Yazıya başlamadan önce son birkaç zamandır yazdığım yazıları zihnimden geçirdim. Kendimle ilgili bulduğum gerçek beni hayretlere düşürdü. Yazılarımın çoğu hep kaçınmaya çalıştığım bir kategoriye dönüşmüş görünüyor: Niyet okuyorum…
Bu durumda olan yalnız ben de değilim. Şu anda gazetelerde köşe sahibi olan, ya da benim gibi internetin sağladığı özgürlük ortamından yararlanarak görüşlerini paylaşanların çoğunun yaptığı bu. Hemen herkes aslında niyet okuyor veya niyet okumaya çalışıyor.
Okuduğumuz niyetten de sonuç/lar çıkartıyoruz.
Zaman içinde doğrulanacak veya yanlışlanacak bir eylem bu yaptığımız.
Torunum gibi oldum
Son bir gelişmeden örnek sunayım:.
İstanbul Emniyet teşkilatı içerisinde ‘takviye hazır kuvvet müdürlüğü’ kuruldu.
Cumhurbaşkanı kararı ile.
2844 sayılı karar bir cümlelik: “İstanbul ilinde Emniyet Genel Müdürlüğü’nün doğrudan merkeze bağlı taşra teşkilatı olarak Takviye Hazır Kuvvet Müdürlüğü kurulmasına karar verilmiştir.”
Hepsi bu kadar.
Benim 3,5 yaşındaki torunum o ana kadar bildiklerinin ötesinde yeni bir şey duyduğunda hep aynı soruyu yöneltiyor: Neden?
Onun bu sorusu karşısında bize de, kendisinin yeni duyduğu şeyi anlayabileceği bir dille ona açıklamak düşüyor.
Açıklıyoruz ve bazen açıklamamız içerisinde aklının almadığı bir şeyler hala varsa, onlar için de “Neden?” demelere devam ediyor.
Cumhurbaşkanlığı kararı ile kurulması öngörülen bu yeni silahlı ‘hazır kuvvet’ için benim zihnimde de aynı soru var: Neden?
Ancak bu sorunun sorulabileceği bir ortam yok bugün. Kararı yayımlayan Cumhurbaşkanlığı zirvesinden de böylesine önemli bir girişimle ilgili olarak bir açıklama gelmiyor.
Bu durumda da konuyu ele alma ihtiyacı duyan kalem sahiplerinden niyet okumaya dayalı yazılar çıkması doğal.
Bugün baktım, Mehmet Y. Yılmaz, T24’te, daha yazısının başlığından sorduğu “Saray, milis teşkilatı mı kuruyor?” sorusuyla niyet okuyanlar ordusuna katılmış.
Okuyun yazısını, bir dizi soru sorduğunu göreceksiniz. Hepsi de haklı sorular. Sonunda “Erdoğan yönetimi, kendisine doğrudan bağlı böyle bir milis gücüne ihtiyaç hissetmeye başladıysa durum gerçekten vahim demektir” tespitinde de bulunuyor.
Niyeti kötüye yoruyor yani.
Sahi gerçekten Emniyet teşkilatı bünyesinde ve fakat İstanbul merkezli olarak böyle bir güç neden kuruluyor olabilir?
Gelin de bu soruya niyet okuma dışında bir cevap bulun bakalım.
Dünyanın bütün demokratik ülkelerinde, belinde ve elinde silah taşıyacak yeni bir güç oluşturulmak gerekmişse, böyle bir konu, tepeden inme bir biçimde, sıradan bir kararla yapılmaz.
Yakın zamanlara kadar bizde de yapılmazdı.
[Taha Akyol, dün, ‘cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi’ne geçilmesini sağlayan anayasa değişikliği ile, böyle bir girişimin cumhurbaşkanlığı tarafından bir ‘karar’ ile değil, olsa olsa bir ‘kararname’ ile yapılabileceğinin hukuki gerekçelerini Karar gazetesindeki yazısına konu etti. Okumaya değer bir yazıydı.]
Yapılmak istendi diyelim, yanlış anlaşılmaların önüne geçmek için, bunun yapılacağı parlamentoyla ve parlamentoda temsil edilen siyasi partilerin yönetimleriyle görüşülerek, gerekçesi kamuoyuyla da paylaşılarak yapılırdı.
Bir iş “Ben yaptım oldu” mantığıyla yapıldığında yorumculara niyet okumak dışında bir yol bırakılmamış oluyor.
Sürpriz, sürpriz
Maalesef benzer yöntem hatası son zamanlarda kamuoyunda ‘sürpriz’ etkisi meydana getiren bütün girişimler için de söz konusu.
Ayasofya açıldı, ancak daha önce açılamayacağının gerekçeleri defalarca açıklanmışken şimdi neden böyle bir karar alındığını öğrenemedik.
Karadeniz’de doğalgaz bulundu ‘büyük müjdesi’ görkemli bir törenle herkese duyuruldu, ancak bir dizi cevaplanmamış soru hala ortada ve cevaplanmayı bekliyor.
Tabii, bunlar ve benzeri pek çok girişimin sebepleri ister istemez ‘niyet okuma’ yoluyla yorumlanabiliyor.
Merkeze bağlı ama İstanbul’da bir ’hazır kuvvet’ ihdasının açıklanmamış gerekçesi için nasıl bir niyet okuma yapabiliriz?
Benim aklıma bizden uzak bir ülkede seçimin eli kulağında iken meydana gelen toplumsal olaylar ve onlara müdahale için mahalli olmayan silahlı kuvvetlerin kullanılması geliyor.
ABD’de.
Bir süre önce Portland’ta, son birkaç gündür de Kenosha/Wisconsin’da meydana gelen halk hareketlerinde, Donald Trump, mahalli güçlerin yetersiz kaldığını gerekçe göstererek, önce ‘National Guard’ (milli muhafızlar) adını taşıyan yarı-milis gücü sahaya sürdü, onların da yetersiz kaldığı görülünce ‘hazır kuvvet’ olarak bekletilen federal silahlı güçler devreye sokuldu.
Çeşitli kurumlardan derlenen federal güçler, o zamana kadar ABD’de pek görülmemiş sertlikte müdahalelerde bulundular, göstericileri plakasız araçlarla toplayıp özel mekanlarda sorguladılar.
