Liderler ile adayların konuşmalarını izlerken kafam karışıyor.. Bereket okurlar ile dostlar imdadıma yetişiyor…

22
Reklam

Eskiden kafamız şimdiki kadar karışık değildi.

Değildi, çünkü hiçbir parti, devlet yönetiminde, AK Parti gibi 22 yıl kalmayı başaramamıştı. [İktidarın önünde dört yıl daha olduğunu da unutmuş değilim.

Mustafa Kemal Atatürk 1920-1938= 18 yıl.

İsmet İnönü 1938-1950= 12 yıl.

Beş-altı kez gidip gelmiş Süleyman Demirel’in başbakanlık dönemlerini toplasam onun da 22 yıla ulaşması mümkün değil.

Çok partili dönemde sık sık hükümet değişiklikleri yaşandığı için iş kolaydı. Seçimde yerinden edilen parti muhalefete geçtiği daha ilk günden yeni gelenlerin başarısız olacaklarını ileri sürmeye başlar, iktidara yeni gelenler ise geçmiş hükümetin kendilerine enkaz bıraktığını öne sürerlerdi. Rutin buydu.

İktidara gelen hükümette işler yolunda gitmemeye başladığında da formül hazırdı eskiden: Başbakan derhal bakan değiştirirdi. 

“Kabahat samur kürk olsa kimse sırtına almaz” sözü bizde siyasete bundan dolayı çok uyar.

Reklam

Şimdi kafa karıştırıcı olan, iktidarın tutumu.

İktidarın büyük ortağı olan AK Parti’nin yönetim kademelerinde yer alanlar ile göreve talip olan adayları, partilerinin 22 yıldır ülkeyi yönettiği, İstanbul’un son beş yıllık ara dönem dışında 1994’ten bu yana -yani 25 yıl- kendilerine hiç de yabancı olmayan başkanların yönetiminde bulunduğu gerçeğine aldırmaz görünerek konuşuyorlar…

En son, dün, AK Parti genel başkanı sıfatı da bulunan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, hayat pahalılığı ve enflasyonun tüm dünyanın başını ağrıttığını söyledikten sonra, “Vatandaşlarımızın karşılaştığı sıkıntıların farkındayız” cümlesini sarf etti.

Kendisini dinlemeye gelen kitlelere…

Acaba kalabalığın içerisinde yer alanlar ile neredeyse bütün kanallardan yayınlanan konuşmayı televizyonları başında canlı izleyenler veya ne söylendiğini haberler arasında öğrenenler, bu tür sözleri işittiklerinde ne düşünüyorlardır?

Bu seçimde kampanyaları takip ederken aklıma takılan ve cevabını bilemediğim için kafamı karıştıran sorulardan biri bu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ekonomik sıkıntıların sebebi olduğunu düşündüğü bakanlar ile önemli konumlardaki bürokratları süreç içerisinde değiştirdi. Hazine bakanı kısa sürede üç, Merkez Bankası başkanı da dört kez değişti.

Değiştiler de ne oldu?

Reklam

Hayat pahalılığı hala dolu dizgin gidiyor, enflasyon da durdurulacak gibi görünmüyor.

Vaat olarak açıklanan iyileşme tarihleri kim bilir kaç kez ertelendi. Son açıklanana göre, bu yıl sonunda bile enflasyon yüzde 36’dan aşağı düşmeyecek.

İş dünyası, Merkez Bankası’nın yeni başkanının dillendirdiği bu tahmini fazla gerçekçi bulmadı.    

Enflasyonun ‘tüm dünyada baş ağrıtacak kadar yüksek olduğu’ kalıbı da gerçeklere pek uymuyor.

ABD’de, Covid döneminde uygulanan kapanma tedarik zincirinde bozulmaya yol açıp enflasyon yükseklikte zirveye vardığında, -Haziran 2022’de- o oran yüzde 9.06’ya çıkmıştı. 

Peki şimdi ne halde ABD enflasyonu? Şubat 2024’te açıklanan oran yüzde 3.09… Mücadele başarılı olmuş, oran üçte bire düşmüş… 

Enflasyonla mücadelede, Washington yönetimi, buna rağmen, kendisini başarılı saymıyor. Orada hedef, yıl sonundan önce, enflasyonun, yüzde 2.0’in altına gerilemesi…  

Avrupa Birliği ülkelerinin enflasyon oranı ortalaması yüzde 3.1…

Ukrayna’da savaşan Rusya’nın Ocak 2024 enflasyon oranı yüzde 7.4; Rusya ile savaşan Ukrayna’nın Ocak 2024 enflasyonu da yüzde 4.7… [Ukrayna Ocak 2023’te yüzde 25’in üzerine çıkmış olan enflasyonu savaşırken bir yılda yüzde 4.7’ye düşürmüş oldu.]

