Cumartesi akşamı seçim yasakları başlayacak, fakat şapkadan tavşan hala çıkacak… 

26
Reklam

“Şapkadaki tavşanlardan söz ediyordun, ne oldu?” diyen dostuma, ancak “Haklısın” diyebildim. Gerçekten de iktidar cephesi, kendilerinin olağanüstü önemli hale getirdiği 31 Mart yerel seçimi öncesinde, muhalefet cephesini geriletecek çapta bir vaatte bulunamadı.

Galiba bütün vaatlerini geçen yılın Mayıs ayında yapılan genel seçimin öncesinde tüketmişler; bu seçime elle tutulur yeni bir vaat kalmamış…

“Doğalgaz bulundu, yeni kuyulardan petrol fışkırıyor” müjdesi verilir beklentisindeydim, o müjde de geçen seçimde harcanmış… 

Bu seçimde AK Parti kampanyasının bülteni görevini ifa eden gazete, internet sitesinin manşetinden, “Karadenizde yeni gaz keşfi müjdesi” başlığını kullanmış bugün; bu arada elektrik ve doğalgaz fiyatlarında artış olmayacağını da duyurmuş…

Heyecanla habere göz attım, meğer Karadeniz’de keşfedilen, gaz değilmiş, kuyuymuş… Zam konusunda da, bakanın bütün söyleyebildiği müjde, Nisan ayı ile sınırlıymış…

‘Müjde’ diye duyurulan, bankaların emeklilere maaş promosyonu ise, üç yıllık süresi dolan az sayıdaki emekliyi ilgilendiriyor. Emekliler, maaş promosyonunun hükümetle bir ilgisi olmadığını da biliyor zaten.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan AK Parti genel başkanı sıfatıyla, dün, gelecek aylarda düşmeye başlaması beklenen enflasyonun gerilediği kadar emeklilere zam gelebileceğini açıkladı ve bunun için Temmuz ayına randevu verdi.

Enflasyonun gerileyeceğinden bir ben mi emin değilim, bilmiyorum. Gerilese bile, maaşlara ne kadar bir fazlalık gelir ki? 1 simit 15 TL, kafelerde bir kupa kahve 100 TL.

Reklam

Adaylar kampanya etkisini artırmak için en büyük vaatlerini son 48 saate saklarlar. Bugün 48 saatin başladığı gün. Doğal olarak dikkatim Murat Kurum’un son konuşmasına yöneldi.

İstanbul’a aday olarak AK Parti tarafından gönderilen Murat Kurum’un İstanbulluları kendisine oy vermeye yönlendireceği umuduyla dün duyurduğu son vaatler beni yeni bir hayal kırıklığına uğrattı.

Emekli olarak beklediğim iyileştirme olmadığı için Kurum’un vaatlerine bel bağlamıştım belki de o yüzden umudum çabuk söndü. Bütün söylediği şu: 50.00 araçlık otopark yapımını başlatacak, araçların trafikte kalma süresini yüzde 64’ten 59’a düşürecekmiş…

İstanbul’da trafiğe kayıtlı taşıt sayısı 5 milyon 370 bin. Geçen yıl İstanbul’da trafiğe eklenen araç sayısı da 624 bin 938… 

Ne demek istediğim anlaşılmıştır sanıyorum. Anlamayan olduysa, şu sıralarda benzinin litresinin 45 TL olduğunu hatırlatırım. Trafikte kalma süresi düşecekse, evlerin önünden kıpırdamayan araçlar sayesinde düşecek…

Vaatler tatmin edici olmayınca, dikkatimi son bir hamleyle, eş-dosttan iktidara gelebilecek desteklere çevirdim.

CHP’nin önceki genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bu seçimde partisi için bir çabada bulunmadı. Aleyhte de konuşmadı. Onunla ilişkilendirilebilecek bazılarının sandık başına gidilmemesi propagandası yaptıkları söyleniyordu. Buna destek çıksın diye birilerinin hazırlayıp piyasaya sürdüğü posterlere tepki geldi Kılıçdaroğlu’ndan…

Hiç değilse bu kadarını yaptı.