Bu da gösterilerin daha da artmasına yol açtı.
Acaba bizde yeni oluşacak ‘hazır kuvvet’ böyle bir görev için mi hazırlanıyor?
Zihnimde bir soru daha var: 2023’te yapılacağına göre, seçime daha zaman varken, acaba bizde de ABD’de yaşanan türden gelişmeler mi bekleniyor?
[ABD’nin eyalet sistemi olduğunu, polisin mahalli yönetimin emrinde, federal güçlerin ise merkezi otoritenin emrinde görev yaptığını hatırlatmama gerek var mı, bilmiyorum. Bizde İstanbul’da kurulacak ‘hazır kuvvet’in vali ile ilişkilerinin ne olacağının muğlaklığı örnek alınan ülkeyle aramızdaki yapı farkından kaynaklanıyor olabilir. ABD federal, biz ise üniter yapıda ülkeleriz.]
Her yazıdan sonra, Karagöz-Hacivat oyunlarında adet olduğu üzere, “Sürçü lisan ettiysek affola” dememiz gerekmemeli. Etkili-yetkili biri/leri işin doğrusunu en baştan açıklamalı.
ΩΩΩΩ
Milli tank projesinde teslim süresi altı ay geçti
Fakat ortada üretilmiş tek bir tank yok
Sebebi motor ve güç ünitesi temin edilemeyişi imiş
E hani yüzde yüz yerli ve milli tank olacaktı bu
İşte hepsi bu kadar yerli ve milli dediklerinin
Hiçbir ülke milli bilim ve teknolojisinden
Daha fazla yerli ve milli olamaz
(Milli savaş uçağı! projesindeki skandal çok daha büyük)
Fotoğraftaki abd hazır kuwet personelinin kullandığı silahları pkk da kullanıyor; abd/kanada ortak yapımı…
Endişeye gerek yok, bizimkiler milli piyade tüfeği kullanıyor!
Bugün 26 Ağustos. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa taarruz emrini verdi.
Yıllar sonra bir meczup “Yunan kazansaydı daha iyiydi” dedi.
Birileri de o meczubu “manevi büyük” olarak gördü, hürmet etti.
Gaz bulduk niye sevinmiyorsunuz diye muhaliflerini suçlayanlar.
Siz önce 30 Ağustos Zaferine sevinmesini öğrenin.
Devletbaşkanımız aynı zamanda tüm ordularımızın başkomutanıdır!
Hangi orduyu nereye sevkedeceğini, hangi birliği nereye kaydıracağını veya hangi birliği lağvedeceğini ya da yenisini kuracağını kendisi ve güvenlik işlerine bakan kurmay heyeti bilir, isterse onlara danışır isterse danışmaz; ama yoldan geçen öküze de danışmak ya da sormak zorunda değildir!
Biz seçtiklerimizi bi iş yaparken ona buna sorsunlar diye seçmiyoruz; yapacağız dedikleri projeleri ve diğer idari işleri kendilerine teslim edip seçiyoruz! Bizim verdiğimiz vazifeyi ona buna devretsinler diye değil!
Ordunun başkomutanı bilmem hangi emniyet gücünü çemişkezekten almış yalovaya kaydırmış kime ne bundan
Yeni ordu mu kurulmuş?
Soru:
ege ordu komutanlığını kim ya da kimler kurmuştur ve kime ya da kimlere danışarak kurmuşlardır?
Bir de merak ettim. bu özel kuvvetleri soylu mu kurduruyor yoksa tayyip erdoğan mı?
– Çünkü durup dururken bir anket yapılıyor ve bu ankette de erdoğandan sonra ak partinin başına kimin gelmesinin istendiği soruluyor.
– Kim, ne maksatla böyle bir soru soruyor çok garip. erdoğan çok yaşlı değil, çok hasta değil.
– İşin bir diğer garip kısmı da sayın soylu epey yüksek oranda oy alıyor.
– Erdoğan seçime girse onun alacağı oy bile tartışmalı iken, soyluya bu kadar teveccüh biraz soru işareti oluşturuyor.
– Durup dururken böylesine bir anket pek hayra alamet değil. tabii cumhur ittifakı açısından hayra alamet değil. ülke için belki de çok çok güzel olabilir.
– Geçtiğimiz günlerdeki “müjde” toplantısında öncelikle sayın albayraka söz verilmesinin bu anket ile alakası var mı bilemiyorum.
– ve tabii bu özel kuvvetlerin bu anket ile bir alakası var mı onu da bilemiyorum.
– Fakat sonuçta, nerden bakarsan bak (ister seçim sonuçlarının riskli görülmesi penceresinden isterse ak parti içindeki veya daha doğru ifade ile, devlet içindeki güçlerin ilişkileri noktasından bakın), özel kuvvetler cumhur ittifakı için sıkıntının ciddi olduğunu gösteriyor.
“Milis Güç’ten” daha vahim olanı, kişilerin düşünceleri “niyet okuma” suretiyle çözmek durumunda kalmaları.
Demek ki herkes düşüncesini açıkça ifade edemiyor.
İnsanlar düşüncelerini doğrudan değil, dolaylı yollardan ifade edebiliyor.
Bunun tek nedeni ise maalesef itina ile oluşturulan “korku ortamı”.
Niyet okuma, yönetmelik oku sen de sayın yk!
Ender bey, ortak akılla nerde ne zaman ne iş yapıldığını gördünüz? Işıkevlerinde ortak akıl mı vardı?
Yorumların bazılarına şöyle bir göz attım!
Vatan sever Troller, Atağa kılmış ve er meydanında YAPILAN yolsuzluklari! AY pardon HIZMETLERİ savunmada…. diğer benim gibi vatan haini; illet zilletlerde, bildiklerini ve endişelerini yaziyoruz…!!!!! Hatta bazı gelişmeleri ve nedenlerini Yayınlanmiyacağını bildiğimiz halde gene yaziyoruz.
Bu timin kurulacağını ayrıntıları ile aylar önce yabancı bir gazeteciden duydum.