ABD ve Avrupa Birliği ülkeleri, Rusya, Ukrayna, İsrail (yüzde 3.0)… Bu ülkelerin hiçbirinde enflasyon yüzde 5’in üzerinde seyretmediğine göre, acaba ‘enflasyonu baş ağrıtacak kadar yüksek olduğu’ ileri sürülen hangi ülkeler olabilir?

Venezuela yüzde 200, Arjantin yüzde 211.4 ile, TÜİK’in açıkladığı resmi Ocak ayı enflasyon oranı yüzde 64.86 olan ülkemizin üstünde görünen iki ülke… Herhalde onlar kast ediliyor olmalı.

Ben burada yeri düştükçe Anavatan hükümetini sarsan 1989 yerel seçimini hatırlatıyorum; önceki gün de yine öyle bir gündü. Yazımı okuyan bir dost, şu kısa notu gönderdi: “O sarsıntıyı getiren kampanyayı yürüten muhalefetin lideri kimdi, muhalefet şimdi ne durumda?”   

Doğru söze ne denir?

ΩΩΩΩ

Reklam

22 YORUMLAR

  1. Ender bey “Şimdi artık sekreterler var. Bakanlık adı dışında bir alakası yok eskisiyle ilgili.” diye yakınıyor,
    eski türkiye 35 bakanlık vardı, şimdi 17 bakanlık var! Burda iki lafının biri ya israf ya tasarruf olan marabalar,
    eski türkiyenin bol koltuklu kabinelerini özlemiş olabilirsiniz ama yağma yok artık!

    • eskiden 35 bakanın baş bakanı vardı. 35 bakan ortak karar alıyordu, biri itiraz ettiğinde karar çıkmıyordu. bu 35 bakandan başbakan sorumluydu buna da kabine deniyordu.

      bu 35 bakana basbakanlik yapmak ulu bilge reyize çok zor geldiğinden hem bakanları azalttı hem de başbakanlığı kaldırdı. şimdi bakanlar sadece ekran görüntüsünden ibaret hiç birinin hiç bir yaptım gücü yok,

      peki o 35 bakanın sorumluluk alanındaki işleri bu gün kim yapıyor?

      efendim, kem küm tâbi.

      1071 odalı başkanlık sarayında kimler ne iş yapıyor?

      efendim? gene kem küm tâbi.

  2. 3 ZARFTAN 5 ZARFA
    3 zarf malumunuz.
    İşleri çıkmaza sokan yönetici halefine üç zarf bırakır.
    “İşler bozulunca sırayla zarfları açarsın” der.
    Yeni yönetici kredisiyle işler bir süre gider.
    Sıkıntı başlayınca 1. zarfı açar.
    İçinde “senden öncekileri kötüle” tavsiyesi vardır.
    Bir süre böyle idare eder.
    Bu tavsiyenin miadı dolunca 2. zarfı açar.
    İçinde “çevreni kötüle” tavsiyesi vardır.
    Birazda böyle gider.
    3. zarfı da. açmanın zamanı gelmiştir.
    Bu zarfta da ” 3 zarf hazırla” tavsiyesi vardır.
    Yeni (durumu) idare yöntemi 5 zaf üzerine:
    1. zarf : Senden önce yapılan herşeyi sat. Her türlü yosuzluğu yap.
    2. zarf: Borçlanabildiğin kadar borçlan. Halkın yedi ceddine ipotek koy.
    3. zarf: Halkı tehdit et.
    4. zarf: Tehditlerini hayata geçir.
    5. zarf: Tehditlerini hayata geçirmek için yaptırdığın dinlenme tesislerinden! rezervasyon yaptırt.

