Pek çok sabah, gazete mütalaa girişimimde karşıma çıkan en önemli haber, cumhurbaşkanı imzasıyla değişik devlet kurumlarına yapılan atamalarla ilgili oluyor.
Bu sabah da öyle oldu. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan onlarca ülkedeki büyükelçiyi görevden almış, onların yerlerine yeni isimleri atamış; bu arada aynı kararnameyle bakanlıkların çeşitli birimlerine de çok sayıda atama yapılmış…
Kimileri fena halde üzülmüş, kimileri de sevinçten uçar hale gelmiştir bu insanların…
Herhalde hepsi yapılan işlemi hak etmiştir.
‘Devlet’ denilen kurum ile ilgili en eski belgelerden günümüz siyaset bilimcilerinin eserlerine kadar konu ne zaman ele alındıysa, liyakatin önemine mutlaka atıfta bulunulduğu görülür. Liyakatin önemsiz sayıldığı devletlerin çöküşünün kaçınılmaz olduğuna dair fikir beyan etmemiş filozof yoktur.
Konu bir süredir hazine ve maliye bakanı Nureddin Nebati yüzünden benim de gündemimde.
Ülke gündemi hayli zamandır ekonomiye kilitli olduğu ve vatandaşlar geçim derdine düştükleri için, konunun birinci el sorumlusu olan bakan ne derse kulak veriliyor, çıktığı TV programları dikkatle izleniyor.
O da, sağolsun, görev tanımında “Vatandaşları her fırsatta aydınlatmak, piyasaları rahatlatmak, geleceğe umutla bakılmasını sağlamak, yerli ve yabancı yatırımcıları teşvik etmek” ibareleri bulunduğu için olacak, her fırsatı değerlendiriyor.
İşini iyi de yapıyor.
Derdini en güzel anlatan bakanların başında Nureddin Nebati geliyor…
Nedense ara sıra gazetelerde yerini kaybedeceği, hatta ekonomi alanında sözcülük görevinin bir başka devlet görevlisine verildiği gibi haberler çıkıyor ya, siyasi gelişmeleri yakından izlemeye çalışan, bu arada ekonomi alanında yorumlar yazıp konuşmalar yapan kim varsa, hepsi, böyle bir ihtimali eminim tedirginlikle karşılıyordur.
Eminim öyledir.
Kendi hesabıma Nebati Bey’in bakan olmadığı bir siyasi hayatı bugünkünden çok daha fazla çekilmez bulurum.
Gözleri ışıl ışıl bir bakanımız onun sayesinde var. Yine onun sayesinde, ekonomiyle her gün ilgilenmek yerine, ara sıra gözlerimizi kapatmamız ve altı ay sonra uyanmaya kendimizi ayarlamamız gerektiğini biliyoruz. Bizler de onunla birlikte uyumaktayken Rusya Ukrayna’ya saldırmışsa ve ülke ekonomisi türbülansa girmişse, o türbülansın getirdiği sıkıntıların önemsenmemesi gerektiğini de ondan öğreniyoruz.
Az bir olay mı bu?
“Enflasyon mu?” dediniz, iyi ama hayat pahalı hale gelmişse sebebi belli işte…
Hem Nebati Bey’in, değişik ortamlarda, enflasyon oranları azmış, herbiri yüzde 7 veya 8 gibi yüksek oranda enflasyonla baş etmek zorunda kalmış ülkelerin bakanlarıyla karşılaştığında, içinde bulunduğu hükümeti tam da o konuda övmeyi başarması az bir olay mı?
Batılı bakanlar yüzde 7-8 kadar enflasyon yüzünden sokağa çıkamazken, bir tek o devletin bir kurumunun -TÜİK’in- yüzde 79.6 olarak açıkladığı hayat pahalılığına rağmen insanlarla karşılaşmayı göze alabiliyor ve bunu iftiharla kamuoyuyla paylaşabiliyor…
Hadi söyleyin bakalım, Nureddin Nebati’den başkası tarafından yapılabilir miydi bu?
Nureddin Nebati’nin bu başarısını anlattığı TV programında, hemen ardından, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a atıfta bulunması da cesaret işiydi doğrusu…
Yabancı bakanın, kendi sorumluluğunun onun tarafından hatırlatılmasından sonra, yüzü kızarmış olmalı.
