Görenler “A, kilo vermişsin” diyorlar. Doğru, son aylarda gereksiz ağırlıklarımın bir miktarından kurtuldum. Öyle bilimsel bir yöntemle de değil; kahvaltı dışındaki iki öğünde ekmeği menüden çıkartarak…
Emin olun, o kadarcık bir tedbir, bir çırpıda, fazla kiloların bir miktarından kurtulmaya yol açabiliyor.
Buradan çıkartılabilecek sonuç şu: Fazla kiloların bir sebebi de ekmeğe abanılan bir yeme biçimi…
Yine de bazen fırından yeni çıkmış taze ekmeğin kokusuna dayanamadığım oluyor…
Adam fırıncı, yani ekmeğini ekmekten kazanan biri. Mesleği açısından da ‘nimet’ muamelesi yapması gereken ekmek için “Ahmak toplumların temel gıda maddesi” demiş… Bunu derken de, bazı Batı ülkelerinin ekmek tüketimiyle bizim ekmek tüketimimiz arasındaki oransızlığa dikkat çekmiş…
Açık ara öndeyiz.
Neden öyleyiz?
Ahmaklığımızdan mı?
Sanmıyorum.
Her şeyden önce ekmeğin doyuruculuk özelliği var. Yanında hafifçe bir katık bulunsun yeter. Hatta başka herhangi bir katık bulunmasa da, sadece çayla bile, taze bir somun ekmekle sofradan tok kalkmak mümkün.
Katık denilebilecek her şey şu sıralar ateş pahası. Beyaz peynirin kilosu 200 TL oldu olacak. Zeytinin kilosu 100 TL’ye yaklaştı. Sucuk, pastırma gibi bize özel yiyeceklerin yanına yaklaşılamıyor.
Ne yapacağız?
Ekmeğe abanıyoruz.
Dün internet üzerinden market alışverişi yaparken ekmek de listede gözüme takıldı. Yabancı markalı bir kilo ekmeğin fiyatı 40 TL’nin üzerinde. Bütün özelliği ekşi mayalı olması. Bir de, listede verilen bilgiye göre, üretimde Konya menşeli un kullanılması…
Konya menşeli unu bulabilmiş yabancı markalı ekmeği üreten. Aferin. Unun en kalitelisi Konya’da yetişen buğdaydan üretiliyor. Ancak Konya buğdayının ürünü olan unu ara ki bulasın. O buğdayın ekmeğe dönüşmüşünü başka ülkelerin insanları yiyebiliyor. Konya’da üretilen unun bütünü ihraç ediliyor çünkü.
Bizler, bir -hatta birkaç- kalite eksik undan üretilmiş ekmekle idare etmek zorundayız.
En kalitelisi ülkemizde üretildiği ve ekmek düşkünü bir toplum olduğumuz halde daha az kaliteli undan üretilmiş ekmekle idare etmek zorunda kalmamız ‘ahmak’ olduğumuzu mu gösterir?
Her şeyden önce yabancı paraya ihtiyacımız olduğunu gösterir.
Yabancı paraya muhtaç hale gelmemiz bir sorun ama.
Lafı fazla uzatmaya gerek yok: Bizim millet olarak ekmek ile ilişkimiz beynimizle değil cebimizle ilgili. Cebi dolu olanlarımız daha az ekmek tüketiyor, fakir fukara takımı ise katığı azaltıp ekmeğe abanıyor.
Halk ekmek bayilerinin önünde sabahın erken saatlerinden başlayarak kuyruğa girenlerimizi düşünün. Konya unundan kaliteli ekmek almak için mi zahmete katlanıyor o insanlar, yoksa fırın fiyatından birkaç lira daha ucuz diye mi?
Yaşı benim yaşıma yakın olanlar bilecektir: Türkiye’de fırınlar uzun yıllar boyunca tek tip ekmek üretti. Galiba farklı ekmek üretimi yasaktı da. Ekmek bedava denilecek kadar ucuz oldu her zaman. İnsanlar şikayet edemesinler diye un fiyatını artırmaktan kaçınmayla sonuçlanan tedbirler almayı hiç ihmal etmedi iktidarlar. Rengi karaya çalan ekmekler yiyerek büyüdük bizler.
Mahalle fırınları esas geliri, ev hanımlarının yapıp odun ateşinde pişirilmek üzere kendilerine emanet ettikleri çeşit çeşit yemekler karşılığı ödenen ücretlerden elde ettiler.