  3. Burada yetmez, halkın parasıyla (Ankara BŞB hariç) tüm ülkeyi saran bilboardlar da assan, o kadar çok çıkar ki; 🙈🙉🙊görmedim duymadım bilmeyom cular!!😡
    Enflasyon 150 desen çiller Özal zamanlarında şöyle idi!..
    Döviz daha dün 1 lira bugün 30 desen,
    bulur bir bahane ona da!..
    Hele ki faiz de düşülen hata!!!!😡😡😡
    8,5’tan 45 (belki yarın 49’a!..)
    Bu kadar absürt işler arasında şu muhalefet denilen bağzı partiler!!!
    Nassı da buluyor başka konu kendine?
    -o koltuktan kalk ben oturacam!
    -sen tu kaka oldun ben ballı kaymak!
    -onlar vatan haini ben vatan sevdalısı!
    -onlar yönetemediler aahh bir ben gelsem VARRRYAAAAA!!!!!…..
    Çözüm: bu partiler kanınu için tez çıkmalı bir torbayasa:
    %20 üstünde en çok rey alan ilk üç parti haricinde verilmez PARA!
    (Bak nasıl çalışıp başlıyorlar üretmeye🤔)

  4. H.B. 2 Mart 2024 De 12:01

    ben atatürkü bir deha olmaktan çok, büyük bir deha olarak tanımlıyorum, askeri alandan devlet adamı olarak gerçekleştirdiği misyonlara bakarak. dünyanın pek çok ülkesinden devlet adamları, bilim adamları, aydınlar ve sanatçılardan böyle tanımlayan, değerini takdir eden isimler tarih sayfalarında duruyor benim gibi sıradan milyonların dışında. ama herkesin deha olduğunu düşünmesini beklemek te mümkün değil, zorunlu hiç değil, sizin gibi olmadığını düşünenler de vardır mutlaka, herkesin düşüncesini şekillendiren saikler başka.
    eğitime gelirsek, elbette eksikler bulabiliriz ama kendisi eğitime büyük önem vermiş ve öncelikte tanımış, milli kültür birliği sağlamıştır, eğitimi yaygınlaştırmış, okuma yazma oranı hızla artmıştır. 1. dünya savaşından sonra imparatorluklar yıkıldı ve ulus devlet anlayışı inşa edildi, imparatorluklar çeşitli dilleri, adet ve gelenekleri bünyesinde barındırır. ama ulus devletler ulusun oluşması ve milli birliği sağlamak için tek dil, tek bayrak gibi araçlara ihtiyaç duyarlar. osmanlıca bir dil değil, türkçenin eklektik bir hali, ilimde arapça, devlet yönetimi, edebiyat ve sanatta farsça, sokakta ise türkçe konuşuluyordu. insanlar kavramlarla düşünür. kavramlar halktan kopuktu, okuma yazma yoktu. atatürk, dil devrimiyle ulus bilinci ile milli ve bilime dayalı bir eğitim sistemi inşa etmiştir. bu olağanüstü bir iç görüdür. lakin bizim coğrafyamızda gelişmeye, gönenmeye, ilme, bilime karşı büyük bir direnç vardır, bunun faturasını ona çıkaramayız haliyle değil mi? güya Kur’anla ilişkimizi kesmeye çalışmış gibi akıl dışı ithamlar bile çıkıyor, sanki o yıllar ortada mushaflar vardı, sanki halk okuyabiliyordu, sanki halk okuduğunu anlayabiliyordu.
    anlasınlar diye tefsir yazdırmış daha ne kadar büyük hizmet verilebilir bu dine?
    harflerle-dille ilişkisi kesilmemiş olan halkların hali nasıl? kendi petrollerini bile çıkaramıyorlar hala.
    iman konusuna gelirsek,
    aslında sizin gibi hassasiyetleri olan birinden iman konusunda daha dikkatli olmasını beklerdim. kimse bir başkasının imanlı olup olmadığını bilemez, veballi bir meseledir, kaldı ki kişi kendinin imanının bile farkına son nefeste vakıf olabilir, temel islam eserleri ve tasavvufun önde gelen eserlerinde hayatını islamın pratikleriyle geçirenlerin bazı hasletlerinden dolayı imansız gittikleri, kimilerinin de pek çok pratiğinin eksik olmasına rağmen bazı hasletlerinden dolayı imanla gittikleri aktarılmıştır bize. dindarım iddiasında olan birinin davranışlarına bakarak bu nasıl dindarlık diye sorabiliriz ama iman başka bir mesele, amelin bir cüzü değildir, kişi günah işler ama affedileceğini umar, haklı çıkabilir, fena halde yanılabilir, bir karavana sonuçta, lakin başka tartışma.
    atatürkün din düşmanı olduğunu söyleyenler bile çıkıyor, daha önce de yazdığım gibi, neredeyse 100 yıldır, az bir kesim hariç, bütün bir millet tüm hatimlerinde, dualarında, önemli gün ve zamanlar onu sevgiyle, saygıyla, dualarla, özlemle ve minnetle yad ediyor, kime böyle bir rahmet nasip olmuş? din düşmanı olsa idi, bu mümkün olabilir miydi? hepimiz üç gün sonra unutulacağız ama o gelecekte daha çok kıymeti bilinerek bu devlet ayakta durdukça kurucusu olarak anılmaya devam edecek. yüzyıllar boyunca.
    Allah bizimkileri muzaffer eyledi elbette,
    her şey O’nun izni ve dilemesiyle olur zaten, O’na rağmen olmaz. devrimlere de böyle bakmak gerekir sonuçta.
    kendisi dindar mıydı bilemem, böyle bir iddiası da yoktu zaten. toplum ise her zaman karışıktır, genelde ise dindarlar azınlıkta, dinciler ve dinbazlar çoğunluktadır. coğrafyamızın haline ve içinde olduğu karanlık cehalete bakınca hayli çoğunlukta olduğunu görmek için de derin bir iç görüye ihtiyaç yok sanırım.