Aralarında geçen mükalemeyi öğrenince onun namına benim bile yüzüm kızardı.
Ülkemizi yurtdışındaki toplantılarda temsil ederken karşılaştığı “Türkiye’de enflasyon üç haneliye yaklaştı” cümlesiyle muhabbet açmaya çabalayan yabancı bakanı payladığını anlattığı TV programının o bölümünde, Nureddin Nebati’nin gözleri her zamanki gibi ışıl ışıldı.
Vatandaşlar kendisini takdir ediyor ve onun “Sabredin” tavsiyesine karşılık olarak “Yeter ki, sizler bu sorunun üstesinden gelebilin” temennisini tekrarlıyormuş…
Korkusuzca karşılarına çıkan bakanla, o temenniyi aktaran vatandaşların dalga geçtiğini ima edenler de var; o tiplere bakanlar ne yapsalar yaranamıyorlar. Öküzün altında buzağı arayan kişilerden ne hayır beklenebilir ki zaten?
Üslubu açık, anlaşılabilir biri bakan Nebati. Başkaları gibi üstü örtük veya aleni tehditler savurması yok. Daha da önemlisi, pek çok politikacının tersine, Nureddin Nebati’nin içi-dışı bir…
Geçenlerde, AK Parti iktidarının bir bölümünde partide sorumluluk taşımış biriyle konuşurken, Nureddin Nebati’yi eski günlerden tanıdığı gündeme geldi. Fazla uzaklarında olmayan biriymiş. “Üç dönem milletvekiliydi, Berat Albayrak bakanken o da yardımcısıydı; tanınması doğal” dedim.
Ben bunları söyleyince, uzun yıllar AK Parti’de sorumluluk taşımış o kişinin, hayretler içerisinde kaldığını fark ettim.
“Milletvekili miydi, üstelik bakan yardımcılığı da yapmıştı ha?” demesini yadırgadım.
Onun üzerinde hiç iz bırakmamış olmasına bu defa ben hayret ettim.
Bakanlık dönemi zihinlere kazılacaktır, işte buna eminim.
Her sabah benim gibi gazetelerde çıkan atamalarla ilgili kararnamelere biraz da “Nureddin Nebati görevden alındı mı?” merakıyla göz atanlar olduğunu biliyorum.
Tam tersine, ben böyle bir gelişme olabileceği tedirginliğiyle o tür haberleri okumaktayım.
Ne de olsa kadir bilir biriyim ve değerden anlama konusunda da iddialıyım.
ΩΩΩΩ
[…] […]
[…] […]
“Bunlara kalsa dolar 10 lira olacak, enflasyon yüzde 30’u geçecek, bankalar tökezleyecek, hazine iflas edecek. Ne oldu? Ne oldu? Bunların hiç biri oldu mu?”
Zihniyet her yerde kendini belli eder:))
Ddm hanım “maalesef ilme, bilime, güzele, sanata, sevgiye düşman, karanlık bir zihniyetle karşı karşıyayız işte, kutuplaştırılma bunun bir yüzü…” demiş, matematiğe ve geometriye değinmiş..” demiş iki gün önce. Değindiği noktalar önemli. Her zaman sayfaya girecek pek vaktim olmuyor. Bu vesileyle düşüncelerimi arzedeyim.
İşler neden bu hale geldiği konusu üzerinde durduğum “Akıl*İman Sentezi” zafiyetiyle ilgili. Teorim bu! Ancak, her zaman bu zayifette değildik, yaptığımız yanlışlıklar içine girdiğimiz sapkınlıklar bu hale mahkum etti bizleri. DiN(ler)le verilmiş temel doğrular her zaman yanıbaşımızdayken sırt çevrildi. Bu da zamanla, yukarda değindiğim iki bileşenin adeta çarpanlarına ayrılmasına (kutuplaşmaya) yol açtı. Sonunda birbirine karşı tahrip edici/yıkıcı olmaya başladı. Dahası, bunların “lider benim, ben ben ben!” havasında olanlarca topluma aktarılmış olması.
