İngiltere bilmeden ‘derin devleti’ konuşuyor.. Oysa onların da katkısıyla bizdeki ‘derin devleti’ biz biliyoruz…

28
Reklam

İngiltere ilginç bir olayla çalkalanıyor. Ülkenin öndegelen siyastçileri, hukukçuları, üst düzey bürokratları, sanatçıları, gazetecileri, hatta casusları, bir kulüp çatısı buluşuyorlarmış… Yıllar ve yıllar boyu… 

Yargıç ile avukat aynı çatı altında…

Başbakanlık müsteşarı ile MI6 istihbarat örgütünün başı, sinema ve tiyatroda onları canlandıran ünlü oyuncular…

Üyeler arasında Kral 3. Charles da var.

Ülkenin sol eğilimli gazetesi Guardian son üç gündür ‘‘Üye listelerini ele geçirdik’’ diye tafra satıyor…

Haklı bir tafra olduğunu, başbakanlık müsteşarı Simon Case ile MI6 başkanı Richard Moore’un yayından hemen sonra haberlere konu olan Garrick Kulüp üyeliğinden istifa etmelerinden öğrenmiş olduk.

[Evet, fark edenler haklı; üyelikten istifa eden MI6 başkanı Moore, dört yıl boyunca ülkesini büyükelçi olarak Ankara’da temsil etmişti. Beşiktaşlı Richard.]

Gazete, konuyu, kadın düşmanlığı yönüyle ele alıyor. Kulübe üyelik için ilk şart erkek olmakmış çünkü. 

Reklam

Oysa, ilk haberle birlikte gözlerim faltaşı, olaya ben farklı bir yönden bakıyorum.

Bizde karabatak gibi bir görünüp bir kaybolan ‘Encümen-i Daniş’ benzerliği merakıyla…

‘Derin devlet’ konusu ne zaman açılırsa gündeme gelir ‘Encümen-i Daniş’

Ülkemizde iki ayrı Encümen-i Daniş var, birbirine karıştırmayalım. 

Osmanlı döneminde Fransız Akademisi’nden esinlenerek 1851 yılında kurulmuş, ülkenin öndegelen bilim insanlarını aynı çatı altında buluşturmuş olan tarihi Encümen-i Daniş, 1862 yılında faaliyetine son vermişti. Şimdiki Türkiye Bilimler Akademisi’nin (TÜBA) öncüsüydü o Encümen-i Daniş… 

Bir de, Türkiye’nin NATO’ya üye olmasından (1952) kısa süre sonra, 1954 yılında, varlık kazanan bir başka yapı var. 

İngiltere’nin yardımıyla, ABD, diğer NATO ülkeleriyle birlikte Türkiye’de de, ‘Gladio’ adıyla anılan bir yarı-militer örgüt kurmuştu. Onunla eş-zamanlı kurulmuş olmalı ‘Encümen-i Daniş’ yapısı…

Emekli askerler, hukukçular, öğretim üyeleri, büyükelçiler, gazeteciler ve üst düzey bürokratlardan oluşan bu yapı, 1970’lere kadar kendi aralarında ‘Kırklar’ adıyla anılırken, 1974 yılında gruba katılan Fahri Korutürk’ün teklifinin kabul edilmesiyle ‘Encümen-i Daniş’ adını almıştı.

Reklam

Evet, Encümen-i Daniş içerisinde eski cumhurbaşkanı ve eski başbakan da bulunuyor…

Hepsi 40 kişi…

Ayda bir defa İstanbul’da Moda Deniz Kulübü’nde buluşuyor Encümen-i Daniş üyeleri ve devlet işlerini konuşuyorlar. Konuşmakla da kalmıyor, ‘‘Ne olacak bu memleketin hali?’’ türü bir endişeye kapıldıklarında, ortak bir metin hazırlayıp görevde bulunan devlet yöneticilerine ihtarname de yolluyorlar.

Etkili de oluyorlar.  