    • Didem hanım, karatahtanın başında elinde tebeşir fotoğraf çektirmekle eğitim düzeyi yükselmediği gibi başörtülü kızları üniversite kapılarında tekmelemekle de yükselmiyor?
      Tekke ve zaviyeleri kapatınca cemevlerinin ibadethane olmaktan çıkmadığı gibi…
      Beğenemediğiniz o osmanlı mekteplerinin yetiştirdiği tek deha da paşa hazretleri değildir!

  5. Tarihimizde bize öğretilen bilgilerden bir kaçı şöyleydi. Akıl sağlığı yerinde olmadığı halde veya çocuk yaşta olmasına rağmen annelerin ve mührü elinde tutan başbakan hükmünde vezirler sayesinde devlet idaresi götürülürmüş. Günümüzde de paralel bir yönetim var. Kral çıplak diyen ve diyecek olanları da cezaevine yollayan bir yönetim var. Dokunulmazlığı olan koca koca adamlar edindikleri imtiyazları devam etsin diye muhalefet yaparmış gibi davranıyor. Ülkede muhalefet nerde diye soruluyorsa maaşla tutulmuş muhalif görünen insanların inandırıcı olmadıkları söyleniyor demektir. Benim gibi on bin lira maaş alan emekli inanmasa da oy da atmasa da hükümsüzük. Kimseye yapacak bişe yok.