“Akıl*İman Sentezi” gözlüklerinden baktığımızda, “matematik”in, eşyanın tabiatına dair Bilim(lerin)in ortak lisanı olduğunu görürüz. Bilim, “pozitif” kategoride sekülerize edilerek izole edilmeğe çalışılmışsa da, Allah’ın tabiata/yaradılanlara yansımasının sistematiğini konu edinir. Bunun böyle olması da benim gibi birine aslında pek dert değildir. Her ne kadar, “Sezar’ın hakkı Sezara” hesabıyla “Allah’ın hakkı Allah”a” denebilirse de, Allah herşeyden münezzehtir. Bazı insanlar “sekülerizm”e sığınarak bu işin hakkını verememişse kendi sorunudur. Matematiğin “insan”ın bir icadı mı, yoksa halihazırda var olan sistematiği keşfi mi konusu tartışmağa değer bir konudur. “Geometri” tabiattaki nesnel herşey gibi Allah’ın insana hitabetlerindendir. İnsanoğlunun her sanat eseri nasıl ki sanatkarını akla getirirse/düşündürürse, tabiattaki herşey de Allah’ın sanatının tezahürü birer belgedir. Tabii ki bu “Akıl*İman Sentezi”ne göre böyledir, yoksa içersinde “iman” olan herşeye bazılarının tüylerinin diken diken kalktığı bilinen bir gerçektir.
Çok sayıda, dünya kadar üniversitelerimiz oldu. Herbirinin devlete/millete büyük maliyeti var. Bunlarda doğru düzgün matematik öğretilmiş olsa, kafa karıştırıcı değil titizlikle seçilen örneklerle pratik hayattaki uygulamasına geçişler yapılarak matematiğin her konusu sevdirilse, ülkemizde eğitim kalitesine muazzam katkısı olur. Ancak, bunun için öncelikle matematik öğretmenlerini/profesörleri titizlikle eğitmek gerekir. Değindiğim bu eğitim (eğitmeni eğitmek/öğretmene öğretmek konusu) yeterli olmuş olsaydı TR’deki eğitim kalitemiz bir avuç üniversite/lise dışında gitgide irtifa kaybederek son yıllardaki seviyesine alçalmazdı. Matematik laboratuvarı ekipmanı/pek fazla parasal yatırımı gerektiren bir konu değildir. İnternet ortamında bu işler daha da kolaylaşmış durumda. Bu konudaki yetersizlikten dünyadaki rekabet gücümüz gittikçe azalmaktadır. Kimin umurunda?
Sayın HB “Matematiğin “insan”ın bir icadı mı, yoksa halihazırda var olan sistematiği keşfi mi konusu tartışmağa değer bir konudur. “Geometri” tabiattaki nesnel herşey gibi Allah’ın insana hitabetlerindendir.”
Bunda tartışılacak ne var allaaşkına?
Tabiatta bir tane geometrik(kare, üçgen, yuvarlak…) bir nesne göstersene bana, hepsi de yamuk, amorf!
Şimdi anladın mı icat mı yokda keşif mi?
İcat=keşif, niye tartışıyorsun?
Sn H. Gayret! Anlaşılan sen “Geometri”yi keyfine göre “kare, üçgen, yuvarlak”tan ibaret zannediyorsun! Ha Gayret! Bu tür iddialı zannın da günahı olabilir, bak ona göre! Şekerim yamuk, amorf dediğin herşey geometrinin konusudur. Üstelik “Geometri” konusunun tek başına çok abartılmaması gerektiği taraftarıyım. Onun için yukarda “.. herşey gibi..” ifadesini kullandım. Şaşı olarak bakma, doğru olarak oku. “IKRA” bakiim; işi “ruhu”yla/”özü”yle oku!
Matematiğin insanın icadı mı yoksa keşfi mi olduğu konusunun felsefi/dini boyutları var. “Akıl*İman Sentezi” zafiyetinden müstarip rahmetli Mustafa Kemal Atatürk Paşamızın da işaretlerini gösterdiği “Bilim’in tanrılaştırılması”na kadar giden bir konudur bu aslında. Ancak uzatacak zamanım yok. İş arasında şimdilik bu kadar….
