Milyonlarca dolarlarını dolandırıcılara kaptıranlar var.. Aslında hepimiz birileri tarafından dolandırılmaktayız…

15
Reklam

Eskiden bir Sülün Osman’ımız vardı, köylerinden İstanbul’a gelenlere kentin en göze çarpan değerlerini pazarlardı. Galata kulesini, köprüyü, meydanlardaki saatleri, trenleri, şehir hatları vapurlarını… 

Asıl adı Osman Ziya Sülün’dü.

Köyden şehire göçün hızlı yıllarıydı o yıllar, 1950’ler… 

Sonradan, 1970’lerde ve 1980’lerin başlarında ‘Raki’ lakabıyla tanınan Güney Zobu ortaya çıktı. Dedesi general, babası büyükelçiydi. İyi giyinir, puro içerdi, Amerikan İngilizcesiyle konuşurdu. Dolar sıkıntısı çekilen o yıllarda, kendisine yabancı süsü vererek, yabancı paraya ihtiyacı olanlarla otel lobilerinde buluşur, paralarını aldıktan sonra otelin arka kapısından çıkar, kalabalıklara karışırdı.

Bazen Amerikan subayı kıyafetiyle dolaşırmış. Bir otelde karşılaştığı Süleyman Demirel ile de Amerikan subayı imiş gibi konuştuğu söylenir.

1980’lerde banker faciası yaşandı. Asıl adı Baki Cengiz Aygün olan Banker Bako, Banker Yalçın (Doğan), Banker Kastelli (Cevher Özden), paralarına para kazandıracağı vaadiyle büyük meblağlar toplayıp binlerce kişiyi mağdur ettiler.

Bir sonraki on yıl Kenan Şeranoğlu’yla tanışıldı. Titan adını taşıyan sistemiyle kendisine 2 bin 400 Alman markı vererek sisteme üye olanlara ayda büyük paralar vaadediyordu. 40 bine yakın kişi sistemine üye olmuştu. Üyeleri arasında ünlü futbolcular da vardı. 

Selçuk Parsadan’ı atlarsam adama haksızlık etmiş olurum. Telefonla ulaştığı kişilerden olmayan sosyal yardım faaliyetleri için para topluyordu Parsadan. Bir generalin sesini taklit ederek telefonla ulaştığı dönemin başbakanı Tansu Çiller’den istediği para örtülü ödenekten hesabına gönderilmişti. En büyük vurgunu oydu.

Reklam

‘Vurgun’ sözcüğünü kullanıyorum ama Sülün Osman’ın, Raki’nin, Titan’cının, hatta Parsadan‘ın dolandırdıkları insanlardan elde ettikleri miktarlar şimdilerde gündemi işgal eden yeni olaylar yanında çerez kabilinden…

Güzelleşmek için her şeye katlanmaya hazır kadınlarımızın bu hassasiyetini kullanmak üzere açtıkları sayısız işletmelerde, birilerinin, yasadışı bahisçilerin akladıkları ‘kara paraları’nın miktarı akıl alacak gibi değil.

Eskinin dolandırıcıları bugünkü rakamları duysalardı, herhalde çektikleri çileye yanarlardı.

Yasadışı bahis sporun her dalında oluyor ama en fazla futbol bundan etkileniyor. Bahisçiler kulüplerin ve futbolcuların ahlakını da bozuyorlar. Şike iddiaları had safhada. Kulüpler yalnız birbirlerine karşı mücadele etmiyorlar, ortalıkta görünmeyen birilerinin kurduğu tezgaha karşı da çaba göstermek zorundalar.

O tezgahın içerisinde hangi kulübün, oyuncunun, hakemin bulunduğu meçhul çünkü.

En son dolandırıcılık olayı çok daha basit bir kandırmaca yöntemi.

Kurmaca için bir bankanın önemli bir şubesinin müdürü olan genç bir kadın ayarlanmış.

Tuzağa ilk düşürülen kişinin başkalarının da ilgi gösterebilmesini sağlayacak biri olması gerekirdi. Güven verici bir kişilik. Onu da ülkemizin ünlü bir teknik direktörünün kişiliğinde bulmuşlar. Teknik direktör yalnız kendisini değil, ailesinin yakın bireylerini de bankacı kadının kurduğunu söylediği fona dahil etmiş…

Reklam

O önde olunca, vaktiyle yönetiminde bulunduğu takımlarda yüksek transfer bedelleri ve maaşlarla top koşturmuşlar da kafileye katılmışlar.

Ama ne katılma.

Konu mahkemelik. Bankacı kadın cezaevinde. [Nedense mahkeme saadet zincirini o kadınla başlatıyor. O kadar basit olabilir mi? Bana hiç öyle gelmiyor da.]

Mahkemeye sunulan fon katılımcıları listesinde, birkaç yüz bin dolarını bankacı kadına teslim edenler çok ama aralarında 5 milyon, hatta 14 milyon dolarını teslim etmişler de var. 

Dolarlarının birkaç misli katlanarak kendilerine döneceği beklentisiyle…

Ne olacak da bu gerçekleşecekmiş?