  6. iyi günlerimiz.
    ekonomi başta pek çok alanda yaşadığımız krizlerin ne denli derin olduğunun belki de pek çoğumuz hala farkında değiliz ama yakında hepimiz anlayacağız.
    bir yorumcu-sayın ddn- gördüklerini yazmış, pandemi ve deprem yaşadığımız derin krizin nedenlerinden ise de pek çok nedene değinmemiş ben tamamlayayım.
    dövize endeksli ihalelerle ülkenin gücünün üstünde eser siyaseti,
    astronomik israflar,
    yüksek aylıklı bürokrat ve saz arkadaşlarının maaşları,
    yanlış mülteci politikaları,
    üretim endeksli olmayan yatırımcıya ihtiyaç duyan ekonomi yatkınlığı,
    yolsuzlukla mücadelede etkin olmayan yaklaşımlar
    ve daha pek çok yanlış politika nedeniyle henüz pandemi ve depremin de olmadığı 2018,
    gelmekte olan krizin emarelerinin görüldüğü yıldı,
    ciddi önlemler alınması gerekirken,
    maliye ve hazine birleştirildi, başına ülkenin cumhurbaşkanının damadı getirildi. ekonomi güven algısıdır bu büyük bir güvensizliğe neden oldu nitekim kısa süre sonra sayın bakan bir notla görevinden ayrıldı, MB bağımsızlığı tartışma konusu olması ekonomiye asıl darbeyi getirdi, yine başına getirilen kişi, aylar geçmeden sorgusuz, açıklamasız bir gece bülteniyle görevden alındı, yükselmeye başlayan enflasyona faiz düşürerek karşılık verince işler tamamen çığrından çıktı. “nas var” söylemi doğal olarak hiç yardımcı olmadı. yabancı yatırımcıların gelmesi durduğu gibi, olan yabancılarda gitmeye başladı. bugün geldiğimiz noktada yaşadığımız sıkıntıların temeli istikrarlı bir ülke olmadığımız, kurumların başına liyakatlı insanları getirip herkesin kendi işini doğru yapmasını sağlayacak bir mekanizma geliştirmediğimiz gerçeğidir. dış politikadaki günlük hatta anlık değişimlerin, sürekli farklılaşan beyanların da ekonomik bir karşılığı var ne yazık ki. yüksek enflasyon zengini daha çok zengin eder, yoksul ise daha çok yoksullaşır. bu toplumdaki ahlak kriterlerini bozar, sosyal çürümeye neden olur enflasyonun önemli nedenlerinden biri de budur çünkü herkes pozisyonunu korumaya ve korunmaya kendi başına çalışmaya başlar.
    hangi bir yanlışı yazalım, tesadüfen de olsa doğru bir şey bulmak bile zor, savunma sanayinde olan bir kaç gelişmeyi saymazsak o da zaten mecburiyet durumunda olduğumuz işler. maaş dengelerinin bozulmasından, tarımdan hayvancılığa, teşviklerden bunların doğru harcanıp değerlendirildiğinin kontrolüne, türkiye’nin ileri teknoloji ürünleri ihracatı performansına her alanda çok yanlış, çok hatalı politikaların, uygulamaların hangi birini yazalım. pek çok ürün ya tarlada ya ağaçta kalıyor, çiftçiler çareyi ekmemekte ya da ağaçları kesmekte buluyor. 3 yıl önce süt inekleri mezbahalara gitsin diye teşvikler verildi, şimdi durmadan et ve karkas ithal ediyoruz. çiftçiler sıkıntılı, hayvan yetiştiricileri sıkıntılı, sanayiciler sıkıntılı, teknoloji yatırımları olması gerekenin çok altında.
    sayın erdoğan mikrofonların önüne geçip, harcama yapmayın diyor, harcama yapmayacağız enflasyon kağıt üstünde düşecek.
    lakin şu an bunun dışında elimizde enflasyonun düşmesi, ekonominin düzelmesi adına somut hiç bir önlem, hiç bir reçete yok. iş halka düşecek, ağır vergiler ve kemer sıkma politikaları ile halk hiç olmadığı kadar bunalacak. hızla artmaya devam eden enerjiden iğne ipliğe yükselen fiyatlarla da zaten düşmekte olan alım gücü hiç olmadığı kadar düşecek.
    ne refah ne kalkınma, yoksulluk ve sıkıntı…
    seçim, devlet imkanlarını kullananların bir şekilde ön almasıyla şekilleniyor bunu ’23 seçimlerinde artık gayet net gördük ama maalesef lastik patlak, pek çok yerinden.
    oraya yama buraya yama, böyle ne kadar ve nasıl devam edebilirsiniz?

    • Hani yanmış, bitmiş, ölmüştük! Otomobil satışlarında büyük rekor
      Türkiye genelinde otomotiv satışları geçen ay 2023’ün aynı dönemine göre yüzde 30,6 artarak 105 bin 990 adet oldu ve tüm zamanların şubat ayı rekorunu kırdı.

  7. Şöyle uzaktan bir bakınca, sanki miadını doldurmuş veya artık kendi isteğiyle bırakmak isteyen bir iktidar var, bununla birlikte onu bırakmak istemeyen seçmenle, muhalefet varmış gibi görünüyor.

  8. Enflasyon ve Korona tüm dünyada sıkıntı yarattı, evet doğru! Koronanın dünya ülkelerine etkisi hemen hemen eşit ağırlıklı oldu denebilir. Enflasyondan etkilenme eşit ağırlıklı olmadı. Ülke ekonomisi üzerindeki kötü etkilenmede şüphesiz Trump delisiyle yaşanan papaz olayı, faiz’e bakış şekli türü başka faktörler de var. Ancak, bizdeki % enflasyon durumunun AB, ABD ve İsrail gibi ülkelerle mukayese edilmesi yanlış, çünkü elma ile portakal türü bir karşılaştırma bile değil bu. Bu ülkelerde üretim, eğitim, öğretim ve öğrenim kalitesi ve kapasitesi bunların ekonomiye direkt etkisi açısından çok yüksek. İlla mukayese edilecekse bu anılan kapasiteler bazında bize benzer ülkeler ligindeki örneklerle mukayese edilmeli. ABD doların ana vatanı, bunun avantajı ile ekonomik bozuklukları çabucak iyileştirme güçleri doğal (çaktırmadan hileler yapmıyor da değiller, ayrı bir konu).