Matematiğin icat mı, keşif mi olduğu konusu güncelliği olan tartışılan konulardan biridir. “Bilim” merak/sorgulama/odaklanma işidir. Kestirip attığından bu taraklarda bezin olmadığı anlaşılıyor. Rahmetli Yunus Emre’miz ne demiş:
İlim ilim bilmektir,
İlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsin
Ya nice okumaktır……
Şimdi, oku bakiim. İşin ruhunu/özünü oku! Kirletilmemiş ruhunla beyninin hücrelerini oku! kendini oku, IKRA! bakiim!
“H. Gayret
6 Ağustos 2022 At 19:47
BU KIZ O KIZ MI ACABA?
“Y.K.
5 Ağustos 2022 At 10:42
GAYYA KUYUSU
Başlıktaki tabir yani gayya kuyusu cehennemin dibi için kullanılıyor.
Daha önce zikretmiştim. Her şeyini anne babasının köyüne varıncaya kadar öğrendiğim öğretmen YK(ben değilim) görev yaptığı ilin girişinde aracıyla seyir halindeyken lise çağlarında bir kızımız tarafından durdurulur.
Kızımız kendisine 50 TL vermesi halinde istediğini yapabileceğini beyan eder.
Öğretmenin cebinde 250 TL vardır.
50 TLsini kendisine bırakır. Kızımıza 200 TL verir…
Öğretmen şu anda “terörist” yaftasıyla cezaevindedir.
Bu olaylar nedeniyle eşinden boşanmış ve dizlerinden çok ciddi ortopedik sorunlar da yaşamaktadır…”
“MATRAKCI
5 Ağustos 2022 At 08:43
TED Kolejinden dereceyle mezun olmuş, keza hukuk fakültesine de dereceyle girmiş ve dereceyle mezun olmuştu , arkasından hakimlik sınavına girdi , yüz üzerinden 95 puan alarak hakimlik stajına başladı.
Bir yıl süren mükemmel bir stajdan sonra mülakata aldılar.
Eveeet ve mülakatta kaybetti!
Bu , benim çok samimi bir arkadaşımın kızı idi .
Başka sorum yok, sanık sizindir !”
Bizim Millet otursun kalksın Erdoğana secde edip Şükür etsin.
Bakın Rum hastahanesinde çıkan yangın dahı Erdoğanın Talimati ile söndürülmüş.
Allah Muafaza o yangın Erdoğan Rusyada iken çıksaydı şu an Tarihi Hastahane yanmış kül olmuştu.
Bu haberi Hükümet sözcüsü aşağıdaki linkte iç ve Diş Basın Açıkliyor.
Ben önce çocuklar oyun oyniyor zannetmiştim,fakat gerçekmiş.
Türkiyeyi nası hizaye getirdi Erdoğanın haberi olmadan yaprak dahi yerinden kıpırdamaya korkuyor.
Not:Yukardaki yazının devamı. Hükümet sözcüsünün video linkini ayrica gönderiyorum Çünkü yorumumun yarısı okunmiyor.
https://twitter.com/aykiricomtr/status/1555843832327114752?t=PFxu4i1PWPGivFyLROB78Q&s=19
GÖÇER–NEBATÎ
İlahın, Tanrının İslâmiyet özelinde ise Allah’ın iki temel özelliği vardır:
1– Yarattıkları ile eşit değildir.
2– Yarattıklarından üstündür.
Yarattıkları ile eşit olmaması yaratıklarının tabi oldukları kurallara tabi olmamasını da gerektirir.
Özellikle bizim tabi olduğumuz fizik ve biyoloji vs kanun ve kurallarına.
Bu bağlamda özel olarak doğum -ölüm, kütle sahibi olma yani görünme ve zaman.
Zaman bizim tabi olduğumuz Allah’ın tabi olmadığı bir kevni bir kanundur.
Genel ifadesiyle Allah zamandan münezzehtir.
Allah için dün, bugün ve yarın aynıdır. Daha doğrusu hepsi bugündür.
Dünü de yarını da şu anı görüyor gibi görmektedir.
Hepsinde hemhaldir.