Şimdi öyle mi ya? Çeşit çeşit ekmek müşteri bekliyor fırınlarda; yeter ki cebinizde para bulunsun. Konya ununu Konya’da bulamasa bile, kaliteli un peşinde olan üreticiler, dolar karşılığı ihraç ettiğimiz Konya ununu, daha fazla dolar ödeyip ithal ederek, en kaliteli -tabii olağanüstü pahalı- ekmekleri müşterilerine sunabiliyorlar.
Bu tuhaf durum için nasıl bir sıfat kullanılabilir, bilmiyorum.
Fırıncıların dernek başkanı ekmeğe düşkünlüğümüzü ‘ahmaklık’ olarak tanıttığı için şimdi cezaevinde.
Onu cezaevine tıkanlar acaba nasıl bir akıl yürütme sonucu böyle bir yaptırıma başvurmuşlardır?
Ne demişti adam, hatırlayalım. Dediği şuydu: “Ekmek, ahmak toplumların temel gıda maddesidir.”
Mukayeseli olarak verdiği oranlardan bizim insanımızın Batılı ülke insanlarından çok daha fazla ekmek tükettiğini söyleyen yine aynı adam. Fırıncıların başkanı.
E, bu durumda şöyle mi düşünüldü? Ahmaklar akıllı olanlardan daha fazla ekmek tüketir. Bizler toplum olarak başka toplumlardan daha fazla ekmek tüketiyoruz. Bu durumda, “Ekmek ahmak toplumların temel gıda maddesidir” diyen, bize ‘ahmak’ demiş oluyor…
Akıl yürütmeyle herhalde bu sonuca varıldı.
İyi ama adamın kendisi de bizim toplumun bir üyesi.
Yıllar önce, şimdi çoktan vefatla aramızdan ayrılmış bir mizah ustası, daha farklı bir akıl yürütmeyle milletimizin önemli bir bölümü hakkında benzer bir tespitte bulunmuştu da, onunla ilgili olarak da yasal çarklar işletilmek istenmişti.
Sonunda, galiba bunun onun tezine yarayabileceği düşünülmüş olmalı ki, kendisini kınamakla yetinilmişti.
Şimdi ise, rahatsız eden o cümlesiyle kendisine de ‘ahmak’ demiş olduğu ve fırıncılar kendisini başkan seçtiğine göre tek tek hepimizden daha fazla o sıfatı hak ettiği gibi gerekçelerle üzerine gidilmesinin düşünülmemesi gerektiği halde, adam içeriye atılabildi.
Fazla ekmek tüketmenin zihin üzerinde nasıl bir etkiye sahip olduğunu bilmesem de, kendi deneyimimden hareketle, bu alışkanlığın bedeni hantallaştırdığını söyleyebilecek durumdayım.
Cezaevine gönderilen fırıncıyı o cümlesiyle Türk milletine hakaret ettiği gerekçesiyle millete -ve yargı mensuplarına da- şikayet eden parti sözcüsü gözüme hiç de kilolu biri gibi gözükmedi; buradan onun ekmekle fazla bir ünsiyeti bulunmadığı sonucunu çıkartıyorum.
Peki de, söylenene gülüp geçebileceği halde neden konuya yanlış yönden yaklaşmış olabilir?
ΩΩΩΩ
Fırıncılar derneği başkanının fotoğraftaki göbeğini görünce kendisinin de ekmeği çok yediği veya bir göbeğini indirecek kadar akıllı beslenme programı uygulamadığı anlaşılıyor. Ama bu onun akılsız olduğunu göstermez insanların türlü sorunları vardır veya başka nedenlerle (ailevi sorunlar, şehir değişikliği gibi) zayıflayamazlar. Din ve futbol dışında herkesin görüş beyan ettiği üçüncü bir konu daha oldu hukuk. Ben hukuk eğitimi aldığım için görüşümü beyan edeyim. Gerek Aziz Nesin’in gerekse bu kişinin açıklamaları suçtur. Kimse içinde yaşadığı topluma hakaret edemez, bir ferdi olduğu halkı aşağılayamaz. Ekmeği çok yediniz, aptal odunuz ondan sonra hep AKP ye oy veriyorsunuz söylemiyle halka hakaret eden malum kişi 2019 yerel seçiminde üç büyükşehiri bu halkın CHP ye verdiğini unutuyor. Şahsın söylediğinin gülüp geçilecek bir tarafı yok. Suç işlemiştir. Öte yandan şahsın Cumhurbaşkanına da hakaret ettiği ortaya çıkmıştır. BU da şahsın aslında halka söylediği aptal sözünü kendisi için düşünmesi gerektiğini gösterir.” Herkes kendi sıfatını söyler.” diye bir laf vardır. Şahıs birazcık zekasını kullansa özellikle son altı ay içinde giderek artan pahalılık sebebi ile Cumhurbaşkanını hakaret etmeden eleştirmek için onlarca, yüzlerce farklı cümle kurabilir. Ve bu cümleleri ile birçok vatandaşı Cumhurbaşkanının genel başkanlığını yaptığı partisine oy vermekten vazgeçirebilir. Sonuç olarak söylediği sözler suçtur, hukuk sistemi doğru olan kararı vermiştir.
