Seçim kazanmanın psikolojik yöntemleri var.. O yöntemleri iyi kullanan seçimleri kazanıyor…

17
Reklam

ABD’de, Kasım ayında yapılacak seçimde, seçmenlere, iki ihtiyardan birini tercih etme seçeneği bırakıldı. Ya Joe Biden’e -Demokrat, 82 yaşında- oy verecekler ve onu yeniden başkan yapacaklar ya da Donald Trump’a -Cumhuriyetçi, 77 yaşında-…

Kendi açımdan, ABD’deki, iki şerden birinin seçimi gibime geliyor…

Daha ilk girdiği seçimden -2016- başlayarak hiç aklımdan çıkaramadığım bir soru var: Amerikan toplumu gibi bir toplumun insanları nasıl olur da Trump gibi birini başkan seçebilir?

Bu seçimde aynı soruyu iki aday için de sormak mümkün.

Amerika’yı düşünürken, aslında aklım bir yandan da bizim seçimde…

Muhafazakar dostlarım, benzer soruyu, CHP ve adayları için soruyor. CHP aslında oyların yalnızca dörtte birini alıyor, yani muhafazakar partilerin genellikle aldıkları oyların yarısını. Ancak yine de, muhafazakarlar, “CHP’ye oy verilir mi?” sorusunu sormadan edemiyorlar.

Oyları ne kadar düşerse düşsün, yüzde 25 civarında oy almaya devam ediyor CHP…

Solun her çeşidi, Kemalistler ve CHP seçmenleri geniş kitlesi içerisinde yer alan insanlarımız da, benzer bir soruyu, muhafazakar partilere oy verenler için soruyorlar.

Reklam

Muhafazakar partilere ve o partilerin çıkardığı adaylara bakıp “Nasıl oluyor da insanlar, bu tür partilere ve onların çıkardığı şu adaylara oy verebiliyorlar?” sorusunu yöneltiyor onlar da…

Sahi, insanlar oy verecekleri partiyi ve adayı nasıl seçiyorlar dersiniz.

İlk bakışta tuhaf gelebilecek bu soruyu sormama sebep olan, birkaç yıl önce alıp kütüphaneme yerleştirdiğim ve birkaç gün öncesine kadar varlığını unuttuğum iki yabancı kitap…

Amerikalı sosyal psikolog Prof. Jonathan Haidt, araştırma grubuyla birlikte, uzun yıllardır bu konu üzerinde çalışıyor. Yalnız ABD seçimlerini değil, Hindistan ve Brezilya seçimlerini de yakından izleyerek… 

Önce 2012 yılında ‘The Righteous Mind: Why Good People Are Divided by Politics and Religion’ (Haklı Zihin: Nasıl oluyor da politika ve din iyi insanları bölebiliyor) eserini çıkardı Prof. Haidt.

Çok sayfalı -300 sayfa- bu eserinde, konu ister istemez dağıldığı için, araştırma grubunun esas cevabını aradığı temel soruya cevap teşkil eden eserin bir bölümünü genişleterek, daha az hacimli -43 sayfa- ‘Why Do They Vote That Way’ (Neden öyle oy kullanıyorlar) başlıklı bir kitap haline getirdi (2018).

Prof. Haidt muhafazakar olmayan, hatta yola çıkarken muhafazakar düşünceye sahip olanları küçümsediğini itiraftan da çekinmeyen bir bilim insanı. Konuya merak sarmasının sebebi de, zaten Bush ve Trump türü adaylara oy verebilen insanları küçümsemesi…

Ancak yola çıkınca, muhafazakar seçmenlerin beslendiği TV kanalları ile gazete ve dergileri yakından takip etmeye başlamış, birebir görüşmeler yaparak muhataplarını bizzat anlamaya çalışmış.

Reklam

Bulmak istediği, Trump gibilere oy veren insanların hangi güdülerle öyle davrandıkları…

Tabii, bunu yaparken kendisine yakın bildiği tarafın, adaylarına oy verme güdülerini de bulmaya çalışmış…

Ulaştığı temel düşünce, iki tarafın da benzer motiflerle hareket ettikleri…

Kitleleri bir fil ve üstündeki sürücü olarak tanımlıyor yazar. Sürücü fili güdüyor görünse de kocaman fil de gidişi etkiliyor. 