    ABD gibi bir ülke istese yurttaşlarına olan faizleri sıfırlayabilir de. Buna yaklaşılan zamanları olmuştur. Bu durum, gelişme düzeyinin beraberinde getirdiği bir olasılık. Faizden açılmışken, bu noktadan DiN’imize bir bağlantı geçişi yaparsak, Faiz haram! Allah’ın düzeni çetin (bu bir ayettir). Daha önce de epeyce bu noktaya parmak bastım. Bir kulaktan girdi bir kulaktan çıktı. Faizin haram olmasının anlamı neler olabilir? Bu konu şahsen beni epey düşündürmüş bir konudur. Tekrar paylaşmış olayım; Müslümanlar Allah’a gerçekten samimi olarak inanıyorlarsa, O’nun varlığını baz alan bir şuurda adam gibi çalıştıkları takdirde manen olduğu kadar madden de gelişecekler. Öyle gelişecekler ki yurt içinde herkese yeten zenginlik üretecekler, dolayısıyla ihtiyacı olan vatandaşlar için faizler sıfırlanacak. İşte, Allah’ın faizleri haram kılmasının hikmetini burada aramalıyız. Tabi, bütün bunlar “Akıl*İman Sentezi”ne göre böyle. Kuran’a dayalı öyle komple bir kavram ki bu. Bilim(Sanat), Teknoloji, Disiplin, Ahlak, Adalet, Vicdan, Merhamet, Birlik(Beraberlik) hepsi bunun içinde. Tüm sorumluluğu başlangıçta eline almış olan M.K. Atatürk Paşamızın hataları kabul edilip, bu kavram devlet ve milletin ortak paydası olmalı.. Herşeyin düzelmesi için abone olunacak baş tacı yapılacak değerde çünkü.

    • H.B. kardeşim,
      Peki bu faiz haram ise ” Nas var nas , sana bana ne oluyor ” diyen Reyiz’iniz neden KKM. lara 500 milyar lira faiz ödedi!
      Haram olan ribadır , faiz degil ; için rahat olsun !

      • Bana kalsa bu faiz konusuna yorumumdaki gibi bakılmalı ve çok çalışılmalı derim. Bu çarpıcı konu Kur’anın kodlarından biridir dense yeridir. Geçmişten gelen bir sorumluluk; sadece bize ait değil, tüm İslam alemine, tüm insanlığa meydan okuyan bir ilahiyat ve o oranda kümülatif bir sorun. “Biz sorumluluğu haşmetli dağlara yönelttik te bundan ürküp titrediler. İnsan ise etine-buduna rağmen bunu yüklendi” şeklinde anlaşılacak ayetler var. Buradaki insan, sorumluluk yüklenmiş Allah’a iman etmiş insandır, ademoğlu müslümandır.

        Günümüzdeki siyasi partiler de öncelikleri farklı, çoğunlukla kolaycılığa kaçamak yaparak bağırış-gürültü nöbet sürelerini doldurmağa çalışıyorlar. En birinci siyasimiz, Paşamız “monkey see, monkey do (maymun gördüğünü yapar)” kolaycılığı ile Batı’da ne gördüyse, alıp getirmiş dikte etmiş. Madem tüm hassalarıyla bizden bir “deha” idi, daha iyisi beklenirdi, öyle değil mi? Hiçbir sorumluluk duyarlılık belirtisi yok.

        Velhasıl, siyasi soru şeklin oldukça ucuz bir klişe soru Mucip abicim. Halk daha çok çalışmaya motive edilmeli. Altyapı buna göre haırlanmalı(ydı).