Adam herkese aptal deyip hakaret etmiş ama ne olacak Nisan yağmuru deyip CHP zihniyetinin dıla vurumunu yumuşatalım.
“Kuran öğrenmek ortaçağ zihmiyeti mi dediler ” öyle dememişlerdir.şimdi sırası mı ?
Haçlılar namusunuza dokunmaz diyor haçlı sever ama onlarda hırsız.
Ayasofyanın açılmasına bile sevinemeyecek kadar CHP zihniyeti olmuşsunuz.
Daha ne kadar rezil olunur ki.
Işıklarda uyusun 26 şubat hocası Yaşar Nuri gibi en sonunda deist olarak bu dünyadan ayrılacaksınız.Peşinizden ışıklar içinde uyusun diyeceğiz.
Nede olsa ışıkçı dostlarını ürtütmemek lazım.
Haçlılar namusuna dokunmayan haşhaşiler mi?
Onlar zaten dinler arası hoşgörü ile haçlı oldular bile.
Muhalefet bir ara “ekmek için Ekmelettin” dedi ama millet yemedi bunu. Demek ki o kadar da ekmek düşkünü değilmiş diye de okumak mümkün bunu 🙂
Bu kadar ekmek yemek aptallık elbette. Sağlığa ihanet çünkü, bile isteye. Ancak yine de millet aptal değil kanımca, yaptığı çıkarsama açısından. Öncelikle fırıncılar sendikası başkanının dediğine tamamen katılmıyorum, ama ifade özgürlüğünü sonuna kadar destekliyorum. Söylediklerine gelince, insanlar aptal olduğu için aynı beceriksiz yöneticileri seçiyorlar çıkarsamasına kısmen katılıyorum. Aslında aptal oldukları için yapmıyorlar bunu. Böyle yapıyorlar çünkü kısa vadeli çıkarlarını düşünüyorlar, uz görülü değiller. Ayrıca çaresizler, alternatif bulamıyorlar. Alternatif olmaması da tamamen onların suçu değil, çünkü siyasi yasalar alternatifleri yoketme üzerine kurgulanmış. Siyasi parti başkanlarını değiştiremediğimiz gibi (tek adamlar) en tepedeki tek adamı değiştirmek de çok zor bu düzende. O yüzden bu köhne siyaset eskilerine mahkumuz. Bu siyaset esnafı cebimizden tüm ülkeyi soyuyor ve tüketiyor. Buna mahkum olduğumuzu zannediyoruz aptal gibi. Halbuki kafamızı kaldırıp baksak göreceğiz. Kıral çıplak!
Kıralın çıplak olduğunu göstermenin pek çok yolu var. Ama en doğrusu Anglo-Sakson’ların yaptığı. Siyasi adaylar mutlaka TV’de milletin önünde tartışmalı ve ayan beyan kim çıplak görmeliyiz. Bunu seçim yasalarına eklemek millet ittifakının görevi olmalı. Muhalefet eğer sistemi değiştirme konusunda samimiyse bunu kural haline getirmeli. Meydan siyaseti bitmeli. Kör döğüşü değil, arenada gladyatör döğüşü istiyoruz. Siyaseten tabii. Gerçek gladyatör döğüşüne, boks sporuna ve Amerikan futboluna da karşıyız kökten.