Bir ara başbakanlık yapmış olan Tansu Çiller’e, başbakanlığı döneminde gönderdikleri ihtarname zehir zemberekti. Bizzat Çiller tarafından açıklanan metinden bir bölümü sunayım da ne menem bir yapı olduğunu anlayalım:

‘‘Uzun zamandan beri açıkça ve pervasızca anayasaya dayalı demokratik ve laik düzenimizi kökten tahrip etmeyi ve yerine şeriata dayalı devlet düzenini zorla uygulamayı amaçlayan beyan, eylem ve davranışlara girildiği görülmektedir. (..) Türkiye’yi temelinden yıkmak, ülkeyi ve milleti bölmek isteyen sorumsuz kurum ve kişilere karşı şu yasal, idari ve yargıya yönelik ciddi tedbirlerin alınmasını öneririz.’’

Siyasi tarihimizde ‘28 Şubat süreci’ olarak yerini alan dönem öncesinde, 18 Nisan 1994 tarihinde, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e gönderdikleri ihtarname -onlar buna ‘mektup’ diyorlar- Refah Partisi’nin o yıl yapılan yerel seçimden başarıyla çıkması üzerine yazılmıştı ve iktidar olmasını önleyeceği umulan bir dizi tedbiri içeriyordu.

O mektupta yazılı tedbir önerilerinin hepsi, Refah Partisi’nin DYP ile hükümet kurması ve Necmettin Erbakan’ın başbakan olması ardından gelen 28 Şubat sürecinde Milli Güvenlik Kurulu’nda karar haline dönüştürüldü.

Gizli bir yapı bu. Çok uzun yıllar, şu sıralarda 90’lı yaşlarını sürdüren Anavatan Partisi döneminin TBMM başkanı Necmettin Karaduman reisleriydi. 

Asker üyeleri bir dönem çok konuşulan isimlerdi: Hüseyin Kıvrıkoğlu, İsmail Hakkı Karadayı, Necdet Üruğ, 12 Eylül’ün başbakanı Bülent Ulusu, Atilla Ateş, Necdet Öztorun, İbrahim Şenocak, Nahit Özgür, Ahmet Çörekçi, Aytaç Yalman, Tuncer Kılınç, Şener Eruygur

Şimdiki sivil üyeleri ancak tahmin edilebiliyor.

Nasıl bir yapı olduğunu anlamak için 1994’te Cumhurbaşkanı Demirel’e gönderdikleri mektubun altındaki 30 imzaya bakabiliriz [40 kişiden oluştuğu bilinen yapının 10 üyesinin imzaları eksik kalmış. Onlar kimlerdi acaba ve neden saklandılar?]:

İsmail Hakkı Akgün (E. Tümgeneral), Şener Akyol (E. Parlamenter), Prof. Dr. Hikmet Altuğ (E. Parlamenter), Prof. Dr. Ekrem Ahaç (E. Parlamenter), Kemal Atalay (E. Orgeneral), Muhsin Batur (E. Hv. Org. Hv. K. K.), Hıfzı Oğuz Bekata (E. İçişleri Bakanı), Orhan Dikmen (E. Tarım Bakanı), Prof. Dr. Fikret Esen (E. Orgeneral), Oğuz Gökmen (E. Büyükelçi), Faruk Ilgaz (E. İst. Beld. Bşk., Yük. Müh.), Ecmel Kutay (İst. Beld. Bşk. E. Korg.), Sezai Orkunt (E. Tümamiral), Nahit Özgür (E. Hv. Org.), Necdet Özmen (E. Büyükelçi), Mukadder Öztekin (E. İçişleri Bakanı), Necdet Öztorun (E. Org. K. K. K.), Hasan Sağlam (E. Korg. M. E. Bakanı), İlyas Seçkin (E. İçişleri Bakanı), Ahmet Serter (E. Tümgeneral), Murat Sökmenoğlu (Ekonomist- Hatay Mv.), İbrahim Şenocak (E. Orgeneral), Kemal Taran (E. Korgeneral), Cemal Tarlan (E. Vali, Senatör), Necdet Üruğ (E. Gn. Kur. Bşk.), Nüvit Yetkin (Av. E. Bakan), Semih Yürük (E. Kurmay Sb.), Necmettin Karaduman (T.B.M.M. Eski Bşk.), İrfan Özaydınlı (E. Parlamenter Bakan, E. Orgeneral), Asaf İlhan (E. Büyükelçi).