Timin hatta yakında devami gelecek olan timlerin kurulacağını ve doğal gaz müjdesi’nin sepeplerini,(bekletip görün bunlara benzer niceleri) hepsi dişarda Türkiyeyi düşürdükleri bataklıklardan milletin haberdar olmaması için gündemi değiştirmek.
Sosyal medyaya neden kanunla yasaklar konudu?
Bunların,Trump abileri’nın seçim kampanisine ne kadar
bağış yaptıklarını trollere bi sorun bakalım o bağıştan haberlero varmi?
RTE’nin tasavvur ettiği rantiye-şantiye projelerinin İstanbul ayağı :
– Kanal İstanbul’un her iki yakasında oluşacak 1 milyon nüfuslu yeni şehir
– Atatürk Havalimanı 11 milyon 650 bin m2 arazisinin %30 imara açılması
– Taksim Topçu Kışlası AVM’si
Bunlar bir süre rahatlık sağlayan daha sonra ekonomiyi aşağı çeken verimsiz projeler.
Fakat bütün ekonomik göstergeler RTE’nin başka bir çıkış yolu kalmadığını gösteriyor.
Bence bu projeler yapılamaz fakat RTE çaresiz ve denemek zorunda.
Bu müsrif ve rantiyeci projelere tepki gösterip şantiyelerde demokratik büyük direnişler olacağı öngörülüyor sanırım. Böylesi direnişler rantiyeci yatırımcıları! ürkütebilir. ‘Takviye Hazır Kuvvet’ gücü bu direnişleri kırmak amaçlı da olabilir.
Çok önemli konularda ‘en kötü ihtimalleri’ masaya yatırmak gerekir. Bu vecizeyi kim söylemiş hatırlamıyorum 🙂
Sayın fkt, kanal projesi istanbul ve boğazının tek kurtuluş yoludur ve mutlaka yapılacaktır; nasol daha önceden “yaptırtmayacaaz!”denilen megaprojeler birer ikişer tamamlanmışsa kanal da açılacaktır, er ya da geç…
İstersen karşı çık, ‘Takviye Hazır Kuvvet’ var diyorsun yani 🙂
Sırada Ankara ve İzmir var! en az 2 şehirde daha kurdularmı, işleri yari yariya halletmiş olurlar.
Zaten yazarlar ve gazeteciler hiç birşeyden anlamazlar ve bilmezler.
Tıpkı 2014’te Fatih Altaylını Bank Asyanın Erdoğan tarafından kapatılacağını duyduğu zaman! “DEVLET ELİ ILE BANKA KAPATILMAZ…. bankayi kapatırsanız o devlet iflas eder.” Tıpki Cematle kucak kucağa oturduklari zaman, bunu yapmayın diye yazdığı uyari yazıları gibi.
İŞTE HERŞEY ORTADA TÜRKIYE ŞAHA KALKTI şu an gülûk güneşlik havuzcular DOĞRU haberler konusunda rekor kırdılar. ..!!!!??? Diyer gezeteciler ve yazarlada kim oluyorlar?
Zaten HUVUZDAKILER VE ERDOĞANA BIYAT EDENLERIN HEPSİ VATAN PERVER…..DÜRSÜST GERI KALAN VATAN haini ve zilet illlet…
demekki cumhur ittifakı epey zorda. seçim hileleri de yetersiz kalacak gibi. Acıdım garibanlara. bunca yıl sonra koltuktan kalkmak gerçekten de onur kırıcı olur.
hele bir de epey suça bulaşılmış ise…
Bu özel kuvvet bazı gösterilere sert müdahale için hazırlanıyor ise
Bu durumda Rand cıların söylediği gibi “Erken seçim veya başka şekilde” iktidar değişikliğini planları bayağı bayağı ayağa dökülmüş.
Bir zamanlar Okyanus ötesi kaçakları da televizyonlardan açık açık “Gece basılacak,sabah asılacak” veya “Şimdi asker olmak vardı” diye boşuna tehdit etmiyorlardı.
Ukranya,Mısır gibi ülkleri unutmadık.
Çok şükür kü ağzı gevşek bir sürü trol var da neler planladıklarını faş ediyorlar ve
devletimizde gerekli tedbirleri almakta gecikmiyor.
Her 10 yılda bir gerçekleşen darbe gecikti ve gecikmeye de devam edecek galiba.
ama siz safları sık tutun yakında erken seçim var.
Not1:Ha bu arada seçim anketleri kesin doğrularmış gibi burada büyük analizler yapan büyük analistlere kötü haber Optimar ın anketine göre Ak parti bu kadar sorunlu bir yıla rağmen %43.1 ile açık ara önde.RTE de Güle 5 basıyor.
Not2:Artık partilerin oy oranlarının çok bir önemi kalmadı ama gelde büyük analistcilere anlat.
E ne güzel işte. Gaz da bulduk.
Rahat olun, bizimle dalga geçin 🙂
Sn Koru Geçmişte de niyetler okundu hatta insanların kafalarının içlerine girip sen sucusun sen bucusun dendi.Niyet okuncu irtica gelecek dendi.Niyet okundu sen darbecisin dendi . Bırakalım bu niyet okumaları çıkan şey her ne ise herhalde çıkartılırken bir gerekçesi vardır. Bu gerekçeye belki ulaşamamış olabilirsiniz. Herhalde Sn erdoğan Hilafet ordusu kuruyor yakında halifeliğini ilan edecek gibi bir düşünceye kapılmadınız??
Sn yazarımız böyle öküzün altında buzağı aramaları bırakıp biraz pozitif düşünelim. Örneğin Karadenizde doğal gaz bulundu . Kafanızdaki soru işaretleri nedir. Gaz ya bulunmadıysa yada söylendiği gibi değilse . Sonuçta herkesin kabul ettiği orada gaz var ve bu gaz çıkacak ama 100 milyar m3 ama 300 milyar m3 . Sizin gibi birisi tüm dünyanın kabul ettiği ve gerçek olduğuna inanılan böyle bir keşfi küçümsememeli.