“…Muhalefet eğer sistemi değiştirme konusunda samimiyse bunu kural haline getirmeli…”
cümlesi altılı masanın gittiği yolu gösteren cümle olabilir. ama,
tv imiş sözleşme imiş icazet miş biz iktidar olursak mış ta mış mış..
bunlar hem hikaye hemde havanda su dövme. değişimden önce ne yaptığını ne yapması gerektiğini bilen!!!
vekiller seçilmelidir! yani ilk yer:sandık.
meclis bu ülkede herşeyin üstünde dir.
~tarihinde aramızdan ayrılan büyük insanı biraz olsun anlayan bir “Türk”
her türlü ahval şerait içinde dahi ne yapması gerektiğini bilir!
içteki de dıştaki de tüm düşmanlarını altetmeye yenmeye muktedir dir.
meclisimize seçtiğimiz vekillere güvenip, arkalarında olduğumuzu hissettirdiğimiz sürece,
kanunlarımızda düzgün olur,
yasama yürütme yargı erklerimizde tam bir uyum içinde çalışır,
meşhur dış güçler de ülkemize geldiklerinde,
hakettikleri şekilde 🤗
ağırlanır, yanaklarından öpülerek salimen uğurlanırlar.😍🇹🇷😊
çağı yakalamak, çağa ayak uydurmak, geçmişi unutmadan geçmişten ders alarak geleceği inşa edebilmek!!!
ruhun şad olsun yüce insan.
Allah mekanını cennet eylesin.
Koru yu koru yapan Emin çölaşan denilen adama verdiği ayarlar dı, bu tarz CHP güzellemeleri değil, bunu göremiyor musun, Demirele dönmüş son kertede
Sayın yazar
Ekmek konusu sizi zorlar. Ekmek hakkında fazla topa girmeyin. Bu millet ekmeğine sahip çıkar. Ekmeğine laf söyleyenleri söyletenleri unutmaz hesabını keser. Sonra ekmeksiz kalmayın.
Bitlisli zaro ağa 160 yıl yaşadı, ayrana doğranmış EKMEKten başka bir şey yemedi!
“Sağlıklı yaşam” merakının saplantı haline geldiği günümüzde, pek çok kişinin Zaro Ağa’nın diyetini merak ettiğini tahmin ediyorum. Hayatında ağzına içki sürmeyen, hiç denecek kadar az et yiyen Zaro Ağa’nın günlük tayını, ayrana doğranmış ekmekten oluşuyormuş. Paparasını yerken kendisini izleyenlere “Çok yaşamak istiyorsan yemeğine dikkat et. 100 senedir bunu yerim ben!” dermiş. Ancak, ağamız tütünden hiç vazgeçmemiş!” (Ayşe Hür)den…
Sevgili Fehmi Koru’nun fırından yeni çıkmış beyaz ekmek düşkünü olduğu anlaşılıyor. Maalesef hızlandırılmış bir süreçle üretilen sanayileşmiş nişasta yoğunu bir ürün söz konusu ki soğuyunca genelde kupkuru bir şey oluyor, genelde çöpe atılıyor, vicdan yapıp torbayla çöp konteynerlerine asmak da yaygın, kuşlar ve kediler bile yemiyor zaten. Ülkemiz ve uzun süre yaşadığım halkının çoğunluğu müslüman olan Ürdün gibi ülkeler dünyada ekmek israfının en çok olduğu yerler, maalesef. Bunda genetiği bozulmuş buğdayın, sanayileşmiş üretimin etkisi de fazla.
Konya ununun pek makbul olduğunu bilmiyordum, ama Anadolunun farklı yörelerinde ata buğdayı dediğimiz genetiği bozulmamış, gluteni düşük, besi değeri yüksek buğdaylardan üretilen has unları tavsiye ederim. Siyez, karakılçık, kavılca vb. unlarının üretimi artıyor çok şükür ve bunlara erişim kolaylaştı. Biz ekmeğin neredeyse tamamen sanayileştiği ABD’de okurken, farklı ekmekler tercih eden Ürdün’de ve Oman’da çalışırken kendi ekmeğimizi yapardık. Avrupa’da geleneksel has undan ekmek yapımı terk edilmedi, orada hamurdan rafa bir saatte ekmek üretilmiyor, tabii ekmek ucuz da olmuyor ama sağlıklı ve besleyici. Artık bunu geleneksel unlarımızla da yapabiliyoruz. Ekmek yapımı çok kolay ama doğal mayalanma süresi ve tam buğdayla yapılması önemli. Beyaz ekmeği terk etmekle çok doğru bir tercih yapmış Fehmi Bey, ödülünü de almış.