Reklam

Ondan da hayır yok iktidara.

Yeniden Refah Partisi’nin (YRP) İstanbul ve Ankara’dan adaylarını son anda çekeceği söylentisi günlerdir konuşuluyor. Fatih Erbakan’ın “Adayımızı çekeriz” dediği kulağıma gelince, “Galiba oluyor” düşüncesi geçti zihnimden…

Hayır öyle değilmiş. 

Seçime sadece üç gün kala, Erbakan, “İsrail’e ticaretin sonlandırılması, Malatya’daki Kürecik radar üssünün kapatılması ve emekli maaşlarının 20 bin TL’ye çıkartılması” şartlarını ileri sürmüş adayını çekmek için…

İktidar üzerinden muhafazakar seçmenlerine kendi reklamını yapmış YRP…

Cübbeli Ahmet adıyla bilinen bir cemaat mensubu, günlerdir, iktidar namına YRP aleyhine konuşuyordu; Erbakan’ın bu çıkışından sonra Cübbeli’nin hiddeti biraz daha artabilir gibime geliyor.

Bu seçimde, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş aleyhine AK Partili bakanlardan da daha fazla faaliyet gösteren İYİ Parti lideri Meral Akşener, dün de o görevini devam ettirmiş. Bir yıl önce cumhurbaşkanlığına layık gördüğü Yavaş için, “CHP’nin ev kölesi oldu” bile demiş…

Garibime giden, aynı konuşmasında “Nasıl ki, AK Parti’nin siyasi dümenlerine karşı yılmadan mücadele ediyorsak” demesi oldu. Herhalde bu seçim kampanyasındaki konuşmalarından değil, genel seçim öncesinde, İmamoğlu ve Yavaş ile beraber çıktıkları kürsülerde, AK Parti ve Erdoğan için söylediklerinden söz ediyordur.

Pazar günü yapılacak seçimde DEM Parti tabanı İstanbul ve Ankara’da nasıl oy kullanacak, bu nokta çok önemli. Kendi adayları var, genel seçime Yeni Sol Parti adıyla girdiklerinde yüzde 8.13 oy almışlardı; bu insanların tamamı DEM Parti adayına mı oy kullanacak? Leyla Zana, Ahmet Türk bir şeyler söyledi ama, iktidarın esas Selahattin Demirtaş’tan açık seçik destek açıklaması beklentisi vardı; o destek gelmedi, galiba gelmeyecek de…

Şapka ortada duruyor, ama henüz tek tavşan ortada yok…

Dostum haklı.

ΩΩΩΩ 

Reklam

26 YORUMLAR

  1. baran sende okuduğunu anlamıyorsun😂😂😂😂😂ben yazarın beni sansürledigini değil…CHP deki BALYA BALYA 😂😂😂😂paraları ve imamoğlunun unutmalarini yazmayarak kendi kendine sansür yaptığını anlatıyom..hem sansürden şikayetci hemde kendi sansürcü..
    lahana turşu pehriz hikayesi yani…
    yav arkadaş hiç mi kitap okuyup paragraf sorusu çözmüyonuz…😂😂😂😂
    Adamın biri Didem hanımda beni yanlıs anliyor😂😂😂