Guardian gazetesinin üç gündür isimlerini açıkladığı kişiler ile ortak nokta, hepsinin erkek oluşu. 

Ercümen-i Daniş, hiç kuşkum yok, varlığını günümüzde de sürdürüyordur. 

Neden bu kadar eminim? Uzun yıllar başkanlığını yapmış Necmettin Karaduman’ın arşive geçmiş şu sözlerinden:

“Derin devlet gereklidir. Bütün devletlerde bu tür yapılar vardır. Türkiye’de de vardır. Hep olmuştur, olmalıdır, olacaktır. Dilerim ki, son olaylarla devletimizin bu gücü zaafa uğramasın.‘’

OKUMA PARÇALARI:

  1. 1. Encümen-i Dâniş de nereden çıktı? Tarihte ve günümüzde Encümen-i Dâniş… 
  1. 2. ‘Encümen-i Dâniş’ üyelerini bir tek ben mi merak ediyorum? Çok yazık…

ΩΩΩΩ

Reklam

28 YORUMLAR

  1. DİDEM 22 Mart 2024 De 09:06

    Didem hnm, burada aralıklı olarak 6-7 yıldır yazıyoruz, evet doğru. Ancak, devamlı Paşamız-CeHaPe karşıtlığı yapıyor olduğum yanlış (çok şey kaçırmışa benzeyen bir durum bu). Duruma, farklı bir şekilde bakıyor olabilirim. Duyguları bir kenara bırakıp objektifçe bakabilmek önemli. Alışılmışın dışında bir yaklaşımla olduğu için bu da yadırganıyor. SanıYORUM, bu iş İliç altın madenindeki siyanür konusundaki karşılıklı yorumlaşmalarımıza döndü. Bilgi eksikliği giderildikçe siyanür/madenler konusunda benzer bir sonuca vardık zannediyorum. Bu defa durum farklı, M.K. Atatürk Paşamızın hataları yok değil noktasında idiniz. Ancak, Paşamıza duygu yoğunluğunuz bariyer teşkil ettiği oranda objektif kalabilmeniz zorlaşıyor. Daha önce değindiğim gibi İçki-sigara zafiyeti beni ilgilendirmese de bir “Deha” için dikkati çeken bir konu. Herkes biliyor ki bu iş eğitim kalitesine de bağlı genel bir sorun. Malum, Ramazanda ara verirler Bayramdan sonra sizin tarifinizdeki “iman” kapsamında konformist bir şekilde aynı zararlı alışkanlıklara devam. Yani, hatalara devam için kişinin bir “Deha” olmasına gerek yok.

    “bildiğimiz şeyler değişince tespitimizde değişir doğal olarak” diyorsunuz. Siyanür konusundaki gibi değişmiş bir durum göremiyorum çünkü daha önce cevabi olarak değinmeme rağmen aynı şeyleri tekrarlayıp soruyorsunuz. G. Kore konudu örnek verdiysem ezbere değil adamlar geçmişten gelen ruh ve azm güvenerek devamiyetle bu noktaya gelebilmiş olmanın güzel bir örneği. Paşamız tüm sorumluluğu eline alıp ülke gömleğinin iki yakasını simetrik bir biçimde bir araya getirebilecken bunu yapmadı. Savaştan hepbirlikte zaferle çıkıldıktan sonra, eğitim konusunun ENöncelik olduğunu görebilseydi bir “Deha” olarak bu işe odaklanırdı, şekle-şemal dayatmalarının riskli olabileceğini görürdü.

    Eğitime ENöncelik verilseydi, Paşamız dönemine has enerji/momentumla İLK 20-25 yılda lig atlamış olurduk ve şimdi de eski argümanlara dayalı kamplaşma/kutuplaşmalar neticesi birbirimizle cebelleşme yerine şu anki G.Kore’in gelişmişliğini ikiye-üçe katlamış olurduk (17. değil 7. ekonomik güçte!!). “Deha” olmuş olsaydı, “ne şiş yansın ne kebap” modunda ülkenin iki yakasını simetrik olarak ilikler, birlik beraberlikle gelişme hedefleri ne odaklanırdı. Ancak, ENönceliklerini bilemeden giriştiği işler adeta yurtdışı güçlerinin telkin ve öneriyleriyle “Böl ve Yönet” taktiğine benzer bir durum arzediyor. Paşamız da farkında olamadan alet olmuş, sanki. Bu öneride 1) Böl var, 2) Yönet var. Bugün yurdumuzda, (1) bölünme (kutuplaşma/kamplaşma) şeklinde hüküm sürüyor. (2) ise 1.den dolayı “Yönetilemez veya Yönetimi zor bir ülke görünümü, öyle ki 10-15 yılda bir “darbe” türü müdaheleler gerekiyor.