Allah’ın zamandan münezzeh ollduğunu anlayamayanlar daha doğrusu yeterince idrak edemeyenler kader konusunu da anlayamıyorlar.
Benzer durum, Allah’ın “hadi” ismini bilmeden anlamadan “tebliğ” işine soyunanların, kendilerinin hidayet dağıttıkları mı sanarak şirke girmelerinde de yaşanıyor.
Allah’ın zamandan münezzeh olması ne demek.
Size bir sorayım:
Örneğin borsa yada diğer yatırım araçları.
Hisse senedi yada altın döviz devamlı önümüzdeki günlerde ne olacağını biliyorsunuz.
Bu durumda kısa sürede Dünyanın en zengin insanı olmazmısınız?
Haksız rekabet olmaması için bu nedenle manipülasyon ve içeriden bilgi alma özellikle ABD’de büyük suç.
Bu nedenle bizim bazı bürokrat ve siyasiler tamamen yasadışı avantajlarla Dünya çapında haram para ile zengin oldular.
Her neyse.
Allah zamandan münezzeh olma vasfı ile olaylara müdahale ediyor. Yani yarınki sonucunu görerek dünden müdahalesini yapıyor.
En azından yapabiliyor.
17 Ağustos deprem felaketinde soyadı” Göçer”olan bir müteahhidin yaptığı inşaatlar en büyük hasarı görmüştü.
Nebati demek bitkisel demek.
Tam da bu dönemde kamu yönetimi özellikle ekonominin bitkisel hayata girdiği bir dönem.
Bitkisel hayat demek hayat fonksiyonlarının geri döndürülemez derecede yitirilmesi demek.
Allah yarın ne “olacağını” değil “olduğunu” görerek, kör gözlere bile gösterecek şekilde olaylara müdahale ediyor.
İzahın da izahını yapma zahmetine katlanamam.
Sizin anlamanızı zaten beklemiyorum.
Bir soru sorayım:
–Siz, yandaşlarınıız ve atalarıınız kaç kişiyi müslüman yapmıştı?
Sayın YK bugün gece çok yemek yemenin sıkıntısını çekmiş rüyayla uyduruk tarikat taktiklerini karıştırmış.
Onlarında kendince yorumlamaya çalışmış!
Yani yazının tartışılacak bir yanı yok! Birşey desen yazdıklarını hallüsünasyonlarını legalleştirmeye kalkar mazallah küfre düşüp dinden çıkacak!
Hayret yaa! lafı döndürüp dolaştırıp Nebatiye getirmek için Allah ile ilgili bu kadar ifşaata bu kadar zorlanmağa gerek varmı?
Sonradan okuduklarım arasında gördüm ki YK efendinin yorumu bence de ilginç ve itiraz edilebilir noktalar var. Tabi itiraz edilemeyecek noktalar da var. Allah, insanın her türlü kapasitesinin akledebileceği yakıştırmalardan münezzehtir. Zamandan da münezzehtir haliyle. Ancak, yorumda “Allah için dün, bugün ve yarın aynıdır. Daha doğrusu hepsi bugündür” deniyor. Münezzeh olduğu zamanda “bugün” n’oluyor? Kendi içinde çelişki yaratan bir durum var gibi. Kelimeler bazen ifade etmekte yetersiz kalır….
Zaman sürecinde “kendisinden sonra hiçbir şeyin kalmayağı “Son”dur” anlamına gelen ayet var Kuran’da. Bir taraftan, hiç bir skalada yaratıklarıyla mukayese edilmesi mümkün değildir. Diğer taraftan, sakınanlar/kalbi temiz olanlar yaradılış çerçevesinde Yaradan/Yaratıkları hakkında düşünebilirler insanın konumu, yaşanılan dünya ortamındaki olaylar konusunda ayatlerden de esinlenerek interpolasyon/etrapolasyon ile bazı çıkarımlar yapabilirler. Bunlar bile çoğunlukla zan seviyesinde kalır. “Zannın çoğundan” kaçınılması da tavsiye edilir Kuran’da. Kulu, Allah’a samimi olarak yöneldiyse seçtiği kullarına kendini hissettirir. Misal, o kul dualarının kabul olduğunu görebilir.