  2. H.B. 26 Mart 2024 De 23:59

    gündüz uzun bir yorum yazınca size cevap daha geç bir saate kaldı, elimden geldiğince cevap yazarım zaten. paşadan önceki dönemleri özellikle ayrıntılıyorum, sonraki dönemleri de ayrıntılıyorum çünkü ayrıntılar önemli aynı zamanda siz, osmanlı döneminin veya başka coğrafyalardaki islam aleminin sorunları olmuş olması ayrı konu diyorsunuz ama ayrı konular hiç değiller, ben tam tersi bunların bir bütün halinde anlaşılmasının ana konumuzu anlamak için gerekli olduğunu düşünüyorum. bizim tartışa geldiğimiz konu zamanlardan ve tarihsel olaylardan bağımsız ele alınamaz ve bu durumda kendi başına değerlendirdiğimizde anlamlandırmak mümkün olmaz.
    cumhuriyet demokrasi ile başlasaydı diyorsunuz mesela,
    zaten demokrasi ile başlamış, başlamamış gibi tarihsel bütünlüğünden nasıl koparabiliriz? bakınız, kurtuluş savaşı sürerken paşa 1920 de tbmm kurdu, 1921 de yönetim cumhuriyet olarak belirlendi. irade milli irade olarak şekillendi. kurtuluş savaşı ise 1922 de fiili olarak bitti.
    meclis açılışında şöyle demiş;
    “Hep birlikte bakışlarımızı, vicdanımızın merkezi olan millete dikelim. Orada erdemin, vefa ve içten bağlılığın, yenileme arzusunun, egemenlik aşkının ve geleceğin sönmeyen ateşi yanmaktadır. Bu kutsal ateş, kendi içindeki bilgisizlik ve karanlığı yakacak ve bağımsızlığımızın önüne dikilecek olan bütün engelleri yıkacaktır. Efendiler, millet önünde, onun hak ettiği bağımsızlığın önünde, onun layık olduğu gelişme ve yenileme arzusu önünde, her kuvvet ancak milletin irade ve amaçlarına uymak şartıyla yaşayabilir. Milletin irade ve amaçlarına uymayanların talihi hüsrandır, çökmedir.”
    şimdi nasıl demokrasi ile başlansaydı diyebiliriz???
    1924 anayasası hazırlanırken paşamız şimdiki başkanlık sisteminde olduğu gibi,
    cumhurbaşkanına, meclisi feshetme yetkisi verilmesini ve
    kara, hava ve deniz kuvvetleri komutanlıklarının direkt olarak cumhurbaşkanına bağlanmasını istemiş, kabul edilmemiş mesela.
    en güçlü olduğu zamanlarda ne istese alamaz mıydı?
    şimdi nasıl diktatör niyetlerden bahsedebiliriz???
    tüm yetkileri kendinde toplamış bir meclis var karşısında.
    siyasi, ekonomik, hukuk, eğitim ve kültür alanlarındaki tüm devrimler, alınan karar ve yapılan kanunlar yurdun her yanından seçilen vekillerin olduğu meclis kararlarıyla yapılmıştır.
    şimdi biz hangi diktatörlükten bahsediyoruz?

    ben paşamızın din konusunda önyargıdan çok dinbazlık-dincilik konularında ön yargıları olduğunu düşünüyorum, o nedenle hem ülkemizden hem de coğrafyanın içler acısı halinden, içinde kaldığı derin karanlıktan, bilgisizlik ve cehaletten uzun uzadıya ayrıntılar veriyorum. biz din ile dinciliği ayırmadığımız, dinciliğin hem dine hem de sosyolojiye ve topluma verdiği zararı görmediğimiz sürece paşamızı ve dehasını anlamak mümkün olmayacak diye düşünüyorum.

  3. Seçim var! N’olucak?

    ……
    Manzara bir çöl, sorgulanmakta mekan,
    Memlekettir bu! düşündüren her zaman,
    Nereye baksan çengell zor sorular,
    Altında ezilen her dünya bir insan!
    ……
    Çeneler yorgun düştü, kalmadı takat,
    Söylenecek söz yok artık ey nakarat!
    Hayaller öyle büyük ki, söz seçmenin,
    Sen, ey beklenti! gel de geçmişi arat!…..

