You are currently viewing Necip Fazıl ve Tayyip Erdoğan.. Batı müziğini severler ve dinlerler miydi?

Necip Fazıl ve Tayyip Erdoğan.. Batı müziğini severler ve dinlerler miydi?

Necip Fazıl Kısakürek‘in kendi sesinden şiirleri ile Gençliğe Hitabesi‘ni de içeren kayıtlar olduğundan pek çok kişi haberdardır; ancak o şiirlerle hitabeyi profesyonel bir stüdyoda kayda geçirtip bir büyük plak (LP) ve kaset halinde yayınlayanın ben olduğumu pek az kişi bilir.
Bayağı masraflı bir prodüksiyondu o plak…
Mozart ve Beethoven dinlemesinin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan‘a tavsiye edilmesi üzerine başlayan tartışmalar sırasında bizim plak da bir biçimde gündeme geldi de değinmem gerekti.
O yıllar (1975-76) bir yayınevininin başındaydım. Kitap yayınına ek olarak şairlerimizin beğendiğim bazı şiirlerini usta grafik çalışmaları eşliğinde poster haline de getiriyordum. O alanda ilk ürün de Necip Fazıl‘ın ‘Aç Kapıyı’ şiiriydi:

Necip Fazıl

Aç kapıyı haber var,
Ötenin ötesinden.
Dudaklarda şarkılar,
Kurtuluş bestesinden.

Biz geldik, bilen bilsin.
Gönül gönül girilsin.
İnsanlar devşirilsin,
Sonsuzluk destesinden.

O dönemin üniversiteli gençliğinin yurt veya bekar odalarını uzun yıllar süsledi bizim posterler…
Konferans için İzmir’e geldiğinde Üstad‘a da takdim etmiştim posteri ve çok da beğenmişti.
Şiirlerini plak yapma düşüncesi Üstad’ın posteri beğenmesi üzerine doğmuştu.
Plak için stüdyoya girmeyi kabul etmesinden sonra plakta hangi şiirleri okuyacağı konusundan daha önemli ayrıntı, şiirlerine arka planda eşlik edecek müziğin seçilmesi olarak karşımıza çıkmıştı.
Her şiirin arkasında hangi müziğin yer alacağını Üstad kendisi belirledi.
Seçtiği parçalar klasik batı müziğinin bazısı çok bilinen, bazısı ise -hiç değilse benim tarafımdan- iyi bilinmeyen ürünleriydi.
Neredeyse plak için ileri sürdüğü tek şartı, belirlediği müzik parçalarının hiç eksiksiz bulunması ve plakta kullanılmasıydı Üstad‘ın…
O dönem pek çok kaydı Türkiye’de bulmak mümkün değildi; plağın İstanbul’daki ince işçiliğini üstlenmiş olan Ahmet Kot, o sırada Avrupa’ya giden bir arkadaşına para vererek rica etmişti de, Üstad‘ın müzik isteklerinin bütünü karşılanabilmişti.
Mozart da vardı istediği parçaların bestecileri arasında Beethoven da…
Yakından tanıyanlar Üstad‘ın müzik zevkinin Batı’nın klasik eserlerini de kapsadığını zaten bilir.
Batı’ya ait olduğu, Batılı besteciler tarafından üretildiği için o müziği sevmemek mi gerekir?
Böyle bir gereklilik olduğunu hiç düşünmediğimi itiraf ederim. Sonuçta müziğin her çeşidi insanın ruhuna hitap eder ve ruhlar kendisini tatmin edecek müziği hemen tanır. Kimi insan evet Batı müziğinden hoşlanmaz, ancak aynı şey bizim musikimiz için de söz konusu değil midir? Türk musikisi eserlerini beğenmeyenler de vardır işte.
Önemli olan müzikle bir biçimde hemhal olmaktır; hangi türüyle olursa olsun.
“Belki iyi gelir” sözünü ben bu anlamda yorumluyorum.
Müzik gerçekten de insana iyi gelir.
Klasik Batı müziğinin büyük ustaları Türkiye ve Türkler ile yakından ilgilenmiş, bir bölümü Osmanlı’dan esinlenerek kulaklara hoş gelen eserleriyle türe katkıda da bulunmuştur. Mozart‘ın ‘Türk Marşı’ bunların en iyi bilinen örneğidir. Yine onun ‘Saray’dan Kız Kaçırma’ adlı operası da Topkapı Sarayı‘nda kim bilir kaç kez icra edilmiştir.
Necip Fazıl, ‘Zindan’dan Mehmed’e Mektup’ şiirine arka-plan teşkil etmesi için seçtiği eserin, bir devrimcinin idam öncesi son arzusu olduğunu özellikle belirtmişti. Deniz Gezmiş‘in de, idam sehpası öncesi kendisine sorulan “Son arzun?” sorusuna cevap olarak “Rodrigo’nun gitar konçertosunu dinlemek istiyorum” dediği ve eseri dinledikten sonra sehpaya doğru yürüdüğü bilinir.
Sanıyorum, muhafazakar kesimin müzik tercihinde bizim musikimizin eserlerinin ruhumuza daha hoş gelmesi yanında, bir dönem çok sesli olduğu için batı müziğinin yaygınlaştırılması için alınan aşırı tedbirlere tepki de rol oynamıştır. Türk musikisinin radyodan yayını yasaklanırken, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası aracılığıyla Batı’ya ait eserler Anadolu’ya da taşınmıştır.
Bunun “Sivas Sivas olalı böyle zulmü görmedi” -aynı tepkinin Bayburt için yapılmışı da vardır- türü esprilere de yol açtığı bilinir.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan‘ın Batı türü müziğe karşı olduğu nereden çıktı, anlamış değilim. 2015 yılında, Cumhuriyet bayramı vesilesiyle Külliye’de verilen konserde, biri Mozart‘ın ‘Türk Marşı’ diğeri de Ulvi Cemal Erkin‘in ‘Köçekçesi’ olmak üzere çok sesli iki eser Cumhurbaşkanı Erdoğan‘ın da katılımıyla icra edilmemiş miydi?
Ne kadar anlamsız bir tartışmayla meşgul edildik, görüyorsunuz.

[Necip Fazıl’ın kendi sesinden şiirleri ile Gençliğe Hitabesi’ni içeren büyük masraflarla kotardığımız LP’miz daha gün yüzü görmeden birileri tarafından kaset halinde çoğaltılarak satılmaya başlandı. İzin alma ihtiyacı bile duyulmadan… Dinlediğimde ne göreyim: Üstad’ın bizzat seçtiği, bizim de büyük zorluklarla elde edip stüdyo kayıtlarında kullandığımız Batı müziği eserlerinin hepsi mehter marşları ile değiştirilmemiş mi? Korsan yayıncıya orijinal eserlerin bizzat Üstad tarafından seçildiğini de aktararak teessüflerimi bildirdim. Değiştirdi mi, gerçekten bilmiyorum.] 
ΩΩΩΩ