ülkenin yüzde sekseni kendi bulgurunu ununu kendisi tedarik eder, kışlığını yazdan hazırlardı! eskiden!…
şimdi herşey marketten.
bulgur mis gibi kokar, şeker gibi lezzetli gelirdi.
üzerine zeytinyağı ile mercimek yada tel arpa şehriye . (soğan turşu..)
fiyatı pahalanmış bulgurun bile, un zaten malum. lezzeti olmayan bulguru kime yedireceksin?
evde kimse yemez ise, eve bulgur niçin alasın?
e eee ne yiyecek millet ne doyuracak bu aptal ! (ekmek yemekten olmuş!) milleti?!?
pizzaaaa……
ekmek bulamıysanız pizzanın ekmeğini yiyin!
😆😆😆😆
(şaka tabi pizzanın ayrı bir lezzeti var. yemek lazım bol bol. lahmacun ayrı bişey. bunu da d.t.mün korkusundan yazıyom malum …)
Sayın Akademisyen! Daha önce bir yazıda Siyez’den de bahsedilmişti bir yazıda. O gündür İstanbul fırınlarında siyez ekmeği aklıma geldikçe bakıyorum sadece Beşiktaş’ta bir fırında bulabildim, fiyatı çok pahalıydı normal ekmeğe eş gramajının fiyatı üç katıydı.
Siyez ekmeği ile büyüdüklerini sık sık anlatır annem ordan bir merakım var. Siyez buğdayı geçmişi binlerce yıl öncesine dayanan ilkel bir buğday çeşidi olarak yazıyor tanımlarda.
Türkiye’de siyez buğdayı üretimi uzun yıllardır yapılmıyor denecek kadar azdı. Sonra Avrupa ülkeleri bu buğday ununa rağbet gösterdi ve Türkiye ihracat maksatlı yeniden üretmeye başladı.
Bir kg. Siyez bulguru 50 liradan satılıyor Türkiye’de. Parası olana afiyet olsun. Yalnız 26 liralık modern bulgur dururken 50 liraya siyez bulguru alamayanlara hava atmasanız güzel olur bence!
2. ATATÜRK’Ü BEKLERKEN
Öncelikle birincinin birincicisi
Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’e ve şahsında tüm gazi ve şehitlerimize özlem ve minnetle Yüce Allah’tan rahmet diliyorum.
AYATÜRK aynı zamanda bir sembol.
“Kurtarıcı”sembolü.
Daha doğrusu kurtarıcı lider sembolü.
Seküler ve anlayışa sahip olanlar için kurtarıcının adı şüphesiz ATATÜRK.
Dinsel referansları olanlar için ise Mesih-Mehdi.
İnsanlar ne zaman kurtarıcı bekler?
–Koşullar normal çözüm yoluyla içinden çıkılamaz hale gelince,
–Amiyane tabirle işler zıvanadan çıkınca
–Ülkemiz bağlamında konu ATATÜRK olduğuna göre Gençliğe Hitabe’deki şartlarda.
Sosyal bir deney bağlamında, kişilere kurtarıcı bekleyip beklemediklerini doğrudan yada dolaylı soruyorum.
Maalesef beklemeyen yok.
Kurtacı beklemek demek, izah etmeye çalıştığım gibi aynı zamanda koşulların da olağanstü olumsuz olduğu “ön kabulü” düşüncesinin bir ürünü.
Yani içinde bulunulan koşullarda normal bir insanın işin altından kalkamayacağınım kabulü.
Godo’yu bekler gibi kurtarıcı beklemek mi?
Mevcut koşullar içinde bir şey yapmaya çalışmak mı?
Benim tercihim şüphesiz “ikincisi”
….
Evet, Allah rahmet eylesin “Paşa”mıza,
Hata yapan biri gelmesin artık aramıza!
Akdeniz ve Ege’nin suları ısınmakta,
Meydan okunursa, dönemeyiz arkamıza…
Barış önemli hedef, bunu konuşacağız!
Tabi kaynakları hakkıyla paylaşacağız!
Barış haktır bizlere, Hak yolunda savaş ta,
Savaş isterlerse komşular, savaşacağız!
….
Bu gün 10 Kasım olmasına rağmen kısmetimize maalesef ekmek muhabbeti çıktı , ne yapalım, misafir umduğunu değil bulduğunu yer !