    Sorgulanan konu çok, beklerken hizmet,
    Hata yapmak gibi bir lüks yoksa şayet,
    Ayinesi işken, laf üretmez kişi,
    Ne bahane dinlenir, ne bir şikayet!….
    ……

  4. Bu seçim elbette yerel seçim değil artık. İktidara bir daha kırmızı kart gösterme seçimi. Erdoğan sonrasını belirleme seçimi. Erdoğan’dan sonra Akp yok artık. Kendisini Akp’nin tek sahibi haline getiren Erdoğan, o partinin sonunu da belirlemiş oldu. İmamoğlu CHP’den bağımsız yükselişte olan bir siyasetçi. Erdoğan’ın tüm engellemelerine, iş yaptırmama gayretlerine, siyasi yasak çıkartmasına rağmen o koltuğu doldurdu ve sonrasını da getirecek. Erdoğan bu kadar korkmasa tüm bakanlarını sahaya sürmezdi. Bu sefer kendisi çok ortada görünmüyor taşradan İstanbul’a oy devşirmeye çalışıyor İstanbul’daki yakınlarınızı arayın bana oy versinler diyor. Çünkü İstanbul’da fazla görünürse oy kaybediyor belli ki. Defalarca gördük. Hadi bakalım sandıklara İstanbul. Gelecek cumhurbaşkanını seçiyorsunuz.

  5. asgari ücretin yaklaşık yarısı maaş alan emeklilerin mağduriyeti ile 1. dereceye yükselenlere verileceği vaat edilen 3600 ek gösterge en önemli belirleyicilerden biri olacak ve tepki oyları büyük çoğunlukla yeniden refaha gidebilir. 10 bin lira maaş alan emeklilerin maaşları diğer kesimlerdeki maaş artışlarına kıyasla çok düşük kaldı ve enflasyondan en çok etkilenen kesim onlar oldu. diğer yandan “kanun bile hazır” denildiği halde gerçekleştirilmeyen 3600 ek gösterge vaadi.

  6. neredeyse her seçim öncesi maden bulunur, doğal gaz keşfedilir anlarım da bu “müjde” dedikleri ne olabilir? onu anlamak mümkün değil. ya burnumuzun dibinden yabancılar alıp götürüyor kendi madenlerimizi koruyamıyoruz ya da halka gelene kadar ihalelerden geriye bir şey kalmıyor, borçlardan başka tabi.
    öyleyse hangi müjde?
    seçimler olmasa bedava gaz da mümkün olmaz, 5 yıl boyunca kımıldamayıp, seçim zamanı biraz yükselen maaş rakamları gibi. akabinde gelen enflasyon ve artışlarla az verdiklerini çok geri alıyorlar zaten.
    gelecek aylarda düşmesi beklenen enflasyondan emekliye de pay düşecek-miş, enflasyon gerileyecek mi emin değilmiş sayın yazarımız, elbette çünkü temmuzda asgari ücrete zam yapılmayacak ve nas bir meçhule yürüdüğünden artan faizlerle piyasa iyice daralacağı için-tüketim düşecek- enflasyon da bir miktar düşecek, lakin seçim sonrası başka bir türkiyede yaşıyor olacağız, emekliye bu durumda ne düşebilir ki? onlarda geri kalanımız gibi ekonominin asıl gerçekleriyle yüzleşiyor olacaklar ve mesela sağlık giderlerindeki kısıtlamalardan büyük oranda asıl yaşlı grup etkilenecek diye düşünüyorum. geçen seçim yakıtın litresi 19 tl idi bir yıl bile olmadı, şimdi 45 tl oldu, yaz aylarında ne olur? geleceği tahmin etmek fazla bir hayal gücü de istemiyor değil mi?

