You are currently viewing Korona günlerini en iyi nasıl değerlendirebiliriz? Kendi deneyimimi paylaşıyorum…

Korona günlerini en iyi nasıl değerlendirebiliriz? Kendi deneyimimi paylaşıyorum…

Korona günlerini mümkün olduğu kadar evinde geçirenler ne yapıyor?

Başkalarını bilmem, ama ben ne yaptığımı sizlerle paylaşabilirim.

Günümün önemli bir bölümü tabletimden okumakla geçiyor; okumadığım zamanı da televizyon karşısında geçiriyorum.

İnsanlar eskiden görüş alış-verişinde bulunmak için aynı mekanda bir araya gelirdi. ABD’de Türkiye mi konuşulacak, oradan buradan konuşmacılar ayarlanır, hepsinin aynı mekanda bulunması için bütçe ayrılır, çok önceden kendileriyle anlaşılmış konuşmacılar saatler süren uzun mesafeleri göze almak zorunda kalırlardı.

Şimdi öyle olmuyor. İnsanlar internet programlarıyla -en ünlüsü Zoom- oturdukları yerden kımıldamadan toplantılara konuşmacı olarak katılıyor, dünyanın dört bir tarafındaki başka insanlar da yine ev rahatlığı içerisinde onları dinliyor, soru sorma imkanı da buluyorlar…

“Salgın sonrası her şey başka olacak” diyenlere bu sebeple hak veriyorum.

En son birkaç gün içerisinde o kadar çok önemli toplantı izledim, zihin açıcı konuşma dinledim ki, buna kendim bile şaşırıyorum.

[Geçen akşam Prof. Beşir Atalay’ın başında bulunduğu Sosyal Bilimler Vakfı tarafından düzenlenmiş bir panelde eski Diyanet işleri başkanı Prof. Mehmet Görmez’i dinledim; Türkiye’nin ve dünyanın değişik köşelerinden yüzlerce başka izleyiciyle birlikte… Konu Türkiye’de din eğitimiydi. Prof. Görmez başında bulunduğu İslam Düşünce Enstitüsü’nde yürüttükleri bir çalışmanın sonuçlarını paylaştı.]

Kitap, dergi, gazete

Çıkan kitapları anında tabletime indirip okumanın keyfi de başka.

Dergiler ve gazeteler mi? Parmağımın ucunda.

Televizyon ise dünyayı ayağıma getiriyor. 

Filmler, diziler yanında You Tube üzerinden sayısız özel ve güzel yayına da erişilebiliyor. 

Milyonlarca liralık bütçelere sahip kanalların haber programlarını kaç kişi izliyordur? Fazla olduğunu sanmıyorum. You Tube’da açtığı kanalda milyonlarca izleyiciyle buluşan gazeteciler var bugün. Görüş sahipleri, evlerinin sıcaklığını terk etmeksizin başka evlere konuk oluyor. Haber sunucuları da öyle; istediklerine evlerinde ulaşıp canlı sundukları haberlere konuk edebiliyorlar…

Yaşasın özgür gazetecilik…

Sefir’in kızı.. Arapça..

Ofisime bizim çocukların aldığı yeni televizyon cihazındaki hazır programları gözden geçirirken bir Arapça kanalla karşılaştım: Shahid (ﺷﺎﻫﺪ). Arap ülkelerinde izlenen dizileri topluca barındıran bir kanal bu. Sıradan bir dizinin ilk bölümünü indirdiğimde bir de ne göreyim, bizim ekranlar için çevrilmiş bir dizi değil mi? Ekranlardan tanıdığımız sanatçılar o Arap programındalar ve Suriye şivesiyle Arapça konuşuyorlar… [Örnek: İsteyen ‘Sefirin kızı’ dizisini Arapça izleyebilir.]

Arapçasını ilerletmeye çalışanlar için, kitaplar ve kurslardan öğrendiklerini dizilerden pekiştirme bakımından ne kadar güzel bir imkan…

[Yıllar önce o amaçla gittiğim Suriye’nin başkenti Şam’da tanıştığım oralı bir genç yurtdışına adım atmadığı halde güzel İngilizce konuşuyordu. Evinde geniş bir plak koleksiyonu vardı. Müziğe meraklıydı. “İngilizcen nereden?” soruma plakları göstererek cevap vermişti. Şarkı sözlerinden öğrenmişti İngilizceyi… Dizi ve filmlerden de dil geliştirilebilir.]