Ekmek muhabbeti artık çok tehlikeli bir mecra oldu , pek tekin bir konu değil , bakarsın bir laf ederiz , zaptiyeler gelir bizim de yakamıza yapışırlar , neme gerek !
Ben 10 Kasım münasebetiyle başta M.Kemal Atatürk olmak üzere özellikle Kurtuluş Savaşında emeği geçen bütün şehitlerimize ve Hakkın rahmetine kavuşmuş olanlara , ayrıca bütün şehitlerimize Allah’tan rahmet ve mağfiret diler , gazilerimize de minnet ve şükranlarımı sunarım.
“Bizim millet olarak ekmek ile ilişkimiz beynimizle değil cebimizle ilgili.” diyor sayın koru, malumun ilanı haliyle,
cebe dayalı beslenmenin yani diğer bir deyişle yetersiz ve dengesiz beslenmenin bazı sonuçları var doğal olarak. mesela verilere göre ülke halkının %66 sı aşırı kilolu ve obezite de avrupa birincisiyiz. beslenmeyle ahmaklık arasında bir ilişki var mı ben de bilmiyorum ama beslenmenin beyin gelişimi ve öğrenmeyle ilişkili olduğunu gösteren araştırmalar var.
enflasyonda dünya rekoruna koşuyoruz, ilk üçteyiz sanırım. arjantini geçmeyi başardık. ülke safahat ve israfta da rekor kırarken bir kesim aşırı zenginleşirken halkın çoğunluğu temel gıda maddelerini bile alamıyor. tarım arazilerimiz her geçen gün azalıyor, çiftçi sayımız her geçen gün düşüyor. hayvancılığımız ise hızla geriliyor.
sencer solakoğlunun bir kaç videosunu izleyip sektör hakkında biraz bilgi sahibi olunabilir böylece özellikle dar gelirliler için yakın gelecekte et ve süte ve zeka gelişimi için son derece önemli hayvansal gıdalara hepten ya da hiçten diyelim ulaşmak mümkün olmayacağı konusunda fikir sahibi de olunabilir.
ekonominin düzeleceğine dair elimizde hangi umut var?
hiç bir veri yok.
bilakis.
türk yüzyılı gelecek-miş.
sayın cumhurbaşkanımızın gençlik resimleriyle renk kattığı afişler gördüm pek çok yerde. ülkenin hali ortada, veriler, parametreler ortada,
bu rakamlardan bir sonuç çıkarmak için az ekmek yemek şart değil,
nasıl gelecek bu yüzyıl acaba?
bana sevgili hocamın bir fıkrasını hatırlattı.
hani o da çok borçlanmışta alacaklılar sıkıştırınca onlara bir ödeme planı çıkarmış;
efendim,
sayın hocam evinin önüne çalı ekmiş pardon ekecekmiş,
koyun sürüsü geçerken yünlere takılacakmış,
hocamın sayın eşi bu yünleri toplayacakmış,
yıkayacak, tarayacak, eğirip ip yapacakmış,
sayın hocam da pazara götürüp, satacakmış.
bizim yüzyılda böyle gelecek herhalde.
ölme canım ölme…
bizde bir kültür dür. yanında birde katık (peynir zeytin gibi) olması tercihimizdir.🤗
çaysız hiç olmaz! kolalı içecekler çıktı çıkalı ayran içilmez oldu! sonrası:
azalan süt üretimi, artan maliyet!
tabi yeni trend:…gayfe çeşitleri,.
o da olsun, öbürüde gelsin! ama kültür değişmesin, dikkat!! (bunu kim ayarlayacak? süt üretim koop, tarım koop, çifçi…)
😲laf yetiştirirken, (gözler👀 kör bakar filan) önce sen talebini çalışmanı yapmış, bakanada millete de sunmuş olmalısın!!!
👍hökümet, eğer birileri fiyat rekabet sözkonusu olursa ithalat kozunu derhal! kullanabilmeli!
😟😔insanların hepsini içeri tıkmak!!!….🤔
Anadolu’nun atalarımızın neyi nasıl yaptığını unutmamak, belleyebilmek, anlamak için,…
köy ekmeğini ağız yoğurt sıkmaç ..
hatta ocak sönmeden küllerin arasına patates soğan gömüp yemeyi, faidesini çözebilmek için
köyde yaşaması gerekmez herkesin!
kumpir için özel fırın yaparsın mesela…
ama soğan o halde pişince hangi ilaca gerek kalmaz! bunu kimse söyleyemez şehirde!