    yerel seçimler daha çok istanbula kilitlendi.
    yeniden refah, iktidarın diş ağrısı tadında bir “sorun” olarak gündem buluyor. özellikle istanbulda. chp nin kazanmasına neden olacaklar-mış suçlamaları var, eh, olsunlar efenim, N’olmuş? kendi adayını çıkaran muhalif partiler için benzer şey söylemek mümkün değil mi? demokrasi böyle bir şey, renkli bir ortam. sayın erbakanın iktidara yoksulluktan yolsuzluğa son derece ağır eleştirileri uzun yıllardır zaten var, özellikle israile giden gemilerin üzerinden ciddi bir alan açtığı ve ciddi bir farkındalık sağladığı söylenebilir, görmek isteyene elbette. öte yandan kürecik, esas itibariyle israili iran saldırılarından korumak amacıyla inşa edilmişti, kapatılsın diyor işte, emekliye de biraz yardım et diyor, ne var bunda?
    aynı şekilde iyi partinin akp nin kazanması için çalıştığı eleştirileri de son derece yersiz. geçen seçimde muhalefet bileşenleri birlikte olmayı denediler, başaramadılar. iyi parti de chp ye yedek lastik olmak zorunda mı? imamoğluna kazandırmayacağız iddialarıyla kahve köşeleri, esnaf ziyaretleri gezip, harıl harıl çalışıyorlar, hayli medyatik bir isim olan istanbul adayıyla kazanmak dertleri yoksa da kaybettirmek çabaları var, N’olmuş? akp dümenleriyle de mücadele ediyorlarmış bir yandan, daha ne yapsınlar?
    dem parti, istanbulda hem aday çıkardı hem güçlü bir isim tercih etti. belki de bu nedenle bu seçim fake videolar izlemedik, o terörist bu ajan arabeski de fazla dinlemedik. seçim sonrası bir çözüm sürecine evrilecek bazı gelişmelerin yaşanabileceği konuşuldu, dem-akp görüşmeleri olduğu iddia edildi ama geçen sefer olduğu gibi şeffaf olmayan ve meclisin dahil olmadığı şahsım çözer bir süreç kazanmaktan çok kaybetmekle sonuçlanabilir nitekim geçen sefer öyle olmuştu. dem, terör örgütü kanadı ile irtibatını kesmeden ve net bir tavırla samimiyetini göstermeden süreç te şeffaf bir şekilde kurgulanmadan bir şeyler söyleyenler boş konuşuyor demektir. bu partinin 6 milyona yakın oyu var, seçmeni istediği gibi oyunu kullanabilir. büyük oranda kendi adaylarına oy verecekleri gibi bir miktar oy da sayın kurum veya sayın imamoğluna gidebilir, N’olmuş?
    sayın imamoğlu, pek çok ankette önde görünüyor. sayın kurum güzel mühendis falan tabi ama partisinin oyunun üstüne bir oy dahi eklemiş değil, bilakis. düşük bir profil sergilediği için kampanyası heyecan uyandırmadı. ekrem bey ise, partisinin oyunu ikiye katlamış durumda. başarı budur. üstelik yalnız başına. her zaman yazdığımız gibi, karşısında sadece iktidar yok, iktidar bileşenleri var, kendi partisinin, ekrem beyin partideki ağırlığından dolayı-ki genel başkanı değiştirmişti- yerlerinden olma endişesi taşıyan ve kazanmasın çabasını gösteren bir kemik kesimi var, medyanın % 90 nının karalaması var, sahaya inmiş iktidar için çalışan bakanlardan imamlara kamu personelleri var, devletin maddi, manevi gücü var, aleyhinde çalışan propaganda aygıtları var, sayın erdoğanın çabaları var, kendi adaylarını çıkarmış muhalefet bileşenleri var…5 yıl öncesinin para sayma görüntüleri bile çıktı, bir de yandaşlar buradan ahlak dersi çıkarma gayretindeler, ahlak satacak mesele arıyorlarmış meğersem. peki, sayın iç işleri bakanı ayakkabı kutularındaki paralardan bahsederken nerdeydiler? ya da haber yasağı getirilen ihalelerde? meydan meydan oy toplayan mafya liderlerinin iddiaları tartışılırken? bir milletvekilinin boşanma davasında neler çıktı izlerken? kendi bakanlığına fahiş fiyattan mal satan bakanlar çiçeklerle uğurlanırken? pudracı mutfak komileri skandalları gündemdeyken? ahlaktan çok ahlaksızlık dersi vermek gibi.
    öte yandan ülkenin savcısı hakimi yok mu? polisi, jandarması? bari muhalefetin yaptıkları cezasız kalmasın değil mi?
    sayın imamoğlu kişisel başarısıyla, halkın sevgisini ve ilgisini kazandı, başarılı bir süreç yönetti, tek başına 7 düvele karşı mücadele etti
    dolayısıyla istanbul seçimini kazansa da kaybetse de o artık partisinin doğal genel lideridir, parti başkanı olmayı tercih eder mi göreceğiz ama onunla birlikte partinin sadece kadroları değil, iletişim dili de değişebilir ve daha geniş kitlelerde karşılık bulabilir diye düşünüyorum. gına dede tadında hala lakırdısından bir türlü kurtulmayı başaramadığımız kılınçdaroğlu bile iki oydan birini almıştı
    yakın bir gelecekte ekrem beyin çok daha başarılı bir sonuç alması muhtemel elbette.

