Üzerinize afiyet, bütün hayatı boyunca etrafından ”Hafızan ne kadar güçlü” iltifatı alagelmiş biri olarak bende de unutkanlıklar oluyor. Bazen iyi bildiğim bir isim aklıma gelmiyor… Bazen bir genç dostumla sohbet ederken aynı konuda bildiklerimiz çarpışıyor ve sonunda ben değil onun haklı olduğu anlaşılıyor…
Bereket akıllı cep telefonları ve onların da ‘Kişiler’ bölümü var, unuttuğum isimleri hatırlatmak için… Ya da ‘Google’ ve ‘Wikipedia’ her türlü sorunun hazır cevapçısı olarak imdada yetişiyor.
Yeter ki, kendisinin veya yazarının ismini, kütüphanemde nereye koymuş olduğumu hatırlayayım, kitaplar da hafızamı yerine getirebiliyor.
Çoğu zaman da, hatırlayamadığımı ”Ne de olsa önemli değil” diye o an aklımdan çıkarıveriyorum; hafızamı daha fazla yormamak için…
Anlattıklarım acaba yaşlılarda çok korkulan şeylerin başıma geldiğinin mi işareti? Bunuyor muyum? Yoksa yoksa, Alzheimer mi olacağım?
İnsan ister istemez bu soruları soruyor.
‘Erken bunama’dan muzdarip veya Alzheimer’in genç yaşta başına musallat olduğu kişiler vardır, ama özellikle yaş ilerleyince insan daha bir kuşkucu olabiliyor.
Her türlü hastalığın tedaviyle veya ameliyatla üstesinden gelinmeye çalışılıyor günümüzde, beyinde meydana gelen bozulmalar karşısında ise, insanoğlu çaresiz.
Acaba? Acaba? Acaba?
Konu nereden aklıma geldi?
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, birkaç gün öncesine –daha doğrusu İsrail ile ilişkileri yenileyene– kadar savunageldiği…
Söylediklerini eleştiren muhalefeti İsrail’in yanında yer almakla suçladığı…
Olayda hayatını kaybeden 9 TC vatandaşının haklarını sürekli savunduğu; içlerinden yaşça en küçüğünün bizzat tanıdığı babasını milletvekili olarak Meclis’e taşıdığı halde…
Mavi Marmara gemisini Gazze açıklarına gönderen sivil toplum örgütü İHH’ya dönerek ”Bana sordunuz da mı gittiniz” tepkisi verdi ya…
Herkes bunu meşrebine göre farklı yorumladı.
Kendi hesabıma ben, burada, yılların politika gözlemcisi sıfatımla, bana en makul gelen açıklamaya sığındım ve ”Politikacıdır, yapar” yorumunu getirdim.
Yorumun sitede yayımlandığı gün, bir dostum, ”Sen öyle diyorsun, başkaları farklı diyor… Acaba sebep çok daha değişik ve bir o kadar da basit olmasın?” sorusuyla karşıma çıktı. Hayretle kendisine baktığımı görünce de, ”İnsan o da; önceki tavrını ve o tavra uygun sözlerini unutmuş olabilir pekâlâ” deyiverdi.
Unutkanlık insanın doğasında var. İyi ki var. Yaşandığında bizleri derinden sarsan, üzüntüye garkeden, gittiğimiz yolu farklı bir rotaya sokan nice olay başımızdan geçiyor; ancak ‘unutma’ özelliğimiz sayesinde hayatımızı yine de sürdürebiliyoruz.
Bir yönüyle, Allah’ın insana verdiği en büyük nimet aklı ve zekâsıysa, aynı derecede bir lütfu da unutma hassasıdır.
Hiçbir şeyi unutmayan bir insana ancak acınır. Düşünün: Ölümler var, ayrılmalar var, ihanetler var, ve siz bunları her dâim hatırlıyorsunuz…
Olacak şey değil…
Çocukken ve gençken de başımıza geliyor da, ileri yaşlarda iyice unutkan olabiliyor insanlar… Çok iyi bildiğimiz bazı olaylar, konular, ayrıntılar eskisi kadar çabuk hatırlanmayabiliyor; yakınlarda yaşanmışlıklar daha kolay zihinde canlanabiliyor, ama eski anılar için bayağı zorlanmak gerekebiliyor.