-mayalı ekmek 🍞 ayda bir- iki defadan fazla yenmez Anadoluda! bazlama (mayasız) yenir.
maya fazlası vücudu yazarın da dediği gibi…
her neyse bu işler bilimcilerin işi!
-simit “Karadeniz’de ve izmir tarafında susamsız yapılır, evlere sabah servis (pencereden ip ile sepete) ,
Ankarada daha faydalı bir simit çeşidi..
Hatay’da öyle bir simit yapılır kii…
yaa boşverin şimdi kuruhasan hazır gıdalar nerenize yetmiyor ki😠.
“Konya’da üretilen unun bütünü ihraç ediliyor çünkü.”
🌟 (%70’i ihraç edilse 30’da bize olsa🤔)
“Bizler, bir -hatta birkaç- kalite eksik undan üretilmiş ekmekle idare etmek zorundayız.”😠
😔😟😯”Halk ekmek bayilerinin önünde sabahın erken saatlerinden başlayarak kuyruğa girenlerimizi düşünün. Konya unundan kaliteli ekmek almak için mi zahmete katlanıyor o insanlar, yoksa fırın fiyatından birkaç lira daha ucuz diye mi?”
🤔bir meslek mensubu hele hele sendika yada oda başkanı koltuğuna oturan biri, yazarın;
👍”Mahalle fırınları esas geliri, ev hanımlarının yapıp odun ateşinde pişirilmek üzere kendilerine emanet ettikleri çeşit çeşit yemekler karşılığı ödenen ücretlerden elde ettiler.”… tespitine ek olarak,
🌟(kooperatif leşseler mesela! leş kargalarının tuzaklar kurup 1 liralık gıdayı 10 liradan yedirmelerine engel olsalar!
🌟tek bir yerden üretim yapıp, bakkallara lokantalara sürekli sabit rakam üretim ve hesaplı maliyet satış tasarruf hesapları yapabilseler!!!)
👀hayıırr!!!
siyaset yapacaklar, koltuklarını sağlamlaştıracaklar, yandaş toplayacak meslekle alakası olmayan ilişkilerle iş yapıyor görünecekler!
siyaset medya ne yapıyor?
-dr ise doktorluk sağlık ile ilgili projeler sorunlarla ilgili bir derdi dile getirmiş mi?
-esnaf tarım hayvancılık ziraat vb işlerle ilgili bir çalışma gördünüz mü mesela? para vermekten başka? tohumumu gübresini elektriğini kendi üretse!..
ürettiğini işlemesini öğrense!..
tarım alanları birleştirilse, fabrikası yanına…
yoookkkk!! olmaazzz!!!
ya Kılıçdaroğlu yarın iktidar olursa hani nerde satacak faprika? kaldımı?
bu gidişle sonumuz ne olur ?
cevap: Filistin gibi Suriye gibi Irak gibi ..
(olmaması için ne yapıyoruz?)
Desenize Fehmi Bey, Gelecekte Hastalıklar artacak. O dediğiniz Kara Ekmeği şimdi ağartmak üzere katkı maddeleri Ekleniyor.
Un, çabuk işlem görmesi için Katkı maddeler ekleniyor ; Hastalıkta artıyor.
Dünya Milletleri Bu siyasilerin ucuz ürün üretme sevdasından Hastalanıyorlar.
Ekşi mayalı, Taş değirmen ekmeği bulursanız Kaçırmayın Fazlaca alın dilimleyin buzluğa Atın bozulmadan uzun süre duruyor Çıkartın azar azar yiyin.
https://www.eskitadinda.com/un-icindeki-katki-maddeleri-nelerdir-472-c
Ucuz GDO’lu buğdayları ithal et Milletine yedir Hasta et ondan sonra vatan millet sakarya de! Hiç sahici değilsin AKP Sana ancak Gayri Millici denir. Yok Yok Sen ecnebileride tutmazsın sana Malperest denir.
Artık yakamızdan Düşte Millet kendisine gelsin.
Milli Ekrem imamoğlunu sana yedirmeyiz. Geceleri Kabusunuz oldu.
Ekrem imamoğlu milletine korumak için onca engellemeye rağmen çok çalışıyor.
Yerli Ata tohumları ile Millet kendine gelecek.
https://www.youtube.com/watch?v=MgRCa1k8mZ8
Kula ekmeği yiyin, konu kapansın…
Ata sözümüz Değişti “Doğru söyleyeni 9 köyden kovulur” Atasözü Doğru konuşanı hapse Atılır. Diye değiştirdik.
