüne (onların ölümü tabii😡) her türlü desteği esirgememek!😡
    50+1 değişikliği ile sayın CB bu oyunu ilk görenlerden olduğunu ispatladı anladı!🤗
    (Seni demoklesin kılıcının altına sürükleyen selin yelin tufanın önüne Yusufeli barajı gibi duvar örmek gibi mesela..)
    Hele birde şu FAK FOK YUU FU FON DÖVİZ MÖVİZ YEŞİLLİKLER PARA GELSİNLER!..
    Oyununu da çakozlayıp…🤔🤔🤔
    (Bunun için önce hesabını bilmekle başlayıp, öbür kredi kartından çekip diğerine yatırmak yerine, BAŞLAMAK GEREK:
    600×74000=……..gayme yetersize🤗🤗
    ile başlanabilir mesela!)
    Milli paraya, milli paramız ile tüm taahhüt leri ödemeye geçmekle!…
    Gerekirse tüm aylıklara zammı durdurmak ile!…

  4. Bu 21. asrın en kanlı, en zalim vahşetinin vampirlerine , sorumlularına , yardım ve destek verenlere ,teşvik edenlere, seyredip duranlara , görmemezlikten gelenlere Allah bin türlü belalarını versin!

  5. mümkin midir?☹️. Tüm küresel yamyamlar tam da bu oyunu oynuyor, tiyatro nun dramın kralını yazıyorlar dünya tarihine, tıpkı daha önce yaptıkları dünya savaşları, haçlı seferleri gibi..😡😡😡
    Tek amaç okyanustan denizlere; ulaşmak beleşe AKDENİZ ‘e!
    Onlara Beleşin karşılığı: 13bin masum kadın çocuk sivilin ölümü!😢😢😢
    İşte bu işin tek açıklaması!
    (Natanyahunun yargılanacağını anlayıp yedekliyorlar maşalarını. Filistin gazze bölgesinin rantını gelirini o insanlara vermeyip üleşmek için tüm bu alengirli işler,!!! Malesef daha önceleri bunları hep denediler!… hep böyle elde ettiler;
    KANLI SERVETLERİNİ😡😡😡.

  6. natanyahu gidecek mi?
    girdiği her seçimi kazanıyor.
    bir şekilde gidecek bile olsa ki bütün caniler bir gün gider, bu gidiş seçimle olacağa benzemiyor gibi, israil halkı yolsuzluğuyla ve acımasızlığıyla tanınan natanyahusunu seviyor olmalı ki, desteğini esirgemiyor ve arkasında duruyor belki ilahi adalet devreye girer ve gider umalım O da kuşkusuz nice hikmetlere binaen pek acele etmez, zaman tanımakla bilinir değil mi? nice uzun yıllar saltanat süren ülkesini tarumar eden zalimlere de zaman tanımış hep. öyledir, yapanlar rahmetle, yıkanlar lanetle çağlar boyu anılsın diye belki, ardında bıraktığı oldukça cari hesabı kimsenin kapanmaz. o nedenle yönetici olmak her aklın tercihi değildir. esed için de gidecek dendiydi, ama hiç gitmedi, seçimleri hala o kazanıyor. halk onu seviyor, seçiyor, arkasında duruyor.
    natanyahunun gitmesinden daha büyük umudumuz yok maalesef. uluslararası alanda gücü olan herkes yine güçlünün yanında çünkü haklının değil güçlü olanın dünyasında yaşıyoruz.
    ortadoğu da müslüman dünyada zirve üstüne zirve yapıldı ve bir tek yaptırım kararı göstermelik olsun, bir tek karar bile çıkmadı. işin acı yanı hepimiz böyle bir kararın çıkma ihtimalinin zaten olmadığını biliyoruz değil mi?
    olan yazık ki halklara oluyor.
    halklarda seçim yapıyor ama.
    kısır bir döngü bu,
    fasid bir daire içinde dönüp duruyoruz.

    • ‘Kur’an yakmak’ şeklindeki ilkel alçaklıklarını ‘ifade özgürlüğü’ olarak gören dünyanın; uydu teknolojisindeki en etkili isim olan Elon Musk’ın, ‘Yahudi karşıtı bir ‘X’ (twitter) gönderisini kabul etmesi’ üzerine, ‘ifade özgürlüğü’nü unutup, Musk’ı hedef tahtasına oturtması ve geri adım attırmasındaki ‘diktatörlük özgürlüğü’ düşündürücüdür.

    • İnsan olan bu zulme sessiz kalmaz!

      İstiyorlar ki yalanlarına tüm dünya ortak olsun… İstiyorlar ki herkes onların savaş propagandasına ortak olsun… Almışlar Batı dünyasını da yanlarına, katliam yapmaya devam ediyorlar… Ne çocuk tanıyorlar ne bebek ne de yaşlı… İsrail savaş hükümeti o kadar büyük bir zulüm yapıyor ki, bunun vebalini ödeyemezler. Nasıl bu kadar izansız olabilirler diye soracak olursak, cevabı çok açık ortada. Dünyaca ünlü büyük şirketler bile bu suça ortak oluyor, canhıraş bu zulmü savunuyorlar utanmadan, sıkılmadan…

      Bir de bunu açık açık yapıyorlar. İsrail karşıtı tavır sergileyenlere ekonomik ambargo dahil tüm yaptırımları uyguluyorlar. İş öyle bir boyuta geldi ki, Filistin paylaşımlarına izin verdiği için Elon Musk’ı bile hedefe koydular. Dünya kamuoyu İsrail’in rezilliklerinden haberdar olmasın diye dijital platformlara sansür uygulayan bir güruhla karşı karşıyayız.

      Her seferinde basın özgürlüğü, demokrasi, insan hakları, insan hayatının kutsallığını ağızlarından düşürmeyen Batı dünyası ve avareleri, şimdi pişkince İsrail’in katliamını örtbas etmek için her yolu deniyor. Elon Musk tüm karalama kampanyasına rağmen geri adım atmadı. Para kaybetmeyi de göze alarak, inandığını savunmaktan vazgeçmeyeceğini söyledi. Musk’ın bu tavrı umarım diğerlerine de örnek olur. Özellikle de içimizde hala Batı dünyasına toz kondurmayan, Batı sevicilere….

Yoruma kapalı.