Fil, bu benzetmede, her kitlenin doğuştan sahip olduğu ve çeşitli etkilenmelerle benimsediği değerleri temsil ediyor; sürücü ile kast edilen de, akıl, mantık ve bilimle kazanılan değerler…

Bu ayrım bilinmeden kampanya yürüten partilerin genellikle seçimi kaybettiği sonucunu ediniyoruz bu çalışmadan. Yalnızca mantığa ve akla hitap etmek sonuç almaya yetmiyor; kampanyaları insanların doğuştan edindiği ve sonradan benimsediği değerleri göz önünde tutarak ve akıl, mantık ve bilimle de donatarak yürütmek gerekiyor.

Göz attığım kitaptan öğrendiklerimi, bir aydan uzun süredir yakından izlemeye çalıştığım bizdeki yerel seçim kampanyalarına uygulamaya çalıştım.  

AK Parti, karşı partileri ve adaylarını suçlayarak o tarafın seçmenlerini ürkütmeye çalıştı; buna karşılık, daha çok kendisine oy veren kitleyi yanında tutmayı hedefleyen, toplumun diğer yarısını teşkil eden insanları kendisine oy vermeye yöneltmeyi fazla önemsemeyen bir kampanya yürüttü şimdiye kadar…

Prof. Jonathan Haidt’ın eserlerindeki bulgulardan haberdar değiller besbelli.

CHP’ye gelince… Onlar karşı partilerin tabanlarından da oy alma gayretindeler, ancak bunu yaparken filin gövdesini teşkil eden genel değerleri fazla hesaba kattıkları söylenemez.

Hangisinin bu işi iyi becerdiği konusunda hakem, sandık olacak.

ΩΩΩΩ 

Reklam

17 YORUMLAR

  1. adam dış işleri bakanı galiba gıpta ettiği eski soylu bakana özenmiş ve ondan rol çalarak “biz vurdukça PKK köşeye sıkışıyor” demiş. böyle sözlere bizim sokaklarda lafa bak hizaya gel derler:)))

  2. VERMEYE ALIŞMIŞ
    Sosyal medyada sizlerin de tanık olduğu bir psikiyatrik bir olay var.
    Vatandaş mevcut uygulamaları öyle bir eleştiriyor ki, sanırsın icraat sahiplerine hiç oy vermemiş yada kıyamete kadar hiç oy vermeyecek derecede
    pişman-ı nadim olmuş.
    Hatta “ellerim kırılsaydı da oy vermeseydim” diyor.
    Sayın seyirciler o da ne!!!!
    Son olarak oy tercihi soruluyor
    Yine yeniden şikayet ettiği icraat sahiplerine oy vereceğini söylüyor.
    İlk anda bu görüntülerin
    “çalışılmış bir trol tiyatrosu mu?” olduğu akla geliyor.
    Ancak başta dile getirilen eleştirilerin içeriğine bakınca bunun da mümkün olmadığı anlaşılıyor.
    Zira eleştirileri çok gerçekçi ve somut verilere dayanıyor. Eleştirileri “hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı” gibi genel ifadeler yerine, net gelirini, harcama kalemlerinin net tutarını, çocuk sayısını ve çocuklarına verdiği günlük harçlık miktarlarını beyan ediyor.
    Yani ciddi ciddi eleştiriyor.
    Bu kadar eleştiri sonunda bu tercihi şaşkın şekilde izliyoruz.
    Diyebileceğimiz tek şey:
    Vermeye alışmış. Vermeden duramıyor.

  3. Yazarımızın bu günkü yazısını zengin leştirecek Söner yalçın isimli yazar da çok güzel açıklamış siyasetin durumunu.
    CeHaPe şunu yapmış ta,Akp bunu yapmamış mı? Daha kötüsü CeHaPe hiç birşey yapmamış oluyor bunun yanında😊.
    Neoliberal ekonomiden medet ummanın neticesini mi görüyoruz acaba?
    Peki akp de büyük seçim taktiğiyle küçük seçimi de kazana bileceğini nerden buldu? Kim üfürdü?
    Hele ki içişleri adalet ve hatta diş işleri bakanlarını sahaya!! (Tüm Türkiye yi dolaşsalar amenna☹️) sürdüren zeka gemi azıya aldık mesajına evrilir se ya!!??
    Bu seçmenin sağ gösterip sol gösterdiği seçimleri de mi hatırla mıyorsunuz hiç? (Ecevit Mesut Özal Tansu… ne çabuk unuttunuz o yılları?)