Ters bir soru soruyorum : Neden Berak Albayrak ın karar verdiği gemi alımlarını takdir etmiyorsunuz. Bu gemiler alınmasaydı hangi ülke size sondaj ve sismik arama gemisini kullandıracak tı ? Neden ilgili devletlerin alınan gemi personellerine iş bıraktırma talimatını sorgulamıyorsunuz? Oysa niyet buralardan okunması gerekir .Gerçekte bu iki olguyu sorguladınız mı ?
Ahmet abi dediklerinizi sorgulamayan bir tek siz kalmışsınız gibi görünüyor.
1. ‘ mavi vatan’ aklı kime aittir?
2. uluslararasi sularda ‘münhasır ekonomik bölge’ ilan etme fikri nereden çıkmıştır?
3. dış güçler bu kavramları “ünlü kahramanlarımıza” nasıl kabul ettirmiştir?
Daha önce on kere petrol bulduk gaz bulduk demişler. Şimdi en büyük gazı bulduk deyince ihtiyatlı yaklaşanlara neden kızıyorsunuz? RTE bitmiş durumda, istiyor ki verilen abartılı müjde şimdiden satın alınsın ve itibarı artsın. Yok öyle yağma. Çıkart gazı, sonucunu görelim, kazan itibarı. İtirazı olan?
Türkiye niçin hazır kuvvet veya paramiliter güce ihtiyaç duyuyor?Devlet tetbir alırken halkını bilgilendirmeli.Mecliste tartışılmalı.Kendi bildiğini okumak ,gizli saklı işler çevirmek devlet tetbiri olamaz.Demokratik yönetim tarzı buna izin vermez.Gücü elinde bulunduran hükümetlerin suç işlemeyeceği ne malum?Güç zehirlenmesi ile mafyalaşmayacağı veya sağa sola savaş açıp memlekti yeni belalara sürüklemeyeceği ne malum?Hükümet icraatlarına güvenmemek,denetim altına almak, icraatlarını sorgulamak,güçlendirilmiş parlementer meclis ile olur.Memelkette tek adamın söz,tavır,söylem,taktik ve icraatlarına teslim olursanız; böyle hükümet ve devlet adamlarını şımartmış ve memlektin başına bela açmış olursunuz.Ben yaptım oldu tarzı icraatların demokrasilerde yeri yoktur.Popülist ve oteriter devlet adamlığı memleketlerin in başına daima dert açmıştır.Almanya da Hitler,İtalya da Mussolini,Çin de Mao,İspanya da General Franco giibi diktatörler bunun örnekleridir.Sorumsuz ve sorgusuzca güçlenen ve teokratik yapıya geçen hükümetlerin memleket için değil,iktidarlarının gizli saklı işleri için çalıştığı daima oluyor.”İnsan beşer ,durmaz şaşar; eyler hata, üçer beşer.” Demişler.Hitler in SS gücü,gizli saklı olarak kuruldu ve güçlenip Almanya yı esir aldığında 2.Dünya savaşına sürükledi.Savaşın sürdüğü 6 yıl boyunca asker ve sivil 60 milyondan fazla kişi hayatını kaybetti. Bu rakam, 1940’lı yıllarda 2,3 milyar olan dünya nüfusunun yüzde 3’ünü oluşturuyordu.Hükümetleri başıboş bırakmak, Yusuf misali halkı kuyulara atmakla eşdeğerdedir.Birileri gelsinde çıkarsın diye çok beklersiniz.Yusuf peygamber olduğu için ;Allah, onu kuyudan çıkaracak vesile yaratmış.Siz peygamber değilsiniz ki, kuyudan çıkarılasınız.Saygılar.
Devlet ne? Pek çok şey. Şu bilgiler de devletin “çok şeyleri” arasında:
Ebubekir Akgül, THY İnsan Kaynakları Başkanı.
Başka ne?
THY’nin ortaklık anlaşması yaptığı uçak koltukları üreten TSİ’nin yönetim kurulu üyesi?
Başka ne?
THY Spor Kulübü yönetim kurulu üyesi.
Başka ne?
Göreve geldikten sonra dört kardeşini THY’de işe yerleştiren müdür.
Başka ne?
2016-2017 yılları arasında THY’de işe alınan 49 kişi ile aynı soy ismini taşıyan müdür.
Devletin başka sıfatları da var mı?
Evet, var.
Dava adamlarına sahip olmak.
Ne yapıyor bu dava adamları?
Okuyun, siz karar verin davanın ne olduğuna ve dava adamlarının ne yaptıklarına:
İranlı uuşturucu baronunun önüne yatmış olan Burhan Kuzu, İspanyol futbok takımı Sevilla kupayı kazandığı zaman, Sevilla takımını kutlayan bir twit atmış. Yanına da şunu yazmış:
“Bizim takımlarımız için de hedef Avrupa olmalıdır. Tesadüfen kazanılan bir şampiyonluğa güzelleme yapmayı bırakıp, Sevilla gibi istikrarlı ve başarılı olmayız.”
Dava arkdaşlarından Fatih Tezcan’ın radarına takılmış bu twit. O da yazmış:
“Bu ülkedeki en büyük tesadüf senin gibi ‘makam manyağı’ bir eziğin profesör olabilmesidir. Erdoğan’a kininden dolayı AK Parti’ye bu kez de Galatasaray üzerinden ters saldırmışsın.”
Devlet, “güzelim devlet” imiş. “Yönetimin halkın kötülüğünü istemeyeceğini anlayamayan vatan hainleri” imiş devleti eleştirenler. Vatanserver Hainölçer Ragıp Şentürk böyle buyurdular bugünkü zihin açıcı yorumlarında.
Yönetim, halkın iyiliğini gözettiği için, Deva Partisi’nin bayramlaşma ziyareti talebini reddediyor.
Yönetim, halkın iyiliğini gözettiği için, nikah töreninde Meral Akşener’e “sayın Genel Başkan” diye hitap eden nikah memurunun görevine son veriyor.
Yönetim, halkın iyiliğini gözettiği için, olası İstanbul depremine hazırlık ve alınacak önlemleri konu başlığı olarak masaya yatıran İstanbul Afet Koordinasyon ve Değerlendirme Toplantısı”na İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı E. İmamoğlu davet edilmiyor. (Toplantıya katılanlardan bazıları: İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, İçişleri Bakan Yardımcısı İsmail Çataklı, İstanbul Valisi Ali Yerlikaya, AFAD Başkanı Mehmet Güllüoğlu, AFAD İl Müdürü Gökhan Yılmaz, İstanbul İl Emniyet Müdür Yardımcısı Zafer Baybaba.)