  7. Berber… Haydi göreve!
    Bildiğiniz fıkra.
    Müşteri… Berber koltuğuna oturmuş… Ve sormuş:
    – Saçım ak mı, kara mı?
    Berber, “Az bekle” demiş:
    – Saçını keseceğim… Önüne dökülecek… Ak mı, kara mı görürsün.
    31 Mart Pazar… Millet görevini yapacak.
    Siyasetçiler de… Saçının rengini görecek.

  8. Kadın, mahkemeye başvurmuş… Boşanmak için… “Hâkim Bey” demiş:
    – Kocam evle ilgilenmiyor… Etten, sütten, zeytinden, peynirden vazgeçtik, ekmek bile getirmiyor… Çocuklar aç… Boşanmak istiyorum.
    Hâkim… Kocayı çağırmış:
    – Karın boşanmak istiyor… Ne diyorsun?
    – Hâkim Bey… Karımı seviyorum… Boşanmak istemiyorum… Mavi pencereli evimiz var… Mevsim bahar… Her yer yemyeşil… Kuş sesleri evden duyuluyor… Ağaçlar çiçek açtı… Yaz kapıya dayandı.
    Kadın… Yerinden kalkmış.
    “Hâkim Bey, görüyorsunuz işte” demiş:
    – Ekmek meselesine hiç gelmiyor.
    Bizde… Siyaset de, seçim kampanyası da buna benziyor.
    Yolsuzluk iddiaları… Parayla satılan adaylıklar… Dolarlar… Eurolar… Para sayma makinesi… Paradan yapılan kuleler… Ortalık toz duman.
    Millet… Sabah, akşam bunu konuşuyor.
    Parayı kim verdi? Kime verdi? Kime götürüldü?
    Para taşıyan çakarlı araç kime ait?
    Olay işportaya düştü.
    Fakat… Olaya adı karışanlara… Siyasetçilere bakıyorsunuz… “Eve ekmek götürmeyen koca” gibiler:
    – Laga luga… Haydi eller havaya… Hatırlamıyorum… Kumpas… Gülüyorum.

  9. cumhurbaşkanının banka promosyonu ile emekliyi tavlamaya çalışmasını görünce aklıma konyalıların darb-ı meseli geldi.

    konyalılar der ki elin düğün aşıyla misafir ağırlanmaz.
    malum Konya’da düğün yemekleri meşhurdur misafirini alıp tanıdığı birinin düğününe götürüp düğün yemeğinden ikram eden kişilere böyle denir.

    • Taraf arkadaş konya düğün yemekleriyle misafir de ağırlanır, davet de verilir, ne güzeldir konya mutfağımız:
      “Kayseriden, karamandan, konyadan/
      Güzel seven mahrum kalmaz dünyadan”