  4. dün akşam metro girişinde akpari adayinin broşürlerini dagitiyorlardı, öğrenciye yüzde 40 indirim vaadi o broşürlerde de yer almış. muhalefet bunu gaf sanıyor hala.

    akparti her söylediğini ince ince planlayarak söyler sonra da ben sadece vadimi yerine getiriyorum diye kendini savunur. tıpkı “Venedik Taciri”ndeki öz kızının bile kendisinden nefretle ve intikam alircasina kaçan yahudi tefeci Shylock gibi.

  5. “CHP’ye gelince… Onlar karşı partilerin tabanlarından da oy alma gayretindeler, ancak bunu yaparken filin gövdesini teşkil eden genel değerleri fazla hesaba kattıkları söylenemez.” Tespiti ile yazar en önemli seçim rey araştırmasının en hakiki damarını bulmuş aslında 😊. Onlarca cilt yazılır sadece bu konuda.
    Biz yazıyı geçelim bakalım sonuca:
    -Atatürk’ün politikasıyla yüzyılı aşkın süredir bu cumhuriyet ayakta. Yüzlerce tarikat cemaat (hatta ihtilal bile yapmaya kalktılar) yıkamadı bunca zamandır.
    -Etnik bölücüler için ise zaten girmiş devreye yüce Allah, ha bire alıyor onları cehennemine:(
    Gelelim saadete.. pardon yeni refah ta olsa olur derseniz;
    Bu ikisinin toplamına rahmetli M.Yazıcıoğlunun partisi gibi partileride katarsanız!… hımmm… 2+2+1+…=piskevit hesabı yaparsak çıkan sonuç inanç temelli siyaset te yükseliyor diyebilir miyiz?
    -CeHaPe zihniyetinin kaybedip kaymetmeyeceği konusu beni ilgilendirmiyor, çoğu seçmen gibi. Lakin,
    İstanbul’da uygulanan seçim taktiği (genç adaylar) tutarsa ve seçmeni başta halk doğru algılarsa;
    CeHaPe den olur o zaman bir cacık.
    Yoksa!… sonumuz kalır sağ siyasetin insafına!🤔

    • 31 Mart İstanbul için bir tür ölüm-kalım seçimi gibi.
      İmamoğlu’nun bir kez daha seçilmesi ise İstanbul’un intihar gibi. Allah saklasın.

  6. “Sahi, insanlar oy verecekleri partiyi ve adayı nasıl seçiyorlar dersiniz”

    El cevap: Karşılarına çıkartılan seçeneklerden. Bir aday nitelikleriyle tam olarak kafaya basmasa bile ehven-i şer yöntemiyle birine karar verip seçiliyor.

    Şöyle veya böyle birine karar kılmak ABD gibi ülkelerde sonucu fazla etkilemiyor. Neticede, kimi seçersen seç ne farkeder, sistem sağlam. Politikalarda fazla değişiklik olmuyor. Trump, sistemi epey zorlamış olsa da sistemde kendisi gibi fazla radikal işlere gitmek istiyenleri hizaya getirecek kontroller de var.

    Bizde 1-2 parti yoluyla empoze edilen adaylarla birlikte bazı alternatifler sunan yeni sistemler düşünülse ne iyi olur. Bunlar internet üzerinden kendilerini tanıtıcı ve sorunlara çözüm üretici programlarla ön seçimlerle de tayin edilebilir. Örneğin, partilerin kendi adaylarının yanısıra partiler üstü/dışından ama liyakat sahibi kişiler de aday olabilmeli. Bu şekilde tarafsız kontenjandan ortaya çıkabilecekler hakkında seçmenler karar vermeli. Ayrıca, tabiri caizse, bileğinin hakkıyla böylece seçilenler, İKTİDARdaki parti/Başkan kim olursa olsun onunla uyumlu olarak çalışmayı baştan kabul etmeli. Bu şekilde liyakat sahibi, en yetenekli, hizmet arzusu/aşkı ağır basan alternatif simalar taze kan olarak siyasete kazandırılabilir.