Bir vatan haini olarak size ve devletimize hayırlı işler dileyebilir miyim, R. Göktürk Bey? Bir mahsuru var mıdır?
El insaf Bernar bey.
Yoksa siz de Biden’cılardanmısınız ?
Gaza sevinmeyenlerden misiniz?
Hasan günay geçen gün bu soru–yorumu size yazdım, hala bir cevap alamadım ve tekrarlıyorum:
H.Gayret
25 Ağustos 2020 At 00:53
Hasan bey kimmiş o 5 kuruş fazla veren ve pazarlık edenler? Türk milletine hakaret etmeyi, küçük görmeyi bırakın artık! Milli iradeye saygılı olun! Hiçbir türk evladı kendi oyunu satmaz, sandık başına gider, açlıktan öleceğini bilse de kendi ideolojisine uygun olan partiye oyunu verir!
Hatta seçim günü gözaltına alınacağını bile bile kanun kaçakları bile oylarını kullanır, ondan sonra çıkışta tutuklanırlar! Devletimiz o kişilerin mutlaka gelip oylarını kullanacağı düşüncesiyle seçmen pusulalarını düzenleyip evlerine yollar! Sizinkisi biraz da dervişin fikri neyse zikri de oymuş durumu kanımca:)
Chp den 15baş mebus madamın partisine icara verilirken hiç bu adamlar kendini satmış demiyordun, demokrasiye hizmet ediyorlar diye övgüler düzüyordun! Bakıyorum sıra milletimize sövmeye saldırmaya gelince herkesten önce koşuyorsun, haksız mıyım?
Galiba cevap vermeyerek adam seni kaale almıyor.Bence sende altta kalma,sadece Hasan Günay’ a değil yazdıklarına kim cevap vermiyorsa mukabele-i bilmisil yap ve ona bir daha en ufak bir cevap verme.
Yani senin neyin eksik ki;göster onlara kim olduğunu,”muhattabım değilsin”de ve geç,onlar kaybetsin dostum.Verdiğim bu değerli fikir için de kendini teşekkür etmek zorunda hissetme.Yani aramızda bunun lafı olmaz, tek düşüncem senin iyiliğin.seni ne kadar sevdiğimi bilirsin.
Muhatabına cevap vermemek ne zamandan beri adamlık olmuş uğur bey? Arkadaş türk milletini 5 lira fazla verene oyunu alıp satmakla, pazarlıkçılıkla, satılmışlıkla itham ediyor, ben de bir seçmen olarak soruyorum; nerden biliyorsun diye?
Burdaki yorumcular arasında mankurt da var yandaş da, birisi de çıkıp da; hasan bey sen kime satılmış diyorsun diye sormuyor bile? Bu iftiranın muhatabı türk seçmenidir ve kendisinden bir cevap bekliyorum!
1 dolara satılıklar herkesi kendi gibi bilirmiş de geç
Şimdi emperyal ülkelerde kapanın elinde kalıyorlar kimi BND kimi CIA gölgesinde
Hocam,bu kadar kuşkucu olmayın lütfen ! Kendinizi de paralıyorsunuz . Reyiz’imiz neylerse doğru eyler, o her zaman hayır niyetlidir , bundan şüphemiz yok ! Selam ve saygılarımla .
Anadolu insanı hep baş, yardımcı, başbaş yardımcı, şef, (çavuş, onbaşı gibi) çavuşbaşı ve çalışanlar şeklinde yönetimi sevmiştir.
Her ne hikmetse bazan 2 kişi çalışır, 8 kişi yönetir.
Batılı ise 1 sorumlu ve 2 teftiş yapacak sağlam adam yetiş tirir. 7 kişi eşit konumda çalışır.
Özel sektörde başarılı olamamanın bir nedeni de budur. (İş sektör olarak planlanıp yapılmaz, parası olan bir aile iş kurar birilerini çalıştırır. trol ordusunda çalışmayı kabul etmiş zavallılar bunun örneği).
Devlet işinde deneme yanılmaya göre iş yapılıyor belki de. Önce bir kuvvet kurarak başlarsınız, zemin oturur, sonra profesyonel birlik oluşturulur, oran zamanla 70-30 dan,
20 -80 e cikarırsın.
Burada takip edilmesi gereken 20 bakiyeyi kapatıyormusun, atıl bir halde yük olarak besliyor musun?
Yada bu yeni oluşum kime bağlıdır?
Bir hukuki durum ortaya çıkarsa kim sorumludur?
Siyasi sorumlusu kimdir?
Cambaza bak oyunu oynarlar bazen. tepedeki yanlış lıkları göremeyen, bakması gereken yeri bilmeyenlere aşağıdaki iki masum olayı ortaya sürerler.
Burada “kul hakkı” yada demokratik, eşit, adil yönetim kavramları önemliyse bir toplumda eğer,
Liyakat rehberin olmalıdır.
İki gün önce aynı kürek sapını tutan elin birine telsiz verip diğerinin başına chef olarak dikersen, heleki birde bir elinde telsiz diğer eliyle arkasından eller belinde!
Vay ki vay vay vay..
Devletin bildiği,vatandaşların bilmediği ve bilmesi de gerekmediği bazı çok özel durumlar için,basiretli devlet,önceden tedbirlerini alır.Bu tedbirleri alırken,alayu vala ile gerekçelerini ilan etmez.Bu,aile reisleri için de,kuruluşlar için de böyledir.Kötüye yormamak,tekeden süt sağmamak lazım.Memlekete en ufak faydası olmayan bazı gazeteci bozuntuları (sizi tenzih ediyorum),gazetecilik adı altında bu güzelim devletin altını oymaya,her şeyden haberdar olmaya,ellerinden geldiğince yönetimi küçük düşürmeye ve karalamaya çaba sarfediyorlar.Bir nevi jurnal hareketi içindeler.Yönetimin,halkının kötülüğünü istyemeyeceğini bir türlü öngöremiyorlar.Bunlar art niyetli pesimist kişilikli hainlerdir.Bazılarını ben de dün okudum.Karıştırdıkça karıştırıyorlar.Kırk yıllık okuyucunuz olarak ben de bu kanaatteyim.Saygılarımla….