        Eski dönemlere gidip bir örnek vereceğim. Büyük dedem, rahmetli birçokları gibi tarla tokat çiftçilikle geçinirmiş. Hasbel kadar biriktirdiği birkaç akçe parasını bankaya yatırırmış. Faiz işlendiğini görünce içine sinmemiş. “Gızım” demiş, “şu faizi çıkar yoksa, paramı çekerim”. Memur’anım şaşırır reaksiyon göstermiş “Aaa amca nasıl olur, bunu yapamayız. Bu senin hakkın” demiş. Anlatırlardı… Dedem ve bazı arkadaşları fazlaca “saf” bulurlarmış büyük dedemi. Eski yazıyla ama Türkçe olarak okuduğunu anlayacak kadar saf bir müslüman! Senin büyük dedo nassı biriydi? “Nas mas yok! hiç öyle şey olur mu” mu diyordu?

  9. Bu yazıyı bir kaç saat önce okudum ancak ne yazacağıma karar veremedim , şimdi aklıma geldi .
    Rahmetli Selahattin Pınar’ın bir şarkısı var :
    ” Söylemek istesem gönlümdekini , dilime dolanan ızdırap olur ;
    Yazsaydım ben derdimin bir tekini , ciltlere sığmayan bir kitap olur ”
    Bizimkisi de o hesap işte!

  10. Enflasyonla mücadele cümlesini duymamla bir gülme geliyor bana.😂😂😂
    Özal zamanının yüzde xxx enflasyon günleri; aahh ne günlerdi o günler?..
    Hele çiller zamanının döviz fırlamaları yokmuu!..😡😡😡
    Bu döneme tertemiz mi girmişiz?
    1₺=1$ olacak sevdası!!! Nedir sonucu?
    Bir bilen var mı? Kaldı mı???
    Allah bu ülkenin insanına acıyor da kimse farkında değil🤔
    Su kıtlığı oluyor, hökümate bir darbede Tanrıdan! diye beklenirken…
    Bir yağmur bir fırtına hatta kar!!!
    Bas bas paraları leyl… ya derken,
    Bir bakıyorsun birden uyanmış uyuyan güzeller😊.
    Yaa huu.. nerdeydiniz bunca zamandır?
    Kaç altı ay geçti, 300 yıl uyumaya mı niyetliydiniz yoksa?😴😴😴😴😴

  11. Dün de önce anap ın yerel seçimde nasıl hezimete uğrayıp erken seçime gitmek zorunda kaldığını yazmış altta da bütün devlet imkanları akpartide nasıl muhalefet kazansın demiş. Anap ın elinde devlet imkanları yok mu idi. Sıktı artık bu şahsi kin ile gazetecilik. Tamam erken seçim olacak, rte aday olmayacak. her bişeyi imamoğlu kazanacak, en birinci liyakat li o.

  12. KELLİM KELLİM

    “bu tür sözleri işittiklerinde ne düşünüyorlardır?” demiş yazar. 2.5 yıl üretimin, turizmin durduğu, herkesin evinde yattığı pandemi sürecini düşünüyoruz. Sonrasında gelen 11 şehrimizi yerle bir eden depremi düşünüyoruz. Sonra da bu kadar zorlu süreçte ya başımızda yazarın inatla seçtirmeye çalıştığı kılıçdaroğlu veya özgür özel olsa idi ne yapardık diye düşünüyoruz. Beş yılda 100 bin konut dönüştüreceğim deyip Esenler belediyesinin bile onda biri kadar binayı dönüştürmeyen ibb şeysini hangi akılla savunduğunu düşünürüz.
    Biz birşeyler düşünüyoruz da muhalefet hiç bir şey düşünmeden islama karşı olan kinleri ile seçim yapmalarını anlamıyoruz.

    • T24 sitesinde Gokcer Tahincioğlu’nun yazısını işittiğinde ne düşünüyorsun peki? bak o hazida şöyle bir cümle de var:

      “Mossad eğitti
      Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığınca bilgisine başvurulan Ertaç Tinar, söz konusu kursu İsrail vatandaşı eski askerlerin verdiğini ve çok beğenildiklerini bildirmiştir. Bu kişilerin Mossad ile bağlantılı oldukları ise herhalde izahtan varestedir”

      Susurluk faili meçhul cinayetlerin konu edildiği davaya bakan istinaf mahkemesinin bir üyesinin karara şerh düştüğü 160 sayfalık yazısının anlatıldığı makalede Agar Eken Şahin üçlüsünün infaz emirlerini ve infaz eğitimlerini veren çetenin liderleri oldukları kesin olup suçları sabittir deniyor.

      bu adamlar şimdi ne yapıyorlar kimlerle iş tutuyorlar? ne düşünüyorsun bize bunu anlat.