    • ehveni şer nedir?
      senin ehveni şerin benim ehveni şerimi dövmeye kalkarsa ne olur?

      devlet başkanının ehveni şeri ile brokrat memur takımınin ehveni şeri aynı mıdır, aynı olmasi için ne olması gerekir?

      ehveni şer şer olanı meşrulaştırma aracı mıdır?

      ehveni şer hak yolda yürürken içilen kızılcık şerbeti midir, öyleyse o kızılcık şerbetini içen herkesin niye içmek zorunda bırakıldıklarını bilme hakkı yok mudur? bilseler gene de şerbet tadı mı alırlar?

      bu sorulara doğru cevap verebilen akıl-iman sentezi sınavından en azından benden geçer not alırlar.

      • Her şey izafi, taraflar adaylarını gösterir. Onlar da projelerini takdim eder. Gerisi seçmenlerin algısına analizine kararına kalmış. Oy kullanacak olan onlar. Hep öyle olmamış mıdır?

        Vereceğin notu bilemem ama “sentez”de negatif bir durum işareti yok. Aynı hatayı yapınca size daha önce de bu durumu izah etmiştim. Ayrıca, olur olmaz konularda vırt zırt referans verilerek ayağa düşürülecek bir kavram değil! Oy verme işi ve seçmenlerin tercihi ayrı konular.

    • Sayın hb “Bunlar internet üzerinden kendilerini tanıtıcı ve sorunlara çözüm üretici programlarla ön seçimlerle de tayin edilebilir.” filan demişsiniz de,
      tam da istediğiniz gibi güya bağımsız bir aday var(“internetçi abi” diyorlar:)
      Adamın tek derdi,
      halkın ve turistlerin de dolaşımına açılan istanbul üniversitesinin tarihi kampüsünü tekrardan yüksek demir kapılarla kapattırmak!
      Ama aynı kampüsün içinde sürüler halinde dolaşan köpek sürüleriyle ilgili hiçbir vaatte bulunmadı,
      en azından öğrenci yemekhanesini başıboş köpeklerin hizmetine tahsis edeceğim filan demedi:)
      Alın size taze kan…

      • O değindiğin internetçi abini bilemem ama internet faydalı birçok amaç için biçilmiş kaftan ve hodri meydan nitelikli pratik/ekonomik değerde bir ortam. Faydalanmasını bilenler için önemli bir nimet.

        Köpeklerin çoğalması insanların yaşam alanını daraltıyor ve risk oluşturuyorsa Çiçek Pasajına meze yapma şıkkı dahil birçok çözüm düşünülebilir. Kafalar bulutlu olunca ne farkeder, meze mezedir! Köpeğini şarküterilerin “meze” vitrinlerinde görmek istemeyenler de sokağa bırakmaz, sahip çıkmasını öğrenir. Şaka değil, bazı kültürlerde/ülkelerde tercih edilen bir protein çeşidi. Madem o kadar bol ihraç edilebilir..