Şimdiki Ekmeklerin Besin değeri, artık fakirleşti ve hatta katkı maddeleri ile insanı hasta etme durumuna geldi. Tam buydağ özelliği gitti ve beyaz ekmek yapmak için ağartıcılar kattılar.
Alzheimer hastalığı arttı. Unutkanlığın vitamini B12’dir. Bu vitamin Hayvansal gıdalarda var. Bitkilerde bulunmuyor. Et ürünleri, sakatat, süt ürünleri ve yumurtada bulunur. B12 vitamini Ekmektede bulunur; buğdayda bulunmmaz, Ekşi mayada bulunur, Ekşi mayada bulunan bakteriler, B12 üretir.
Şimdiki Ekmeklerde vitamin, Mineral yönünden fakir.
“ÜMMETİMİN EN ŞERLİSİ EKMEĞİN EN LEZZETLİSİNİ YİYECEKTİR!”
YİYEN AHBAPLARA AFİYET OLSUN…
1908’de 2.Meşrutiyet ilân olununca, ‘Halk, Meşrutiyet’in ne olduğunu bilmiyor, halka anlatılması için, toplantılar yapılmalı..’ diye karar verilir.
Her meslek grubuna hitab edecek farklı kişiler belirlenir..
Bunlardan, halk arasında ‘feylesof’ diye anılan muzip birisi, bir meslek grubuna hitab eder:
-Ey, filânlar.. Siz Meşrutiyet nedir, bilir misiniz?
-Hayır, bilmeyiz!..
-Meşrutiyet, öyle bir nesnedir ki onu bilmeyen, eşşektir..
-Yani, biz?..
-Hayır.. Sizin babanız da bilmiyordu..
-Yani bize hakaret mi ediyorsun?..
-Hayır.. Benim babam da bilmiyordu..’
Bu hikâyeden hisse çıkarmak için, az ekmek yemek şart değildir.
Muhalefetin sorunu kendisi gibi düşünmeyen, oy kullanmayanlara karşı hakaret, küfür etmeden, aşağılamadan ifade edememesi. Orada kendi istediği gibi oy kullanmayan halka hakaret eden bu tosuna spiker maalesef “siz ne tüketiyorsunuz” veya “ahmak derken sanırım siz kendinizi bir kenara ayırdınız değil mi ?” diye sorular soramadı.
Tutuklama asla doğru değil ama bizim beyinsizlerde sürekli iftira hakaret sabotaj ne varsa yapıyorlar.Bunlarin akıl sağlığını kontrol etmek için hastaneye sevketmeli.
Düşünüyorum da mesela Almanyada bütün Almanlar geri zekalı , katil vs desen seni ne yaparlar merak ediyorum doğrusu.
seçerken, bir takım kıstaslar şartlar oluyor!
– diplomanı göster! deniyor en azından!
bu gibi yerlere bir birliği sendikayı derneği odayı temsil edecek kişilerden de, diploma kabiliyet ölçeri fötömetre ölçeri veya en azından :
-ekmek yapabiyor mu testi
-dr ise hasta muayene edip iyileştirdiği hasta sayısı (dış mihrak fötö testi yapılıyor herhalde)
-tarım kredisi verecek isen çay nasıl demlenir testi, finduk kıran balesi pardon testi gibi
inek ne doğurur?
a) kuzu
b) öküz
c) yumurta
d) direk kesime gönderilir .
Sorunuza cevabım:
Demek ki bu mesajın herkes tarafından duyulması, özümsenmesi isteniyor.
Sayın Koru, sol karşısında bu kadar ezik ve naif olmanız emin olun onlar nezdinde size birşey kazandırmaz, sizi asla sevmezler, sevemezler.
koru, koru olmaya devam ediyor. kimseye yaranmaya calistigini sanmiyorum. siz bakisinizi degistiriniz.
Arada aynaya bakın bence de. Kıral çıplak. Ülkemizde bu sol sağ da bir türlü anlaşılamadı. Türkiye’de sol maalesef pek olmadı hala da pek yok. Kılıçdaroğlu da sol olmayı deniyor, hem de CHP’ye rağmen, ve bu sefer sollayacak. Ha gayret! Yeni CHP eski CHP’yi kesin sollar.
Yoruma kapalı.