    Telkin/öneride bulunanlar biliyorlar ki Türkler savaşkan bir tür, yabancıların “Yönet”mesi pek mümkün değil. O halde “böl”, bunu yaparken de kutsallarıyla oyna birbirine düşür. Sonra uzaktan seyret, bırak yesinler birbirlerini. Bugün içinde olduğumuz kavga gürültü bundan farklı mı? Tekrar ediyorum, Paşamız’ın hataları ve kurduğu CeHaPe aynı doğrultuda icraatleri AKePe’yi doğurdu. Bu parti ortaya çıkarken CeHaPe cenahı yıkıcı değil de biraz olsun yapıcı bir muhalefet gösterseydi ya. Ülke yönetim sırası daha da cazip şartlarda daha sonra onlara da gelebilirdi. Ancak, bu zihniyet bir kaşık suda fırtına kopardı, yukardaki (1) ve (2) varsayımlarının doğruluğunu adeta teyid edercesine…

  2. Bit pazarında sattık
    kalkamaz artık kazan !
    Milletin seçtiği hükumete ayar verenlerin halini gördük; donunu dahi toplamaktan aciz durumdaydı.
    Yiyorsa buyursun gelsin, herif olanı bekleriz !

  3. Evvelki gün Fatih Altaylı yazdı Çin dünyanın en uzun otoyolunu yapmış 2450 kilometre uzunluğundaki bu yolu 2,5 milyar dolara mal etmiş bizden bir örnek Kuzey Marmara otoyolu 430 kilometre 8 milyar dolara mal olmuş Encümen-i Daniş bu işlere de bakar mı?

    • o işlere encümeni danışın “hayırsever iş insanları” derneği kolu bakıyor. Reza Zarrab sezgin Baran korkmaz ” milletin ıhımm…na koyacaz” diyen holding patronları vb hayırsever! i iş insanlari

    • Su nerde inek içti o da dağa kaçtı!..
      Hekaye bu ya, siyasetin finansmanını ayarla maz isen sen, peri kızı bir kurbağayı öper💋prens yerine reis takasıyla görünür ufukta..
      İçi boş hamsi kasalarıyla dolu olduğu hayal edilir hep rüyalarda😴🥱..
      Vee… bir de ne görseler?
      Koccamaan bir saray, içinde yüzlerce oda hizmetliler…
      Bunun gibi yüzlerce masal dinleyerek büyüyen nesilden,
      nassı bir hayal kurmasını bekliyorsunuz ki?
      50 yıl okul çocukları hem ev hem inşaat hem çifçi besici hem müzikçi hem sazcı hem sonunda barcı yetişti bu topraklarda!…
      Hepsi birden kondu bir çuvala ve geçmiş tüm emekler oldu hebaa!..
      Tarım hayvancılık gitti, geldi bekaa!..
      Gençlerin bir kısmı aldı eline KELEŞ, saz tırmık çapa yerine çıktı dağa:((
      Öbür kalanlar mı dediniz?
      Haa onlar bekliyor batı consolosluğu kapısında girdiler vize için kuyruğa😡.

  4. Derin devlet mafya ile çalışır. Tv lerin reyting için mafyayı bu kadar öven diziler yapması utanç vericidir.

  5. Söz konusu oluşumları, benzetmeyle (teşbih) dini terminoloji dışında kelime anlamlarını esas alarak kullandığımda, cüzi irade-külli irade kavramları benim zihnimde yeni bir anlama dönüşüyor. Sonrasında bazı sorular sormadan edemiyorum.