“Benim neyim eksik?” diye düşündünüz herhalde, bir “hain” falı da siz açmışsınız.
“Hiç yönetim halkın kötülüğünü ister mi bre hainler. Bu kadar mı kafasızsınız?” demeğe getirmişsiniz.
Güzel.
Peki Erdoğan öncesi yönetimler de hep halkın iyiliğini güzelliğini mi istiyorlardı? Yoksa, yönetimin başında Erdoğan olduğu için mi “bu güzelim devlet” güzellemesi ve “Yahu yönetlim hiç halkın kötülüğünü ister mi?” kafası?
Söz gelimi, üniversiteleri gençlerin başörtüsü zulmü yüzünden eğtim haklarından yoksun kılınması, başörtülü kadınların ordu evlerine sokulmaması, “güzelim devlet”in halkının iyiliğini ne çok gözettiğinin alametleri miydi?
“Hiç yönetim halkının kötülüğünü ister mi bre hainler? Nereden çıkardınız bu baş örtüsü davasını? Güzelim devletin altını oymak mı niyetiniz?”
O zamanlar da böyle düşnüp böyle mi söylüyordunuz?
Yoksa, söz konusu zulm içinizi acıtıyor, “Böyle adaletsizlik olur mu?” diye söylenip güzelim devlete karşı gelip hainlik peşinde mi koşuyordunuz?
Söyleyin de bilelim, R. Şentürk.
Devlet ve yönetim, Ecevit’in öfkeden deliye dönmüş yüzünde ve buyurgan sesinde Meclis’te “Bu hanıma haddini bildirin!” diye haykırdığında, “İşte halkın iyiliğini gözeten yönetim budur. Bakın demokrasiye nasıl sahip çıkıyor” falan mı demiştiniz dost meclislerinde?
Söyleyin de bilelim, R. Şentürk.
Erdoğan milliyetçiliği ayaklar altına alıp Kürt açılımı başlattığında mı “güzelim devlet” in başı idi, yoksa şimdi mi?
“Şartların oluşmasını bekledik. Bir onlardan bir bunlardan sallandırdık” diyen darbeci Evren, halkın kötülüğünü istemediği için mi şartların oluşmasını beklemiş, ardından gencecik çocukları ipe göndermişti?
Söyleyin de bilelim, R. Şentürk.
Devlet, merhum Adnan Menderes’i idam sehpasına çıkardığında, bugünkü kadar güzel miydi? Yoksa, “aşağı yukarı güzel”, “az buçuk güzel”, “eh işte, azcık güzel” falan mıydı?
Söyleyin de bilelim, R. Şentürk.
Evet, söyleyin de bilelim.
Sn Bernar bu söylediklerinizin hepsine katılıyorum .Yalnızca o teşkilatın kuruluş esas ve nedenlerini bilmek lazım .Bu konu da herhalde açıklanmıştır diye tahmin ediyorum . Yoksa biri emretti diğerleri buyur ağam dedi ise ozaman haklısınız.
Biraz safça bir düşünce olmadı herhalde .
Ahmet Bey, vatanı ve halkını seven bir insansanız gerçekten, gerçekten kendi düşünce ve gözlemlerine güvenen, özgüvenli bir insansanız, vakti zamanında AK Parti’ye destek verdiği için kendi mahallesinde dayak yiyip laptop darbersiyle alnı yarılmış, yaşadığı şehirden sıvışmak zorunda kalmış bu solcu adamın sizden toplam 6 dakika istirham etmesini makul karşılarsınız.
Bütün derdi tasası derelerine, otlaklarına, meralarına, evlerine sahip çıkmak olan Manisa Salihli-Çapaklı köylülerine, hemen hepsi yabancı altın şirketleri ile onların bir kaç yerli ortağının haramiliğine direnen Karadeniz köylülerinin yaşadığı jandrama şiddetine, köylü teyzelerin ninelerin nasıl yerlerde sürüklendiklerine üç beş dakikanızı ayırın, şu aşağıda verdiğim linklere tıklama cesaretini bir gösterin.
Sonra, eğer dilerseniz, hiç değilse kırk yılda bir kere, şu gaza kim sevindi sevinmedi muhabbetlerini sadece bir kereliğine bir kenara bırakıp şu sorular üzerine düşünelim:
Bir devlet teşkilatı olan jandarmanın kuruluş esasları ve görevleri arasında, toprağına sahip çıkan köylüleri yerlerde sürüklemek, yaşlı başlı amcaları gözaltına alıp götürmek var mıdır?
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kuruluş esasları arasında, eşi örtülü, kendisi namazında insanları bu kuruma sokmamak, bir yolunu bulup kuruma girmiş olanları kurumdan atmak, onların analarını nizamiye kapısından sokmamak var mıdır?
NEDEN sorusuna kamuoyu önünde bir açıklama getirilmeden kotarılmış o yedek silahlı güç, tıpkı bugün jandarmanın köyüne sahip çıkan köylülerin üzerine salındığı gibi, bir ihtimal, yarın “Yeter, bu kadar da olmaz!” diyen, protesto için iş bırakan, greve çıkan işçilerin üzerine salınabilir.
İlla, “Göreceksiniz, tam da böyle olacak” demiyorum. Sadece, “olabilir” diyorum.
Bu meseleler, bir devlet teşkilatının kağıt üzerindeki kurluş esasları ve görevleri metni değildir, Ahmet Bey.
Öyle olsaydı, Erdoğan ve AK Parti, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin en yüksek komutanı konumundaki Genel Kurmay Başkanı’nın altında imzası bulunan “e-muhtıra” metnini bir gece vakti kendi resmi sitesine koymaz, en yüksek rütbeli subaylar, “28 Şubat bin yıl sürecek!” yollu gövde gösterisi için sıraya girmezlerdi.
https://www.youtube.com/watch?v=thYZMQc9cLI
https://www.youtube.com/watch?v=QyGKpwyuHt0
https://www.youtube.com/watch?v=4WPOCQQG3_0
https://www.youtube.com/watch?v=8NjQWz-uKcE
Bunlar sahici köylüler değil de köylü kılığına girmiş ‘FETÖcü’ ya da ‘Gezici teröristler’ gibi görünmüyorlardır herhalde.