Bize göre zamanın başı ile sonu Allah için bir an gibidir denemez mi yani, anı zaman dilimi olarak anlarsak böyle denince Allah’a zaman atfetmiş olunur belki. “kendisinden öncesi ve sonrası olmayan Allah, zamandan münezzehtir” cümlesiyle çelişiyor mu peki, ben çelişmiyor düşünüyordum. Neden çelişmez, çünkü zaten zamansızlığın bilinmezliği ön şartıyla konuşuluyor. Zamansızlığı bilmiyoruz çünkü Allah’a ait bir özellik. Ama bunu konuşamıyorsanız bu özelliğin varlığını nasıl kavrayacaksınız?
Zaman ile ilgili ayetlere bakılırsa bir kanaat oluşabilir. Kendisinden önce hiçbirşey olmadığı bir ilk ve kendisinden sonra hiçbirşeyin kalmayacağı Son’dur Allah bilgisi sanırım Demir Süresinde geçiyor. Kozmik anlamda zamanın başlangıcı “Bing Bang=Büyük Patlama” deniyor. O andan itibaren, o olay noktasından itibaren tüm kainat katmanları içersindeki milyarlarca galaksi ile birlikte “Balon” gibi şişip genişleme/yayılma halinde birbirinden uzaklaşmakta, bu hal hesap-kitap/gözlemler ile kanıtlanmış bir hal. “Başı ile sonu Allah için bir an gibi” ise Kuran’da referans noktalarını yaz bakalım bilgi sahibi olalım. Ancak, kainattaki yayılma haline Kuranda işaret ediliyor sanırım.
Kendi alemimiz dünya’da insanın yaşamındaki her anının gözlem altında olduğuna ilişkin bilgiler var ayrıca. Bu gözlemler/amellerimiz, izafi olarak fotograf makinasının hızından çok daha fazla denebilecek bir hızla Allah katına çıkıyor türü anlamlar da var sanıyorum. Sınırlı kapasitemizle anlayabildiğimiz kadarıyla zamansızlık, zaman ile iç içe. İçerde aciz olan zamana pes eden insan. Söz konusu olan Allah’ın, kuluna müdahelesi değil, inayeti. An, dün, bugün, yarından ziyade benim gördüğüm, ayrı ayrı durumlar için bir gün bin yıl, bir gün 50 bin yıl kıyaslamaları var.
…..
Kritik bilgiler olabilir her malümatta,
Allah’ü alem deyip geçelim hayatta,
Herkesin yaşayacağı ömrü var önünde
Ve her tilki için kürkçü dükkanı, sonunda!
….
Gözlerime bak 👀 dendiğinde işte bu 👀’e bakanlar yanıldı elbette!
Bakan’a bakmak!
Bakan’ın gözlerine bakmak!
Bakan’ın bak dediği yere değilde,
Cambaza bakmak!!!
(İkiside aynı yer aslında😊)
“Ama ne sen bunun farkındasın,
ne de polis farkında”.
Önemli olan kur faiz değil cambaza bakan kardeşim,
Oyun enflasyon reklamında!..
(Ben ekonomistim gomonistim felan diyenlerin ne dedüğüne bakıp merak etmedüğüm içün…
Dolayısıyla gözlerde cambazlarda beni ilgilendirmiyor).
Not, gözlerime bak diyenin birde ağzından çıkanın sizin kulağınızın duyup duymadığına bakın!
Son söz:
Ekogomonistler şunları istitistikini yaptınız mı?
-kaç kişi/şt ortalama ne kadar borç almış?
-ayrı ayrı GM alanlar…
-mala yatıranlar…
Kaç tanesi nin geliri yüzde kaç artmış? Borcunun ödenme kolaylığı ne oranda rahatlamış🤗.
…
Dök bunları önüme,
Enflasyon kime yaramış?
Kimlere zehir zemberek kızılcık şerbeti olmuş?
Size ne bakanın kimliğinden kişiliğinden?
Size ne o gitmiş bu gelmişten? 😠😠😠
Bu kafayla, heleki gözleri var görmeyenler, kulakları var iştmeuenler var oldukçaaaa…
Daha çook çıkar Enflasyonlar kurlar.