Tersi de olabiliyor bu durumun…
Bazılarımız ise ileri yaşlarımızda eskiyi de yeniyi de unutabiliyoruz.
Dostumun uyarısı üzerine ‘unutma’ konusunu ciddiye alarak araştırdım.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Mavi Marmara’yla ilgili altı yıl boyunca (2010-2016) takındığı tavrı ve o süre içerisinde söylediklerini unutmuş olabileceğine inandığım için değil bu merakım.
Önce de söyledim, ben o konudaki tavrın, yani geçmişte söyledikleriyle bugünkü söyleminin, iki dönem arasındaki tercihlerle ilgili olduğuna inanıyorum; hafıza kaybına değil…
Tayyip Bey’in hafızasının müthiş olduğunu hepimiz her gün görüyoruz zaten.
Mavi Marmara seferi Davos’taki ‘One Minute’ çıkışı sonrasına rastlamıştı; o günlerde Türkiye’de İslâm Dünyası’nın liderliğine doğru yolculuk son hızla devam ediyordu. Yakın çevreden biri, yaptırdıkları bir araştırmada Türkiye’nin liderliğinde bir çatı-yapının İslâm Dünyası’nda arzulandığının ortaya çıktığını söylüyordu her yerde…
Bugün ise o heyecan yerini farklı bir değerlendirmeye bırakmış görünüyor.
Neyse…
Unutmanın ne kadarı normal?
Unutkanlık konusunu işlemek üzere başladığım yazının ana konusunu neredeyse unutacaktım.
Konumuz unutkanlık; daha doğrusu unutmanın ne kadarı normal, ne kadarı tehlike sinyali…
Bir ismi hatırlamadın, aracının anahtarını veya okuma gözlüklerini nereye koyduğunu unuttun, tehlike mi bu?
Hayır değil. Ancak, uzmanlar, eğer anahtarları veya gözlüğünü buzdolabına koymuşsan bunu sorun olarak görüyor…
Alzheimer ve daha geniş anlamıyla ‘bunama’ çağımızın en ciddi rahatsızlıklarından biri… ABD’de bunamaya (Alzheimer dahil) maruz kalanların sayısı 5 milyonu bulmuş; 2050’de bu rakamın üç misline çıkması bekleniyor. (Türkiye’de de sayının 450 binden fazla olduğu tahmin ediliyor). O kadar ciddi…
ABD’nin yeni ilâçlara lisans veren kurumu FDA’nın (Food and Drug Administration) şu yakınlarda yayımlanan bir değerlendirmesine göre, biraz önce yaptığın sohbeti bütünüyle unutmuşsan, akrabalarının ve yakın arkadaşlarının isimlerini hatırlamıyorsan, bir sohbet sırasında aynı soruları tekrarlayıp duruyorsan… Mutlaka doktora görünmelisin.
Kişisel hijyenine dikkat etmemek, randevularını ve aracını nereye park ettiğini hatırlamamak da işaret fişeklerinden…
Sebepler… Ve çareler…
Neden oluyor hafıza kaybı? FDA’ya göre aşırı alkol tüketimi, stres, depresyon, kafaya darbe almak, AIDS, tüberküloz, belsoğukluğu, kaliteli uykudan mahrumiyet, B1 ve B12 vitaminleri azlığı sebeplerden başlıcaları…
Aynı değerlendirme hafızayı sağlam tutmak için tavsiyeler de içeriyor: Kolesterol ve tansiyonu dengede tutmak… Sigara ve içki alışkanlığından vazgeçmek veya azaltmak… Sağlıklı beslenmek… Sosyal faaliyetleri aksatmamak… Sürekli okuyup yazarak, yeni bir hobi edinerek, oyunlar oynayarak, bahçeyle uğraşarak vakit geçirmek…
Yapılmayacak şeyler değil bunlar.
Hepinize sağlıklı bir ömür diliyorum.
ΩΩΩΩ