  7. Demokrasi uzlaşma demek. Karşı tarafı anlamak ve yönetim politikalarını herkesin kabul edeceği şekilde belirlemek demek. İktidar çoğunluğuna güvenerek demokrasiyi terketti. Bu aslında muhalefet için bir fırsat. Muhalefet daha demokrat olduğunu gösterebilir ve herkese eşit davranacağını ispat edebilirse, ve güven verebilirse ülkeyi yönetme görevi kendisine verilebilir. Bunun için güvenilir ve seçilebilir insanları aday göstermeli ve iktidarı da almalı. İmamoğlu ve Yavaş bu şekilde aday yapıldılar ve iktidardan yönetimi devraldılar. Üstelik tüm antidemokratik şartlara rağmen. Bu görüldüğü ve ispatlandığı halde neden CHP hala tutuk davranıyor diye sormak lazım. Eğer bu iki aday sadece göstermelik olarak yapıldıysa, elbette değişen bir şey de olmayacak. Sonuçta ikna etmeniz gereken çoğunluğu oluşturan muhafazakar seçmenler. Oylarına talipseniz onların da seçebileceği adayları çıkarmak zorundasınız. Eğer daha fazla buraya asılmazsanız iktidar olma şansınız da artık yok. Eğer demokratsa, CHP kapılarını daha fazla muhafazakar siyasetçilere ve her iki toplum kesimine de hitap eden adaylara açıp, daha fazla demokrat olması gerekiyor. Yok hayır biz kurucu ideallere bağlıyız ve hiç değişmeyeceğiz diyorsanız bu durum da değişmeyecek. Karar sizin elbette. Demokrasi iktidarın mutlaka ve sürekli değişmesi demek. İki tarafın birbirinin tam zıddı olması gerekmiyor. Tersine bu olmamalı. Her iki taraf da iktidara geldiğinde tüm topluma bir şey vermeli, sadece kendi tabanına rant devşirmemeli. Yarış tüm ülkeye daha iyi hizmette olmalı, bal tutan parmağını yalamamalı. 70 daire sahibi belediye başkanı adayları olmamalı.

    • Siyaset… Sadece Meclis’te, partide yapılmaz… Ya da televizyon ekranlarında.
      Siyasetin asıl arenası… Sahadır.
      Siyasetçi… Sahaya çıkmalıdır… Halktan kopmamalıdır… Kendisine oy versin vermesin, insanlardan uzak kalmamalıdır.
      Ramazan’da… Üstelik Anadolu’nun soğuğunda, ayazında… Halkla kucaklaşmak kolay değil.
      Ama… Sıcak odada, rahat koltukta siyaset yaparsan… Seçimde nal toplarsın.

  8. Bulunduğum ilde iş adamı olan kuzenim bir önceki seçimde belediye başkanı olan daha sonra ara vererek yerini başka bir partinin adayına bırakan ve şimdiki seçimde yeniden aday olan eski başkan için şu ifadeleri kullandı.
    Belediye başkanı olduğu dönemde bize çok engel oldu. iş yerimizle ilgili çok zorluklar çıkardı ve işlerimizin aksamasına dolayısıyla zarar etmemize neden oldu.
    Fakat Tayyip Bey’in hatırına ona oy vermeye mecburum. Yoksa başka partiden daha iyi aday var.
    Bu da benim şahit olduğum oy verme tercihlerinden bir örnek.

  9. Başkalarını bilmem ama bizim toplum futbol takımı tutar gibi parti tutarak oy veriyor.Karsidaki allami cihan olsa da büyük bir muhafazakar kitle örneğin CHP ye oy vermez diğeri de tam tersi.
    Oy verirken ya sürekli kendine uygun partiye oy verir veya çok kizdiysa tepki olsun diye rakibe verir
    Yoksa karşı partiyi analiz ederek değil.Ornegin İmamoğlu :kimler oy veriyor
    1 ezelden CHP kiler
    2 Sn Erdoğan’a kızanlar
    Yoksa İmamoglunun aklına zekasına durustlugune isbilirligine değil.

  10. NİYE OPERA VE BALE BİLETİ YOK?
    Bir bakanımız emeklilere müjde kapsamında, emeklilerimize ucuz ” sinema ve tiyatro” bileti
    vaat etti.
    Zaten ülkemizde sergilenmekte olan
    “Demokrasi Tiyatrosunu” bedava izliyorduk.
    Yani bedava tiyatro paralı hale gelmiş olacak.
    Tıpkı %50 öğrenci indirimi uygulanırken, gaflarıyla meşhur bir Büyük Şehir Belediye başkan “adayının” öğrencilerimize %40 indirim vaat etmesi gibi.
    Yani şayet seçilirse öğrencilerimiz %10 zarar etmiş olacaklar.
    Emeklilerimizin olmazsa olmaz kültürel faaliyetlerinden birincisi sinema ve tiyatro ise ikincisi de opera ve bale.
    Emeklilerimiz oy vermeye kesin karar vermiş iken opera ve bale’yi indirim listesinde göremeyince bu kez kesin olarak vazgeçerler.
    Benden söylemesi.

Yoruma kapalı.