    Yukarıdaki açıklamaya göre;
    1-Toplumların kaderleri hangisine göre belirleniyor?
    2-Bugün dünya üzerinde gerçek demokrasi hangi ülke veya ülkelerde var?
    4-Dünya üzerindeki halklar cüzi iradeye göre mi yoksa külli iradeye göre mi yönetiliyor?
    5-Pandemi de ne oldu?
    Daha çok soru sorulabilir. Sanırım bu kadar yeter.
    Son olarak biraz da felsefi yönden yaklaşarak yorumumu bitireyim.
    Ben kimim? Beni ben mi yönetiyorum/yönetmeliyim? Beni sen yönetiyorsa buna kim izin verdi? Sen kim?

    • Emperyalizmin içimize sızmak için yoğunlaştığı ve kullandığı teknikler farklılaşmıştır. Diğer yöntemlerde büyük ölçüde başarısız olan sömürgeci aparatlar demokrasi, özgürlük, insan hakları, silahlar sussun, analar ağlamasın gibi söylemler üzerinden topluma kabul ettiremedikleri PKK’nın siyasal veya sayısal uzantılarını yeniden var edebilmek için milli çizgideki siyasal partilere milli olmayan ama milli görüntülü suni alternatifler oluşturmaya başladılar. Bu küçük siyasal kırıntıların tek amacı ülkeye hizmet değil, bugüne kadar başarılı olamamış PKK uzantılarının başarılı olmalarını sağlamaktır. Kent uzlaşısı, kasaba koklaşısı, köy kıpraşmaları gibi saçma sapan jargonlarla sinsi niyetlerini gizlemeye çalışanları milletimiz altılı masalarda fark etmiş olduğu için artık PKK aparatlarını şirin gösterme yöntemi çöpe gitti. Ancak milli çizgideki partilere milli görüntülü alternatifler oluşturup PKK aparatlarının kazanmasını sağlamak şu an uygulanmakta olan emperyalist güdümlü manipülatif siyasi yeni yöntemin adıdır. Hangi bahane veya gerekçeyle olursa olsun kurumakta olan terör köklerine su vermek ve terör aparatlarının Türk siyasal sisteminde yeniden can bulmasını sağlamak vatanseverlik ile bağdaşmaz. O yüzden bilinçli seçmen olduğumuz kadar, seçilenlerin de tarih önünde ülkesine ve milletine vicdanen sorumlu oldukları bilinciyle hareket etmeleri ve bilinçli seçilenlerden olmaları gerekmektedir. Bir seçim kazanılır, bir seçim kaybedilir bu çok önemli değil ama ülkemizin bağrına saplanacak emperyalist hançerin kazanmasını sağlamak siyasal olgularla açıklanamaz. Herkesin kendi küçük siyasal hesaplarından önce ülkesini düşünme zamanı. Herkesin milli ve muktedir çizgide buluşma zamanı. Herkesin bilinçli seçmen ve bilinçli seçilen olma zamanı. Ülkemize ve kendimize karşı böyle bir sorumluluğumuz olduğunu hiç kimse unutmasın. Köprüden önceki son çıkıştayız. Kimin kime hizmet ettiğine herkes iyi baksın.

    • İrade cuzi mi ya da külli mi konusunu kafaya takmamak lazım. Einstein’in din anlayışıyla yetinmek zorunda değiliz. İkisi de ilişkilidir ya da iç içe. Allah’ın merhameti o kadar yüksektir ki “Şer”den “Hayr” çıkarabilir. Ancak, Allah’a İman, “Şirk”e bulaşacak şekilde istismar edilirse merhametinin bittiğini anlamak mümkün. Bu konu Kuran’da çok açıktır. Yoksa, herbirimiz hristiyan inancında yolumuza devam ediyor olabilirdik.

      …..
      Dinimiz DiN! ‘tevhid ‘dini’
      Gafil olma, düşün “Şirk”ini
      Mümin gibi koru “Nefs”ini
      Sen seni bil, ben beni!
      İradenle dimdik tut ekseni
      Şayet bilmezsen kendini
      Patlatırlar bir gün enseni,…
      ……

      Encumen-i Daniş, ülkemizin ve İngiliz “Erkek”ler Klübü de İngiltere’nin/dünyanın çobanı değil! Laiklik, ülkemizde olduğu kadar tüm dünyada iyi tanımlanıp, Allah’ın Varlığını cidden hesaba katarak nötralliğe pozitif yönden yaklaşarak uygulansa yeryüzünün huzur bulmasına yetebilirdi. Başarıda istikrar için iki konu önemli, tekrar ediyorum; (1) “Nefs” (bireysel kontrol), (2) “Şirk” (İlahi kontrol).