Çok enflasyonlar kurlar göresin el öpmeyip yurtdışına kaçanlarınız berhudar olun evladım okursunuz.
Her ne derse desin,
Sayın bakan olaya vakıf!
Yani Fransız değil en azından😊
Şimdiye kadar affedilmesini arz etmediğine göre de başarılı olmasa da, söyleneni yapan! oluyor.
Benim merakla beklediğim,
Başarısız olursa suçlu kim?
Maliye bakanı mı?
Başka birileri mi?
Zaten muhalefette, trol yorumcular da ya liyakat atama, onu bunu kıskanma,
Yada ihale beşibiryerde..
Kısaca boş işlerle uğraşıyorlar habire.
“Herhalde hepsi yapılan işlemi hak etmiştir.” diyor sayın koru yapılan yeni atamalar için.
bundan şüphesi olan var mıdır?
kesin hepsi ali amaçlar için özel seçilmiş ve yerleştirilmiştir, ülkemiz herkesin kıskandığı bir ülke olduysa bunda bizzat sayın cumhurbaşkanımız tarafından ali amaçlar için seçilip uygun pozisyonlara özenle yerleştirilmiş liyakat desen ne biçim insanlar ve tabii ihale üstüne ihale alan birbirinden becerikli devlet erkanı yakınlar olduğu gerçeğini kabul etmemiz gerekir, harika sonuçları hep birlikte görüyor ve yasıyoruz. bu durumda sayın yöneticilerimizin kiminin cuma namazı çıkışında kiminin tv programlarında gözleri parlamasında ne olsun değil mi ama?
geçmişte bu kadar talihli bir dönem yaşamadığımız gibi gelecekte de böylesini yaşama imkan ve ihtimalimiz yok, kıymetini bilmeyen nankör ötesi insanlara üzülmek lazım, bu denli kör olmak için nasıl bir günah işlemek lazım acaba? gelecekte bu dönem, bu dönemi inşa eden iktidar ve ona destek veren_ler büyük bir rahmetle anılacaklar, bundan kimsenin kuşkusu olmasın.
sahi sayın koru,
neden yazmıyorsunuz?
sonuçta dünya konjonktürünün bu karışık ve karmaşık bir döneme gireceğini bir kaç yıldır dile getiren, öngören, yazan, anlatan çok sayıda konularında uzman ekonomist, siyasetçi, tarihçi, sosyolog, komplo teorisyeni vardı, bugünlere ani bir kuyruklu yıldız geçişi nedeniyle gelmedik değil mi?
ülkelerin gittikçe daha saldırgan olduğu, silahlanmanın arttığı, enerji ve gıda kaynaklarının azaldığı bu döneme
ulusal paramızın bütün zamanların en çok değer kaybettiği,
merkez bankası rezervlerimizin eksi olduğu,
dövize endeksli büyük ve aciliyeti olmayan projeler nedeniyle ülkede dövizin kalmadığı,
dövizle kazananların vergi kaçırmak için değil ama vergiden kaçınmak için dövizleri yurt dışına taşımalarına engel olacak yasaların 10 yıldır beklediği halde çıkmadığı,
enflasyonun yüzde yüz elli olduğu,
ülkeye milyonlarca göçmenin girişine izin verildiği, bunun sosyolojik ve ekonomik büyük bir risk içerdiği,
cds in 900 lü rakamlara dayandığı yani neredeyse hiç bir itibarımızın kalmadığı ve olmadığı bir zamanda,
yakalanmış olmamızın,
nasıllarını, nedenlerini, sonuçlarını
yazın, anlatın.
anlamayanlar anlasın,
anlamak istemeyenler bile anlasın.
Yazar senelerdir bu konuları anlatıyor zaten. Benim bu siteyi bulup takip ettiğim günlerden beri siz de Yazar’ın okurusunuz. Bence siz anlatmalısınız, eksiğiniz olursa Yazar tamamlar zaten. (Yazarın anlattıklarından sizin anladığınızla benim anladığım farklı mı acaba diye merak ettim sadece)
yazar senelerdir bu konuları anlatıyor zaten dediğine göre ironinin dozunu kaçırmış olmalıyım.
neysem daha çok yazsın diyeyim bari.
hayreti mucib Inşallah bazıları bunu gerçek zannetmez boşuna dememiş meğersem.