  10. Erbakan tam TR politikasının en politikacısı olmuş. (Ben şahsen bir dostum a şunu söylemiştim; Fatih Erbakan sayın Erdoğan ‘ı aratacak! Bak göreceksiniz👀).
    Erdoğan ‘ın İstanbul’a bakanları sürüp kendi kenardan seyretmekle İYİ yapıyor🤗.
    Kabine yenileniirr…
    Kurum gibi genç kuşak aynen İmamoğlu gibi pişer, belkide sürpriz yapar🤔.
    İYİ demişken, bir siyasetçi yada partisi için şans bir defa güler. Değerlendirdin değerlendirdin! Yoksa gaptırırsın şapkayı.
    İmamoğlu tam donanmlı; parti başı yada şehreminlik hafif kalır ona görünen👀.
    Bakanlara verip veriltiriyor😂. Erdoğan kendi gelseydi ya!!!🤣😂🤣🤣🤣
    Cüppeliler!!! (Her bi şekil ve şemali) ile tarikat cemaat modası da böylece (bu yerel seçimle) son bulacak gibi.
    Dem yada sol siyaset te bir çeki düzen verip kendine, ne kadar ayrı ne kadar nefes nefese antrenmanı yapıyor böylece👏.
    Dostum da şöyle diyo..
    HİÇBİR ŞEY ESKİSİ GİBİ OLMAYACAK😊

  11. “Uluslararası şöhret bulmuş bir Bulgar yazar, ‘sansürcülük’ ile alay ediyor 
    23 Şubat 202424

    “Bu konu da nereden çıktı?” diye düşüneceklere savunmam şu olacak: Ülkede, şu sıralarda, belli görüşleri beğenmeyip onlara sahip olduklarını işittikleri kişilere sansür uygulanmasını isteyen, hatta ilgili yerlere resmen şikayet edip haklarında hukuki süreç başlatılmasını bekleyenler çıkıyor…
    Ve ben de, günlük okumalarım sırasında bir dergide karşıma çıkan mülakatta okuduklarımla, bu günleri karşılaştırıp, ülkem adına rahatsızlık duyuyorum.”
    😂😂😂😂😂diyor yazar tam bir komedi..niye komedi çunki sebeplerim var..
    Bu yazıda sayın yazar sansürü kötülüğü ülkesi adına rahatsızlığını dile getirmişti..Ama sızlandığı seyin alasını kendisi yapıyor.Sansür illada bir otorite tarafından fikirleri yasaklanıp kırpılması değildir.sayın yazar hala CHP deki balya balya paraları ve imamoğlunun vaadlerini unutmasını hatırlamamasını bir gündem yapıp iki satır yazmadı😂😂😂😂Ülke balya balya paralar ile çalkalanıyor 😂😂😂ülkenin. en büyük şehrinin başkan adayı vaadlerini unutuyor.hatırlamıyor…..ama siyaset yazan yazar bunları hiç görmezden geliyor.😂😂😂😂kendi kendini sansürlüyor…sansür illada otoritenin yasaklaması mı 😂😂😂😂dansürü kendisi yapıyor..ondan sonrada ülkesi adına rahatsızlık duyuyor.işte komedi olan taraf bu.😂😂😂ondan sonra yandaş medya …şu bu 😂😂😂😂bu sansür değilde nedir..???bence âlâsı….

    • balya balya para lafına duydukça aklıma 17-25 Aralık geliyor nedense

      • balya balya para lafına duydukça aklıma 17-25 Aralık geliyor nedense😂😂😂
        tarafsız bakınca demişsin ama bence senin okuduğunu anlama sorunun var tarafsızda bakmıyon daha çok iktidara ya yan bakıyon gibi 😂😂..burda anlatılmak istenen SANSÜR….sansürden dert yananların kendi sansürlerini yapması..yani lahana perhiz turşu hikayesi 😂😂😂😂

        • burda anlatılmak istenen 17/25 değil,
          sansür.
          sansürden dert yananların kendi sansürlerini yapması,
          yani lahana perhiz turşu hikayesi.
          yani ballı börek hikayeleri değil.
          neden anlamamış ki?
          gayet güzel anlatıyorsunuz oysa:)))

        • Bence okuduğunu bırak kendi yazdığını bile anlama sorunu olan besbelli ortada. Yorumunuzda “balya balya” lafı 2 kez geçiyor.
          Yazdığınızı bir kaç defa okumadan göndermeyin derim.