      Ne diyelim! Allah cc, bizim Encümen-i Daniş’i, müslümansa, “Akıl*İman Sentezi” seviyesinde daha iyi müslüman eylesin! “İngiliz Erkekler Klübü”nü ise sadece müslüman eylesin! Onlara ancak bu şekilde “örnek” olabiliriz!

  6. derin devlet hakkında ne yazabiliriz?
    bir şey bilmiyoruz ki.
    bilgi yoksa yorum olur mu?
    devlet içinde derinden sığa çeşitli odaklar, klikler, yapılar, kişiler olduğunu duyuyoruz, birlikte yürüyünce dostlar ayrılınca düşman olanlar olduğunu izliyoruz.
    dahası iyilik, sağlık…

    • derin devlet hakkında hiç bir şey bilmeyenler cem gürdenizi dinleyebilirler son röportajlarindan birinde boynunu bükerek iç çeker bir halde “batı ülkeleri dincileri tercih etti, bize de Rusçu diyorlar şimdi” diyordu.

  7. ENCÜMENİ DANİŞ İ EKREM

    Yazar en önemli soruyu unutmuş, bu habis yapı bu gün seçimlerde kimi destekliyor. Verilen listedeki kişilerin siyasi görüşleri incelendiğinde ekremi destekledikleri çok açık. Bize düşen de Mekaru ve mekarAllah. Sayın yazar da emekliliğinde encümeni danişe alırlar ümidiyle ekremi desteklesin.

  8. Derin işler karanlıkta barınır. Kurt puslu havayı sever. Bir sürü laf edilir bilinmeyen yada güç yetirile meyen şeyler için.
    RTE karanlıkta mı mesela? 1000 odalı konak pardon saraya muhalefet girebili yor mu? Hiç girdi mi???
    Çankayaya girile bilme şartlarıyla beştepede dolaşma hakları aynı mı??
    Ben önümüze bakmayı yeğlerim:
    28 Şubat 15 Temmuz lar olur muıuıuıu??..
    Olmaz mı birdaha????🤔
    Devlet aklı (derin der kimileri) olmasa güneyimizde bize zararlı teröristanlar kurulup barına bilir mi mesela???😡
    (Şu anda bu realite var olduğuna göre derin olmuş su üstünde saksağan😯)
    Tramp yeniden seçilir mii seç TİRTTMEZLER Mİ?? örneğin??🤗.
    (İşte burda derini sığı çıkar ortaya)
    Masayı devirtebilirler mii?? Dansöz gibi kıvırttıra bilirler mi icabında??
    KKILIÇTAROĞLU istediği yere kuyu açtırtıp kanal kazdırmaya kalksa DUR! yolcu! Sen bir faniii… halk hancı! Denirmi icabında?
    İşte ben bunlara bakarım👀👀

    • Bakar arkadaş “saraya muhalefet girebili yor mu? Hiç girdi mi???” diye soruyorsunuz,
      sarayın arka kapısından girip çıkan üst düzey chplilerden haberiniz yok galiba?
      Duymadıysan duy yani…