“Yazarın anlattıklarından sizin anladığınızla benim anladığım farklı mı acaba”
dersen,
“hiç şüphen olmasın” derim.
Benimkisi cahillik işte, ne yapayım efendim; komplo teorisyenlerinin birbirleriyle teori yarıştırmalarının (üstelik de çoğu yandaş kanallarda) sebebi hikmetlerini anlamaya çalışırken ironinin yüksek seviyelerini kaçırmışım, cahilliğime verin.
Fehmi Bey , bu gün klasik üslubunun bir hayli dışına çıkmış , ağırlıklı olarak da kinaye sanatını tercih etmiş.
Arasıra bu şekilde değişiklik yapmak , monotonlugu bozmak bizler için de hoş oluyor , yazıya çeşni katıyor ; ben şahsen çok kullanırım!
Inşallah bazıları bunu gerçek zannetmez , işin bir de o tarafı var !
Atamalara gelince ; bunlar CB ‘nin emirerleri olduğu için ben şaşılacak pek bir şey görmüyorum ; ‘ Benim bakanım, benim müdürüm ‘ demiyor mu ! Neyine sasıralım!
Bize hayırlı uğurlu olsun demek düşer!
Türkiye’nin etrafı fiilen sıcak çatışmalarla dolu ve her an yenilerinin patlayabileceği ateş çemberini andırıyor. Suriye ve Irak’la birlikte; İran’ın, Yunanistan’ın, Rusya’nın, Ukrayna’nın ve bunların komşuları olan ülkelerin hali ortada.
İşte Türkiye’miz böyle bir hengâmede dış politika yürütüyor, ülkemizi bu bataklıklara sokmadan, en az zararla atlatabilmenin mücadelesini veriyor.
Peki, sorarım size; bizim ana muhalefetimiz dahil, tüm muhalefet partilerimiz ne ile uğraşıyor? Ülkemizin bu denli en hayati konularında, ağızlarını açtıklarını ve bir şeyler söylediklerini duydunuz mu?
Bu partiler sözde bu ülkeyi yönetmeye ve sorunlarını çözmeye talipler.
Buyurun; problemler ortada ve üstelik her biri can yakıcı! Bir çözüm önerisi getirin; hükümetin yaklaşımlarını beğenin veya beğenmeyin; bir şey söyleyin!
Çıt yok!
Neden acaba?
Yoksa kendilerini ve tüm bölgeyi konsolide eden ağababalarını üzmekten mi korkuyorlar?
Muhalefetteki partiler bahsettiğiniz ülke sorunları konusunda ödevlerini yapıyorlar, önerilerini ve iktidara gelirlerse ne yapacaklarını anlatıyorlar. Bunu yapacak nitelikli kadroları da var. Sizin takip ettiğiniz kaynaklarda onların düşünce ve önerilerini, çalışma ve projelerini göremiyor, okuyamıyor olmanız hem sizin, hem de ülkemize böyle bir medya yapılanması hediye eden karar vericilerin sorunu. Gözünü kapatınca ortalık karanlık olmuyor, sizin dünyanız kararıyor.
Akademik arakadaş, muhalefetin başıboş sokak köpekleri ya da karayollarındaki aşırı yüksek hız sınırlarıyla ilgili görüşleri ve çözüm önerileri nelerdir acaba?
Cahilliğimize verin artık, bizi de aydınlatırsanız size minnettar kalırız!
Sn Koru uzun zamandan berı ıc meseleler ıle ılgılenıyorşunuz.
Oysa 3. Dunya savası cıktı cıkacak kosova-sırbıstan cın-tayvan.ukrayna-rusya vs .
Bu konular şızı hıc ılgılendırmıyor mu?ısrarla neden uzak duruyorsunuz?
Yabancı ülke bakanı, Nureddin Nebati’yi mutlaka kıskanmıṣtır. Nureddin Nebati bakanın ismini de söylese de böylesine insafsız seçmenlerin hangi ülkede olduklarını öğrensek.
Yoruma kapalı.