Diziler ve filmler

Rutin hale getirdik, günün bir bölümünde eşimle birlikte dizi de izliyoruz.

Şu sıralarda dünya İngiliz kraliyet ailesinin hayatından kesitler sunan ‘Crown’ dizisinin dördüncü sezonunu Netflix’ten izlemekle meşgul. Dizi İngiliz yapımı. Hayatlarını yansıttığı kişilerin olumlu-olumsuz yanlarını da izleyiciye sunuyor dizi. Bu yönüyle de İngiliz basını ‘Crown’ dizisine mesafeli yaklaşıyor. Kraliçeyi sıradanlaştırması, soğuk ve katı yürekli göstermesi, ülkeyi 11 yıl yönetmiş ‘Demir Leydi’ lakaplı Margaret Thatcher’in güç kullanma meraklısı, insan hayatını hiçe sayan bir kadın olarak sunulmasından memnun görünmüyorlar.  

Netflix ise dizinin gördüğü global ilgiden memnun. İngiliz yapımcılara benzer diziler için 1 milyar sterlin ayırdığını duyurdu Netflix. Yeter ki, izlenebilecek konulu dizi teklifi getirebilsinler…

Film ve dizi sunma açısından Netflix tek değil, Amazon’un ‘Prime’ kanalı ile Hulu da benzer imkanlar sağlıyor.

Yine de bizde en yaygın tercih edilen Netflix.

‘Bir başkadır’ gerçekten bir başka

Bir iki yanlış deneyden sonra Netflix sonunda geniş ilgi gören bir Türk dizisi buldu: ‘Bir başkadır’… [Netflix’teki adı: ‘Ethos’…]

Geçen hafta ‘Bir başkadır’ dizisini yine eşimle birlikte izledik. 

Bir başkadır’dan bir kesit..

İzleyenler genellikle beğendiler, biz de beğenenlere hak verdik. Giderek birbirinden kopuk, yek diğerini tanımayan, hatta tanımaya kapalı bir toplum olduk. Dizi bu kabulden hareket eden bir senaryoya dayanıyor. Bir yanda geleneksel hayatlar yaşayan Anadolu’dan büyük kente -İstanbul’a- göçmüş insanlar, diğer yanda onları evlerinde temizlikçi ya da muayenehanelerinde hasta olarak tanıyan, ama mesafelerini koruyarak anlamaya kalkışmayan okumuş-yazmışlar…

Anadolu’dan gelenler de ötekileri tanımıyor, ama esas kendi insanından cahil olarak resmedilenler okumuş-yazmışlar…

İki tarafın sorunlarını sekiz bölümlük bir diziye sığdırabilmek için en kaba hatlarıyla ekrana aktarıyor ‘Bir başkadır’

Tartışma açar diye bekledim, dizi çok izlendiği halde üzerinde duran pek az oldu.  

Oyuncuların hepsi olağanüstü başarılıydı; onlara hürmeten bile ele alınabilirdi oysa.

Karar’da Prof. Fuat Keyman geçen hafta hakkında yazdı, bugün de Prof. Mensur Akgün diziyi ele almış. [Fuat Hoca’nın önemli yazısını, konunun ana hatlarını özetleyerek verdiği için, diziyi izledikten sonra okumanızı tavsiye ederim.]

“Yetmez ama yine de önemli” denilebilecek bir çalışma ‘Bir başkadır’. Senaryonun sahibi, yönetmen koltuğunda oturan Berkun Oya’yı toplumumuza ayna tutma çabası için kutlamak gerek. Sizlerin muhtemelen film ve dizilerden zaten tanıdığınız Fatih Artman ve Öykü Karayel’in canlandırdıkları karakterlere kazandırdıkları sahicilik takdire şayan.

Netflix Crown dizisi sonrası İngiliz yapımcılara ayırdığına yakın bir bütçeyi Türkiye için de ayırmalı. ‘Bir başkadır’ dizisinde tanıştığımız tiplerin hayatlarının yeni bir dizide biraz daha irdelenmesine ihtiyaç var.

Korona günlerinde katlandığımız eve kapanma zorunluluğunu hepimiz iyi değerlendirmeliyiz.

ΩΩΩΩ