Eğer bu kuşkuya sahipseniz, Youtube arama çubuğuna, “HES”+”jandarma”+”köylüler” yazın. Sonra: “MADEN”+”jandarma”+”köylüler” yazın.
Bakın bakalım kaç yüz tane video çıkıyor karşınıza.
Sonra, sosyal medya kısıtlamaları konusu üzerine düşünün.
Maden işletmeciliğine karşı ortaya atılmış köylü veya değil her türlü kalkışma ve gösteri “gezici teröristler” ya da onların finansörleri tarafından organize edilmiştir.
Bahsettiğin köyde, salihlide hangi parti seçimleri kazanmış ona da bi bakar mısın sn.bernar?
Dediğiniz gibi devlet önceden tedbirlerini alsın da bundan kuşkulanıp sorgulayan muhaliflere neden hain diyorsunuz. Yönetim de çıksın tatmin edici açıklamalar yapsın. Bu özel birlikler Normandiya çıkartmasında mı görev alacak ki devlet sırrı olsun?
Bilgi istemek, soru sormak oyumla yönetenimi seçme gibi aynı derecede hakkımdır. (Senin de böyle bir hakkın var bil isterim!).
gazetecileri bazıları sevmez, işlerine hep çomak sokar, gizli saklı nedir bilmezler.
Bunların aslında bodrumda hapishane yaptırıp hepsini devremülk sırasıyla sürgüne göndermek lazım.
Satılık kalemler, kalemin kırılması, renkli fosforlu kalemler, terör yandaşı kalemler vb birsürü kalemli cümle kurabiliriz, lakin her mesleğin kendi Ahilik kurumları na bırakmayı tercih ederim. Günahı da sevabıda kendilerinin.
O zaman hangi partiye o verdiysen o partinin senin şehrinden seçilmiş milletvekillerinin yakasından tutup onlara soracaksın bunları mikserci arkadaş!
Hani başkanlık gelirse mebuslar ne iş yapacak diyorlardı ya; hah, işte senin bu sorularını parlamentoda hükümete soracaklar, cevanı da sana iletecekler, işleri bu!
Hdp ye oy verip hükümeti sorgulamiicaksın, doğrudan kendi partine soracaksın!
Ben öyle yapıyorum:)
Mevcutta en fazla vekili olan partiye oyumu atarım hep, fakat kime hesap soracak olsak ben bilmem o bilir diye cevap veriyorlar!
gazetenizde dün serkan yıldız hocamda çok güzel işlemiş bu konuyu.o daha teknik konulara bakmış.ama onunda sizinde ortak bir fikriniz var ‘ben yaptım oldu’ cümlesi ikinizdede geçiyor.aslında bu sadece ikinizde deyil tüm türkiyenin aklında.ama gerçek öle gözükmüyor.peki gerçekten neler oluyor?neden lazımdı bu?ne oldu?birileri birşeylerden mi korkar oldu?
Ameller niyetlere göredir.
Toplumu ilgilendiren idari bir karar alınmış, ortaya bir iş çıkmış; ne için yapıldığının gerekçesi ve nedenleri ortada yok; e haliyle yapacağınız şey niyet okumadır. Bu karar neden, hangi ihtiyaçtan(!) dolayı alınmıştır? Diye, bu sorunun ardına düşer, aklınızı, bilginizi, hislerinizi ve dahası zanlarınızı da katarak bir sonuca varmak istersiniz. Sonunda karşınızda duran, kocaman soru işaretleridir.
Fakat bu arada bunu yapmayanlara -niyet okumayanlara- göre de epey yol katetmiş olursunuz. Çünkü konunun ardına düşmüş, içinizi kemiren sorulara cevap bulmak için belki araştırmaya da başlamışsınızdır.
İstanbul’da, direk merkezi idareye bağlı Takviye Hazır Kuvvet Müdürlüğü kurulması ilk olarak akla şu soruyu getiriyor: Neden; teşkilat yapısı eskisine göre daha güçlü ve personel sayısınca daha fazla olan Emniyet ve Jandarma teşkilatları, olası toplumsal olaylarda yetersiz mi kalır da tali! bir kuvvete ihtiyaç duyuluyor? Bu sorudan da şu soru çıkıyor: Toplumsal olaylar? Peki ama neden, niçin? Neden İstanbul?
İşte bu sorular, açıkça tartışılmamış ve tek başına alınmış bir kararın neticesi olarak, insanın “niyet okuması” soruları oluyor.
Aslında buraya gelinceye kadar; gizlice bağlı milis güçler oluşturulduğu, silahlandırıldığı, eğitim verildiği; adına SADAT denen bir kuruluştan toplumun bazı kesimlerince bahsedildiği; hatta milis kuvvetler hakkında Sn. Meral Akşener’in bile basın yoluyla sorular yönelttiği oldu. Hem de il ismi vererek. Demek iktidarın her saklı icraatı yolunda ilerliyor ki, bugün gelinen noktada iş resmiyete vardı… TBMM’yi dışarıda tutarak.
Dün Devlet Ahlat’ta idi; Erdoğan, Bahçeli, Hulusi Akar ile bütün kuvvet komutanları; bakanlar, bürokrasi…Ve devletin bütün imkanları, bütün ihtişamıyla… Ahlat’ta inşası biten Cumhurbaşkanlığı Sarayı açıldı ve devletin başı geceyi orada geçirdiler.
Yunanistan ve onun Doğu Akdeniz müttefikleri(!) Akdeniz’de askeri tatbikat icra ederken, Ahlat’ta ki saray, devletin zirvesini ağırlıyordu ve önemli karaların alınacağı muhtemel olan gün, Malazgirt Zaferinin 949. yılına tekabül etti. Rastlantı mı, yoksa planlı bir yer seçimi miydi Ahlat ve Malazgirt tercihi?.. Lakin bu soru da, bir niyet okumanın eseridir.