  13. Evet muhalefet bu işi iyi yapamıyor. Erbakan olsa kadayıfın altını kızartmıştı çoktan. Ama kabul edelim artık o demokrat seçimler de kalmadı. Şimdi özel ve devlet bütün kanallar tek adama çalışıyor. Muhalefet gerçekten sesini duyuramıyor. Adaletsiz bir demokrasi de bir gerçek maalesef. Sandıktan sandığa halka soruluyor oyu. Sonrasında vatandaşı duyan yok. Erdoğan her seçimde at başı. Onun haricinde adayların bir değeri ve ismi de yok. Hepsi tek adamın piyonu, ve kısaca emanetçisi. Böyle olunca seçimlerin de bir anlamı ve önemi kalmıyor. Akp denen partide Erdoğan haricinde ikinci bir adam yok. Erdoğan gitse, arkasında şu da olur diyebileceğimiz kimse yok gerçekten. CB yardımcısı, eskisi ve yenisi kimdi bilen var mı? Herhangi bir konuda görüşlerini bilen var mı? Yok elbette. Böyle bir yönetime de demokratik demek mümkün değil. Babacan hep diyor. Bizim zamanımızda bakanlar kurulunun bir önemi vardı. Tüm bakanlar onay vermedikçe bir karar alınamazdı ve Erdoğanı çok defa durdurduk diye. Şimdi artık sekreterler var. Bakanlık adı dışında bir alakası yok eskisiyle ilgili. Böyle olunca, ve herşey tek aşama indirgenince artık hiç bir iş de yürümüyor. Erdoğan da artık yürütemediğini görüyor ve yalanlarla halkı kandıracağını zannediyor. Enflasyon tüm dünyanın başını ağrıtıyor gibi temelsiz iddialar ortaya atıyor kaç defadır. Ya gerçekten öyle olduğunu zannediyor yada açıkça yalan söylüyor. İkisi de kötü elbette. Bu yönetim elbette bir gün bitecek. Ancak arkada maalesef bir enkaz bırakılmış olacak. Demokratik tüm teamüller yıkıldı. Anayasa açıkça ve defalarca hem de anayasayı korumakla yükümlülerce ihlal edildi. Bu sistem bu kadar kötü işliyorken yarın bu sistem tek başına Bahçeli’nin eline geçse düşünün neler olur. Ya CHP’nin eline geçse 🙂 Bu sistem Türkiye’nin bekası açısından son derece riskli ve tehlikeli. Koca ülke bir kişinin, bir deliinin keyfine bırakılamaz. Denge ve denetleme mutlaka olmalıdır. Yönetimde paylaşım olmadan demokratik hukuk düzenini sağlamak ve sürdürmek mümkün değildir.

    • Muhalefet sesini mi duyuramiyor yoksa duyurulacak ses mi yok?
      Yaşadığımız bu rezilligin temel sebebi hükümet olmakla birlikte muhalefet de en az onun kadar suçlu değil mi?
      Düşünün dün sarmaş dolaş olmuş bir masada bir yıldan fazla oturmuş adamların(hanımda var ) haline bakın bunlar alternatif olabil di mi :hayir .İnsanlardaki korku muhalefet daha beter yapacak korkusu İnsanımız da denize düşmüş yılana sarılıyor .Çaresiz.
      CHP neden %25 in üzerine çıkamıyor İnsanlar mi yeminli oy vermemeye yoksa iç kavgaları beceriksiklikleri mi engel oluyor.
      Bu düzen nasıl değişecek zor görünüyor sıfırdan başlamalı fabrika ayarlarına toplum olarak donmeliyiz yoksa bu siyasiler sittin
      sene bu topluma huzur ve saadet vermeyecekler.

      • “İşbirlikçiyiz” demelerini mi bekleyeceğiz?
        Ne demişti?
        “–Doların 10 TL olmasnı beliyorlar.
        Daha çok beklersiniz”

  14. “O sarsıntıyı getiren kampanyayı yürüten muhalefetin lideri Beş-altı kez gidip gelmiş Süleyman Demirel’di,
    başbakanlık dönemlerini toplasam onun da 22 yıla ulaşması mümkün değil.”
    diyorsunuz ama koalisyonlarla ve cb olduğu dönemle birlikte, 40 yılı aşkın bir süre
    ülke idaresinde söz sahibi oldu çoban sülü…

Yoruma kapalı.