  9. H.B. 22 Mart 2024 De 00:00

    sayın H.B. elbette kim bildi- bilemedi üzerine bildiğimiz ya da bilmediğimiz oranda tespit yapabiliyoruz, bildiğimiz şeyler değişince tespitimizde değişir doğal olarak. ben de zaten o nedenle soruyorum. 20-25 yıl öncesine kadar g. kore ile aynı ligdeydik, dünyanın en iyi 17. ekonomisiydik şimdi diyebilir miyiz ki paşa bilemedi? lüzumsuz işlere kafayı taksaydı bu ülke vatikan ve filistini de dahil edersek 208 ülke içinde 17. sırada olabilir miydi? sonradan gelen chp zihniyeti sadece halkıyla uğraşmıyormuş demek ki, bizi bu noktalara taşımış bir yandan. bugün hala büyük çoğunlukla o dönemin kazanımlarını satıyoruz.
    aynı liglerde olduğumuz bazı ülkeler sıçrama yaparken son 20-25 yıldır biz neden ilerleyemedik peki? tek başına bir parti var, zamanı oldu, gücü vardı. demek ki bir zihniyetle ilerlerken bir zihniyetle ilerleyemiyorsunuz.
    askerlerimiz chp döneminde değil “Demokrat Parti iktidarında” meclis kararıyla asker gönderdi, bildiğim kadarıyla abd den sonra en çok şehit veren ülkeyiz.
    kore şehitlerimiz başta tüm şehitlerimizin ruhları şad olsun.
    biz yakın zamana kadar coğrafyamıza iyi bir örnektik zaten. türkiye orta doğu için hep örnek gösterilen bir rüya ülke değil miydi? afganistandan dem vuruyorum bugün bir afganistan değilsek bunu paşamıza ve cumhuriyete borçluyuz.
    ben chp yi temsil ediyorum, siz kutuplaşma kamplaşmaya değiniyorsunuz, öyle olsun, buradan devam edelim
    bulunduğumuz kısır döngünün tepe nedeni paşa ve chp olsaydı -osmanlı da benzer kutuplaşma neden vardı-son on yıllardır dindar ve muhafazakar iddiasındaki bir iktidarın bizi birleştirmesi gerekirdi, neden birleştirmedi? önce de kutuplaşma vardı şimdi var, sonra da olacağa benzer. çünkü;
    birleşmek, ortak paydada buluşmak bir anlayış meselesi, bugün bu anlayışa sahip miyiz, değil miyiz? dün değildik, bugün de değiliz. bir liderin parmak oynatmasıyla olabilen bir şey de değil, bunun için hem bireylerin hem toplumların önce istemesi sonra birleşme iradesini göstermesi lazım, bu mevcut anlayışla inşa edebileceğimiz bir şey değil, bireylerin ve toplumların bilincinin değişmesi gerekir.
    siz mesela, ben sizi 6-7 yıldır yorumlarınızdan tanıyorum, siz de beni. neredeyse bütün yorumlarınızda yer alan paşa-chp karşıtlığı, eleştirisi, suçlaması bir duygu yoğunluğunun ifadesi değil mi? hem “yeter diyorum, birleşelim diyorum” diyorsunuz hem bütün yorumlarınızda böylesi bir duygu yoğunluğu var,
    nasıl birleşeceksiniz, kiminle ve hangi paydada???
    bilincimiz değişmesi, doğruyu yanlıştan, hakkı batıldan temyiz etme yeteneklerimizin gelişmesi, adalet ve ahlak anlayışımızın ortak paydada buluşması gerekiyor. bu şartlara bireysel ve toplumsal olarak hazır olmadan ne söylesek ya da istesek gerçekte bir karşılığı yok. böyle bir talebimiz varsa, önce evimizin önünü süpürmekten başlayabiliriz. önce siz. önce ben. hepimiz.
    toplumda böyle bir talep var mı?
    biz, başkalarının imanını bilemeyiz,
    sonuçta hepimiz kendi imanlarımıza bakmalıyız. çünkü bizler ne bir ülkeyi düşman işgalinden, bir milleti zilletten kurtarıp bir kurtuluş savaşı kazandık ne ortada bir tefsir yokken olmasına katkıda bulunup Allahın dinine hizmet ettik. öte yandan hepimizin önyargıları, zaafları, günahları, yanlışları, hataları dolayısıyla iman zafiyetleri var.

    • Türkiye son 20 yılda gelişti. Ondan önce ciddi ihracatı olmayan köylü bir toplumdu. 17. sıra 20 sıra bunlar boş göstergeler. Yani ülkemiz üretimi bırakmış, ihracatı düşmüş falan değildir. Sadece pandemide bizim gibi çalışarak para kazanan ülkeler ekonomi durduğundan kayıplar yaşadık, yahut yerinde saydı. S. arabistan, iran gibi ülkeler sadece petrol doğalgaz ihrac ettiğinden satışları sekteye uğramadığı gibi petorlün fiyatı arttığından bir iki basamak yukarı çıktılar, yarın petrol düşer biz bir iki basamak çıkarız. Arada ösym sonucu gibi bir iki puan fark var.
      Asıl anlamadığınız dünyanın gittiği nokta. Çevreme de söylüyorum, asgari ücreti yetersiz görüyorlar. tamam yetersiz fakat çin hindistan gibi ülkeler bizim işçinin yarı fiyatına 2 katı kalitede üretim yapacak 500 milyon insanı piyasaya sürdü. Tayyip Erdoğandan önceki kol gücüne dayanan Türkiye olsaydık zaten çoktan aç kalmıştık.