Ne bileyim; çok önemli küresel gelişmelerin yaşandığı ve ülkemizin direkt olarak etkilendiği uluslararası konular ile cebelleşilirken, içişlerinde de yeni gelişmeler, yapılanmalar, yeni sistemde, TBMM’nin gözünden-önünden kaçırılarak yaşanıyor.
Dünyada, bir çok ülkede de bu tür gelişmeler yaşanıyor olacak ki, ABD’de (bile) pişen, bize de düştü galiba.
(En) Demokratik ülkelerde bile popülist ve otoriter liderlerin iş başı yapıyor olması, günümüzde dünyamızın yazgısı mı ne?
Hasan bey zaten demokratik dediğiniz ülkelerde işbaşı yapıyor o popülist liderler; ırkçısı, göçmen karşıtı, duvar örme meraklısı, mülteci düşmanı, italya ve ukraynadaki gibi komedyeni soytarısı, çeşit çeşitler…
O yüzden yaklaşık 4–5 milyon sığınmacıya kucak açmış ve bana mısın demeden yıllardır onlara bakan, yedirip içiren türkiye liderliğiyle ne kadar gurur duysanız azdır. Yazgıymış…
Tarihte olan bitenlere az çok meraklı olanlar bilirler: Mao ve beraberindekiler Çin’de iktidarı ele geçirdiklerinde, yüzbinlerce Çinli’nin yaşamına mal olan “Kültür Devrimi” dedikleri sapıklığı hayata geçirmişlerdi.
“Kültür Devrimi”nin en unutulmaz görünütlerinden birisi, rejimle işbirliğine yanaşmayan ya da Komünist Parti içinde karşıt hiziplerde yer alan öğretmenleri, yazarları, şairleri vs. birbiri ardına dizip, başları öne eğik halde şehrin ana caddelerinde yürütmekti. Bu insanların her birinin boyununda, “Ben bir hainim” yazısı yazar, yürütüldükleri caddenin iki kenarına dizilmiş halk, bunlara küfreder, yüzlerine tükürürlerdi.
. . .
Bence, bizim de dahil olduğumuz ülkeler gurubunda, kimin elinin kimin cebinde olduğunu bilmek, yakasını iktidar ve ikbal hırsına kaptırmış olanların bile tam olarak bilip kestiremedikleri bir şey.
Kimin kimi ne zaman satacağı, kimin kiminle saf tutup kimin kuyusunu kazacağı, işin içine masum insanların hayatları ve acıları karışmasa, kusursuz bir gerilim filmi gibi izlenebilir.
Etyen Mahçupyan’ın mesleği dolayısıyla uzun yıllar yakından tanıma fırsatı bulduğu, geçenlerde “Ben hayatımda kendilerine bu kadar güvenen başka bir insan gurubu görmedim” dediği insanların başına neler geldiğini gördük -birilerinin o kadar da boş olmadıklarını da.
Bana “usta”dan ziyade prompter’den kendisinden beklenenleri okuyup söyleyen, kendi fikri olmayan kararnameler imzalayan, yalnız ve çaresiz, “Ben yoruldum, siyaseti bırakıyorum” deyip köşeye çekilme, kendi hayatı üzerinde inisiyatif sahibi olma şansı bile elinden alınmış sıradan ve pek zeki olmayan bir siyasetçi gibi görünüyor Erdoğan. Giderek daha çok yalnız, giderek daha çok çaresiz, giderek daha çok iktidara yazgılı kılınmış.
Erdoğan’ın “Cumhurbaşkanı” gibi sıfatlara sahip olup yaratmış olduğu ve kamuoyu ile paylaşmayı reddettiği servetini elinde tutması, “Saat kaç Allah aşkına?” diye sorsa bunu manşetten haber diye sunacak havuz medyasını muhafaza etmesi, belalardan uzak bir hayat sürmesi, her ne yapıp yapıp halk dediğimiz yığınlardan hatırı sayılır bir oy desteği almasına bağlı.
Bunu başarabildiği sürece makbul.
Bunu başarabildiği için en acımasız düşmanı onun iktidarını desteklemekle kalmıyor, “Erdoğan liderliğinde milli diktatörlük” önerisinde bulunuyor.
Böyle olduğu için Nedim Şenerler, M. Feyzioğulları, Bahçeli’ler vs. en yakın dostları.
Milis de kurdururlar, bir Gezi olayı tezgahlayıp o milis gücünü de kullandırırlar. İster istesin ister istemesin: Kurar ve kullanır -yeter ki iktidardan düşmesin.
Dün de hatırlayıp hatırlatmak istedim.
Temmuz 2007 seçiminde AK Parti yüzde 46, 58, Haziran 2018’de 42,56, Kasım 2015’de yüzde 49,50 almıştı. “Senden ikinci bir Atatürk çıkar, sana da benzer bir gücü verelim” dediler, ve o gücü verdiler.
Pek bir zeki ve kurnaz olduğu söylenen Erdoğan da verileni aldı, öpüp başına koydu.
Oyları, her ikimizden birinin partisine oy vermesi anlamına gelen yüzde 49,50’den yüzde 35’e geriledi nimet sanıp üstüne atladığı o gücü elinde bulduğu günden bu güne.
Evet, yüzde 49,50’lik partiyi aldı, 5 yılda yüzde 35’e çaktı.
Yerinde olsam, alırım bütün o ticari gemileri, her birinden sismik araştırma gemisi peydahlar Karadeniz’in Akdeniz’in orasına burasına salarım mucizeler keşfetsinler, müjdelere vesile olsunlar diye.
Çanlar Erdoğan için çalıyor, vakit daralıyor.
“Bu fikir aklıma yatmadı, içimden bu kararnameye imza atmak gelmiyor” diye mırın kırın etme şansı da yok.
Hakikaten de boş değillermiş.
“O kadar da boş değiliz yaa!” derken bir bildikleri varmış.
Açıklama, ikna etme, ortak akıla başvurma gibi günler çok geride kaldı artık. Şimdi emretme ve yaptım oldu devri artık. Ustalık dönemi de diyorlar.
Yoruma kapalı.