İşte işin orasını hiç düşünmedikleri anlaşılıyor.

Herkes şaşkın.

“Nasıl olur da ayakları kadar kafalarının da çalıştığı varsayılması gereken bu kadar insan, bu kadar yüksek meblağları, makbuz bile almadan birine teslim eder?” sorusunu soran sorana.

Dolandırılmış kişiler de adları açığa çıkınca herhalde utanıyorlardır. [Daha fazla utanç hissetmemeleri için ad vermekten kaçındım.]

Şu yakınlarda, ABD de, yargısı bitmiş, onlarca yıllık cezası 2024 yılı Mart ayında tebliğ edilecek birinin dolandırıcılık olayıyla çalkalanıyor. Sam Bankman-Fried adlı henüz 30 yaşına yeni varmış biri, kurduğu FTX adlı kripto-para alanında çalışan şirketiyle, insanlardan milyarlarca dolar toplamış…

FTX şirketi battı.

Adamın destekçileri arasında onunla yan yana TV programlarına çıkıp FTX’in reklamını yaptıkları için deşifre olmuş pek çok şöhret var. Muhtemelen paralarını yediği müşterileri aynı zamanda bunlar…

İkisinin ismi herhalde yeterli: ABD’nin eski başkanı Bill Clinton ile İngiltere’nin eski başbakanı Tony Blair

[Yazımın fotoğrafında bu ünlü ikilinin yanlarında şortuyla oturan genç Sam Bankman-Fried.]

Clinton ve Blair, bulundukları makamlarda, hem kendi ülkelerinin insanlarını hem de bütün dünyayı aldattılar, bir bakıma dolandırdılar.

Sonuçta hepimiz birileri tarafından dolandırılıyoruz.

ΩΩΩΩ

Reklam

15 YORUMLAR

  1. Bu tür dolandırıcılığa “saadet zinciri” gibi pozitif isimler veriyorlar. Halk da olumlu bir şey zannediyor ve oltaya düşmeye devam ediyor. Daha itici bir isim bulsunlar bence. Örneğin: zincirleme kandırmaca, zincirleme dolandırıcılık, zincirli oltalama, falan. Bir de eğitim yok elbette. Bu haberlerin veriliş tarzı bile garip. Uyarı yok, nasıl önleceneciğine dair yetkili etkili devlet ortada yok, ihbar mekanizması yok, yok oğlu yok. Memlekette taşları bağlamışlar köpekleri salmışlar. Olan bu. Hakikaten ortalık köpekten geçilmiyor. Geceleri sokağa çıkayım demeyin Ankara İstanbul’da, ham olursunuz.

  2. Bu olay ABD gibi bir ülkede olsaydı O adı geçen bankanın anasını aglatirlardi.Parayi verenler İQ lari ile sorgulama yapmalılar.
    Ama enbuyuk hatayı BANKA yapıyor olayı kapatmamak ile 200 milyar dolar aktif büyüklüğe sahip bir grup böylesi bir zan altında kalır mı?Bundan sonra kim bu bankaya para yatırır banka da para yatiriyorsun gişe memuru parayı hesabına yatirmiyor.Olacaklari seyredelim bakalım.

  3. 3-5 kişiden 5-10 milyon dolandırmış adamları görüyoruz da 85 milyonu dolandıranları görmüyoruz. çünkü biri nitelikli dolandırıcı.herşey yasalara uygun görünüyor.öteki niteliksiz.öyle olunca da duvara tosluyor.

  4. Sonuçta hepimiz birileri tarafından dolandırılıyoruz.😂
    evet hepimiz farklı şekillerde dolandırılıyoruz..ama yinede en komiği CHP seçmeni😂adamlar öyle bir kalıba getirilmişler ki tuvalet terliğine bile oy vermeyi vatandaşlık görevi sanacak kadar beyinleri yıkanmış..9 seçim kaybetmiş adama 10 sefer oy verdiler…😂😂😂en fazla dolandıranlarda gazeteciler köse yazarları…hepsi 28 mayıstan önce ne diyorlardı….ne oldu..ve hepsi yine aynı teraneleri yine okuyor😂😂😂bı insan bir defa dolandırılır…arka arkaya 10 defa olmaz ki…
    ve yine bu seçmen grubuna hayal pompalayıp…kazanacağınız…. tencere götürecek ….göreceksiniz ….vaadlerinde bulunuyorlar…
    makbuz almadan banka görevlisine para verenle …ülkedeki gerçekliğe bakmadan HDP ile ittifak yapan bir muhalefetten iktidar bekleyen arasında ne fark var….😂
    sonuçta birileri birilerini fena dolandırıyor😂😂

  5. Bu yazıyı okuduktan sonra yapacağım yorumu uzun uzun düşündüm ; çeşitli açılardan çok şey söylenebilir ama günlerce kamuoyu gündeminde olması ve tartışılması nedeniyle hiç bir şey de söylenmeyebilir .
    Ama hiç söylenmemesi gereken de zaten iyice hırpalanmış olan bu insanları ayıplamak , kınamaktır .
    Ben farklı bir konuya temas etmek istiyorum ; bu genç yaşlarda akla hayale gelebilecek her şeye ata , yata , kata her şeye sahip olan bu insanların paraya karşı olan bu derin ve şuursuz zaafiyetleridir , yani daha ne istiyorlar ki veya gerçekleşmeyen hangi hayalleri kaldı ki !
    Velhasıl bir söz var ; paraya köle olmayın onu bir köle gibi kullanın!
    Ve en büyük zenginlik kanaatkar olmaktır !