      Ayrıca bu nüfus gücüne bağlı ülkeler hızla ekonomi de yükseliyor. Meksika, brezilya, hindistan, çin yakında mısır, endenozya hatta pakistan ve nijeryanın bizi geçmesi gayet normal. Gelişmiş ülkelerdeki düşüşlerde sadece bize bakmayın bakın bakalım listede daha neler olmuş. Size ekonominin gidişatı hakkında bilgi verecektir.
      Ne mutlu dinleyip anlayıp ta mucibi mustakilce amel eden kullara. Ne kadar yazıkki ne idi, ne oldu ve daha ne olacağını bilemeyen biçareler.

      • 17. sıraydık, 20. sıra ya da 30. olmuş N’olmuş yoksulluk yok, ekonomi harika, uçuyoruz kaçıyoruz değil mi sonuçta:))

  10. Encümenidanış T.C. ilgili endişelerinde bence haklı çıkmış bu güne baktığımızda.
    rersmen tek adam rejimine geçtik akepede refahın içinden çıktığına göre.
    böyle ileriyi gören bir adı her ne olursa olsun yapıya ülkenin her zaman ihtiyacı olmalı…

  11. enciumeni danış çok konuşulduğu için artık üyelerini aktif görevde bulunan isimler oluşturuyor olabilir.

  12. akparti genel başkanı, milli güvenlik kurulu başkanı, Cumhurbaşkanı Erdoğan şimdi bu gruba ve diğer tüm derin devlet yapılarına liderlik yapıyor olmalı. liderliğini üstlenmemişse de tamamından haberdardır mutlaka. bu günkü derin devlet yapılanmalarında Erdoğan’ın ilk günden beri hiç yanından ayırmadığı Ömer Çelik İbrahim Kalın hakan fidan gibi isimlerden birileri (veya tamamı da olabilir) derin devlet yapılarindan isimler mutlaka vardır.

  13. Biz gözümüzün önündeki devletle baş edemiyoruz , bir de derin devletle mi uğraşacağız ; ne halleri varsa görsünler , iyi saatte olsunlar !

  14. “Ercümen-i Daniş, hiç kuşkum yok, varlığını günümüzde de sürdürüyordur…..”

    Olabilir! Ülke geleceğine kafa yormak neticede fena bir şey de sayılmazl! İnsanda yarınından emin olamamak endişe etmek gibi bir his vardır. Yarınından emin olduğunu sanan, her şeyi tıkırında olanlar da bile bu vardır.

    “Ne olacak bu memleketin, bu dünyanın hali” deyip kafa yorarken, insan bunu “Akıl*İman Sentezi” ile temellendirebilirse yararlı bir iş olur. Allah, olaylara dengeli bir şekilde bu penceden bakmayı ve hem bu dünyayı ve hem de öbür tarafı dikkate alarak yaşamayı nasip eylesin. Herkes, en başta bir “Allah’ın Var olduğuna iman” ederek, eşyanın tabiatını inceleyerek, düşünerek aklını kullansa ve bunun gereğini yapsa mesele yok. Böylece, hayattan hem daha bir zevk alacak, huzur bulacak ve hem de yarınından daha bir emin olacak.

    Kuran’da öz olarak iki temel nokta var; “Nefs” (bireysel kontrol) ve “Şirk” (İlahi kontrol). Toplum bazında kırmızı çizgiler böylece belli olduğuna göre, insan geleceğe kısa (hayat) ve uzun (ahiret/cennet-cehennem) vadeli yatırım yapmış olsa ülke güllük gülistanlık olurken kendisi de kazan-kazan kategorisine terfi etmiş olur.

Yoruma kapalı.