    • Bir ilavede benden olsun. Yazarın söylediği tanıdığı kendi iç sesi bunu göz önünde bulundurun her seferinde. Sorduğu soru ya onu haklı yada yazarı haklı çıkarıyor çünkü birbirinin tersi oluyor genelinde. Hala aklımda takılı olan kimden yana olduklarını çözemiyorum. Öyle yazıyorlar ki muhalefet yanlarında hafif kalıyor. Kimi beğeniyorlar A. Davutoğlu mu,A. Gül mü ikiside çıksın yapsınlar siyasetini birisi yaptı % 50 civarında oyum var dedi gördük. Diğeri sinik olarak gidiyor haa nedeni ne olabilir diyorsanız ya kendine güvenemiyor yada siyaset yapmak istemiyor. Çıksın yapsın ve boyunun ölçüsünü alsın diyorsanız. Ne diyebilirim ki? Yok demokrasilerde muhalefet var diyorsanız istediğini yazar tabi tabi haklısınız ama yılın her günü de mi böyle olacak. Bozuk saat bile bunlardan daha objektif gün içinde hiç olmazsa iki kez doğru gösteriyor. Bana hala garip gelen şey bu tipler eskiden ak partiliydi şimdi en muhalif oldular.CHP liler hiç bir şey değişmedi diyorlar (Davutoğlu,Babacan giller gibileri dahil) 180 derece fark diyor var ak parti değişti mi değişmedi mi? Birisi yanılıyor yada yalan söylüyor.

    • sansür senin sandığın gibi otoritenin yasakları değil, sansür hakikatin gizlenmesine denir. yazdığın hakikatli bir şey olsaydı engellenmezdi,

      hem yazarın seni sansürlediğini düşünüyorsan sen de yazarı sansurlemişsin en azından iki yazısını okumayarak. böylece ödeşmiş olduğunuzu düşünüp rahatlayabilirsin:))

  12. Sapkadan yeni tavşan çıkar mı çıkmaz mı bilemem , belki bir son dakika golü gelebilir ?
    Ancak dün bir kabahati başkasına atma manevrası geldi : Meğer EYT. , halkın çok istemesi ve zorlaması yüzünden olmuş!
    Vay be !

  13. Sayın yazar “Pazar günü yapılacak seçimde DEM Parti tabanı İstanbul ve Ankara’da nasıl oy kullanacak, bu nokta çok önemli.” buyurmuş, elhak öyledir!
    Lakin önceki seçimlerde, kürtçü partinin
    “seni başkan yaptırtmayacaaaz!!!” söyleminin hangi sonuçları yarattığını
    hepimiz hatırlıyoruzdur, öyle değil mi?

  14. Kıyası kabil değil
    Malum birileri, gerçekleşmemiş bir mağduriyet edebiyatı üzerinden sahte kahraman üretmeye çalışıyor.Neymiş efendim; İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken Sayın Tayyip Erdoğan’a da böyle yapılmış, haksızlığa uğrayan Erdoğan hapis yatmış ama ondan sonra siyasette gerçek bir kahraman gibi parlamış ve parti lideri, başbakan ve cumhurbaşkanı olmuş.Erdoğan’la İmamoğlu arasında böyle bir benzetmeyi yapabilmek için, insanın aklını peynir ekmekle yemiş olması lazım! Zira böyle bir kıyas (benzetme), Galata Kulesi’ni Gor Çukuru’na benzetmekle aynıdır.Millete rağmen iş gören ve bunu belli etmemek için, sürekli olarak, şapkadan tavşan çıkaran bu zihniyetin özelliği öküzün altında buzağı aramak ve sahte kahramanlar üretmektir.

    • İstanbul’da bütün bakanlarını ve kendini ortaya atan Erdoğan sizin gibi düşünmüyor herhalde. İstanbul’u alan Türkiye’yi alır diye kehanette de bulunmuştu. Herhalde öyle olacak. Yürü İmamoğlu seni kim tutar. İmamoğlu İstanbul’u üçüncü defa alacak. Arkasından Erdoğan ona Twitter’dan siyaset yasağı getirecek. Zulada bekliyor o karar. Ama hiç biri Erdoğan’ın sonunu ve İmamoğlu’nun yükselişini engelleyemeyecek.

Yoruma kapalı.