  6. Aklı başında görünen, uyanık geçinen bazı ünlülerin dolandırılmasına alıştım da bazı Galatasaraylı futbolcuların bu oltaya nasıl geldiklerini hala aklım almıyor.
    Eski takım arkadaşlarıyla birlikte bankacı Seçil Erzan’ın oyununa gelen Arda Turan tam 7 buçuk milyon dolarını kaptırmış. İkiliye ait olduğu iddia edilen yazışma ve konuşma kayıtları da ortaya çıkmış. Buna göre Turan, ilk olarak Erzan’a 3 milyon doları elden vermiş. Bu paraya karşılık, 30-40 gün sonra Turan 1 milyon dolar ‘faiz geliri’ (!) elde etmiş. Kısa sürede iyi bir gelir elde ettiğini düşünen Turan bu kez, galerici arkadaşı S. K.’den 4 milyon dolar borç para alıp Erzan’a yine elden vermiş.
    Erzan’ın para talepleri devam edince Turan bu kez Eyüp Sütlüce’de bulunan arsasını 4 milyon dolara satarak Erzan’a vermiş. Turan en son, Erzan’ın çalıştığı bankadan 33 milyon TL kredi çekerek bu kişiye dolar olarak vermiş. Turan’ın toplam zararı 7 milyon 500 bin dolar yani 210 milyon liraya ulaşmış. 20 bin dolar parasının kaldığını söyleyen Turan’ın “Ben sana dünya para getirdim. Bütün servetim sendeydi. Ben ne yapacağım; karıma şimdi ne diyeceğim? Çoluğumuzun çocuğumuzun rızkını aldın” dediği de iddia ediliyor.
    Yahu sen aklı başında, kıvrak zekalı bir adamsın Arda kardeşim. Bir ayda yüzde 33 faiz geliri dünyanın neresinde var? Üstelik bu para alışverişini elden, yani kayıt dışı yapıyorsun. Peki “Bedava peynirin sadece fare kapanında olabileceği” hiç mi aklına gelmedi?
    Bu memlekette statüsü ve IQ’sü ne olursa olsun çalışmadan para kazanma hayaliyle yanıp tutuşan, paraya doymayan, azla yetinmeyen, ihtirasının esiri olmuş insanlar var oldukça, dolandırıcılık da bitmez…

    • Çok haklısınız ihtiraslarının esiri olmuşlar ve haketmişler .HAZİN olan şey ise devlet buyuklerinin araya girerek paraların iade edilmesini istemeleri .
      Yargının yapacağı tek şey bu IQ su düşük insanlara TEFECİLİK suçundan ceza vermesidirr.
      Her kese ders olması temennisiyle

  7. Sayın yazar
    “Sonuçta hepimiz birileri tarafından dolandırılıyoruz.” diyor
    ama nedense sadece taş devrinde yaşanmış bazı örnekleri vermekle yetinmiş,
    hadi kayıp trilyon davası ve iyipartide bugün yaşanan akçalı tartışmaları görmezden gelelim,
    imar bankası ve ihlas finans dolandırıcılıklarını niye atladınız ki?

    • Yazarın en hoşuma giden özelliği çaktırmadan elestirmesidir. Direk eleştiride çoktan susturulmuştu.

      • Parası bol aklı kıt kerizleri ve onları söğüşleyen uyanıkları bile açıktan eleştiremeyen bir yazar, çaktırmadan onu bunu eleştiriyormuş gibi yapsa noolur yapmasa noolur?

        • Açıktan eleştiride bir şey değişecek sanki. Din ve milliyetçilik gibi argümanlar karşısında buralarda kimse bir şey yapamaz.

  8. İLLA Kİ PATLAR
    Saadet zincirleri eninde sonunda patlar.
    Sisteme yeni kurban girmeyinceye kadar devam eder.
    Yalancı bahar fonlanamaz duruma gelinceye kadar devam eder.
    Ha bir de “–Çocukların parası ödensin” muhabbeti var.
    Çocuklar derken, “yetim” çocukların rızıkları bir yerlerden bulunup-buluşturulup, lüks araçlar için ödenmesi olmalı.
    Tüm sistem bir saadet zinciri sistemi değil mi?
    Tüm sistem bir dolandırıcılık sistemi değil mi?
    Tüm sistem bir hırsızlık sistemi değil mi?
    Hepsi bir gün patlayacak.
    Yeni-yeni patlama emaresi göstermeye başladı.

    • Evet, gercekten “Çocukların parası ödensin” muhabbeti, cok büyük haksizlik! Bir zamanlar holdinglere paralarini kaptiranlara Erdogan (basbakan iken), “paralarini oralara verirken bize mi sordular?” demisti….

Yoruma kapalı.